Değerli
Okurlarım,
27
Haziran 2013 perşembe akşamı “ma-aile” Ankara Bilkent Odeon'a
gittik, harika bir orkestra, muhteşem yorumcular dinledik. Koltuk
minderlerimizi getirdik, pet su şişelerimiz, her ihtimal için
polar battaniyelerimiz, şallarımız, dürbünlerimiz ,
kameralarımız herşey hazır. Ailenizin opera yazarı da defteri
kalemi ile herşeyi sizler için yazmaya hazır,
Daha
önce “YouTube” taraması ile evödevi yaptım. “La Bohéme”
operası başka yerlerde orkestra konseri olarak nasıl sunulmuş
onları buldum.
Roma
1987 ve Amsterdam ConcertGebauw 2013, Angela Gheorghiu- Luciano
Pavarotti, Modena 2001 konseri, NewYork Central Park'ta 2011 yılında
yağmur altında verilen Andrea Bocelli- Pretty Yende konseri, ve
Anna Netrebko- Rolando Villazon Berlin 2006 konserleri, videolarını
izledim.
Italya
Verona Opera festivali kapsamında açıkhava konser alonu haline
dönüştürülmüş futbol stadyumu çok ilgi çekici idi.
Dikkatimi
çeken akustik olmayan açık hava konserlerinde eko yapmayan,
parazit yapmayan, güçlü mikrofonlar kullanıyorlardı, sanatçılar
şefin hemen yanında idiler ve sadece aryaları söylüyorlardı.
Rol yapmak yoktu.
Biletlerimizi
saat 19:30'da gişeden aldık, yerler numarasız. Saat 20'de kapılar
açıldı, seyirci tecrübeli, herkes öğrenmiş, alt ön orta metal
perfore koltuklar hemen doldu, biz üst ön orta kısımda yer
bulduk, arkadan sonra geç gelecek çocuklar icin yer kaptık, saat
20:30'da basladı, dört perde- tek ara ile devam etti,
Bulgar
karma festival opera korosu 16 kadın 16 erkek, sahnenin arkasında
uzakta kaldılar, birşey anlamadık, koronun sopranoları 2. Perde
çocuk korosu şarkılarını da söylediler,
Bence
çocuk şarkılarını yine çocuklar söylemeli, eskiden öyleydi,
benim küçük oğlum 10-yıl önce üstad şef Antonio Pirolli'nin
yönettiği sahnelemede iki-yıl süreyle LaBohéme operasında
sahneye çıkmıştı. Bende her sahnelemeyi büyük keyifle
seyretmiştim
Aspendos
antik anfitiyatr benzeri 4000 seyirci kapasiteli mekanda yan ve üst
tribünler boştu, sesleri duyabilmek için ön ortaya doluştuk,
yine de birşey duyamadık, veya çok zor duyduk, diyeyim. Sanatçılar
hareket etmeden sadece önlerine bakarak ancak seslerini
duyurabildiler, sağa sola arkaya döndüklerinde, sesleri duyulmaz
oldu.
Orkestra
ortada, oyuncular önde, şef oyuncuları, oyuncular şefi görmeden
oynadılar, önlerine konan 3- büyük TV ekranı ne derece faydalı
oldu, şüpheliyim.
Tanıtım
broşüründe sahneye koyan yönetmenin ismi yok. Modern hoş bir
sahneleme olmuş. Kostümler daha bir güncel, oyuncular 2-şişe
herhalde Angora kırmızı şarap bitirdiler, bir kocaman Trabzon
ekmeği sepette geldi, portmanto ortada sorun oldu, neyse sonunda
sahne dışına attılar,
Ben
“La Bohéme” Operasında Mimi (Burcu Uyar) ve Müsetta (Görkem
Ezgi Yıldırım) rollerini severim. Akşam her iki sanatçı da
rollerinin hakkını tam verdiler. Tiz kadın sesleri daha rahat bize
kadar geldi.
Şair
Rodolfo (Bülent Bezdüz), ressam Marcello (Serkan Kocadere), filozof
Colline (Tuncay Kurtoğlu) güzel dengeli tecrübeli seslendirme
yaptılar.
Schaunard
(İnanç Makinel), Benoit (Umut Kosman), Alcindoro (Beran Sertkaya),
Parpignol (Serkan Bodur) kısa rollerde destek verdiler. Ancak erkek
sesleri zor duyuldu,
Orkestra
muhteşem, seslendirmeleri nerdeyse kusursuz. Şefimiz "Işın
Metin" kontrollü, dengeli, harika, solistler birbirinden iyi,
ancak mekan akustiği felaket.
Bilkent
yaz konserleri artık Festival düzenine geçmeli. Yer mekan var,
ilgili bilgili seyirci var, harika kusursuz bir orkestra var,
muhteşem sesli solistler var, daha ne bekliyoruz??
Akustik
eminim nasıl olsa düzeltilir, umarım bu muhteşem eser, gelecek
sonbaharda tekrar seslendirilir. Arkası diğer klasik operalar ve
daha büyük festival düzenlemeleri ile gelir. Zor zamanlarda
operasız kalmayın. En derin saygılarımla.
Haluk
Direskeneli, ME'73, Ankara, 28 Haziran 2013
No comments:
Post a Comment