Sunday, June 26, 2016

#LaScala Operası, Milano


#Simon Boccanegra, Guiseppe Verdi, LaScala Milano Operasında

Bundan yıllar önce Ankara Kızılay'da Dost CD müzik dükkanına girdim, bir "Leyla Gencer" kaydı istedim. Tezgahtar, "abi stüdyo kaydı yok, eldekiler sadece canlı yayın kaydı, bir tek CD var, Guiseppe Verdi'den Simon Boccanegra. Al burda nasılsa 1958'da kayda alınmış.", aldım eve geldim. Bu opera hakkında birşey bilmiyorum, bestelenmiş, oynanmış, sonra unutulmuş pek önemsenmemiş bir opera. 1858'de ilk defa Venedik operasında sahnelenmiş, eserin müziğini besteci 1881'de yenilemiş, ancak opera bir süre sonra yine unutulmuş.

Leyla Gencer, böyle unutulmuş operaları seslendirirmiş. Band kaydı yapmazmış. LaScala'nın diğer Diva'sı Maria Callas, stüdyoda temiz band kaydı yaparken ve sadece çok sevilen operaları seslendirirken, La Scala'nın öbür Divası Leyla Gencer zor eski unutulmuş operaları seslendirir ve ses kayıt kesin istemezmiş. Elimdeki CD arka plan istenmeyen sesler ile doluydu, öksürükler alkışlar, Leyla Gencer, çok zor bir seslendirme yapmış.

Simon Boccanegra, günümüzde artık çok popüler bir opera. Büyük tenor Placido Domingo (75) oynadığı zaman ortalık ayağa kalkıyor. Sanatçı, Newyork Metropolitan ve Milano LasScala da dönüşümlü oynuyor. Bize denk gelmedi ama bizim seyrettiğimiz kadro da çok iyiydi. Koreli şef muhteşemdi. Koro elemanlarının her biri ayrı karakter oynadılar. Kocaman büyük sahnede makul boyutta göze batmayan dekor vardı, 13. yüzyıla ait kostümler harikaydı.

LaScala Operasında 23- Haziran 2016 Çarşamba akşamı Guiseppe Verdi'nin "Simon Boccanegra" operasını birinci balkon locadan izledik. İnternet biletimizi saat 19:00'da gişeden teslim aldık. Ana kapılar 19:30'da açıldı, içeri girdik, meclis kavasları gibi özel siyah cübbe giymiş yol göstericiler bizi yönlendirdi, parterde herkes çok dikkatli ciddi resmi giyinmişti. Balkon locasını kapısı anhtarla açıldı. Ön koltuklara geçtik. Orkestra çok büyüktü, mekanda akustik harikaydı. 3-saat nasıl gecti bilemiyorum.

Ara verildiğinde meraktan fuayeye indik, küçüktü, opera dükkanı satışlara açıktı, operayla ilgili akla gelen her eşyanın satışını yapıyorlardı, Cd, DVD, kitap, hediyelik eşya, ne ararsanız vardı. Son EMI kayıt CD Simon Boccanegra 25€'dan gidiyordu.

İtalyan sanatçılar sanki bize, "Opera böyle sahnelenir, böyle oynanır, böyle sunulur" diye ders verdiler. Büyük sahnede makul bir dekor, muhteşem bir kadro, harika bir akustik, ayrı ayrı bir bütünlük içinde oynayan koro elemanları, salon ve balkon giriş ritüeli çok farklı idi. LaScala operasını gördükten sonra bizimkileri, İstanbul'daki gereksiz erotik çeşitlemeleri, Ankara'da sahneyi dolduran gereksiz dekorları artık çok eksik bulduğumu ifade edeyim. Opera bitti, 200-yıl öncesinde yapılmış görkemli binanın otoparkı yoktu, tüm siyahlar giymiş beyler, tuvaletli hanımlar ve biz hep beraber Duomo Metro istasyonuna gittik, saat 23:00'ten sonra Metro ile evlerimize dağıldık.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.
Prinkipo, 26-Haziran 2016



#PowerGenEurope 2016 Milano İtalya


PowerGen Europe 2016 Milano, İtalya Enerji Konferansı ve Sergisi,

Değerli Okurlarım,
"PowerGen Europe" Konferans Fuar ve Sergisi için 21-22-23 Haziran 2016 günleri Milano (İtalya) kentinde idim. Milano'ya Konferans öncesi eşimle beraber geldim. Bir hafta süreli fuara yakın makul fiyatta küçük kullanışlı bir apart otel bulduk. Beraber haftasonu Milano'yu yürüyerek gezdik, Trenle Como gölü kıyısına gittik. Varenna da indik, Feribot ile Como gölünde Menaggio, Bellagio kasabalarına uğradık. Yine feribotla Como kentine geldik, sokaklarda dolaştık, sokak kahvesinde Happy Hour'a katıldık, Katedrali gezdik. Akşam başka bir trenle Milano'ya döndük.

LaScala Operasında Çarşamba akşamı Guiseppe Verdi'nin "Simon Boccanegra" operasını balkondan izledik. "Opera böyle sahnelenir, böyle oynanır, böyle sunulur" diye ders verdiler. LaScala operasını gördükten sonra bizimkileri, İstanbul'daki gereksiz erotik çeşitlemeleri, Ankara'da sahneyi dolduran gereksiz dekorları eksik bulduğumu ifade edeyim.

Evde akan musluk suyu çevredeki Alp dağlarından geliyor. Kolay içilebiliyor. Yaya arterinde sağnak yağmur altında uzun yürüyüşler yaptık. Eski dönemlerden kalma eski klasik binaları gördük. Müzeleri gezdik. Yakın parklarda sabah yürüyüşü yaptık. Hangi lokantaya gitsem spagetti istedim, sade su içtim. Makul para ödedim.

Konferans süresince çok sayıda yerli yabancı enerji profesyoneli, çalışanı ile tanıştım, konuştum, bilgi alışverişinde bulundum. Sunumlar izledim, tanıtımlar takip ettim. Türkiye'den gelen çok sayıda piyasa yetkilisi ve çalışanı vardı. Sergi salonunda konuyu ciddi alanlar, iyi hazırlananlar olduğu gibi, tümüyle panayır havasına sokanlar, kokteyl yemekleri bolca yiyip düzenlerini bozanlar, içkiyi kaçıranlar, gezi eğlence tatil alışveriş kapsamında düşünenler de vardı. Öğleden sonraları, tezgah altlarından, çantalardan, bavullardan, kutulardan içkiler çıktı, herkes herkese ikramlar yaptı.

Yabancılar bana öncelikle ekonomiyi ve yatırım ortamını sordular. Ben ne diyebilirim ki? Bizdeki uygulamalar onlara ters geliyor. Rekabet, hukuğun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçler ayrımı konuları onlarda çok net. Bunların olmadığı ortamlara gelen yok. Genelde bize karşı, bizim piyasaya karşı isteksizlik, ilgisizlik hissettim. Konuştuğum yabancı yatırımcılarda, Türkiye'ye karşı temkinli tavır değişikliği, risk iştahının kaçması, gözlemledim. İlerde yatırım beklentilerinin çok farklı algılandığını görürsek şaşırmayalım.

Yabancılar arasında pazarlamayı, satış psikolojisini bilmeyenler çoğunluktaydı. Teknik eğitimli bir insanı sonradan satış elemanı yapamazsınız. Müşteriye nasıl davranılacağını bilmeyenler, çok olumsuz davrananlar, terslenenler, gereğinden fazla uzun sunumlar yapanlar, başından atanlar, sorulara cevap vermeyenler, ilgilenmeyenler, “bitsede gitsek, alışveriş yapsak”, havasında olanlar vardı. Sadece eşantiyon toplayıcıları, konuyla ilgisiz insanlar çoktu. Herkes için ayrılmış dinlenme yerlerinde koltuk yer tutanlar, soruları anlamıyanlar, yabancı dil bilmeyenler, kendi konusunu bilmeyenler çoktu. Konusunu çok bildiğini sanıp, 1-2 soruda mat olanlar, saçma sapan bilgilerle dolu süslü ama boş kataloglar hazırlayanlar.

Yüzyüze görüşmelerde bolca ilk elden piyasa dedikodusu yapıldı. Zamanı geçmiş, teknolojisi bitmiş, fiyatları çok pahalı kalmış, eskinin büyük, şimdilerin hantal firmaları çoktu. Eskilerden tanışık olduğum, şirketinden ayrılmış, başka yer edinmeye çalışanlar vardı. UzakDoğulular, çok ataktı ama yabancı dil konuşma özürlüsü idiler. Almanlar, Fransızlar, İspanyollar, zaten kendi ana dillerinden başkasını rahat konuşamıyorlardı.

İki büyük hol sergi alanı içinde, şirket bölümlerinde ziyaretçi hangi ülkeden gelmiş ise, o ülkenin satış elemanı devreye giriyordu. Türkiye'den çok sayıda misafirim bana uğradı. Bende sergide gezerken çok sayıda arkadaşıma rastladım, ayaküstü lafladık, görüştük.

Bizim mühendislik şirketlerinin finansman sıkıntısında olduklarını sezinledim. Çoğunun mülkiyeti değişmiş, projeler takılmış, çok borçlanmışlar, borçlandıkları şirketlere çoğunluk hisselerini satmak zorunda kalmışlar. Ayakta olanlar ciddi zorlanıyorlar. Hazır insan sermayesi olan bu kıymetli şirketleri satın almak için çok sayıda yabancı finans gurubu var. Bizden fuara gelen yatırımcı firma yetkilisine ben rastlamadım. bakanlık ve kamu kurumlarından da gelen yoktu.

Yabancı büyük enerji ekipman satıcısı şirketlerin üst düzey görevlilerinde bir bezginlik sezinledim. Aralarından, "Hep aynı teknolojik çöplükle uğraşıyoruz", diyen bile çıktı. UzakDoğu imalat rekabeti ile bezmişler. Gümrük duvarları ile kendi iç piyasa taleplerini rakabetçi ortamda zor götürüyorlar. Bazı UzakDoğulu şirketler çok sayıda yabancı (İngiliz) personel işe almışlar, ortalık konulardan habersiz, sattığı üründen habersiz sadece iyi İngilizce konuşan personel ile doluydu. Akdeniz ülkelerinin şirketlerinde tam içe dönük ortam vardı. Bir yabancı ile anlaşmaları çok zor. Tanıtmak aslında en büyük olay.

Sergide bizim imalatçı ve mühendislik şirketlerimizin sayısı artmış. Büyük şirketlerimiz artık ilgi göstermeye başlamışlar, sergi salonunda yer tutanlar, konferansta bizden sunum yapanlar, sergiyi gezenler çoğalmış. Enerji piyasasında büyük bir yatırım potansiyelimiz var.

Eskiden İnternet-Kafe benzeri parasız yerler vardı, şimdi internet wireless kullanımı paraya bağlanmış, zaten herkeste iPhone imkanı var, otellerde wifi zaten standart veriliyor.

Amerikan büyük enerji yatırımcılarının, GT-ST (OEM) üreticisi- buhar kazanı firmalarının bizim piyasaya ilgileri hala var, ancak onların fiyatları artık çok pahalı kalıyor. Piyasada çok daha makul fiyatta benzer ekipmanlar, ürünler, tesisler var. Yeterki temel tasarımı yapın, gerisi kolay. ABD fiyatları ile dünya piyasalarında iş almaları sipariş bağlamaları çok zor.

Gelecek yıl (2017) PowerGen Europe konferans ve sergisi Almanya'nın Köln kentinde 20-21-22 Haziran günleri yapılacak. Eğer enerji sektöründe çalışıyorsanız katılmanızı tavsiye ederim. Bu kadar çok enerji piyasası şirketini, yatırımcıları, finansörleri, uluslararası şirketlerin üst düzey yöneticilerini bir arada bulmak, onlarla konuşabilmek her zaman kolay değil. 2018-19-20 yıllarında İstanbul kenti aynı konferans için düşünülüyormuş. Gerçekleşebilmesi için bizdeki yatırım ortamının cazip hale gelmesi, bölgesel savaşların bitmesi, Batı standartlarında altyapı- hukuk- yargı- piyasa mekanizmalarının oluşması şart.

Hepinize güzel bir hafta dilerim. En derin selam ve saygılarımla.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.



Prinkipo, 26 Haziran 2016

Tuesday, June 07, 2016

Sarı Laleler


Sana Sarı Laleler Aldım Çiçek Pazarından.

PowerGen Europe enerji fuarı her yıl Haziran ayında Avrupa'nın önemli bir ticaret kentinde yapılır. Fırsat oldukça, para buldukça, zaman ayırıp katılmaya çalışırım. Daha önce Milano, Barselona, Madrit, Viyana, Duesseldorf, Koln kentlerinde yapıldı. Bu yıl 21-22-Haziran günleri Milano'da yapılacak.
Eskiden tek başıma minimum süre kalıp dönerdim. Şimdi hanımla beraber gitmeyi ve orda 5-6 gün kalmayı tercih ediyorum. Gittiğim kentte oranın yerlisi gibi yaşamak istiyorum. Sokaklarda gün boyu yürüyeyim, kiralık bisiklete bineyim, parklarda gezeyim, çarşı pazar dolaşayım. Kitapçıdan kitap, CD alayım. Ev işi yemek yapan lokantalarda yemek yiyeyim, bir yolüstü cafe'de oturup kahve içeyim. Bulursam opera seyredeyim. Müze gezeyim.
2010 yılında Amsterdam da idik. 6-ay öncesinden Thy uçak biletimizi aldık. Makul fiyatlı bir Apart otelde yer ayırdık. Bir hafta için 80-m2, geniş, balkonlu manzaralı bir apartman dairesi tuttuk. Zaten eğer apart tutarsanız 5-günden kısa kalamıyorsunuz. 
Uçaktan indik, evimizin anahtarlarını aldık, bavulları yerleştirdik, çarşı pazar gezmeye çıktık. Çiçek pazarından geçiyoruz, her taraf kesme lale dolu, fiyat standart, 40-adet ucuz hercai (hibrid) sarı lale 3.99€. Laleleri götürüp evde masa üstüne koyduk, bir hafta dayandı. Dönüşte baktık, Amsterdam Schiphol havalimanında 40-adet 19.99€. Hanıma, "bizim ülkede de bu sarı laleler var, ben sana ordan alırım, söz, yolda elimizde bozulur, burdan almaya gerek yok", dedim. O da kabul etti.
Döndük geldik, Ankara'da yaz ayında sarı lale yok, mevsimi geçmiş. Mevsimi nisan ayında geldi, kadınlar hiç umutur mu? Hatırlattı. 40-adet lalesini istedi. İlk başlangıç fiyat GüvenPark çiçekçiler sokağında tanesi 5 Lira ile başladı. Sonra 10-tanesi 40 Lira, 30 Lira, 20 Lira oldu. Neyse her hafta 10-tane aldım, 4-haftada 40-adedi toparladım. Sonra her yıl mevsimi gelince eve 40-adet sarı lale almak bizde adet oldu.
Şimdi işin üretim satış ekonomisine gelelim. Uçakla Amsterdam için alçalırken renk renk çok sayıda lale tarlası görüyorsunuz. Kesme çiçek olarak üretiliyor, tüm Avrupa'ya satılıyor. Yetmiyor, güney Avrupadan, kuzey Afrika'dan hatta bizden uçaklarla taşınıyor, Hollanda'lı lale üreticileri en yeni teknolojileri kullanarak tüm yıl boyunca Kenya'daki çiftliklerde lale üretiyorlar. Hollanda'ya girdi çıktı yapılıyor, etiketleniyor, tekrar satılıyor. Munih Tengelmann süpermarkette 10-adet 2.99€'dan her mevsim var.
Önce tiyatro için yazılmış, sonra sinema filmi yapılmış, "Carnage" isimli bir oyun var. Çocukları kavga etmiş iki çifti anlatır. Filmde Jody Foster ve Kate Winslet kadınları oynarlar. Başta çiftler birbirlerini hiç tanımazlar. Çocuklar kavga etmiş, biri diğerinin dişini kırmış. Bir oturma odasında bir araya gelip konuyu halletmeye çalışırlar. Tüm oyun boyunca sehpanın üstünde sarı laleler vardır. Tıpkı filmin başında duvarda görünen silahın filmin sonunda mutlaka patlaması gereği gibi, oyunun sonunda sarı laleler havada paramparça edilir, birbirlerine kızarlar kavga ederler sarı laleleri paralarlar. Sarı laleler bir entellektüel gösterge. Muhafazakar bir ailede masada hiç kesme sarı lale gördünüz mü? Saksıda canlı çiçek vardır.
Lalenin evde vazo ömrü en fazla 1-hafta. Hergün vazo suyunu değiştirmek, sapından 1-cm kısaltmak, geceleri balkonda serinde tutmak gerekiyor. Pazarlama kesimden nakliyeye, ambalajdan pazarda satışa ayrıca 1-hafta. Salonda vazoda sarı laleleri bir ay boyunca görmek benim de hoşuma gidiyor. Sonra mevsimine göre karanfile, daha sonra kasımpatı ve çayır papatyasına geçiyoruz. Peki bu işin mantığı ne?
Besin değeri yok. Kokusu yok. Yenmez, sadece göz zevki, masa süsü, gönül almaca. Neden yetiştiriyoruz, neden üretiyoruz, satış pazarlama yapıyoruz? Bunca emek çaba harcanan zaman para enerji neden? Bilen var mı?
MFÖ Mazhar neden "sana sarı laleler aldım çiçek pazarından" diye şarkı yazar? Bu şarkı neden tüm dönemlerin en sevilen şarkılarından biri olur, neden hiç eskimez?



Prinkipo, 06/08/16

Monday, June 06, 2016

LaTraviata, Guiseppe Verdi, Ankara Operasında



#LaTraviata Ankara Operasında

"LaTraviata" denince aklıma Ufa, Rusya doğumlu lirik soprano "Elvira Fatykova" geliyor. Bir süre Ankara operasında Violetta karakterini canlandırmıştı. Aspendos festivalinde çok kez sahne almıştı. Şimdi Avustralya Sydney operasında devamlı kadroda oynuyor.

Ünlü İtalyan asıllı Abd'li Sinema kadın yönetmen Sophia Coppola'nın Roma operasında bu yıl sahneye koyduğu LaTraviata operasının kostümlerini dünyaca meşhur İtalyan modacı Valentino tasarladı. Valentino moda evi bu çalışmadan para almadı, ama medyada kendisi için yapılan olumlu yayınlar çok büyük reklam değerine ulaştı. Sahnelemede muhteşem gece elbiseleri kullanıldı. Bence Ankara Operasındaki sahnelemede ünlü İstanbul modacılarının yardımı istenmeliydi. Yardım istendiğinde herhalde gelirlerdi.

Ankara'da 4000 seyirci kapasiteli Bilkent Odeon konser mekanında 4-Haziran gecesi Bilkent Senfoni ve NazımHikmet korosu eşliğinde FazılSay konseri vardı. Aynı gece Ankara Operasındaki Premier bizim için hayal oldu, LaTraviata operası Ankara sahnelenmesinde ilk gece Feryal Türkoğlu ve İhsan Ekber başrol karakterlerine çıkmışlar. Bu opera dünyada çok sevilen çok sahnelenen bir eser.

Bizler 5-Haziran pazar akşamı saat 20:00'de Ankara operasında Guiseppe Verdi'nin "LaTraviata" operasını izlemeye gittik. Salon tam dolu idi. Aklımda kalan Violetta karakterini oynayan Soprano "Görkem Ezgi Yıldırım"ın müthiş performansı oldu.

Genç soprano "Görkem Ezgi Yıldırım" çok güzel, çok yetenekli, muhteşem güzel kusursuz yorumu var. Son perdede siyah saten çarşaflar üstünde siyah gecelikle ölürken oynadığı performans harika. Ancak kostümleri hiç iyi değil. Kırmızı saç perukları yanlış, gözü okşamıyor. Uzun kumral doğal saçlar daha iyi giderdi. Üçüncü perdedeki kostümü hepten özensiz, kırmızı peruk saç hiç iyi değil.

Alfredo karakterini canlandıran tenor henüz eski komik karakterlerin etkisinden çıkamamış göründü. Uzun süre sahnede komik karakterleri canlandırdıktan sonra LaTraviata'da zor dramatik başrol erkek karakterine bürünmek kolay değil. Ayrıca bu karakteri daha iyi oynayabilmek için ciddi kilo vermesi lazım.

Dekor konusunda ciddi itirazım var. Birinci perdede kullanılan dev kitap sahneyi daraltmış, koro çok sıkışık alanda yer alıyor. Solda üç yüksek kolon, ve yüksek merdiven ortalığı daha sıkıştırmış. İkinci perdede yanlamasına uzun masa yine tatsız bir engel, üçüncü perdede kullanılan dev iskambil kağıtları, son perdedeki tabut- yatak ortalığı oynanmaz hale getiriyor. Ankara operasının sahnesi geniştir, rahat oyun sergilenir. Dekor bu kadar büyük, rahatsız, engelleyici yapılır mı? Yönetmen nasıl ve neden bu anlamsız büyük dekora izin verdi?

Koro ve balerinler çok dar bir alanda oynadılar dans ettiler, parter seyircisi birşey göremedi. Tüm dekoru kaldırsak, eser değerinden hiçbir şey kaybetmez. Bu kadar ağır büyük geniş dekorla opera oynamak doğru değil. Sahneyi hafifletmek, dekorları azaltmak lazım. Violetta ve diğer kadın karakterler için daha güzel kostümler tasarlamak lazım. Koro, kadınlar dekolte, erkekler simokin siyah gece elbiseleri içinde her zamanki kusursuz seslendirmeyi yaptı, ancak ağır dekorun daralttığı sahnede görünmek pek kolay olmadı.

LaTraviata 4-5 Haziran geceleri oynadı ve sezon bitti. 
Sonbaharda eser herhalde tekrar sahne alır.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.
Prinkipo, 15-Haziran 2016

http://www.ekonomik-cozum.com.tr/

Thursday, June 02, 2016

Hirfanlı HES 4. Ünite

HİRFANLI HES % 100 YERLi OLARAK ÜRETİLEN
32 MW GÜCÜNDE TÜRBlN - GENERATÖR Hikayesi, 1983

Değerli Okurlarım- 1974 Kıbrıs harekatından sonra BATI bize ambargo koydu, Batı ülkelerinden hiçbir tesis, ekipman makina alamaz olduk, tüm uluslararası finansman kesildi. Ülkemizin daha çok elektrik üretimine ihtiyacı vardı, hep vardı. 1953-1959 yılları arasında Hirfanlı Hidro elektrik santrali Kızılırmak üstünde inşaa edilirken dört adet Türbin generatör düşünülmüştü. Dört adet türbin jeneratör yeri yapıldı, ancak o zamanki bütçemiz üç adet Türbin- generatör almaya yetti, elektrik ihtiyacı da ona göreydi. Bir fazla dördüncü üniteyi daha sonra alırız, düşüncesi oluştu. Dördüncü ünite yeri boş kaldı. Türbin su girişi kör kapak ile kapandı. HES üç ünite ile çalıştı, dördüncü ünitenin yeri 1979 yılına kadar öyle boş kaldı.
1979 yılında buraya yerli imkanlarla yeni bir 32 MWe gücünde HES Türbin jeneratör üretelim, kararı alındı. Mevcut üç ünitenin projeleri, ve elde bulunan orijinal projeler tasarımlar bir araya getirildi. Dört yıl içinde yerli mühendislik, yerli imalar, yerli üretim yapıldı. İlk kopya tasarımlar çok basitti, daha hassas detaylandı, üretimde hatalar oldu, yenilendi. Daha modern kalite kontrol imkanları devreye sokuldu. İlk çelik dökümler istenen kalite olmadı yenilendi. İlk üretim acemiliklerinin zorlukları tümden yaşandı. Ama sonunda iş başarı ile bitti 32 MWe Hidro elektrik santrali türbin jeneratörü üretildi, yerinde monte edildi, çalıştı.
Dört yıl içinde 32 MW gücündeki bu türbin - generatör ünitesi ile yardımcı teçhizatının imalât projeleri ile teknik ve idari şartnamelerinin hazırlanması, sipariş verme, imalât, kalite kontrolları ve Hirfanlı HES mekanına nakledilmesi, yerinde montajı ve test çalışmaları tamamlandı. Temmuz 1983 ayı ortalarında tecrübe işletmesi çalışmalarına hazır hale getirildi. Ağustos 1983 ayı başında tecrübe işletmesi tamamlandı.
Hirfanlı HES'da % 100 yerli olarak tesis edilmiş olan 32 MW gücündeki türbin - generatör ünitesi ile yardımcı teçhizatının imalât ve tesisinin gerçekleştirilmesi için 27 kadar değişik yerli özel- kamu kuruluşa ait 40 ayrı işyerinde aşağıda kaydedilen değişik işler yapıldı.
Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğü, Hidrolik Santrallar işletme Dairesi Başkanlığında, İmalat projeleri ile teknik ve idari şartnamelerin hazırlanması, ihale işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve her türlü kontrol ve koordinasyon işleri; ünitenin start-up çalışmaları yürütüldü.
Bizler, T. Şeker Fabrikaları A.Ş. Ankara Makina Fabrikasında, Türbin emme borusu, türbin salyangozu, türbin kapağı ve aynaları, türbin kılavuz yatağı, türbin ayar kanatları ve hareket iletim kolları, türbin ayar kanatları servomotorları, türbin kelebek vanası ve servomotoru, türbin rotoru ve türbin şaftı, generatör rotoru gövdesi ve generatör statoru gövdesi, üst köprü, generatör muhafazası, basınçlı ve basınçsız yağ tankları ve boru donanımları, basınçlı ve basınçsız su devreleri boru donanımları gibi ana ve yardımcı tüm mekanik teçhizatın imâli işlerini yaptık.
Karabük Demir Çelik Fabrikaları, Dökümhaneler Müdürlüğü, Türbin ve generatör şaftları ile kelebek vana şaftının ve taşıyıcı başlık ile muyluların dökülmesi, generatör taşıyıcı yatağı pabuçlarının ve beyaz metalinin dökülmesi, türbin rotoru kanatları ile alt ve üst gövdelerinin dökülmesi işlerini yaptı.
MKEK. Kırıkkale Müdürlüğü: Çelik Fabrikası, Yardımcı şaft ile türbin ve generatör şaftları kaplinlerinin dökülmesi ve dövülmesi ve Karabük D.Ç. Fabrikalarında dökülen türbin saftı ile generatör şaftının ve kelebek vana şaftının dövülmesini yaptı.
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları, Generatör rotor nüvesi özel saçları ile generatör rotor kutupları nüvelerine ait özel saçların imâli yaptı.
DSi. Genel Müdürlüğü, Barajlar ve Hidroelektrik Santrallar Dairesi Başkanlığı inşaat projeleri ile betonarme ve kalıp projelerinin hazırlanması, beton dökümü işleri süresince danışmanlık ve kontrollük görevlerini yaptı.
ESAŞ Transformatör Sanayi A.Ş., 10.6/154 kV'luk 40000 kV'lık ana güç trafosunun imâlini gerçekleştirdi.
KAVEL Kablo Sanayi A.Ş., koruma, kumanda ve kontrol devrelerine ait kabloların imâlini yaptı.
KALEKALIP Mak.San.A.Ş., generatör statoru nüvesi laminasyon saçlarının özel kesme kalıpları ile generatör rotoru nüvesi laminasyon saçlarının ve generatör rotoru kutuplan laminasyon saçlarının özel kesme kalıplarının imâli ve generatör statoru nüvesi laminasyon saçları ile generatör rotoru nüvesi laminasyon saçlarının ve rotor kutupları nüvelerinin laminasyon saçlarının pres baskı kesme işlemlerini yaptı.
RABAK Elektrolitik Bakır Sanayi A.Ş., Generatör rotor kutupları özel bakır iletkenlerinin imâlini gerçekleştirdi.
SARKUYSAN Elektrolitik Bakır Sanayi A.Ş., Generatör stator bobinleri özel bakır iletkenlerinin imalini yaptı.
Emek Elektrik Sanayi A.Ş., 10.6 kV'luk ve 154 kV'luk gerilim trafolarının imâli;
ALCE Sanayi A.Ş. 10.6 kV'luk bazı akım ve gerilim trafolarının imâli;
Boğaziçi Döküm Sanayi A.Ş., Generatör rotor kutupları baskı flanşlarının dökülmesi ve işlenmesi,
BUKA Lastik-Conta Sanayi A.Ş., her türlü lastik-kauçuk, keçe conta, salmastra gibi sızdırmazlık elemanlarının imâli
Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş., 154 kV'luk ayırıcılar ile akım ve gerilim trafolarının imalinde kullanılan izolatörlerin yerli imâli;
Teknim Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti., Generatör stator sargılarının sıcaklık sondaları ve göstergeleri ile türbin ve generatör yataklarının sıcaklık kontrol sondalarının ve göstergelerinin imâli;
Marshall Boya A. Ş. Özel izolasyon gerilim verniği imâli;
ÇENAM Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi, Gamagrafi metodu ile döküm parçalarının her türlü tahribatsız kalite kontrol muayenelerinin yapılması;
TÜBiTAK Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Merkezi, Ultrasonik muayene metodu ile şaftların ve çelik konstrüksüyon kaynak dikişlerinin her türlü kalite kontrol muayenesi;
İ.T.Ü. Yüksek Gerilim Test Lâboratuvari, Hirfanlı'da imâl edilen 154 kV'luk ayırıcıların yüksek gerilim izolasyon testlerinin yapılması;
ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü Test Laboratuvarı: Stator saçları karakteristiklerinin tesbit edilmesi;
ODTU, Metallurji Mühendisliği Bölümü Laboratuvarı, PMG generatörü için gerekli özel daimi mıknatısların imâli ile ilgili çalışmaların yapılması;
MSB. ARGE Laboratuvarlan, Gamagrafi metodu ile tahribatsız malzeme muayeneleri ve kalitatif, kantitatif kimyasal analizlerinin yapılması;
TSE Laboratuvarları, Özel bazı kimyasal analiz işlerinin yapılması;
MTA Enstitüsü Laboratuvarları, Bazı özel kimyasal analiz işlerinin yapılması;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Gölcük Tersanesi, Türbin rotorunun dinamik balansının yapılması;
AEG—ETİ Ticaret ve Sanayi A.Ş. Bazı özel izolasyon malzemelerinin temin edilmesi gerçekleştirildi.
Bu proje gazetelere yansımadı, hakkında film çevrilmedi, haber bile çok sınırlı yapıldı. Bu projeyi ben size tekrar anlatayım istedim. Türkiye Şeker Fabrikaları Ankara Makina Fabrikası tezgah atölyeleri sorumlu imalat mühendisi olarak bu projede çalıştım, bu projede fiilen çalışmaktan hep gurur duydum. Hirfanlı Hidroelektrik Santralı için yurt içinde üniversiteler, kamu ve özel sektöre ait 27 kuruluşun 40 ayrı işyerinde TEK Türkiye Elektrik Kurumu'nun gayretleri, öncülüğü ve organizasyonu ile %100 yerli olarak 1979-1983 yılları arasında imâl edildi. Birim imalat fiyatı 1983 yılı para değerine göre 80 ABD$ / KWe olarak hesaplandı. Temmuz 1983 ayı içinde test çalışmaları tamamlandı. Ağustos 1983 ayı başında üretime geçti. 32 MW nominal gücündeki türbin-generatör ünitesi ve yardımcı tesisleri o günden bugüne arızasız olarak çalışmaya ve üretimine devam ediyor.

SONUÇLAR,
l—Türkiye'de kamu sektörü ile özel sektöre ait Türk Sanayiindeki bilgi ve teknoloji birikimi ile Türkiye'de kurulması planlanan ve ünite gücü 100 MW'ta kadar olan hidrolik türbin- generatör ünitelerini gerek devlet sektör için ve gerekse özel sektör için %100'e yakın oranda yerli olarak imâl ve tesis etmek mümkündür. Su düşüşü 60 metre gibi küçük olan ve 60 m3/saniye gibi büyük bir debisi bulunan 32 MW nominal gücündeki Hirfanlı HES. 4 nolu ünitesinin fiziki büyüklüğü 150 mt. düşülü 100 MW gücündeki üniteler ayarındadır.
2— Deneme ve bir tek adet olmasına rağmen bu ünitenin projelendirme, sipariş verme, imalât, montaj, işletmeye alma testleri için geçen süre dış firmalara verilen siparişlerin gerçekleşmesi için geçen süreden çok fazla değildi.
3—Ünitenin %100 yerli olarak tesisi için harcanın toplam para, yabancı imalâtçı firmalara yaptırılan imalât, montaj ve testler için harcanacak paranın yarısı kadardı.

Bu proje "Devrim Otomobili"nin enerji piyasalarında bir tekrar hikayesidir. 1979-1983 yılları arasında bizler bu projede çalıştık. Projeler, yeni tasarımlar eklemeler yapıldı, detaylandı, imalatlar orijinal İngiliz HES ekipmanlarından daha iyi ve daha hassas üretildi, yerinde montaj yapıldı, bitti, 4. ünite çalıştırıldı, 1983 yılından bugüne arızasız kesintisiz çalışmasına devam ediyor. Bu projede kazanılan yerli imalat tecrübeleri başka kamu ve özel kuruluş çalışmalarına aktarıldı. Bu projeyi bilfiil çalışan bizler biliyoruz, Bu projede çalışmaktan hep gurur duyduk.

Kaynak. Hidayet Başeşme, TEK, EMO Makalesi 1983 


Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

http://www.ekonomik-cozum.com.tr

Prinkipo, 08 Haziran 2016