Friday, May 29, 2015

Hamlet- Bale, Ankara Opera ve Balesinde




Değerli Okurlarım,

Bale eserlerini seyrederim, ama daha çok opera konusunda makale- yorum yazmayı yeğlerim. Ankara'da sahnelenen "Hamlet" balesi ayrı çok özel bir olay. Devlet Opera ve balesi için biletler "biletiva.com" web sayfasından satılıyor. Ankara'da sahneleme gününden 15-gün öncesi sabah saat 09:00'da Opera gişesinden, saat 09:30'dan itibaren internet sayfasından satış başlıyor. "Hamlet" balesi için 15-gün öncesi sabahı 09:30 internet satış saatini kaçırdım. Biletler hemen bitti, hiç kalmadı. Son günleri bekledim, hergün web sayfasını kontrol ettim. Önce 1-bilet, son gün 1-bilet daha iade oldu, hemen her ikisini de aldım. Sezonun son sahnelenmesi 28-Mayıs gecesi Opera'ya vardık. Hanım ve ben ayrı yerlere oturduk. Opera tam dolu, çok kişi ayakta, neyse boş yerler, gelmeyen davetiyelilerin yerleri, boş protokol koltukları ışıklar sönünce dolduruldu, müzik başladı.

Hamlet, 13.yüzyılda yaşamış bir Danimarka Prensi. Amcası, kral babasını zehirlemiş, yerine geçmiş. Hamlet, acısını yaşamış, olayı öğrenmiş, ve suçluların cezasını vermiş. Sağlam bir olaylar zinciri kulaktan kulağa önce halk hikayesi olarak yüzyıllar aşmış, 1599-1602 yıllarında İngiliz yazar Shakespeare tarafından trajedi olarak sahneye aktarılmış. Eser 19. yüzyılda opera olarak bestelenmiş. 20.yüzyılda çok sayıda sinema filmi, TV dizisi çekilmiş. Çeşitli müziklerden derlemeler eşliğinde bale de yapılmış.

Günümüzde Gürcü sanatçı "Revas Gabichvadze" tarafından bale için bestelendi ve ilk sahnelenme, dünya Premier'i Ankara'da yapıldı. Sahnelenmede reji ve koreografi yine Gürcü sanatçı karı-koca "Medeia ve Nugzar Magalashwili" çiftine ait. Orkestrayı "Sunay Muratov" ve "Mustafa Erdoğan" değişmeli olarak yönetiyorlar.

Eser klasik gibi görünen bir modern bale. Müzikte ve koreografide Kafkas ezgileri, dansları, giyimleri var. Müzik yoğun ve dramatik gelişiyor. Son kılıçla dövüş sahnesinde zirveye ulaşıyor. Müziğini önceden çok dinlemek ve kulakta taşımak lazım. Dekor makul, kostümler güzel. Ankara Balesinin İngiliz okulu eğitimli muhteşem sanatçıları esere büyük canlılık katıyorlar. Danslar mükemmel, hareketler zor ama rahat ve kusursuz. Ezgiler kulakta hoş. Sahneleme ve koreografi harika. Bu sezon 6 kez sahnelendi, ve sezon bitti. Umarım gelecek sezon tekrar oynar ve biz bu muhteşem eseri tekrar izleme imkanı buluruz.


Ankara, 2015-05-30

Thursday, May 28, 2015

Termik Santral kabullerinde "60-gün non-stop" Çalışma kuralı.


"I'm not rich enough to buy cheap things"

Değerli Okurlarım,

Termik santrallerin çalışma ömrü 30-yıl olarak bilinir, ama pratikte nedense 20-yılı geçemez, bizim ülkemizde 10-yılı geçenler bile sayılıdır. Günümüzde ucuz tasarımlı doğu üretimi santrallerin ömrü deneme süresini geçemiyor, inanamayacaksınız ama bu süre şimdilerde 2-3 yıl.

Yedeksiz kötü tasarım ucuz oluyor, yedeksiz ucuz besisuyu pompaları düzgün çalışmıyor, bilgisayar kontrolleri çabuk bozuluyor, kömür değirmenleri devreden çıkıyor, kurum üfleyiciler çalışmıyor, elektrofiltreler küçük tutulmuş yetmiyor, istenen bacagazı toz tutma limitlerine düşemiyor, bacagazı kükürtsüzleştirme tesisleri ya yok, ya da yetersiz.

Herşey tasarımın çok ucuz olmasına endekslenmiş. Böyle ürünler, tasarımlar, termik santraller Batı Avrupa'da yok, Amerika'da yok. Bizde neden var? Neden denetleyici kurumlar engel olmuyor?

Eskiden TEK (sonrasında EÜAŞ) döneminde, termik santral kabullerinde "60-gün non-stop" durmaksızın çalışma şartı vardı. Santrali yapan müteahhit gurup, 2-yıllık geçiçi kabul dönemi öncesinde, "60-gün" devamlı durmaksızın santrali çalıştırarak sistemin güvenilirliğini alıcıya ispatlardı. Bu şartı yerine getiremeyen santraller kabul edilmezdi. EÜAŞ şartnamelerinde bulunan eskiden geçerli yaptırımları burda bilgilerinize sunuyorum.

- Deneme işletmesinden önce termik santralin 72 saat sürekli tam kapasitede çalışması istenir.

- 60-günlük deneme işletmesinde, termik santralden 60 günlük tam kapasitesinin %75’ini üretmesi beklenir.

- 60-gün devamlı çalışma içinde herhangi bir nedenle santralin 5 defadan fazla devre dışı olmaması, duruşlardan hiç birinin 24 saati geçmemesi, gerekir.

- Şayet termik santral işletmede yukarda belirtilen şartları sağlayamazsa, gerekli iyileştirmeler yapıldıktan sonra 60 günlük deneme işletmesi yeniden tekrarlanır.

- Deneme işletmesini başarı ile tamamlanması durumunda performans testleri yapılarak termik santralin geçici kabul yapılır.

-Geçici kabul ile kesin kabul arasındaki iki yıllık sürede de yılda en az 5000 saat maksimum yükte, 3000 saat %50 yükte çalışmasının sağlanması gerekir.

Kamu santrallerinde buhar kazanları testleri için Alman DIN-1942, türbin testleri için DIN-1943 uygulanır idi. Bu testler Amerikan EPRI şartlarında yenilendi değişti, yeni kurallar kondu. 1995 tarih ve 22280 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan "Elektrik Tesisleri Kabul Yönetmeliği" kesin kabul kapsamında çok sayıda deney var, ancak "60-gün" şartı artık yok. EÜAŞ kendi şartnamelerine "60-gün" kuralını koyuyor, ama yeni yatırım yapma bütçesi yok.

Cezaya tabii garanti maddeleri özel sektör sözleşmelerinde çok azdır. Bunların başlıcaları ünite gücü, kazan verimi, türbin ısı tüketimi (heat rate), emre amadelik garantisi ve gecikme cezasıdır. Deneme süresi özel sektör santrallarında 10-30 gün arasında değişmektedir. Mevzuatımıza göre elektrik satışı ancak Geçici Kabul yapıldıktan sonra, yani Ticari İşletmeye geçtikten sonra yapılabilir. Önceki test döneminde yapılan elektrik üretimi ulusal şebekeye bedava verilmek zorundadır. Yatırımcılar bedava elektrik verdikleri süreyi kısaltmayı tercih etmektedirler.
Özel sektör yatırımcıları “mutlaka en ucuzu olacak” prensibi ile çalışmakta, ve kalite, verim, emre amadelik konusundaki uyarıları dikkate almamaktadır. Özel sektör sözleşmelerinde garanti süresi genelde bir yıldır. Yatırımcıların çoğunda santral şartnamesi hazırlayabilecek personel yoktur. Satıcı firmaların getirdiği teknik ve idari şartnameler, çok küçük değişikliklerle sözleşme haline gelmektedir.
Günümüzde yeni santralleri, en ucuza yapan uzak doğu müteahhitlerinden ürün-ekipman satın alma tercihi var. Finansmanı satıcı sağladığı için, malı sahibi yerli yatırımcı gurup hemen hemen hiçbir şart öne süremiyor, ne teslim edilirse kabul ediyor. Bu doğru değil. Ortalık 2-3 yıllık deneme süresi sonrasında zor çalışan, devamlı yenileme (rehab) isteyen, yedek parçası az veya olmayan, problemli santrallerle doluyor.

"Ucuz mal alacak kadar zengin değilim- I'm not rich enough to buy cheap things" şeklinde hemen her dilde benzeri mevcut bir anlayış vardır. Bağımsız denetim kurulları çalıştırarak, termik (ve nükleer) santral kabul kuralları içine "60-günlük non-stop durmaksızın çalışma şartını" mutlaka koymamız, bağımsız kuruluşlarla durumu ciddi denetlememiz, lazım diye düşünüyorum.

Yerli kömüre uygun termik santrallerin tasarımı, yapımı işbitiminde kaçıp gidecek yabancı firmalara bırakılmayacak derecede ciddi bir durumdur. Bugüne kadar hiçbir ciddi kömürlü termik santrali yerli firmalar yapmadı, yapamadı, finansman sağlanamadı, verilemedi. Termik santralleri yerli firmalar yapabilirler, yapmalılar.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


2015-05-30 Ankara

Monday, May 11, 2015

Kuzey Amerika'da Kültür Şokunu azaltmak için yeni gelenlere Hızlı Eğitim Kursu


Değerli Okurlarım,

Kanada'ya yaptığım ilk iş gezisi 1991 yılında oldu. Yüksek Fırın Gazı (Blast Furnace Gas, BFG) yakacak yüksek basınçlı yüksek çıkış sıcaklıkta suborulu buhar kazanı mühendislik sözleşmesi için lisansör firmamızın Kanada mühendislik merkezine gitmem gerekti.

Ev sahibi firma (B&W Canada) bana şirket merkezlerine yakın Cambridge Holiday Inn otelinde geceleme rezervasyonu yaptı. Toronto havalimanında indikten sonra kiralık araba (rent-a-car) teslim alıp 100 km ötedeki Cambridge kentinde otele varacak, ertesi sabah görüşmelere başlayacaktım. Otel ve kiralık-araba rezervasyonlarını onlar yaptılar. Herşey çok kolay olacaktı. Bir Kuzey Amerikalı için belki "evet", ama ya benim gibi bu coğrafyada hiç yaşamamış bir kişi için?

Istanbul'dan önce Avrupa'da bir ara havalimanına (Amsterdam), ordan sonra Kuzey Kutup üstünden Toronto'ya uçtum. Toronto uluslararası hava limanına indiğimde yerel saat akşamüstü idi. Benim Türkiye'deki biyolojik saatimde arada 10-saat fark vardı. Uçakta uyumama rağmen 10-saatlik bir zaman farkı yorgunluğunu (jet-lag) üstümde duyuyordum.

Pasaport kontrolü çabuk bitti, atlantiği aşan az sayıda yolcu idik, pasaport polisinden çok uzakta bir kırmızı çizgide sıra olduk, polis bizi çağırdıkça yanına gidiyorduk. Pasaport polisi bilinen klasik soruları sordu, "Neden geldin?", "Nerde kalacaksın?", "Ne zaman döneceksin?" "Yanında kaç para var?". Sorular bitti, pasaportuma giriş damgasını vurdu, bagajımı aldım, tek basir bavul olduğu için aranmadan dışarı çıktım.

Doğruca havalimanındaki otomobil kiralama (rent-a-car) şirketine gittim. Hertz şirketi bankosundaki görevli hanıma faks detaylarını, pasaportumu ve Türkiye'den alınmış otomobil ehliyetimi verdim. Ehliyetimi kabul etti. Bugün edermi? şüpheliyim. Önceden hazırlanmış kiralama sözleşmesini önüme koydu, kredi kartımdan bir karşı garanti blok para çekti.

Hangi otomobili almak istediğimi sordu, en yeni model Ford-Taurus otomobili seçtim. Benzin deposu full, tam sigortalı bir kontrat imzaladım. Bana bir otoyol haritası verdi, Toronto havalimanından Cambridge Holiday Inn oteline nasıl gideceğimi tarif etti. Herşey çok kolay olacaktı.

Benim için herşey normal, makul ve kolay görünüyordu. Kapıdaki Hertz servis minibüsüne bindim. Şöför beni HavaLimanı yakınlarında, bizdeki futbol stadyumlarından daha büyük bir otoparka götürdü. Otopark sıra sıra yeni otomobiller ile doluydu. Beni Ford Taurus otomobilin yanında bıraktı ve gitti. Gece yarısı saat 02:00 olmuş, ortalıktakimse yok, ve ben bir büyük yeni model tam aksesuarlı otomatik vitesli Ford Taurus ile başbaşa kalmışım.

İyi de ben bu arabayı nasıl çalıştıracağım? Daha önce hiç otomatik vitesli otomobil sürmedim ki? Bavulumu arka bagaja koydum. Ne yapacağımı düşünmeye başladım. İlerde epey uzakta bir otomobil yıkama yeri gördüm, içinde genç bir delikanlı iade edilmiş otomobilleri yıkıyor, tekrar servise hazırlıyordu. Yanına gittim. Otomatik arabayı nasıl çalıştıracağımı sordum.

Benim ağır yabancı aksanlı konuşmamı zor anladı, ama kısa sürede alıştı. "Easy (Kolay)" dedi. Yıkama işini bıraktı, benim otomobilin yanına geldi, otomatik vites kolunu, Nötr- Drive- rear konumlarını, gaz fren pedallarını gösterdi, motoru çalıştırdık, biraz ileri geri yaptım. Sesinde, bunları bilmediğim için en ufak bir küçük görme nüansı yoktu. Anladığımı hissetti, "iyi şanslar" dedi ve işinin başına döndü.

Atlantik okyanusu üstünde 12 saat uçmuşum, üstümde 10-saatlik zaman farkı (Jet lag) yorgunluğu var, çok yeni pasaport kontrolünden geçmişim, sürmesini hiç bilmediğim bir kocaman otomobille, gece yarısı kurallarını bilmediğim bir yabancı otoyolda 100 km yol gideceğim.

Farları açtım, koca otoparkta 4-5 tur deneme sürüşü yaptım, dur-kalk gaz -fren yaptım, kendime güvenim geldi, ve otoparktan çıktım, otoyola girdim. Haritadaki yol işaretlerini hatırlamaya çalışarak yön bulmaya çalıştım. Gece yarısı 03:00'te 4-şerit oyoyolda kimseler yoktu. Trafik yoktu.

İyi ki trafik yoktu, çok sayıda trafik işareti vardı, heryol kuzey-güney, doğu-batı ayrı numaralıydı, numarayı bilip, doğu yerine batıya giderseniz, tam ters yöne gidiyordunuz, durma yerleri sınırlıydı, herşeyi önceden ezberlemek gerekiyordu, kavşakta yola ters girdim, neyse farkettim, geri döndüm.

Bu işler bizde kolaydır, şehir isimlerine göre yol takip edersiniz, burda sadece otoyol çıkışmarında şehir isimleri vardı, benzinciler seyrekti, aralarında uzun mesafeler vardı. Zaten pompacı yoktu, kendi benzininizi kendiniz alıyordunuz.

Neyse Cambridge yolunu buldum, 100 km otomobil sürdüm. Yolda, klimayı, sabit hız (cruise control) ve radyoda Kuzey Amerika Country müzik kanallarını keşfettim. Önceleri Bu halk müziği sanki hep aynı melodi imiş gibi geldi, ama kısa süre sonra içindeki sözleri anlar oldum, basit melodilerini çok sevdim. Kısa bir kültür şoku yaşadım. Yeni bir otoyol düzeni, otomatik vitesli büyük lüks bir otomobil, klima, hız sabiti kontrolü ve hiç durmadan her kanalde çalan Kuzey Amerika halk müziği.

Sabaha karşı 05:00 gibi Cambridge Holiday Inn oteline geldim. Otoparka arabamı bıraktım, içeri girik resepsiyonda 1-haftalık kalış için check-in (kayıt) yaptırdım, odama çıkıp yattım, uyudum.

Geniş otoyollar, değişik trafik işaretleri, değişik kavşak protokolleri, hız limitleri, kurallı şerit değiştirme zorunluluğu, hepsi benim için yeniydi.

O zamanlar bizde otomobillerde klima bugünkü gibi yaygın değildi, hava sıcak soğuk birşey istersek pencereyi açıyorduk. Otoyol yoktu, hız kontrolü hiç yoktu.

İyiki geceyarısı gelmişim, yoksa gün içi trafik yoğunluğunda nasıl otomobil sürerdim bilemiyorum.

Amerika'ya eski dünyadan gelen, günlerce gemilerde okyanus yolculuğu yapan, sonra getirdikleri para ile üstü kapalı at arabaları satın alan, tüm aile fertlerini onlara bindirip, bilmedikleri yollarda batıya doğru yolculuk yapan ilk göçmenleri, onlardaki öncülük ruhlarını, cesaretlerini hatırladım.

Erken saatlerde Kuzey Amerika'ya varmak, gece yarısından sonra otoyolda otomobil sürmek, yolda doğru yönü bulmak, bu arada Kuzey Amerika halk müziğini keşfetmek, bütün bunları çok kısa zamanda öğrenmek çok yorucu ama çok keyifli idi.

Zaman ne çabuk geçiyor. Şimdi artık bizde de otoyollar var, duble yollar var, klimalı, hız kontrollü otomatik vitesli otomobiller var, GPS yön göstergeli iPhone uygulamaları var, Cd çalar, çok sayıda radyo kanalları var. Yine de uzun mesafeli Kuzey Amerika yolları bizden çok farklı.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.



2015-05-20 Ankara

Wednesday, May 06, 2015

Termik santralin yer seçimi doğru mu?


Değerli Okurlarım,

Deniş açık işletme kömür sahası termik santral kurup işletmek şartı ile redovans ihalesine çıkarıldı. 2012 Ağustos ayında özelleştirme idaresi tarafından yapılan ihalede 15 firma arasında en yüksek teklifi vererek ihaleyi kazanan Yatırımcı Firma kuracağı 150 x 3 MW’lık termik santral için bölgeye 900 milyon ABD dolarlık yatırım yapmayı planlıyor. Yatırımcı gurup, yapacağı yatırımın % 20- 25’ini öz kaynaklardan, % 75-80'nini ise dış finansman ile sağlayacak. Çed raporuna göre Termik santralin yılda yaklaşık 3.5 milyar kW-saat'e yakın elektrik üretimi yapması bekleniyor.

Termik santrali besleyecek Deniş açık işletme kömür sahasında görünür 152 milyon ton kömür rezervi olduğu, sahada bulunan kömürün ortalama ısıl değerinin 1.200 - 2.000 kcal/kg (AltIsıl değeri) aralığında değiştiği biliniyor. Mevcut görünür ispatlanmış rezerv, 450 MWe yeni termik santrali ancak 20 yıl besleyebilir. Deniş açık işletme kömür sahası, halen Soma-B santralinin herbiri 165 MWe üreten 5-6 ünitelerine tüvenan (olduğu gibi) kömür sağlıyor.

Termik santralde, dolaşımlı akışkan yataklı kazan teknolojisi kullanılması planlandı. Santralde üç adet dolaşımlı akışkan yataklı (Circulating Fluid Bed, CFB) kazan, kömür kırıcılar, kömür değirmenleri, elektrostatik toztutucu filtreler, taze hava ve cebri çekiş fanları, bir adet baca, bacagazı kükürtsüzleştirme (Flue Gas Desulphurisation, FGD) sistemi, şalt sahası, buhar kazanları, kömür depolama sahası ve kömür besleme sistemleri, uçucu ve taban külü siloları, kül barajı, soğutma kulesi ile üç adet buhar türbini ve jeneratörden oluşacak.

Özelleştirme idaresi ile yapılan sözleşmeye göre yatırımcı şirketin, Türkiye Kömür İşletmeleri’ne rödovans bedeli olarak ürettiği elektrikten birim 4,69 krş/kWh ödeme yapması ve en geç 6 yıl sonuna kadar termik santral inşaatını tamamlaması işletmeye geçmesi, enerji üretmesi ve redovans bedelini hazineye ödemesi gerekiyor. Santralin inşaat aşamasında yaklaşık iş yüküne göre değişen azami 1000, işletme aşamasında en az 500 teknik eğitimli kalifiye işçiye istihdam sağlaması bekleniyor.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) lisans başvurusunu yapan firma, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu almak üzere de gerekli başvurularını gerçekleştirdi. ÇED raporunu hazırlayan firma 500+ sayfalık raporu sundu, kamu denetleme kurumlarından onay aldı. Arkasından iş makineleri ile Yırca köyü yakınlarındaki zeytinlik bölgesine girdi. ÇED raporunda zeytin ağacından nedense hiç bahis yoktu. Firma 6000+ Zeytin ağacını acımasızca kesti. Politikacılar, ömrü 500 yıldan fazla olan kutsal zeytin ağaçlarının topluma katkısını, ömrü bugünlerde 2-3 yıllık deneme süresini geçemeyen termik santrallerle karşılaştırmak şansızlığına düştüler.

Termik santrallerin ömrü 30-yıl olarak bilinir, ama pratikte nedense 20-yılı geçemez, 10-yılı geçenler bile sayılıdır. Günümüzde ucuz tasarımlı doğu üretimi santrallerin ömrü deneme süresini geçemiyor, inanamayacaksınız ama bu süre şimdilerde 2-3 yıl. Yedeksiz kötü tasarım ucuz oluyor, yedeksiz ucuz besisuyu pompaları düzgün çalışmıyor, bilgisayar kontrolleri çabuk bozuluyor, kömür değirmenleri devreden çıkıyor, kurum üfleyiciler çalışmıyor, elektrofiltreler küçük tutulmuş yetmiyor, istenen bacagazı toz tutma limitlerine düşemiyor, bacagazı kükürtsüzleştirme tesisleri ya yok, ya da yetersiz. Herşey tasarımın çok ucuz olmasına endekslenmiş. Böyle ürünler, tasarımlar, termik santraller Batı Avrupa'da yok, Amerika'da yok. Bizde neden var? Neden denetleyici kurumlar engel olmuyor?

Yırca köyün tarım insanı ayağa kalktı, toprağına, zeytin ağaçlarına, yaşam alanına sahip çıktı ve kanuni hakkını istedi, santralin kendi tarım topraklarına girmesini hukuki yoldan engelledi. Yırca bölgesinin yatırım için seçilmesi yatırımcı açısından doğruydu, zeytinlik, ana karayolu üstündeydi, kuzeyden eski santrale kömür taşıyan kömür konveyör bandı yakından geçiyordu, geniş araziydi, eski santral şalt tesisine yakındı, ana iletim hatlarına yakındı, eski kül barajına yakındı.

Ama Yırca köyü tarım insanı için bu seçim yanlıştı. Yırca insanının termik santralde istihdam olanağı, kalifiye eğitim istemeyen basit ucuz güvenlikçi kadrosu dışında yoktu. Tarım arazilerini, zeytin ağaçlarını, yaşam tarzlarını kaybedeceklerdi, sonunda engel oldular ama zeytinlerini, zeytin ağaçlarını kaybettiler, çok hüzün verici, istenmeyen bir durum oldu. Yerine dikilen fidanların doğru dürüst ürün vermesi için 10-yıllar gerek. Politik bir bedeli 7-Haziran 2015 seçimlerinde herhalde olacak.

Soma- Deniş açık saha kömür bölgesinde benim 2000-2001 yıllarım geçti. Güneyde mevcut eski 1034 MWe termik santral, batıda orman alanları var. Doğusu boş, yerleşim yok, burası müsait. Kuzeyde tarım alanları ve orman arazisi var. Duyumlarımıza göre yeni termik santral alanı kuzeyde Kayrakaltı ve TürkPiyale köyleri arasında olacakmış. Burası tarım alanı. Etrafı ormanla çevrili. Burda tarım için gerekli yeraltı suyundan başka taze su yok.

Burda kül barajı için müsait yer yok, Deniş'ten kömür beslemek için yeni ve uzun kömür konveyör bandı inşaası gerek. Yeni yüksek gerilim hattı yapımı gerek.

Bu yeni yer seçimini doğru bulmuyoruz. Bizler, yatırımcının doğru karar vermesini, doğru yatırım yapmasını isteriz. Yatırımcı kadrolar sadece kamuda merkezde masa başında çalışmış kişilerden oluşmamalı. Onların varlığı kamudaki işleri kolaylaştırır, ama yetmez. Hayatları termik santrallerde geçmiş insanlar yeni yatırımlarda mutlaka görev almalı. Teknik kadrolar, yatırımcıyı yanıltmamalı, yanlış yatırım kararı almalarına sebep olmamalı.

Termik santraller, tarım, orman arazisine, sit ve arkeolojik alanlara yapılmamalı. Yer seçimi konusunda kamu kurumlarının denetimi yetmez. Önlerine gelen dosyadaki bilgilerle karar veriyorlar, yerine gidip bakmıyorlar, eksik yetersiz hatta saklanan bilgilerle "olur" kararı verilmez, yöreyi coğrafyayı bilen yerel STK'lar da bu konuda söz sahibi olmalılar.

Yerli kömüre uygun termik santrallerin tasarımı, yapımı yabancı firmalara bırakılmayacak derecede ciddi bir durumdur. Bugüne kadar hiçbir ciddi kömürlü termik santrali yerli firmalar yapmadı, yapamadı, finansman olmadı verilemedi, Termik santralleri yerli firmalar yapabilirler, yapmalılar.
Bilmem yanlış mı düşünüyorum? Siz ne diyorsunuz? Slm ve saygılar

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.



2015-05-13 Ankara