Friday, October 28, 2016

Don Pasquale



İstanbul Süreyya Operasında "Don Pasquale, Donizetti"

Nedendir bilinmez, bu operayı ilk kez seyredip çıkarken konusu aklıma çok bilindik gelmişti. Neden bana çok bilindik geldi önce çıkaramadım. İkinci kez seyrederken birden uyandım. "DonPasquale" çok evrensel bir karakter. Mesela Donald Trump örneğine bakın. Donald'ın yaşı 70'lerde, son üçüncü eşi Slovakya doğumlu Melanie henüz 46 yaşında. Belki abartıyorum ama model olduğu için nerdeyse 26'sında görünüyor. 2005 yılında evlendiler. Yaşlı bir erkeğin sadece "Çok zenginim" diye çok genç bir kadınla evlenmek istemesi çok hüzünlü bir durum. Öte yandan genç bir kadının yaşına uygun bir erkek seçmek yerine, sadece çok zengin diye çok yaşlı bir erkekle evlenmeyi kabul etmesi ayrı bir zor sosyolojik durum. Michelle- Barrack Obama evliliği çok dengeli. Aynı şekilde okul arkadaşı olan, zaman içinde inişli çıkışlı zor günler geçiren Hillary- Bill Clinton evliliği de ne olursa olsun uyumlu. Melanie- Donald Trump evliliği ise sadece mantık - çıkar evliliği. Peki yaşı 70'lerde olan yanlız bir erkek ne yapsın? Evlenmesin mi? veya yaşı yine 70'lerde olan bir kadınla mı evlensin? Cevaplaması zor bir soru. Neyseki ben cevaplamak zorunda değilim. Donizetti, yıllar öncesinde bu soruyu cevaplamış, çok güzel cevaplamış.

Eser daha önce 2013-2014 sezonunda İzmir Elhamra Opera sahnesinde yer almıştı. Bu sezon İstanbul Süreyya Operasında 15-18-19-21-22-25 Ekim günleri İtalyan besteci Gaetano Donizetti (1797-1848)'nin "Don Pasquale" operası sahnelendi. Süreyya mekanı küçük, sıcak, koltuklar rahat, görüş açısı iyi, akustik mükemmel. Süreyya Operasında harika bir "Recep Ayyılmaz" sahnelenmesini tekrar izledik. Orkestra şefi Roberto Gianola, vatandaşı Gaetano Donizetti için orkestrayı kusursuz yönetti. Şef alkışları almak için en sonda sahneye geldiğinde eserin Süreyya operasındaki bu güzel güzel sahnelelenme performansı için memnuniyeti yüzünden belli oluyordu. Sahne Yönetmeni Recep Ayyılmaz, klasik dekorlar içinde operayı tarihsel zamanına götürmeyi seçmiş. Yönetmen birinci perdede klasik kütüphane sahnesini, "banyo sahnesi" olarak değiştirmiş. Aykırı bir kurgulama ile seyirciyi daha başta şaşırtıyor.

Tüm karakterler yerli yerine oturmuş, sanatçılar muhteşem oynuyorlar. Norina rolünde Soprano Dilruba Akgün, ve Soprano Ögecan Gençer’in aldığı eserde Ernesto rolünde Caner Akın, Ahmet Baykara, Malatesta rolünde Caner Akgün, Alper Göçeri, Don Pasguale rolünde Işık Belen, Ali İhsan Onat, Noter rolüne Tükel Acar, Utku Bayburt dönüşümlü olarak sahne aldılar. Başrolde güzel sopranolar birbirleriyle yarıştı, hangisi daha iyiydi karar veremedim. Performansları dünya sahnelerine yakışır güzellikteydi. Dilruba Bilgi Akgün, Özgecan Gencer, her ikisi de fizik ve ses olarak mükemmeldiler. Ekim ayında eser 6-kez sahnelendi. Böylece 5. sezon sonlandı. Eser repertuarda kalsa ve 2017 içinde yine sahnelense harika olur.

Konuya gelelim, teması "Yaşına uygun davranmazsan, gülünç olursun". Eser ilk defa 1843 yılında Paris'te sahnelenmiş. Eser evlenmek isteyen yaşlı bir adamın düştüğü zavallı durumu konu alıyor. Genç Ernesto, alımlı güzel Norina'ya aşıktır ve zengin amcasının kendisi için 'daha uygun' gördüğü kadınla evlenmeyi kabul etmez. Bu sırada Don Pasquale, doktoru ve yakın dostu Malatesta'dan kendisine evlenebileceği bir kız bulmasını ister ve o da kendisine kız kardeşi, namuslu Sofronia'yı önerir. Aslında amacı yaşlı adamı kandırıp, Ernesto'nun Norina ile evlenmesini sağlamaktır. Yaşlı adam Sofronia ile evlenmeyi kabul eder. Malatesta Norina'yı, kız kardeşi Sofronia olarak tanıtır ve sahte bir noter önünde sahte bir nikah kıyarlar. Nikahtan sonra Norina birden bire değişir. Pasquale'nin hayatını altüst eder. Yaşlı adamın hayatı o kadar kötü bir hale gelir ki, kandırıldığını ve aslında Norina ile resmen evlenmediğini öğrendiği vakit rahatlar. Evlenmekten boyunun ölçüsünü alan yaşlı Don Pasquale, Ernesto'nun Norina ile evlenmesine izin verir.

Bu sezon Istanbul'da birbirinden güzel eserler gösterime girecek.
Igor Stravinsky "The Rake's Progress (Hovardanın sonu)", Guiseppe Verdi "Ernani", Jacquess Offenbach "Güzel Helen (La Belle Helene)", J.Sebastian Bach "KaffeKantate", Antonio Vivaldi "Bajazet (Yıldırım Beyazit)", yeni sahne alıyor.
Charles Gounot "Faust", Rossini"La Cerentola (Külkedisi)", Benjamin Britten "Kötülüğün Döngüsü (The turn of the Screw)" geçen sezondan devam edecekler.
Istanbul Süreyya Operasında Bale olarak,
Çaykovski "Uyuyan Güzel" ve "Fındıkkıran", Stravinsky "Bahar Ayini- Ateş Kuşu", Adolphe Adam "Giselle", ve "Le Corsaire (Korsan)" sahne alacaklar.
Bu eserler arada bir Beşiktaş Fulya ve Bakırköy Leyla Gencer sahnelerinde de dönüşümlü olarak yer alabilirler.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Ref. http://www.dobgm.gov.tr

Bu makale "Odtü'lüler Bülteni" için yazılmıştır. http://www.odtumd.org.tr

Klasik Müzik Konserinde Beyin Göçü Pazarlaması Nasıl Yapıldı?


Enerji Piyasalarında Beyin Göçüne Engel Olalım.

23 Ekim 2016 Pazar akşamı Istanbul Zorlu PSM konser salonunda Macar piyanisti Havasi'nin saat 20:00'de başlayan konseri vardı. 2200+ seyirci salonu tam doldurmuştu. Koltuk fiyatları 100-150-200 lira'dan satılmıştı. Istanbul'un "crema de la crema" zenginleri, star sanatçıları, entel köşe yazarları ordaydı. Koltuklara önceden bir süslü zarf bırakılmıştı. Sanatçı konser arasında bu zarfın kapsamındaki bir imkandan bahsetti. İmkan soyle, 300K Euro veriyorsunuz, 5-yıl vadeli Macar devlet tahvili satın aliyorsunuz. Masraflar için aracı şirkete ayrıca 60K Euro ödüyorsunuz, karşılığında Macaristan'da oturma izni alıyorsunuz, 5-yıl sonra tahvilleri geri veriyorsunuz, paranız size iade oluyor, vatandaşlık alıyorsunuz, Avrupa topluluğu vatandaşı oluyorsunuz, web adresinde detaylar yazıyor-muş. Klasik Müzik izleyicisi yüksek eğitimli seyircilerin bu pazarlamaya cevap vereceklerinden şüphem var. Hepsinin mutlaka başka bağlantıları, imkanları, ilişkileri vardır. Hem kapitalizm düzeninde yaşayıp, hem şikayet etmek olmaz. Yurt dışında yaşayanlar çok iyi bilirler. Irkçılık ayrımcılık orda çok yoğun yaşanır. Aslında Macaristan ekonomisi batmış durumda, Macaristan özlenecek yaşanacak bir ülke mi? Bizden iyi mi? Hiç sanmıyorum. Batıyı dışlar isen, Ruslar vs daha iyi şartlar mı sunacaklar? Rusya, Çin, Macaristan bize alternatif olabilir mi? Onların özenilecek neresi var? Halkımız, Rusya'daki gibi yaşamak mı istiyor? Hayır. Eğer paranı bir kere kaptırırsan geri alabilirmisin? Parayı verip Macaristan'a gidecek varsa, "Varsın gitsin, burada zaten bir faydaları yok", diyebilirsiniz. Aynı Macaristan, Suriye'li Afgan parasız çaresiz göçmenler yürüyerek sınır geçmesinler diye, sınırlarını dikenli tel ile çevirdi, girenleri sınır dışı etti. Böylesine bir pazarlamayı düzenleyenler, Ankara İstanbul İzmir ve diğer büyük şehirlerde ofis açmışlar. İnsanların yurtdışına gidiş göçmenlik daha iyi bir yaşam isteğini fırsata çevirmek istemişler. Görünürde yapılan herşey kanunlara uygun. Ama yapılanlar bence yanlış, bizim ülke imajımızı bozuyor. Bu tip pazarlamalarla ülke olarak artık beğenilen, kıskanılan, yaşam standardı yüksek, beklentileri yüksek bir ortamdan çıkıyoruz, vatandaşlarının başka ülkelere kaçış planları yaptığı bir "failed state" durumuna koşuyoruz. Böyle bir ticari işin konser sırasında pazarlanması başlı-başına ilginç şaşırtıcı bir durum.. Tabii göçmenlik isteğinin böyle yaygınlaşması ayrıca umutsuzluk verici. Geçen gün benzer bir başka pazarlama okudum, emlakcı Kanada'da ev satıyor. Evin fiyati 500k+$, ufacık 50m2 evi satın alıyorsun, böylece Kanada'da yatırım yapmış oluyorsun, sana oturma izni veriyorlar, gidip orda 5-sene vakit geciriyorsun, orda iş buluyor, işe giriyor veya iş kuruyorsun. Hiçbirşeye bulaşmaz, suça karışmaz, trafik cezası bile ödemez isen, lütfen vatandaşlığa kabul ediyorlar. Yabancılara oturma izni imkanı, bir ara Miami Florida emlak satışlarında da uygulandı, sonra bitti. Aynı durum şimdi Portekiz emlak piyasasında da oluyormus. Avrupa birliğinin yeni küçük ülkeleri bu uygulamayı gelir kapısı yapmışlar. Ancak aldığınız oturma izni ile başka bir ülkede yaşayamazsınız, bir başka ülkede uzun süreli kalamazsınız, en fazla 3-ay için gidebilirsiniz. Yurtdışına gidersin, mal hizmet satarsın, alırsın, müzakere edersin, gezersin tozarsın, eğitim için uzun süreler kalırsın, oraları tanırsın, öğrenirsin, iş yaparsın. İş aleminin insanları için bunlar çok normal.
Uzun süreli göçmenlik ayrı bir olay, bu kararı alırken çok iyi düşünmek lazım. "OrtaDoğulu göçmenlere bizim ülkede oturma iznini pazarlamayı biz yapsaydık, oturma iznini parayla verseydik, oturma izni karşılığında onlara 5-yıllık Türk Hazine bonosu satsaydık" keşke diye insanın aklından geçiyor. Kaynaklarımızı tüketen parasız çaresiz eğitimsiz zavallı insanlar yerine, genç eğitimli zengin insanlar gelir ekonomimize katkıda bulunurlardı. Hastanelerimiz dolmaz, sağlık hizmetlerimiz çökmezdi. Tüberkloz, çiçek, çocuk felci hortlamazdı. Ortalık dilenci dolmazdı. Avrupa'yı ve Kuzey Amerika'yi da geçtim, bizden vize istemeyen Uruguay bugünlerde çok popüler imis. Uruguay icin Latin İspanyolcası öğrenmek lazım. Yeni Zelanda'nin Ingilizcesi, bizim insanımızın otantik konuşmaları gibi ayrı anlaşılması zor bir aksan imiş. Oraya uygun yeni aksan öğrenmek gerekiyormuş. Kuzey Kıbrıs'ta, Yunanistan Batı Trakya da ev alanlari duyuyorum, güneydeki savaş bize sıçrarsa, "Bir arıza durum olursa atarız kapağı, dönmeyiz geriye", diyenler varmış.
Yeşil pasaport kapsamı genişletilecekmiş. Çoğu ülke için yeşil pasaportun bir anlamı zaten yok. ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, Çin, Rusya için zaten yeşil pasaportun vize muafiyeti yok. Yakında yeşil pasaportlarin vize muafiyetini yabancı ülkeler tümden kaldırınca ne olacak? Rusya pazarı henüz tam açılmadı, vize uygulaması devam ediyor. Masabaşı üretilmiş haberlere inanmayın. ABD Başkanı Barrack Obama'nin Kenya'daki akrabaları bedava okumuşlar, bu yüzden "Obama onlara yakın", dersen seni kim ciddiye alır? Adamın ihtiyacı mı var? Zaten 8-Kasım ABD Başkanlık seçimleri sonrası Obama görevi bırakıyor gidiyor. Görevler sonsuza kadar sürmez. Belirli aşınma yıpranma süreleri vardır. Hayat acımasızdır. İnsan hayatının bir sınırı vardır. Herşey günün birinde biter, sona erer yenilenir. Değişmeyen değişmenin kendisidir. Bir gün herşey değişir. Herşeyin karşılığı, bedeli, onuru, mükafatı, cezası bu dünyada yaşarken verilir ve alınır. Ümitsiz olmayalım, bir yere gitmiyoruz. Biz bu ülkede bu günlere gelene kadar çok zorluklar aştık, çok acılar çektik, çok bedel ödedik. Zor günler birgün geçecek bitecek. Daha çok üretim yapacağız. Bu ülke bizim, bu memleket bizim. Daha güçlü daha zengin bir Türkiye bizi bekliyor. Hepsi Demokrasi içinde ve Cumhuriyet sayesinde olacak.


İstanbul, 31- Ekim 2016
Bu makale "Ekonomik Çözüm" gazetesi için yazılmıştır.


Yeşil Kart Piyangosu ile Beyin Göçü



Diversification Visa  DV-lottery for Usa, Abd  Yesil kart  piyangosu ismi boyle, google aramasini bu kelimelerle yapiyorsunuz, karsiniza ABD resmi sitesi cikiyor, biyometrik fotoğrafınızı yüklüyorsunuz, kulaklar gözükecek, kafa açık, gözlük küpe yok, sonra sorulara cevap veriyorsunuz, kayıt bitiyor. Başvuru için bir ücret yok.

Geçtiğimiz akşam konuyu anlamak için öylesine bir kayıt yaptik. Sonra piyango sanki  bize çıkmış gibi kendimize yer aradik, California, Florida ağır bastı, halbuki ben Montana, Oregon, Wisconsin, Colorado gibi az nufuslu yerleri tercih ederim, kaynak bol, nüfus az. Egitim saglik hizmetleri nisbeten  daha iyi, irkcilik nisbeten daha  az, 

Ertesi sabah wikipedia bilgilerine baktim. ABD, genç nüfus ve çeşitli  etnik kimlik arıyor, İngiltere, Bangladesh, Meksika, Vietnam gibi daha önce çok göçmen göndermis ülkeleri piyango listesinden çıkarmış,

2013 yilinda bizden 170k basvuru olmus 1600- kisiye piyango cikmis, yani %1, gecen yil 300k basvurudan 3000 kisi piyangoyu almis, bu yil bizden 500k basvuru bekleniyor, tum dunyadan yilda 6-7 milyon basvuru yapiliyor, 100K kişiye piyango çıkıyor, yarısı kendiliğinden eleniyor, sonunda 50K kisi gidebiliyor. Yani dunya ortalamasında da %1 piyango çıkma olasılığı var. Aşırı iyimser olmaya gerek yok.

Bu işin tamamen piyango olduğunu, şansa dayandığını hiç sanmiyorum. Başta zaten bir ön eleme yaptıklarını yazmışlar. Yaşı ilerlemis, emekliliği dolmuş kişileri neden alsınlar? Genç eğitimli, sağlıklı, Ingilizce bilen insanları herhalde seçiyorlar. Arkadaş çevresinde böyle piyango çıkmis olanlara baktım, hepsi bu katagoriye giriyorlar, genc egitimli insanlar. Egitim harcamalari burda yapilmis, oraya hazir yetismis insan gonderiyoruz. O yetismis insanlari burda tutacak ortami  olusturamiyoruz.

Peki gidilen yer burdan iyi mi? Burda arkadas cevren var, discin belli, doktorun belli,  araba tamircin belli, tesisatcin elektrikcin terzin belli. Burda iyi kotu toplu tasima var, tren var, metro var, otobus var, ABD içinde ise   sadece otomobil var, otomobilin yoksa sefil oldun. ABD'de  demokrasi var mi? Orasi yasamak icin bir cennet mi?  Hıc sanmıyorum, Avrupa'nin demokrasi pratigi cok daha iyi.

Piyango cikiyor, belirli sure icinde burdaki mal varligini satiyor, yanina aliyor, gidiyorsun, orda calisma ve oturma iznin var, 5-yil ABD disina cikmiyorsun, bir ceza suç durumuna karismiyorsun, trafik cezası bile almamaya dikkat ediyorsun, 5-yildan sonra vatandaslik veriyorlar, ama her zaman sen orda birinci kusak gocmensin, gercek ABD vatandasi olabilmek icin orda dogmak, oranin okullarinda okumus olmak gerekiyor.

8-Kasım ABD seçimlerini Donald Trump kazandıktan sonra, ABD vatandaşlarının Kanada göçmenlik internet sayfasına başvuru hücumu olmuş. İnternet sayfası çökmüş. Donald Trump tarafından idare edilen bir ülkede yaşamak istermisiniz? Bu yeni durumu da iyi düşünün.

Ben yurtdışında uzun süreli yasadım, uzun sureli gocmen olmak beni sarmıyor, yasım ilerledi, benim için olacak gibi degil, yeniden duzen kurmak kolay degil, orda iş bulmak  iş kurmak para kazanmak öyle çabuk kolay yapılacak işler değil.

Thursday, October 13, 2016

Enerji Piyasalarında Danışmanlık Nedir? Nasıl Yapılır?


Enerji Piyasalarında Danışmanlık Nedir? Nasıl Yapılır?

Yıllar önce Ankara'da bir ABD - Türk ortak girişim şirketinde çalışıyordum. Şirkete Abd'li yeni bir genel müdür (GM) 3-yıl süreli kontrat ile geldi. Gelir gelmez bizden Türkiye'nin enerji ve genel ekonomik durumu ile ilgili raporlar istedi. Her birimiz ayrı ayrı aklımızın erdiğince raporlarımızı İngilizce hazırladık, verdik. GM de raporları birleştirdi, TDN, Hürriyet Daily News, EurasiaReview gibi kaynaklardan gelen İngilizce haberleri, yorumları ekledi, tek rapor yaptı, bizden tekrar onay aldı, sonra raporu ABD şirket merkezine gönderdi. Daha sonraki günlerde bir sabah işe erken geldim. Benim için önemli bir yazışmayı bekliyordum. Gelen faks belgelerine baktım. Şirket içi yazışmalar olduğundan benim bakma- okuma yetkim vardı. İçlerinden biri yeni gelen ABD'li genel müdüre hitap edilmişti. ABD'li bağımsız bir araştırma - mühendislik şirketinden geliyordu. Türkiye ile ilgili genel enerji görünüm raporu için kendisine teşekkür ediliyordu. ABD'deki özel banka hesabına 5-basamaklı bir meblağın yatırıldığını bildiriyorlardı. ABD'li genel müdür daha sonra evine faks makinası aldı, bu yazışmalar şirket iletişiminden çıktı.

Son yurtiçi enerji yatırım öngörü 2016 raporumun İngilizcesi yabancı bir araştırma internet sayfasına girmiş. Şirket rapor için 1250 ABD$'ı istiyor. Benim blog sayfamda aynı rapor ücretsiz. Eğer iletişim kirlenmesinden sakınabilirseniz, basit google araması ile çok sayıda önemli bilgiye ulaşmanız günümüzde mümkün. Danışmanlık tek başına yapılmaz. Bir bir kurumsal iştir. Danışmanlık yapacak kişiler bir araya gelirler, şirket, vakıf, kurum kurarlar. Bilgilerinin pazarlamasını yaparlar, piyasalara güven verirler. Burda iş alırlar, hizmet verirler, fatura keserler, para tahsil ederler.

Danışmanlık konusunda fikirlerim değişti. Bence Türkiye henüz danışman kullanma seviyesine çıkamadı. Herkesin aklı danışmandan daha fazla. Herkes kendini daha üstün görüyor. Kimsenin danışmana ihtiyacı yok. "Danışman eğer konuyu iyi biliyorsa kendisi para kazanır, kendisi yatırım yapar", diyorlar. Türk yatırımcısı para vermeden danışmanlık hizmeti almayı marifet sayar.

Ben danışmanlık yapmıyorum, danışmanlık hizmeti vermiyorum. Yaparsam, eğer gerek olursa, piyasa eğer isterse, o zaman bu işi bir şirket kapsamında yaparım. Şirketler, kurumlar, vakıflar genç yeni mühendisleri için toplantılar düzenliyor, beni de konuşmacı olarak davet ediyorlarsa, öyle durumlarda seyahat masraflarımı öderlerse gidiyorum. Ankara dışı davetlerde genel kural seyahat ve geceleme masrafımı karşılıyorlar. Muhasebe açısından seyahat masrafı ödemek kolay, ama bana günlük para vermeleri zor. Ayrıca izinli- izinsiz makalelerimden alıntı yapılmasına memnun oluyorum. "Okuyucu düşüncelerimi beğenmiş ve kendi makalesine, veya raporuna taşımış. İsmimi vermese de olur", diye düşünüyorum. Bazan bir makalede, bazan bir raporda, bazan bir çalışmada benim cümlelere rastlıyorum. Atıf verilse daha iyi olur, çünkü intihal (plagiarism) çalma olmaz. Eğer intihal taraması yapılırsa bulması bugünün internet teknolojisi ile çok kolay. Akademik yayınlarda çok ciddi sonuçlar çıkabilir.

Üniversiteler öğrencileri için enerji konulu sunum yapmam için çağırıyorlarsa mutlaka gidiyorum. Vakıf üniversiteleri seyahat masrafımı karşılıyorlar. Devlet üniversiteleri ödeme yapmıyor, yapamıyorlar. İyi danışman bence danışmanlık yapmaz, konuşma yapar, makale yazar, kitap yazar. Danışmanlık yapacak ise bunu şirket, kurum, vakif, üniversite bünyesinde yapar. İzmir'de yayınlanan "Ekonomik Çözüm" basılı kağıt gazetede haftalık yazılarım çıkıyor. Benzer yazılarım ingilizce olarak yabancı web sayfalarında zaman zaman yer alıyor. Prensip olarak radyo- TV haberlerine, programlarına çıkmıyorum. Daha önce tatsız tecrübelerim oldu, 3-4 saat telefon bekliyorsunuz, bağlandığınızda anchor (konuşmacı) "çok kısa olarak söylermisiniz." diye başlıyor. Konuya giriyorsunuz 30 saniye sonra saçma bir soru ile sözünüzü kesiyor, "Konuyu hiç bilmeyen sokaktaki insanın anlayacağı basitlikte anlatın, lütfen", uyarısı geliyor. Ben daha ne söyliyeyim. İlber Ortaylı hocama hak veriyorum "Yarım yanlış öğreneceğinize, cahil kalın daha iyi", diyorum. Siz ne dersiniz? Bizim ülkede kendi başına danışmanlık yapıp para kazanan var mı?

Yazılarımı alan, kullanan, raporuna doğrudan ekleyenler var. Bazan temsilciliğini yaptıkları yurtdışı firmalarına, bazı raporları benden copy-paste (kopyala- yapıştır) aktardıklarını, altına kendi imzalarını attıklarını söylüyorlar. Yaptıkları doğru değil ama bizim coğrafyada bu uygulamayı engelleyici bir yaptırım yok. En azından savunduğum görüşler değerlendirmeler ihtiyacı olanlara bir şekilde ulaşıyor. Zaten bir işin doğrusu- yanlışı hemen kestirilemez. Önemli olan doğru veya yanlış ortaya bir değerlendirmenin konmasıdır. Bu değerlendirme ortaya konduktan sonra üstünde tartışılır, daha doğrusu bulunur.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale Ekonomik-Çözüm gazetesi için yazılmıştır. http://www.ekonomik-cozum.com.tr/

Prinkipo, 17 Ekim 2016