Friday, November 27, 2015

64. Hükümet Programında "Enerji Güvenliği" Faslı.


64. Hükümet Programında "Enerji Güvenliği" Faslı.

Yeni 64. Hükümet Programı toplam 162 sayfa içinde 25 Kasım 2015 günü Başbakan tarafından TBMM konuşması ile açıklandı. Biz öncelikle 92-95 sayfalarda "Enerji Güvenliği" başlığı altında toplanan kısma bakalım, neler anlatılmış- neler hedeflenmiş iyi okuyalım.

***

"Enerji Güvenliği" (Sayfa 92-95)
Enerjinin nihai tüketiciye sürekli, kaliteli, güvenli, asgari maliyetlerle arzını ve enerji temininde kaynak ve bölge çeşitlendirmesini esas almaktayız.
Hızla kalkınan bir ülke olarak mevcut enerji kaynaklarımız, ülkemizin ihtiyacını karşılayacak düzeyde değildir. Bu alanda arz güvenliğinin sağlanması için bir taraftan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi, diğer taraftan enerji verimliliğinin artırılması temel hedeflerimizdendir. Ayrıca, yurtdışı enerji kaynaklarının uzun vadeli ve sürdürülebilir bir zeminde sağlanabilmesi için gerekli faaliyetler gerçekleştirilecektir.
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı mümkün olan en üst düzey- de değerlendirmeyi ve nükleer teknolojiyi elektrik üretiminde kullanmayı öngörmekteyiz. Enerjinin israf edilmemesi ve çevresel etkilerinin asgariye indirilmesi ile ülkemizin uluslararası enerji ticaretinde stratejik konumunu güçlendiren rekabetçi bir enerji sistemine ulaşılması temel amacımızdır.
Nükleer enerjide somut adımlar atarak 4.800 MW gücünde Akkuyu’da ve 4.480 MW gücünde Sinop’ta olmak üzere 2 adet nükleer santralin yapılması için anlaşmayı imzaladık. Bu iki santrale ek olarak görüşmelerini yürüttüğümüz 3. santralin yapımına bu dönemde başlayacağız.
Tüm illerde konut sektörüne doğal gaz iletiminin tamamlanmasını planlamaktayız.
Doğal gaz depolama kapasitesini artıracağız. Bu kapsamda, yapımı de- vam eden Tuz Gölü Yeraltı Depolama Projesi’ni tamamlayacağız.
Azerbaycan ile hükûmetler arası anlaşmayla imzaladığımız, Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesi’ni bu dönemde hayata geçireceğiz.
Trans Adriatik Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’yle (TAP) doğalgazın Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden İtalya’ya ulaşması, Irak-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’yle de Türkiye ve Avrupa için gaz alışı gerçekleşmesi hedeflenmektedir.
Tarımsal amaçlı kullanılamayacak nitelikte 6.000 hektar alanda 4.000 MW kapasiteye sahip Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesinde 2016 yılında yatırımcılara yer tahsisi yapılması hedeflenmektedir. ("hedefliyoruz" desek daha iyi olmaz mıydı?)
Dolgu hacmi bakımından Türkiye’nin 2. büyük, 1.200 MW’lık kurulu gücüyle 4. büyük baraj ve HES olacak Ilısu Santrali ile yıllık ortalama 3,8 milyar KW/s enerji üreteceğiz. ("KW/s" nedir? "KW-saat" olması gerekmezmiydi?)
270 metre gövde yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek, dünyanın 3’ncü yüksek barajı olacak Artvin Yusufeli Barajı’nı tamamlayacağız.
Komşu ülkelerle elektrik ticareti kapasitesini artıracağız.
Elektrik iletim şebekesinin altyapısının güçlendirilmesi ve modern bir şebeke haline dönüştürülmesine yönelik çalışmalarımız devam edecektir.
2010 yılında başlatılan elektrik üretim varlıklarının özelleştirilmesine devam edilecektir. (cümle neden "edeceğiz" diye bitmemiş, "edilecektir" olmuş?)
Enerjiyi verimli tüketen ürünlerin verimsiz ürünlere oranla kullanımının artırılması özendirilecektir. (cümle neden "özendireceğiz" diye bitmemiş? kim özendirecek?)
Afşin-Elbistan gibi büyük linyit havzaları ile daha düşük kapasiteli diğer rezervlerin değerlendirilmesini sağlayacağız.
Yurt içi ve yurt dışı petrol ve doğal gaz aramaları ve üretimini artıracağız.
Kömür ve jeotermal gibi yerli kaynakların potansiyelinin tespitine yönelik arama faaliyetlerini azami düzeye çıkaracağız.
Kaya gazı konusunda ise kapsamlı araştırma faaliyetlerinin yürütülmesini sağlayacağız.
Demir cevheri, mermer ve bor başta olmak üzere sanayi hammaddelerinin yurtiçinde arama ve üretimine öncelik vereceğiz.
Türkiye ekonomisi için temel ve kritik olan hammaddelerin güvenli teminine yönelik strateji oluşturacağız. Kritik hammadde, maden ve minerallerin ihracatında düzeni sağlayacak ve katma değeri artıracak bir sistem kuracağız.
Başta nadir toprak elementleri olmak üzere, Türkiye’de yer alan ham- maddelerin aranması ve üretilmesine yönelik arama programı başlatacağız.
Madencilik sektörünün çevre mevzuatına uyumunu geliştireceğiz. Madencilik sektöründe iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin artırılmasına yönelik olarak maden kanunu ve diğer ilgili kanunlarda yaptığımız düzenlemeleri etkili bir şekilde uygulayacağız.
Krom ve mermer gibi madencilik ürünlerinin yurtiçinde işlenmesi ve oluşan katma değerin artırılmasını sağlayacağız.
Küresel ölçekli ve rekabet gücü yüksek madencilik şirketlerinin oluşturulmasını destekleyeceğiz.
Yeni dönemde önemli bir reform alanımız ‘Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi Öncelikli Dönüşüm Programı’mızdır. Programımızın amacı; enerji alanında yerli kaynaklarımızı maksimum düzeyde harekete geçirmek suretiyle dışa bağımlılığımızı azaltmaktır.
Ayrıca ‘Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programımız’la da bir yandan daha az karbon salınımıyla çevreyi korurken, diğer yandan daha az girdi kullanımıyla rekabet gücümüzü artırmayı amaçlamaktayız. Programla birincil enerji yoğunluğunu azaltırken, kamu binaları ve tesisleri başta olmak üzere enerji verimliliğini yaygınlaştıracağız.
***
"Ödemeler Dengesi"
Başlığı altında 74. sayfada "Enerji" ile ilgili şu cümleler geçilmiş.
Enerji sektöründe girdi mahiyetinde olan ve üretilmesi yüksek katma değer sağlayacak hedef ürünler listesini çıkararak bunların üretimine yönelik yatırımları destekleyeceğiz. Rüzgâr, güneş, hidroelektrik gibi alternatif enerji kaynakları üreten tesislerde kullanılan, makine ve teçhizatın yurtiçi üretiminin payını artıracağız.
MTA’nın yurtdışında da madencilik faaliyeti yapabilmesini sağlayacağız.
Demir çelik sektörünün hurda girdiye olan bağımlılığını azaltacağız.
İnorganik kimya, biyoyakıt, alternatif kompozit malzemeler gibi alanlarda Ar-Ge faaliyetlerini teşvik edeceğiz.
Elektrikli araçlar için prototip batarya üretimini gerçekleştireceğiz.
Yüksek teknolojili ürünlere yönelik yatırımları ülkemize çekmek üzere serbest bölgelerin cazibesini artıracağız.
Başta finansal ortamı iyileştirmeye yönelik olmak üzere yerli makine üreticilerinin rekabet gücünü artıracak mekanizmalar oluşturacağız.
***
"Çevrenin Korunması"
Başlığı altında 130. sayfada Paris COP21 toplantısı öncesi alınan hedefler anlatılmış.
Küçük hidroelektrik santrallere (HES) ilişkin çevre duyarlılığını en üst düzeyde hayata geçirecek, bu amaçla gerekli düzenlemeleri hızlı bir şekilde yaparak etkili bir şekilde uygulayacağız. Prensip olarak 10 MW kurulu gücün altındaki HES’lere izin vermeyeceğiz.
***
"Bölgesel ve Uluslararası İşbirlikleri"
Sayfa 152'de Paris COP21 Toplantısına atıfta bulunulmuş.
Çağımızın en önemli sınamalarından olan iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası toplumun sarf ettiği çabalara etkin biçimde katılmaya ve 30 Kasım-11 Aralık 2015 tarihlerinde Paris’te yapılacak BM İklim Değişikliğiyle Mücadele Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı’ndan olumlu bir sonuç alınması yönündeki çabalarımıza devam edeceğiz. Türkiye sera gazı salım indirimine dair ‘Niyet Edilmiş Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkısını’ artıştan azaltım bazında yüzde 21’e kadar indirim olarak açıklamıştır. Ancak bu oran yapılacak detaylı analizlerle revize edilebilecektir. (neden "edilebilecektir"? neden net bir ifade yok?)
***
Bizler, iş aleminin insanları, görevdeki hükümetlerin başarılı olmalarını isteriz. Siyasi istikrar, iktisadi istikrar, piyasalarda rahatlık ve güven ortamı oluşturmalarını isteriz. Siyasi irade başarılı olunca, piyasalar rahatlar, işler düzene girer, bizim de işlerimiz yolunda gider. Herkese iş- aş- refah, çocuklarımıza daha iyi hayat standardı oluşur.

Hükümet politikaları siyasi tercihtir. Siyasi tercihler, iktidar partisinin demokratik hakkıdır. Bu tercihleri, çoğunluk seçmenin "olur"u ile uygulamaya koymaktadır. Uluslararası finans piyasalarında oluşan, yeni COP21 çevre politikalarından uzak, genel kabul görmüş piyasa beklentilerinden farklı politikalar açıklamak, günümüzün gerçeklerine uymaz. Fosil yakıtlar, doğalgaz, ithal kömür, kaya gazı konularında yapılan siyasi tercihler, piyasa beklentilerini zorlayamaz.

Yatırım politikalarının uygulanabilmesi için, yatırımcıların risk iştahı, proje finansman çevrelerinin, uluslararası genel kabul görmüş ilkelerin dikkate alınması gerekir. Körfez (Katar, BAE, Dubai, Bahrein) sermayesi bile bu asgari şartları istiyor. Sadece siyasi iradenin isteği, sonuç getirmez.

64. Hükümet Programında ilk göze çarpan, özellikle "Enerji Güvenliği" kapsamında metin akışına uymayan cümleler oldu. Çok dağınık bir anlatım var. "Enerji Güvenliği" metninde, rakam çok az kullanılmış. Hedef rakamlar konmamış, kurulu güç, emre amadelik, kapasite hedefleri belirsizleştirilmiş. Enerji konularında net rakamlar ortaya koymak gerekir. Kavramlar çok üstü kapalı, belirsiz cümleler ile geçilmiş. Teknik dilden uzaklaşılmış. Sosyal bilimcilerin jargonu- anlatım dili kullanılmış. Böyle bir dökümanda olmaması gereken, ciddi teknik yanlışlar var. Teknik detayları düzeltecek teknik danışmanların kullanılması gerekirdi.

Bazı cümleler, metin akışına uymayan şekilde farklı yerlere konmuş, anlatım karışmış. Bu metni enerji piyasalarında çalışan herkes mutlaka okuyor, herkes görüyor, yabancı dillere tercüme ediliyor, yabancı yatırımcıların, yabancı finans kurumların önüne geliyor. Ortada rakam yok, yani bir anlamda belirgin bir hedef yok. Bizler, yabancı yatırımcıların önüne koyabileceğimiz daha kapsamlı, net rakamlara dayalı, hedefleri belli bir döküman beklerdik.

64. Hükümetin programı önce TBMM'e görüşüldü, daha sonra güven oylamasına gidildi. İktidar partisi, mutlak çoğunluğa sahip olduğu için, 1-Aralık 2015 günü değişmeden olduğu gibi kabul edildi. Hayırlı olsun.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 1-Aralık 2015

Sunday, November 22, 2015

Okulda bize böyle öğrettiler.


Problemi ya hemen çözersin, çözemezsen zaman içinde bir ara mutlaka çözersin...

Bundan yıllar yıllar önceydi. Özel sektörde bir büyük müteahhitlik şirketinde satış pazarlamadan sorumluyum. Aydın ŞahinAli ocaklarında 3500-4000 kcal/kg alt ısıl değeri olan pülverize kırıcı altı linyit kömürünü ızgaralı yatakta yakacak bir termik santral teklifi hazırlıyoruz. Alttan taşımalı, Almanya'dan ızgara ve ABD'den suborulu buhar kazanı lisansımız var. Ana tasarım hazır. Özel imalat ekipmanları yurtdışından satın alacağız. Karşı basınçlı 10 MWe buhar türbini, besi suyu pompaları, çelik çekme kazan boruları, cebri fan, taze hava fanı, motorları, dom saçları fiyatlarını almışım. Tasarım belli, daha önce benzerlerini yurtiçinde yapmış, teslim etmişiz. Maliyetleri toplayacağım, elimde ilk sürüm IBM PC bilgisayar ve Lotus 1-2-3 yazılım var.

Herşey tamam, ama müşteri tüm sistemi kapalı ortamda, bina içinde istiyor. Çelik kontrüksiyon bina tasarımı, çelik imalat fiyatlaması lazım. Zaman azaldı, ne yapacağımı bilemiyorum. Daha önce benzer santral yapmışız ama, bende detay bilgiler yok. Yeniden tasarım yapılması lazım. Ya mantıklı bir fiyatlama yapacağız, ya da hiç teklif vermeyeceğiz. Olacak iş değil. Bir çözüm bulmam lazım.

Şirketin inşaat bölümü başkanına gittim, taslak projeleri açtım, durumu anlattım. Üstad baktı baktı, kolay çabuk bir çözüm aklına gelmedi. Tasarım yapmak, zaman harcamak, risk almak istemedi. Beni, genç benim yaşlarda bir inşaat mühendisine gönderdi. Onun odasına gittim. Genç arkadaşım, yeni bir inşaat projesi yönetimini üstlenmiş. O sıralar en son isteyeceği şey, birinden yardım talebinin gelmesi. Üstadın gönderdiğini, bana yardım etmesini söyledim.

Taslak projeleri açtım, kapalı mekan çelik kontrüksiyon yapı tanımını anlattım. Çözüm istedim. Genç arkadaşım projelere baktı, önce kısa bir süre düşündü. "Daha önce benzer bir proje yaptınız mı?", "Evet yaptık". "Orda iç mekan m3 hacmi ne kadardı? Ne kadar çelik ton gerekti?" Söyledim. Birim m3 başına düşen çelik ağırlığını buldu. Elindeki benzer projelerle kıyasladı. Kendi kafasından bir ampirik değere ulaştı. Benim için gerekli çelik konstrüksiyon bina hacmı ile çarptı. "Sana en az şu kadar çelik imalat gerekir. Kilosunu "malzeme artı fabrika işçiliği", 1$ üstünden piyasada yaptırırsın. Gerisini sen hallet", dedi.

Çelik konstrüksiyon bina iç hacmı (m3) ile binada kullanılacak çelik konstrüksiyon imalat ağırlığı (kg) arasında basit -lineer (doğrusal) bir ilişki varmıdır? Bunları bana anlattığı hesaplama süresi 15- 20-dakikayı geçmedi. Ben istediğim bir kaba maliyet değerini onun hesap mantığı ile aldım. Bina çelik maliyetini Lotus 1-2-3 hesap cetvelinde tek satır girdim. Referans olarak onun ismini yazdım. Teklifi verdik, uzun müzakerelerden sonra işi aldık, proje yönetimi sırasında bir sürü yanlışlarla karşılaştık. Tasarım yenilendi, ön tahminler değişti, piyasa fiyatları değişti.

Son fiyatlar ile- maliyetler başabaş geldi. Santrali işletmeye aldık, geçici kabulu yaptık. Müşteri memnun konuyu bitirdik. Çelik konstrüksiyon hesabı diğerleri kadar çok şaşmadı. Ancak proje yönetimi süresinde çok detaylı çelik konstrüksiyon kapalı bina tasarımı yaptığımız için ihtiyaç net olarak ortaya çıktı. Böyle bir ampirik hesaplama yöntemini bir daha kullanma gereği kalmadı. Daha sonra AutoCad ile tasarımı bilgisayar ortamına aldık. Projeden fazla kar etmedik, ama bilgi birikimi- yapılan tasarımlar- fiyatlamalar bizim entellektüel kapital hanemize geçti.

Şimdilerde bu konularda çalışan çok sayıda değerli mühendislerimiz var. Onlar çelik konstrüksiyon yapıların olası kg/m3 (ball-park) ampirik rakamlarını çoktandır biliyorlar. Piyasada çelik konstrüksiyon malzeme artı işçilik $/kg maliyetlerini işin içindeki uzman mühendisler tahmin edebiliyorlar. Çelik yapılarda herşey bilgisayar yazılımları ile (FrameCAD, Tekla, Oasys, AutoDesk, Steel vs.) kısa sürede detaylı hesaplanabiliyor. Google arama motoruna "Steel structures design software" yazın çok sayıda yazılım tanıtımı, ücretsiz deneme sürümleri ekrana geliyor.

Ankara- Muğla yolunda giderken, orta bir yerde fabrikanın yanından geçiyorum. Buhar kazanı bacasından hafif belli belirsiz duman çıkıyor. Bizim santral çalışıyor. Aradan onca yıl geçti. Benim dökümanlarda bütün bunlar hala duruyor. İşin son gerçekleşen icmalini bilgisayarda saklamışım. Geçenlerde proje teklif fiyatlaması önüme çıktı. Arkadaşımın kulaklarını çınlattım. Nerden nereye dedim.

Problemi ya hemen çözersin, çözemezsen zaman içinde bir ara mutlaka çözersin… Mühendislik işinde "yapamadım" diyerek, bırakmak yok. Okulda bize böyle öğrettiler.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 11/23/15

Sunday, November 15, 2015

ABD #DemDebate


ABD Demokrat parti başkan adayları tartışması (#DemDebate)

15-Kasım 2015 pazar sabahı bizim saatimizle 05:00'te ABD CBS TV'de yapılan Demokrat parti başkan adaylarının tartışmasını (debate) izledim. Yale üniversitesi Hukuk fakültesi 1973 mezunu, eski başkan Bill Clinton'nun eşi Hillary Clinton(68) çok iyiydi. Dışişleri bakanlığı yapması onu çok bilgilendirmiş. Sosyal olaylara, çevre konularına, uluslararası konulara hakim, dünya olaylarına hakim.

Hillary Clinton'un en büyük şansı rakibi Bernie Sanders(74). Çünkü Bernie demokratik ortamı, seçimlere katılan diğer adayları çok olumlu etkiliyor, sosyal refah, sosyal demokrat, çevreci yönlendirmesi ister istemez Hilary Clinton için öğretici ve faydalı oluyor. Asgari ücret şu anda ABD içinde saat başına ortalama 7.25$, Bernie 15$ olmalı diyor, Hillary 12$ öneriyor. Bernie fosil yakıtların yakılmasının azaltılmasını istiyor. Yenilenebilir enerjilerin artırılması taraflısı. ABD içinde yeni doğalgaz boru hatları yapımını istemiyor.

Bernie öğrenci kredilerine yeni yorum getiriyor. Şu anda eyalet içinde vergi veren bir vergi mükellefinin çocuğunun eyalet üniversitesinde okuması için gerekli yıllık ücret 10,000$ civarında. Eğer çocuğunuzu başka bir eyaletteki devlet üniversitesine gönderirseniz, ücret ortalama 20,000$. Eğer özel üniversiteye gönderirseniz yıllık en az 30,000$. Öğrenciler bu parayı kredi olarak çekiyorlar, okul bittikten sonra zaman içinde geri ödüyorlar. Kredinin faizi piyasa faizi, geri ödemek öyle kolay değil. Bernie Sanders'ın Yahudi olması belki seçilmesine engel, ama ABD iç siyasetini sosyal demokrat olarak çok ciddi yönlendirecek. Time dergisinin "Yılın İnsanı" oylamasında önde gidiyor. Dış politika fazla bilmiyor. Kendisi iç politika uzmanı, sosyal politikalar, çevreci söylemleri herkesi çok etkileyecek. Diğer adaylar da aynı yöne ister istemez dönecekler.

Hillary Clinton, dış politika- dünya olayları konusunda tüm adaylar arasında rakipsiz kalmış. Obama yönetiminde Dışişleri bakanlığı görevini üstlenmesi onu çok bilgili yapmış. Yüzünde hafif estetik, gözaltı torbaları gitmiş, hafif yaş çizgileri duruyor, gözlerde lens, düzgün yapılı dişler, bakımlı saçlar onu hoş bir bilge kadın haline getirmiş. Bu defa diğer erkek adaylardan farklı olmamak için siyah renk pantalon ceket giymiş. Boyunda beyaz kolye, aynı desen küpeler, sol kolda yeterli büyüklükte fazla abartılı olmayan bir altın bilezik ve sol elde tek nikah yüzüğü giyimini tamamlamış. Ekranda görüntü olarak çok olumlu- bilge bir imaj çizdi. Sorulara cevapları eksiksiz düzgün ve mantıklı idi.

***
15 -Aralık 2015 Salı gecesi ABD saati ile 20:00'de CNN TV kanalında Cumhuriyetci parti adaylarının benzer tartışma programı vardı. #GOPDebate.

Karşılıklı atışmalar ile geçen program sonrası bir Amerikalı dostum şöyle dedi; "Cumhuriyetçi partinin bu adayları var iken, Demokrat partinin 2016 ABD Başkanlık seçimlerini kaybetmesi çok zor." Gerçekten Cumhuriyetçilerin durumu iyi değil. Showman gibi davranan, çoğu konuda gayri ciddi, politik tecrübesi olmayan, ırkçı söylemler yapan, çevre hassasiyetine duyarsız zengin işadamı Donald Trump(69) şimdilik önde gidiyor. Afrika-Amerikan cerrah Dr. Ben Carson (64)'ın siyaset geçmişi yok. Çok büyük seçim bütçesi toplayan Florida Valisi Jeb Bush(62) kamuoyu yoklamalarında gerilerde kaldı. Meksika doğumlu eşi ile evde İspanyolca konuşan Jeb Bush belki Latin Amerikalı seçmenlerden oy alabilir ama seçim programında ciddi sosyal bir vaad yok. Annesi babası göçmen olan iki aday, yeni göçmenlerin ABD'ye girişine karşı.

Topluma damgasını vuracak, seçmenlere iyimserlik verecek, onlara daha iyi hayat şartları sağlayacak ciddi bir aday Cumhuriyetçiler arasında yok. Küba göçmenlerinin çocuğu, Ispanyolca ve İngilizcesi mükemmel Florida Senatörü Marco Rubio(44)'nun seçim bildirgesi boş vaadlerle dolu, ortalama seçmene uyumlu değil. Cumhuriyetçi adaylar, insanların çevre hassasiyeti ile dalga geçiyorlar. Küresel ısınmayı- iklim değişimini kabul etmiyorlar. Enerji politikaları, fosil yakıt ağırlıklı, çevreye ilgisiz, mevcut sistemi devam ettirmek üstüne kurulmuş. Çevreye ilgisiz bir partinin günümüzde seçimleri kazanması artık pek mümkün görülmüyor.

Hillary Clinton büyük ihtimalle 2016 seçimleri sonrasında ABD'nin yeni başkanı olacak. Şirketlerden aldığı yüksek bağışlar (SuperPAC) ile en büyük seçim harcama bütçesine sahip görünüyor. Obama'nın "ABD dışı olaylara karışmama" politikasını, Hillary Clinton benzer şekilde sürdürecek. Küresel ısınma ve çevre konularına önem verecek. Fosil yakıtlara caydırıcı ciddi "Karbon Vergileri" gelirse hiç şaşırmayın.

ABD Senato Dış İlişkiler komisyonunda 19-Kasım 2105 günü konuşma yapan Senatör Hillary Clinton, Suriye konusunda ABD olarak şu önlemlerin alınmasını istedi.

Eğer Irak Bağdat hükümeti engelleme yaparsa, Irak Kürtlerine ve Irak Sünni güçlerine doğrudan silah gönderelim. Kuzey Suriye'de güvenli ve uçuşa yasak bölge oluşturalım. Suriye Kürtlerinin bombalanmasını engelliyelim, sınır sızdırmazlığını sağlayalım, cihadi akışını - gelişini engellemek için ilgili taraflara baskı yapalım. Saudi ve Körfez ülkelerinin ISID fonlamalarını- parasal desteğini engelleyelim.

Hillary Clinton, dünya yönetimindeki etkin siyasi kişileri tek tek çok iyi tanıyor. Liderler hakkında samimi kanaatlerini kendi kitabında bile yazdı. Bize karşı mesafeli olacak, "ilgisizlik- indifference politikası" devam edecek. Proje finansmanı durumları değişmeyecek. FED faizleri zaman içinde artacak, ABD doları değer kazanacak, yatırım fonları daha pahalı olacak, para ABD'ye geri dönecek. Bütün bunlara Hillary hiç karışmayacak. İşlerinizi yönetirken, yatırım hesabınızı ona göre yapın, derim.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 12/22/15

G20 Antalya 15-16 Kasım 2015 liderler toplantısı




G20 Antalya 15-16 Kasım 2015

Antalya Belek'te 15-16 Kasım 2015 Pazar ve Pazartesi günleri, G20 liderler toplantısı yapıldı. Pazar sabahı tüm G20 liderleri geldi. Obama cumartesi akşamı, BeyazEv (White House) toplantı salonunda son güvenlik toplantısını yaptı, sonra spor bir kıyafetle DC'den AirForce-One (AF1) başkanlık uçağına bindi. Korumalar ve BeyazEv'in akredite, yani onay almış, güvenlik taramasından geçmiş gazetecileri ile beraber Boing 747 AF1 ile 11-saat uçtu. Yolda uyudu, uyandı, uçakta kahvaltısını yaptı, siyah takım elbisesini, beyaz gömleğini giydi, gri düz kravatını taktı. Uçak Antalya hava limanına sabah 06:58'de indi. Uçaktan önce diğer yolcular, yani danışmanlar, gazeteciler, korumalar ayrıldılar. En son Barrack Obama uçak merdivenlerinden sportif rahat hareketlerle indi. Merdiven önüne kocaman zırhlı makam arabası yanaştı. Mülki erkan Başkanı karşıladı. 10-yaşlarında bir erkek bir kız çocuğu yerel kıyafetlerle çiçek verdiler. Obama, zırhlı makam arabasına bindi, yanına ABD Ankara büyükelçisini aldı. Toplantı merkezine doğru, önde ve arkada bir kaç koruma arabası eşliğinde yola çıktı. USS Donald Cook destroyeri Antalya açıklarına demir attı, bekledi. Akşam toplantılar bittikten sonra Barrack Obama gemide gecelemeyi tercih edebilirdi. Geminin SeaHawk helikopteri vardı. Ama Obama, kendine ayrılan otelde geceledi. Sabah otelin spor salonunda koşu bandında koştu. Toplantılarda konuşulanlardan sıkıldığı zaman tercüme kulaklığını çıkardı, kahve-çay yerine çoğu zaman nikotin cikleti çiğnedi. Kendi kahvesini yanında getirdi.

G20 Antalya 2015 toplantısı gündemi, hazırlık döneminde çok zayıftı. Konuşulacak ortak konu fazla yoktu. Kimse fazla Suriye, mülteci, terör konularına girmek istemiyordu. En zararsız kolay konu, "Küresel Isınma, İklim Değişimi" görünüyordu. Ama 13-Kasım Cuma gecesi Paris'te meydana gelen terör olayı, tüm G20 gündemini etkiledi. Fransız başkanı Francois Hollande çok doğal olarak G20 toplantısına gelmekten vazgeçti. Diğer G20 ülke başkanları Antalya'ya geldiler. Gündeme, uluslararası terör, mülteciler, ve Suriye net bir şekilde girdi. Basına açık ortak toplantılarda fazla detay konuşmadılar. G20'nin asıl amacına uygun olarak, ikili- yüzyüze toplantılarda çok sayıda ortak konu konuştular.

Terör herkesi vurdu. Malaysia havayollarına ait MH17 Amsterdam-Kuala Lumpur uçağını Ukraynalı ayrılıkçılar Rus füzesi ile düşürdüler, içinde çok sayıda Hollandalı vardı. Sharm el-Sheikh' ten Saint Petersburg'a kalkan Rus yolcu uçağı, kontrol edilmeden bagaja alınan bir bavuldaki patlayıcıların patlaması sonucu düştü. Mısır havalimanı bagaj kontrol çalışanlarının gayri ciddi çalışması buna sebep oldu. Arkasından Mısır'a yapılan tüm uçak seferleri iptal edildi. Mısır'da turizm bitti.

Vladimir Putin pazar sabahı Antalya'ya başkanlık uçağı ile geldi. Mütevazi büyüklükte orta boy bir Rus yapımı uçak idi. Özel davetli Azerbaijan başkanı Aliyev'in uçağı çok daha büyüktü. Aliyev uçaktan inerken eşini yanına aldı, kolkola indiler. Hindistan ve Brezilya başkanlarının uçakları da mütevazi büyüklükte idi. Kanada'nın yeni başbakanı 1971 doğumlu genç politikacı Justin Trudeau(43), Kanada hükümetinin özel uçağı ile geldi. Toplantılarda popstar ilgisi gördü. Sevimli canayakın bir politikacı imajı çiziyordu. Angela Merkel, ve David Cameron geldiler, toplu aile fotoğrafında gerilerde kaldılar. Kahvaltı ve öğle yemeği sonrası, ve tüm Pazartesi günü, liderler kendi otel mekanlarında kapalı kapılar ardında ikili görüşmeler yaptılar. G20 toplantılarının asıl amacı zaten bu çok sayıda ikili görüşmeler. Neler konuştuklarını bizler bilemeyeceğiz, belki zamanla öğreneceğiz. G20 Antalya toplantısında, Paris katliamında hayatını yitirenler için saygı duruşu yapıldı. Terör lanetlendi. Genel konulara atıflarda bulunuldu. Hazır bir sonuç bildirisi kabul edildi. İçinde birkaç cümle "küresel ısınma" konusu vardı.

Vladimir Putin, G20 liderlerinin toplu aile fotoğrafının çekimi sırasında Barack Obama'ya "konuşalım", dedi. Obama'nın programında Putin ile görüşme yoktu. Öğle arasında ortalık yerde bir köşede buluştular. Reuters haberine göre, 30 dakika kadar aralarında konuştular. Obama ve BeyazEv milli savunma danışmanı Susan Rice, Rusça bilmezler. Görüşme tümüyle İngilizce sürdü. Putin, Obama'ya kendi düşüncelerini tercümanı yardımıyla İngilizce anlattı. Görüşmede Suriye'de ateşkes ve IŞİD için etkin ortak tavır konuşuldu. Suriye başkanı Beschar Al-Assad artık zamanını doldurdu. İktidarda olması veya olmaması arasında fazla bir fark yok. Bunu herkes kabul ediyor. Suriye artık uzun dönem Rusya egemenliğine giriyor. Obama, Suriye'deki son durum hakkında Putin tarafından doğrudan bilgilendirildi. Obama pazartesi günü ortada yoktu. G20 liderleri ile kapalı toplantılar yaptı. Akşam saat 17:00'de basın toplantısına geçti. Tek konu Suriye, mülteciler ve Paris olayları idi. ABD Başkanı Obama'nın, 2016 başkanlık seçimleri öncesinde, başkanlık süresi içinde Suriye işlerine karışmaya hiç niyeti yok. Uzun zamandır bizim coğrafyaya karşı "ilgisizlik - indifference" politikası yürütüyor. G20 toplantısını en iyi değerlendiren, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu. Gerekli gördüğü herkesle temasları, uyarıları, bilgilendirmeyi yaptı. Görüşmek istediği herkesle konuştu.

Bizim güneyde hareket imkanımız kısıtlı, yapabileceğimiz çok birşey yok. Yapabileceğimiz şeyler, sınırlarımızı güvene almak, ve ithal enerji- ithal fosil yakıtlara, yani kuzey komşumuza olan bağımlılığımızı azaltmak olacak.


Prinkipo, 11/18/15

Sunday, November 08, 2015

Aslında böyle biri yok.



Yok aslında böyle biri.

ABD Başkanı Barrack H. Obama yönetimi, Alman Şansölye Angela Merkel'in cep telefon trafiğini dinliyordu. Alman teknolojik engellemelerine rağmen bu durum ayan- beyan açığa çıkınca Angela Merkel çok tatsız oldu, ekşi bir yüz ifadesi ile memnuniyetsizliğini belli etti. BeyazEv açıklama yaptı, "Evet dinledik, peki bundan sonra Merkel'i dinlemiyeceğiz, ancak yakın çevresini- danışmanları dinlemeye devam edeceğiz, bu bizim kendi güvenliğimiz için şart", dediler.

"Internet fenomeni" hesaplarını bilmeyeniniz yoktur. "FaceBook" hesabımı kapattım. Twitter hesabımda benim takip listemde yok, ama arada bir öylesine bakarım. Tembel muhabirler, onların mesajlarını arka arkaya koyup masabaşı haber yapıyorlar, ister istemez gazetelerde okuyoruz. Bence bu hesaplar tek kişi değil, bir ekip. Herhalde yurtdışında konuşlanmış bir ekip- veya ekipler.

Bence bu ekip- veya ekipler, her ülkenin üst yönetim çalışanlarının- danışmanlarının cep telefonlarını öyle- böyle dinliyorlar. Dinlediklerini bir araya getiriyor, bir editör gurubunun önüne koyuyor. Sonra bu editörler sanki tek kalemden- tek klavyeden çıkar gibi yayın yapıyorlar. Arada kalan boşluklarda kendilerine göre kurgulama yapıyorlar. Bazan boş atıp dolu tutturmaya çalışıyorlar. Doğrudan devletin en üst yetkililerinin cep telefonları dinlenmiyor olabilir, ama yakın danışmanlarının telefonları herhalde dinleniyordur.

Söylentilere göre bilgisayar IP kayıtları HongKong'dan yayın yapıyor görünüyor. Herhalde devlet mekanizması içine yerleşmiş eski kadrolar edindikleri bilgileri aktarıyorlar, sonra bir noktadan yayın yapıyorlar. Yani ortada bir tek şahıs yok, ortada teşkilat(lar) var. İstihbarat bilgileri yanında kara propaganda da yapıyor. Hangisinin gerçek bilgi, hangisinin kara propaganda olduğunu ayırmak size kalmış. Aslında bunlara hiç ilgi gösterilmese, dikkat çekmeyecekler, unutulup gidecekler. İnternette benzer çok sayıda hesap var. Çoğu üç gün sonra kapanıyor.

Merkel ve Obama yönetimi, hatta teknolojik yeteneği olan başkaları, bizim üst yönetimi de herhalde dinliyorlar. Danışmanlarını dinliyor. Merkel ve Obama artık doğrudan iletişim kurmuyor. Çünkü gerek yok, herşeyi danışmanların cep telefonu trafiğinden öğreniyorlar. Uzun zamandır kendilerine ters gelen konularda, kendilerine ters gelen ülkelere karşı, "ilgisizlik- kayıtsızlık indifference- ignorance" politikası uyguluyorlar. Batı kültüründe, ilgisizlik- kayıtsızlık, birine doğrudan kötü söz söylemekten daha kötüdür, diye bilinir.


Bizler, iş dünyasının insanları, müşterinin ilgisiz- kayıtsız kalmasından, bize cevap vermemesinden çok korkarız. Müşteri ilişkiyi kestimi, işiniz bitmiş demektir. Sadece ilişkiyi kesen o tek müşteri değil, onun yakını arkadaşı olanlar da sizinle ilişkiyi keser. Krediniz, güvenilirliğiniz biter. Mal, ürün, hizmet satamaz olursunuz, piyasadan dışlanırsınız.

ABD ve AB ülkeleri yöneticilerine göre, bizim coğrafyadaki ülkeler olarak, batıda genel kabul görmüş demokrasi anlayışlarına uymadık. Saydamlık, ifade özgürlüğü, kuvvetler ayrımı, mahkemelerin bağımsızlığı konularında belirgin şekilde batı normlarından farklıyız. Bizim normlar, onların normlarına uymuyor. Söylediklerimiz ile yaptıklarımız birbirleri ile tutarlı değil. Bizim coğrafyadaki ülkeleri uyarmaktan bıktılar. Sonunda bizim uygulamalardan bıktılar. Bizden bıktılar. Zorunlu bir araya gelmeler sırasında konuşmayı kısa kesiyorlar, toplantıya katılanların aile fotoğrafı çekilirken basit birkaç medyatik hareket yapıyorlar. Birbirlerinin sırtına dostça vuruyorlar.

ABD Başkanı Barack H. Obama 2016 başkanlık seçimlerine kadar geçecek sürede her türlü dış probleme karışmamayı gerekli görüyor. Dünya batsa umrunda değil. ABD askerini hiçbir şekilde uluslararası- okyanus ötesi maceralarda harcamak istemiyor. Hiçbir uluslararası soruna doğrudan karışmak niyetinde değil. Herşeye, her probleme karşı ilgisiz kalıyor. Bu boşluğu Rusya ve İran doldurmaya çalışıyor. Onların da kapasiteleri, kaynakları yetmiyor.

Antalya Belek 15-16 Kasım 2015 toplantısında bence çok birşey olmayacak. Batı ekonomilerinin G20 liderleri yasak savma olarak gördükleri bu toplantı için günübirlik gelip gidecekler. En rahat- en zararsız konu olan "Küresel Isınma" için birkaç cümle sarf edecekler. Çok bağlayıcı olmayan birkaç sonuç bildirisi yayınlayacaklar. Kendi aralarında ikili görüşmelerde önemli konuları (Suriye mültecileri, Ukrayna) saklı gizli mutlaka konuşacaklar. Bu arada "küresel ısınma" konusunda söylediklerimiz ile yaptıklarımız birbiri ile tutarlı olmalı.

"Internet fenomeni" dünyada çok var. Bunlar herhalde bulunamaz. Çünkü bu hesaplarda öyle bir tek kişi yoktur. Karşıda bir ekip, bir teşkilat vardır. Bu ekip- teşkilat çok profesyoneldir, ve herhalde hiçbir zaman deşifre olmayacaklardır. En doğru şey, bu tiplere karşı ilgisiz- kayıtsız kalmak, kendi yaptığınız işlerde her zaman etik, doğru, saydam, hatasız davranmaktır.



Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 11/10/15

Monday, November 02, 2015

“Après moi le deluge”


Après moi le deluge", (benden sonra tufan) 
Madame de Pompadour

Ankara'da 1-Kasım günü "Oy ve Ötesi" gönüllüsü bağımsız müşahit olarak kendi seçim sandığımda görevliydim. Daha önce birbirini hiç görmemiş, tanımamış sekiz (8) değişik kültürlerden- eğitimlerden insan 06:45- 19:00 saatleri arasında bir ilkokul ders odasında bir araya geldik. Özgür iradesiyle oraya gelen 374 çevre seçmenin oyunu düzenli bir şekilde aldık, değerlendirdik, belgelendirdik, sonuçlandırdık.

Sandık ve seçme özgürlüğümüz olduğu sürece, hala zamanla herşeyin düzeleceğine inanıyorum. Bu kez 1-Kasım 2015 seçimlerinde, ortalama seçmen, önceliği istikrar ve güven için kullandı. Piyasalar için iyimser olmaya devam ediyorum. Madame de Pompadour gibi, “Après moi le deluge” (benden sonra tufan) deme lüksümüz yok. Seçimlerde tüm gün bağımsız gözlemci olarak çalışmaktan büyük mutluluk duydum. Zaman içinde, yeri geldiğinde, öncelikler imkan verdiğinde parlamenter demokrasiyi yerli yerine oturtacağız, ve sonuçlar bize hepimize daha iyi gelecek sağlayacak, diyorum.

***

Size eskilerden bir hikaye anlatayım. Bundan yıllar yıllar önceydi. Piyasanın önemli bir müteahhitlik şirketi, bir büyük kamu kuruluşundan bir türlü ihale alamıyordu. İhale üstüne ihale açılıyor, her türlü şartı yerine getiriyor, ama bir sonuç yoktu.

Bir gün ofise bir tanış aracılığı ile bir işbilir bey geldi. "Benimle bir danışmanlık anlaşması yapın, size her türlü bilgiyi sağlıyayım", dedi. Panama'da kurulu bir danışmanlık şirketine toplu bir para gönderme karşılığı anlaşma imzaladılar.

Yeni bir ihale açıldı, herşey görünürde son derece saklı gizli yürüyordu. Teklif dosyalarını tüm katılanlar, kapanış saatinden 5-dakika önce elden teslim ettiler. Dosyalar alındı, sonra ordan ayrılmaları istendi. Herkes son derece ciddi yüz ifadesine sahipti. Kapılar kilitlendi. Herşey gizli sürüyordu, katılımcılardan ikinci fiyat istendi. İçerden bilgi almadan körlemesine fiyat vermenin bir anlamı yoktu. O akşam Panama danışmanın Ankara ofisinden öbür ofis faks makinasına tüm rakiplerin fiyat sayfaları gelmeye başladı. Eğer bir kamu kuruluşunda bilgi sızması varsa, bu en üst yetkiliden kaynaklanmaktadır. Daha alt kadrolar buna cesaret edemezler. Bu olay sadece bizde değil, dünyanın her yerinde böyle olmaktadır.

O zamanlar okuldan yeni mezun genç bir mühendis olarak, tüm bu işleri şaşkınlık içinde dışardan gözlerken, "Demek işler böyle yürüyormuş", diyordum. Etik değerlerim alt üst oldu. Zaman geçti, tüm ilgili yetkililer emekli oldular, şirketler özelleşti, satıldı veya piyasadan silindiler. Bütün bunlar yıllar öncesinde kaldı, ama eski prosedürler başka türlü evrimleşti, gelişti- yayıldı. Yıllar yıllar öncesinde olan yönlendirme bugün daha başka yürüyor. Bizden olmayana ihale yok diyorlar, iş-aş yok diyorlar. Bizden olmayanlar Rusya, Arabistan, Irak coğrafyasında iş arasınlar.

Peki tüm bunlar ne kadar devam edecek? Kırılgan ekonomimiz, ağır yükü daha ne kadar zaman taşıyacak? Sistem kilitlendi. Ekonomi kilitlendi. Yatırımlar kilitlendi. Ayrıcalıklı tarafların işleri de kilitlendi. Sistemin açılması, kredilerin gelmesi, ekonominin tekrar dönmesi için saydamlık, hesap verilebilirlik, bağımsız denetleme, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrımı, ifade özgürlüğü, bağımsız özgür medya, parlamenter demokrasi olmazsa olmaz.

***

Yıllar boyu doğalgaz satış fiyatının saklı olmasına anlam veremezdim. Kuzey komşumuzun güçlü insan eğitimi yatırımlarına, güçlü matematikçilerine, yetkin strateji uzmanlarına imrenmişimdir. Bizim insan kapitalimizin, şu anki eğitim sistemimiz içinde, onlarla başa çıkmasına kendimizi yenilemedikçe şu anda imkan yok. Bu işin bir başka doğrusu, her türlü dış bağımlılığı azaltmaktır. Bağımlılığımız devam ettikçe kuzey komşumuz tarafından daha çok sömürüleceğiz.

Eğer bir anlaşma, saklı gizli, kapalı kapılar ardında sürüyorsa, ortada mutlaka bizim aleyhimize, üst kararvericilerin lehine birşeyler dönüyordur. Turkish stream, Tanap boru hatları kapsamında hala net olmayan, bilinmeyen şeyler var. Biz ne aldık? Ne veriyoruz? Kuzey komşumuzu bu derece sevindiren yılbaşı hediyesi ne?

Vladimir Putin, enerji ekonomisi konulu Ph.D. Tezini asistanlarına yazdırmış, ama içeriğini akademik disiplin içinde özümsemiş. Başka ülkelerin kararvericileri gibi sonradan el yordamı öğrenmemiş.

Kuzey komşumuz II. Dünya Savaşı sonunda doğu cephesinde verdikleri büyük kayıplara aldırmadan, Mayıs 1945'te Alman Nazi ordusunun son direnişini ezdiler. Sonra uzak doğuya döndüler Ağustos 1945'te Mançurya'da Japon ordusunu ezdiler. Bugün Suriye'ye çatışmanın en son safhasında bütün ağırlıkları ile giriyorlar. Kalıcı olarak Suriye'ye geliyorlar. Önce ılımlı muhalifleri eziyorlar, arkasından radikal muhalifler gelecek.

Suriye artık tıpkı Doğu Avrupa veya Mançurya gibi Rus toprağı olma yoluna giriyor. Kuzey komşumuzun Mig-29, SU-30 savaş uçakları, T-90 tankları ile başedecek modern silahlar henüz bizde yok. Başladık ama henüz sonuçlandıramadık. Bu silahları daha önceden yapabilmeliydik. Şu anda bugünden yarına hemen yapabileceğimiz fazla birşey yok.

***

Kuzey komşumuzun silahları ile başedebilecek en yeni silahlar Atlantik ötesinde var. Ancak Atlantik ötesi süper gücün, 2016 başkanlık seçimleri öncesinde, Suriye işlerine karışmaya hiç niyeti yok. Zaten uzun zamandır bize karşı ilgisizlik - indifference politikası yürütüyor. G20 Antalya Belek 20-Kasım toplantısında birşey olmayacak. Yasak savma olarak G20 liderleri günübirlik gelip gidecekler. Önemli konuları kendi aralarında ikili görüşmelerde konuşacaklar.

Assad artık gününü doldurdu, iktidarda olması veya olmaması arasında bir fark yok. Bunu kuzey komşumuzun yönetimi de teyit ediyor. Suriye artık Rusya'nın güdümüne, egemenliğine girdi. Bizim güneyde hareket imkanımız kısıtlı, yapabileceğimiz çok birşey yok. Sınırlarımızı kapatabiliriz. Geçişleri engelleriz. Güneyden sarıldık. Bunun farkına yeni varıyoruz. Şu anda yapabileceğimiz tek akıllıca insiyatif ithal enerji- ithal fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı azaltmak.

***

Türkiye'de 1-Kasım 2015 Pazar günü yapılan genel seçim sonuçları, umarız hepimize, bulunduğumuz coğrafyaya, beklediğimiz güven ve istikrar ortamını getirir. Sonuçlar ne olursa olsun, demokrasilerde hür seçmenin sağduyusuna, ortak aklına güven duymak gerekir.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 11/05/15