Saturday, December 31, 2016

1985 Yılından


Bir Buhar Kazanı Rehabilitasyon İhalesi Hikayesi (1985)

Bu benim 1985 yılbaşı hikayemdir..

Yurdumuzun GüneyDoğusunda bir göreceli küçük Petrol Rafinerisinde ağır fueloil yakan sekiz adet suborulu paket tip buhar kazanı vardır. Bunlardan ilk üç adedi yıllar öncesinde bir önemli ABD firmasından teslim edilmiş, yerine konmuş, yıllar boyu çalışmış. Ancak kullanım ömrü dolmuş. Yenilenme zamanı gelmiş. Yerinden sökülecek, yanma odası boruları değişecek, fan pompalar değişecek, dış izolasyon, kaya yünü, dış kaplamalar değişecek. Buhar domu elden geçecek. Emniyet valfleri, kurum üfleyiciler yenilenecek.
Şirkete 1984 yılı sonunda girmişim. İşi bana verdiler. Daha önceden yaptığım için, kazan imalatını biliyorum, ama teklif hazırlamayı ve fiyatlamayı hiç bilmiyorum. İhale evraklarını idareden satın aldım. Çok dikkatle okudum. Sonra uçağa bindim. Diyarbakır'da indim. Ertesi sabah Otobüse bindim, erken saatte rafineri önüne geldim. İçeri girdim, yergörme yaptım. Benim yaşıtım mühendisler beni gezdirdiler. Kazanı gösterdiler. Etrafını dolaştım, nasıl sökeriz, nerde yenileme yaparız, herşeyi akşama kadar konuştuk. Buhar kazanının teknik resimlerinin kopyalarını aldım. Fotoğraflarını çektim. Notlar aldım. Krokiler çizdim. Geldiğim yoldan önce otobüs sonra uçak ile geri Ankara'ya döndüm. Gerekli belgeleri, işbitirme, şirket ve meslek sertifikalarını, diplomaların kopyalarını topladım.
İşyerimde tahmini maliyeti hesapladım. İş arkadaşlarım "cost estimators' handbook" (maliyet tahmincisinin elkitabı) tavsiye ettiler. Ordan kaba bir fiyat fikrim oldu, ama gerçek fiyatları piyasadan almayı tercih ettim. Akla gelen her türlü maliyet kalemi için piyasadan işçilik, malzeme, ekipman fiyat, bağlayıcı teklif aldım. Tek tek hepsini alt alta yazdım. Topladım. Sonra üstüne makul düşündüğüm %25 kar koydum. 1984 yılı parasıyla 25 milyon lira etti. Teklif mektubunu yazdım, imza için önce bölüm başkanına, sonra en üst imza yetkilisi patrona götürdüm.
Yılların tecrübesiyle pişmiş patron, mektubu ve maliyet hesabını inceledi. Rakiplerimizi sordu. İki rakibimiz var, ancak bu işleri iyi bildikleri şüpheli. Buhar kazanı ABD imalatı, ancak daha sonraki yıllarda ABD şirketinin buhar kazanı lisansını almışız, artık aynı kazanları biz yapıyoruz. Yani detay resimler rafineride yok, rakiplerde yok, ama bizde var. Yani rakiplerin detay resimleri üretmeleri onlara bir maaliyet ve zaman kaybı, ama bize değil. Bizim taahhüt ettiğimiz işbitirme süresi bir yıl, rakiplerin herhalde daha uzun.
Patron teklif detaylarına baktı baktı, benim tavsiye ettiğim 25 milyon lira fiyatı çizdi, üstüne "55 milyon lira", yazdı. İnanamadım. "Müteahhitlik işlerinde kar marjının sınırı yoktur", dedi. Masama döndüm, fiyatı söylendiği şekilde yeniledim. Sonra teklif mektubunu 1985 yılbaşında idareye teslim ettik. Sonuçların değerlendirilmesi için 90 gün bekledik. Sonuçlar açıklandı. Biz 55 milyon fiyat ile en düşük rakamı vermişiz. Diğer rakipler 65-80 milyon lira fiyat vermişler.
Bir ihalede kaybettiğiniz rakam, sizden bir sonra gelen fiyat ile aranızdaki fark kadardır. Fiyat aralığı epey açık ama, iyi ki benim ilk tavsiye fiyatı vermemişiz.
Diyeceksiniz, "çok iyi para kazanmışsınız". Öyle olmadı. Benim tahminler işin yönetimi sırasında çok değişti. Eski buhar kazanının yerinden çıkarılması problem oldu. Uygun kapasitede vinç fiyatı çok yüksek geldi. Mevcut eskimiş malzemelerin sökülmesi, yeni malzemelerin satın alınması, yeni pompa fan alımları, hep ilk tahminlerin üstünde gerçekleşti. Tahminlerden daha fazla adamsaat işçilik zaman harcadık. Yerinde taşaron montaj işçisi aradık. Onların verdikleri adam saat birim fiyatlar ilk tahminlerimizden daha fazla oldu. Sonunda maliyet ile verdiğimiz fiyat ucuca ancak yetti. Kar kalmadı. Bize bir referans kaldı. Bu referans ile ilerde rafinerilerden yeni işler aldık.
Mühendislik, hesap kitap bir önemli eğitim işi, ancak işadamı olmak, yatırımcı olmak ayrı bir konu. Bir ihalede çok sayıda değişken parametre var. Bunların hepsini birleştirip para kazanmak, en azından zarar etmemek, personele iş aş sağlamak, şirketi karlı ve çalışır tutmak, hepsi ayrı bir hüner, ayrı bir kaabiliyet işi.

Yeni Yılınız kutlu olsun.

---

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale "Ekonomik Çözüm" gazetesi için yazılmıştır.
http://www.ekonomik-cozum.com.tr/

Prinkipo, 31 Aralık 2016

Wednesday, December 28, 2016

Enerji Piyasalarında 2017 Öngörüleri


Her yıl sonu, bizler enerji konularında yazan köşe yazarları bir sonraki yıl için öngörüler (tahminler) yaparız. Bu öngörülerin bir kısmı tutar, bir kısmı tutmaz. Yıl içinde enerji piyasalarını etkileyen çok şeyler olur, siyasi iradenin politika tercihleri değişir, iç dış siyaset olaylara farklı yön verir. Yine de öyle- böyle bir tahmin yapmak lazımdır. Siz bir öngörü çizersiniz, yıl içinde gelişen olaylara göre tahminlerde düzeltmeler yaparsınız.

Geçtiğimiz yıl proje finansmanlarında ciddi tıkanmalar görüyoruz. Kredi Derecelendirme kuruluşlarının son raporlarına göre "Yatırım yapılabilir ülke" konumundan çıktık. Bazı değerlendirme kuruluşları, olumsuz değerlendirme yapmak yerine, değerlendirme yapmayı hepten bıraktılar. Yabancı yatırımcılar, ellerindeki malı, mülkü, hisseyi bırakıp gidiyorlar. Buna ABD Fed faizlerinin yükselmesi, yıl içinde 3er aylık yenilemelerle 25bp artışları eklenince, para dünyadan emilip ABD piyasasına yönlenecek.

Petrol varil fiyatı geçtiğimiz yıl içinde 100$'dan 35$'a indi, sonra 50-60$ bandında durdu. Bizim gibi petrolü olmayanlar için iyi. Kuzey Irak gazı, Israil gazı konuları henüz daha kağıt üstünde duruyor. Gerçekleşmesi en az 4-5 yıl ister.

Rus doğal gazında uzun süreli anlaşmalardan dolayı bir fiyat ucuzlaması beklentisi var. Alman sınırında Rus gazının fiyatı 1-MMBTU için 11$'dan 6$'a indi. ABD kayaçgazı miktarının artmesı ve Alman yenilenebilir enerji teşviklerinin bunda payı var. Petrol fiyatına bağlı olarak Rus doğal gazında indirim olması gerek. Bizim tarafta son tüketiciye ulaşan bir değişiklik yok.

Körfez sermayesi için çok ucuza alınacak yatırım imkanları ortaya çıktı. Özellikle Saudi, Katar ve diğer körfez ülkelerinin finans kuruluşları, özelleşen ve ucuzlayan enerji santrallerini satın almak için danışmanlar kullanmaya başladılar. FinansBank, Katar sermayesine satıldı. Enerji piyasamızda el değiştirmeler yakında bekleniyor.

Etkb ve Epdk, yeni elektrik üretim santrallerinin devreye girmesinde kolaylıklar göstermeye başladılar. Eskiden test deneme kontrol geçici kabul işlemleri ciddi ve uzun sürede yapılırken, şimdilerde çok çabuk yapılmaya başlandı. Yerli yakıt kullanacak olan Tufanbeyli, Bolu Göynük, Mihalıçcık, Soma, Çan, Konya, Afyon, Afşin, ve yeni ihaleye çıkacak Çayırhan-2, Trakya, Eskişehir Alpu, Konya, Afyon Dinar, Kırklareli termik santralleri hızla devreye girsin isteniyor. Yeni santrallerde refrakter bozulmaları, ekipman ve I&C sistem, senkron arıza duyumları geliyor.

Hamitabad 1200 MWe, ve Kırıkkale 840 MWe kombine çevrim santral inşaatları devam ediyor. Yakında her ikisi de biter, deneme çalışmaları başlar. Ancak bir sebepten Rus gazı bir şekilde kesilirse ne olur? Ciddi bir gaz tedarik riskimiz var.

Afsin Elbistan -A için, özelleştirmeyi alan gurup 4x344 MWe rehab, ve yeni 2x344Mwe üniteler için mühendislik çalışmasına başladı. Böyle büyük projeler için büyük finans paketi ve tecrübeli kadro istihdamı gerek.

Afşin Elbistan -A santralinin tek ünitesi yüksek ilave yakıt ile çalışıyor. B santralinin iki-ünitesi arızalı idi, biri yeni onarıldı devreye girdi, genel rehab hala bitmedi. Çalışan ünitelerin emreamadeliği istenen seviyede değil. Çöllolar, heyelan dolayisiyle hala kapalı. Kışlaköy kömür sahasından, çoğu kamyon taşımasıyla gelen yerli açık ocak kömür bu sistemi daha ne kadar götürecek? Afşin Elbistan'daki diğer yeni termik santral yatırımları için öylesine gelen çok, ortada ciddi yatırımcı yok. Herkes gelip bakıyor. Kore, Çin, Katar firmaları, meraklarından gelip geziyorlar ancak ortada net bir durum henüz yok. "Bank of China PBoC", eskisi kadar istekli değil. Kore, Japon, Katar, BAE finansman gurupları beklemede, durum değerlendirmesi yapıyorlar, yeni yatırımlar için aceleleri yok. Değeri çok düşmüş eski tesisleri satın almak için durum değerlendiriyorlar.

İskenderun körfezi, Biga yarımadası, Çatalağzı, Aliağa, Amasra bölgelerinde ithal kömür santral yatırım projeleri var. Bunlar nasıl finanse edilecek, nasıl inşaa edilecek, nasıl çalışacak, nasıl kömür bulacak, ciddi endişeler var. Paris iklim değişikliği COP21 toplantılarından sonra ciddi yaptırımlar gündeme gelebilir. COP-22 Marakesh Konferansı ve sonrası bilgilenme, konumlanma devam ediyor. Çevre ekipmanlarına, temiz kömür teknolojilerine yatırım gerekecek. Yakın gelecekte kömürden tamamen kaçış söz konusu olabilir.

Güneydoğu HES yatırımları bölgedeki olaylardan etkilendi. Güneydoğu'da yeni yatırımlar yok. Bölge enerji - elektrik emiyor, kullanıyor, fakat insanlarımız fatura parasını ödemiyor. Güvenlik için daha çok para harcamak yerine sorunları diyalog ile çözme imkanlarını araştırsak daha akılcı olacak, deriz.

Kurulu gücümüz 2016 yılı içinde 80GWe, peak Ağustos çekişimiz 44GWe oldu. Linyit üretimimiz 50+ milyon metrik ton, taş kömürü 2 milyon metrik ton, ithal kömür alımlarımız 30 milyon metrik ton olarak gerçekleşecek. Ortada artan bir elektrik üretim, yatırım, rehab faaliyeti görmüyoruz. Özelleştirme ile özel şirketlere geçen santrallerde yeni yatırım, çevre ekipmanları ESP- FGD rehab yatırımları hala yok, varsa bile çok az, hepsi 2018 sonrasında uzatılacak muafiyete sığınıyorlar.

Yekdem uygulaması yenilenebilir enerji piyasasına belli öğretiler getirdi. Şirketler ne yapacaklarını iyi öğrendiler, hidro, güneş, rüzgar yatırımları yoluna girdi. Birim elektrik üretim maliyetleri azalmaya başladı. Bunlar en sevindirici haberler, yerli imalat imkanları da artıyor. Güneş ihtisas bölgelerinin faaliyete geçmesi ile üç haneli GES kurulu güçlerine ulaşılabilir. Konya 1000 MWe Yeka çalışması umut veriyor.

2017 yılı içinde büyümemiz %3-4 tahmin ediliyor, iyimserler %4, kötümserler %3 diyor. Yılda %3-4 büyüme bizi kurtarmaz. Enerji yatırımlarının, büyüme oranından daha fazla oranda artması lazım. Mevcut ortamda bunları telaffuz etmek zor. Siyasilerin denetimsiz harcamalarını karşılayacak gelirleri bulmak kolay değil.

2017 içinde beraber cevaplamak zorunda olduğumuz sorular var. Enerji pazarların durumu ne halde? Belirgin bir toptan fiyat oluştumu? ETKB, EPIAŞ, EPDK yatırımcılara ve bankalara yeni yatırım için yeterli güveni vereceklermi? Kapasite fiyatlamaya ne zaman geçilecek? TEIAŞ 10 yıllık planları yeni bağlantıları için değişip EPDK'dan tarife izni aldımı? Hidro ve termik gaz için yeni ulusal planlar varmı, ulusal şebeke (grid) müsaitmi ? Ulusal şebekede son durum nedir, "n-1" için güvenlimi ? Hükümet programında net rakam, hedef göremedik.

Rüzgar ve güneş enerji üretimi artık ucuz, elektrik pazarına güvenle ve belki çok daha fazla yatırım olabilir. Bu yeni maliyeti son tüketici kaldırabilecekmi ?

Nükleer için yerli yakıt imkanı nedir, birden fazla ülkeden yakıt import imkanı bulundu mu? Kullanılmış yakıt nereye, ne maliyetle gidecek ? Cevaplar yoksa, nükleer işinden vaz geçme imkanı nedir ? Vazgeçmenin maliyeti nedir? İleriye dönük üretim ve tüketim tahminleri için en az maliyetli modeller ne zaman yapılacak?

COP21 Paris Anlaşmasından sonra termik santral maliyetleri ne olacak. Bu yerli kömür kullanacak termik santrallere proje finans nerden gelecek ? COP22 Marakesh sonrası için ne yapıyoruz??

Enerji stratejilerinin kritik hedefi ekonomik büyüme olurken, verimliliği artırmak, talep artışını azaltmak veya sabit tutmak gerek. Yapabilecekmiyiz? Nasıl olacak? Güney sınırımız ötesindeki sıcak çatışmalar sertleşti. Savaşta kazanan taraf olmaz. Savaştan kaçınmak istiyorsanız, her zaman savaşa hazır olmalısınız.
İş hayatı 2016 içinde zor geçti, 2017 daha zor geçecek. İşlerinizi yönetirken, yatırım hesabınızı kendi öngörülerinize uygun yapın.

Borçlanmayın, nakitte kalın, artan paranız varsa borçlandığınız para biriminden tasarruf edin, masraflarınızı azaltın, mevcut işletmenizi yürütün.
Reklam, mühendislik, fizibilite çalışmalarınıza devam edin.
Zor günler gelir geçer, merak etmeyin.



Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale "Ekonomik Çözüm" gazetesi için yazılmıştır.
http://www.ekonomik-cozum.com.tr/

Prinkipo, 27 Aralık 2016

Wednesday, December 14, 2016

Küresel Isınma üstüne Donald Trump Etkisi



Donald Trump, üç dönem Texas Valiliği yapmış Rick Perry (66)'yi yeni ABD Enerji Bakanı olarak seçti. Rick Perry, Texas A&M üniversitesi "Hayvan Bilimcisi" mezunu, hava kuvvetlerinde bir süre pilot olarak çalıştı. Bir süre babasının çiftliğinde ona yardım etti. Daha sonra politikaya atıldı, üç dönem Texas valiliği yaptı. 2012 ve 2016 ABD Başkanlık seçimlerinde ilk turda elendi. Rick Perry en son Kuzey Dakota'dan geçen 1200km uzunluğunda petrol boru hattı yatırınımı yapan yatırım kuruluşu "Energy Access Partners" yönetim kurulu üyesi idi. Kuzey Dakota (North Dakota PipeLine NDPL) boru hattı, kızılderili bölgesinden geçtiği için ABD çevrecilerinin karşı gösterilerine sahne olmuştu. Rick Perry, çevre konularına duyarsız, küresel ısınma ve iklim değişikliği konularına uzak bir politika izlemesiyle biliniyor.
Donald Trump danışmanları enerji bakanlığından, bakanlıkta küresel ısınma konusunda çalışan, konferanslara katılan, makale yazan elemanların listesini istediler. Bunların hepsi kesin işten ayrılacak.
Aslında seçim sonrası eski başkanın seçtiği hemen hemen tüm kamu görevlileri istifalarını verirler, tüm kadrolara yeni isimler atanır. ABD Enerji bakanlığı personeli tümden değişecek. Kömür ve diğer fosil yakıt, kayaç gazı kullanımı artacak, küresel ısınma artacak, ortam sıcaklığı artacak, buzullar eriyecek, deniz kıyıları, Hollanda, BanglaDesh, Venedik, sular altında kalacak.
Dışişleri için çok sayıda aday ile görüştü sonunda Exxon CEO'su "Rex Tillerson" üstünde karar kıldı. 1952 doğumlu "Rex Tillerson" (64) Texas üniversitesi inşaat bölümü mezunu. Hayatı Exxon şirketinde geçmiş. Putin ile son 20-yıldır danışıyor, Rusya'dan dostluk madalyası almış. Kuzey Irak'ta, Yemen'de ve Sibirya'da çalışmış. Bu bölgeleri iyi biliyor. Texas evinin yakınındaki KayaçGazı üretim tesislerine dava açmış, Kayaçgazına karşı değil, ama tesislerin evinin yakınında olmasına karşı, "arka bahçemde olmaz" (not in my backyard) diyor.
Bizde Istanbul Mecidiyeköy Kuştepe'de bir "Trump Tower" var, ancak buranın mülkiyeti Donald Trump'a ait değil. Donald Trump bu işmerkezi için lisans vermiş, yani proje ve bilgi satmış. "Royalty" (telif, yani bilgi kullanma ücreti) alıyor. Mülkiyeti üstünde bir payı yok.
Donald Trump, 20 Ocak 2017 günü törenle yemin ederek başkanlık görevini teslim aldıktan sonra iklim değişikliği, küresel ısınma konularında çok değişik gelişmeler olacak. OrtaDoğu bölgesinde de ABD Generallerinin şekillendirdiği yeni gelişmeler bekleniyor. Geçiş dönemi içinde şimdiden öngörü yapmak çok zor, ama pek kolay bir dönem olmayacağı kesin görünüyor.
---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale "Ekonomik Çözüm" gazetesi için yazılmıştır.
http://www.ekonomik-cozum.com.tr/

Prinkipo, 14 Aralık 2016

Friday, December 09, 2016

Dünyada Zafer Bayramı Geçit Törenleri


Zafer Bayramı Geçidi
Her ülkenin bir "Zafer Bayramı" vardır. Amerika'da 4 Temmuz, Fransa'da 14 Temmuz, Rusya'da 9 Mayıs, bizde 30 Ağustos. Bu günlerde ülkenin ordusu başkentte "Zafer Yürüyüşü" (Victory Parade) yapar. Eskiden sadece kendi ülkemizin "Zafer bayramını" görürdük. Ulusal TV tüm gün bayramı naklen verirdi. Çocukluğumda Hipodromdaki Zafer Bayramı törenlerine çok gitmişliğim vardır. Yeri göğü inleten sert asker postalı sesi, sert korkusuz bakışlı askerler, yukardan uçan uçaklar, helikopterler, tankların gürültüsü bu bayramların ortak özelliği idi.
Sonra internet ile tanıştık. Youtube.com hayatımıza girdi. Operaları tüm seyretmek imkanı başladı. Birçok görüntünün yabancı ülkelerdeki Zafer bayramlarını seyretmek imkanı ortaya çıktı. Youtube.com internet sayfasını açıp, tek tek zafer bayramlarını izliyorum. Hepsinde değişik hazırlıklar, görüntüler ortaya çıkıyor.
Fransızların "Yabancı Lejyonerlerı" üniforma üstüne giydikleri kahverengi önlük ve ağır yürüyüşleriyle farklılık yaratıyorlar. İngiliz kraliçesinin askerleri siyah büyük kürk şapkaları ve kırmızı kalın üniformaları ile sıcakta nasıl hareket ediyorlar, hep hayret ederim. Bu yüzden tören sırasında sıcaktan bayılan çok sayıda asker oluyor.
İtalyanların opera müziği zafer alayına giriyor. Süvarilerin metal göğüs zırhları parlıyor. Paramiliter güçler öne çıkıyor. İtalyanların "Bersaglieri" isimli koşan hızlı intikal eden piyade alayı ve onların yine koşan bandosu çok meşhur.
Almanlar çok özel birşey yapmıyorlar. Nato ordularının standart düzeninde yürüyorlar. Bizden fazla farklı değiller. Alman Prusya ordusunun yürüyüş nizamı, Alman askeri danışmanları ile GüneyAmerika'da Şili ordusuna 19. yüzyılda aktarılmış. Bugün Şili ordusunun zafer bayramı yürüyüşünde Weinmacht Almanya'sının kaz adımlarını görüyorsunuz.
Çin zafer bayramında özellikle kadın askerlerin kırmızı üniforma ile yaptıkları kusursuz yürüyüş inanılmaz. Erkek askerlerin zafer bayramı gösteri yürüyüşlerine alıştık, ama Çin kadın askerlerin kusursuz yürüyüşlerini mutlaka izlemek lazım, çok farklı. Çin zafer bayramına dost ülkelerin orduları misafir birlikler gönderiyorlar. Kuzey Kore kadın askerlerini kaz adımı yürüyüşleri aslında izleyiciyi sadece gülümsetiyor. Aynı kusursuz etki yok. Bir orduda erkek askerlerin düzenli yürümesi normal. Asıl çok sayıda kadın askerin düzenli ve disiplinli yürümesi etkileyici.
ABD 4 Temmuz törenleri sivil görüntü veriyor. Ortada sert bir askeri gösteri yok. Yerel sivil insanlar, itfaiye, polis, kamu kurumları daha çok ortada. Amerikalıların 2.Dünya Savaşı sonrası NewYork ve diğer büyük şehirlerde 1946 yılında yaptıkları Zafer törenleri çok etkileyici. Onları Siyah beyaz çekimlerde mutlaka izlemek lazım.
Katar, Saudi Arabistan, Mısır Arab ülkelerinde protokol önünde silahla koşu var. Hava çok sıcak, hafif askeri üniformalarıyla askerler birarada koşu yapıyorlar. İranlılar eskiden koşu yaparlardı, şimdilerde bu uygulama yok. İran daha çok sahip olduğu füzeleri, mekanik araç gereçleri merasim alanında göstermeyi yeğliyor.
Mısır silahlı kuvvetlerinin 6-Ekim 1981 günü zafer yürüyüşü sırasında yürüyüş birlikleri içindeki askerlerin protokol önünde birlikten kopup Başkan Enver Sedat'a suikast yaptıklarını unutmayalım. Sadece Mısır değil o gün tüm Arab askerleri kredibilitelerini kaybettiler.
İsrael askeri törenlerinde kadın askerlerin varlığı yine dikkati çekiyor. Sıcak havada askeri nizamda yürümek kolay değil. Akşam kapalı ortamda kutlamalar devam ediyor. Kadın askerleri etekleri diz altında ancak yaka açık. Askerler kadın erkek pop müzik konserleri veriyorlar, sahnede beraber halk şarkıları söylüyorlar. Zaten devamlı savaş durumunda teyakkuzda bulunan bir orduya sahipler.
Moskova 9 Mayıs Zafer bayramında Kızıl Meydandan dost ülkelerin askerleri geçiyorlar, ABD, İngiliz, Fransız, Kazakhstan, Azerbaycan, Türkmenistan. Burda yaklaşık herbiri 100 kişiden oluşan misafir dost askeri gurubun düzenini disiplinini beraber hareket etme kaabiliyetini kıyaslıyorsunuz.
Rus kadın askerlerin Kızıl meydandan geçişleri çok yeni başladı. Rus kadın askerlerin yürüyüş düzeni de çok etkileyici. Kadın askerlerin hepsi protokol tribünlerine gülümseyerek en güzel görüntülerini vererek yürüyorlar. Etekler diz üstünde, ayakta asker botları veya kısa topuklu ayakkabılar var. Elde silah yok.
Tüm askerler sert korkutucu bakışlarla protokol tribünlerine bakarlar. Rus insanı aslında genelde gülmez. Gülmek gülümsemek zayıflık olarak görülür. Moskova'da McDonalds dükkanında bile somurtkan satıcı personel ile karşılaşırsınız. Kızıl meydanda öyle değil. Kadın erkek tüm askerler protokol tribününe gülümsüyor. Açıklaması şöyle. Zafer bayramında Kızıl Meydandan geçmek, orda yürümek bir ayrıcalıktır. Bu yürüyüş için seçilmek büyük onurdur. Yürüyüş sırasında bu seçim için mutlu olmak ve bu mutluluğu gülümsiyerek göstermek gerekir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında 1941 Kızıl meydan yürüyüşünün filmleri çok ürkünç. Sibirya'dan Moskova'ya trenlerle taşınan doğu Sibirya askerleri meydanda yürüyüş yapıyorlar, arkasından aynı gün Moskova'ya yaklaşan Alman askerleri ile çarpışmak üzere cepheye gidiyorlar ve çoğu aynı gün cephede ölüyor. Stalingrad sonrası esir düşen 90bin Alman askerinin Moskova sokaklarından geçerek Sibirya'ya gönderilmeleri ayrı bir dikkat çekici görüntü. Sadece 6bin asker Almanya'ya geri dönebilmiş. Moskova 1945 zafer bayramı töreninde Zaferin en büyük isimlerinden Mareşal Zhukov'un beyaz at üstünde geçişi, ele geçirilen Alman bayraklarının yere atılışı, T34 savaş tanklarının zafer görüntüleri unutulur gibi değil.
Bu işin kıyas yeri herhalde 9 Mayıs Rusya Kızıl meydan yürüyüşü. Madem Rusya ile arayı düzeltiyoruz. Onların bu önemli bayramlarına biz de bir askeri merasim birliği gönderelim. Dost ülkelerin askeri birliklerini bizim Zafer bayramımıza davet edelim. Hem kendimizi gösterelim, hem de başkalarını görelim, izleyelim, kıyaslayalım. Bu coğrafyada yaşayabilmek için, çevremizi tanımak bilmek, güçlü ve etkin bir orduya sahip olmak şart.

---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale "Ekonomik Çözüm" gazetesi için yazılmıştır. http://www.ekonomik-cozum.com.tr/

Prinkipo, 09 Aralık 2016

Saturday, December 03, 2016

“La Bohéme”, Giacomo Puccini, Ankara Opera Sahnesinde




La Bohéme”, Giacomo Puccini, Ankara Opera Sahnesinde

Son yılların en güzel opera sahnelenmesine gelmişiz. Hep en sevdiğim sesler bir araya gelmiş. Ankara operasında 3 Aralık 2016 Cumartesi gecesi Premier (ilk sahneleme) yapıldı. Rodolfo karakterinde eşsiz tenor Murat Karahan, Mimi muhteşem güzel soprano Esin Talınlı, Marcello güçlü tecrübeli ses Eralp Kıyıcı, Müsetta harika güzel soprano Zerrin Karslı bir araya geldiler. 14 Aralık gecesi Mimi karakterinde Tuğba Dekak, Müsetta olarak Aslı Kıyıcı vardı. Kıyaslamak çok zor.

Zor beğenir yazarınız nasıl olduysa bu defa oynanan eseri çok beğendi. Özellikle yönetmenimiz sahnede az bulunur harika iş başarmış. Başkalarının çoğu kez yaptığı gibi saçma erotik çeşitlemelerle, süslü dekorlarla, pahalı kostümlerle işin kolayına kaçmamış. İngiltere'de yaşayan, İsviçreli Türk Yönetmen Aylin Bozok inanılmaz güzel yalın sade kolay izlenir sahneleme yapmış. Operada fazla olan detayları atmış. Birinci perdede yerde anahtar arama sahnesi yok, ikinci perdede askerler yok. Koronun sesi var, kendisi pek yok. Çocuk korosu daha ön plana çıkmış. Son perdede kılıç oyunu basitleşmiş hayali yapılıyor. İçkiler yok, kadehler yok. Cafe yok. Yalın basit kolay bir dekor, uyumlu basit abartısız aşağıya doğru özellikle beyazlanan kostüm tasarımları, anılar anlatımına götürdü. Orkestra şefi Alessandro Cedrone bize unutulmaz bir gece yaşattı.

İkinci perde Marcello- Müsetta ikilisinindi. Ayrı bir aşk hikayesi seslendirdiler. İkinci perde sonundaki çocuk korosu gerçek 8-12 yaş arası çocuklardan oluşmuş, sevimli, haşarı, yaramaz, harikaydılar. Çocuk şarkılarını operada mutlaka çocuklar söylemeli. Çocuk seslerin anneleri babaları salonu özellikle balkonu doldurmuşlardı. Gururla çocuklarını seyrettiler. Zaten her yer doluydu.

La Bohéme” Operasında Mimi (Esin Talınlı, Tuğba Dekak) ve Müsetta (Zerrin Karslı, sonra Aslı Kıyıcı) rollerini severim. Her iki akşam her iki süper soprano rollerinin hakkını tam verdiler. Şair Rodolfo (Murat Karahan), ressam Marcello (Eralp Kıyıcı), filozof Colline (Özgür Savaş Gençtürk, Mithat Karakelle), sahneyi dolduran güzel dengeli güçlü tecrübeli seslendirmeler yaptılar.

Schaunard (Emre Uluocak, Çağdaş Kocak), Benoit (Levent Akev), Alcindoro (Yiğitcan Tatlıoğlu), Parpignol (Burak Pektaş) kısa rollerde destek verdiler. Parpignol karakteri sahneyi süsledi, basit oyuncakçı karakterle ortamda sessiz rolde operanın başından sonuna kadar sahnede kalarak duygusal hoşluk yaptı.

Orkestra muhteşem, seslendirmeleri nerdeyse kusursuz. Şefimiz "Alessandro Cedrone" kontrollü, dengeli, harika, solistler birbirinden iyi, duygusal, güçlü. Sanatçılar sanki bizlere "Opera işte böyle sahnelenir, böyle oynanır, böyle seslendirilir", dediler. Aralık ayında 19-26 günleri tekrar oynanacak, sizler bilet bulabilirmisiniz bilemem? Benim internetten alınmış biletlerim var. Bu eser çok oynanır, çok konuşulur. Mutlaka festivallere gider.

LaBoheme operasının konusu ne? Madem çok istediniz 2-satırda onu da özetleyelim. Paris'te 19. yüzyılda bir güzel genç terzi kız ile fakir bir şairin bohem aşkı anlatılıyor. Hepsi bu. Kız sonunda parasızlıktan düzgün tedavi olamıyor, ince hastalıktan ölüyor. Şair acılar içinde hayata devam ediyor. Gerçek bir hikaye, önce roman, sonra tiyatro, en son operaya uygulanmış. Dünyanın en sevilen operalarından biri olmuş.

Ankara operası 1-Ekim gecesi Guiseppe Verdi'den LaTraviata operası ile sezona başladı. Arkasından Giacomo Puccini "La Boheme", Georges Bizet "Carmen", "Il Signor Bruschino", Johann Straus (2) eserleri "Çingene Baron (Der Zigeunerbaron)" ve Yarasa (Die Fledermaus)" geliyor. Bu yılın yeni eserleri 2017 ilkbaharında Jacques Ofenbach"Paris Hayatı", ve "Hoffman'ın Masalları" sahne alacak. Bale olarak "Hamlet" ve "Yevgeni Onyegin" tüm sezon devam edecek.


---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Bu makale "Odtü'lüler Bülteni" Opera sayfası için yazılmıştır.
Ankara, 15 Aralık 2016