Monday, August 31, 2015

Fazıl Say Bilkent Odeon konseri

Fazıl Say Bilkent Odeon konseri

30-Ağustos Bilkent Odeon Fazıl Say "Nazım Hikmet" oratoryosu konseri izleyici raporudur. Yakında oturduğumuz için, hanım ve ben yanımıza kazaklarımızı ve minderlerimizi alıp akşamüstü yürüyerek Odeon konser salonuna vardık. Merdivenlerde arkadaşlarımızla buluştuk, biletimizi gösterip içeri girdik, çok sayıda arkadaşla selamlaştık. Yerlerimize oturduk, 4,000 kişilik mekan tam doldu, Kılıçdaroğlu da geldi, ortalarda bir yere oturdu, çıkışta gazetecilere demeç verdi. Gözlerimiz başka siyasileri de aradı ama yoktular.

Konser 20:30 yerine 21:00'de başladı. 3-çocuk sesi, bir soprano, bir tenor, bir de Genco Erkal. Şef Naci Özgüç Bilkent orkestrasını yönetirken nerdeyse kendinden geçti. Koro mikrofonla güçlendirilmiş olarak dengeli performans verdi. Piyanosu orkestranın ortasına konumlandırılmış Fazıl Say nerdeyse ikinci bir şef gibi seslendirmeyi takip etti, arada solo geçti. Dramatik yerlerde piyanodan alışılmadık sesler üretti.

Başta ve sonda, çok sayıda mikrofonla güçlendirilmiş rock müzik benzeri çok dramatik yorumlar aldık. Nazım Hikmet şiirleri kesintisiz arka arkaya seslendirildi. İlk gençlik, hapisane yılları, Hiroshima, memleketim. 2004 doğumlu çocuk solistlerin seslendirmeleri kusursuzdu, eski tüfek Genco da yılların birikimini bizlere tekrar aktardı. Sol kolunda incilme olmuş, kolu sarılıydı. Odtü bahar şenliği Fazıl Say konserlerini programına almalı, derim. Daha çok klasik müzik ve opera dinlemeliyiz. Şenlik basit pop konserlerinden kurtulmalı, derim.

Konser kesintisiz 70-80 dakika sürdü, Saat 22:30 gibi konser bitti, keşke bir önceki gün de gelseydim, dedim, dedik. Çıkışta meydanda seyirci dağılımını bekledik, otopark çıkışı yavaş oldu, onca araba bir anda yola çıkınca trafik kitlendi. Odeon akustiği yukarı konan çok sayıda perde ve çok sayıda mikrofon ile düzelmiş, her yerden çok iyi ses alındı. Durumlar böyledir.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Ankara, 09/01/15

Wednesday, August 19, 2015

1939-1940 istanbul

1939-1940 yıllarındayız. İstanbul'da küçük Hadiye ilkokulu bitirmek üzeredir, Fatih Kıztaşı mahallesinde, rahmetli babadan kalma küçük evde otururlar. 1912-13 Balkan savaşları muhaciri Sarayevo'lu anne Fatma Müzeyyen hanım mahallenin gelinlik kızlarına elbise diker. Alt kat haneyi kiraya vermişlerdir. Az bir parayla çoğu sebze ağırlıklı yemeklerle karınlarını doyururlar. O yıllarda balık bol ve ucuzdur, fakir yemeğidir. Küçük Hadiye'nin okul önlüğü çok eskimiştir ama yenisini alacak paraları yoktur. Sepya fotoğraflarda siyah önlüklü arkadaşları arasında çok yıkanmaktan artık beyazlaşmış önlüğü ile çok kolay seçilir.

O günlerde İstanbul'da yabancı dilde eğitim yapan okullar bir ortak karar alırlar. Heryıl fakir ama çok çalışkan birkaç öğrenciyi parasız yatılı olarak alacaklardır. Bu durumu kimseye söylemeyeceklerdir. Her okul çevre ilkokullara yazı yazar, aday ismi ister, aday öğrencinin çok çalışkan aynı zamanda çok fakir olması şartı vardır.

Fransız kız mektep lisesinin talebine her ilkokuldan aday ismi verilir. Mayıs ayında okul seçimini yapar, Hadiye'yi seçer ve okuluna bildirirler. Sonra araya yaz ayı girer, eylül yaklaşır, okuldan bir ses çıkmaz. Hadiye merak eder, ilkokul öğretmenine sorar, öğretmen okul müdürüne sorar, müdür telefon açar, son durumu sorar.

Fransız kız mektep lisesinden cevap gelir. Evet seçimi yapmışlar, başta Hadiye'yi seçmişlerdir, ama o sıralarda tek parti döneminin önemli bir devlet kurumu müdür yardımcısının da ilkokulu bitirmiş bir küçük kızı vardır, kendilerine doğrudan bir talep iletilir. Yabancı dilde eğitim yapan lisenin devlet katları ile bürokrasi ile iyi ilişkiler içinde olması gerekir. Hadiye seçimini gözardı ederler.

Öğretmeni küçük Hadiye'ye durumu anlatır, başarılı insanların her zaman başarılı olacağını söyler, dünyanın sonu değildir. Hadiye olanları çabuk unutur, bu durum hayat boyu başına gelecek ne ilk ne son talihsizlik olur, mahallenin ortaokuluna yazılır, sonra Çapa ilköğretmen okuluna, daha sonra Ankara Gazi Terbiye türkçe-edebiyat braş öğretmenliğine girer, bitirir. Yaşına uygun hakim adayı genç bir beyle evlenir, üç oğlu, dört torunu, çok yeni bir torun kızı olur. Emekli olana kadar binlerce öğrenci yetiştirir. Yıllar öncesine bakınca insan sormadan edemiyor, acaba küçük Hadiye, O meşhur Fransız kız mektep lisesine girseydi, hayatı nasıl yönlenirdi? Çok iyi Fransızca öğrenirdi, okul bitince herhalde zengin biri ile evlenirdi, sonunda ev hanımı olurdu, Belki böylesi çok daha iyi oldu.

Fransız kız mektep lisesi bu uygulamayı çabuk durdurdu, çünkü istedikleri sonucu alamadılar, amacın dışına çıktılar, yoğun torpil baskısı altında kaldılar, başka yabancı dilde eğitim yaban okullar uygulamayı bir süre daha devam ettirdiler. Torpil geldiğinde ona uydular, olmadığında fakir çalışkan öğrencileri seçtiler aldılar, çalışkan öğrencilerin varlığı sınıfın eğitim kalitesini yukarı çekti.

Benim çocukluğumda parasız yatılı lise imtihanları vardı, bu imtihanlara girenler parasız yatılı okullara geçerlerdi, nedense milli eğitim bakanlığı üst bürokratlarının çocukları hep İstanbul'un gözde liselerini, kazanırlardı. Söylendiğine göre bu çocukların başına gönderilen mümeyyizler, onlara doğru cevapları dikte ettirirlermiş, imtihana giren diğer çocuklar bu durumu çok sonra arkadaş toplantılarında hep anlattılar.

Bilenler, 1980'lerde Ohio ünivesitesine Türkiye'den çok sayıda muhafazakar görüşlü burslu öğrenci geldiğini söylerdi. Burs programı pahalı üniversite masraflarını ödediği gibi, iyi de cep harçlığı verirmiş. Yabancı bazı üniversiteler, özellikle İngiliz ve Amerikan üniversiteleri, genç merkez bankası ve dpt memurlarının master programlarına çalışırdı. Yazdıkları tezler hep Türkiye konulu idi. Türkiye'nin mali- ekonomik detay bilgilerini akademik hayata taşıdılar, saklı gizli bilinmedik bilgi kalmadı. Gittiler yüksek eğitim yaptılar, da sonra ne oldu? Tezden başka, hangi akademik yayınları yazdılar, hangi bilimsel kitapları yayınladılar?

Türkiye'de çok iyi dünya çapında eğitim yapan üniversiteler var artık. Devlet ve özel vakıf üniversiteleri ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Bugün Avrupada çalışan işçilerimizin orda okuyan 2.-3. Kuşak çocukları İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı, bizim yabancı dille eğitim yapan okul mezunlarından çok daha iyi konuşuyorlar. Bugün artık lise parasız yatılı imtihanları yok. Yabancı dil öğrenmenin binbir yolu var. En iyisi o dilin konuşulduğu yerde bir dil okuluna gitmek. Ben İngilizceyi çok zor yoldan öğrendim, yabancı dil hazırlık eğitimi almadım. İngilizce eğitim yapan mühendislik fakültesini çok zor bitirdim. Staj için İngiltere'ye gitmem bana çok faydalı geldi. İngilizce öğrenmek, öğrendiğim İngilizceyi kaybetmemek, daha geliştirmek en büyük çabam oldu.

Bugün çoğu kolej mezunundan daha iyi yabancı dilde okuyor, üstelik yazabiliyorum. İlerde umarım İngilizce kitabım da yayına girecek, hala olumsuz "literary agent" cevapları geliyor, ama ingilizce makalelerimin yayınlanması bile benim için önemli bir başarı diyorum. Mesleki konferanslarda ingilizce sunumlar yapabiliyorum, toplantılara hala davetler alıyorum.

Geçtiğimiz yılbaşında Münih'te beş hafta Yoğun Almanca başlangıç dil eğitimi aldım, yirmi kişilik sınıfta diğer öğrencilerin yaşı 18-35 arasında idi. Yaşım ilerlediği için ezber çalışmam daha uzun daha zor geçti, ama çok sevdim. Almancayı öğrendikçe, ders sonrası yolda, markette kullandıkça, insanların tavrını, derdini tasasını sevincini daha iyi çözer oldum. Bana çok iyi geldi.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.



Prinkipo, 09/01/15

Göçmen kuşlar İstanbul'dan geçiyor


Yaz aylarında Büyükada (Prinkipo) mekanına yolunuz düşerse AyaYorgi tepesine çıkın. Denizden yaklaşık 200-metre yüksektedir. Adanın ortasında yer alan Lunapark (Birlik) meydanından bir dik yokuş çıkarsınız. Yokuşun uzunluğu aşağı meydandan AyaYorgi manastırı kapısına kadar 970-metredir.

Taş döşeli Arnavut kaldırımdan yürümenin belirli bir usulü (ritüeli) vardır. Arkanıza bakmayacaksınız, konuşmayacaksınız, sizi yaratana dua edeceksiniz, çocuklarınız, aileniz, milletiniz için iyi dilekler dileyeceksiniz. Kesinti vermeden, bir yerde dinlenmeden, mola vermeden ağır bir tempoda 20-25 dakika içinde yukarı çıkacaksınız. Sonra manastır içinde mum dikersiniz, elinizi açar istediğiniz gibi dua edersiniz, dışardaki kafede çay içersiniz, hatta yemek yersiniz, manzara seyredersiniz. Dileklerinizin hepsi zaman içinde gerçekleşir.

Ağustos ayı son yarısında ve devam eden Eylül içinde, boğaz yönüne Rumeli Kavağı tarafına bakın. Gün içinde zaman zaman ufukta bir kara nokta belirir, yavaş yavaş size yaklaşır, bunlar göçmen kuşlardır. AyaYorgi tepesinden önceki Hristos tepesine konarlar. 1-2 saat nefes alırlar, avlanırlar, beslenirler, dinlenirler. Avrupa'dan gelmişlerdir, Romanya, Bulgaristan kıyı çizgisini takip ederler, kuzey Trakya kıyısından, Kilyos, Rumeli Feneri, sonra Anadolu feneri, Boğaz, Kadıköy, Moda derken Büyükada'ya varırlar. Gece gelmişlerse sabahı beklerler, Hristos tepesi eteklerinde göçnen kuşların gaga seslerini duyarsınız. Sabah binlercesi havalanır, Yalova, Orta Anadolu, İskenderun Samandağ, Süveyş kanalı, Nil vadisi boyunca uçarlar, Afrikanın güneyine dağılırlar.

Daha sonra Nisan Mayıs ayları gelir, aynı rota üstünden Avrupa'ya dönerler. Milyonlarca yıldır yaptıkları uçuştur. Leylekler, flamingolar, başka göçmen kuşlar. Toplam sayıları 5-milyon civarında tahmin ediliyorlar. Bu yıl ilk defa 26 Ağustos öğle vakti onları AyaYorgi tepesinden izledim. Hergün öğle vakti geçiyorlar. Sıcak hava onlara planör imkanı veriyor, fazla kanat çırpmadan, fazla enerji harcamadan, çok yükseklerden uzun mesafeler geçiyorlar.

Tabiat onlara genetik bir rota vermiş, onu takip ediyorlar, değişmesine imkan yok. Bu rota tam İstanbul yeni hava limanı üstünden geçiyor. Biz istedik diye, kuşlar göç rotalarını mı değiştirecekler? Gürültü yapıp göçmen kuşları rota dışına kaçıracakmıyız? Olacak iş mi?

***
İstanbul'da Avrupa yakasına, Karadeniz kıyısında Yeniköy ile Akpınar köyleri arasındaki alana, yeni havalimanı yapılacak. Yıllık 150 milyon yolcu kapasiteli ve birbirinden bağımsız altı pisti olacak.

Burda eskiden boş terk edilmiş çok sayıda taş ocağı çukuru vardı. Şimdi bu çukurlar hızla dolduruluyor, çok sayıda kazık çakılıyor. Bu genişlikte müsait başka yer yakın İstanbul çevresinde yoktu. Başta iyi bir seçim olarak görünüyordu.

İstanbul'a yapılacak üçüncü havalimanı inşaatı için Cumhuriyet tarihinin en büyük ihalesi 2013 yılında yapıldı. Kıyasıya çekişmenin yaşandığı ihalede en yüksek teklifi 22 milyar 152 milyon Euro ile Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon Ortak Girişim Grubu verdi. Yıllık 150 milyon yolcu kapasitesi beklenen yeni 3. İstanbul havalimanı altı adet pist ile 2019 yılında tam işletmeye açılacak.

Şimdi inşaat hafriyatı devam ediyor. Yeni Boğaz köprüsü ve bağlantı yollar yapılıyor, İstanbul'un yeni ve daha büyük bir havalimanına ihtiyacı var-dı. Bütün bunlar, büyük ağaç ve orman kıyımı karşılığında gerçekleşiyor. Büyük ağaç kıyımı, yeniden ağaç dikilmesi ve yeşil çevre düzenlemesi ile belki bir miktar giderilecek.

Herşey iyi hoş ancak buzul çağından beri aynı rotayı kullanan göçmen kuşları ne yapacaksınız? Göçmen kuşlar dünyanın heryerinde havalimanlarının, uçakların korkulu rüyası olmuşlar. Pilot kabini camına çarpanlar, türbin içine girenler, kanatlara zarar verenler, bütün bunlar yaşanmış. Uçaklar zarar görmüş, tehlikeli kazalar atlatılmış, hatta yaşanmış. HavaLimanı işletmeye açıldıktan sonra kontrol kulesinin göçmen kuşlara karşı devamlı teyakkuzda olması gerekecek. Yılın bazı aylarında havalimanını uzun süreli kapatmak gerekebilir.

Proje ile ilgili açıklanan ÇED Raporu’nda, projenin çoğunluğunun mevcut ormanın üzerinde inşa edilecek olması nedeniyle bu bölgedeki ekolojik sisteme zarar verileceği endişesi gündeme getirildi. İnşaat bögesindeki kurutulacak göl alanlarının sulak alan olma özelliklerini yitirecek olmaları da eleştirilen konuların başında geldi.

Atatürk Havalimanının alternatifi aslında Silivri'de idi. (DLH) yıllar öncesinden burası için çalışmalarını yapıp tamamlamış, arazisini ayırmış, günü gelince devreye almak üzere beklemeye başlamıştı. Atatürk Havalimanında kapasite artırmak için yapılması gereken bazı işlemler vardı, öncelikle onlar yapılmalıydı.

Uluslararası bir sivil havacılık terminalinde olmaması gereken Kargo terminali Atatürk’ten Çorlu Havaalanına alınmalıydı. Hava Kuvvetlerine ait iglolar, Lojmanlar, Hava Harp Okulu da dahil tamamı boşaltılıp onlar için başka bir terminal planlanmalıydı. Florya yolu Aç – Kapa yöntemiyle toprak altına alınıp Atatürk Havalimanı Florya tarafına doğru genişletilmeliydi. Sivil hava trafiğini sağlayan özel jetlerin hangarları Çorlu'ya taşınmalıydı. Özel jet trafiğinin Atatürk HavaLimanını meşgul etmemesi sağlanmalıydı. Ayamama deresinin sağa sola dağıtılması gerekirdi.

Uzmanların tavsiyesi, kuş göçleri zaman aralığında mümkün olduğunca burayı fazla kullanmayın. Sabiha Gökçen hava limanını tercih edin. Daha şimdiden bu konuda çeşitli önlemler alınmaya başlandı. Qatar ve Jordan Airlines, Sabiha Gökçen havalimanına geldiler. Atatürk havalimanını kullanmıyorlar. Kuş kazalarından canı çok yanan Lufthansa, Sabiha Gökçen'i devamlı kullanmayı planlıyor. Ucuz sefer yapan uçak firmaları AnadoluJet, EasyJet, Pegasus, SunExpress, Bora Airlines, German Wings, Germania, Corendon Airlines zaten baştan beri burdalar.

Yatırımcılar göçmen kuş göçü risklerini gördüler. Kuş göçleri konularında ciddi yayınları olan bilimadamları ile - kuşbilimcilerle çalışmaya başladılar. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği'nin (IATA) kontrol ve güvenlik kapsamında ciddi denetimine tabi olacağız. Göçmen kuşlar, her yıl nisan-mayıs ve ağustos-eylül aylarında yeni havalimanı uçuş pisti yakınlarından geçiyorlar. Seçilen mekan, kuş göçleri yüzünden çok riskli. Yeni havalimanı bir şekilde yetersiz kalırsa, Sabiha Gökçen ve Çorlu havalimanlarının genişletilmesi- büyütülmesi gündeme gelebilir.

Tabiat inat kabul etmiyor. Tabiat kanunlarına, insan kanunları ile karşı çıkamazsınız. Tabiat bildiğini okur. Şimdi hepsini bizler bir kez daha yaşayarak öğreneceğiz.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 09/22/15