Wednesday, August 19, 2015

1939-1940 istanbul

1939-1940 yıllarındayız. İstanbul'da küçük Hadiye ilkokulu bitirmek üzeredir, Fatih Kıztaşı mahallesinde, rahmetli babadan kalma küçük evde otururlar. 1912-13 Balkan savaşları muhaciri Sarayevo'lu anne Fatma Müzeyyen hanım mahallenin gelinlik kızlarına elbise diker. Alt kat haneyi kiraya vermişlerdir. Az bir parayla çoğu sebze ağırlıklı yemeklerle karınlarını doyururlar. O yıllarda balık bol ve ucuzdur, fakir yemeğidir. Küçük Hadiye'nin okul önlüğü çok eskimiştir ama yenisini alacak paraları yoktur. Sepya fotoğraflarda siyah önlüklü arkadaşları arasında çok yıkanmaktan artık beyazlaşmış önlüğü ile çok kolay seçilir.

O günlerde İstanbul'da yabancı dilde eğitim yapan okullar bir ortak karar alırlar. Heryıl fakir ama çok çalışkan birkaç öğrenciyi parasız yatılı olarak alacaklardır. Bu durumu kimseye söylemeyeceklerdir. Her okul çevre ilkokullara yazı yazar, aday ismi ister, aday öğrencinin çok çalışkan aynı zamanda çok fakir olması şartı vardır.

Fransız kız mektep lisesinin talebine her ilkokuldan aday ismi verilir. Mayıs ayında okul seçimini yapar, Hadiye'yi seçer ve okuluna bildirirler. Sonra araya yaz ayı girer, eylül yaklaşır, okuldan bir ses çıkmaz. Hadiye merak eder, ilkokul öğretmenine sorar, öğretmen okul müdürüne sorar, müdür telefon açar, son durumu sorar.

Fransız kız mektep lisesinden cevap gelir. Evet seçimi yapmışlar, başta Hadiye'yi seçmişlerdir, ama o sıralarda tek parti döneminin önemli bir devlet kurumu müdür yardımcısının da ilkokulu bitirmiş bir küçük kızı vardır, kendilerine doğrudan bir talep iletilir. Yabancı dilde eğitim yapan lisenin devlet katları ile bürokrasi ile iyi ilişkiler içinde olması gerekir. Hadiye seçimini gözardı ederler.

Öğretmeni küçük Hadiye'ye durumu anlatır, başarılı insanların her zaman başarılı olacağını söyler, dünyanın sonu değildir. Hadiye olanları çabuk unutur, bu durum hayat boyu başına gelecek ne ilk ne son talihsizlik olur, mahallenin ortaokuluna yazılır, sonra Çapa ilköğretmen okuluna, daha sonra Ankara Gazi Terbiye türkçe-edebiyat braş öğretmenliğine girer, bitirir. Yaşına uygun hakim adayı genç bir beyle evlenir, üç oğlu, dört torunu, çok yeni bir torun kızı olur. Emekli olana kadar binlerce öğrenci yetiştirir. Yıllar öncesine bakınca insan sormadan edemiyor, acaba küçük Hadiye, O meşhur Fransız kız mektep lisesine girseydi, hayatı nasıl yönlenirdi? Çok iyi Fransızca öğrenirdi, okul bitince herhalde zengin biri ile evlenirdi, sonunda ev hanımı olurdu, Belki böylesi çok daha iyi oldu.

Fransız kız mektep lisesi bu uygulamayı çabuk durdurdu, çünkü istedikleri sonucu alamadılar, amacın dışına çıktılar, yoğun torpil baskısı altında kaldılar, başka yabancı dilde eğitim yaban okullar uygulamayı bir süre daha devam ettirdiler. Torpil geldiğinde ona uydular, olmadığında fakir çalışkan öğrencileri seçtiler aldılar, çalışkan öğrencilerin varlığı sınıfın eğitim kalitesini yukarı çekti.

Benim çocukluğumda parasız yatılı lise imtihanları vardı, bu imtihanlara girenler parasız yatılı okullara geçerlerdi, nedense milli eğitim bakanlığı üst bürokratlarının çocukları hep İstanbul'un gözde liselerini, kazanırlardı. Söylendiğine göre bu çocukların başına gönderilen mümeyyizler, onlara doğru cevapları dikte ettirirlermiş, imtihana giren diğer çocuklar bu durumu çok sonra arkadaş toplantılarında hep anlattılar.

Bilenler, 1980'lerde Ohio ünivesitesine Türkiye'den çok sayıda muhafazakar görüşlü burslu öğrenci geldiğini söylerdi. Burs programı pahalı üniversite masraflarını ödediği gibi, iyi de cep harçlığı verirmiş. Yabancı bazı üniversiteler, özellikle İngiliz ve Amerikan üniversiteleri, genç merkez bankası ve dpt memurlarının master programlarına çalışırdı. Yazdıkları tezler hep Türkiye konulu idi. Türkiye'nin mali- ekonomik detay bilgilerini akademik hayata taşıdılar, saklı gizli bilinmedik bilgi kalmadı. Gittiler yüksek eğitim yaptılar, da sonra ne oldu? Tezden başka, hangi akademik yayınları yazdılar, hangi bilimsel kitapları yayınladılar?

Türkiye'de çok iyi dünya çapında eğitim yapan üniversiteler var artık. Devlet ve özel vakıf üniversiteleri ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Bugün Avrupada çalışan işçilerimizin orda okuyan 2.-3. Kuşak çocukları İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı, bizim yabancı dille eğitim yapan okul mezunlarından çok daha iyi konuşuyorlar. Bugün artık lise parasız yatılı imtihanları yok. Yabancı dil öğrenmenin binbir yolu var. En iyisi o dilin konuşulduğu yerde bir dil okuluna gitmek. Ben İngilizceyi çok zor yoldan öğrendim, yabancı dil hazırlık eğitimi almadım. İngilizce eğitim yapan mühendislik fakültesini çok zor bitirdim. Staj için İngiltere'ye gitmem bana çok faydalı geldi. İngilizce öğrenmek, öğrendiğim İngilizceyi kaybetmemek, daha geliştirmek en büyük çabam oldu.

Bugün çoğu kolej mezunundan daha iyi yabancı dilde okuyor, üstelik yazabiliyorum. İlerde umarım İngilizce kitabım da yayına girecek, hala olumsuz "literary agent" cevapları geliyor, ama ingilizce makalelerimin yayınlanması bile benim için önemli bir başarı diyorum. Mesleki konferanslarda ingilizce sunumlar yapabiliyorum, toplantılara hala davetler alıyorum.

Geçtiğimiz yılbaşında Münih'te beş hafta Yoğun Almanca başlangıç dil eğitimi aldım, yirmi kişilik sınıfta diğer öğrencilerin yaşı 18-35 arasında idi. Yaşım ilerlediği için ezber çalışmam daha uzun daha zor geçti, ama çok sevdim. Almancayı öğrendikçe, ders sonrası yolda, markette kullandıkça, insanların tavrını, derdini tasasını sevincini daha iyi çözer oldum. Bana çok iyi geldi.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.



Prinkipo, 09/01/15

No comments: