1939-1940
yıllarındayız. İstanbul'da küçük Hadiye ilkokulu bitirmek
üzeredir, Fatih Kıztaşı mahallesinde, rahmetli babadan kalma
küçük evde otururlar. 1912-13 Balkan savaşları muhaciri
Sarayevo'lu anne Fatma Müzeyyen hanım mahallenin gelinlik kızlarına
elbise diker. Alt kat haneyi kiraya vermişlerdir. Az bir parayla
çoğu sebze ağırlıklı yemeklerle karınlarını doyururlar. O
yıllarda balık bol ve ucuzdur, fakir yemeğidir. Küçük
Hadiye'nin okul önlüğü çok eskimiştir ama yenisini alacak
paraları yoktur. Sepya fotoğraflarda siyah önlüklü arkadaşları
arasında çok yıkanmaktan artık beyazlaşmış önlüğü ile çok
kolay seçilir.
O
günlerde İstanbul'da yabancı dilde eğitim yapan okullar bir ortak
karar alırlar. Heryıl fakir ama çok çalışkan birkaç öğrenciyi
parasız yatılı olarak alacaklardır. Bu durumu kimseye
söylemeyeceklerdir. Her okul çevre ilkokullara yazı yazar, aday
ismi ister, aday öğrencinin çok çalışkan aynı zamanda çok
fakir olması şartı vardır.
Fransız
kız mektep lisesinin talebine her ilkokuldan aday ismi verilir.
Mayıs ayında okul seçimini yapar, Hadiye'yi seçer ve okuluna
bildirirler. Sonra araya yaz ayı girer, eylül yaklaşır, okuldan
bir ses çıkmaz. Hadiye merak eder, ilkokul öğretmenine sorar,
öğretmen okul müdürüne sorar, müdür telefon açar, son durumu
sorar.
Fransız
kız mektep lisesinden cevap gelir. Evet seçimi yapmışlar, başta
Hadiye'yi seçmişlerdir, ama o sıralarda tek parti döneminin
önemli bir devlet kurumu müdür yardımcısının da ilkokulu
bitirmiş bir küçük kızı vardır, kendilerine doğrudan bir
talep iletilir. Yabancı dilde eğitim yapan lisenin devlet katları
ile bürokrasi ile iyi ilişkiler içinde olması gerekir. Hadiye
seçimini gözardı ederler.
Öğretmeni
küçük Hadiye'ye durumu anlatır, başarılı insanların her zaman
başarılı olacağını söyler, dünyanın sonu değildir. Hadiye
olanları çabuk unutur, bu durum hayat boyu başına gelecek ne ilk
ne son talihsizlik olur, mahallenin ortaokuluna yazılır, sonra Çapa
ilköğretmen okuluna, daha sonra Ankara Gazi Terbiye
türkçe-edebiyat braş öğretmenliğine girer, bitirir. Yaşına
uygun hakim adayı genç bir beyle evlenir, üç oğlu, dört torunu,
çok yeni bir torun kızı olur. Emekli olana kadar binlerce öğrenci
yetiştirir. Yıllar öncesine bakınca insan sormadan edemiyor,
acaba küçük Hadiye, O meşhur Fransız kız mektep lisesine
girseydi, hayatı nasıl yönlenirdi? Çok iyi Fransızca öğrenirdi,
okul bitince herhalde zengin biri ile evlenirdi, sonunda ev hanımı
olurdu, Belki böylesi çok daha iyi oldu.
Fransız
kız mektep lisesi bu uygulamayı çabuk durdurdu, çünkü
istedikleri sonucu alamadılar, amacın dışına çıktılar, yoğun
torpil baskısı altında kaldılar, başka yabancı dilde eğitim
yaban okullar uygulamayı bir süre daha devam ettirdiler. Torpil
geldiğinde ona uydular, olmadığında fakir çalışkan öğrencileri
seçtiler aldılar, çalışkan öğrencilerin varlığı sınıfın
eğitim kalitesini yukarı çekti.
Benim
çocukluğumda parasız yatılı lise imtihanları vardı, bu
imtihanlara girenler parasız yatılı okullara geçerlerdi, nedense
milli eğitim bakanlığı üst bürokratlarının çocukları hep
İstanbul'un gözde liselerini, kazanırlardı. Söylendiğine göre
bu çocukların başına gönderilen mümeyyizler, onlara doğru
cevapları dikte ettirirlermiş, imtihana giren diğer çocuklar bu
durumu çok sonra arkadaş toplantılarında hep anlattılar.
Bilenler,
1980'lerde Ohio ünivesitesine Türkiye'den çok sayıda muhafazakar
görüşlü burslu öğrenci geldiğini söylerdi. Burs programı
pahalı üniversite masraflarını ödediği gibi, iyi de cep
harçlığı verirmiş. Yabancı bazı üniversiteler, özellikle
İngiliz ve Amerikan üniversiteleri, genç merkez bankası ve dpt
memurlarının master programlarına çalışırdı. Yazdıkları
tezler hep Türkiye konulu idi. Türkiye'nin mali- ekonomik detay
bilgilerini akademik hayata taşıdılar, saklı gizli bilinmedik
bilgi kalmadı. Gittiler yüksek eğitim yaptılar, da sonra ne oldu?
Tezden başka, hangi akademik yayınları yazdılar, hangi bilimsel
kitapları yayınladılar?
Türkiye'de
çok iyi dünya çapında eğitim yapan üniversiteler var artık.
Devlet ve özel vakıf üniversiteleri ayrı ayrı değerlendirmek
lazım. Bugün Avrupada çalışan işçilerimizin orda okuyan 2.-3.
Kuşak çocukları İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı, bizim
yabancı dille eğitim yapan okul mezunlarından çok daha iyi
konuşuyorlar. Bugün artık lise parasız yatılı imtihanları yok.
Yabancı dil öğrenmenin binbir yolu var. En iyisi o dilin
konuşulduğu yerde bir dil okuluna gitmek. Ben İngilizceyi çok zor
yoldan öğrendim, yabancı dil hazırlık eğitimi almadım.
İngilizce eğitim yapan mühendislik fakültesini çok zor bitirdim.
Staj için İngiltere'ye gitmem bana çok faydalı geldi. İngilizce
öğrenmek, öğrendiğim İngilizceyi kaybetmemek, daha geliştirmek
en büyük çabam oldu.
Bugün
çoğu kolej mezunundan daha iyi yabancı dilde okuyor, üstelik
yazabiliyorum. İlerde umarım İngilizce kitabım da yayına
girecek, hala olumsuz "literary agent" cevapları geliyor,
ama ingilizce makalelerimin yayınlanması bile benim için önemli
bir başarı diyorum. Mesleki konferanslarda ingilizce sunumlar
yapabiliyorum, toplantılara hala davetler alıyorum.
Geçtiğimiz
yılbaşında Münih'te beş hafta Yoğun Almanca başlangıç dil
eğitimi aldım, yirmi kişilik sınıfta diğer öğrencilerin yaşı
18-35 arasında idi. Yaşım ilerlediği için ezber çalışmam daha
uzun daha zor geçti, ama çok sevdim. Almancayı öğrendikçe, ders
sonrası yolda, markette kullandıkça, insanların tavrını,
derdini tasasını sevincini daha iyi çözer oldum. Bana çok iyi
geldi.
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Prinkipo,
09/01/15
No comments:
Post a Comment