Saturday, October 31, 2015

İstanbul Süreyya Operasında Külkedisi

Özgün ismi: La Cenerentola, ossia La bontà in trionfo
Müzik: Gioacchino Rossini
Libretto: Jacopo Ferretti
Galası: 25 Ocak, 1817
İlk gösterim yeri: Teatro Valle, Roma

Oyuncular:
Angelina (Külkedisi): Aylin Ateş, Özge Belen, Nesrin Gönüldağ
Prens Ramiro: tenor, Caner Akın, Ahmet Baykara
Dandini, Prensin oda uşağı . coloratura bariton, Kevork Tavityan, Caner Akgün
Don Magnifico, Külkedisi'nin üvey babası, basso buffo, Işık Belen, Ali İhsan Onat
Alidoro, filezof ve Prens'in eski lalası, bas, Kenan Dağaşan,
Clorinda, Don Magnifico'nin büyük kızı,soprano, Sevim Z. Tek, Dilruba B. Akgün,
Tisbe, Don Magnifico'nin küçük kızı, mezzo-soprano, Deniz Likos, Elif Tekışık
Prens Ramiro'nun sarayındaki görevliler, tenorlar, baslar

İstanbul'da 22-23-24 Ekim günleri Süreyya operasında idim. Muhteşem Bir "Yekta Kara" sahnelenmesi izledik. Sahneleme Yönetmeni Yekta Kara, 22-Ekim gecesi eseri salonda seyirciler arasında bulunuyordu. Orkestra şefi Alessandro Cedrone, vatandaşı Rossini için orkestrayı kusursuz yönetti. Alkışlar için en sonda sahneye geldiğinde eserin Süreyya operasındaki güzel sahnelelenme performansı için memnuniyeti yüzünden belli oluyordu.

Yekta Kara, Modern "pop art" dekorları içinde operayı günümüze uygulamış. Sahnede ev temizliği yapan külkedisi, elektrik süpürgesi, elektrikli ütü kullanıyor, erkek karakterler elektronik gitar çalıyorlar, sert görüntülerde deri ceketler giyiyorlar. Elvis Presley dans figürleri ortaya çıkıyor. Üvey kızkardeşler tiyatral harikalar yaratıyor. Tüm karakterler yerli yerine oturmuş, sanatçılar muhteşem oynuyorlar, sahnede inen beyaz perdeden bazan olayı anlatan çizgi film geçiyor.

Opera 2-perde, toplam 160 dakika. Opera öncesi, karşı kaldırımdaki muhallebicide pilavli tavuk ayran, opera bitiminde yine aynı yerde sıcak salep istiyorsunuz. Bina arkasında 4-katlı otoparkta araba park imkanı mevcut. Süreyya opera mekanı küçük, sıcak, koltuklar rahat, görüş açısı iyi, akustik mükemmel.

Başrol Angelina (külkedisi) için koloratura mezzo-soprano/ koloratura kontralto ses lazım. Bu sese sahip nadir sanatçılar günümüzde öncelikle Joyce DiDonato, ve Elina Garanca, Jennifer Larmore, başrolü kapıyorlar. Bu sezon Houston, Milano LaScala ve Munich operalarında klasik düzende "La Cenerentola" sahneleniyor.


Süreyya operasında 24- erkek korist, koyu renk takım elbiseler, siyah şapkalar, bond iş çantaları, şemsiyeler, şarap mahzeninde önlüklerle esere büyük renk katıyorlar. Ana karakterlerin tiyatral oyunları, seslerine zenginlik ekliyor.

Külkedisi (tam İtalyanca adı ile La Cenerentola, ossia La bontà in trionfo yani Külkedisi veya Güzelliğin Galip Gelmesi) Gioacchino Rossini tarafından bestelenmiş iki perdelik opera veya dramma giocosodir. Eserin librettosu, Fransız yazar Charles Perrault tarafından yazılmış Külkedisi masalından uyarlanarak Jacopo Ferretti yazılmış. Operanın hazırlandığı sıralarda tiyatrolarda özel efekler çok sınırlı olduğu için, orijinal masalda bulunan fantazi peri sihirlerinden arındırılmış ve daha gerçekçi olarak sunulmuş. Eserin prömiyeri 25 Ocak 1817'de Roma "Teatro Valle"de verilmiş.

Rossini Külkedisi adlı operasını hazırladığı zaman 25 yaşındaydı ve bir yıl önce bestelediği Sevil Berberi adlı operası ile çok ün kazanmış. Çok hızlı besteciliği ile tanınan Rossini Külkedisi operasının bestesini 3 hafta içinde tamamlamış. Bu kadar hızlı bestelemek için, daha önce hazırladığı "La gazzetta" adlı eserinin uvertürünü ve "Sevil Berberi"nde bulunan bir aryanın parçalarını da bu yeni eserinde kullanmış.

Zaman: 18inci yüzyıl sonları – 19uncu yüzyıl başları. Mekân: İtalya, Bu opera eseri için Külkedisi masalı içeriği daha gerçekleştirilmiş. Masaldaki kötü üvey anne yerine Don Magnifico adıyla bir üvey baba var. Masalda Külkedisi'ne devaml olarak sihirleri ile yardım eden iyi peri yerine Alidoro adlı bir filezof ve valiaht prensin lalası bulunmaktadır. Külkedisi'nin bulunması, sonunda masaldaki gibi balodan kaçarken ayağından düşürmüş olduğu kristal camdan ayakkabı tekinin tüm genç kızlara sınanması ile değil, taşıdığı bir çifte bilezik ile gerçekleşir.

Süreyya operasında 24-Ekim cumartesi saat 16:00'da parter kapıları kapandı. Orkestra mükemmel bir uyumla üvertür müziğine başladı, sonra birden salon arka kapısı açıldı, içeriye bir turist otobüsünden kapı önünde boşalan kadın - erkek yaşlı Alman turistler girdi. Hızla boş koltukları doldurdular, "neler oluyor, bu gürültü ne, bu ne biçim iş, şşşt" sesleri arasında üvertür müziği süresinde yerlerine oturdular. Bu işi biz Münih, Paris, veya Royal Opera'da yapsak herhalde bizi sağ komazlar.

Bitmedi, bizden de neler oldu, neler. Cumartesi 16:00 seansına torunları ile gelen büyükanneler, büyükbabalar torunlarına sonsuz hoşgörü içindeler. Torunlar bağrış çığrış içinde koltukların üstüne çıktılar, kimse onları uyarmadı, koltuklar kırılsa da hepimiz rahat etsek, diye geçirdim içimden.

Oyunun başında Don Magnifico karakteri kızı Tisbe'ye yastık fırlatıyor. Cumartesi günü yastık hedefini şaştı orkestra çukuruna düştü. Oyun yastık olmadan devam etti, biz seyirciler olayı unuttuk. Opera bitti, Don Magnifico alkışlar için sahneye gelince, orkestra çukurundan yastık fırlatılarak kendisine iade edildi, hepimiz çok güldük. Yine Don Magnifico ikinci perdede Külkedisine şömine demiri ile gereksiz sert bir hareket yapıyor, sahnede böyle tehlikeli abartılı hareketlerden sakınmak lazım.

Yekta Kara, opera kitapçığında bu opera ile ilgili şöyle yazıyor.
"Külkedisi operası, harika bir komedi ile romantik aşk hikayesinin benzersiz bir karışımı, ilk 25 Ocak 1817'de Roma'da sahnelenmiş, oradan bütün dünyaya yayılmış. Biz tam 197 yıl sonra ilk kez siz seyircilerimiz ile buluşturuyoruz, "külkedisi"ni. Rossini gibi bir deha 3-haftada bestelemiş koca operayı, biz aylardır çalışıyoruz. Solistler, rejisör ve orkestra için büyük güçlükler içeren operanın ülkemizde sahnelenmesi, belki zorluklar nedeniyle gecikmiş bu kadar. Umuyoruz, oyunumuzu seveceksiniz, opera sanatına da yaşama da farklı gözlerle bakacak, "iyiliğin zaferi"ne olan inancınızı hiç yitirmeyeceksiniz."

İstanbul Süreyya Operasında 11-12 Aralık günleri "Aşk iksiri" var, kaçmaz.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

http://www.dobgm.gov.tr
Ref. Wikipedia.


Ankara, 11/01/15

Wednesday, October 14, 2015

ABD için en önemli tehdit nedir?



"ABD için bugün en önemli tehdit nedir?"

CNN tarafından 13 Ekim akşamı LasVegas stüdyolarında düzenlenen "Debate" (münazara- tartışma) programında Demokrat Parti Başkan adaylarına sorulan bir soru enerji konularının siyasette artan önemini ortaya koydu. Program yöneticisi Anderson Cooper, ABD Demokrat Parti Başkan adaylarına sordu,

"ABD için bugün en önemli tehdit nedir?"

Hillary Clinton "Nükleer silahlanma", diye cevap verirken, yarışa yeni giren Bernie Sanders, "ABD için en büyük tehlike küresel ısınmadır", dedi. Ref. CNN.com

Bernie Sanders, aynı İngiliz İşçi Partisi yeni başkanı Jeremy Corbyn gibi bir eski isim. Uzun yıllar ABD Temsilciler Meclisi ve ABD Senato'sunda görev yapmış. Kendini "Sosyal Demokrat" olarak tanımlıyor. Demokrat partinin adayları arasında Hillary Clinton isminden sonra en önemli aday olarak gösteriliyor. Yahudi bir Amerikalı siyasetçiye, zengin Amerikalı Yahudiler oy verirler mi? bilemem. ABD için en önemli tehlike sıralamasında "Küresel Isınma"yı en başa koyması çok dikkat çekici oldu.

Bundan böyle diğer adaylar da küresel ısınmaya önem verecekler. Fosil yakıtların daha az yakılması, CO2 emisyonlarının azaltılmasına özen gösterecekler. Çevrecilerin siyasette yükselmeleri devam ediyor. Çevre hassasiyetlerine dikkat etmeyen siyasetçilerin yükselme şansı azalıyor.

Öte yandan bugüne kadar başta Avrupa ve ABD olmak üzere, karbon emisyonlarını azaltmak için, tek bir ülke henüz parmağını kıpırdatmadı. VW'nin emisyon konusunda bütün dünyaya attığı kazığı saymıyoruz. Küresel ısınma, aslında ABD halkını hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Benzinin galonu düşmüş, olmuş $1.95, herkezin altında 5.6 litre V-8 motorlu araç, şimdi "Bunları bırakıp da, toplu araca binelim", diyeni mumla arasanız bulamazsınız. Türkiye insanının gerçekleri ve de ihtiyaçları belli. "Karbon emisyonundan önce iyileştirecek milyon tane konu var", diyebilirsiniz. Cari açık var, terör var, piyasaların tedirginliği var, proje finansmanı zorlukları var.

Uluslararası 2010 istatistiklerine göre ABD hala kişi başı CO2 emisyonlarında yıllık 17 ton ile önde gidiyor. Bizim için yayınlanan son rakam yılda kişi başına 4-5 ton. Her platformda küresel ısınma konusu gündeme giriyor. Başta ABD Başkanı Obama, Alman Şansölye Angela Merkel, ve diğer liderler son G7 Almanya toplantısında küresel ısınmanın engellenmesi konusunda ciddi kararlar aldılar. Antalya Belek'te 20-Kasım G20 liderler toplantısında da bu konu yine gündemde olacak.

Fosil yakıt kullanımının azaltılması, yani caydırıcılık konuşulacak. Fosil yakıtların ithalatına vergi konacak, olan vergiler artırılacak. Fosil yakıtlardan kaçış başladı. ABD, Çin, Hindistan, Güney Kore, aldıkları ithal kömür üstüne vergi koydular. Hatta var olan vergiyi ikiye- üçe katladılar. Amaç kömürden, fosil yakıtlardan caydırıcılık sağlamak, yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları daha cazip fiyatlı yapabilmek.

G20 Belek liderler toplantısı gündemine de bu konu mutlaka gelecek. Bizim hazırlıklı olmamız lazım. Ortak bir karar alınabilir. Kendi stratejilerini düşünmeyen ülkeler başkalarının kararlarına uyarlar.

Yerli kömürcüleri korumak için ithal kömüre vergi konulmasını, ithal kömüre göre tesisini (santral-sanayi) kurmuş olan yatırımcı şirketler lobi yaparak engellemeye çalışır. Büyük olasılıkla da engellerler. Ama bu eskidendi.

Aralık 2015'te Paris'te toplanacak olan İklim Değişikliği Konferansında, ülkelerden karbon emisyonunu azaltması için taahüt bekleniyor. Her ülke bu konuda hazırlık yapıyor. Türkiye de hazırlık herhalde yapıyor-dur. Biz sıradan- siyasetten uzak insanlar, ilgili bakanlık yönetimleri ne yapıyor bilemeyiz, ama herhalde boş durmuyorlardır. Mutlaka bir hazırlıkları vardır.

Bu konuda değişik kesimlerden öneriler var. Bu önerilerden biri de, ithal kömür ve ithal doğal gaza karbon vergisi konsun, toplanacak fon, hidrolik hariç yenilenebilir enerji kaynaklarından - yani rüzgar ve güneş- yararlanılmasının geliştirilmesinde kullanılsın. Böylece, karbon emisyonu için telaffuz edilen hedeflere, büyüme/gelişme hedeflerinden sapmadan ulaşılabilir. Herhalde Türkiye'nin üzerinde çalıştığı veya çalışması gereken- taahhütlerden biri bu öneridir.

***
Bizim ülkemizde fonlardan bahsederken temkinli olmak gerekir. Halen bir enerji fonu var. Amacı enerji fiyatlandırmada istikrarı sağlamak ve bazı yatırımlarda yatırım desteği sağlamak idi. Örneğin eski YİD’lerde kamulaştırma bedellerini ödemek, zorunlu hallerde ana yakıt yerine yardımcı yakıt kullanıldığında maliyet artışlarını karşılamak gibi. 2002 yılı öncesinde bir fon tüzel kişiliği vardı. Fon yönetimi Hazine ve Bakanlık temsilcileri tarafından yapılıyordu. 

Bu tüzel kişilik lağvedildi. Bu fonda toplanan paralar genel bütçeye aktarıldı. Kullanım Maliye Bakanlığı’na devredildi. Ancak fon kesintileri devam etti. Ödediğimiz elektrik faturalarında bu fon kesintisini görebilirsiniz. Fon tüzel kişiliğinin lağvedilmesi, o dönemde uygulanan ekonomik istikrar ve paketinin bir sonucu idi.

Tüm harcamalara disiplin getirmeyi amaçlıyordu. Çünkü ipin ucu kaçmıştı. Bütçe dışı harcamalar bir sorun olarak görülüyordu. Bu fonda, bugünkü fiyatlarla yaklaşık yılda en az 400 milyon TL toplanıyor. Bakanlık tarafından eski yükümlülükler nedeniyle talep edilen yıllık miktar (30-40 milyon TL, yani Maliye Bakanlığı’nın gönlünden ne koparsa) dışında bütçe giderlerini karşılamak üzere kullanılıyor. Örneğin duble yol yapımında veya uygun görülen genel bütçe harcamalarında.

Herhalde enerji fonuna ilaveten önerilen Karbon Fonu’nun da uygulamada akıbeti böyle olur. Toplanan fon gelirlerinin, amaçlanan destek için kullanılacağından hiç emin değilim. Yenilenebilir kanunu hazırlanırken benzer bir tartışma olmuş ama fonun gerçekten de yenilenebilirler kaynakları mı, yoksa başka şeyleri mi destekleyeceği konusunda kimse emin olamadığından vazgeçilmişti.

Ne yazık ki, fonun amacı doğrultusunda ve doğru olarak kullanılacağına kimse emin olamamıştı. Fonun adil, şeffaf ve kimseyi kayırmadan, eşitler arasında ayrım gözetmeksizin kullanılacağına emin miyiz? Yazık ki değiliz. Aslında, birçok ülkede uygulanan bu yöntem, fosil yakıtların kullanılmasına bir dereceye kadar engel olur. Keşke neye destek olacağından da emin olsak… Unutmayalım, maalesef “Bizde teşvikler (yani destekler- fonlar) büyük bir itina ile istismar edilir”…

***
Yerli linyit ve yenilenebilir, rüzgar güneş hidrolik kaynakları yerli mühendislik, yerli imalat ile gerçekleştirmek şarttır. İthal kömür, ithal doğalgaz esaslı yakıtlar kullanımına yatırım yapan yatırımcı bu kararının parasal risk karşılığını mutlaka görecek. Hesabını iyi yapmayanlar, riskleri paylaşmayanlar yani "hedge" etmeyenler, daha sonra zor durumda kalabilirler. Kontrol vanası yabancı ülkelerin insafında kalan, cari açığı dayanılmaz seviyelere çıkaran, ithal doğalgaz boru hatlarına güvenmeyin. Bu bağımlılığınızı azaltmaya çalışın, derim. Doğal gaz hatları konusunda daha fazla yatırıma gerek yok. Kim ne istiyorsa yapsın, ama bizi bu işe karıştırmasın.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 10/14/15

Monday, October 05, 2015

Enerji piyasaları zorda mı?


Enerji piyasalarında meydana gelen finans zorluğu sadece özelleştirilen Elektrik Dağıtım Şirketleri üzerinden yürütülüyor. Elbette dağıtım şirketlerinin kamu hizmeti sorumluluğu var ve her koşulda bunu yönetmelikler çerçevesinde sağlaması gerekiyor. Şu an ülkede sorun yaşamayan bir sektör gösterebilir misiniz? Doğal gaz ile elektrik üretimi yapan ve müşteri bulmak gibi ilave bir zorunluluğu olan elektrik üretim şirketleri ne durumda? Ya da sektördeki mühendislik şirketleri, müteahhitler, büyük küçük taşeron firmalar ne durumda? Üreticisinden nihai tüketicisine kadar durumdan memnun bir tek kişi/kurum/şirket var mı? Tüm  bu sorunları sadece kur artışına ya da devir bedellerinin döviz olmasına ya da düşen petrol fiyatlarına karşın nedense düşmeyen doğal gaz fiyatlarına ya da yanı başımızdaki savaşlara ya da politik gidişata bağlayabilir miyiz? Yoksa bu saydığımız nedenler aslında sonuçlar mı? Başka bir şeylerin sonuçları olabilir mi? Hukuksal değerlendirmelerde kanun, yönetmelik ve karşılıklı imza altına alınan sözleşmeler esas alınır. Çoğu kez böyle olur diyelim ülke şartlarını da düşünerek. Ama hukuk adaleti sağlayabilir mi? Sağlayabiliyor mu? Yahut eşitlik yoksa kardeşlik de hayal oluyor değil mi? Mesela bu anlaşmalardaki eşit haklara sahip taraflar kimler? Gerçekten eşitler mi? Bu eşitliği ya da eşitsizliği önceden görüp bir pozisyon aldılar mı? Bilemeyiz. İhaleye katılan her firma mutlaka hesabını yapmıştır ve bir fark yaratıp diğer rakiplerinin  önüne geçmek için stratejiler geliştirmiştir. Bunlar tutmayabilir, hesap hatası olabilir, Olsun; zarar eder, ilave krediler bulur, olmadı hisse satar, çözümler bulabilirler, bunlar ilk kez yaşanmıyor. Kamu hizmeti devam etmek zorundadır. elektrik dağıtım şirketlerinin doğası gereği yüksek karlar elde etmesi mümkün değildir. Elektrik dağıtım işi bellidir, ne kadar yaratıcı ya da dahi olsanız kazancınız sınırlıdır. Daha yüksek kar elde etmek isteyen dağıtım şirketleri için de ayrı kanallar tesis edilmiştir, mevcuttur; üretim tarafında ve/veya toptan ve perakende piyasalarında yapacakları operasyonlarla farklı kar merkezleri yaratma imkanı vardır.  Tüketici tarafından  bakıldığında ürün kalitesinde, sürekliliğinde ve sürdürülebilirliğinde de maalesef ciddi sorunlar var. Kimse sayısı milyonları aşan aboneleri düşünmüyor, ama dağıtımcıların kur risklerini tartışıyoruz.  Hepsi birbirine bağlı ve elbette birbirinden ayrı düşünülemez ama bir önceliğimiz olmalı, değil mi? Örneğin İstanbul'da dar bölgelerde  arıza ve kesinti istatistiklerini (10 yıl önce ve şimdi) kimse karşılaştırdı mı? Ya da dağıtımcı firma bu konuda özelleştirme sonrası şöyle güzel iyileştirmeler sağladık diye duyurular yapıyor mu? Kur yükselmeden önce tüm planlanan yatırımlar gereği gibi yapılıyor muydu? Teknik personel yeterliliği sağlandı mı? Sosyal haklar da durumlar nedir?

Saturday, October 03, 2015

Oy ve Ötesi Ankara Eğitimi



OyVeÖtesi eğitimi, geçtiğimiz günlerde Ankara İMO konferans salonunda, sonra Best otelde 16:00-18:00 arası yapıldı. Daha sonra 18 Ekim günü Ankara Odtü Mezunlari Salon56'da 11:00 ve 13:00 seanslarında tekrarlandı. Her ilde eğitim çalışmaları devam ediyor.

Önce bazı rakamlar vereyim. OyveÖtesi 8- kişinin gönüllü girişimi ile 2013 yılında kurulmuş, 7-haziran seçimlerine 55k gönüllü ile katılmış, 1-kasım seçimlerinde gönüllü sayısı 100k civarında olacak. Gerçekten cok iyi bir gelisme olmuş.

Tüm partilere eşit mesafede. 2-saatlik eğitimde parti ismi kullanılmadı, Tavsiyeler; Sabah saat 06:45'te seçim çevresinde (okul odasında) bulunacaksınız. Oyveöyesi Bina/ okul görevlisinden herhangi bir siyasi parti müşahit kartı alacaksınız. 

Büyük iddialı partiler kendi elemanlarını gönderiyorlar. Seçim iddiası olmayan nisbeten daha az iddialı partiler sandık gözlemci kartlarını oyve ötesine veriyor, o kartla sandık seçim odasına giriyorsunuz. Sandık kuruluna seçilmeye çalışıyorsunuz. 4-7 kişi tamamlanınca tek tek yemin ediliyor. Saat 08:00'de oy kullanma başlıyor, 17:00'de bitiyor.

Genelge 142, YSK tarafından görevlilere görevli oldukları sandıkta oy kullanma hakkı veriliyor. O kişilerin başka sandıkta oy kullanmaları yasak. Dikkat etmek lazım,

Saat 17:00'den sonra sandıkların açılması, zarfların sayımı, geçersizlerin ayıklanması, imhası, zarfların açılması başlıyor. Çetele tutuluyor. Tutanak tutuluyor. Bir nusha almak ve oyveötesi merkezine ulaştırmak lazım. Scan edilen tutanaklar en az 3- kişile teyit edilirse tamam. 

Oy oranları birbirine yakın partilerin bulunduğu sandıklar özel önem gösteriyor. Bir partinin kesin kazanacağı sandıklar çok önemli değil,  önemli olan aralarındaki oy farkı %3 ve altında olan çekişmeli 46 il ve yaklaşık 200- ilçede düzgün seçim yapabilmek. Yani ankara çankaya ilçesinde sandık müşahiti olmak çok önemli değil, önemli olan, mamak, keçiöre, sincan ilçelerinde görev yapmak. Zamanınız ve gücünü kapasiteniz, iphone ve whatsApp hesabınız varsa buralarda görev yapın, derim

Sonunda önemli olan düzgün hilesiz bir seçim yaşamak. Bina/ okul görevlisi olanlar, sandık müşahitleri sosyal medyayı, özellikle whatsApp ıygulamasını kullanıyorlar. Iphone çok önemli

Web sayfasından katılım yapabilirsiniz. Sunum web sayfasında ppt veya pfd olarak varmış, sunumu indirip bakın. Konferansta aynı sunum kullanıldı. Kayıt sırasında esnek  kutusunu işaretlerseniz çevre ilcelerde değişik görevler için davet alabilirsiniz. Sosyal medyada eğitim yerleri ve günleri duyuruluyor.  Eğitim yerinde doğrudan kayıt yapabilirsiniz, çözümün, seçimin bir paydaşı olabilirsiniz. Çok hoş detaylar, pratikler, anlatıldı. 

Slm ve sevgiler

Thursday, October 01, 2015

Opera 2015-2016 Yeni Sezon Programları


Opera 2015-2016 Yeni Sezon Programları

Bu sezon İzmir Opera’mızda harika eserler var. Eserlerin çoğu Elhamra sahnesinde oynayacak. İzmir Elhamra, küçük, sıcak, rahat, samimi, pek güzel bir ortam. Akustik çok güzel, koltuklar biraz sert ama, bize yeter. Daha büyük mekanlar yapıyorlar da ne oluyor? 

Bu sezon önce Guiseppe Verdi'den "Rigoletto" operasını 3-6-9 Ekim ve 12-14 Kasım günleri izleyeceğiz. Klasik sahneleme mi yoksa bugünlerde pek moda yeni bir modern sahneleme mi olacak? Beraber göreceğiz.

Arkasından Ruggero Leoncavallo "I Pagliacci" (Palyaço) 5-7-9 Kasım günleri programa alınmış.

Elhamra sahnesi dar olduğu için dekor bir kez kuruluyor, eser arka arkaya oynanıyor. Johann Straus II'den "Yarasa" (Die Fledermaus) yeni sahnelenecek. Çok eğlenceli olacağından eminim. Bakalım sahneleme sırasında ne yenilikler izleyeceğiz.

İzmir'de ayrıca Igor Stravinski "Ateş Kuşu- İlkbahar Ayini", Adolphe Adam "Giselle", Leo Delibes "Sylvia" bale eserleri sahnelenecek.

Ankara Opera sahnesinde geçen yılın eserleri Vincenzo Bellini'den "I Puritani", Johann Strauss(II)'ten "Yarasa" (Die Fledermaus), Guiseppe Verdi'den "Attila", Georges Bizzet'in "Carmen", programda yine var.

Çok yeni olarak Carl Maria von Weber'den ’den “Der FreiSchütz” (İyi Avcı) operası bekleniyor. Bence tercümesi "Keskin Nişancı" olmalıydı. Ben müziğini dinlemeye başladım. Wagner öncesi, Alman müziği ilk defa Ankara'da sahnelenecek.

Johann Strauss (II)'den "Çingene Baron" (Der ZigeunerBaron) programa alındı. O da çok eğlenceli.

Ankara balesi "Coppelia", "Eugene Onegin" ve "Hamlet" sahneleyecek. Modern Dans Topluluğunun da altı ayrı eseri yorumlaması programa alınmış.

Bilkent Senfoni orkestrası 10 Ekim gecesi sezonu açıyor. Odeon ve kapalı salonda yeni opera seslendirmeleri bekleniyor. CSO programında da opera var.

Istanbul Süreyya operasında Pietro Mascagni'den "Cavalleria Rusticana" başlıyor. Kaçmaz. Sonra Charles Gounoud'tan "Faust" sahnelenecek. Bu da kaçmaz.

Gioacchino Rossini'den "La Cenerentola" (Külkedisi) 22-23-24 Ekim günleri oynuyor. Her üç güne internet üstünden bilet aldım. Bakalım nasıl sahneleyecekler? Bir sonraki opera yazım herhalde "La Cenerentola" operası üstüne olacak.

Vincenzo Bellini'den "La Sonnambula" (Uyurgezer Kız) yeni başlıyor. Henüz sahnelenme günleri belli değil. Provalar devam ediyor. Sonra Gaetano Donizetti'den "L'elisir Amore" (Aşk İksiri) programa alınmış.

En son olarak Johann Strauss II'den "Der ZigerunerBaron" (Çingene Baron) var. Acaba Ankara ile farkı ne? Her iki opera da aynı eseri seyredeceğiz. Kıyaslama yapmak ne kadar güzel olur.

Bu yıl Istanbul Süreyya Operası muhteşem bir program hazırlamış. Bale programı yenilenmiş.Adolphe adam "La Corsaire", Tchaikovsky "Fındıkkıran", Leo Delibes "Sylvia" baleleri sahne alacak.

Samsun operasında yeni sezon Giocomo Puccini'den "Tosca", Gaetano Donizetti'den "L'elisir Amore" (Aşk İksiri), Guiseppe Verdi'den "Maskeli Balo" sahne alacak.

Mersin'de, Son-Osmanlı, Levanten dönemden kalan Tarihi Kültür merkezinde Charles Gounod"tan "Romeo ve Juliet" ve Tchaikovsky'den "Evgeni Onegin" sahneye konacak. Her iki eser de zor. Seyretme imkanınız varsa kaçırmayın. Sanatçılarımızın bu eserleri kişisel repertuarlarına almaları bizler için büyük kazanç.

Antalya'da, Modern Kültür merkezinde Geoges Bizet "Carmen", Giocomo Puccini "La Boheme", Guiseppe Verdi "Rigoletto" sahnelenecek. Bale olarak Tchaikovsky "Fındıkkıran", Verdi- Utku Şiiler uygulaması "Othello", Tchaikovsky "Uyuyan Güzel" ve "Üç Silahşörler" sahne alacak.

Eskiden bizim operalarımızın sezon programlarını takip edemiyorduk. Opera yönetimlerimiz programlarını son haftaya kadar nerdeyse devlet sırrı gibi saklıyorlardı. Belki bir aksamadan korkuyorlardı, son dakikada bir aksilik olur, bir sanatçı gelemez, hastalanır, iptal söz konusu olur, kimbilir. Eskiden kulaktan öğreniyorduk. Fısıltıların çoğu yanlış çıkıyordu. "Yılbaşından sonra bir Wagner operası sahneye gelecekmiş", diyorlar mesela.

Doğrulatmak için gişedeki görevlilere veya yer gösteren görevli kızlara çok kez sorduk. "Bizde bilmiyoruz", dediler. Bilmez olurlarmı? Provalar önlerinde ceryan ediyor. Sanatçılar günlerce sahnede çalışıyorlar. Herşeyi biliyorlar, nedendir söylemezler, ağızlarından en ufak bilgi alamazsınız.

Neyse bütün bunlar geçmişte kaldı. Bu yıl "dobgm.gov.tr" sayfasında yeni programlar, yeni operaların isimleri açıklandı. Eğer geçtiğimiz yıl gördüğümüz bir opera ise aynı sahneleme ile devam ediyor, demektir. Eğer yeni bir opera ismi gördüyseniz, yılbaşından sonra sahneye gelecektir.

Başka operalarda yıllık programı çok önceden takip edebilmeniz mümkün. Onlarda da aksamalar oluyor ama cast geniş, her rol için iki- bazan üç sanatçı çalışıyor. Bu yıl neyseki artık programlar belli, şimdiden CD'leri alalım, youtube izlemelerini yapalım, spotify dinlemelerine geçelim, kulağımız alışsın.

Güniçi hayhuydan, iş stresinden akşamları biraz uzaklaşın, eşinizi alın operaya gelin, kafanızı opera ile meşgul edin, size çok iyi gelecek.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


Prinkipo, 10/21/15