CNN
tarafından 13 Ekim akşamı LasVegas stüdyolarında düzenlenen
"Debate" (münazara- tartışma) programında Demokrat
Parti Başkan adaylarına sorulan bir soru enerji konularının
siyasette artan önemini ortaya koydu. Program yöneticisi Anderson
Cooper, ABD Demokrat Parti Başkan adaylarına sordu,
"ABD
için bugün en önemli tehdit nedir?"
Hillary
Clinton "Nükleer silahlanma", diye cevap verirken, yarışa
yeni giren Bernie Sanders, "ABD için en büyük tehlike küresel
ısınmadır", dedi. Ref. CNN.com
Bernie
Sanders, aynı İngiliz İşçi Partisi yeni başkanı Jeremy Corbyn
gibi bir eski isim. Uzun yıllar ABD Temsilciler Meclisi ve ABD
Senato'sunda görev yapmış. Kendini "Sosyal Demokrat"
olarak tanımlıyor. Demokrat partinin adayları arasında Hillary
Clinton isminden sonra en önemli aday olarak gösteriliyor. Yahudi
bir Amerikalı siyasetçiye, zengin Amerikalı Yahudiler oy verirler
mi? bilemem. ABD için en önemli tehlike sıralamasında "Küresel
Isınma"yı en başa koyması çok dikkat çekici oldu.
Bundan
böyle diğer adaylar da küresel ısınmaya önem verecekler. Fosil
yakıtların daha az yakılması, CO2 emisyonlarının azaltılmasına
özen gösterecekler. Çevrecilerin siyasette yükselmeleri devam
ediyor. Çevre hassasiyetlerine dikkat etmeyen siyasetçilerin
yükselme şansı azalıyor.
Öte
yandan bugüne kadar başta Avrupa ve ABD olmak üzere, karbon
emisyonlarını azaltmak için, tek bir ülke henüz parmağını
kıpırdatmadı. VW'nin emisyon konusunda bütün dünyaya attığı
kazığı saymıyoruz. Küresel ısınma, aslında ABD halkını hiç
mi hiç ilgilendirmiyor. Benzinin galonu düşmüş, olmuş $1.95,
herkezin altında 5.6 litre V-8 motorlu araç, şimdi "Bunları
bırakıp da, toplu araca binelim", diyeni mumla arasanız
bulamazsınız. Türkiye insanının gerçekleri ve de ihtiyaçları
belli. "Karbon emisyonundan önce iyileştirecek milyon tane
konu var", diyebilirsiniz. Cari açık var, terör var,
piyasaların tedirginliği var, proje finansmanı zorlukları var.
Uluslararası
2010 istatistiklerine göre ABD hala kişi başı CO2 emisyonlarında
yıllık 17 ton ile önde gidiyor. Bizim için yayınlanan son rakam
yılda kişi başına 4-5 ton. Her platformda küresel ısınma
konusu gündeme giriyor. Başta ABD Başkanı Obama, Alman Şansölye
Angela Merkel, ve diğer liderler son G7 Almanya toplantısında
küresel ısınmanın engellenmesi konusunda ciddi kararlar aldılar.
Antalya Belek'te 20-Kasım G20 liderler toplantısında da bu konu
yine gündemde olacak.
Fosil
yakıt kullanımının azaltılması, yani caydırıcılık
konuşulacak. Fosil yakıtların ithalatına vergi konacak, olan
vergiler artırılacak. Fosil yakıtlardan kaçış başladı. ABD,
Çin, Hindistan, Güney Kore, aldıkları ithal kömür üstüne
vergi koydular. Hatta var olan vergiyi ikiye- üçe katladılar. Amaç
kömürden, fosil yakıtlardan caydırıcılık sağlamak, yerli ve
yenilenebilir enerji kaynakları daha cazip fiyatlı yapabilmek.
G20
Belek liderler toplantısı gündemine de bu konu mutlaka gelecek.
Bizim hazırlıklı olmamız lazım. Ortak bir karar alınabilir.
Kendi stratejilerini düşünmeyen ülkeler başkalarının
kararlarına uyarlar.
Yerli
kömürcüleri korumak için ithal kömüre vergi konulmasını,
ithal kömüre göre tesisini (santral-sanayi) kurmuş olan yatırımcı
şirketler lobi yaparak engellemeye çalışır. Büyük olasılıkla
da engellerler. Ama bu eskidendi.
Aralık
2015'te Paris'te toplanacak olan İklim Değişikliği Konferansında,
ülkelerden karbon emisyonunu azaltması için taahüt bekleniyor.
Her ülke bu konuda hazırlık yapıyor. Türkiye de hazırlık
herhalde yapıyor-dur. Biz sıradan- siyasetten uzak insanlar, ilgili
bakanlık yönetimleri ne yapıyor bilemeyiz, ama herhalde boş
durmuyorlardır. Mutlaka bir hazırlıkları vardır.
Bu
konuda değişik kesimlerden öneriler var. Bu önerilerden biri de,
ithal kömür ve ithal doğal gaza karbon vergisi konsun, toplanacak
fon, hidrolik hariç yenilenebilir enerji kaynaklarından - yani
rüzgar ve güneş- yararlanılmasının geliştirilmesinde
kullanılsın. Böylece, karbon emisyonu için telaffuz edilen
hedeflere, büyüme/gelişme hedeflerinden sapmadan ulaşılabilir.
Herhalde Türkiye'nin üzerinde çalıştığı veya çalışması
gereken- taahhütlerden biri bu öneridir.
***
Bizim
ülkemizde fonlardan bahsederken temkinli olmak gerekir. Halen bir
enerji fonu var. Amacı enerji fiyatlandırmada istikrarı sağlamak
ve bazı yatırımlarda yatırım desteği sağlamak idi. Örneğin
eski YİD’lerde kamulaştırma bedellerini ödemek, zorunlu
hallerde ana yakıt yerine yardımcı yakıt kullanıldığında
maliyet artışlarını karşılamak gibi. 2002 yılı öncesinde bir
fon tüzel kişiliği vardı. Fon yönetimi Hazine ve Bakanlık
temsilcileri tarafından yapılıyordu.
Bu tüzel kişilik
lağvedildi. Bu fonda toplanan paralar genel bütçeye aktarıldı.
Kullanım Maliye Bakanlığı’na devredildi. Ancak fon kesintileri
devam etti. Ödediğimiz elektrik faturalarında bu fon kesintisini
görebilirsiniz. Fon tüzel kişiliğinin lağvedilmesi, o dönemde
uygulanan ekonomik istikrar ve paketinin bir sonucu idi.
Tüm
harcamalara disiplin getirmeyi amaçlıyordu. Çünkü ipin ucu
kaçmıştı. Bütçe dışı harcamalar bir sorun olarak
görülüyordu. Bu fonda, bugünkü fiyatlarla yaklaşık yılda en
az 400 milyon TL toplanıyor. Bakanlık tarafından eski
yükümlülükler nedeniyle talep edilen yıllık miktar (30-40
milyon TL, yani Maliye Bakanlığı’nın gönlünden ne koparsa)
dışında bütçe giderlerini karşılamak üzere kullanılıyor.
Örneğin duble yol yapımında veya uygun görülen genel bütçe
harcamalarında.
Herhalde
enerji fonuna ilaveten önerilen Karbon Fonu’nun da uygulamada
akıbeti böyle olur. Toplanan fon gelirlerinin, amaçlanan destek
için kullanılacağından hiç emin değilim. Yenilenebilir kanunu
hazırlanırken benzer bir tartışma olmuş ama fonun gerçekten de
yenilenebilirler kaynakları mı, yoksa başka şeyleri mi
destekleyeceği konusunda kimse emin olamadığından vazgeçilmişti.
Ne
yazık ki, fonun amacı doğrultusunda ve doğru olarak
kullanılacağına kimse emin olamamıştı. Fonun adil, şeffaf ve
kimseyi kayırmadan, eşitler arasında ayrım gözetmeksizin
kullanılacağına emin miyiz? Yazık ki değiliz. Aslında, birçok
ülkede uygulanan bu yöntem, fosil yakıtların kullanılmasına bir
dereceye kadar engel olur. Keşke neye destek olacağından da emin
olsak… Unutmayalım, maalesef “Bizde teşvikler (yani destekler-
fonlar) büyük bir itina ile istismar edilir”…
***
Yerli
linyit ve yenilenebilir, rüzgar güneş hidrolik kaynakları yerli
mühendislik, yerli imalat ile gerçekleştirmek şarttır. İthal
kömür, ithal doğalgaz esaslı yakıtlar kullanımına yatırım
yapan yatırımcı bu kararının parasal risk karşılığını
mutlaka görecek. Hesabını iyi yapmayanlar, riskleri paylaşmayanlar
yani "hedge" etmeyenler, daha sonra zor durumda
kalabilirler. Kontrol vanası yabancı ülkelerin insafında kalan,
cari açığı dayanılmaz seviyelere çıkaran, ithal doğalgaz boru
hatlarına güvenmeyin. Bu bağımlılığınızı azaltmaya çalışın,
derim. Doğal gaz hatları konusunda daha fazla yatırıma gerek yok.
Kim ne istiyorsa yapsın, ama bizi bu işe karıştırmasın.
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Prinkipo,
10/14/15
No comments:
Post a Comment