Monday, March 24, 2014

Termik Santrallerde Proje Finansmanı Zor

Değerli Okurlarım,
Bugünlerde rödovans ihaleleri sonrası termik santral kontrat törenleri yapılmaya başlandı. Yatırımcının zamanı yoktur, parası azdır ve çok kıymetlidir, kendi imkanları ile proje toplam fiyatının %20-30'unu ancak finanse edebilir. Kendisinden taşın altına elini koyması ve proje toplam bedelinin %20-30'u kadarını kendi imkanları ile sağlaması beklenir.

Kalan %80-70 proje bedeli uluslararası finans piyasasında satışa çıkar. Yatırımcı hızlı bir şekilde projesi için finansman paketi sağlayıp işi en ucuz fiyata, güvenilir bir yükleniciye vermek ve parasını bir an önce geri almak ister. Çok iyi danışmanlarla çalışması ve konuya hakim olması şarttır. Milyar dolar projelerin finansman bulabilmeleri için uluslararası etkin- güvenilir danışman şirketlere Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu hazırlatılması gerekir. Böyle bankable- finansman verilebilir ÇED raporu için projenin sahibi yatırımcı firma birkaç milyon Dolar bedel öder. Bundan kaçış yoktur, kanun çıkarıp "ÇED gereksizdir" kararı çıkarsanız da fayda etmez.

Para verecek finansman kurumları sizden düzgün uluslararası kabul edilebilir ÇED raporunu isterler. Bu raporlarda bizim yurtiçi raporlardan çok daha ciddi araştırmalar vardır.  Her türlü teknik- politik- sosyal risk çok ciddi araştırılır, getirisi götürüsü net ortaya konur. Değerlendirilir, riskler belirlenir.  Bu konularda, yer yıl yenilenerek yayınlanan "IFC, Bankable EIA report" dökümanına bakmanızı öneririm.

Uluslararası değerde güvenilir ÇED raporu ile, görevlendirilen aracı bir uluslararası finansman kurumu proje finansman arayışına girer. Finansmanın bedeli, riski, fiyatı, ödenecek faizi, geri ödeme süresi, para istenmeyen geri ödemesiz süre (grace period) bellidir, kredilendirme kuruluşlarının verdikleri derecelere göre istenen faiz bellidir.
Sonra dünyanın dört bir tarafından, fazlada parası olan, projenizle ilgilenen, parasını burda değerlendirmek isteyen yatırımcı finansman kuruluşları bir araya gelirler, (syndication) ortak finansman paketi hazırlarlar, çok sayıda yatırımcı kuruluş riski paylaşırlar, proje için finansman açılır, basın medya aracılığı ile duyurulur. Finansman çalışmalarına katılanlara, plastik saydam süslü dik konumlu plaketler (tumbstone) dağıtılır. Yazarınızın çalışma masası üstünde de bunlardan birkaç tanesi bulunmaktadır. Finansman kontratı herhalde en az 1000 sayfa, belki daha fazla olabilir. Herşey, her risk, her parametre, tek tek yazılır, her risk fiyatlanır. Avukatlar, finansmancılar, mühendisler, herkes para kazanır.

Uluslararası finansman alabilmek için, bir ülkede belirli şartların olması gereklidir. Piyasasında güven ortamı olmalı, kanunlar olur olmaz zamanlarda keyfi değişmemeli, kanunlar kurallar uluslararası kabul görmüş normlarda (mesela Avrupa Birliği) olmalı, hukukun üstünlüğü, güçler ayrımı, ifade özgürlüğü uygulamaları Uluslararası Toplumun beklentilerine uygun olmalı. Bunlar olmaz ise proje finans riski yükselir, yükselen risk yüksek prim (faiz) ile fiyatlanır, ulaşılmaz,  finansmancıların ilgisini çekmez olur. Bugünlerde bizde durum böyle. Ortalık net değil, riskler belirgin değil, dolayisiyle ortalıkta proje finansman yapılabilir durum yok. Mevcut iç piyasa finans kurumlarının finansman kaynakları kurudu, yeni finansman kaynakları yok.

Bu durumda Uzak Doğu'lu firmalar doğrudan projelerde devreye girerlerse ne olur? Bugünlerde görüyoruz, dünyanın heryerinde komple anahtar teslimi çok ucuz teklifler veriyorlar ve ucuz öncelikli değerlendirmeler ile ihaleyi alıyorlar. Sonra kendi ülkelerinin "Exim" bankaları üstünden projeyi finanse ediyorlar. Kendi şartlarını masaya koyuyorlar. Kendi şartları kabul edilene kadar direniyorlar, bekliyorlar. Sonra çok basit, garantisi, cezası, yükümlülükleri çok sınırlı bir kontrat imzalanıyor.  Yatırımcının elinde hiçbir pazarlık yapma gücü olmuyor.

Çevresel Etki Değerlendirme raporları onlar için  önemli değil. Kendi şartları kabul edilsin yeter. Santral garantileri, kontrat maddeleri içinde kelime oyunları ile anlamsız kalıyor, gecikme, kapasite, verim, performans tutturamama durumlarında  konan cezaların hükmü olmuyor. Çoğunda sürekli işletme için yeterli yedek parça yok. Kamu kurumlarının yıllardır kullandıkları standart şartları kontratlara koyma  yok. En basit 2-aylık kesintisiz deneme süresi (2-months trial period) yok. Siz istemedikçe bir yeni şart ekleme imkanı yok. Siz isteseniz de yok. İlk fiyat ucuz olabilir ama, verilen finansman şartları ile  projenin son  maliyeti hiç te ucuz değil.
Çevre koruma, toz tutma, kükürt tutma sistemleri yetersiz kalıyor, yanma verimleri düşük oluyor, bizim yerli kömür için hiç denenmemiş, işletmede kendini ispatlamamış tasarımlar getiriyorlar. Genelde 2 yıl olan geçici çalışma süresini öyle- böyle tamamlayıp gidiyorlar, geriye zor çalışan devamlı arıza veren problemli santraller kalıyor. Dünyanın heryerinde, benzer tecrübeyi yaşayan yatırımcı, konuyu kendi içine atıyor, saklıyor, açık etmiyor, yenileme, rehabilitasyon harcamalarına geçiyor. Eskiden yüklenici firmalar anahtar teslimi ihaleler sonrası kendi ülkelerinden binlerce işçi getirirlerdi. Son yıllarda bizde yapılan yasal düzenlemelerle uygulamanın önüne geçildi. Artık inşaat, montaj işleri yurtiçi firmalar tarafından yapılıyor. Az da olsa yerli istihdam sağlanıyor.

Yatırıma ayrılan para çok değerlidir, kolay bir araya getirilmiyor. Para hiçbir yerde öyle kolay kazanılmıyor. Proje finansmanı konularında ciddi çalışmalar, yönlendirmeler, sınırlamalar, düzenlemeler yapmak lazım, derim.
***
Ankara Devlet Operasında bu sezon yeni bir opera sahnelenmeye başladı. Saraydan Kız Kaçırma (Almanca asıl adı "Die Entführung aus dem Serail" veya İtalyanca adı "Il Seraglio"), Wolfgang Amadeus Mozart'ın biz operasever Türklere yüzyıllar öncesinden gönderdiği bir muhteşem hediye. Bence ilk Türk Operası, Mozart'ın "Saraydan Kız Kaçırma" operası sayılmalı. Mekan bizim, başrol karakterler bizim, konu bizim, hatta müzik bile bizim. Büyük Mozart bizim için bestelemiş, bu Opera  tümüyle bizim. Opera, 2,12,21 Nisan ve 10 Mayıs günleri tekrar sahnelenecek. Sakın kaçırmayın. Sizler için bu opera hakkında yorumlarımı yakında yazacağım. En derin selam ve saygılarımla.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


No comments: