AteşeMiliter
Binbaşı Mustafa Kemal bey Tosca'yı Sofya Operasında defalarca
nasıl izledi?
Değerli
Okurlarım,
Tosca
Operasını kaç kez seyrettiğimi artık unuttum. Her seyredişimde
kendimden geçiyorum. Sahneye koyan yönetmen İtalyan Vincenzo
Grisostomi Travaglini eşsiz çalışma yapmış.
Travaglini
2000-2002 yılları arasında İtalyan hükümetinin görevlendirmesi
ve bizim onayımızla Ankara Devlet Operasında çalışmış. Bu
sürede çok sayıda İtalyan operasını Ankara'da sahneye koymuş.
Aralarında Tosca en öne çıkanı olmuş. Aradan yıllar geçti,
aynı sahnelemeyi yapıyoruz, ve biz seyirciler sanki ilk oynanış,
sanki ilk premier gibi seyrediyoruz. İşin içinde eserin
sağlamlığı, her döneme hitap edişi de var.
Bundan
tam 100 yıl önce, 1913 yıllarında genç bir subay, Kurmay Binbaşı
AteşeMiliter Mustafa Kemal Bey acaba nasıl bir ruh haliyle Sofya
Devlet Operasında bu eseri seyretti, hep merak ederim. İkinci
perdedeki “Kahrolsun saltanat, yaşasın Hürriyet (Vittoria,
Vittoria)” aryası onun genç ruhunda kimbilir ne fırtınalar
kopardı. Defalarca arka arkaya seyretmiş, Tosca rolündeki
sopranoya platonik aşkla tutulmuş. Zaten Tosca'yı oynayan
sopranoya aşık olmamak elde değil.
Genç
Türkiye Cumhuriyetinde opera olsun istemiş, 1936'da konservatuar
kurulabilmiş, 1940'larda ilk sahnelemeler yapılmış. İlk star
soprano Semiha Berksoy, Tosca roluyle Ankara'da büyük ün kazanmış.
Üst perde Türkçe digital tercüme imkanı, o günlerde olmadığı
için, seyirci anlasın diye eser Türkçeleştirilmiş, Türkçe
tercümesini o sıralar Çankırı cezaevinde yatan Nazım Hikmet
yapmış. Hoş bir duyuru afişi günümüze kadar gelmiş.
1930'larda
Çankaya Köşkünü gözümün önüne getirmeye çalışıyorum.
Büfe şeklinde bir büyük Alman plakçalar seti, iki tarafında
büyük hoparlörler, altında bir raf, içi 78 dönüşlü taş
plaklar. Nerden biliyorum, çünkü benzer set, Alpullu, Turhal
şeker fabrikalarının misafirhanelerinde de var-dı. Kamu kurumları
ve devlet erkanı için alınmış. Rafta müzik seti ile beraber
satın alınmış sayısız operalar, opera plakları var-dı.
1970'lerde artık bu müzik setlerinin zamanı dolmuştu, önce
33'lik plaklar, sonra kasetler piyasaya çıktı, taş plakların
değerini kimse anlamadı, sağlam kalanları değerini bilen
koleksiyonerler kapıştı.
Cızırtılı
üstü çizik bir 78'lik plaktan Tosca opera'sını orijinal dilinde
ilk defa Alpullu misafirhanesinde dinlemistim. Ortaokul ve Lisede
iken Ankara Devlet operasında oynadığı her sezon Tosca'yı
izledim. Orijinal İtalyanca seslendirme çok farklıydı.
Aradan
yıllar geçti, her 10-Kasım günü Tosca'yı bir daha, bir daha
dinliyorum. Sevgili Atatürk'ü bir daha hatırlıyorum, bir daha
rahmetle anıyorum, ruhuna dua ediyorum. Bugünleri ona borçlu
olduğumu daha iyi anlıyorum. Tosca'yı sevgili Atatürk, Sofya'dan
sonra bir daha sahnede izleyememiş. Çankaya akşamlarında fırsat
olduğunda keman, piyano, şan sanatçılarından kısa bölümler
dinlermiş. Yanlız kaldığında taş plaktan dinlemiş olmalı.
Tosca
operasında aşk var, ihanet var, politika var, işkence var, tecavüz
var, şiddet var, cinayet var, kurşuna dizilerek idam var, intihar
var. Muhteşem bir müzik var. Her 3- ana karakter kendi aralarında
yarışıyorlar. Her sahnelemede farklı bir oyun ortaya çıkıyor.
Tosca,
İtalyan besteci “Giacomo Puccini” tarafından bestelenmiş,
3-perdelik bir operadır. Operanın yazılı metni- Libretto'su,
Luigi Illica ve Giuseppe Giacosa tarafından ortak yazılmış.
Aslında bir tiyatro eseri, “La Tosca”, Victorien Sardou
tarafından yazılmış, opera olarak sahnelenmeden önce tiyatro
eseri olarak oynanmış. 1900'lerin başında Istanbul'da değişik
kumpanyalar tarafından Osmanlı seyircisine de görünmüş.
Opera
olarak ilk sahnelenişi 1900 yılında Roma “Teatro Costanzi” de
olmuş. Opera sanatının en dramatik- en trajik eseri olarak yer
almış.
2013
yılında yine çok sahnelenme yapıldı. Orkestra Şefi Alessandro
Cedrone çok iyi yönetti. Sahneye koyan Travaglini, Ankara'ya
artık gelemiyor, başka şehirlerde opera sahneleme yapıyor, ancak
hakkını verelim bize çok büyük bir sanat transferi yaptı.
Dekoru
hazırlayan Nihat Kahraman ve kostümlerde Nursun Ünlü için
teşekkürden başka söyleyebilecek çok bir şeyim yok. Nursun
hanımın Tosca tuvaletleri harika olmuş.
Gelelim
operadaki karakterlere. Önce “Floria Tosca”, 1800'ler
İtalyasının Toskana bölgesinden Roma'ya gelmiş tanınmış bir
güzel oyuncu. Bu karakteri en iyi canlandıran sanatçı rakipsiz
şekilde “Maria Callas”. Cd'leri hala çok satıyor. Günümüzde
Fiorenza Cedolins, Angela Gheorghiu ve Renee Fleming en iyiler.
Youtube üstünden izlemek mümkün.
Tosca,
bu yıl Viyana operasında, Milano LaScala ve NewYork Metropolital
operalarında oynandı. Münih operası repertuarında devamlı var.
Odtü Mezunları “Opera Geceleri” etkinlikleri içinde yakınlarda
mutlaka bir DVD izleyeceğiz. Her Perşembe saat 20:00'de Salon56'da
bir yeni DVD opera gösterimi var.
Ankara
Opera sahnesinde Soprano Feryal Türkoğlu bu rolde muhteşem. Ses
yoğun, lirik, duygusal, dengeli, kusursuz. Teatral Oyunu harika.
Birinci perdede turuncu elbiseli kıskanç kadın, ikinci perdedeki
çaresiz örselenmiş, tecavüze uğramış kadın,
İkinci
perdede yemek masası üstünde bıçağı bulan, intikam için
gözleri parlayan, kötü adamı kalbinden bıçaklayan, sonra
şamdanları yerde yatan kötü adamın iki tarafına bırakıp
sahneyi terkeden kırmızı elbiseli muhteşem oyuncu.
Üçüncü
perdede sevgilisini kurtardığını zanneden, ölmeyi bekleyen
sevgilisine sevinçle kurtuluşu müjdeleyen, sonunda herşeyini
kaybeden, kale surları üstünde en son haykırışını veren
talihsiz güzel kurban.
Değişmeli
olarak 4. oyunda sahneye gelen soprano "Seda Aracı", güzel
sesi ve oyunculuğu ile ayrı bir soluk, ayrı bir hava getiriyor.
Sonra
“Mario Cavaradossi”, ressam, yurtsever karakter. Önceleri olgun
“İhsan Ekber”, sonra tecrübeli “Aykut Çınar”, şimdilerde
yeni star “Murat Karahan” rolün hakkını her seferinde
verdiler. Birinci perdeki duygusal arya, ikinci perdede “Kahrolsun
saltanat, yaşasın hürriyet” aryasına, üçüncü perdede
“Elveda” şarkısına bırakıyor.
En
son kötü adam baskıcı, her dönemde görülebilecek yetkilerini
kötüye kullanan, iktidar yöneticisi “Il Barone Scarpia”.
Birinci perde sonunda koroyla beraber söylenen arya benim için
opera tarihinin en müthiş sahnesi. Defalarca Cd'den dinledim.
Bir
operada çocuk korosu çocuklardan oluşmalı. Küçük oğlum,
yıllar önce Antonio Pirolli'nin yönettiği Tosca operası çocuk
korosunda birinci perde aynı sahnede 2-sezon söyledi, belki bundan
bu operayı bu kadar çok seviyorum.
Scarpia'nın
ikinci perdedeki kötülükleri sergilemesi, işin boyutlarının
istenirse nerelere vardığını anlatıyor. Yemek masasında şarap
eşliğinde akşam yemeği, bu arada soruşturma, işkence, tecavüz
herşey var. Sonunda Tosca tarafından bıçaklanarak yere düşüşü
inanılmaz. Ölüyor ama emirleri öldükten sonra da yerine
getiriliyor, sanki kendinden sonra ortaya çıkacak yakın geçmişin
ve günümüzün baskıcı yöneticilerini haber veriyor, onları
sahneliyor.
Bu
rolde uzun süre "Eralp Kıyıcı", muhteşem sesi ile
rakipsiz-di. Son 5- oyuna "Erdem Baydar" geldi. Almanya
eğitimli yeni oyuncu, henüz sesi çok güçlü değil, ancak
Scarpia rolüne değişik bir teatral yenilik getirdi. Gülüşü,
alay edişi, işkence emirleri, politik baskı, rüşvet eğilimi,
şantaj, itici tavırları çok değişik, çok farklı. Daimi
kadroya yeni geçti, çok sevindik.
Ben
operada kötü adam karakterlerini severim, içimizdeki saklı
kötülükleri ortaya çıkarırlar. Onlardan nasıl kaçınmamız
gerektiğini bizlere anlatırlar. Her yerde her zaman bir kötü
Scarpia vardır. Onlarla mutlaka başetmek lazımdır.
Tosca
operası 21 Aralık günü Ankara Devlet Opera sahnesinde son olarak
oynayacak ve bu sezon bitecek. Operasız kalmayın. En
derin selam ve saygılarımla.
2013-12-15
No comments:
Post a Comment