Dünyanın
dengesini bozmak o kadar kolay değil. Tabiat o dengeyi bir şekilde
koruyor. Bu konularda değerlendirme yaparken paranın izini sürmek
gerekir. Paranın izini sürerken, ortaya çok değişik tablolar
çıkar.
Amerikan
mahkemelerinin kararları (bilhassa jüri sistemiyle alınan
kararların) zaman içinde pek hükmünün olmadığı ortaya
çıkabiliyor. Hulk Hogan 80li yıllarda ünlü bir profesyonel
güreşçiydi. Son yıllarda yıldızı epey sönüktü. Şahsına
ait özel bir videoyu yayınlayan web sitesini mahkemeye verdi.
Günlerce ağlamaklı bir surat mahkemeye gidip reklamını yaptı.
Karar, Hulk Hogan'a $114 milyon tazminat ödenmesiydi. Ama bu parayı
ödeyecek web sitesi çoooktan topu dikmiş. Ortada para yok. Şimdi
bu tazminatın değeri nedir?
McDermott
firması 1976 yılında, 140 yıl geçmişi olan başka bir firmayı,
B&W'yi, satın aldı. Dünyaca ünlü, Ankara'da bile JV ofisi ve
fabrikası olan buhar kazanı üreticisi bir firmaydı. B&W
Buhar kazanı üreticisi olarak, 140 yılda epey bir proje yaptılar.
B&W şu anda da bağımsız olarak faaliyet gösteriyor.
1940-1970 yılları arasında Amerikan donanmasına paket buhar
kazanları yapıp sattılar. O zamanki standart ve specifikasyona
uyup, tüm yalıtımları asbestos ile yaptılar.
1990
yılından itibaren McDermott firmasına, avukatlardan B&W
asbestos uygulamaları ile ilgili yazılar gelmeye başladı,
"Müvekkilim sizin asbestos döşediğiniz gemide asker idi,
asbestos yüzünden hastalandı, sizi mahkemeye vermemizi
istemiyorsanız hemen $5,000 gönderin". O gemide çalıştığına
dair görev belgesi ekte. Şirket, bu paraları peyderpey ödedi.
Zira mahkemeyle uğraşmak istemedi. Bu tür mektuplardan yılda
15-20 adet firmaya gelirdi.
1996
yılına gelince, istenmeye başlanan rakkamlar $150,000 oldu. Ayda
100-150 adet talep geliyordu. Sonradan anlaşıldı ki, avukatlar
1995 yılında büyük bir kongre yapıp, hep birlikte fiyat
arttırmışlardı. TV'lere reklam verip, uzaktan gemiyi görenler
adına dahi tutanak tutup mektup yazıyorlardı. Çünkü gelen
paranın yarısı avukatların cebine gidiyordu.
Bu
kadar parayı ödemek imkansız idi. Çaresiz, şirket gönüllü
olarak iflas ilan etti. Tüm avukatlara, "Gelin bu işi mahkeme
çözsün", dedi. ABD Mahkemesi 6 yıl sürdü. Chapter-11 ilan
edildi. Sonunda, mahkeme şirketten ve sigortadan belli bir miktar
parayı, mahkemenin tayin ettiği kayyuma devretti. Avukatlara cüzi
bir miktar cep harçlığı verildi.
Şimdi
kayyum, asbestos derdi olanlara, sağlık sorunu derecesinde tazminat
ödüyor. Verilen parayı, asbestostan etkilenen herkese yetecek
şekilde dağıtma mecburiyeti var. Herkese biraz para verildi ama
gerçekten hasta olanların tedavisi için ortada yeterli para
kalmadı.
Şimdi
hata kimde? Devletin evvelden mecbur kıldığı asbestos döşeyende
mi? O firmayı satın alan yeni firmada mı? Bir yol bulduk, buradan
zengin olalım diyen avukatlarda mı? Parayı yettirmeye çabalayan
kayyumda mı?
Ünlü
bir Türk Armatör 1994 yılında bizi Tuzla tersanesine çağırdı.
SS United States, (luxury cruiser) gemiyi hurda fiyatına icradan
10m$ ödeyerek satın almış, çekicilerle ABD'den Tuzla'ya
getirmiş, yenileyecek. Daha önce Savarona'yı yenilemiş, bunu da
öyle yapacak. İçinde 10-adet paket tabir ettiğimiz B&W buhar
kazanı var. Onlar bakımdan geçecek. Tulumları giydik, geminin
içini gezdik, kazanlar harika, 30-sene çalışmışlar, hala
çalışır durumdalar. Basit bir yenileme işi var.
Gemi,
sanki 1912'de batan batan SSTitanic gemisinin bir benzeri yapılmış,
dans salonları, gezinti mekanları göz alıcıydi. Buhar kazanları
yan yana konmuş, aralarından düz geçmeye imkan yok, yan
geçebiliyorsun. Zaten buhar kazanı için montaj, başta omurga
üstüne yapılıyor, sonra etrafına gemi inşa ediliyor, bu yüzden
kazanı yerinden çıkarmaya imkan yok. "Otuz sene sonra kim ne
yaparsa yapsın", mantığı kullanılmış.
Geminin
tüm izolasyonunda inşaat sırasında asbestos kullanılmış.
İnsanlar 30-sene gemiyi kullanmışlar, iş sökmeye gelince durum
ortaya çıkmış. Ünlü Armatör, ABD'de asbestos engellemesi
olduğu için gemiyi römorkörlerle Tuzla'ya getirmiş. Burda ucuz
işçi gücüyle söktürecek.
Bu
esnada gazeteciler olaya müdahil oldu, "Asbestli ölüm gemisi"
manşetiyle konuyu işlemeye başladı. Ünlü armatör bu olumsuz
yayınlardan bıktı, gemiyi Ukrayna'ya götürdü, orda asbestten
temizledi, yeniledi ve sattı. Bizde bu arada konuya vakıf olduk.
Armatörün evinde yemeğe davet edildik, mekanı gördük, bir sürü
özel otomobil, Harvey motosiklet, helikopter. Bakım yenileme için
fiyat verdik, gemi Ukrayna'ya gidince bizim iş kaldı. O gemi şimdi
tekrar ABD'de, yeniden canlandırmaya, olmaz ise müze yapmaya
çalışıyorlar.
Zamanında
B&W, gemiler için çok güzel paket buhar kazanları yapmış,
Virginia NewPort News fabrikası bu işe çalışmış, hala bakım
onarımdan iyi para kazanırlar. Asbestos tazminatları 1999'da
ayyuka vardı. B&W için Chapter-11 işletildi, Abd dışı jv
şirketler satıldı, biz de yerli ortağa geçtik, tensikat yapıldı,
JV şirket benimle yollarını ayırdı, yani beni kovdu. Başta
zorlandım ama sonra yoluna koydum. Şirketten ayrılamıyordum, önüm
terfim herşey tıkanmıştı, benim için uzun dönemde iyi oldu.
Başka işlere konulara girdim.
Sonra
bizim her iki yabancı genel müdür asbestos tozlarının teneffüsü
(soluması) sonucu orta çıkan akciğer hastalığından bu dünyaya
veda ettiler. Her ikisinin ailesi tazminat alabilmek için biz eski
çalışanlara eposta ile konuyu sordular. Ancak mahkemeler bitmiş,
konu kapanmıştı.
Ankara
JV fabrikasında ürettiğimiz B&W paket buhar kazanlarında
rockwool, yani kaya yünü kullanıldı, bizim imalat sırasında
asbest ile bir işimiz olmadı.
B&W
şimdi ayrı bir ticari gurup oldu, McDermott firmasından ayrıldı.
Borsaya kote. CEO'lar ve üst yönetim her yıl sonu hala acaip
ikramiyeler alıyorlar. Personel değişti, benim tanıdıklar
ayrıldı. Arada bir, linkedin.com
üstünden bazılarına rastlıyorum. Aslında onlarla çalışmak
bizim ufkumuzu açmıştı, gittik gördük, bizden farklı insanlar
olmadıklarını anladık, kendimize güven geldi. Başka büyük
işlere girdik.
ABD'de
kendi firmanı iş kazası için mahkemeye vermek için önce "gross
negligence" (büyük ihmal) ispat etmek lazım. Yoksa,
eyaletlerin malül fonu var, oradan paranı alıp oturuyorsun.
Bir
anekdot; Şirket gönüllü iflas ilan edip maaş ve ikramiyeleri
dondurunca, başımızdaki CEO ter ter tepindiydi, "Salaklar
biraz daha bekleyemediniz mi, şimdi deniz kenarında $2 milyona
yaptırmaya başladığım emeklilik evim yarım kaldı" diye.
Prinkipo,
04/01/16
No comments:
Post a Comment