Saturday, April 02, 2016

Cerattepe'de Neler Oluyor? Mart 2016


Cerattepe madeni Artvin şehir merkezine sadece 4km uzaklıkta bulunuyor. Bu madende ciddi miktarda bakır var, bakırla beraber altın ve başka değerli madenler de var. Tüvenan tabir edilen, olduğu gibi çıkarılan maden ile karışık toprağın elenmesi, madenin ayrıştırılması, zenginleştirilmesi lazım. Bu iş için maden zenginleştirilme tesislerinin, ya maden ağzında inşaa edilmesi, ya da maden toprağının uzaktaki mevcut maden ayrıştırılma tesislerine taşınması gerek.
Cerattepe mevkiindeki altın, gümüş, bakır ve çinko madenlerini işletme süreci 1988 yılında, saha ruhsatını Kanadalı Cominco Madencilik’in alması ile başlar. Kanada şirketi Cominco, açık ocak altın madenciliğini hedefler. Yani maden ihtiva eden toprak üstünün alınması, ortaya çıkan cevher ile karışık tüvenan toprağın zenginleştirme tesislerine taşınıp ayrıştırılması. Bergama’da aynı dönemde, “siyanürlü altın”a karşı yükselen etkili yerel protestoların katkısı ile Artvinliler bu yatırıma direnir. Cominco, ruhsatı, yerli şirket Inmet Madencilik’e devreder. Inmet, bakır madenciliğini hedefler. Artvinliler ona da direnir. İdare Mahkemesi’nin, ÇED olumlu kararı olmaksızın işletme izni ve işletme ruhsatı düzenlenemeyeceği yönündeki kararı ile ilk süreç 2009 yılında kapanır.
İkinci süreç, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2011 yılında, aralarında Cerattepe’nin de bulunduğu 1343 sahayı ihale ile aramalara yeniden açmasıyla başlar. Cerattepe ihalesini kazanan Özaltın Holding, ikinci en yüksek teklifi veren Eti Bakır ile rödovans anlaşması yapar. Yani Eti Bakır sahayı işletecek, Özaltın’a, imtiyaz payı ödeyecek. Eti Bakır, Cengiz Holding’in, özelleştirme kapsamında satın aldığı şirketlerden biridir. Olaylar nerede ise aynı biçimde tekrarlanır. Kanadalı şirketlerin rolünü Eti Bakır üstlenir. Altın/açık ocak... Protestolar… Yargı süreçleri… İptal... Yenileme.. Bakır/yeraltı madenciliği/teleferik... Halen, bakır cevherinin yeraltı işletme yöntemi ile çıkarılmasını yani "Altın içeren oluşumlar yeraltında mı bırakılacak?" sorusunun karşılığı, Şirketin, çıkarılan tüvenan madeni Murgul’daki flotasyon tesisine naklini öngören ÇED Olumlu Kararına ilişkin yargı süreci devam etmektedir.
Madencilik, mineralin oluştuğu yerde yapılması gereken, önemli pozitif ve negatif etkileri olan, süreli, geçici bir faaliyettir. Proje ömrü süresince ödünç aldığı alanı, rezerv tükendikten sonra, en azından eski ilk değerine getirerek, sahiplerine/ kamuya iadesini kapsar. İdeal olanı, ekonomik değer taşıyan tüm mineral kaynak potansiyelinin, sürdürülebilir madencilik ilkeleri gözetilerek en kısa zamanda harekete geçirilmesi; toplumun refah düzeyinin artırılmasına mümkün olduğunca çok katkıda bulunmasının sağlanmasıdır.
Madencilik projesinin uygulanmasının ön koşulları, proje ömrü ve sonrasındaki makul bir süreyi kapsayan dönemde, ulusal ve yerel topluma çevresel, sosyal ve kültürel maliyetlerinin katlanılabilir düzeyde ve her zaman ekonomik ve sosyal faydasının maliyetinden fazla olması; ve mutlaka yerel toplumun rızasının alınması, olmalıdır. Süreci yönetmenin, projenin fayda ve maliyetlerini kıyaslayabilmenin araçları da vardır: ÇED, ekonomik ve sosyal analizler, maden kapatma ve araziyi doğaya yeniden kazandırma planları devreye girer. Bu türden nitelikli araçlara dayanmayan kararlar/söylemler, bir değer ifade etmemelidir.
Türkiye’deki koşullar, geçmişten bugüne, idealin çok uzağında olagelmiştir. İnsanların birbirlerine, kamu idarelerine ve yargıya güvenmemesi için pek çok neden vardır. Madenciliğimizde kötü örnek sayısı, iyi örnek sayısından çok çok fazladır. İlgili mevzuatta, ekonomik/sosyal analiz yer almaz. ÇED ve arazileri doğaya yeniden kazandırma planları bizde öylesine yapılır.
Bilimsel bilgiye geçmişte de bugünde itibar edilmediğinden, yerel toplumun, kararını sağlıklı oluşturabilme olasılığı da düşüktür. Bergama’daki altın madenciliği ile ilgili olarak hemen her meslekten pek çok kişinin, desteksiz biçimde görüşler arzettiği 1997 yılında, ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümünün öğretim üyeleri (dokuz profesör, üç doçent), bilim insanı sorumluluğunu yerine getirerek,
“…Bu tür altın yataklarından altın üretimi için kullanılan tek yöntem siyanür liçidir… Siyanür (…) gerekli önlemler alındığında insan sağlığına ve çevreye zarar verme[z]… Altın madenciliğinde siyanür, yüz yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. Bu süre içinde siyanür yüzünden hayatını kaybeden tek bir insan olmadığı değişik kaynaklarda doğrulanmaktadır…”
Ref: http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/c431fd7ec4437de_ek.pdf
Bu görüşlerin yer aldığı bildiri yayımladığında, önemli bir ulusal gazetenin yurtseverliği sadece kendi gibi düşünenlerin tekelinde olduğunu sanan bir yazarı, köşesinde, hocalarımızı-arkadaşlarımızı, bu bildiriyi para karşılığı yayımlamakla itham edebilmişti. Bu davranışı hiç doğru bulmuyorum.
Cerattepe’de madencilik macerasının son aşaması için savunulacak seçenek şunlar olabilir (i) Hukuk ne derse o olsun, (ii) Artvinliler ne istiyorsa o olsun, (iii) İlk yatırım bakır için yapılmışken yanında altın da çıkarılsın, (iv) İdeal koşullar sağlanıncaya kadar, tüm Türkiye'de madencilik yasaklansın, Çözümler çok mu ütopik oldu? bilemem. Türkiye yaklaşık 25 yıldır Artvin-Cerattepe’de madencilik yapılmasın/yapılsın gerilimi içinde zaman, enerji ve kaynak tüketiyor. Ne dosya tümüyle kapanıyor, ne de madenciliğe başlanıyor. Son günlerde Siyasi iradenin talimatı ile hukuki süreç sonuçlanıncaya kadar madencilik faaliyetleri durduruldu.
Ankara, 14 Mart 2016


No comments: