Cerattepe
madeni Artvin şehir merkezine sadece 4km uzaklıkta bulunuyor. Bu
madende ciddi miktarda bakır var, bakırla beraber altın ve başka
değerli madenler de var. Tüvenan tabir edilen, olduğu gibi
çıkarılan maden ile karışık toprağın elenmesi, madenin
ayrıştırılması, zenginleştirilmesi lazım. Bu iş için maden
zenginleştirilme tesislerinin, ya maden ağzında inşaa edilmesi,
ya da maden toprağının uzaktaki mevcut maden ayrıştırılma
tesislerine taşınması gerek.
Cerattepe
mevkiindeki altın, gümüş, bakır ve çinko madenlerini işletme
süreci 1988 yılında, saha ruhsatını Kanadalı Cominco
Madencilik’in alması ile başlar. Kanada şirketi Cominco, açık
ocak altın madenciliğini hedefler. Yani maden ihtiva eden toprak
üstünün alınması, ortaya çıkan cevher ile karışık tüvenan
toprağın zenginleştirme tesislerine taşınıp ayrıştırılması.
Bergama’da aynı dönemde, “siyanürlü altın”a karşı
yükselen etkili yerel protestoların katkısı ile Artvinliler bu
yatırıma direnir. Cominco, ruhsatı, yerli şirket Inmet
Madencilik’e devreder. Inmet, bakır madenciliğini hedefler.
Artvinliler ona da direnir. İdare Mahkemesi’nin, ÇED
olumlu kararı olmaksızın işletme izni ve işletme ruhsatı
düzenlenemeyeceği yönündeki kararı ile ilk süreç 2009 yılında
kapanır.
İkinci
süreç, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2011 yılında,
aralarında Cerattepe’nin de bulunduğu 1343 sahayı ihale ile
aramalara yeniden açmasıyla başlar. Cerattepe ihalesini kazanan
Özaltın Holding, ikinci en yüksek teklifi veren Eti Bakır ile
rödovans anlaşması yapar. Yani Eti Bakır sahayı işletecek,
Özaltın’a, imtiyaz payı ödeyecek. Eti Bakır, Cengiz
Holding’in, özelleştirme kapsamında satın aldığı
şirketlerden biridir. Olaylar nerede ise aynı biçimde tekrarlanır.
Kanadalı şirketlerin rolünü Eti Bakır üstlenir. Altın/açık
ocak... Protestolar… Yargı süreçleri… İptal... Yenileme..
Bakır/yeraltı madenciliği/teleferik... Halen, bakır cevherinin
yeraltı işletme yöntemi ile çıkarılmasını yani "Altın
içeren oluşumlar yeraltında mı bırakılacak?" sorusunun
karşılığı, Şirketin, çıkarılan tüvenan madeni Murgul’daki
flotasyon tesisine naklini öngören ÇED Olumlu Kararına ilişkin
yargı süreci devam etmektedir.
Madencilik,
mineralin oluştuğu yerde yapılması gereken, önemli pozitif ve
negatif etkileri olan, süreli, geçici bir faaliyettir. Proje ömrü
süresince ödünç aldığı alanı, rezerv tükendikten sonra, en
azından eski ilk değerine getirerek, sahiplerine/ kamuya iadesini
kapsar. İdeal olanı, ekonomik değer taşıyan tüm mineral kaynak
potansiyelinin, sürdürülebilir madencilik ilkeleri gözetilerek en
kısa zamanda harekete geçirilmesi; toplumun refah düzeyinin
artırılmasına mümkün olduğunca çok katkıda bulunmasının
sağlanmasıdır.
Madencilik
projesinin uygulanmasının ön koşulları, proje ömrü ve
sonrasındaki makul bir süreyi kapsayan dönemde, ulusal ve yerel
topluma çevresel, sosyal ve kültürel maliyetlerinin katlanılabilir
düzeyde ve her zaman ekonomik ve sosyal faydasının maliyetinden
fazla olması; ve mutlaka yerel toplumun rızasının alınması,
olmalıdır. Süreci yönetmenin, projenin fayda ve maliyetlerini
kıyaslayabilmenin araçları da vardır: ÇED, ekonomik ve sosyal
analizler, maden kapatma ve araziyi doğaya yeniden kazandırma
planları devreye girer. Bu türden nitelikli araçlara dayanmayan
kararlar/söylemler, bir değer ifade etmemelidir.
Türkiye’deki
koşullar, geçmişten bugüne, idealin çok uzağında olagelmiştir.
İnsanların birbirlerine, kamu idarelerine ve yargıya güvenmemesi
için pek çok neden vardır. Madenciliğimizde kötü örnek sayısı,
iyi örnek sayısından çok çok fazladır. İlgili mevzuatta,
ekonomik/sosyal analiz yer almaz. ÇED ve arazileri doğaya yeniden
kazandırma planları bizde öylesine yapılır.
Bilimsel
bilgiye geçmişte de bugünde itibar edilmediğinden, yerel
toplumun, kararını sağlıklı oluşturabilme olasılığı da
düşüktür. Bergama’daki altın madenciliği ile ilgili olarak
hemen her meslekten pek çok kişinin, desteksiz biçimde görüşler
arzettiği 1997 yılında, ODTÜ Maden Mühendisliği Bölümünün
öğretim üyeleri (dokuz profesör, üç doçent), bilim insanı
sorumluluğunu yerine getirerek,
“…Bu
tür altın yataklarından altın üretimi için kullanılan tek
yöntem siyanür liçidir… Siyanür (…) gerekli önlemler
alındığında insan sağlığına ve çevreye zarar verme[z]…
Altın madenciliğinde siyanür, yüz yılı aşkın bir süredir
kullanılmaktadır. Bu süre içinde siyanür yüzünden hayatını
kaybeden tek bir insan olmadığı değişik kaynaklarda
doğrulanmaktadır…”
Ref:
http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/c431fd7ec4437de_ek.pdf
Bu
görüşlerin yer aldığı bildiri yayımladığında, önemli bir
ulusal gazetenin yurtseverliği sadece kendi gibi düşünenlerin
tekelinde olduğunu sanan bir yazarı, köşesinde,
hocalarımızı-arkadaşlarımızı, bu bildiriyi para karşılığı
yayımlamakla itham edebilmişti. Bu davranışı hiç doğru
bulmuyorum.
Cerattepe’de
madencilik macerasının son aşaması için savunulacak seçenek
şunlar olabilir (i) Hukuk ne derse o olsun, (ii) Artvinliler ne
istiyorsa o olsun, (iii) İlk yatırım bakır için yapılmışken
yanında altın da çıkarılsın, (iv) İdeal koşullar sağlanıncaya
kadar, tüm Türkiye'de madencilik yasaklansın, Çözümler çok mu
ütopik oldu? bilemem. Türkiye yaklaşık 25 yıldır
Artvin-Cerattepe’de madencilik yapılmasın/yapılsın gerilimi
içinde zaman, enerji ve kaynak tüketiyor. Ne dosya tümüyle
kapanıyor, ne de madenciliğe başlanıyor. Son günlerde Siyasi
iradenin talimatı ile hukuki süreç sonuçlanıncaya kadar
madencilik faaliyetleri durduruldu.
Ankara,
14 Mart 2016
No comments:
Post a Comment