Tuesday, April 19, 2016

La Traviata



"La Traviata" Guiseppe Verdi
Istanbul Süreyya Opera sahnesinde,

Dünyanın en çok sahnelenen, en beğenilen, en sevilen operalarından Guiseppe Verdi'nin 1853 yılında ilk gösterime giren "La Traviata", 14-15-16 Nisan günleri İstanbul Süreyya opera sahnesinde tekrar yer aldı. Müzik zaten çok belli, çok sevilen melodilerle dolu bir muhteşem opera. Sadece aşk değil, baba-oğul ilşkilerini de çok güzel anlatıyor.

Dar sahnede yapılabilecek dekor belli, basit yalın ekonomik bir çözüm. Kostümler belli, kadın erkek siyah gece elbisesi, erkekler frak simokin, beyaz gömlek, papyon, rugan ayakkabı, kadınlar dekolte uzun gece elbisesi, parıltılı takılar. Sahne yönetmenine değişik uygulamalar yapmak kalıyor. Yurdumuzda ilk kez 1954 yılında Ankara operasında sahnelenmiş. Sahne Yönetmeni, bu eseri ilk kez 2008 yılında Süreyya operasında sahnelemiş, bu yıl 50. Kez oynanıyor. Eser üç perde, ancak 2+2 sahnelemeyle sunuldu, tek ara verildi.

Maria Callas'a çok benzeyen soprano Violetta karakterine, birinci perde başında erkek koro üyeleri tarafından yapılmadık taciz kalmadı. İkinci perde kır evindeki yatak odası sahnesinin erotik ortamında başladı. Üçüncü perde sodomazoşist kırmızı büstüyer giymiş beş kırbaçlı kadının amatör erotik gösterisi yapıldı, sütyen giymiş seks kölesi erkeklere yaptıkları eziyetlerlerle devam etti. Bu arada koronun söylediği muhteşem şarkı güme gitti. Perde sonunda koro kadınlarının başrol tenor Alfredo karakterini abartılı linç eylemi yer aldı. Neyse son perdede daha fazla kaza çıkmadan soprano karakteri öldü, bitti, kurtuldu.

Başrol karakteri her gün ayrı bir soprano tarafından seslendirildi. Sopranolarımız birbirlerinden güzel performans ortaya koydular. Ancak başrol erkek karakter için her üç gece tek tenor vardı, sanatçı açıkça harcandı. İlk gece benim eğitimsiz kulaklarımın bile duyduğu üç detone durumu gerçekleşti. Koskoca İstanbul operasında bir başka tenor yokmu? 19-20 Nisan geceleri de sahneye çıkacak. Bir tek sanatçıya bu kadar çok yüklenmek doğrumu? Koro güzel, orkestra mükemmel, şef tecrübeli harika, solistler çok iyi, ancak sahne yönetmeni gereksiz erotik abartıya kaçmış.

Bir çocuğun çıkıp "kral çıplak" demesine, bir delinin kuyuya taş atmasına gerek yok, gerçek apaçık görünüyor. Her seferinde böyle gereksiz erotik sahnelemeler görmekten bıktık, usandık. Daha yaratıcı, daha güzel sahnelemeler yapacak yeni yetenekler görevi devir almalı, derim. Erotik show görmek istersek, gece kulübüne gideriz. Yönetmen bunu hep yapıyor. Doğru dürüst bir eleştiri almadığı için uçukluğa devam ediyor. Bu yapılan modern bir yorumlama değil. Onun yaptığı eserin özünü (Kamelyalı Kadın) çarpıtmaktan başka bir şey değil. Buna hiç hakkı yok. Istanbul’da tekrarlanan “La Traviata”ya değil de keşke başka yeni operalara, yeni başka sahnelenmelere zaman ayırabilsek.

Eskiden Newyork Metropolitan, Paris, Milano La Scala, Moskova, St Petersburg, Münih sahnelerinde ne oynuyor? nasıl oynuyor? Görmüyorduk, bilmiyorduk. Şimdi her eser öncesi youtube üstünden değişik dünya opera sahnelerinden tam süre kayıt seyredebiliyoruz. İstersek DVD'lerini alabiliyoruz. Başka sahnelerde bu kadar gereksiz abartılar, erotik show'lar yok, yapılan herşey ölçüsünde kalıyor. Kontrollü denetim var. Ortalama Opera seyircisinin genel kabul görmüş etik kurallarına uygun. Bu kurallar Münih'te çırıl çıplak balerini sahneye çıkarırken, bizde aynı şeyi yapmak zor. Newyork metropolitan sahnelenmesinin benzeri bizde yapılmış ama esinlenirken gereksiz abartıya kaçılmış.

---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Prinkipo, 17 April 2016

No comments: