Istanbul
Süreyya Opera sahnesinde,
Dünyanın
en çok sahnelenen, en beğenilen, en sevilen operalarından Guiseppe
Verdi'nin 1853 yılında ilk gösterime giren "La Traviata",
14-15-16 Nisan günleri İstanbul Süreyya opera sahnesinde tekrar
yer aldı. Müzik zaten çok belli, çok sevilen melodilerle dolu bir
muhteşem opera. Sadece aşk değil, baba-oğul ilşkilerini de çok
güzel anlatıyor.
Dar
sahnede yapılabilecek dekor belli, basit yalın ekonomik bir çözüm.
Kostümler belli, kadın erkek siyah gece elbisesi, erkekler frak
simokin, beyaz gömlek, papyon, rugan ayakkabı, kadınlar dekolte
uzun gece elbisesi, parıltılı takılar. Sahne yönetmenine değişik
uygulamalar yapmak kalıyor. Yurdumuzda ilk kez 1954 yılında Ankara
operasında sahnelenmiş. Sahne Yönetmeni, bu eseri ilk kez 2008
yılında Süreyya operasında sahnelemiş, bu yıl 50. Kez
oynanıyor. Eser üç perde, ancak 2+2 sahnelemeyle sunuldu, tek ara
verildi.
Maria
Callas'a çok benzeyen soprano Violetta karakterine, birinci perde
başında erkek koro üyeleri tarafından yapılmadık taciz kalmadı.
İkinci perde kır evindeki yatak odası sahnesinin erotik ortamında
başladı. Üçüncü perde sodomazoşist kırmızı büstüyer
giymiş beş kırbaçlı kadının amatör erotik gösterisi yapıldı,
sütyen giymiş seks kölesi erkeklere yaptıkları eziyetlerlerle
devam etti. Bu arada koronun söylediği muhteşem şarkı güme
gitti. Perde sonunda koro kadınlarının başrol tenor Alfredo
karakterini abartılı linç eylemi yer aldı. Neyse son perdede daha
fazla kaza çıkmadan soprano karakteri öldü, bitti, kurtuldu.
Başrol
karakteri her gün ayrı bir soprano tarafından seslendirildi.
Sopranolarımız birbirlerinden güzel performans ortaya koydular.
Ancak başrol erkek karakter için her üç gece tek tenor vardı,
sanatçı açıkça harcandı. İlk gece benim eğitimsiz
kulaklarımın bile duyduğu üç detone durumu gerçekleşti.
Koskoca İstanbul operasında bir başka tenor yokmu? 19-20 Nisan
geceleri de sahneye çıkacak. Bir tek sanatçıya bu kadar çok
yüklenmek doğrumu? Koro güzel, orkestra mükemmel, şef tecrübeli
harika, solistler çok iyi, ancak sahne yönetmeni gereksiz erotik
abartıya kaçmış.
Bir
çocuğun çıkıp "kral çıplak" demesine, bir delinin
kuyuya taş atmasına gerek yok, gerçek apaçık görünüyor. Her
seferinde böyle gereksiz erotik sahnelemeler görmekten bıktık,
usandık. Daha yaratıcı, daha güzel sahnelemeler yapacak yeni
yetenekler görevi devir almalı, derim. Erotik show görmek
istersek, gece kulübüne gideriz. Yönetmen bunu hep yapıyor. Doğru
dürüst bir eleştiri almadığı için uçukluğa devam ediyor. Bu
yapılan modern bir yorumlama değil. Onun yaptığı eserin özünü
(Kamelyalı Kadın) çarpıtmaktan başka bir şey değil. Buna hiç
hakkı yok. Istanbul’da tekrarlanan “La Traviata”ya değil de
keşke başka yeni operalara, yeni başka sahnelenmelere zaman
ayırabilsek.
Eskiden
Newyork Metropolitan, Paris, Milano La Scala, Moskova, St Petersburg,
Münih sahnelerinde ne oynuyor? nasıl oynuyor? Görmüyorduk,
bilmiyorduk. Şimdi her eser öncesi youtube üstünden değişik
dünya opera sahnelerinden tam süre kayıt seyredebiliyoruz.
İstersek DVD'lerini alabiliyoruz. Başka sahnelerde bu kadar
gereksiz abartılar, erotik show'lar yok, yapılan herşey ölçüsünde
kalıyor. Kontrollü denetim var. Ortalama Opera seyircisinin genel
kabul görmüş etik kurallarına uygun. Bu kurallar Münih'te çırıl
çıplak balerini sahneye çıkarırken, bizde aynı şeyi yapmak
zor. Newyork metropolitan sahnelenmesinin benzeri bizde yapılmış
ama esinlenirken gereksiz abartıya kaçılmış.
---
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Prinkipo,
17 April 2016
No comments:
Post a Comment