O
günlerde İstanbul'da yabancı dilde eğitim yapan okullar bir yeni
ortak karar alırlar. Heryıl fakir ama çok çalışkan birkaç
öğrenciyi parasız yatılı olarak alacaklardır. Bu durumu kimseye
söylemeyeceklerdir. Her okul çevre ilkokullara yazı yazar, aday
ismi ister, aday öğrencinin çok çalışkan aynı zamanda çok
fakir olması şartı vardır.
Fransız
kız mektep lisesinin talebine her ilkokuldan aday ismi verilir.
Mayıs ayında okul seçimini yapar, Ayşe'yi seçer ve okuluna
bildirirler. Sonra araya yaz ayı girer, eylül yaklaşır, okuldan
bir ses çıkmaz. Ayşe merak eder, ilkokul öğretmenine sorar,
öğretmen okul müdürüne sorar, müdür telefon açar, son durumu
sorar.
Fransız
kız mektep lisesinden cevap gelir. Evet seçimi yapmışlar, başta
Ayşe'yi seçmişlerdir. Ama o sıralarda tek parti döneminin önemli
bir devlet kurumu müdür yardımcısının da ilkokulu bitirmiş bir
küçük kızı vardır. Kendilerine doğrudan bir talep iletilir.
Yabancı dilde eğitim yapan lisenin devlet katları ile bürokrasi
ile iyi ilişkiler içinde olması gerekir. Ayşe seçimini gözardı
ederler.
Öğretmeni
küçük Ayşe'ye durumu anlatır, başarılı insanların her zaman
başarılı olacağını söyler, dünyanın sonu değildir. Ayşe
olanları çabuk unutur, bu durum hayat boyu başına gelecek ne ilk
ne son talihsizlik olur, mahallenin ortaokuluna yazılır, sonra Çapa
ilköğretmen okuluna, daha sonra Ankara Gazi Terbiye türkçe-edebiyat
braş öğretmenliğine girer, bitirir. Yaşına uygun hakim adayı
genç bir beyle evlenir, üç oğlu, dört torunu, çok yeni bir
torun kızı olur. Emekli olana kadar binlerce öğrenci yetiştirir.
Yıllar öncesine bakınca insan sormadan edemiyor, acaba küçük
Ayşe, Fransız kız mektep lisesine girseydi, hayatı nasıl
yönlenirdi? Çok iyi Fransızca öğrenirdi. Okul bitince herhalde
zengin biri ile evlenirdi, sonunda ev hanımı olurdu, evinde
otururdu. Belki böylesi çok daha iyi oldu.
Fransız
kız mektep lisesi bu uygulamayı çabuk durdurdu. Çünkü
istedikleri sonucu alamadılar, amacın dışına çıktılar. Yoğun
torpil baskısı altında kaldılar. Başka bazı yabancı dilde
eğitim yaban okullar uygulamayı bir süre daha devam ettirdiler.
Torpil geldiğinde ona uydular, olmadığında fakir çalışkan
öğrencileri seçtiler aldılar, çalışkan öğrencilerin varlığı
sınıfın eğitim kalitesini yukarı çekti.
Benim
çocukluğumda parasız yatılı lise imtihanları vardı, bu
imtihanlara girenler parasız yatılı okullara geçerlerdi, nedense
milli eğitim bakanlığı üst bürokratlarının çocukları hep
İstanbul'un gözde liselerini, kazanırlardı. Söylendiğine göre
bu ayrıcalıklı çocukların başına gönderilen mümeyyizler,
onlara doğru cevapları dikte ettirirlermiş. Aynı imtihana giren
ve ayrıcalığı olmayan diğer çocuklar bu durumu yıllar sonra
arkadaş toplantılarında hep anlattılar.
Bilenler,
1980'lerde Ohio ünivesitesine Türkiye'den çok sayıda muhafazakar
görüşlü burslu öğrenci geldiğini söylerdi. Burs programı
pahalı üniversite masraflarını ödediği gibi, iyi de cep
harçlığı verirmiş. Yabancı bazı üniversiteler, özellikle
bazı İngiliz ve Amerikan üniversiteleri, genç merkez bankası ve
dpt memurlarının master programlarına çalışırdı. Öğrencilerin
yazdıkları tezler hep Türkiye konulu idi. Türkiye'nin mali-
ekonomik, ticari, finansal detay bilgilerini yurtdışındaki
akademik ortama taşıdılar. Saklı gizli bilinmedik bilgi kalmadı.
Gittiler yüksek eğitim (MSc, PhD, PostDoc) yaptılar. Sonra çok az
sayıda bursiyer, akademik hayata devam etti. Çoğu aldıkları
dereceleri bürokratik terfileri için özgeçmişlerinde
kullandılar.
Türkiye'de
çok iyi dünya çapında eğitim yapan üniversiteler var artık.
Devlet ve özel vakıf üniversiteleri ayrı ayrı değerlendirmek
lazım. Bugün Avrupada çalışan işçilerimizin orda okuyan 2.-3.
Kuşak çocukları İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı, bizim
yabancı dille eğitim yapan okul mezunlarından çok daha iyi
konuşuyorlar. Bugün artık lise parasız yatılı imtihanları yok.
Yabancı dil öğrenmenin binbir yolu var. En iyisi o dilin
konuşulduğu yerde bir dil okuluna gitmek.
Ben
İngilizceyi, liseyi bitirdikten sonra, çok zor yoldan öğrendim.
Yabancı dil hazırlık eğitimi almadım. İngilizce eğitim yapan
mühendislik fakültesini çok zor bitirdim. Staj için İngiltere'ye
gitmem, orda 3-ay geçirmem bana çok faydalı geldi. İngilizce
öğrenmek, öğrendiğim İngilizceyi kaybetmemek, daha geliştirmek
hayat boyu en büyük çabam oldu. Bugün çoğu yabancı dilde
eğitim yapan kolej mezunundan daha iyi yabancı dilde okuyor,
anlaşabiliyor, üstelik yazabiliyorum. İlerde umarım İngilizce
kitabım da yayına girecek. Hala olumsuz "literary agent"
cevapları geliyor, ama ingilizce makalelerimin yayınlanması bile
benim için önemli bir başarı diyorum. Mesleki konferanslarda
ingilizce sunumlar yapabiliyorum, toplantılara hala davetler
alıyorum.
Geçtiğimiz
yılbaşında Münih'te beş hafta hergün 3-dolu saat yoğun Almanca
başlangıç dil eğitimi aldım, yirmi kişilik sınıfta diğer
öğrencilerin yaşı 18-35 arasında idi. Yaşım ilerlediği için
ezber çalışmam daha uzun daha zor geçti, ama Almanca'yı çok
sevdim. Almancayı öğrendikçe, ders sonrası yolda, markette
kullandıkça, insanların tavrını, derdini tasasını sevincini
daha iyi çözer oldum. Bana çok iyi geldi.
---
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Prinkipo,
04/26/16
No comments:
Post a Comment