Alıcı
ve satıcı bir masa etrafında toplanırlar, termik santral, rüzgar
veya güneş santrali, buhar kazanı, buhar türbini, gaz türbini
alım- satımı için müzakere ederler. Kontrat üstünde her
detayda görüşürler, teslimat süresi, deneme süresi, azami
devamlı kapasite, yakıt kullanımı, ve en son fiyat üstünde
anlaşmaya varırlar.
Alıcının,
bankalardan finansman guruplarından projesine kredi bulabilmesi
için, proje bedelinin %20-30 miktarı kadar kendi öz kaynaklarından
para koyması istenir beklenir. Bu noktada alıcı satıcıdan, kendi
öz kaynak payını kapsayacak kadar fiyatında artırım yapmasını
ister. Proje bedeline %20 özkaynak koyması beklenen alıcı,
satıcının son fiyatının 1/(1-0.20) yapılmasını ister. Satıcı
müzakere sonucunda alıcıdan bu talebin geleceğini bilir, fiyatını
ve son teklifini bu yeni artırılmış rakama göre hazırlar.
Sonra
finansman piyasalarına çıkılır, fizibiliteler ortaya konur,
kredi aranır. Bu anlaşmalı şişirilmiş fiyat durumunu bilen
bankalar, finansmancılar, durumu görmemezlikten gelirler. Ortak
finansman paketi, sindikasyon, hazırlanır. Krediler açılır,
gerekli fizibiliteler bu yeni fiyat üstünden yenilenir. Alıcının
payına düşen kredi payı finans paketinden çekilir, avans olarak
satıcıya ödenir. İş başlar, proje yürür, biter, geçici ve
kesin kabuller yapılır. Santral alıcının işletme personeline
teslim edilir. Satıcı parasının son payını alır, sahadan
çekilir. Kredinin geri ödemesiz süresi (2-5 yıl arası) biter.
Alıcı ürettiği elektrik satısından kazandığı para ile
borcunu finansör gurubuna ödemeye başlar.
Yani
bizim coğrafyada hiçbir alıcı taşın altına elini koymaz. Yani
Projenin öz kaynak payını kendi bütçesinden ayırmaz. Bu kadar
cinlik neden yapılıyor? Neden yatırımcı yapması gerekeni
yapmıyor? Bütün bunlar doğru mu? Herkes, projenin tüm paydaşları
alıcı ile satıcı arasındaki durumu biliyorlar, ama nedense ses
çıkarmıyorlar. Fiyat şişiriliyor. Proje bedeli artıyor,
finansman paketi rakamı büyüyor, daha büyük paket finanse
edildiği için finansmancı iyi para kazanıyor. Alıcının
cebinden öz kaynak parası çıkmıyor. Satıcı sesini çıkarmıyor,
istediği parayı proje bütçesinden zamanı gelince problemsiz
çekiyor. Geçici ve kesin kabul sırasında kimse itiraz etmiyor.
Gerekli resmi onaylar için fizibiliteler bu düzende yenileniyor.
Alıcı
ve satıcı arasında yapılan dişe diş en ucuz ve en iyi mal
hizmet ürün ekipman alımı neden sonunda kopuyor? Alıcının öz
kaynak payı finansmanı için fiyatlar artıyor. Bu fiyat son
kullanıcının cebinden çıkıyor. Yapılanlar doğru mu? Konan
kurallar neden eğiliyor, bükülüyor? Finansmancı başta neden
alıcıdan öz kaynak payını istemiyor? Öz kaynak payının
finansman paketi içine yedirilmesine neden göz yumuyor? Bu ne biçim
iş? Bu karmaşık düzeni kurgulayan yatırımcı işbilir başarılı
sayılıyor. Bu şartları kabul etmeyen satıcılar iş
kaybediyorlar.
Enerji
projelerinde en zor kısım proje finansmanıdır. Projenin yatırım
parası için finans kuruluşları, risklerini düşünüp eğer
ticaret ortamını gelir için güvenli bulurlarsa proje finansı
verirler. Yoksa devlet veya özel sirketten garanti veya başka
teminatlar isterler. Enerji projesi rekabet ortamında (merchant
power plant) serbest piyasada ürününü satacaksa, finans kuruluşu
serbest piyasa ve fiyat oluşumlarını inceler. Sonuç olarak proje
gelirlerinin borç taksitlerini ödemeyi karşılama oranlarına göre
karar verir. Oran düşükse daha fazla öz sermaye veya özel fonlu
işletme sermayesi ister. Batı Avrupa'da Kuzey Amerika'da finans
kurumları hiç bir zaman hesapsız risk almak durumuna düşmek
istemezler.
Bizde neden böyle olmuyor? Madem sonunda özkaynak payı
alıcı (yatırımcı) tarafından ödenmeyecek, neden bu kadar
karmaşık işler yapıyoruz? Öz kaynak payını ödemeyen
yatırımcının projesine bankalar finansman kurumları neden kredi
veriyorlar? Nasıl, neye güvenip kredi veriyorlar? Kazanan belli,
kaybeden kim? Yoksa kaybeden yok mu? Batı Avrupa'da Kuzey Amerika'da
neden böyle uygulamalar yok? Çünkü oralarda bu işi yapanlar için
ciddi para ve hapis cezası yaptırımları var. Alıcı bu
uygulamayı isterse, satıcıdan çok sert olumsuz tepki alıyor. Bu
yapılan işin ABD mahkemelerindeki adı "inflated invoice"
veya "overbilling". Para cezası fatura tutarı ile
doğrudan ilişkili hesaplanıyor. Hapis cezası ise 36-50 ay
arasında değişiyor.
Bizim
coğrafyada bu yapılanlar suç değil, bu yüzden cezası da yok.
Fiyat şişirme olayını daha öteye götürenler de var. Anlaşmalı
durumlarda kredi payı daha da artırılıyor, satıcı bu artan
kısmı alıcının yurtdışı offshore hesabına aktarıyor. Bu
şekilde ihracat yapmadan çok büyük paralar yurtdışı offshore
hesaplarına geçiyor. Bir finansman kuruluşunun bir projeye,
bilerek, bütün yatırım parasını ve hatta daha fazlasını
vermesi, işin finansmanından çıkıp risk ortağı haline gelmesi
demek olur. İç ve dış denetim sistemlerinin bu durumu ortaya
çıkarması, uyarması, engel olması, yaptırım uygulaması
gerekir.
Prinkipo,
30 Ağustos 2016
No comments:
Post a Comment