Tuesday, September 06, 2016

Enerji Yatırımlarında Öz Kaynak Finansmanı Nasıl Sağlanır?


Alıcı ve satıcı bir masa etrafında toplanırlar, termik santral, rüzgar veya güneş santrali, buhar kazanı, buhar türbini, gaz türbini alım- satımı için müzakere ederler. Kontrat üstünde her detayda görüşürler, teslimat süresi, deneme süresi, azami devamlı kapasite, yakıt kullanımı, ve en son fiyat üstünde anlaşmaya varırlar.


Alıcının, bankalardan finansman guruplarından projesine kredi bulabilmesi için, proje bedelinin %20-30 miktarı kadar kendi öz kaynaklarından para koyması istenir beklenir. Bu noktada alıcı satıcıdan, kendi öz kaynak payını kapsayacak kadar fiyatında artırım yapmasını ister. Proje bedeline %20 özkaynak koyması beklenen alıcı, satıcının son fiyatının 1/(1-0.20) yapılmasını ister. Satıcı müzakere sonucunda alıcıdan bu talebin geleceğini bilir, fiyatını ve son teklifini bu yeni artırılmış rakama göre hazırlar.


Sonra finansman piyasalarına çıkılır, fizibiliteler ortaya konur, kredi aranır. Bu anlaşmalı şişirilmiş fiyat durumunu bilen bankalar, finansmancılar, durumu görmemezlikten gelirler. Ortak finansman paketi, sindikasyon, hazırlanır. Krediler açılır, gerekli fizibiliteler bu yeni fiyat üstünden yenilenir. Alıcının payına düşen kredi payı finans paketinden çekilir, avans olarak satıcıya ödenir. İş başlar, proje yürür, biter, geçici ve kesin kabuller yapılır. Santral alıcının işletme personeline teslim edilir. Satıcı parasının son payını alır, sahadan çekilir. Kredinin geri ödemesiz süresi (2-5 yıl arası) biter. Alıcı ürettiği elektrik satısından kazandığı para ile borcunu finansör gurubuna ödemeye başlar.


Yani bizim coğrafyada hiçbir alıcı taşın altına elini koymaz. Yani Projenin öz kaynak payını kendi bütçesinden ayırmaz. Bu kadar cinlik neden yapılıyor? Neden yatırımcı yapması gerekeni yapmıyor? Bütün bunlar doğru mu? Herkes, projenin tüm paydaşları alıcı ile satıcı arasındaki durumu biliyorlar, ama nedense ses çıkarmıyorlar. Fiyat şişiriliyor. Proje bedeli artıyor, finansman paketi rakamı büyüyor, daha büyük paket finanse edildiği için finansmancı iyi para kazanıyor. Alıcının cebinden öz kaynak parası çıkmıyor. Satıcı sesini çıkarmıyor, istediği parayı proje bütçesinden zamanı gelince problemsiz çekiyor. Geçici ve kesin kabul sırasında kimse itiraz etmiyor. Gerekli resmi onaylar için fizibiliteler bu düzende yenileniyor.


Alıcı ve satıcı arasında yapılan dişe diş en ucuz ve en iyi mal hizmet ürün ekipman alımı neden sonunda kopuyor? Alıcının öz kaynak payı finansmanı için fiyatlar artıyor. Bu fiyat son kullanıcının cebinden çıkıyor. Yapılanlar doğru mu? Konan kurallar neden eğiliyor, bükülüyor? Finansmancı başta neden alıcıdan öz kaynak payını istemiyor? Öz kaynak payının finansman paketi içine yedirilmesine neden göz yumuyor? Bu ne biçim iş? Bu karmaşık düzeni kurgulayan yatırımcı işbilir başarılı sayılıyor. Bu şartları kabul etmeyen satıcılar iş kaybediyorlar.


Enerji projelerinde en zor kısım proje finansmanıdır. Projenin yatırım parası için finans kuruluşları, risklerini düşünüp eğer ticaret ortamını gelir için güvenli bulurlarsa proje finansı verirler. Yoksa devlet veya özel sirketten garanti veya başka teminatlar isterler. Enerji projesi rekabet ortamında (merchant power plant) serbest piyasada ürününü satacaksa, finans kuruluşu serbest piyasa ve fiyat oluşumlarını inceler. Sonuç olarak proje gelirlerinin borç taksitlerini ödemeyi karşılama oranlarına göre karar verir. Oran düşükse daha fazla öz sermaye veya özel fonlu işletme sermayesi ister. Batı Avrupa'da Kuzey Amerika'da finans kurumları hiç bir zaman hesapsız risk almak durumuna düşmek istemezler. 

Bizde neden böyle olmuyor? Madem sonunda özkaynak payı alıcı (yatırımcı) tarafından ödenmeyecek, neden bu kadar karmaşık işler yapıyoruz? Öz kaynak payını ödemeyen yatırımcının projesine bankalar finansman kurumları neden kredi veriyorlar? Nasıl, neye güvenip kredi veriyorlar? Kazanan belli, kaybeden kim? Yoksa kaybeden yok mu? Batı Avrupa'da Kuzey Amerika'da neden böyle uygulamalar yok? Çünkü oralarda bu işi yapanlar için ciddi para ve hapis cezası yaptırımları var. Alıcı bu uygulamayı isterse, satıcıdan çok sert olumsuz tepki alıyor. Bu yapılan işin ABD mahkemelerindeki adı "inflated invoice" veya "overbilling". Para cezası fatura tutarı ile doğrudan ilişkili hesaplanıyor. Hapis cezası ise 36-50 ay arasında değişiyor.

Bizim coğrafyada bu yapılanlar suç değil, bu yüzden cezası da yok. Fiyat şişirme olayını daha öteye götürenler de var. Anlaşmalı durumlarda kredi payı daha da artırılıyor, satıcı bu artan kısmı alıcının yurtdışı offshore hesabına aktarıyor. Bu şekilde ihracat yapmadan çok büyük paralar yurtdışı offshore hesaplarına geçiyor. Bir finansman kuruluşunun bir projeye, bilerek, bütün yatırım parasını ve hatta daha fazlasını vermesi, işin finansmanından çıkıp risk ortağı haline gelmesi demek olur. İç ve dış denetim sistemlerinin bu durumu ortaya çıkarması, uyarması, engel olması, yaptırım uygulaması gerekir.


Prinkipo, 30 Ağustos 2016

No comments: