Wednesday, September 10, 2025

Araba bakımı

Aracınıza İyi Bakın Büyükada, İstanbul’un kalabalığından uzak, sessizliği ve dinginliğiyle bilinir. Bir zamanlar atlı faytonların tıkırtısı duyulurdu; şimdi ise onların yerini elektrikli taksiler ve küçük otobüsler aldı. Bu değişim, adadaki yaşamı kolaylaştırdı, ulaşımı modernleştirdi. Ancak aynı zamanda bize çok önemli bir gerçeği de hatırlattı: Kullandığımız araçlara nasıl davrandığımız, yaşam kültürümüzün bir parçasıdır. Yıllar önce İstanbul’da, bir yerli–yabancı ortak girişim şirketinde çalışıyordum. Üst yönetimde genel müdür ve yardımcılarına, her üç yılda bir değiştirilen kiralık otomobiller verilirdi. Bu araçları ev–iş arasında, Ankara’ya seyahatlerde ve termik santral gezilerinde kullanıyorduk. Bir gün, o sıralar özelleştirme sürecinde olan Soma Termik Santrali’ne gitmem gerekiyordu. Santralin misafirhanesinde geceledim; ertesi sabah saha mühendisiyle birlikte benim kiralık otomobille Deniş kömür sahasına doğru yola çıktık. Toprak stabilize yolda son derece yavaş ve dikkatli sürüyordum. Amacım egzozun zarar görmemesi, aksın kırılmaması, arabanın yıpranmamasıydı. Saha mühendisi bu duruma hayret edip sordu: — “Araba sizin değil, kiralık. Neden daha hızlı gitmiyorsunuz?” Ona şöyle açıkladım: “Arabaya bir şey olursa, tamir ve bakım işleriyle uğraşmam gerekecek. Bu da bana zaman kaybettirir. Gideceğimiz yol yarım saatten fazla sürmez. On dakika erken varmamızın bizim için bir anlamı yok.” Açıklamam pek ikna edici olmamış olacak ki ertesi gün santralin bize verdiği Renault station araçla aynı yolu geçtik. Bu kez direksiyon başında saha mühendisi vardı. Tahmin edeceğiniz gibi çok hızlı sürdü; aracın amortisörleri zaten patlaktı, yol boyunca ciddi şekilde rahatsız oldum. Bir başka sefer Soma Eynez kömür sahasındaki şantiyeye gittim. Otoparkta 30’a yakın 4x4 SUV jeep vardı. Araçların çoğu sert ve dikkatsiz kullanımdan ötürü kısa sürede yıpranmıştı. Beni Edremit Havalimanı’ndan alıp sahayı gezdiren şoför de arabayı sanki kavga eder gibi kullanıyordu. Benzer manzarayı bugün Büyükada’da da görüyoruz. Elektrikli araçlar aslında çevre dostu ve ada yaşamına uygun bir çözüm getirdi. Fakat zamanla erkek şoförlerin çoğu bu araçları dikkatsiz, hızlı ve sert kullanmaya başladılar. Dik yokuşlara giriyor, marifet gösterir gibi sert sürüyor, araçları hızla yıpratıyorlardı. Kadın şoförler ise genel olarak daha dikkatli ve daha güvenli sürüş sergilediler. Buna rağmen yakın zamanda iki kaza yaşandı. Birinde, Çarkıfelek Caddesi’nde elektrikli taksinin aksı kırıldı, araç devrildi; kadın şoförün kaburgaları kırıldı. Kadıyoran’daki evime çıkan Tepeköy parkurunda erkek şoförlerin aynı dikkatsizliği sürdürdüğünü biliyorum. Bu kazalar bir anlık hatadan değil, uzun süreli kötü kullanımın birikmiş sonucundan kaynaklanıyor. Elektrikli araçlar bazı dik yollara girmemeli. Yüksek Hızlı Tren ile Ankara’dan İstanbul’a geldiğimde Bostancı’da inip taksi durağına giderim. Eğer taksinin sahibi şoför ise araç genellikle rahattır; amortisörler sağlam, klima çalışır, yol makul hızla alınır. Ama eğer gündelikçi bir şoföre denk gelirsem, aracın içi dışı kirli, her tarafından ses gelir, amortisörler patlaktır, klima çalışmaz. Çünkü gündelikçi şoför aracın bakımını üstlenmez; kazancının düşüklüğünü araca bakmayarak telafi eder. Şehirlerarası otobüs şoförlerinin profesyonel sürüşlerine her zaman hayranım. Arabalarını çok dikkatli ve güvenli kullanıyorlar. Buna karşın şehir içinde marketlere mal taşıyan şirket araçlarının sürücüleri çoğu zaman dikkatsizdir. Kendi arabamızı elden geldiğince özenle kullanmak gerekir. Hız kesme kasislerinde mutlaka yavaşlamalı, rögar kapaklarına ve çukurlara dikkat etmeliyiz. Arkadan selektör yakarak yol isteyenlere hemen yol verin. Makas atanlara bulaşmayın, ani manevra yapmayın; geçip gitsinler. Özellikle 34 plakalı kiralık araçlardan uzak durun. Ambulans geliyorsa en sağa yanaşın, asla arkasına takılmayın. Almanya’da sürücülerin araçlara gösterdiği dikkate de hayranım. Kendi arabaları olsun ya da olmasın, herkes özenli sürüş sergiler. Fabrikalarda da benzer bir disiplin vardır: Tezgâh vardiya sonunda tertemiz bırakılır. Makineler ne kadar dikkatli kullanılırsa o kadar uzun ömürlü olur ve iyi randıman verir. Sonuçta mesele yalnızca araba kullanmak değildir. Özel mülkiyete ve ortak değerlere gösterilen özen, toplumun gelişmişlik seviyesinin de bir göstergesidir. Kendi aracımız olsun ya da olmasın, sorumluluk bilinciyle hareket etmek hem bize hem çevremize güvenlik ve konfor sağlar. Büyükada örneği bize şunu net biçimde hatırlatıyor: Araçlara iyi bakmak sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Dikkatsiz kullanım, en huzurlu sokaklarda bile kazalara ve kayıplara yol açabilir. Faytonlardan elektrikli araçlara geçiş modernleşmenin bir simgesi oldu. Ama asıl ilerleme, araçlara gösterdiğimiz özen ve sorumluluk bilincinde yatıyor. Büyükada sokaklarının sessiz, güvenli ve huzurlu kalması da işte buna bağlıdır. ⸻

No comments: