Sunday, June 03, 2018

Alman Usulü Kentsel Dönüşüm



Alman Usulü Kentsel Dönüşüm
Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1927-1930 yılları arasında evsiz kalan insanlar için Berlin ve diğer büyük kentlerin çevresinde 3-4 katlı sosyal konutlar yapılmış. Bunlar 50-60m2, 1-2 oda, mutfak banyo belki bir balkon sosyal konutlar. Sonra ikinci dünya savaşı geçmiş, evler yanmış yıkılmış, 1952'den itibaren doğu- batı her iki Almanya'da yeniden sosyal konutlar inşa edilmiş. Daha sonra 1989 yılı gelmiş, doğu batı birleşmiş, her iki tarafa nüfus kaymaları olmuş, fakir batılı Almanlar ucuz doğu evlerine taşınmışlar. Sosyal konutlar şehir içinde iyi mekanlarda kalmış, ancak içleri eskimiş, yenilenmeleri gerekmiş.
Şimdi bu eski evlerin yenilenme işleri yapılıyor. Tümden binayı yıkmak yok. Alman yatırımcılar eski evleri tek tek satın alıyorlar. Hepsini birden boşaltıyorlar. Hepsi olmadıysa çoğu daireyi boşaltıyorlar. Sonra çatı yenileniyor, çatıaltı izolasyon yenileniyor. Doğalgaz, ısınma boruları, su boruları, elektrik telefon internet hatları yenileniyor. Banyo duşakabin oluyor. Dış cephe komple hızla mantolanıyor. Sonra içeri girip tüm evin duvarlarını boyuyorlar, yerler tahta laminat kaplanıyor. Camlar ısı geçirmez çift cam sistemleri ile değişiyor. Teknik servisler mutfağa bulaşık çamaşır makinaları, fırın ocak buzdolabı lavabo monte ediyorlar.
Tüm bu işleri eskiden inşaat işçisi Türkler yaparmış, şimdi onlar yok, Türkiye Avrupa birliği dışında olduğu için işçi gelişi artık yok. Eski işçiler yaşlandı, emekli oldular, çalışacak halleri yok, Onların çocukları torunları çocuk yuvalarında Almanca dilini anadilleri olarak öğrendiler, topluma entegre oldular, Alman vatandaşı oldular.
Almanya'ya 30-yıl önce buhar kazanları imalatı konusunda teknik eğitim için geldiğimde tanıştığım teknik ressam bir arkadaşım vardı. Çok basit bir Almanca konuşuyordu, kimse Almanca konuşamaz iken onun basit ancak kolay anlaşılır Almancası işe yarıyordu. Kendisini yıllardan sonra internette aradım bulamadım, google'da onun ismini yazınca karşıma oğlunun bilgileri çıkıyordu. O zamanlar daha Alman yuvasına giden Duesseldorf doğumlu küçük oğlu, sosyal bilimler konusunda doktora yapmış, akademisyen olmuş, kitap yazmış, şimdi Cdu partisi içinde siyasetle ilgileniyor.
Alman vatandaşları iyi eğitim alıyorlar, çok dil konuşmayı öğreniyorlar, servis, üretim, hukuk, işletme bilgisayar sektörlerinde çalışıyorlar, Roma dönemi ayrıcalıklı asil hür vatandaşları gibi özel zengin sağlıklı yaşam sürüyorlar. Haftada 35 saat, ayda en fazla 140-150 saat çalışıyorlar, saatte brüt 50-75-100€ veya daha fazla para kazanıyorlar.
Kazançlarının %35-40'ını sosyal sigorta ve gelir vergisine ödüyorlar.
Angarya zor ağır işler, inşaat işleri, el emeği kas gücü isteyen işler doğu Avrupa vatandaşlarına kalıyor. Yeni Roma döneminin çalışan köleleri onlar oldular. Arada taşaron- şirket üstünden bu insanlar haftada 40-48 saat çalışıyorlar, saatte 10-15€ para alıyorlar. Fazla vergi vermiyorlar, çünkü çoğu kayıtsız çalışıyor, hastalanan memleketine dönüyor.
Kaldığımız ev 50m2 bir oda, mutfak banyo balkon dan ibaret, toplam 3-kat. Bizim ev yavaş yavaş bağımsız tek ev sahiblerinden İsveç'li bir yatırımcı emlak şirketinin eline geçiyor. Ev sahipleri evlerini şirkete sattıkça şirket evi yeniliyor, daha yüksek fiyatla kiralama yapıyor. En üst katta yenileme var. Gün içi 07-17 arası işçiler çok sessiz çalışıyorlar. İçerde 5-Polonyalı inşaat işçisi var, sarışın genç insanlar. Asansör yok, çalışma en üst 3.katta yapılıyor.
Gün içinde tüm duvar malzemesi söküldü dışarı taşındı. Duvarlar boyandı, yerler tahta kaplama yapıldı, yeni mutfak cihazları, duşakabin monte edildi. Herşey elektrikle çalışıyor. Mutfak ocağı dahil. Akşam paydos öncesi tüm apartman antresini temizleyip gidiyorlar.
Bina eskiden bölgesel sistemle ısınırmış, bu iş için kömür yakan 120 MWe kapasiteli bir termik santral var. Ancak uzun dönemde sistem yenilenebilir enerji ile çalışacak elektrikli ısınmaya geçiyor. Kömür santrali kapanacak. Berlin çevresi açık tarım alanları büyük kapasiteli rüzgar gülleri ile dolmuş. Çatılara güneş panelleri konmuş.
Berlin kentinde yıkmak yeniden yapmak yok, bulunduğu yerde yenilenme var. Kurfurstendam üstündeki emlakçılarda yenilenen evlerin satışı yapılıyor. Doğu bölgesindeki sosyal konutlar ağaçlar arasında, her taraf yemyeşil orman park, göl, nehir.
Evler 50-60 m2, 1-2 oda, mutfak, banyo antre balkon, fiyat 250-300bin Euro. Berlin'e 10-yıl önce gelenler aynı evleri o zamanlar 50-bin€'ya satın almışlar, içine bir o kadar masraf harcayıp yenilemişler.
Büyükada'da yenileme işleri yapan ustama geçen yıl işlerin durumunu sordum, "Kimsede para yok, yenileme yok, iş yok", dedi. "Ben de 5-kişilik çalışanıma pasaport çıkarttım, onları Almanya'ya kısa süreli götürüyorum, eski evlerin içinde 1-hafta çalışıp ev içi yenilemesi yapıyoruz, boya alet laminat gerekli malzemeyi ordan alıyoruz, yenileme yaptığımız evde yatıp kalkıyoruz, işçilik parası kazanıp dönüyoruz", dedi. Bu yıl şartlar zorlaşmış, Türkiye'den gidiş yok, meydan Polonyalı işçilere kalmış. Sokak onların minibüsleri, inşaat atığı taşıyan kamyon kamyonetleri ile dolu. Üstlerinde şirket ismi adresi, telefon ve internet bilgileri var. Polonyalı oldukları çok belli çünkü 10-harfli isim içinde sadece bir tane sesli harf var. İnternet adresleri .pl ile bitiyor.
Kentsel dönüşüm anlayışı her coğrafyada ayrı. Biz yıkıp yeniden yapmayı seçmişiz. Tüm Bağdat caddesi toz duman içinde, 5-katlı güzel sağlam binalar yıkılıp yerlerine 20-30 katlı rezidanslar yapılıyor, rezidans değil aslında şehir içinde mahrumiyet bölgesi gecekondular yapıyoruz. Yukarda su borusu patlasa, asansör çalışmasa, yangın çıksa hayat duruyor. Biz deprem bölgesindeyiz, eski binalar yığma inşaat.
Bizimki bir seçim degil, zorunluluk. Zira zamaninda inşaatı yapan muteahit belli bir standarda gore yapmamis, kontrol kurumları yokmus, insaatlar zemine uygun sartlarda degil dolaysiyla risk altinda ve yenilenmesi gerekiyor. Almanya da boyle bir sikinti yok, zamaninda standartlara gore yapilmis, bina saglam, deprem bolgesinde degil. Isi zamaninda dogru yapip maliyeti gelecek nesillere bırakmamışlar.
Berlin'deki 1927- 1952 binaları da yığma, zemin kum. Sanki su üstüne inşaat yapıyorsunuz. Yüksek binalar heryerde çelik konstrüksiyon, biz de hala betonarme.
Almanya yıkmadan içini yenilemeyi, Yükselmeyi değil, yana doğru genişlemeyi seçmiş.
Dün alışveriş mekanı Berlin Kurfurstendam bulvarının yan sokağında Fasanen Strasse "Cafe im Litertur Haus Gmbh" bahçesinde oturduk, pek keyifli bir yerdi.
Herkesin edebiyatla öyle böyle bir ilgisi vardı,
Alt katta geniş bir alanda kitapçı bulunuyordu. Bizim vişnelik veya mülkiyeliler birliği gibi bir yerdi, yolunuz düşerse uğrayın.


---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Berlin, 3 Haziran 2018

No comments: