İstanbul'da
lüks mekanlarda düzenlenen çok sayıda "Uluslararası Enerji
Konferansı" duyuruları yıl içinde bana bir şekilde geliyor.
Piyasa çalışanlarını davet ediyorlar, yerli konuşmacılara çoğu
zaman para ödemiyorlar. 1-2 yabancı konuşmacıyı çağırıyorlar.
Onlara "business" gidiş- dönüş uçak bileti ve
konferans otelinde konaklama sağlıyorlar. Yabancı konuşmacı için
pazarlığa bağlı 1000-5000-10,000 ABD Doları para ödüyorlar.
Yabancı konuşmacı, dinleyicileri küçümser havada, cilalı süslü
bir İngilizce ile, daha önce belki bin kere yaptığı içi boş
sunumu tekrarlıyor. "Biz böyle yaptık, yapıyoruz, siz de
aynısını yapın", diyor. Bizim uygulama ortamımız ile
onlarınki çok farklı, olmuyor.
Bizim
yerli konuşmacılarımız, en az yabancılar kadar iyi. Yerli
piyasayı, bizim mevzuatı, yerli uygulamaları, bizim bürokrasiyi
daha iyi bildikleri için çok daha faydalı bilgiler verebiliyorlar,
ancak bütün bu değerli bilgiler için para almıyorlar,
alamıyorlar. Organizatör şirket, "Üste bir de para mı
vereceğiz, senin kişisel reklamını yaptık ya, daha neler?"
diyor. Şirket reklamı yapanlar zaten sunumlarında bu durumu
saklamıyorlar ve zaten para istemiyorlar, üstelik konferansa
sponsor oluyorlar, üste para veriyorlar.
Yetkili
üst düzey siyasi irade, ilk gün gelip açılışa katılıyor,
kurdele kesiyor, çoğunlukla ezberden standart bir konuşma yapıyor
ve ayrılıyor. Üst düzey siyasi irade gelince, mutlaka ona bağlı
üst düzey bürokratların konferansa katılması bekleniyor. Aynı
kurumun üst düzey bürokratları gelen daveti hemen kabul
ediyorlar, harcamalar için zaten devlet onlara harcırah ödüyor.
Onlar için bir değişiklik oluyor. Onaydan geçmiş bir eski sunumu
-ana bilgiler içeren konuşmayı yapıp hemen ayrılıyorlar.
Bakanlıktan,
denetleme kurulundan, yetkili kurumlardan yeni ayrılmış eski üst
düzey bürokratlar, eğer davet alırlarsa mutlaka konferansa
katılıyorlar. Bu sayede yeni iş bulmayı ümit ediyorlar. Büyük
özel şirketlerin üst düzey kadrolarından yeni ayrılmış yaşlı
profesyoneller, bu tip toplantıları kendileri için yeni iş
fırsatları olarak görüyorlar.
Organizator
firma, katılımcı veya dinleyici başına 500-1000 ABD dolar
alıyor. Konuşmacıdan bile para almaya kalkanları gördüm.
Çoğunlukla konuşmacılardan konferans ücreti alınmaz, ama
"Tutturabilirsem", diye isteyeni gördüm. Bütün bunlar
doğru değil. Bill Clinton konuşma başına 200,000 ABD Doları
alıyor. En son İsveç konuşması için 600,000 Euro alacağı
basında yer aldı. Amerika'da standart bir uzman davetli konuşmacı
20,000- 40,000 ABD Doları ücret alıyor.
Bizim
tavır almamız lazım. Bana gelen davetlere standart cevap
veriyorum,
"Thank
you for your invitation to public speaking on energy issues in our
environment, I expect the organizer company to pay my business class
return plane ticket, pay my accommodation in conference hotel plus
pay a reasonable fee for my presentation."
Yani,
"Konferansınıza konuşmacı olarak katılırım ama, benim
seyahat ve konaklama masraflarımı karşılamanız, ayrıca bana
makul bir ücret ödemeniz lazım." Ödeyen varmı? Tek tük
var, ama ödemedikleri zaman daveti kaçırdığım için hiç
üzülmüyorum. Zaten bu işler kısmet, davet gelir iptal edilir,
"Niye iptal edildi?" diye sormak abestir. İptal edilmiş
ise edilmiştir, bir sonrakine bakarsınız.
CNN,
BBC gibi kurumlar özel uzmanlık dalında ekrana çıkan uzmanlara
daha sonra para ödüyorlar. İyi bir açıklama yapmış iseniz ve
izleyicilerden güzel yorumlar almış iseniz, daha sonra kurum sizi
arıyor, banka hesabınızı istiyor, sonra bu hesaba makul bir para
gönderiyor. Bizde bu durumun muhasebeleştirilmesi zor, para
vermemek daha kolay. Sonra ne oluyor? Ortalık bilmeyenlerle doluyor.
TV
haber programlarına davet çok, ama programcı her konuşmanıza 50
saniyede bir, saçma sapan bir soruyla dalıyor, siz anlattığınızı
unutuyorsunuz. Programa çıkmamamak daha iyi.
Konferanslarda
aksine özel bir uyarı olmadıkça ses ve görüntü kayıdı
yapabilirsiniz, bu kayıtları yakınlarınızla arkadaşlarınızla
paylaşabilirsiniz, adı üstünde "public speaking", yani
"kamuya açık konuşma", yani herkes kayıt yapabilir,
yazılı not tutabilir.
ODTÜ
Mezunlar Derneği konferans salonunda yaptığımız paneller
böyledir, başta konuşmacıdan izin alırız, izin vermezse zaten
onu konuşturmayız. Kapalı toplantılardaki konuşmalar bizde
"Chatham house" kurallarına tabidir, yani verilen bilgi
kullanılabilir, fakat referans verilemez, isim verilemez.
Benim
yaş gurubumda artık kişisel reklama, tanıtıma ihtiyacımız yok,
neysek oyuz, bizi bilen zaten biliyor. Hepimiz dik durur bu ön
şartları istersek, hakkımız olan ödemeyi alırız. Bunları
öğrenip konferans organizatörlüğüne geçiş yapanlar olabilir,
ama piyasa doydu. Bundan sonra konferans sektöründe daha fazla iş
imkanı sınırlı görünüyor.
Üniversitelerin
ve meslek odalarının düzenledikleri toplantılara konuşmacı
daveti geldiğinde katılmak bir görevdir, bunlarda bir para
beklentisi olmaz, olamaz. 2015-08-30
Ankara
No comments:
Post a Comment