Değerli okurlarım,
1979 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma teşkilatının davetlisi olarak Manila'da bir toplantıya gitmem gerekti. Uçak biletim gönderildi' Pan-Am 001 uçağı ile önce Tahran'da mola, sonra Bombay (Mumbai) ye varcağım. Uçak değiştirip, Airfrance ile önce Bankong'ta mola vereceğim, sonra Vietnam üstünden Manila'ya varacağım.
Seyahatlerde herşey planlandığı gibi olmuyor. İstanbul'dan PanAm uçağına bindim, koca 747 boing uçağında sadece 10-kişi yolcu vardık. Her birimiz koltuklara yan yantık, uyuduk. O sıralarda iran devrimi olmuş, Tahran uçuşları iptal edilmiş. Durmaksısın , nonstop Bombay (mumbai)ye uçtuk. 12-saat havalimanında mola verdikten sonra AirFrance uçağına geçtik. Önce Bangkok, 3-saat moladan sonra vietnam havasahası üstünden Manila'ya vardık
Şubat ayında Manila cehennemi bir sıcaklıkta idi. Uçaktan dışarı çıktım, üstümdeki kışlık elbiseler ile her tarafımdan ter boşandı. Sanki fırın ağzında idim. Beni karşılayan servis otobüsü ile otele zor vardım. Hemen dışarı çıkıp en yakın mağazadan kısa şort ve yazlık tshirt aldım. Otel iç mekanı konforluydu, klimalar iç ortamı +20c tutuyordu. Lobide her türlü servisi veren genç kızlar ve delikanlılar vardı.
Manila'da diktatör Ferdinand Markos dönemi sürüyordu, sarı devrim henüz gelmemişti. Turizmden para kazanmak için her taraf 5-yıldız otellerle doluydu. Manila Üniversitesinde konferansa katıldık, önceden haxırladığımız sunumları yaptık, makalelerin ingilizce kağıt kopyalarını dinleyicilere dağıttık.
Konferans bitti, bizi yağmur ormanlarında tekne gezisine götürdüler. Mayo giydik, yerli kanolar ile nehirde saatlerce yol aldık. Yağmur ormanları içinden geçtik, yüksekten akan şelalelere gittik. Maymun, kaplan, Timsah ve başka yırtıcı hayvan varlığı yüzünden rehberden ayrılmadan dolaştık, vardığımız orman içi mekanda bir güzel öğle yemeği yedik, yerel biralar içtik, bol fotoğraf çektik.
Program bitti, Manila havalimanında AirFrance uçağına bindim, geldiğim parkur üstünden geri döneceğim. Bangkok'a indik, dutyfree çok makul, elimdeki tüm sınırlı yabancı para ile evdekilere hediye aldım. Çok az bir para kaldı.
Sonra tekrar uçağa bindik, Bombay'da durduk. Uçak değiştireceğiz, PanAm gelecek. Gelmedi. İran ihtilali yüzünden azalan yolcu sayısını gözeterek, her gün yapılan seferi, haftada bire indirmişler. Peki şimdi biz ne yapacağız? "Masraflar bizden sizi burda bir 5-yıldız otelde bir sonraki PanAm uçağı gelişine kadar 1-hafta misafir edeceğiz". Dediler.
Geç bir saatte bizi minibüs ile kıyıdaki bir otele bıraktılar. Otel güzel, üç öğün yemek veriyorlar. Hint okyanusu kıyısındayız. Sabah- akşan gelgit olayı var. Sular metrelerce geri çekiliyor, kıyıda akşamları tüm Bombay ahalisi gün batımı seyrederek kumsal yürüyüşü yapıyor. Bir hafta yan gel yat keyfet, değil mi?
Olmadı, otelden dışarı çıktığım anda, arkama onlarca Hintli çocuk takılıyordı, itip kakıp para istiyorlardı. Kıyıda yürüyüş yapmak istedim, yine aynı olay oldu. Otelden dışarı sakin birşekilde çıkıp gezmeye imkan yoktu. İki gün sonra ilgimi kaybettim. NewYorklu bir bankacı akşam geldi, anlattı, havalimanına gitmiş, çok işleri olduğunu söylemiş, yakın başka bir route- yol üstünden yeni bilet vermişler, o akşam viyana üstünden memleketine uçtu.
Ondan öğrendim ya, ben de ertesi gün havalimanına gittim, işlerimin çok olduğunu, alternatif bir aktarma ile istanbul'a gitmek istedğimi söyledim, ciddi bir surat ifadesiyle israr ettim. Bana Roma bileti kestiler, Roma'dan sonra başka bir aktarmayı vardığım limanda yapacaktım. Ertesi sabah 0200'de Bombay havalimanına vardım, 04:00'te kalkacak uçak tıklım tıklım çoğu Hintli yolcuyla saat 07:00'de kalktı, durmaksızın (nonstop) uçtuk, bu sürede tuvaletler tıkandı bozuldu, Arabistan, Mısır, kuzey Afrika üstünden 10-saatte Roma havalimanına vardık. Bombay'da +30 olan dış sıcaklık, Roma'da +10c idi, sağnak yağmur yağıyordu. Kapişonlu anorağımı hemen giydim, terminale girdim.
Tekrar bankoya gittim, biletimi inceleyen personel geliş parkuruma şaştı, o sırada Roma hava limanında grev vardı. Bana direkt istanbul uçağı bulamadılar. Yugoslav havayollarından aktarmalı bilet verdiler. Yugoslav uçağı önce Split havalimanına indi, mola verdi. Sonra Zagrep havalimanına indik. Bavulları verdiler, pasaport kontrolünden geçtim, kendimi hava limanı dışında buldum, tekrar xray ve pasaport kontrolünden geçtim, içeri girdim.
Avustralya'dan gelen uçağın dönüşüne bilet vermişler. Avustralya yolcuları ile Zagrep'ten istanbul'a geldik. Bu kadar çok aktarmalı 48-saatten fazla süren uçuştan sonra yorgunluktan bitmiştim, Ankara'ya devam edemedim. İstanbul'da bir gün mola verdim. Ertesi gün iç hatlar uçağı ile eve vardım. Bütün bunlar olurken cebimde çok az para kalmıştı, zorla elimden alınan bagajların taşıma parası kalmadı, hamallara 2-3 sigara paketi verdim.
Bugün THY TK0084 istanbul- Manila 12-13 saatte nonstop aktarmasız gidiyor. Tk0085 ile dönüyorsunuz. O günden bugüne, PanAm 1991'de battı, iran islam devrimi yerleşti pekişti, nükleer müzakereler yapıldı bitti. Manila'da sarı devrim 1986'da Marcos diktatörünü sildi attı. Güneydoğu Asya büyüdü gelişti. Vietnam savaş sonrası toparlandı. Hindistan bilgisayar yazılım devi oldu. Ben de yurtdışı seyahatlerde daha tutumlu olmayı öğrendim. Acil gerekli stok nakit para tutmayı alışkanlık haline getirdim. Her türlü program değişkliği olabileceğini, grev benzeri aksaklıkların her zaman uçuş düzenini değiştirebileceğini yaşayarak gördüm.
Bayramınız kutlu olsun, Ankara'da bayram namazı yarın saat 06:18'de. En yakın camiye yürüyerek gitmek sünnetttir. Eski ayakkabı giyin, Mersin'de bayram namazı sonrası yeni spor ayakkabılarımı çaldırıp eve çıplak ayakla dönmüştüm. Herkes bayram namazında bir kere ayakkabı çaldırır. Yarın Sabah erken kalkın, slm ve sevgiler
No comments:
Post a Comment