Friday, August 08, 2025

Tengiz

Tengiz Petrol Sahasında Kültürel ve Kişisel Yolculuklar 1996 yılında Kazakistan’daki Tengiz petrol sahasında görev yaparken tanıştığımız genç, yetenekli ve idealist yabancı mühendislerin hayatı zamanla bambaşka yönlere evrildi. O dönem, sahada sadece teknik süreçler değil, aynı zamanda derin kültürel ve insani etkileşimler de yaşanıyordu. Dostoyevski ve Tolstoy’un romanlarında sıkça karşımıza çıkan zarif, eğitimli, samimi ve romantik Rus ile Kazak kadın karakterlere benzer nitelikte genç kadınlar, sahada görev yapan uluslararası mühendislerin yaşamlarına dokundu. Kimi zaman kısa süreli birer aşk hikâyesiyle başlayan bu ilişkiler, çoğunlukla kalıcı evliliklerle sonuçlandı. Tengiz’in çöl ikliminde, zorlu yaşam koşulları altında şekillenen bu yakınlaşmalar, yalnızca bireysel tercihlerle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda kültürel etkileşim ve göç olgusunu da beraberinde getirdi. Bazı Kazak kadınlar, evlendikleri eşlerinin görev yaptığı Louisiana (ABD), Londra (İngiltere) ya da İstanbul (Türkiye) gibi büyük şehirlere taşınarak yeni hayatlara yelken açtı. Uzun süren Sovyet yönetiminin etkisiyle, yerel mühendislerde mülkiyet duygusu ve sahiplenme refleksi oldukça sınırlıydı. Buna karşılık Batılı ve Türk mühendisler, sahip oldukları profesyonel eğitim ve kültür gereği daha yüksek düzeyde inisiyatif alma, sahiplenme ve yönetme eğilimi gösteriyordu. Türk müteahhit firmalar, sahada genellikle 28/28 rotasyon (28 gün çalışma, 28 gün izin) sistemini uygulamak yerine, personeli 6 ay boyunca sahada tutmayı tercih ediyorlardı. Bu uzun süreli izolasyon ve zorlu yaşam koşulları, çalışanlarda sürmenaj, tükenmişlik sendromu ve depresyon gibi ciddi psikolojik sorunlara yol açıyordu. Sahada geliştirilen bireysel çözüm çoğu zaman insan ilişkileri oldu. Kazak kadınlarla kurulan dostluklar zamanla sevgililiğe, ardından evliliğe dönüştü. Bu evliliklerden doğan çocuklar, kültürlerarası birlikteliğin en somut ve umut verici meyvelerinden biri hâline geldi. Bazı şirketler, bu kültürel yakınlaşmayı sadece tesadüfi bir gelişme olarak görmedi; aynı zamanda sosyal uyumu güçlendiren bir unsur olarak destekledi. Genetik ve kültürel çeşitliliğin bir araya geldiği bu evlilikler, sahadaki hayatın teknik yönleri kadar insani yönlerinin de ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi. 1996 Tengiz sahasında başlayan bu yolculuklar, sadece enerji sektörünün değil, insan ruhunun ve kültürlerarası etkileşimin de birer hikâyesi olarak hatırlanmaya devam ediyor. ⸻

No comments: