Tuesday, November 04, 2014

"Gentrification" nedir?


Değerli Okurlarım,

İngilizce "Gentrification" kelimesinin karşılığı, Türkçede mutenalaştırma, seçkinleştirme, burjuvalaştırma, nezihleştirme, kibarlaştırma, centrifikasyon, jantileşme, güzelleştirme vb. kullanımları olan "Soylulaştırma" kelimesi ile tanımlanıyor. Orta ve üst sınıfların, dar gelirlilerin yaşadığı, kent merkezlerindeki semtlere yerleşme süreci olarak biliniyor. (Wikipedia)

Soylulaştırma, basit ve dar tanımıyla, dar gelirlilerin yaşadığı, kent içerisindeki eskimekte olan konut alanlarına, daha üst sınıfların yerleşmeye başlaması süreci olarak belirleniyor. Değişimin gerçekleştiği bölgelerde, eski ve bakımsız kalmış konutların yenilenmesiyle belirgin fiziksel iyileşmeler yaşanıyor. Eski ev sakinlerinin, yerlerini gönülsüz olarak sonradan gelenlere bıraktığı, literatürde yerinden edilme (displacement) olarak adlandırılan bir süreç yürüyor. Kentsel fiziki alt yapı ne kadar sabit kalırsa kalsın mülkiyet, işlev ve konut tipi değiştirilmiş oluyor.

"Soylulaştırma" ile ilgili semtlerde varolan yerel kültür farklı grupların varlığıyla giderek değişime uğruyor. Başlangıç aşamasında eski sakinlerin, güvendikleri "güçlü" komşularının varlığıyla yaşam alanlarına olan aidiyet duyguları güçleniyor. Zamanla yaşadıkları semtler üst gelir gruplarının tercih ettiği yerler haline geliyor. Dolayısıyla emlak yatırımcılarının ilgisini çekiyor ve çoğunlukla spekülatif bir biçimde bu semtlerdeki emlak fiyatları artıyor. Bu süreçten sonra mahallenin dokusunda yaşanan ciddi değişimler sonucunda, genellikle kiracılardan oluşan eski sakinler gönülsüz de olsa yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalıyorlar.

İstanbul soylulaştırmayla 1970’li yılların sonlarına doğru tanıştı. Yani soylulaştırma İstanbul’da uzun yıllardır sürüyor. İstanbul içerisinde on senelik aralıklarla yeni bölgelere sıçrayarak süreç ilerliyor. 1980’lerde Boğaziçi (Arnavuktöy, Ortaköy ve Kuzguncuk), 1990’larda Beyoğlu (Cihangir, Galata ve Asmalımescit) ve 2000’lerde Haliç (Fener ve Balat) bu değişimi gösterdi. Şimdi Süleymaniye, Tarlabaşı, Tophane ve Sulukule gibi kentsel dönüşüm projeleri ile gündeme gelen bölgeler soylulaştırmaya konu oluyor.

Ankara'da önce Ayrancı, sonra Dikmen vadisi, Öveçler, Balgat, sonra Ulus Ulucanlar ve HacıBayram bölgelerinde soylulaştırma yapıldı/ yapılıyor. AOÇ'deki yeni "Saray" da aynı kapsamda değerlendirilirmi, bilemem?

"Soylulaştırma", "Kentsel Dönüşüm" değil. "Soylulaştırma" kapsamında eski yapı korunuyor. Tarlabaşı, Cihangir, Laleli, Aksaray gibi bölgelerde ana yapıyı bozmadan eski binalarda yapılan yenilemeler "Gentrification".

Kadıköy, Bağdat caddesi, Maltepe bölgelerinde, zayıf zeminli eski yapıları yıkıp, yeniden inşaat yapma faaliyeti "Kentsel dönüşüm". Büyük yerleşim yerlerine baktığınızda özellikle son 10 yılda kentlerin ne denli etkileyici ve şahane (!) kentsel dönüştüğünü görürsünüz. Şehrin kalite ve sanatsal anlayışından uzak, salt basit sayısal rakamlara, bina kat sayısı, tek parselde konsept bina sayısı, AVM kompleks m2 alanı... gibi değerlere mahkum edildiğini görmek çok üzücü geliyor. Göğe doğru yükselmek bedava, yatay genişlemek ise parayla. Ancak hangi altyapı, su, kanalizasyon, yol, bu işe, bu kadar çok insana, bu nüfus yoğunluğuna yetecek?

Kentsel dönüşüme razı olan arsa sahipleri eski evlerini, geniş apartman dairelerini, eskiyen villalarını terk ediyorlar. Daha küçük apartman dairelerinde, 20-30-40 katlı gökdelenlerde yaşamayı kabulleniyorlar. Eskiden bağımsız villaları, geniş daireleri olan bunca insan bir arada nasıl yaşayacak?

Reklamlarda vaad edilen yapay cennetler gerçek mi? Reklamlarda bizlere hiç benzemeyen, Kuzey Avrupalı tipler bu yeni yapılan evlerde yaşıyor. Kapalı yüzme havuzları, spor merkezleri, yeşil ortak alanlar, ne süre, kaç paraya, hangi kullanım için müsait olacak? İzole alanlar, kapalı mekanlar, bize boş sokakta, bebek gezdirmenin keyfini verecek mi?
Yeni malikler, yeni dairelerin nerdeyse kira rakamlarına ulaşan aylık genel gider masraflarını karşılayabilecekler mi? ApartOtel düzeninde, kapıda güvenlikli, günde 8-saat verilen hizmet ile yaşam nasıl olacak? Bu yaşamı destekleyecek gelir nerden kazanılacak?

Bağdat caddesi deniz tarafında kum zemin üstündeki bölgede zayıf inşaatların kentsel dönüşüme geçmesini anlarım. Fakat burdaki örnekler çok az. Sert kaya zeminli E5- TEM ötesi kuzey bölgelerde rezidans inşaatlarını anlamakta zorluk çekiyorum.

Kentsel yeşil alanlar, ortak sosyal ve kültürel tesisler, mahalle okulları, kentlilerin birbirlerini tanımaları ve iletişimleri için gerekli kentsel alanlardır. Bu alanların kentsel yapı ve nüfus yoğunlukları artırılırken arttırılması yasal zorunluluktur.

Kentsel dönüşümde kamu alanları ve hatta kentsel büyük spor, garajlar vb. resmi ve belediye hizmet alanları konut dokusuna dönüştürülürken, ve yerlerine konut alanları yapılırken diğer kentsel açık, yeşil ve sosyal iletişim alanları ilave edilme zorunluluğu görülmezden gelinir.

İnşaat teknolojisi gelişimi konusunda da tereddütlerim var. Koreliler 3. köprüyü yapıyor, biz köprünün sadece hafriyatını yapabiliyoruz. Yurtiçinde siyasi iradeye yakın yeni isimlerin devamlı ihale aldıklarını gözlüyoruz. Eski isimler, içerde iş alamadıkları için kendilerini yurtdışına attılar. Çin rekabetine OrtaDoğu coğrafyasında cevap veremedikleri için daha çok Rusya ve Doğu Avrupa bölgesine yöneldiler. Dünya Müteahhitlik listelerinde yer alan firmalarımızın tasarım yoğun işlere fazla girmediklerini, sınırlı mühendislik hizmetleri yaptıklarını, büyük oranda sadece işçilik sattıklarını öğreniyoruz.

İşin parasını (karını) mühendislik yapabilenler kapıyor. Dünya yakın tarihinde topyekün bilinçlenme ve refah yükseltici kalkınma, sanayileşme ile sağlanmış. Son 10 yıllarda bu durum devam etmekte ve teknolojik sektörlerle sürmekte. Kentlilerin mekanda ayrıştırılması, farklılaşması kent merkezlerinin alışveriş merkezleri ile yer değiştirilmesi, altyapı yetersizliği, gelecekte çok büyük yabancılaşmaya, kentsel patlamalara, kargaşa, yağmaya yol açabilir.


Memleketin meselelerini düşünmeye ve düşüncelerimizi paylaşmaya devam edelim ki, paylaştıklarımıza hepimiz için düşünme malzemesi çıksın.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


2014-11-06

No comments: