Değerli
Okurlarım,
İngilizce
"Gentrification" kelimesinin karşılığı, Türkçede
mutenalaştırma, seçkinleştirme, burjuvalaştırma, nezihleştirme,
kibarlaştırma, centrifikasyon, jantileşme, güzelleştirme vb.
kullanımları olan "Soylulaştırma" kelimesi ile
tanımlanıyor. Orta ve üst sınıfların, dar gelirlilerin
yaşadığı, kent merkezlerindeki semtlere yerleşme süreci olarak
biliniyor. (Wikipedia)
Soylulaştırma,
basit ve dar tanımıyla, dar gelirlilerin yaşadığı, kent
içerisindeki eskimekte olan konut alanlarına, daha üst sınıfların
yerleşmeye başlaması süreci olarak belirleniyor. Değişimin
gerçekleştiği bölgelerde, eski ve bakımsız kalmış konutların
yenilenmesiyle belirgin fiziksel iyileşmeler yaşanıyor. Eski ev
sakinlerinin, yerlerini gönülsüz olarak sonradan gelenlere
bıraktığı, literatürde yerinden edilme (displacement) olarak
adlandırılan bir süreç yürüyor. Kentsel fiziki alt yapı ne
kadar sabit kalırsa kalsın mülkiyet, işlev ve konut tipi
değiştirilmiş oluyor.
"Soylulaştırma"
ile ilgili semtlerde varolan yerel kültür farklı grupların
varlığıyla giderek değişime uğruyor. Başlangıç aşamasında
eski sakinlerin, güvendikleri "güçlü" komşularının
varlığıyla yaşam alanlarına olan aidiyet duyguları güçleniyor.
Zamanla yaşadıkları semtler üst gelir gruplarının tercih ettiği
yerler haline geliyor. Dolayısıyla emlak yatırımcılarının
ilgisini çekiyor ve çoğunlukla spekülatif bir biçimde bu
semtlerdeki emlak fiyatları artıyor. Bu süreçten sonra mahallenin
dokusunda yaşanan ciddi değişimler sonucunda, genellikle
kiracılardan oluşan eski sakinler gönülsüz de olsa yaşam
alanlarını terk etmek zorunda kalıyorlar.
İstanbul
soylulaştırmayla 1970’li yılların sonlarına doğru tanıştı.
Yani soylulaştırma İstanbul’da uzun yıllardır sürüyor.
İstanbul içerisinde on senelik aralıklarla yeni bölgelere
sıçrayarak süreç ilerliyor. 1980’lerde Boğaziçi (Arnavuktöy,
Ortaköy ve Kuzguncuk), 1990’larda Beyoğlu (Cihangir, Galata ve
Asmalımescit) ve 2000’lerde Haliç (Fener ve Balat) bu değişimi
gösterdi. Şimdi Süleymaniye, Tarlabaşı, Tophane ve Sulukule gibi
kentsel dönüşüm projeleri ile gündeme gelen bölgeler
soylulaştırmaya konu oluyor.
Ankara'da
önce Ayrancı, sonra Dikmen vadisi, Öveçler, Balgat, sonra Ulus
Ulucanlar ve HacıBayram bölgelerinde soylulaştırma yapıldı/
yapılıyor. AOÇ'deki yeni "Saray" da aynı kapsamda
değerlendirilirmi, bilemem?
"Soylulaştırma",
"Kentsel Dönüşüm" değil. "Soylulaştırma"
kapsamında eski yapı korunuyor. Tarlabaşı, Cihangir, Laleli,
Aksaray gibi bölgelerde ana yapıyı bozmadan eski binalarda yapılan
yenilemeler "Gentrification".
Kadıköy,
Bağdat caddesi, Maltepe bölgelerinde, zayıf zeminli eski yapıları
yıkıp, yeniden inşaat yapma faaliyeti "Kentsel dönüşüm".
Büyük
yerleşim yerlerine baktığınızda özellikle son 10 yılda
kentlerin ne denli etkileyici ve şahane (!) kentsel dönüştüğünü
görürsünüz. Şehrin kalite ve sanatsal anlayışından uzak, salt
basit sayısal rakamlara, bina kat sayısı, tek parselde konsept
bina sayısı, AVM kompleks m2 alanı... gibi değerlere mahkum
edildiğini görmek çok üzücü geliyor. Göğe doğru yükselmek
bedava, yatay genişlemek ise parayla. Ancak hangi altyapı, su,
kanalizasyon, yol, bu işe, bu kadar çok insana, bu nüfus
yoğunluğuna yetecek?
Kentsel
dönüşüme razı olan arsa sahipleri eski evlerini, geniş apartman
dairelerini, eskiyen villalarını terk ediyorlar. Daha küçük
apartman dairelerinde, 20-30-40 katlı gökdelenlerde yaşamayı
kabulleniyorlar. Eskiden bağımsız villaları, geniş daireleri
olan bunca insan bir arada nasıl yaşayacak?
Reklamlarda
vaad edilen yapay cennetler gerçek mi? Reklamlarda bizlere hiç
benzemeyen, Kuzey Avrupalı tipler bu yeni yapılan evlerde yaşıyor.
Kapalı yüzme havuzları, spor merkezleri, yeşil ortak alanlar, ne
süre, kaç paraya, hangi kullanım için müsait olacak? İzole
alanlar, kapalı mekanlar, bize boş sokakta, bebek gezdirmenin
keyfini verecek mi?
Yeni
malikler, yeni dairelerin nerdeyse kira rakamlarına ulaşan aylık
genel gider masraflarını karşılayabilecekler mi? ApartOtel
düzeninde, kapıda güvenlikli, günde 8-saat verilen hizmet ile
yaşam nasıl olacak? Bu yaşamı destekleyecek gelir nerden
kazanılacak?
Bağdat
caddesi deniz tarafında kum zemin üstündeki bölgede zayıf
inşaatların kentsel dönüşüme geçmesini anlarım. Fakat
burdaki örnekler çok az. Sert kaya zeminli E5- TEM ötesi kuzey
bölgelerde rezidans inşaatlarını anlamakta zorluk çekiyorum.
Kentsel
yeşil alanlar, ortak sosyal ve kültürel tesisler, mahalle
okulları, kentlilerin birbirlerini tanımaları ve iletişimleri
için gerekli kentsel alanlardır. Bu alanların kentsel yapı ve
nüfus yoğunlukları artırılırken arttırılması yasal
zorunluluktur.
Kentsel
dönüşümde kamu alanları ve hatta kentsel büyük spor, garajlar
vb. resmi ve belediye hizmet alanları konut dokusuna
dönüştürülürken, ve yerlerine konut alanları yapılırken
diğer kentsel açık, yeşil ve sosyal iletişim alanları ilave
edilme zorunluluğu görülmezden gelinir.
İnşaat
teknolojisi gelişimi konusunda da tereddütlerim var. Koreliler 3.
köprüyü yapıyor, biz köprünün sadece hafriyatını
yapabiliyoruz. Yurtiçinde siyasi iradeye yakın yeni isimlerin
devamlı ihale aldıklarını gözlüyoruz. Eski isimler, içerde iş
alamadıkları için kendilerini yurtdışına attılar. Çin
rekabetine OrtaDoğu coğrafyasında cevap veremedikleri için daha
çok Rusya ve Doğu Avrupa bölgesine yöneldiler. Dünya
Müteahhitlik listelerinde yer alan firmalarımızın tasarım yoğun
işlere fazla girmediklerini, sınırlı mühendislik hizmetleri
yaptıklarını, büyük oranda sadece işçilik sattıklarını
öğreniyoruz.
İşin
parasını (karını) mühendislik yapabilenler kapıyor. Dünya
yakın tarihinde topyekün bilinçlenme ve refah yükseltici
kalkınma, sanayileşme ile sağlanmış. Son 10 yıllarda bu durum
devam etmekte ve teknolojik sektörlerle sürmekte. Kentlilerin
mekanda ayrıştırılması, farklılaşması kent merkezlerinin
alışveriş merkezleri ile yer değiştirilmesi, altyapı
yetersizliği, gelecekte çok büyük yabancılaşmaya, kentsel
patlamalara, kargaşa, yağmaya yol açabilir.
Memleketin
meselelerini düşünmeye ve düşüncelerimizi paylaşmaya devam
edelim ki, paylaştıklarımıza hepimiz için düşünme malzemesi
çıksın.
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
2014-11-06
No comments:
Post a Comment