Sunday, June 21, 2015

Bir Odtü 1971 okul hatırası

Değerli Okurlarım,

Bugün sizlere "Mart 1971" okul hatıramı anlatayım. Odtü Makina Mühendisliği ikinci sınıftayım. Dersler çok zor, çok çalışmak zorundayım. O gün sabah erkenden ders çalışmak için Odtü kütüphanesine gittim. Sadece kütüphanede bulunan, dışarıya ödünç verilmeyen ders kitaplarını alıp, orda çalışacağım. Öğle vakti eve döneceğim. Tüm "et-arabası" öğrenci otobüsleri bugün KKM denen yerde sıralanmışlar. Bizden birkaç yaş büyük öğrenci liderlerimiz ateşli konuşmalar yapıyorlar, elde bayraklar, "hükümeti protesto edeceğiz", diyorlar. Bir gün önce İstanbul'da bir toplantıya katılmış olan Odtü'lü öğrenciler orda kurşunlanmış.

Benim siyasetle, öğrenci oluşumları ile bir ilgim yok. O gün yok, bugün de yok. Benim ders çalışmam lazım, şehre dönmem, eve gitmem, evde ders çalışmam lazım. O günler Odtü şehirdışı, nerdeyse dağ başı. Okul servisinden başka ulaşım aracı yok. Bindim otobüslerden birine. Otobüsler kalktı, bizi Sıhhiye DTCF önünde bıraktı. DTCF önünde istiklal marşı, sonra koşarak Kızılay Zafer anıtı önüne varış, sol yumruklar havaya. Arkasından yolun önü ve arkası tüm yan sokaklar birden Fruko tabir edilen toplum polisi kamyonlarıyla kapatıldı. Tam kapana kısılmıştık.

Herkes kaçışmaya başladı. Kitap defter elimdeki herşeyi yere fırlattım. Zafer çarşısı sağ yan merdivenlerinden çıktım, arkadaki kamu şirketine girdim, uzun kalın paltomu açık vestiyere astım, bir kat üstte binanın öbür kapısını bulmak için koridorda dolaşırken, bir vatansever memur tarafından görüldüm, yakalandım, iki görevli hemen yetişti, iki koluma girdiler, Zafer Çarşısı merdivenlerinden aşağı indik, bir "Halk Düşmanını" yakalamanın keyfi içindeydiler, merdivenlerin iki tarafında sağcı gençler bana hakaretler yağdırıyorlardı. Bir Tv kamerası beni çekti, akşam Trt TV haberde yayınlanmış , haberim sonradan oldu.

Atatürk bulvarını geçtik, bugünkü Divan pastanesi yan sokağında bir minibüse sokulduk. Ben ilk yakalanan olduğum için en arkadaydım. Sonra otobüs diğer yakalanan öğrencilerle doldu ve kalktı. Bizi 19 Mayıs stadyumu içindeki merkeze götürdüler. Yol boyunca yumruk ve cop yedik, saçlarımız dibinden koparıldı. Sindik, ses çıkarmadık. Merkezde 100 kadar öğrenci, sandalyelere oturduk, tüm gece tek tek arka koridorda dayaktan geçtik.

Sonra gece görevlileri gitti, dinlenmiş kadrolar geldi. Sabah ifadelerimiz alındı, bir memur yazdı biz imzaladık, önden yandan gözaltı fotoğraflarımız çekildi, parmak izi kaydımız alındı. O kayıtlar daha sonra tüm ömür boyu kamuda, resmi tüm işlemlerde, ehliyet, pasaport, sicil, terfi konularında hep karşıma çıktı. Önden ve yandan çekilmiş, kalın boyunlu bordo kışlık kazak içinde uzun Afro saçlı- dayak sonrası sinmiş hırpalanmış gözaltı fotoğrafım ve parmak izlerim hep orda kaldı, her fırsatta hep önüme kondu. Sonra serbest bırakıldık. Otobüse bindim Eve döndüm, tüm sırtımda cop izleri vardı, yıkandım, traş oldum, haftasonu uyudum travmanın geçmesi kolay olur sandım, ama geçmedi. Hiç geçmedi. Ertesi gün Zafer Çarşısı arkasındaki kamu kurumu vestiyerinden paltomu aldım. Tek başına vestiyerde duruyordu, kimse dokunmamış.

Pazartesi günü Odtü Matematik anfisinde forum yapıldı. Olay günü gözaltına alınanlar olanları üstü kapalı anlattılar. Saçları koparılanlar, burnu kırılanlar, gözleri moraranlar, olan herşey zaten ortadaydı. Yakalananlar, olanları bir an önce unutmak istiyor, gibiydiler. Özellikle güzel bir Odtü öğrencisi gençkızı hatırlıyorum, burnu kırılmıştı, o sıralar onarım öyle kolay değildi.

O zamanki siyasilerin, telefon talimatı verdikleri, daha sonra kayıtlara geçti, "Öğrencileri öylesine dövün ki, aynı şeyleri yapmayı bir daha akıllarından bile geçirmesinler". Arkasından 5-Mart 1971 Odtü yurtlarının işgali geldi. Sonra Devrim stadyumunda tutuklanan öğrenciler. Sonra 12- Mart. Çok daha kötü şeyler oldu.

Arkasından okul kapandı. Eğitime uzun ara verildi. Daha sonra üç fidanın idamı. Bütün bunlar hafızalarımıza kazındı. Trauma geçti mi? Aradan 44 yıl geçti, içimizdeki trauma hala geçmedi. Bunları kimselere anlatmadık. Olanları hafızalarımıza gömdük. Yaşı o zamanlar daha yeni 20 olmuş bir gencin topluma olan güveni sarsıldı, orantısız gücün ne kadar acımasız olduğu gerçeğiyle, gençlere kullanılan güç ile erken tanıştı.

İfade özgürlüğü, önceden izin almadan toplu gösteri yapmak, mevcut Anayasa'mıza göre doğal hak. Ama pratikte öyle değil. Aynı tatsız tecrübeleri her dönemin gençleri yaşadı. İstanbul'da Gezi parkı gençleri yaşadı, Ankara'da Odtü gençleri, İzmir'in Gündoğdu meydanı gençleri, hep yaşadı. Başımıza gelenler, bu coğrafyada, bu acımasız hoşgörü yoksunu toplumda yaşamanın bir bedeli oldu. Bizim başımıza gelenler, bizden sonraki kuşakların, gençlerin başına gelmesin istedik. Eminim bir gün bu ülkeye tam demokrasi gelecek. Gelmesini hepimiz isteyeceğiz. Toplum içinde ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, saydamlık, bir gün yerli yerine mutlaka oturacak. Daha sağlıklı, mutlu, üretken, zengin bir toplum olacağız.



Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


2015-06-20 Ankara

No comments: