Değerli
Okurlarım,
Bugün
sizlere "Mart 1971" okul hatıramı anlatayım. Odtü
Makina Mühendisliği ikinci sınıftayım. Dersler çok zor, çok
çalışmak zorundayım. O gün sabah erkenden ders çalışmak için
Odtü kütüphanesine gittim. Sadece kütüphanede bulunan, dışarıya
ödünç verilmeyen ders kitaplarını alıp, orda çalışacağım.
Öğle vakti eve döneceğim. Tüm "et-arabası" öğrenci
otobüsleri bugün KKM denen yerde sıralanmışlar. Bizden birkaç
yaş büyük öğrenci liderlerimiz ateşli konuşmalar yapıyorlar,
elde bayraklar, "hükümeti protesto edeceğiz", diyorlar.
Bir gün önce İstanbul'da bir toplantıya katılmış olan Odtü'lü
öğrenciler orda kurşunlanmış.
Benim
siyasetle, öğrenci oluşumları ile bir ilgim yok. O gün yok,
bugün de yok. Benim ders çalışmam lazım, şehre dönmem, eve
gitmem, evde ders çalışmam lazım. O günler Odtü şehirdışı,
nerdeyse dağ başı. Okul servisinden başka ulaşım aracı yok.
Bindim otobüslerden birine. Otobüsler kalktı, bizi Sıhhiye DTCF
önünde bıraktı. DTCF önünde istiklal marşı, sonra koşarak
Kızılay Zafer anıtı önüne varış, sol yumruklar havaya.
Arkasından yolun önü ve arkası tüm yan sokaklar birden Fruko
tabir edilen toplum polisi kamyonlarıyla kapatıldı. Tam kapana
kısılmıştık.
Herkes
kaçışmaya başladı. Kitap defter elimdeki herşeyi yere
fırlattım. Zafer çarşısı sağ yan merdivenlerinden çıktım,
arkadaki kamu şirketine girdim, uzun kalın paltomu açık vestiyere
astım, bir kat üstte binanın öbür kapısını bulmak için
koridorda dolaşırken, bir vatansever memur tarafından görüldüm,
yakalandım, iki görevli hemen yetişti, iki koluma girdiler, Zafer
Çarşısı merdivenlerinden aşağı indik, bir "Halk
Düşmanını" yakalamanın keyfi içindeydiler, merdivenlerin
iki tarafında sağcı gençler bana hakaretler yağdırıyorlardı.
Bir Tv kamerası beni çekti, akşam Trt TV haberde yayınlanmış ,
haberim sonradan oldu.
Atatürk
bulvarını geçtik, bugünkü Divan pastanesi yan sokağında bir
minibüse sokulduk. Ben ilk yakalanan olduğum için en arkadaydım.
Sonra otobüs diğer yakalanan öğrencilerle doldu ve kalktı. Bizi
19 Mayıs stadyumu içindeki merkeze götürdüler. Yol boyunca
yumruk ve cop yedik, saçlarımız dibinden koparıldı. Sindik, ses
çıkarmadık. Merkezde 100 kadar öğrenci, sandalyelere oturduk,
tüm gece tek tek arka koridorda dayaktan geçtik.
Sonra
gece görevlileri gitti, dinlenmiş kadrolar geldi. Sabah
ifadelerimiz alındı, bir memur yazdı biz imzaladık, önden yandan
gözaltı fotoğraflarımız çekildi, parmak izi kaydımız alındı.
O kayıtlar daha sonra tüm ömür boyu kamuda, resmi tüm
işlemlerde, ehliyet, pasaport, sicil, terfi konularında hep karşıma
çıktı. Önden ve yandan çekilmiş, kalın boyunlu bordo kışlık
kazak içinde uzun Afro saçlı- dayak sonrası sinmiş hırpalanmış
gözaltı fotoğrafım ve parmak izlerim hep orda kaldı, her
fırsatta hep önüme kondu. Sonra serbest bırakıldık. Otobüse
bindim Eve döndüm, tüm sırtımda cop izleri vardı, yıkandım,
traş oldum, haftasonu uyudum travmanın geçmesi kolay olur sandım,
ama geçmedi. Hiç geçmedi. Ertesi gün Zafer Çarşısı
arkasındaki kamu kurumu vestiyerinden paltomu aldım. Tek başına
vestiyerde duruyordu, kimse dokunmamış.
Pazartesi
günü Odtü Matematik anfisinde forum yapıldı. Olay günü
gözaltına alınanlar olanları üstü kapalı anlattılar. Saçları
koparılanlar, burnu kırılanlar, gözleri moraranlar, olan herşey
zaten ortadaydı. Yakalananlar, olanları bir an önce unutmak
istiyor, gibiydiler. Özellikle güzel bir Odtü öğrencisi gençkızı
hatırlıyorum, burnu kırılmıştı, o sıralar onarım öyle kolay
değildi.
O
zamanki siyasilerin, telefon talimatı verdikleri, daha sonra
kayıtlara geçti, "Öğrencileri öylesine dövün ki, aynı
şeyleri yapmayı bir daha akıllarından bile geçirmesinler".
Arkasından 5-Mart 1971 Odtü yurtlarının işgali geldi. Sonra
Devrim stadyumunda tutuklanan öğrenciler. Sonra 12- Mart. Çok daha
kötü şeyler oldu.
Arkasından
okul kapandı. Eğitime uzun ara verildi. Daha sonra üç fidanın
idamı. Bütün bunlar hafızalarımıza kazındı. Trauma geçti mi?
Aradan 44 yıl geçti, içimizdeki trauma hala geçmedi. Bunları
kimselere anlatmadık. Olanları hafızalarımıza gömdük. Yaşı o
zamanlar daha yeni 20 olmuş bir gencin topluma olan güveni
sarsıldı, orantısız gücün ne kadar acımasız olduğu
gerçeğiyle, gençlere kullanılan güç ile erken tanıştı.
İfade
özgürlüğü, önceden izin almadan toplu gösteri yapmak, mevcut
Anayasa'mıza göre doğal hak. Ama pratikte öyle değil. Aynı
tatsız tecrübeleri her dönemin gençleri yaşadı. İstanbul'da
Gezi parkı gençleri yaşadı, Ankara'da Odtü gençleri, İzmir'in
Gündoğdu meydanı gençleri, hep yaşadı. Başımıza gelenler, bu
coğrafyada, bu acımasız hoşgörü yoksunu toplumda yaşamanın
bir bedeli oldu. Bizim başımıza gelenler, bizden sonraki
kuşakların, gençlerin başına gelmesin istedik. Eminim bir gün
bu ülkeye tam demokrasi gelecek. Gelmesini hepimiz isteyeceğiz.
Toplum içinde ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü,
saydamlık, bir gün yerli yerine mutlaka oturacak. Daha sağlıklı,
mutlu, üretken, zengin bir toplum olacağız.
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
2015-06-20
Ankara
No comments:
Post a Comment