Bizim 68 kuşağı okulda şiddet gördü. Ço şiddet gördü. İlkokul sınıf öğretmenim sıra dayağı uygulardı, sınıfı bırakıp gittiğinde çok gürültü yapmışsak, hepimizin ellerine cetvelle vururdu, ama Kaymakamın oğlunu atlardı.
Ortaokulda diğer çocuklara ibret olması için, yakalanan küçük saf masum öğrenciler dayak yerdi, öğretmenler birbirlerini dayak atmaya teşvik ederlerdi, resim öğretmenim kendisini zorlayarak bir öğrencisinin kulağını çekerken sanki kendisi acı çekiyormuş gibi yüzü bozulmuştu.
Ankara Atatürk Lisesinde ciddi hoca dayağı vardı. Ancak en haylaz en yaramaz öğrenciler her zaman kaçar, yakalanmaz, en saf garibim çelimsiz öğrenciler dayak yerdi. Bu defa dayak atma görevi çoğu beden eğitimi öğretmeni olan kat sorumlusu Müdür muavinlerine düşerdi.
Lise son sınıftayım, okul artık bitiyor, ders arası teneffüsteyiz, bir arkadaşımla koridorda koşmuşuz, sınıfta sıraların arasında birbirimizi kovalıyoruz. Aniden bir sessizlik oldu. Arkama baktım, kat muavini sınıf kapısında duruyor, "gel buraya" dedi, ne olabilirki önemli birşey yapmamışım. Kapıya doğru saf sakin yürüdüm. Suratıma korkunç bir tokat geldi, voleybolde topa smaç çakmak gibi, herhalde yerimde dönmüş olmalıyım. Uzun süre kendime gelemedim.
Yıllar geçti, bana tokat atan kat muavini beden eğitim öğretmeni emekli oldu, birikimleri ile Ayvalık Ören deniz kıyısında bir arazi aldı, oraya önce çadır kamp kurdu, boş alana voleybol basketbol tenis sahaları ekledi, sonra aldığı kredilerle tesisi büyüttü, çadır yerleri bungalov oldu, cafe lokanta yüzme havuzu eklendi.
1990'larda Çanakkale çimento fabrikasında bir önemli ihale öncesi yer görme işim vardı, izmir havalimanından bir jeep kiraladım, Behramkale motellerinden birinde iki gece kaldım, dönerken deniz kıyısından ara yollardan gitmek istedim. Karşıma bu kamp çıktı. Haberim vardı. Zaman eylül, sabah erken saatlerdeyiz, arabamı park ettim, içeri girdim, kapıdaki görevliye tesisi gezmek istediğimi söyledim, kampın sahibi eski öğretmen eşiyle kafede çay içiyordu. Davet ettiler, onların masaya oturdum, önüme çay geldi. Ankara Atatürk lisesi mezunu olduğumu söyledim, ortak konu çıktı, Konuşma sonunda Hocama lise son sınıfta bana attığı müthiş tokadı hatırlattım, kıpkırmızı oldu. Sonra uzun bir sessizlik. Arkasından çay için teşekkür ettim ve ordan ayrıldım.
Şimdi okullarda dayak yok, tersine öğretmenler şiddete uğruyorlar, sınıfta kalmak ta yok. Öğrenciler öyle böyle sınıf geçiyorlar, sonra üniversite giriş sınavı barajında yığılıyorlar
Bizim zamanımızda paralı özel yabancı dille eğitim yapan okulların öğrencileri dayak yemezler, denirdi. Ankara'da TED, Yükseliş, Yenişehir kolejleri böyle okullardı.
Ama bakıyorum onlarda da öğrenciye şiddet dayak uygulanmış, hem de çok ciddi şiddet görmüşler.
Sizin de mutlaka benzer bir tatsız olayınız, okulda dayak yeme hatıranız vardır, aradan çok zaman geçti, ama anlatın, içinizde kalmasın,
Slm
No comments:
Post a Comment