Friday, February 02, 2018

"Japon Terzi" Usulü ArGe Yapmak doğru mu?



Son katıldığım bir sosyal toplantıda, değerli bir Meslektaşım, Ankara Ostim'de ve genelde bütün Türkiye’de AR-GE yapılmadığından, sadece kopyalama yapıldığından bahsetti. "Kimse bir pafta teknik resim yapmıyor ama önlerine gelen bir ekipmanı, makineyi, cihazı kopyalamayı ve çoğaltmayı marifet sayıyor", serzenişinde bulundu. Toplantıda bulunan diğer Hocalarımın çoğu da bu fikre katıldılar. Genelde bu piyasa değerlendirmesine ben de katılıyorum. Ancak 1980'lerde bizim ister istemez zorunlu bir tecrübemiz oldu, sizlere onu anlatayım.
Bir kamu makina üretim fabrikasında 10 seneden fazla imalat hollerinde imalat takipciliği yaptım. Sonra beni tasarım (proje) bölümüne aldılar. O sıralar Alman VKW (ve EVT) firmalarından 50 tph kömürlü ve 100 tph fueloil yakan buhar kazanı lisansını almışız, ikişer adet kazanı bize yüzde 100 malzemeyle göndermişler, bunları yerinde kurduk.
Bize, eksik teknik resimlerin yeniden üretilmesi görevini verdiler. Az sayıda genel görünüş resmi göndermişler ama yetersiz. Ayrıca malzemeler, borular, ızgaralar fiziki olarak gönderilmiş. Biz bunların hepsinin aydınger resimlerini çizdik, sonra bu kazanları ürettik. Bu kazanları yerinde monte ettik, işlettik, yıllar boyu da çalıştırdık.
İlerleyen zamanda bana doğrudan yeni bir görev verdiler. "Kopyalama öğrendin, atölyedeki, vals, giyotin, planpunta torna ve saç kumlama tezgahlarını da kopyala", dediler. Bitmedi, yatay çamur presi, şeker santrifuju, ham fabrika kireç ocağını da kopyalamamı istediler.
Tasarım bürosunda çalışan tüm teknik ressamları topladım. Herbirine bir tezgahın kopyalama çalışması için görev dağılımı verdim. Anlamadıkları yerlerde ben devreye girip detay açınımları çıkarıyorum. Uzun bir uğraştan sonra teknik resimleri hazırlandık, bitirdik.
Büyük kapasiteli atölye tezgahlarını kopyalarken "Japon Terzi" yanlışlığına düştük. Önce "Japon Terzi" ne yapmış? onu anlatayım. 1850'lerde Japonya ABD zoruyla kapılarını Batı dünyasına açmak zorunda kaldı. Daha sonra başka ülkelerde elçilik açma çabasına girmiş. Batı ülkelerine diplomat gönderecekler. "Batılı gibi giyinmek gerekli", diye düşünmüşler. Kendi geleneksel giysilerimizle ile gitmek doğru olmaz, batılı elbiseler giyelim demişler. Japonya'da yerleşik batılı bir Hiristiyan misyonerinden batılı elbiselerini vermesini istemişler. Aynısını yapıp gönderdikleri diplomatlara giydirecekler. Fakir misyoner, batılı elbiseleri vermiş. Çok kullanılmış olduğu için elbiselerin dizlerinde, dirseklerinde sonradan yapılmış yamalar varmış, "Japon Terzi" yamaları da aynen yapmış, yamalı yeni elbiselerin yanlış durumu çabuk anlaşılmış, gittikleri ülkelerde yeni elbiseler almışlar ama "Japon Terzi" uygulaması kayda girmiş. Biz de "Japon Terzi" durumuna girdik. Ağır büyük tezgahlar çelik döküm yapılmıştı. Biz kopyalarken onların çoğunu kaynaklı çelik konstrüksiyon yapmayı uygun gördük. Tasarımı yaparken, kalınlıkları incelttik, ancak gereksiz bazı yerler aynen kopyalandı. Japon Terzinin kopyaladığı yamalar gibi durum ortaya çıktı. İlk tezgahlar yapıldıktan sonra durumu farkettik. Sonraki imalatlarda düzeltme yaptık.
Daha sonra Merkezden gerekli bütçe parası çıkarıldı, ağır tezgahlar diğer makina fabrikaları için üretildi. Şeker ekipmanları kapasiteleri büyütülerek yeniden yapıldı. Yıllar boyu bu işlem böyle devam etti. Bu arada imalat atölyesinden bizim resimler yok olmaya başladı. İmalat istediler, biz ozalit çekip verdik. "Ozalitler bozuldu" dediler, yeniden çektik verdik. Hiç durmadan yeni ozalit çektik imalat atölyesine verdik.
Fabrikadan 1984 yılında ayrıldım. Aradan zaman geçti, OSTİM’de dolaşırken baktım, bazı atölyelerde bizim saç bükme valsi, giyotin, planpunta torna, santrifüj aynı tasarımla üretiliyor. Teknik resimler bizim resimler, ancak antet yerinde isimler açıklamalar değiştirilmiş. Autocad tasarıma geçilmiş, kataloglara girilmiş. Bu işten biz mühendis, ressam, teknik personel olarak aylıklarımızdan fazla başka bir para kazanmadık. Ama kamu fabrikasında üretilen teknik resimler OSTİM piyasasında bedava kullanılmaya başlandı. Benim bir itirazım yok, çok iyi oldu. Piyasa bu resimlerle üretim yaptı. En azından bir başlangıç oldu. Yani ArGe yapıldı ama, olması gereken şekilde yapılmadı. “Piyasa” şartlarına uygun şekilde masrafsızca yapıldı. İşte bu da bizim oyunun kuralı!
Bizim kopyalama yaptığımız buhar kazanlarına da piyasada rastladım. Resimler bir şekilde piyasaya aktarılmış. Buna da itirazım yok.
Keşke daha büyük termik santrallerin tasarımlarını da yapabilseydik, onları da piyasaya aktarabilseydik.

---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir. Ankara, 3 Şubat 2018


No comments: