1990’lı yıllarda Türkiye’de yabancı ortaklı bir şirkette çalışıyorum. Karadeniz kıyısında önemli bir büyük tesiste bir büyük kazan ihalesi aldık. ABD’li yabancı ortağımız daha önce başka yerde gerçekleştirdiği benzer uygun referans tasarımın ilk ana 10 paftasını bize 60 bin dolar fiyatla verdi. Kalanları, yani detay mühendisliği sen yap, dedi. Tasarım manualleri geldi, 1000’e yakın detay resim çizilecek, malzeme satın almalar, imalat ve yerinde saha montajı yapılacak.
İhale
evrakında bir madde daha var. Sahada, yabancı, tercihan Amerikalı
bir mühendis şantiye şefi olarak devamlı bulunacak.
Bir
yabancı şantiye şefini sahada bulundurmak ayda 10 bin dolar maaş
demek. Artı yeme içme barınma otel ev araba masrafları da
inanılmaz seviyede. Ben ayda 2000 dolar eşdeğeri maaş alıyorum.
Bunun üstünde kimse zaten para alamıyor, vermiyoruz. Her neyse,
tüm hazırlıklar çalışmalar tamamlandı, sıra yerinde montaj
aşamasına geldi.
Yabancı
İngiliz genel müdürümüz bir gün bir özgeçmiş getirdi.
Kentucky’de yaşayan ABD’li bir delikanlı okulu yeni bitirmiş.
O yaz Avrupa’yı gezerken her nasıl olduysa yolu İstanbul’a
düşmüş.
Yolu
buralara düşmekle kalmamış, bir Türk kız bulmuş, önce
arkadaşlık sonra evlilik. Ardından kendine Türkiye’de 1-2
yıllık iş arayışına girmiş.
Önce
Türkiye’de çalışan ABD firmalarının bir listesini elde etmiş.
Listeyi gözden geçirmiş ve uygun gördüklerinin her birine birer
özgeçmiş (CV) göndermiş, iş aradığını beyan etmiş.
Delikanlı
25 yaşlarında, Kentucky’nin yerel okulundan bir mühendislik
diploması var. Fakat piyasa tecrübesi yok. Ama Amerikalı, ama
yabancı...
Delikanlıyı
çağırdık. Anlaşılmaz bir yerel aksanla İngilizce konuşuyor.
Ama ne gam, kendisi Amerikalı, ABD pasaportu var.
CV’sini
gözden geçirip yeniledik. Berbere gönderdik, düzgün bir şekilde
tıraş oldu. Sırtına bir siyah takım elbise aldık. Bindik
arabaya, müşterinin fabrikasına gittik. Tabii önceden iyice
tembihledik, “Sakın ağzını açma, sadece merhaba, nasılsın...
Başka laf etme" dedik. Müşteriye çıkardık.
İşte
ABD’den getirdiğimiz Amerikalı şantiye şefimiz! Delikanlı
sekiz ay şantiyede kaldı. Ayda 4000 dolar maaş aldı. Ev ve araba
verdik.
Hızlı
bir şantiye yönetim eğitiminden geçti. Gün boyu şantiyeyi
gezdi, notlar aldı. Bizim yazdığımız İngilizce şantiye
notlarını edit etti düzeltti. İşçilerin geliş gidişini kayıt
altına aldı. Teknik konulara karışmadı, ama işi öğrendi. İş
bitti, biz iş bitirme belgesi aldık. Delikanlımız da CV’sine
yazacağı bir proje yönetim tecrübesi kazandı. Bu arada Türk
karısının ABD giriş vizesi çıktı, onlar ABD’ye gittiler, biz
de iş bitirdik.
Benzeri
bir durum Bursa’da iki ayrı montaj yerinde, bu defa yaşlı
yabancı saha mühendisleriyle tekrarlandı. Birinde yabancı bir
inşaat mühendisi idi, ancak iyi kontrat ve saha yönetim tecrübesi
vardı.
Diğerinde
yaşlı bir Alman mühendis idi. Bilgisayar kullanmayı dahi
bilmiyordu. Raporları biz yazdık, Alman imzaladı, iş böyle
sürdü, bitti.
Yani
değerli ilgililer, "Sahada mutlaka yabancı mühendis isterim",
diye tutturmayın, işleri gereksiz yokuşa sürmeyin, işin oluruna
bakın.
Çünkü
burası Türkiye, bizde çözüm bitmez.
---
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Ankara,
3-Mayıs 2017
No comments:
Post a Comment