Yaklaşık 3-milyon mülteci ailesi güney sınırımızı geçtiler. Aileleri ile geldiler. Üniversite eğitimli, yabancı dil bilenler, kalifiye işi olanlar burda durmadı, Avrupa'ya başka uzak yerlere gittiler. Daha önceki göçlerde gelen, Viyana Belediye Başkanı Omar Al-Rawi İngiltere Sağlık Bakanı Ara Derzi, dünyanın en ünlü mimarlarından Zaha Al-Hadid, Bağdat doğumlu Irak asıllı göçmenlerdir. Apple kurucusu Steve Jobs'ın babası Suriye doğumlu idi. Ancak bu olumlu örnekler, gelen birinci kuşak içinde çok az.
Bize
gelen mülteci erkeklerin
düzgün eğitimi ve belirli kalifiye işi yok.Ortalama eğitim
düzeyleri ilkokul altında. Kadınlar ezik, silik, çocuk doğurmak
ve ev işleri yapmak dışında başka işleri yok. Ev dışında
çalışmak kültürlerinde yok. Masum zavallı düşkün görüntüleri
ile boş evleri, çiftlikleri, topraklarımızı, sokakları,
parkları, hastaneleri, okulları zaman içinde işgal ettiler.
Bunlar mülteci değil, sanki modern işgal orduları. Son 5-yılda,
onlara 10- milyar $ harcama yapmışız. Kısıtlı kaynaklarımız
bu insanlara gitmiş. Gelen mültecileri başıboş bırakmanın,
büyük şehirlere hele de başkente yerleşmelerine göz yummanın
mantığı nedir?
Yeni
mülteciler 70'lerde Almanya'ya giden Türk işçilerle aynı durumda
değiller. Bizimkiler Alman hükümetiyle imzalanan sözleşmeye
uygun olarak düzenli kurallar içinde gitmiş eğitimli kalifiye
işçilerdi. Şimdi mülteci deyince, her şey çok değişiyor.
Almanlar çalışacak işçi istediler, insanlar geldi, yanlarında
aileleriyle, alışkanlıkları ve değişik kültürleri ile beraber
geldiler. Entegre olmamak için 2-kuşak direndiler.
Allah
kimseyi vatanından ayrılmak zorunda bırakmasın. Kaybedecek bir
şeyleri kalmamış insanlar, hayata tutunmak için her türlü suça
yönelebilirler. Bize hiçbir bir gönül ve kardeşlik bağları da
yok. İmparatorluk 100-yıl öncesinde kaldı. Savaş başlamadan
önce de zaten kültürel ve ekonomik bakımlardan bizden çok farklı
idiler. Türkiye'de geçen yıl, 150 bin göçmen çocuk doğmuş.
Biz bunca mülteci ile ne yapacağız? Avrupa ülkeleri durumun çabuk
farkına vardılar. Sınırlar kapandı, duvarlar örüldü,
kontroller sıkılaştı, Schengen göreceli kaldırıldı. Biz ise
olayın hiç farkına varmadık. Yakında kanun dışı işler
artacak. Güvenlik sorunları, suç önleyici masraflar artacak.
Farkına vardığımız zaman bakacağız, malımız mülkümüz
sağlığımız rahatımız düzenimiz güvenliğimiz herşey gitmiş
bitmiş. Yapılacak ne var? Cin şişeden çıktı artık.
Ortadoğu'ya barışın gelmesi lazım. Nasıl gelecek, hiçbir
fikrim yok. Ne süre içinde barış gelecek? Herhalde birkaç 10 yıl
geçecek.
Bize
gelen eğitimi az, kalifiye işleri olmayan insanlar bizim ortama
nasıl uyacaklar? Nasıl entegre olacaklar? Mevcut sınırlı
kaynaklarımız ne kadar süre bunları besleyecek? Ürdün'ün
göçmen Filistinlilere yaptığı gibi vatandaşlık vermeden
kamplarda tutmamıza imkan yok, baştan böyle birşey yapmadık.
İnsanlar doğdukları vatanlarında mutlu olurlar. Onları
vatanlarına göndermek lazım.
Kısa
sürede geri gönderemiyor isek, bizim bu gelen mülteci aile
fertlerine, çocuklara gençlere hızla Türkçe öğretmemiz lazım.
Onları ekonomik sisteme sokmamız lazım. Üretici olmalarını
sağlamamız lazım. Türk eğitim sistemi içine almamız, onları
entegre etmemiz lazım. Yurtlarına geri gönderemiyorsak, tıpkı
Almanların, Amerikalıların yaptığı gibi kendi sistemimize
entegre etmemiz lazım. Kendi yaşam normlarımızı öğretmemiz
lazım. Getto olarak kendi içlerine dönük yaşamalarını
engellememiz lazım. Onları kamplara hapsederek bir yere varamayız.
Zaten baştan beri yapmadık.
Çok
yeni olarak onlara küçük işyeri açma hakkı verdik. Lokanta,
tamirhane, terzi, ayakkabı tamircisi, hatta bakkal dükkanı
açabilecekler. Daha önceden de bu işleri yapıyorlardı, ancak
kayıt dışı idiler. İnşaat işlerinde eskiden yerli işçi günde
100 lira kazanıyordu, şimdi aynı işi mülteciler kayıtdışı
yapıyolarr, ve karıntokluğu öğle yemeği yanında 20 lira
alıyorlar. Rayiç düştü, müteahhit girişimci iyi para kazanıyor
ama işi elinden giden yerli işçi ne yapacak? Eve nasıl ekmek,
erzak götürecek? Ailesinin sağlık, eğitim masraflarını nasıl
karşılayacak? Toplumun az kazanan kesimlerinde huzursuzluk, kin,
nefret artmayacakmı? Bu işlerle nasıl baş edeceğiz?
Güney
sınırımızı geçenlerin, totaliter bir ülkede yetiştiklerini,
çoğunluk olarak sünni muhafazakar Arab olduklarını unutmayalım.
Tarlalarda, fabrikalarda, emek yoğun işlerde çalışsınlar,
işyerleri açsınlar, ticaret yapsınlar. Askerlik yapsınlar, okula
gitsinler, Türkçe öğrensinler, eğitim alsınlar, beceri
kazansınlar. Antakya'da olduğu gibi, gelenlerin kültürlerini
bizimkine eklememiz lazım. Bize yük değil zenginlik getirmelerine
yardımcı olmamız lazım. Bu konuda net doğru- yanlış yok, ama
kafa yormamız, politika üretmemiz lazım. Ne yapacağımız
hakkında çözümler üretmemiz lazım.
Bu
zor konu sadece bir tür işgal ötesinde, daha çok yönetim sorunu
haline geldi. Ulusal ve Uluslararası ölçekte doğru yönetilemeyen
bir kriz sonucu evlerini terk etmek zorunda kalmış zavallı
insanlardan bahsettik. Durumun kendisi acımasız, ve kısa dönemde
elimizden fazla birşey, aklımıza kolay çözüm gelmiyor.
Düşüncelerinizi,
çözümlerinizi, tavsiyelerinizi, tecrübelerinizi,
beklentilerinizi, yorumlarınızı bildirirseniz memnun olurum.
Doğrudan bana mesaj göndermek isterseniz Epostam "HalukDireskeneli
at gmail dot com"
Prinkipo,
02/24/16
No comments:
Post a Comment