Wednesday, March 16, 2016

Allah kimseyi vatanından ayrılmak zorunda bırakmasın



Yaklaşık 3-milyon mülteci ailesi güney sınırımızı geçtiler. Aileleri ile geldiler. Üniversite eğitimli, yabancı dil bilenler, kalifiye işi olanlar burda durmadı, Avrupa'ya başka uzak yerlere gittiler. Daha önceki göçlerde gelen, Viyana Belediye Başkanı Omar Al-Rawi İngiltere Sağlık Bakanı Ara Derzi, dünyanın en ünlü mimarlarından Zaha Al-Hadid, Bağdat doğumlu Irak asıllı göçmenlerdir. Apple kurucusu Steve Jobs'ın babası Suriye doğumlu idi. Ancak bu olumlu örnekler, gelen birinci kuşak içinde çok az.

Bize gelen mülteci erkeklerin düzgün eğitimi ve belirli kalifiye işi yok.Ortalama eğitim düzeyleri ilkokul altında. Kadınlar ezik, silik, çocuk doğurmak ve ev işleri yapmak dışında başka işleri yok. Ev dışında çalışmak kültürlerinde yok. Masum zavallı düşkün görüntüleri ile boş evleri, çiftlikleri, topraklarımızı, sokakları, parkları, hastaneleri, okulları zaman içinde işgal ettiler. Bunlar mülteci değil, sanki modern işgal orduları. Son 5-yılda, onlara 10- milyar $ harcama yapmışız. Kısıtlı kaynaklarımız bu insanlara gitmiş. Gelen mültecileri başıboş bırakmanın, büyük şehirlere hele de başkente yerleşmelerine göz yummanın mantığı nedir?

Yeni mülteciler 70'lerde Almanya'ya giden Türk işçilerle aynı durumda değiller. Bizimkiler Alman hükümetiyle imzalanan sözleşmeye uygun olarak düzenli kurallar içinde gitmiş eğitimli kalifiye işçilerdi. Şimdi mülteci deyince, her şey çok değişiyor. Almanlar çalışacak işçi istediler, insanlar geldi, yanlarında aileleriyle, alışkanlıkları ve değişik kültürleri ile beraber geldiler. Entegre olmamak için 2-kuşak direndiler.

Allah kimseyi vatanından ayrılmak zorunda bırakmasın. Kaybedecek bir şeyleri kalmamış insanlar, hayata tutunmak için her türlü suça yönelebilirler. Bize hiçbir bir gönül ve kardeşlik bağları da yok. İmparatorluk 100-yıl öncesinde kaldı. Savaş başlamadan önce de zaten kültürel ve ekonomik bakımlardan bizden çok farklı idiler. Türkiye'de geçen yıl, 150 bin göçmen çocuk doğmuş. Biz bunca mülteci ile ne yapacağız? Avrupa ülkeleri durumun çabuk farkına vardılar. Sınırlar kapandı, duvarlar örüldü, kontroller sıkılaştı, Schengen göreceli kaldırıldı. Biz ise olayın hiç farkına varmadık. Yakında kanun dışı işler artacak. Güvenlik sorunları, suç önleyici masraflar artacak. Farkına vardığımız zaman bakacağız, malımız mülkümüz sağlığımız rahatımız düzenimiz güvenliğimiz herşey gitmiş bitmiş. Yapılacak ne var? Cin şişeden çıktı artık. Ortadoğu'ya barışın gelmesi lazım. Nasıl gelecek, hiçbir fikrim yok. Ne süre içinde barış gelecek? Herhalde birkaç 10 yıl geçecek.

Bize gelen eğitimi az, kalifiye işleri olmayan insanlar bizim ortama nasıl uyacaklar? Nasıl entegre olacaklar? Mevcut sınırlı kaynaklarımız ne kadar süre bunları besleyecek? Ürdün'ün göçmen Filistinlilere yaptığı gibi vatandaşlık vermeden kamplarda tutmamıza imkan yok, baştan böyle birşey yapmadık. İnsanlar doğdukları vatanlarında mutlu olurlar. Onları vatanlarına göndermek lazım.
Kısa sürede geri gönderemiyor isek, bizim bu gelen mülteci aile fertlerine, çocuklara gençlere hızla Türkçe öğretmemiz lazım. Onları ekonomik sisteme sokmamız lazım. Üretici olmalarını sağlamamız lazım. Türk eğitim sistemi içine almamız, onları entegre etmemiz lazım. Yurtlarına geri gönderemiyorsak, tıpkı Almanların, Amerikalıların yaptığı gibi kendi sistemimize entegre etmemiz lazım. Kendi yaşam normlarımızı öğretmemiz lazım. Getto olarak kendi içlerine dönük yaşamalarını engellememiz lazım. Onları kamplara hapsederek bir yere varamayız. Zaten baştan beri yapmadık.

Çok yeni olarak onlara küçük işyeri açma hakkı verdik. Lokanta, tamirhane, terzi, ayakkabı tamircisi, hatta bakkal dükkanı açabilecekler. Daha önceden de bu işleri yapıyorlardı, ancak kayıt dışı idiler. İnşaat işlerinde eskiden yerli işçi günde 100 lira kazanıyordu, şimdi aynı işi mülteciler kayıtdışı yapıyolarr, ve karıntokluğu öğle yemeği yanında 20 lira alıyorlar. Rayiç düştü, müteahhit girişimci iyi para kazanıyor ama işi elinden giden yerli işçi ne yapacak? Eve nasıl ekmek, erzak götürecek? Ailesinin sağlık, eğitim masraflarını nasıl karşılayacak? Toplumun az kazanan kesimlerinde huzursuzluk, kin, nefret artmayacakmı? Bu işlerle nasıl baş edeceğiz?

Güney sınırımızı geçenlerin, totaliter bir ülkede yetiştiklerini, çoğunluk olarak sünni muhafazakar Arab olduklarını unutmayalım. Tarlalarda, fabrikalarda, emek yoğun işlerde çalışsınlar, işyerleri açsınlar, ticaret yapsınlar. Askerlik yapsınlar, okula gitsinler, Türkçe öğrensinler, eğitim alsınlar, beceri kazansınlar. Antakya'da olduğu gibi, gelenlerin kültürlerini bizimkine eklememiz lazım. Bize yük değil zenginlik getirmelerine yardımcı olmamız lazım. Bu konuda net doğru- yanlış yok, ama kafa yormamız, politika üretmemiz lazım. Ne yapacağımız hakkında çözümler üretmemiz lazım.

Bu zor konu sadece bir tür işgal ötesinde, daha çok yönetim sorunu haline geldi. Ulusal ve Uluslararası ölçekte doğru yönetilemeyen bir kriz sonucu evlerini terk etmek zorunda kalmış zavallı insanlardan bahsettik. Durumun kendisi acımasız, ve kısa dönemde elimizden fazla birşey, aklımıza kolay çözüm gelmiyor. Düşüncelerinizi, çözümlerinizi, tavsiyelerinizi, tecrübelerinizi, beklentilerinizi, yorumlarınızı bildirirseniz memnun olurum. Doğrudan bana mesaj göndermek isterseniz Epostam "HalukDireskeneli at gmail dot com"


Prinkipo, 02/24/16

No comments: