Thursday, October 24, 2013

Kendini Doğrulayan Kehanet.


Self-fulfilling Prophecy”

Değerli Okurlarım,

Demokrasilerde çare tükenmez. Bizler, iş aleminin insanları, demokrasinin işlemesini isteriz, siyasi iradenin çalışmalarında başarılı olmasını isteriz, beklentilerin iyi olmasını isteriz.

Her demokratik seçilmiş yönetim, bizim yönetimimizdir. Başarılı olmasını, doğru ekonomik kararlar almasını isteriz. Demokratik seçilmiş yönetimin başarılı olması bizim işlerimizi geliştirir, işlerimizi büyütür. Daha çok değer üretir, beraber daha çok iş- aş- istihdam- refah- barış sağlarız. Siyasi irade başarısız olursa, ekonomi çöker, hepimiz başarısız oluruz.

Kendini Doğrulayan Kehanet”, Nobel ödülü almış bir ekonomik terimdir. “Pigmalion Etkisi” terimi de zaman zaman kullanılır. Edebiyat ve psikolojide de kullanılan bir olgudur. Beklentiler güçlenince, gelişen olaylar tahminleri doğrular. İnsanlar beklentiler yönünde tavır alırlar. Yani iyi beklentileriniz varsa, herşey iyi olur, kötü beklentiler olayları kötüye götürür. Bu yüzden ekonomide beklentileri yönetmek çok önemlidir.

Bu konuda Türkçemizde çok sayıda deyim vardır. “Aklıma gelen başıma geldi”. “Sakınan göze çöp batar”. “Bir insana 40 gün deli desen deli olur”.

Haziran 2013 içinde meydana gelen olaylar için önceden bir kehanet yapılamadı, bu olaylar neden önceden bilinemezdi? Burdaki olaylar, beklentiler önceden tahmin edilemezdi, çünkü bu tip büyük sosyal patlamalar- devrimler milletlerin hayatında istisnai- özel olaylardır. Öngörmek mümkün değildir. Sosyolojik çalışmalarda "şu olaylar önceden olursa arkasından şöyle sonuç olaylar olur" şeklinde tabii bilimlerin akıl yürütmesini yapabilmek zordur. Sosyal patlamalar özel olaylardır. Önceden tahmin etme imkanı yoktur.

Sosyal patlama başlayınca, katılımcılarda önceden kendilerinin bile tahmin edemedikleri dinamikler oluşur. Aralık 2012 tarihlerinde siyasi politik ve ekonomik ortam gayet sağlam görünüyordu. Ekonomik göstergeler iyi, beklentiler iyi, piyasa mutlu, işler yolunda. Ancak şimdi aynı olduğunu söyleyebilmek çok zor.

Siyasi irade o sıralar, "güç ayrılığı bize engel oluyor, iş yapmamızı önlüyor", demişti. "10 yıldan fazla iktidar olan bir siyasi parti, hala mağduriyet edebiyatı yapıyor, arkasından kendisi topluma benzer baskıcı politikalar uyguluyorsa, bu olağan dışı bir durumdur."

Açlık grevleri 2012 sonbahar aylarında gerçekleşmişti -- yani Ocak 2013'te açıklanan ve "barış" veya "çözüm" süreci diye adlandırılan görüşmeler başlamadan önce... Daha önce siyasi irade, aşırı milliyetçi oylara hitap ediyordu. Cevap alamayınca GüneyDoğu’ya döndü.

Eski kemikleşmiş muhalefet partilerinin yanında, Kürt partisi, her oluşumda uyguladığı kadın- erkek eş-başkan uygulaması, daha etkin muhalefet ile daha iyi örnek oluşturuyor.
Feminist hareket 1980'lerde benzer şekilde bu defa sol siyasetin basılması- baskı altına alınması sonrası açığa çıktı.

1980 sonrası doğumlu gençler böylesine bir büyük sosyolojik olaya ilk defa katılıyorlardı. Çoğu öğrenci idiler. Düne kadar Apolitik, içine kapalı, benzer politik olaylar karşısında ilgisiz davranışlar sergilemişlerdi. Olay klasik SAĞ- SOL particilik anlayışının çok dışına çıktı.

Olaylara katılan gençlerin yetişme tarzı biz eskilerden çok farklı. Burda kadın-erkek eşitliği var, çevre duyarlılığı var, dayanışma var, yardımlaşma var, sosyal medya tweeter- youtube- facebook- email ile hızlı iletişim var, bireysel özgürlük anlayışı var. Katılımcı gençler kendi aralarında başörtüsü- giyim kuşam konularını aşmışlar. Bu onlar için önemli bir konu değil. Onlar için, bireyler istedikleri gibi giyinebilirler, kim ne karışır.

Şu anda siyasi irade üstünde eski denge ve denetleme mekanizması yok. Bütün güçler tek denetime geçmiş durumdadır. Belki iyi, belki değil. Eskiden atanmışların oluşturduğu, yargı, ve asker denetlemesi vardı. Siyasi irade, Avrupa Birliği reform- mutabakat çalışmaları sırasında tüm bürokratik atanmış bağımsız denetleme güçlerini tasfiye etti. Güçler ayrılığı kalmadı.

Mevcut ortak zenginliklerin paylaşım kavgası zaman içinde ister istemez iktidar çatlamasına yol açar. Eskiden hiçbir şekilde bir araya gelemiyecek muhalefet odaklarının bir araya gelmesini sağlar. İktidar içindeki ayrışma zaman içinde belirginleşir.

Yoğunlaşmış iktidarın içerden ayrışması muhalefete yeni hareket sahası açtı. Bugüne kadar sesleri çıkmayan ancak bugün topraklarını ve su kaynaklarını kaybetme tehlikesini yaşayan köylüler HES karşıtı eylemlere başladılar.

Artan AVM yapımları tepki çekti. İyice değerlendirilmeden- Çed sürecinden geçmeyen Kanal İstanbul, 3.Köprü, yeni 3. İstanbul havaalanı inşaat çalışmaları, çağdışı kadın hakları karşıtı kürtaj yasası, dini motifler içeren içki yasaklamaları, özel hayata yapılan müdahaleler toplandı toplandı, “değerli yanlızlığa” varan bir farklı dış politika, çevre ülkelerle gereksiz gerilimler, sonunda "açıklaması zor - tartışmalı Topçu Kışlası temalı AVM yapılması planlanan yokolacak Park projesi", sosyal patlamaya sebep oldu.

Batı demokrasilerinde kolayca, basitçe, fazla zor kullanmadan çözülebilecek bu tepkiler, doğu usulü gereksiz zor kullanıma gidilince iş büyüdü. Bu olaylardan bir yeni ciddi siyaset oluşum herhalde çıkmaz, ama Parlamento içi siyasete mutlak katkısı olacaktır.
Siyasi sonuçlar piyasaları şimdiden etkilemiştir. Yabancı kilit paraların MB müdahalelerine rağmen değerlerinin yükselmesi, borsanın sarsılması- değer kaybı, finansal kredibilitenin düşmesi, kredi taleplerinin karşılanmayışı, birçok büyük projenin parasız kalmasına - atıl kalmasına sebep olabilir. Yatırım finansman imkanları bu arada nerdeyse durdu, US$ değeri bütün MB müdahalelerine rağmen yükseliyor, yabancılar bizim borsadan hızla kaçıyor, piyasalara uzun dönem istikrar getirecek yeni bir yapılanma gereği ufukta görünüyor.

Başkanlık rejimi de bu yeni oluşumlar karşısında sorgulanmaya başlanmıştır. Meydan hareketleri demokratik iktidar değişiklikleri piyasalar için çok maliyetlidir, uzun dönemde piyasalar ve büyük projelerin yatırım finansmanı için hiç uygun değildir.

Günümüzde Network-Ağ- sosyal medya çok etkinleşti. Kendi içinde denetleme mekanizmaları oluştu. Olaylar sonrasında henüz yeni bir sosyal yapılaşma ortaya çıkmadı. Ortada baskıcı koşullar- orantısız güç kullanımı hala var. Yazılı basının baskı altında tutulması devam ediyor. Güçler ayrımı yerine güçler birliği var. Bu yüzden demokratik  denetleme nerdeyse yok.

Orantısız zeka- Mizah, en büyük muhalefet olarak ortaya çıktı. Mizahı baskı altına almak için batı demokrasilerinde hiç görülmeyen tahammülsüz- orantısız tazminat davaları açılmaya başlandı. Gezi parkı olayları sırasında ve sonrasında üniversite mezuniyet törenlerinde kullanılan pankartların renkliliği, mizahi dili çok etkili oldu.

Bizdeki olayları değerlendirmek için dünyaya, başka yerlere  bakmamız gerekmiyor.
Bizdeki olay kendi başına özel- örnek- yeni bir sosyal hareket oldu. Şimdi küresel kapitalizm sorgulanıyor. Bu sosyal sorgulamanın, ve dünyada bu yeni direnişin öncüsü "Gezi" olabilir, olacaktır. Eski demokratik alışkanlıklarımızın yeniden gözden geçirilmesi ve belkide değiştirilmesi zamanı gelmiştir.

Transatlantik Yatırım ve Ortaklık İşbirliği Anlaşması'na (Transatlantic Trade and Investment Partnership, TTIP) henüz taraf olamadık, dışarda kaldık. Neden istemediklerini iyi okumamız, iyi çözmemiz lazım. Dışarda kalmanın bize maliyeti büyük.

Değerli Yanlızlık” dış politikada, uluslararası ilişkilerde, siyasette, ekonomide iyi birşey değildir. Demokrasi uygulamamız yeterli değil mi? Ekonomimiz yeterli büyüklükte değil mi? Avrupa Birliği 2013 Gelişme Raporu da bu konulara önemle değiniyor, ve bizden gereğini yapmamızı bekliyor.

Yurtta sulh, cihanda sulh” cümlesi ile özetlenen geleneksel Türk dış politikası çerçevesi dışına çıkılarak, güney komşumuzun iç savaşına müdahil olmak doğru değildir. Yabancı ülkelerin iç işlerine karışmak bizim toplum çıkarlarımıza ve çevre barışına ters bir durumdur. Savaş yanlısı “Yeni-Osmanlı” politikaları doğru değildir. “Savaşta pastadan pay kapmak”, diye birşey yoktur. Savaşan herkes kaybeder.

Çevre ülkeleriyle barışçıl olmayan dış politika bize pahalıya mal olabilir, yakında enerji dar boğazına girebilir- ithal doğalgaz kesintilerine uğrayabiliriz. Bizim ekonomik zenginliğimiz toplum barışı ve çevre ülkeleri ile iyi ilişkilerden geçer. Orantısız güç kullanan doğulu tipi buyurgan yöneticinin uzun dönemde kazanmasına imkan yoktur. Batılı tipinde toplumun her kesimine sahiplenen demokratik yönetici mutlaka kazanır.

Şu anda sert hala baskıcı polisiye güçleri kullansa da, elindeki politik gücü kaybetmemek için uzun dönemde yeniden yapılanmaya gitmesi kaçınılmaz görünüyor. Demokrasilerde siyasi erk, her zaman- her ortamda- her şartta kendini yenileyebilen, piyasayı ve beklentileri muhalefetten çok daha iyi ve erken okuyabilen uyumluluğa sahiptir.

Daha ılımlı, daha uyumlu, daha sevecen, gençlerle daha iyi iletişim içinde, Avrupa topluluğu ve ABD güç odakları ile demokrasi- basın ve ifade özgürlüğü konularında paralel politikalara sahip, eleştiriden korkmayan, mizahtan rahatsız olmayan, kişi haklarına ve ifade özgürlüklerine saygılı bir yeni siyasi yapılanmaya gidilmesi ister istemez olacak. Bu ekonomide kendini doğrulaması beklenen kehanet.

Wikipedia: Beklenti etkisi, edebiyat ve psikolojide bir olgudur."Kendini gerçekleştiren kehanet" ya da "Pygmalion etkisi" olarak da adlandırılan bu olgu, kişinin, bir süre sonra başkalarının (özellikle herhangi bir yanıyla kendinden üstün gördüğü insanların) ona ilişkin beklentilerine denk düşen davranışlar sergilemesi şeklinde açıklanabilir.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


2013-10-20

No comments: