“Self-fulfilling
Prophecy”
Değerli
Okurlarım,
Demokrasilerde
çare tükenmez. Bizler,
iş aleminin insanları, demokrasinin işlemesini isteriz, siyasi
iradenin çalışmalarında başarılı olmasını isteriz,
beklentilerin iyi olmasını isteriz.
Her
demokratik seçilmiş yönetim, bizim yönetimimizdir. Başarılı
olmasını, doğru ekonomik kararlar almasını isteriz. Demokratik
seçilmiş yönetimin başarılı olması bizim işlerimizi
geliştirir, işlerimizi büyütür. Daha çok değer üretir,
beraber daha çok iş- aş- istihdam- refah- barış sağlarız.
Siyasi irade başarısız olursa, ekonomi çöker, hepimiz başarısız
oluruz.
“Kendini
Doğrulayan Kehanet”, Nobel ödülü almış bir ekonomik terimdir.
“Pigmalion Etkisi” terimi de zaman zaman kullanılır. Edebiyat
ve psikolojide de kullanılan bir olgudur. Beklentiler güçlenince,
gelişen olaylar tahminleri doğrular. İnsanlar beklentiler yönünde
tavır alırlar. Yani iyi beklentileriniz varsa, herşey iyi olur,
kötü beklentiler olayları kötüye götürür. Bu yüzden
ekonomide beklentileri yönetmek çok önemlidir.
Bu
konuda Türkçemizde çok sayıda deyim vardır. “Aklıma gelen
başıma geldi”. “Sakınan göze çöp batar”. “Bir insana 40
gün deli desen deli olur”.
Haziran
2013 içinde meydana gelen olaylar için önceden bir kehanet
yapılamadı, bu olaylar neden önceden bilinemezdi? Burdaki olaylar,
beklentiler önceden tahmin edilemezdi, çünkü bu tip büyük
sosyal patlamalar- devrimler milletlerin hayatında istisnai- özel
olaylardır. Öngörmek mümkün değildir. Sosyolojik çalışmalarda
"şu olaylar önceden olursa arkasından şöyle sonuç olaylar
olur" şeklinde tabii bilimlerin akıl yürütmesini yapabilmek
zordur. Sosyal patlamalar özel olaylardır. Önceden tahmin etme
imkanı yoktur.
Sosyal
patlama başlayınca, katılımcılarda önceden kendilerinin bile
tahmin edemedikleri dinamikler oluşur. Aralık 2012 tarihlerinde
siyasi politik ve ekonomik ortam gayet sağlam görünüyordu.
Ekonomik göstergeler iyi, beklentiler iyi, piyasa mutlu, işler
yolunda. Ancak şimdi aynı olduğunu söyleyebilmek çok zor.
Siyasi
irade o sıralar, "güç ayrılığı bize engel oluyor, iş
yapmamızı önlüyor", demişti. "10 yıldan fazla iktidar
olan bir siyasi parti, hala mağduriyet edebiyatı yapıyor,
arkasından kendisi topluma benzer baskıcı politikalar uyguluyorsa,
bu olağan dışı bir durumdur."
Açlık
grevleri 2012 sonbahar aylarında gerçekleşmişti -- yani Ocak
2013'te açıklanan ve "barış" veya "çözüm"
süreci diye adlandırılan görüşmeler başlamadan önce... Daha
önce siyasi irade, aşırı milliyetçi oylara hitap ediyordu. Cevap
alamayınca GüneyDoğu’ya döndü.
Eski
kemikleşmiş muhalefet partilerinin yanında, Kürt partisi, her
oluşumda uyguladığı kadın- erkek eş-başkan uygulaması, daha
etkin muhalefet ile daha iyi örnek oluşturuyor.
Feminist
hareket 1980'lerde benzer şekilde bu defa sol siyasetin basılması-
baskı altına alınması sonrası açığa çıktı.
1980
sonrası doğumlu gençler böylesine bir büyük sosyolojik olaya
ilk defa katılıyorlardı. Çoğu öğrenci idiler. Düne kadar
Apolitik, içine kapalı, benzer politik olaylar karşısında
ilgisiz davranışlar sergilemişlerdi. Olay klasik SAĞ- SOL
particilik anlayışının çok dışına çıktı.
Olaylara
katılan gençlerin yetişme tarzı biz eskilerden çok farklı.
Burda kadın-erkek eşitliği var, çevre duyarlılığı var,
dayanışma var, yardımlaşma var, sosyal medya tweeter- youtube-
facebook- email ile hızlı iletişim var, bireysel özgürlük
anlayışı var. Katılımcı gençler kendi aralarında başörtüsü-
giyim kuşam konularını aşmışlar. Bu onlar için önemli bir
konu değil. Onlar için, bireyler istedikleri gibi giyinebilirler,
kim ne karışır.
Şu
anda siyasi irade üstünde eski denge ve denetleme mekanizması yok.
Bütün güçler tek denetime geçmiş durumdadır. Belki iyi, belki
değil. Eskiden atanmışların oluşturduğu, yargı, ve asker
denetlemesi vardı. Siyasi irade, Avrupa Birliği reform- mutabakat
çalışmaları sırasında tüm bürokratik atanmış bağımsız
denetleme güçlerini tasfiye etti. Güçler ayrılığı kalmadı.
Mevcut
ortak zenginliklerin paylaşım kavgası zaman içinde ister istemez
iktidar çatlamasına yol açar. Eskiden hiçbir şekilde bir araya
gelemiyecek muhalefet odaklarının bir araya gelmesini sağlar.
İktidar içindeki ayrışma zaman içinde belirginleşir.
Yoğunlaşmış
iktidarın içerden ayrışması muhalefete yeni hareket sahası
açtı. Bugüne kadar sesleri çıkmayan ancak bugün topraklarını
ve su kaynaklarını kaybetme tehlikesini yaşayan köylüler HES
karşıtı eylemlere başladılar.
Artan
AVM yapımları tepki çekti. İyice değerlendirilmeden- Çed
sürecinden geçmeyen Kanal İstanbul, 3.Köprü, yeni 3. İstanbul
havaalanı inşaat çalışmaları, çağdışı kadın hakları
karşıtı kürtaj yasası, dini motifler içeren içki
yasaklamaları, özel hayata yapılan müdahaleler toplandı
toplandı, “değerli yanlızlığa” varan bir farklı dış
politika, çevre ülkelerle gereksiz gerilimler, sonunda "açıklaması
zor - tartışmalı Topçu Kışlası temalı AVM yapılması
planlanan yokolacak Park projesi", sosyal patlamaya sebep oldu.
Batı
demokrasilerinde kolayca, basitçe, fazla zor kullanmadan
çözülebilecek bu tepkiler, doğu usulü gereksiz zor kullanıma
gidilince iş büyüdü. Bu olaylardan bir yeni ciddi siyaset oluşum
herhalde çıkmaz, ama Parlamento içi siyasete mutlak katkısı
olacaktır.
Siyasi
sonuçlar piyasaları şimdiden etkilemiştir. Yabancı kilit
paraların MB müdahalelerine rağmen değerlerinin yükselmesi,
borsanın sarsılması- değer kaybı, finansal kredibilitenin
düşmesi, kredi taleplerinin karşılanmayışı, birçok büyük
projenin parasız kalmasına - atıl kalmasına sebep olabilir.
Yatırım finansman imkanları bu arada nerdeyse durdu, US$ değeri
bütün MB müdahalelerine rağmen yükseliyor, yabancılar bizim
borsadan hızla kaçıyor, piyasalara uzun dönem istikrar getirecek
yeni bir yapılanma gereği ufukta görünüyor.
Başkanlık
rejimi de bu yeni oluşumlar karşısında sorgulanmaya
başlanmıştır. Meydan hareketleri demokratik iktidar
değişiklikleri piyasalar için çok maliyetlidir, uzun dönemde
piyasalar ve büyük projelerin yatırım finansmanı için hiç
uygun değildir.
Günümüzde
Network-Ağ- sosyal medya çok etkinleşti. Kendi içinde denetleme
mekanizmaları oluştu. Olaylar sonrasında henüz yeni bir sosyal
yapılaşma ortaya çıkmadı. Ortada baskıcı koşullar- orantısız
güç kullanımı hala var. Yazılı basının baskı altında
tutulması devam ediyor. Güçler ayrımı yerine güçler birliği
var. Bu yüzden demokratik denetleme nerdeyse yok.
Orantısız
zeka- Mizah, en büyük muhalefet olarak ortaya çıktı. Mizahı
baskı altına almak için batı demokrasilerinde hiç görülmeyen
tahammülsüz- orantısız tazminat davaları açılmaya başlandı.
Gezi parkı olayları sırasında ve sonrasında üniversite
mezuniyet törenlerinde kullanılan pankartların renkliliği, mizahi
dili çok etkili oldu.
Bizdeki
olayları değerlendirmek için dünyaya, başka yerlere bakmamız
gerekmiyor.
Bizdeki
olay kendi başına özel- örnek- yeni bir sosyal hareket oldu.
Şimdi küresel kapitalizm sorgulanıyor. Bu sosyal sorgulamanın, ve
dünyada bu yeni direnişin öncüsü "Gezi" olabilir,
olacaktır. Eski demokratik alışkanlıklarımızın yeniden gözden
geçirilmesi ve belkide değiştirilmesi zamanı gelmiştir.
Transatlantik
Yatırım ve Ortaklık İşbirliği Anlaşması'na
(Transatlantic Trade and Investment Partnership, TTIP)
henüz taraf olamadık, dışarda kaldık. Neden istemediklerini iyi
okumamız, iyi çözmemiz lazım. Dışarda kalmanın bize maliyeti
büyük.
“Değerli
Yanlızlık” dış politikada, uluslararası ilişkilerde,
siyasette, ekonomide iyi birşey değildir. Demokrasi uygulamamız
yeterli değil mi? Ekonomimiz yeterli büyüklükte değil mi?
Avrupa Birliği 2013 Gelişme Raporu da bu konulara önemle
değiniyor, ve bizden gereğini yapmamızı bekliyor.
“Yurtta
sulh, cihanda sulh” cümlesi ile özetlenen geleneksel Türk dış
politikası çerçevesi dışına çıkılarak, güney komşumuzun iç
savaşına müdahil olmak doğru değildir. Yabancı ülkelerin iç
işlerine karışmak bizim toplum çıkarlarımıza ve çevre
barışına ters bir durumdur. Savaş yanlısı “Yeni-Osmanlı”
politikaları doğru değildir. “Savaşta pastadan pay kapmak”,
diye birşey yoktur. Savaşan herkes kaybeder.
Çevre
ülkeleriyle barışçıl olmayan dış politika bize pahalıya mal
olabilir, yakında enerji dar boğazına girebilir- ithal doğalgaz
kesintilerine uğrayabiliriz. Bizim ekonomik zenginliğimiz toplum
barışı ve çevre ülkeleri ile iyi ilişkilerden geçer. Orantısız
güç kullanan doğulu tipi buyurgan yöneticinin uzun dönemde
kazanmasına imkan yoktur. Batılı tipinde toplumun her kesimine
sahiplenen demokratik yönetici mutlaka kazanır.
Şu
anda sert hala baskıcı polisiye güçleri kullansa da, elindeki
politik gücü kaybetmemek için uzun dönemde yeniden yapılanmaya
gitmesi kaçınılmaz görünüyor. Demokrasilerde siyasi erk, her
zaman- her ortamda- her şartta kendini yenileyebilen, piyasayı ve
beklentileri muhalefetten çok daha iyi ve erken okuyabilen
uyumluluğa sahiptir.
Daha
ılımlı, daha uyumlu, daha sevecen, gençlerle daha iyi iletişim
içinde, Avrupa topluluğu ve ABD güç odakları ile demokrasi-
basın ve ifade özgürlüğü konularında paralel politikalara
sahip, eleştiriden korkmayan, mizahtan rahatsız olmayan, kişi
haklarına ve ifade özgürlüklerine saygılı bir yeni siyasi
yapılanmaya gidilmesi ister istemez olacak. Bu ekonomide kendini
doğrulaması beklenen kehanet.
Wikipedia:
Beklenti etkisi,
edebiyat ve psikolojide bir olgudur."Kendini gerçekleştiren
kehanet" ya da "Pygmalion
etkisi"
olarak da adlandırılan bu olgu, kişinin, bir süre sonra
başkalarının (özellikle herhangi bir yanıyla kendinden üstün
gördüğü insanların) ona ilişkin beklentilerine denk düşen
davranışlar sergilemesi şeklinde açıklanabilir.
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
2013-10-20
No comments:
Post a Comment