Budapeşte 25-29 Mart 2019
Bu bir gezi yazısı oldu. Unutmadan yazayım istedim.
Nüfusu 10- milyon olan Macaristan'nın 2-milyon nüfuslu başkenti Budapeşte'ye gidiyoruz. İndirimli pegasus uçak bileti aldık, sabiha Gökçen havalimanından 2-saatlik uçuşla Budapeşte FranzLiszt uluslararası havalimanına indik.
Kabin bagajımız olduğu için pasaport kontrolünden hemen çıktık. Kapı önünde şehir merkezine gidecek 100 numaralı otobüs için bilet aldık.
1-€ eşittir yaklaşık 300 macar florin (Huf) imiş ama havalimanındaki döviz bürosu 1-€ 250Huf olarak az bir harcama 40€ bozdu.
Otobüs doldu, ilk binen biz olduğumuz için oturduk, yaklaşık 40-50 dakika yol sürdü. İlk izlenim butası bir doğu avrupa ülkesi, eski binalar fabrikalar, az trafik, çabalayan bir toplum.
İki ara durakta yolcu indirdi. Son durakta indik. Googlemap üstünden kafamızda kaldığı kadarıyla önce yol üstü 500-metre güneyde Astoria otelini bulduk, ordan 90 derece sola döndük, ana bulvarda yaklaşık 1-km yürüdük, kalacağımız ibis budapest city otelini bulduk, içeri girdik, küçük mazbut makul bir 2-3 yıldız bir otel. Kalanlar öğrenci gurupları, japon gezginler, genç iş insanları idi. 4-gece b&b 270€ baştan kredi kartı ile ödedik, 212 numaralı arka tarafta sessiz odamıza çıktık, bavulları bıraktık, eşyaları dolaba koyduk, dışarı çıktık, Tuna nehrine kadar geldiğimiz yoldan yürüdük, Tuna kıyısında gezdik, küçük bir Macar halk lokanyasında gulaş çorbası içtik, bir bardak kırmızı istedik, harika kusursuz çalan çigan gurubundan müzik dinledik, 5€ bahşiş courtesy ödedik. Gece önce kaybolduk sonra sora-sora geze geze oteli bulduk.
Şehiriçi yaya yürüyüş bölgesinde gece dolaşması pek güzeldi. Çalışan toplu taşıma sistemi, metro tramvay troleybüs otobüs hepsi var, herbiri 200-huf olan 10-luk bilet alıyorsun. Metrodan metroya veya otobusten otobuse aktarma yapabiliyorsun, ancak aynı biketle metro- otobüs aktarması olmuyor, yeni bilet kullanman gerekiyor.
Ertesi gün yürüyerek şehir içini gezdik, Andrassy bulvarı, opera, büyük saint stepan katedrali içini gezdik, katolik finansal desteği olmuş,
Sonra zincirli köprü üstünden Tuna nehrinin karşı tarafına geçtik, finüküler ile Budin kalesine çıktık. Saray olarak yapılmış, şimdi müze olan mekanda cafede oturduk. Dışarda şehir manzarasını seyrettik. Çevresini dolaştık.
Mathias kilisesini gezdik, 1526-1683 tarihleri arasında Osmanlı döneminde cami olarak kullanılmış. Macarlar 1526'da Budin kalesi bırakıp kaçarlarken Madonna ve çocuk isa heykelinin bulunduğu küçük mekanın kapısını tuğla ile örmüşler. 150-yıl heykel orda kapalı kalmış. 1683'te Hiristiyan orduları Budin kalesini kuşatmış, attıkları top mermilerinden biri kapalı duvarı yıkmış, Madonna heykelini gören müslümanlar daha fazla direnmemişler. Kale teslim olmuş. Minare yıkılmış yerine çan kulesi eklenmiş.
Cami döneminde Mihrap olarak kullanılmış yer solda hala duruyor.
Osmanlı 150- yıl burda kalmış, arkasın da iki hamam ve bir yıkıntı türbeden başka birşey yok. Çünkü hiçbirşey vermemiş sadece vergi almayı düşünmüş, macar nüfusu 2-milyondan 1-milyonun altına düşmüş, Macarlar Avusturya bölgesine kaçmişlar. Sonra Avusturya bu bölgeleri almış, onlara eşitlik vermiş Avusturya Macaristan imparatorluğu 250- yıl sürmüş, birinci dünya savaşı sonrası Macaristan küçülerek bağımsız olmuş, sonra Nazi Almanya istilası, ikinci dünya savaşı sonrası Sovyet işgali gelmiş. 1956 ayaklanması tatsız olaylar sürmüş. 1989 berlin duvarı yıkılınca tekrar bağımsız olmuş, şimdi nato ve avrupa birliği üyesi,
Dışardan göçmen almıyor, ekonomi olarak milliyetçi içe kapalı serbest piyasa düzeninde gidiyor.
Dışardan epey parasal destek almışlar, yoksa bu ufacık ülke böyle muhteşem saray, kale, opera müze parlamento katedral nasıl inşaa edebilir?
Yaya bölgesinde yürüdük, kapalı pazarda gezdik.
Akasya için geleneksel elbise aldık. € ile ödeme yaptık.
Dışardaki kafede oturduk, sokak çalgıcısı trompetçi kadını dinledik, çay içtik.
Gün içinde Andrassy bulvarında operayı bulduk. Avusturya imparatoru Franz finanse etmiş, tek şartı Viyana operasından küçük olacak demiş. Akustiği harika imiş.
Opera binasında yenilenme yapılıyordu, bir süre kapalı olacak. Bir daha gelirsek mutlaka bir sahneleme görmek lazım.
Akşam Andrassy bulvarında geniş muhteşem Parizsi cafede çay içtik, daha sonra yol üstü şans eseri rastladığımız Franz Lizst konser salonunda senfoni konseri dinledik. Akustik harikaydı. Orkestra eşliğinde schopen due konçerto izledik.
Üçüncü gün parlamentoya kadar yürüdük. Harika bir yapı, başka bir ülke parlamentosu olarak tasarlanmış, macarlar kapmış, ingiliz parlamentosu benzeri. İkinci dünya savaşı mezalimi, 1956 ayaklanması izlerini taşıyor. Akşam tarihi Karpatya lokantasında yemek yedik. Hoş güzel bir mekandı, tavuk haşlama ve bira için nakit 30€ verdik. Çigan müziği dinledik. Gece yine Tuna kıyısında yürüdük.
Dönüş yine 100 numaralı otobüs ve pegasus uçağı ile Sabiha gökçen havalimanına oldu. Keyifli hoş bir gezi oldu. Fazla bir harcama yapmamışız. Hep yürüdük. Sağlam otel kahvaltısı yaptık. Macar geleneksel lokantalarında akşam yemeği yedik.
Hep şehir içinde yürüdük. Dönüşte kalan parayla iki şişe yerel macar şarabı aldık.
Fırsatınız olursa gidin gezin, opera ve klasik müzik programlarına bakın, izleyin.
Ankara 9-Nisan 2019
No comments:
Post a Comment