Operalarda
sahne yönetmenine bırakılmış yorumlar vardır. Çoğu romantik
eserde mutluluk salıncakla anlatılır. Sahneye yukardan aşağı
sallanan yüksek halatlı bir klasik salıncak indirilir. Başrol
primadonna bu salıncakta sallanır, baş erkek karakter onu sallar.
Bu düzen mutlak değildir, yönetmenin seçimine kalmıştır.
Ankara opera sahnesinde ve İzmir Elhambra Operasında sahnede
salıncak düzeneği vardır, ve her iki operada salıncak her
fırsatta kullanılır. Mozart operalarında çok sık salıncak
görürsünüz. Figaro'nun Düğünü, Aşk İksiri, Saraydan Kız
Kaçırma operalarında böyle sahnelenme vardır. Zor bir yorumdur,
salıncakta sallanırken şarkı söylemek zordur, şarkı söyleyen
sanatçının diyaframı kolay çalışmaz, otururken karın bölgesi
sıkışır, ses çıkmaz olur. Sanatçı bir an önce salıncaktan
inmek ister. Sahnede sallanan salıncak izleyiciye sevinç, mutluluk,
hürriyet duygularını anlatır..
***
Yıl
1959, Kırıkkale'ye yeni gelmişiz. Henüz 8- yaşındayım. İlkokul
2.sınıfa gideceğim. Babam ilçede en genç hakim. Bir akşamüstü
adliyede en yaşlı bilge Hakim Abidin beyin evine aile toplantısına
gidiyoruz. Bizim gibi Toprak Mahallede 2-katlı evin alt katında
kiracı oturuyorlar. Bahçede büyük bir ağaç, o ağaçta bir
salıncak var. Evin en küçük çocuğu 12-yaşındaki Faruk
bahçedeki salıncağını kullanmama izin veriyor.
Evlerimiz
yakın, yaz dönemi, okul yok. Ben her gün onların evine gidiyor
salıncağa biniyorum. Salıncak uçma hissi veriyor, hürriyet
duygusu veriyor, mutluluk veriyor, Faruk arada bir geliyor salıncağın
sırasını benden alıyor, bir süre sonra iniyor. Ben yine
biniyorum. Kalın urgandan yapılmış, çok yüksek dala bağlanmış
bir salıncak. O sıralar Kırıkkale'de bize çok uzak olan İstasyon
mahallesinde bir çocuk parkı var, orda 2-salıncak var. Ama bize
yakın çocuk parkı yok, salıncak yok.
Akşamüstü
Faruk'un sinema yıldızı kadar güzel ablası bizi yakındaki
fırına taze ekmek almaya gönderiyor. Getirdiğimiz sıcak taze
ekmeği dilimliyor sonra birer dilim üstüne tereyağ ve reçel
sürüp bize veriyor, bir süre sonra bilge hakim Abidin bey amca
Ankara'ya tayin oluyor. Aile Ankara'ya taşınıyor, evi
boşaltıyorlar. Yeni kiracı salıncağı söküyor, ben salıncaksız
kalıyorum.
***
Yıllar
geçiyor, Şeker şirketi Etimesgut Ankara Makina fabrikasında
çalışıyorum. Personel için yeni lojmanlar yapılıyor, bitiyor,
evli mühendislere dağıtılıyor. Ortada çok çocuk var, ama
salıncak yok, Ankara'da Güven parkın köşesinde bir çocuk parkı
var, orda salıncaklar var. Bir gün oraya gidip salıncağın
krokisini çiziyorum, bir ressama verip ölçülendiriyorum. İki
tarafta sağlam üç ayak, kalın tahta oturak ve zincir ikili
askılar. Bizim için basit bir A4 pafta çizim ama o güne kadar
kimse yapmamış. Yönetimden izin alıyoruz, boş zamanlarda hurdaya
atılmış çelik boruları birbirine ekleyip bir salıncak
yapıyoruz. Salıncak çok beğenilince, daha çok yapıyoruz, her
lojman önüne bir salıncak koyuyoruz. Çocuklar günboyu saatlerce
salıncak sallanıyorlar. Sıra beklemek yok, herkese salıncak var.
Oğlum
da çocukluğunda sabahtan akşama kadar uçar gibi saatlerce lojman
önündeki salıncağa biniyor. Salıncak gün boyu nerdeyse hiç boş
kalmıyor. Çocukluğunun en güzel anılarından biri oluyor.
Başka
fabrikalar, çocukları için salıncak yapmak istiyorlar. Teknik
resmi onlara da gönderiyoruz. Bizim çizim şirket dışına
taşıyor. Uzak yerlerde bulunan fabrikalarındaki arkadaşlarımız
istiyor, veriyoruz.
Ben
çocukken salıncaksız kaldım, çocuklar salıncaksız kalmasın.
---
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Prinkipo,
14 Eylül 2017
No comments:
Post a Comment