Değerli Okurlarım,
Enerji
bakanının mühendis, Sağlık bakanının doktor, Adalet bakanının
hukuk mezunu, Kültür bakanının sanatçı, vb., olması
gerekmediğini düşünebilirsiniz. Hatta olmaması daha iyidir,
diyebilirsiniz. Bu görevler yönetim görevleri olduğundan, bakanın
iyi yönetici olması ve teknik kadrosuna bilgili kişileri toplayıp,
onlara işi yürütme yetkisi vermesi daha uygundur, şeklinde
düşünebilirsiniz. Bu sayede hem teknik konular ehil teknik
adamlar tarafından yürütülecek, hem de teknik ehliyeti siyasi
tercih ve vaziyete intisab etme yeteneği sayesinde bu göreve gelmiş
kişilerin, 'Ben bu işi bilirim' havasına girip, işleri
batırmasına engel olunacaktır, düşüncesi var.
Bu
düşünce şekli Enerji için doğru değildir. Geçmiş
uygulamalardan gördük ki, Enerji Bakanı mutlaka Mühendis
olmalıdır. Santral görmüş, işletmiş, yatırımında çalışmış
olmalı. Tercihen iyi yabancı dil- İngilizce bilmeli. Ayrıca
Rusça/ Fransızca/ Arapça bilse iyi olur. Uluslararası ilişkiler,
Milletler Hukuku konularında yüksek lisans/ doktora yapmış olsa
daha da iyi olur. En önemlisi, Lisans döneminde Termodinamik dersi
almış, bu dersten en üst notu hak etmiş olmalı- derim.
Enerji
Bakanımız 3-dönem kuralı nedeniyle 7-Haziran 2015 genel
seçimlerine katılamayacak. Meslekten Elektrik Mühendisi olan
bakanımızın teknik konulara olan yakınlığını hep taktirle
karşıladım. Göreve geldiğinde kendisiyle yüzyüze yaptığımız
kamuya açık bir toplantıda, "Üniversite eğitiminiz
sırasında Termodinamik dersi aldınız mı?" sorusunu
yönetmiştim. Cevabı," Evet aldım, hem de bu konuda İTÜ'nün
gelmiş geçmiş en önemli hocasından aldım", oldu. Çok
memnun oldum.
Saydığım
teknik öğrenim özellikleri eskiden Bakanlarda olmazdı. Bu
özellikler Müsteşar’da olurdu. Bizim
sistemimiz böyle kurulmuştu. Eskiden Bakanlar değişir, ama
Müsteşarlar hiç değişmezdi. Müsteşar’lar partili olmazdı.
Müsteşarlar, Bakanlığın hafızası ve beyniydi.. Müsteşar,
Partinin değil Devletin adamı olurdu. Bakanlar gelir- gider, ama
Müsteşarlar kolay kolay değişmezlerdi. Politikacı Bakanlar,
Müsteşarlarına Bakanlıkla ilgili siyasi tercihlerini söylerler
ve gerisine karışmazlardı. Gerisini kuralına kaidesine göre
Müsteşarlar düzenlerlerdi. Şimdi gelen Bakan bir süre sonra,
geldiği Bakanlıkla ilgili herşeyi öğrenmek istiyor. Bakan bu
işin hem siyasetini yapıyor, hem de eğer eğitimi yetiyorsa
gerekli insiyatifleri de alıyor. Bu durum sadece bizde değil, her
yerde böyle. Kamu-
bürokratlar, meslekten olmayan bakan tercih ederler, ama bu durum
piyasalar için iyi değildir.
ABD
Enerji bakanı (Secretary of Energy) atamaları da bizim evreleri
geçirmiş. Önceleri hep hukukçu politikacılar atanmış.
Şimdilerde hep bilim adamları, politika dışından atanıyorlar.
ABD'nin önceki Enerji Sekreteri (Bakanı) Steven Chu, Nobel ödülü
almış Stanford üniversitesi Fizik profesörü idi. Şimdiki Dr.
Ernest Moniz, MIT Enerji Enstitüsü profesörü.
Almanya'da
Ekonomi ve Enerji'den sorumlu Federal Bakan Sigmar Gabriel, aynı
zamanda koalisyon ortağı SPD partisinin başkanı ve meslek olarak
Gramer School (ilkokul) öğretmeni. Koalisyon ortağı olarak
atanmış. Öte yandan Şansölye Angela Merkel'in termodinamik
hesaplamaları esas alan "Quantum Chemistry" doktora
çalışması var. Bizim başbakanımızın termodinamik altyapılı
bir doktora çalışması durumunu düşünebiliyormusunuz?
Bir
Mühendisin Sağlık veya Adalet bakanı olduğu haller herhalde çok
çok özel durumlardır. Böyle bir atama alan kişinin görevde
başarılı olması beklenmez. Finansman eğitimi almamış bir
hukukçuyu, bir tıp doktorunu, Merkez Bankası başkanı
yaparmısınız? Hayır. Çünkü konuyu detaylı bilmez, bilemez.
Ama
ülkemizde herkes Enerji Bakanı olabilir. Özellikle Mülkiye, Hukuk
mezunları Enerji Bakanı olabilirler/ geçmişte oldular- Hiç kimse
çıkıp "Neden?" diye sormadı. Mülkiye mezunları ETKB
Bakanı oldular. Bakanlık dönemlerinde çok şey öğrendiler. Ama
enerji konularına katkıları sınırlıydı.
Üniversitelerimizde
Termodinamik dersi Makina- Kimya- Metalurji- Çevre mühendisliği
bölümlerinde zorunlu olarak alınır. Elektrik Elektronik bölümü
öğrencileri bu dersi seçmeli olarak isterlerse alırlar. Çok zor
ders olduğu sanılır, aslında günü gününe çalışan,
ödevlerini aksatmayan, tüm derslere giden ve her gün planlı,
sistemli bir şekilde çalışan öğrenci için hiç de zor gelmez.
Zaten dersi günü gününe çalışmayan, çalışmayı son güne,
imtihan günü öncesine bırakan öğrenci hiçbir derste başarılı
olamaz.
Termodinamik
dersini lisans eğitimi süresince almayanlar, Enerjiden sorumlu kamu
görevi almamalılar. Enerjiden sorumlu kamu görevleri okul
değildir. Eğer bir siyasetçi enerjiden sorumlu olacak ise bu
konuda yeterli lisans eğitimini önceden almış olmalıdır.
Her
yeni geleni, bizler piyasa olarak, kamu personeli olarak yeniden
eğitmek, onlara “Volt” ile “Watt” kavramını yeniden
anlatmak, “terravolt” diye bir şeyin olmadığını, “MegaByte”
kavramının “Mega-watt” olmadığını anlatmak zorunda
kalmamalıyız. Termik santral ile yenilenebilir enerji arasındaki
farkı, Kyoto (çevre) kriterlerini tekrar tekrar öğretmek zorunda
olmamalıyız. Stadyum ”tribünü” ile buhar “türbini” aynı
şeyler değildir.
ÇED
gereğini, muafiyetlerin zararlarını, çevre hassasiyetini bu
göreve gelmeden önce bilmeli kabul etmeli. Politik kararlar alırken
çevreyi gözardı etmemeli. Rüzgar ve güneş enerjisinin baz güç
kaynağı olamayacağını, kesintili üretim yaptıklarını, yeni
ve pahalı yüksek gerilim iletim hatları yatırımlarına, kapasite
dengelemesi için yeni ve pahalı “Pompalamalı Hidro Elektrik
Santrali (PHES)” kapasitelerine ihtiyaç olduğunu, bu tip elektrik
üretiminin günümüz piyasasında hiç de ucuz olmadığını
bilmeliyiz.
Nükleer
santrallerin aslında termik santral olduğunu, Türkiye'nin son 50
yılda hiçbir termik santrali kendisinin yapmadığını,
yapamadığını, yerli tasarımın- yerli imalatın hep
engellendiğini, örselendiğini, yerli finansman bulamadığını,
mevcut eskimiş, emre amadeliği çok düşmüş termik santrallerin
eski teknolojiye sahip ancak kendi finansman kaynaklarıyla
desteklenen Doğu Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinin devlet / Eximbank
destekli firmaları tarafından yapıldığını bilmeliyiz.
Küresel
ısınmayı, ÇED normlarını, termik santrallerin tarım, orman,
sit, turizm bölgelerinde yapılmaması gerektiğini bilmeliyiz.
“Rüzgâr – güneş bize yeter”- “Nükleer santral tüm
sorunlarımızı çözer, yapımına 1970'lerde başlasaydık şimdi
kendimiz yapıyorduk”- “Türkiye'de petrol var ama yabancılar
çıkarılmasını engelliyor”, “Kaya gazı (Shale Gas)
rezervlerimiz ile enerji sorunlarımızı önümüzdeki 5-yıl içinde
çözeceğiz”, “Karadeniz'de petrol bulduk”, "Teşvik
olmazsa yatırım olmaz" gibi basmakalıp slogan cümlelerin
doğru olmayan şehir efsaneleri olduğunu kabul etmeliyiz.
Fosil
yakıt yakan Termik santrallerimizi, temel tasarımı dahil tümüyle
kendimiz yapabilir olmalıyız. İşsizlikten şikayet ederken,
termik santrallerimizi Uzakdoğulu asker/ mahkum/ meslekten olmayan
acemi işçilere yaptırmamalıyız. Her
ülkenin mühendisleri kendi yerli yakıtlarına uyumlu termik
santrallerinin temel ve detay tasarımlarını kendileri yapar. Yerli
üretir, yerli personel ile yerinde montaj yapar.
İncelenen
her bir ÇED raporu içinde yerel istihdam yaratılacağı
anlatılıyor. ÇED raporunu alana kadar bazı yatırımcılar her
şeyi sözde taahhüt ediyorlar. ÇED raporu alındıktan sonra
verdikleri sözleri unutuyorlar. Sadece bizde değil, dünyanın her
yerinde unutuyorlar. Yatırım süresince ve yatırım sonrasında
devamlı kontrol edecek bir kontrol mekanizması bizde nerdeyse yok.
Olumlu ÇED raporu için politik baskı da zaman zaman devreye
giriyor. Enerji konusunu bilen/ bilmeyen, yeterli kadrosu olan/
olmayan bu kadar çok firmaya, cari açığımızı daha da açan-
büyüten, doğalgaz/ ithal fosil yakıt/ ithal kömür yakacak
termik santral yapma lisansını nasıl veriyoruz? Bu işin bir sonu-
sınırı olmalı.
Ekonomik
politika içinde Enerji konuları ciddi iştir. Hayati konulardır.
Enerji yatırımları, enerji çalışmaları, petrol, boru hatları,
yerli kömür, yerli yakıt kaynakları, kredilendirme, finans bulma
konuları çok ciddi işlerdir. Bilgili, iyi eğitimli, tecrübeli
yerli kadrolar ister. Sonradan olmaz.
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
2015-04-15
No comments:
Post a Comment