Tarihe
Bir Bakış,
Değerli
Okurlarım,
1912-13
Balkan savaşlarında nerdeyse tüm Balkanlar boşaldı. Anneannem
Fatma Müzeyyen Hanım 12 yaşındaydı, ailesi Saray Bosna'dan bir
sabah her şeylerini bırakıp yola çıktılar, kış ortasında üç
bin mil yürüdüler,
İstanbul’a
vardıklarında anneannemin yanında sadece teyzesi vardı.
İstanbul’a daha önce gelmiş akrabaları vardı, onların yanına
sığındılar.
1890
doğumlu Abdullah dedem 1906’da Isparta Rüştiye'sini bitirince
askere alındı, 18-yıl bütün savaşların içinde yaşadı, önce
Hicaz, sonra Balkan savaşı, Çanakkale'de de vardı.
İşgal
altında Üsküdar Jandarma Karakol İnzibat Subaylığı yaptı,
Sakarya'da kasığından mermi yarası aldı, Dumlupınar'da savaştı.
Muharip
gazi olarak İstiklal Savaşı madalyası ile 1924'te askerden
ayrılırken Mülazım-Sani rütbesine ulaşmıştı, sivil hayata
alışması zor oldu, kalan hayatını PTSD (Post-Traumatic Stress
Disorder=Travma sonrası stres hastalığı) içinde yaşadı.
Babaannemin
babası Rafi Efendi 1912 Balkan savaşında genç yaşında Edirne
savunması siperlerinde şehit oldu. Bizden önceki kuşaklar anasız
babasız büyüdü.
1915'te
tatsız ve acı olaylar yaşadık, öylesine tatsız ki yeni Türkiye
Cumhuriyeti bunları unutmak, tarihinde yeni bir sayfa başlatmak
istedi. 1915'te Atatürk Çanakkale savaşları içinde idi.
1915
olaylarına karışanlar daha sonra Cumhuriyet'in yöneticileri
oldular. Siyasi irade bu tatsız olayların üstünü örtmek istedi.
Ama acıyı ailelerinde yaşayanlar hatıraları kuşaktan kuşağa
aktardılar, dokümante ettiler, kendi yazılı tarihlerini yazdılar.
Bunlar
bugün bizce tarih oldu, ama acılar korkunç yaşandı.
1919-1922
arası Batı Ege'de her yer işgal edildi. Halide Edib Hanım’ın
savaş sonrası sıcağı sıcağına İngilizce olarak yazdığı
hatıralarında anlattığına göre, Batı Anadolu/Ege'de nerdeyse
öldürülmemiş erkek nüfus, tecavüz edilmemiş kadın, işkence
görmemiş çocuk, genç, ihtiyar kalmamıştı.
2.
Dünya savaşına basiretli yöneticilerimiz sayesinde girmedik,
ortalık birbirine girmiş iken savaşın dışında kaldık.
Cumhuriyet kuşakları büyüdü çoğaldı, başta 13 milyon olan
nüfusumuz bugün 80 milyona yaklaştı.
1922'lerde
4 milyon, bizden giden 2 milyon mübadil ile toplam 6 milyon nüfusu
olan Yunanistan kendini 2.Dünya savaşının içinde buldu. Bugün
nüfusu ancak 14 milyon.
Son
yıllardaki yüksek büyüme hızımız biraz da 20+ nüfusumuzun
artması ve bu nüfusun iş hayatına katılması yüzündendir. 2005
yılında "15-64 yaş" aralığındaki nüfusun toplam
nüfusa oranı %25 iken, bugün aynı oran %29. "0-15" yaş
oranı düştü, "15-64" oranı arttı. Yani daha az çocuk,
daha çok çalışanımız var. Daha çok çalışan nüfusa daha çok
istihdam lâzım.
Nüfusumuzun
yaş ortalaması bugün için 29, ancak seçmenimizin eğitim
ortalaması ancak 5.sınıf. Yaklaşık aynı nüfuslu Almanya'da
nüfusun ortalama yaşı 46, seçmenin ortalama eğitim seviyesi 12
yıl. Demokrasi için ortalama nüfus olarak liseyi bitirmemiz lazım.
2.Dünya savaşı içinde ve sonrasında asıl büyük soykırım
Avrupa'da ve Uzak Doğu'da yaşandı. Tarihi inceleyin.
Almanlar
1941de esir aldıkları 2.8 milyon Rus askerini kamplarda aç
bırakarak öldürdüler. Savaş 1945te bitmedi, 1950ye kadar
nerdeyse tüm esir Alman ordusu yok edildi.
Ruslar
savaş sonrası esir aldıkları Alman askerlerini (2milyon) Sibirya
kamplarında harcadılar.
Amerikalılar
Eisenhower'ın emriyle savaş sonrasında kurdukları kamplarda 1.9
milyon genç Alman askerini (DEF) korunmasız ortamda açlıkla yok
ettiler (Eisenhower's holocoust).
Çekler,
Polonyalılar kendi bölgelerindeki kendilerinden olmayan azınlıkları
alenen ortadan kaldırdılar. Uzak Doğu'da Çinli ve Japon nüfus
çok büyük kayıplar verdi.
Toplam
50 milyondan fazla insan öldü.
Bütün
bunlar oldu, bitti, aradan 65 yıl geçti kimse artık konuşmuyor,
ortalık sakinleşti, 1912 Balkan göçlerinde ölen ve kaybolan,
1915-1918 arası Doğu Anadolu'da yok olan insanları herkes unuttu.
Ancak
yabancı topraklarda etnik kimliğini sonraki kuşaklarda devam
ettirmek isteyen Diaspora'lar konuyu tarihe bırakmadılar.
Kan
davası halinde basında, medyada, TV’de, internette, özellikle
akademik çevrelerde ve iş hayatında her gün hala sürüyor.
ABD'de
(ve Avrupa'da, özellikle Fransa'da) bir üniversitede okuyacaksanız
üniversitenizi iyi seçin. Akademik listelerde hocaların isimlerine
iyi bakın, eski Osmanlı azınlıklarından varsa oradan kaçın.
Dikkat
etmezseniz iyi seçmezseniz diploma alamazsınız, MSc ve PhD
yaparken sürünürsünüz.
Bu
yazdıklarım birilerini ya da bir yerleri kötülemek için değil!
Bunlar hayatın gerçeği, bizim kuşağın başına geldi, siz
kendinizi koruyun.
Aynı
şekilde iş ilişkilerinizde de beraber iş yaptığınız
yabancıların isimlerine çok dikkat edin.
Bir
ortak girişim(JV) Türk- Amerikan şirketinde elimizde çok kârlı
bir enerji / termik santral projesi vardı. Projede benimle çalışan
isimler Amerikalı idi, ancak biraz tarayınca, kendilerinin veya
anne-babalarının Amerikan vatandaşlığına geçerken Anglo-Sakson
isimler aldıklarını öğrendim.
Proje
çalışmaları gereksiz nedensiz olarak devamlı yokuşa
sürülüyordu. Çok iyi kâr bırakacak iş sonunda battı. Benden
söylemesi. En derin saygılarımla
HalukDireskeneli
at gmail dot com
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
2012-10-23
No comments:
Post a Comment