Friday, May 20, 2005

Vancouver

In late 70s, we had social chaos in Ankara. I was in the 3rd year of mechanical engineering undergraduate program in Middle East Technical University in Ankara.
I decided to go to United Kingdom that summer for my compulsory summer training. My family supported me with their limited resources.
We purchased round trip to Paris by AirFrance. I got my passport and went to UK, first to London then to Wolverhampton in Midlands. I had a very useful summer training program in an U.K. company, learnt a lot. I spent some time in London, for British Museum, Buckingham Palace, Tate Galery.
I also had many pleasant memories with British girls, young, beautiful, generous, helpful, and all with mini or even micro skirts first time in history. All helpful to teach English to a poor eastern young student.
It was time to return home. My charter flight from London Gatwick Airport brought me to LaBougeot airport in Paris. The next AirFrance flight was from Orly airport a few hours later.

Orly situated on the other side of Paris. Charles DeGaule was still in construction. I took shuttle bus and had almost 1 hours to go to Orly.

Anyhow we arrived on time. I had enough time for check-in, fortunately no luggage to deliver, boarding pass, all done. I passed customs, passport control. I assumed to have some time to spend in Duty-free. Year 1970s, all duty free items were special for me.

While I was spending some time in duty-free, I heard someone trying to pronounce my name on the loudspeaker,

"Mr. Haluk Direskenelli, please proceed to gate number etc. urgently, this is last call for you".

They all pronounce my surname with double "L" which gives me a special Italian charisma, I don't know why.

Then I moved to the gate, handed my boarding pass. He allowed me to pass the gate. I was at outdoors, to the airplane. But that gate was for 2 different flights. Two different planes were waiting for the last passengers to board. Both ready and waiting. Which one to Istanbul?

There was a French mechanic in between, I asked him "Istanbul?" he either did not understand, or ignorant, he could not answer.

I decided to board the plane on left, looking for someone to verify. I climbed the stairs, no one available to ask. Then a young beautiful French hostess shouted in French "Where are you, we are waiting for you? Get your seat immediately. Fasten your seat belt? We are to leave as soon as possible, " sort of wording in French which I feel the meaning.

Immediately after, they closed the doors, we took off. But I had no idea where we were going. Right flight? I was getting scared to ask for verification.
After 10 minutes, we reached an appropriate altitude, seat belt off- sign. They started liquor service.

And I asked to that beautiful French hostess,
"Is this plane to Istanbul?" - response "Yes,"

"How about other plane?" - she replied "to Vancouver, west end of Canada".

After so many years, I could not go to Paris a second time and never step on Vancouver.

I still wonder what would happen if I had chosen the other plane.

However I could go to Vancouver, and decide to stay there.

Then I could go to a new local university, get married, get rich, get influential, I don't know. I could be first Turco in politics. I would certainly be bilingual even trilingual.

You never know which plane is correct plane to board.

Your comments are always welcome !!

1 comment:

yuvakuran said...

Aslinda olay BuonesAires icin gecti. Ben size olani anlatayim.

1971 yılı ortalık karmakarışık. Haziran ayında yaz stajı yapmak için Ingiltere'ye gittim. Staj bitti. Yurda dönüyorum. Londra'dan kalkan Charter uçağı Paris'te LaBougeot havaalanına indi. Aktarma yapacağım AirFrance uçağı ise paris'in tam öbür tarafında Orly havaalanından kalkıyor.

O sıralar Charles DeGaulle havaalanı inşaat halinde. Shuttle bus'a bindik. Bir saat çevre yolundan gidip Orly'e vardık. Uçagın kalkmasına çok az bir zaman var.

Check-in, boarding pass, passport control derken neyse bekleme salonuna girdim. Yurtdışına ilk çıkışım. Üç ay Ingiltere'de kalmışım ama Midlands denen sanayi bölgesi. Hiçbirşey yok.

Havaalanı Duty-free bölgesinde ilk defa bulunuyorum. Duty-free de ona buna bakarken epey zaman harcamışım. Birden ismimin hoparlörden telaffuz edildiği duydum.

Ağır bir Fransız aksanlı kız benim ismimi söylemeye çalışıyor. "Passenger Mr. Haluk Direskenelli, please proceed to the gate number etc". benim soyadımı yabancılar o gün bugün neden bilmem çift "L" ile söylerler, Italyan havası verir.

Neyse lafı zor bela anlayıp o kapıya koştum. Kapıyı buldum. Kapıdan iki uçağa birden yolcu alıyorlar. Boarding Pass'ı görevli kopardı beni kapıdan havaalanı dış ortamına saldı. O zamanlar şimdiki gibi körük mörük yok, uçağa genellikle yürüyerek gidiyorsun.

İyide bu kapıdan 2 uçağa yolcu alıyorlar. İlerde 2 uçak var. İki uçakta gecikmiş son yolcuları bekliyor. Benim uçağım hangisi??

İki uçağın ortasında bir Fransız makinist, olaya tamamen Fransız. Koşa koşa yanına varıp, "Istanbul??" diye sordum. Yani hangisi Istanbul uçağı?

Adam her iki uçağa baktı, "Bilmiyorum" gibisinden birşey söyledi.

Soldaki uçağı seçip arka kapısına doğru gittim. Kimseler yok. Merdivenleri çıkıp uçak kapısından içeri girdim. Güzel bir Fransız hostes kız, "Nerde kaldın? Herkes seni bekliyor" gibisinden Fransızca birşeyler söyledi ve beni hızla arka koltuklardan birine oturtup, kemerimi işaret etti. Gitti.

Hiç beklemeden uçağın kapıları kapandı ve biz havalandık. Havalandık iyi hoş ta, bu uçak nereye gidiyor? Ben doğru uçağa mı bindim?

Sorunun cevabını öğrenmekten korkmaya başladım. 10 dakika sonra uçak uygun seviyeye yükseldi. Kemer serbest işareti verildi.

İçecek servisi başladı ve ben yaklaşan hostese sordum.

"Bu uçak Istanbul'a mı gidiyor?" - Evet dedi, Istanbul'.

Öbür uçak- dedim o nereye gidiyor-du? "Buones Aires'e".

Aradan 32 yıl geçti. Hala merak ederim acaba sağdaki uçağa binseydim, uçak geri dönemeyeceğine göre 10-15 saat yolculuk yapıp BuonesAires'e varsaydım. Yıl 1971. Ankara karmakarışık. BuonesAires te kalmaya karar verseydim. Orda üniversiteye gitseydim, evlenseydim. Ne bileyim??

Aklımdan hep geçer. Paris'e bir daha hiç gitmedim. Bunca yıl fırsat olmadı. BuonesAires'e ise hiç gitmedim. TV de bazan Arjantin gösterilir hep yıllar öncesini hatırlarım. Geçende arkadaşlara yemek muhabbetinde anlattım. Bir eskilerden, "Bir tane doğru uçak vardır, doğruluğu sana kalmış" dedi.