"Kumsalda" ismiyle yurdumuzda gösterilen bu hollywood filmi 1959 yılında çevrilmiş, Gregory Peck, Ava Gardner başrollerde oynamışlar. Konusu çok satan bir kurgu romana dayanıyor. Çevrildiği yıldan beş yıl sonrasında yani 1964 yılında dünyada bir nükleer savaş olur, yanan yıkılan merkezlerden sonra nükleer serpinti bulutlar ile uzaklara taşınır, serpintinin henüz gelmediği Avustralya Melbourne kenti insanları kaçınılmaz sona hazırlanırlar, nükleer savaş sırasında deniz altında uzun süre bulunan böylece felaketten kaçan bir Amerikan denizaltısı su yüzüne çıkar, Melbourne limanına yanaşır, gemideki subaylar nükleer savaşı kendi aralarında sorgularlar, kısa süre sonra kaçınılmaz son gelir, Melbourne sokakları bomboş kalır,
Filmi çocukluğumda bir anadolu kasabasında yazlık sinemanın tahta sandalyeleri üstünde izlemiştim. Hafızamda genç subay karakterini oynayan Antony Perkins kalmış, onun ismi üstünden uzun taramalardan sonra filmi buldum, çok yeni youtube üstünden tekrar izledim, zamanında bütün dünyada çok izlenmiş çok ses getirmiş,
Bugünlerde tv'lerde covid-19 sürecinde bomboş Milano, Roma, Berlin, Londra, NewYork caddelerini ve meydanlarını izliyoruz. Nükleer savaş olmadı ama çok benzeri bir durum covid-19 salgını ile gerçekleşti. Siyasiler dünyanın heryerinde salgının bittiğini söylemeye başladılar, kendileri izolasyondan çıkmıyorlar, ama insanları avm'lere, okullara, ibadet yerlerine, fabrikalara gitmeye yönlendiriyorlar. Donald Trump, eyalet valilerinin gereksiz önlemlerini dikkate almayın, kiliseleri açın, diyor. Vatikan kutsal yerleri seyahate açsa sanki hemen seyahat programları yapılacak.
Temkinli akademisyen hüviyeti ile Almanya başbakanı Angela Merkel devamlı uyarı konuşmaları yapıyor, ingiltere "sürü bağışıklığı" kavramına sarıldı ama bedeli ağır oldu.
Brezilya işin ucunu kaçırdı, güney yarım küre kış mevsimine giriyor, kayıplar artıyor,
Rusya'da, her ne kadar saklarsa saklasınlar kayıp rakamları artıyor.
Hindistan sokağa çıkma yasağını uzattı ama fakirler sokaklarda, işsizik korkunç boyutlarda. Çin'de ikinci dalga tedirginliği başladı. Japonya, Kore, Taiwan tedirgin teyakkuzda.
Orduya, askere, tank tüfek gemi uçak hiçbirine nerdeyse ihtiyaç kalmadı. Eski alışılmış savaş düzeni kalmadı, yeni normal savaş bambaşka. Güvenlik güçleri insanları mesire yerlerinden parklardan deniz kıyısından uzaklaştırıyor, ama bir kısım millet ne akla hizmet avm, futbol karşılaşması, kutsal yer ziyareti için sıraya giriyor.
Opera, konser, sinema salonunda toplanma oralarda performans izleme imkanı artık kalmadı, yeni film, dizi, oyun çalışması bir süre yok. Bu kapalı düzende olsa olsa yazılı metin roman şiir hikaye senaryo çalışması yapılabilir, onda da insanlar şaşkın, çoğu yazar kafasında "writers' block" yazma üretme isteksizliği yaşıyor, birşey yazamıyor. Yazarınızın bilgisayar icloud hafızası, ipad iphone kapasitesi doldu, masaüsrü ekranı karardı, çalışmaz oldu, upgrade zor, yeni cihaz alımına %30 ithal vergisi geldi, bunlar yerli piyasada nasıl yapılacak? Bu arada hepimiz Zoom uygulama yazılımı kullanır olduk, davet geldi mi mutlaka katılıyoruz.
Yöneticiler tedbirler ile salgının ilk dalgasını kontrol altına aldık tahmin ediyorlar.
Aşı hala yok, ilaç hala yok. Çaresi karantina yöntemleri, el yıkama maske, hastalara entube oksijen takviyesi oluyor
Ekonomisi sağlam ülkeler Almanya Kanada ihtiyaç sahibi vatandaşlarına nakti yardım yaptılar. Parasız ülkeler sokağa çıkma yasağı ile zaman kazanmaya çalışıyorlar. Siyasiler bir an önce ekonominin açılmasını fabrikaların çalışmasını istiyorlar.
Kontratlarda bir paragraf "mücbir sebep" (force majeure) olarak yazıp geçtiğimiz, hiç kullanmadığımız olaylar geldi bizi buldu. Uzak mekanlarda şantiye kurmak, oralarda çalışmak proje yürütmek, yeraltı madenlerinde, dar sıkışık alan offshore platformlarında çalışmak artık çok zor, yeni düzenlemeler olmadan belki de imkansız.
Herkes bulunduğu yerde uzun süreli karantinaya girdi, çok zengin olsanız, büyük yönetici olsanız, çok korumalarınız, büyük otomobilleriniz, özel uçaklarınız olsa bile artık fark etmiyor. Dünyanın her yerinde 65+ yaşlılar covid-19 tedavisinden başka sağlık hizmetlerine ulaşamadıkları için hızlı yaşlanmaya uğradılar. Gözlük numaraları yükseldi, yenileyemediler, diş doktoru ihtiyacı karşılanamadı, kronik diyabet kardio, tansiyon hastalıkları hızla arttı, kronikleşti.
Otomobiller iki aydır bulundukları yerlerden kalkmadı, kışlık lastikten yazlık lastiğe değişim yapılamadı. Araba tamir bakım işleri kaldı. Metrolar belediye otobüsleri sınırlı çalışıyor. Küçük esnaf, sanatkar satış yapamıyor, Amrikada hayvan kesim yerleri çalışmıyor, çoğu yerde ziraat ürünleri toplanamıyor, tüm dünyada uzun vadede ciddi besin sıkıntıları kapıda bizi bekliyor olabilir. Bu yüzden tarım ürünleri ihracatı çoğu ülkede yasaklandı, üretilen tarım mahsülleri iç piyasa ihtiyacına saklanıyor.
Hepimiz bilmeliyiz ki, "yeni normal" düzen, artık eski bıraktığımız düzen değil.
Geçmişe dönmemize imkan yok. Uçak seyahatleri, uzak ülkelerde yaz tatili, şehirlerarası yolculuklar, avm alışverişleri, çok seyircili spor karşılaşmaları, kalabalık okullar, kalabalık öğrenci amfileri artık zor,
Yazarınız covid-19 salgını günlerinde hergün birşeyler yazmak istiyor, ancak bu kadar yazabiliyor. "On the Beach" 1959 filmini bugün 2020 yılında nükleer serpinti olmadan yaşıyoruz. Bayramınız kutlu olsun. Slm ve saygılar