Thursday, February 19, 2015

"İtalya'da bir Türk" operası Antalya sahnesinde


Değerli Okurlarım,

Gioachino Rossini'nin ilk 1814'te Milano'da oynanan, "İtalya'da bir Türk"- "il Turco in Italia" operası Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından Mehmet Ergüven rejisiyle sahnelendi. Eser İtalya'da 16. yüzyılda geçen ve sonu mutlu biten bir aşk hikayesi, "Bella Canto" tarzında yazılmış, kulağa hoş gelen çok güzel melodilerle dolu.

Premier (ilk sahneleme) 17 Şubat gecesi yapıldı. Koroda çok sayıda kadın sanatçı var. Kadın koro üyeleri değişik elbiseler giymişler, dekolte tuvaletler giyenler, yöresel elbiseler, halk oyunları kıyafetleri yanında 2- türbanlı kostüm giyen de var. Burda olay "Türban" değil. Kadınların yediklerine, içtiklerine, giyimlerine, davranışlarına karışmak kimsenin haddine düşmez, ancak burda başka bir durum söz konusu. Operada sadece bir Türk karakter (Prens Selim veya Cem Sultan) var. Zamanında giydiği erkek türbanı ile Avrupa kadın modasını etkilemiş.

Bu bir modern sahneleme. Yönetmen modern sahneleme yapabilir, Ankara opera sahnesinde gördüğümüz Rigoletto gibi, oyunu 1924 Napoli'ye taşıyabilirsiniz. LaBohem'i bugünün Paris ortamna getirebilirsiniz. Münih operası güncel sahnelemeleri çok yapar. En son "Don Giovanni" ve "Il Trovatore" güncel elbiselerle oynandı. Arka fonda çırılçıplak bir genç balerin ve kontrast olsun diye yine çıplak bir yaşlı kadın oyuncu vardı. Çırılçıplak oyuncuları bizim sahnelerimizde görmek herhalde imkansız. Böyle uygulamayı ancak Münih operasında görürsünüz. Bunları yaparken sahneye, bütün olarak zamanı- mekanı- ortamı taşıma yapmalısınız.

Münih operasında "il Turco in Italia" 2014 yılında modern ortamda sahnelendi, başroldeki soprano oryantal dansöz elbiseleriyle sahneye çıktı. Yer- mekan- zaman günümüzün tatil kampı ortamında yine İtalya'da geçiyordu. Hoş eğlenceli güzel bir sahne uygulamasıydı. Benzeri yapılabilirdi. Madem böyle bir güncel sahneleme yapacaktınız o zaman tümüyle Italyan koro kullansaydınız, derim. Çünkü ortam İtalya, tüm karakterler italyan, sahnede tek bir Türk karakter var.

Mozart operası "Saraydan Kız Kaçırma"yı herkes modern sahneleyebilir, ama bizler yapmamalıyız. "Saraydan Kız Kaçırma" operası bizim görkemli geçmişimizi sahnelemek için çok önemli bir fırsattır. Aynı şekilde "il Turco in Italia" operası eski görkemli tarihi dönemlerimizi anlatmak için çok güzel bir fırsat idi. Başkaları bu opera için modern sahneleme deneyebilir, ama biz yapmamalıydık. Tarihimizin muhteşem dönemini, en güzel tarihi kostümlerle anlatmak için çok güzel fırsat yakalamıştık.

Seyirci sahnede gördüğü duruma- ortama- anlatıma- yoruma itiraz etmiş, oyunu protesto edenler, ara verilince salonu terk edenler olmuş. "Rossini -italya'da bir Türk! ismini değiştirelim, Antalya'da siyasi iradeye nasıl yaranırım operası! Gerçek opera ile pek ilgisi- alakası kalmamış!" diyenler var. Andante dergisinde yönetmen ile yapılmış bir söyleşi var. Yönetmenin siyasi iradeye yaranmak gibi bir çabası yok. Sahneye 2-3 dakikalık bir güncel yansıma yapmış, gereksiz tepki almış.

Deneyimli yönetmen yapmaması gereken çalışmaya girmiş, günümüzün arabesk- yontulmamış- kaba yönünü ortaya çıkarmış. Doğru yapmamış. Sonunda opera seyircisi isyanları oynamış, kendisini sahnedeki kaba ortama ait hissetmemiş. Opera seyircisi tatsız olan günlük yaşamdan kopmak için oraya geliyor, ona bir masal anlatmanız lazım, siz tutup tatsız gerçekleri gözüne sokuyorsunuz. Opera seyircisinin büyük kısmının dünya görüşü, ortalama seçmenin dünya görüşü ile aynı değildir.

Bunca harcanan çabaya yazık olmuş, hiç iyi olmamış. Antalya sahnesi belki bu operayı boş koltuklara oynayacak, "biletiva" internet bilet satış sitesinde son bilet satınalma durumuna baktım, en yakın gece için 800 kişilik salonda doluluk durumu iyi değil. Operalarımız internet sayesinde her gece full bilet satıyorlar. Her yer dolu. Ancak bu opera için sessiz bir itiraz- tepki yürürlüğe girmiş. Kimse seyretmek istemiyor. Reklamın iyisi- kötüsü olmaz, denir, ama doğrusu- yanlışı olur, yanlış ters teper satmaz, çalışmanız elinizde kalır.

Müzik, roller, yorum, sesler konularında genel değerlendirme maalesef yapamadık, yersiz bir yoruma takıldık kaldık. Klasik sahneleme yapılsaydı çok daha doğru olurdu, güncel tartışmalarla ilgi çekmek herhalde ters tepki çekmiş. Kimse ilgilenmez olmuş. Seyirci gelmezse kime oynayacaksınız? Bu sahneleme belki muhafazakar seyirciyi merak cazibesiyle kısa süreli salona çeker ama onlar da kendileri için çok yabancı bu müziğe (veya zulüme) ne kadar dayanabilirler bilemem.

Sizin konu hakkında bir duyumunuz, uyarınız, düzeltmeniz, yorumunuz, tavsiyeniz, katkınız varsa lütfen bana yazın. E-posta adresim; HalukDireskeneli at gmail dot com

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


2015-02-22

No comments: