Tuesday, May 07, 2019

Yaşlılar evinde

Yaşlılar evinde

İstanbul'da bir yaşlılar huzurevinde babam kalyor, fırsat oldukça onu tek kişilik  odasında ziyaret ediyorum. Bedensel olarak zayıfladı, zor yürüyor, hareketleri yavaşladı, sık tuvalete gidiyor. Ancak zihin sağlam, günlük gazete okuyor, gündemi takip ediyor, odasındaki Tv'den haberleri izliyor, trt3 klasik müzik programları dinliyor. Etrafında olanları çok dikkatle izliyor, zihnine kaydediyor. Herkesi kendine göre sınıflandırıyor. Benimle kendisi için zor da olsa laflıyor, çok eski olayları hatırlayıp isimler vererek anlatıyor. Üç öğün önüne gelen basit hafif yaşlılar için özel yemeği yiyor.
Çoğunlukla basit çorba, arkasından sebze haşlama karnıbahar fasulye, pırasa, sonra pilav - pirinç veya bulgur- veya makarna, son olarak yoğurt. Ben gelince şekersiz açık çay içiyoruz. Ona gazete makaleleri okuyorum.
Ben yokken -1 katında diğer yaşlıların yanına götürüyorlar, orda çoğu Alzheimer yaşlı var, onlara personel "hasta", diyor. Tepkisiz boş bakan yaşlı insanlar.
Aralarında bir eski fizik profesörü, var, ingiltere'de doktora yapmış, üniversite bölüm başkanlığı, büyük kamu kurumlarında üst düzey görevde çalışmış, çok sayıda bilimsel makale yazmış, şimdi Tv odasında tepkisiz oturuyor, hayal gibi geziniyor.
Bir başka sosyal bilimci profesör hanım var, zihin tümüyle gitmiş, tepkisiz. Tv'de  boş gözlerle Trt müzik izliyor. Köşede sessiz oturuyor.
Otobüs  işletmesi sahibi çok zengin bir işadamı var. Çocukları ara sıra haftasonları uğruyorlarmış. Burda parası yok, zenginliği yok, hiçbirşeyi yok.
Abd'de uzun yıllar kalmış bir yaşlıyı çocukları buraya daha ucuz bakılır diye getirip bırakmışlar, Abd'de  ödeyeceklerine herhalde burda yarı fiyat ödüyorlar. 2-yıldır kimse ziyaretine gelmiyormuş. Adam nerde olduğunu unutup ingilizce konuşmaya başlıyor, kimse anlamıyor, personelin ingilizce bilgisi yok. Adam ingilizce konuşurken çaresizliğini anlatıyor, belli ki  zamanında Abd'de iyi paralar kazanmış, herhalde sigortası var, geliri var, ama çocukları Abd'de daha çok para ödemek yerine, kendilerine göre daha makul ödeyecekleri buraya bırakıp gitmişler, onu burda unutmuşlar.
Bir başka gurup normal yaşlılar var, onlar +3 katında kalıyorlar, +4 katında beraber boyama sohbet faaliyeti yapıyorlar. Aralarında çok iyi ingilizce Fransızca konuşan bir emekli büyükelçi var. Gençliğinde çok önemli merkezlerde Newyork, Riyad, Akra görev yapmış. Büyükelçi bedensel olarak sağlam, güzel giyiniyor, biraz demans başlangıcı yaşıyor. Duyma zorluğu var, konuşurken  uygun kelimeleri seçme isim hatırlama zorluğu yaşıyor. Takıntıları var, günlük gazete okuyor, radyo tv takip ediyor, arada bir dışarı çıkıp gezip dönüyor. Cebinde parası yok, alışveriş yapma imkanı yok.
Bir büyükelçi eşi hanım var, bedensel hareket zorluğu çekiyor ancak zihin sağlam, +4 katında tahta boyama faaliyetine katılıyor.
Babamın yanındaki odada bir yaşlı adam var, hiçbir ortama katılmıyor, odasında oturuyor, izin alabilirse bina dışına kapı önüne çıkıyor, gelen gidenle konuşuyor laflıyor.
Huzuevinin sahibi iyi niyetli çalışkan bilgili, yardımsever bir karı-koca. Günboyu 50'ye yakın yaşlıya hizmet etmek onların sağlık, barınma beslenme temizlik sorunlarını çözmek kolay değil. Personel genç çoğu doğulu, asgari ücretle  vardiyalı çalışıyorlar. Güler yüzlü iyi niyetliler, yaşlılarla bir arada uzun süreli çalışmak kolay iş değil.
Yaşlının sağlığı iyiyse, zihni açık ise herkes ona karşı çok iyi, zihni bulanık olunca sağlığı gidince herşey birden zorlaşıyor, personelden birşey istemek kolay değil, o zaman yaşlı için çaresizlik zor zamanlar başlıyor. Yaşlı yakınlarının ilgisi önemli oluyor.
Rahmetli annemin beyin damarlarında kireçlenmeden ötürü son 2-yıl konuşma zorluğu oluştu, sorulara kısa cevaplar veriyordu, herkes durumunu demans zannetti, ama büyük ihtimal herşeyi duyuyor görüyor anlıyor ama konuşamıyordu.
Yaşlıların huzurevinde hayatları kolay değil, unutulmuş olanların durumu daha zor.
Hayat başlıyor bitiyor, öyle böyle zaman akıp gidiyor, geriye dönüş yok.
Yaratanın verdiği bu güzel hediyeyi sağlıklı mutlu en iyi şekilde geçirmek lazım.

Prinkipo, 5-Mayıs 2019

No comments: