Monday, October 08, 2018

#MeToo



Yeni Cesur Dünya, #MeToo


Başlıkta yazdığım İngiliz yazar Aldoux Huxley'e ait 1932 yılında yayınlanan bir kitap adıdır. ODTÜ Üniversitesinde birinci sınıfta İngilizce dersinde okumuştuk. Kitapta anlatılanlar o dönemin ekonomik olaylarını- işsizliği anlatıyordu. Şimdi başka bir durum sürüyor.
Türkiye'de bir kadına taciz, sarkıntılık durumu olsa, tacavüzcü erkek durumu yalanlar, "Böyle birşey yok", der, "Bana yeşil ışık yaktı, rızası vardı" der, durumdan öyle böyle yırtar. ABD'de böyle olmuyor, kadınlar şikayet ediyorlar, "Bu adam bana sarktı, taciz etti, tecavüz etti", diyorlar
Tacizcinin savunması bile dikkate fazla alınmıyor, tacizi yapan cezayı yiyor. Bu yüzden Hollywood prodüktörü Harvay Weinstein içerde,
Dustin Hoffman, Ben Afflect, Morgan Freeman, kamuoyu önünde geçmişte taciz ettikleri kadınlardan özür dilediler. Kevin Spacey işinden oldu, yeni filminde çevirdiği bölümler başka bir oyuncu tarafından yeniden oynandı,
Yıllardır olagelen tatsız uygulama, son yillarda tekrar gundeme geldi. herkes deşifre oldu. Belki en etkileyici olanı bir zamanların sevilen TV yıldızı Bill Cosby davası oldu. Ondan sonra taciz edilen kadınlar ortaya çıktı, üzerlerindeki sosyal baskı yönü değişti. Sosyal mediada "MeToo" hashtag başladı. Daha once de etkileyici olaylar oldu,
Jill Kelley/General David Patreous’u bitirdi,
Monica Lewinsky/ Başkan Bill Clinton’i rezil etti ama bitiremedi,
Stormy Daniels/ Başkan Donald Trump'ın ipliğini pazara çıkardı.
Psikoloji Profesörü Christine Blasey Ford, Hakim Brett Kavanaugh'un yüksek mahkeme üyeliğini zora soktu.
ABD'de şirket içi eğitimlerde en az yarım saatlik eğitim videoları var,
ABD Dışişlerinde herkes aşağıdaki videoyu izleyip, sonundaki sorulara cevap vermek zorununda.
Üstteki linkler ABD Dışişleri Bakanlığına ait. (US State Dept.) Bu videoyu tüm çalışanlar, yabancı, yerel elemanlar yılda bir kez izleyip sonunda online test almak zorunda, yoksa workstation hesapları donuyor. Bu videoda işyerinde taciz kavramı tanımlanıyor, şikayet, uygulama, ceza ve düzeltme işlemleri tek tek anlatılıyor.
Bu dünyada yatağından geçmeyen sanatçıyı sahneye çıkarmayan gazino patronları var. Yatmadığı beraber olamadığı oyuncuyu tv dizisine, opera tiyatro sahnesine çıkarmayan sahne yönetmeni, rejisörler var.
Yönettiği personeli taciz eden patronlar, müdürler, amirler var.
Taciz ettikleri sadece kadınlar genc kızlar değil, genç erkekler de var,
Rock Hudson, Antony Perkins, yenilerden bir sürü isim. Benzer bir kulturel degisim LGBT icin olmakta. Gay olmayanlar iyi rol kapamıyorlar.
Bir siyasi, ABD gezisinde kendisine yardım için verilen Türk Amerikan mihmandar tercümana sarkmıştı. Tercüman kız kendisinden şikayetci oldu, siyasinin gezisi yarıda kesildi, apartopar Türkiye'ye geri gönderildi, şimdi ABD vizesi alamıyor. Siyasilerin kayıtlara gecmiş olayları var, bekleyen fezlekeler var, google bunlarla dolu.
Burda anlattıklarımız yetişkinlere yapılan taciz olayları, Hele 18-yaşından küçük çocuklara yapılanlar rıza kabul etmez utanmazlık.
Adalet sisteminin ABD yasalarında tacize maruz kalanı kollayan prensipleri var. Almanya'da, GüneyDoğu Asya ülkelerine yanlız başına seyahat edenlere alenen "pedofil" gözüyle bakıyorlar, siyasilerin siyaset hayatı bitiyor, iş dünyası onları dışlıyor. Ukrayna'ya gidenler orda yaptıklarının ticaret amaçlı olduğuna kimseyi inandıramıyorlar. Yaşlı Gaylerin Ortadoğu ülkelerindeki olayları saklanamaz durumda. Oralarda kadın yok. Peki ABD'de nasıl oluyor, tacize uğrayanlar taciz edenleri süründürüyorlar, tacizciler süklüm püklüm özür diliyor? Ne iş?
---

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.
Berlin, 10 Ekim 2018

Thursday, October 04, 2018

Opera Bale




2018-2019 Yeni Sezon Opera Bale Programları

Opera bale geceleri Mayıs ayı sonunda bitti. Arkasından açık havada gece 21:00'den sonra yapılan Istanbul, İzmir Efes, Antalya Aspendos yaz festivalleri geldi. Ekim- Kasım aylarında yeni sezon başlıyor. Programlar henüz netleşmedi. Ankara Opera binasında bakım onarım tadilat var. Devlet opera balesi internet sayfasından sizler için yeni sezonda neler var, elde olan bilgilerle bir genel derleme yaptık. Ankara'da Turandot Operası ve Anatevka (Damdaki kemancı) müzikalı çok önemli yeni sahnelecek eserler.
Hepsini görmek, yeni sahnelenenleri 2-3 defa izlemek lazım.

Ankara Devlet Opera ve Bale Sahnesinde
Carmen, Georges Bizet (opera)
Aşk İksiri, Donizetti (opera)
Bir Tenor Aranıyor, K.Ludwig
Turandot, Puccini (opera- yeni)
Damdaki Kemancı (Operet- yeni)
Ayşe Opereti (yeni)
Zorba, Theodorakis (bale)
Frida (bale)
Giselle (bale)


İstanbul Süreyya Operasında,
Falstaff, Puccini
Ninetta
Beyazit
Aleko, Sergei Rahmaninoff
Don Quichotte (opera- yeni)
Don Quichotte (bale- yeni)
Jizel (bale-yeni)

İzmir Elhamra Opera Sahnesinde,
Cavelleria Rusticana / Pagliacci
Sevil Berberi, Rossini (opera- yeni)
Bach AllaTurka- Dansın Rengi (bale- yeni)
Carmina Burana (bale- yeni)

Antalya
Aida, Giuseppe Verdi
Romeo Juliette, Çaykovski (bale- yeni)

Mersin
Carmen, Georges Bizet
Maskeli Balo, Giuseppe Verdi
Hamlet (bale)
Frida (bale)

Samsun
Il Signor Bruchinno, Rossini (opera, yeni)
Çingene Baron, Johann Strass (operet, yeni)
Bir Tenor Aranıyor, K Ludwig (opera- yeni)


Daha fazla bilgi ve bilet alımı için bakınız www.dobgm.gov.tr,

İyi Seyirler
---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.
Bu makale "Odtü'lüler Bülteni" dergisi Opera sayfası için yazılmıştır.
Ankara, 05 Ekim 2018


Monday, October 01, 2018

Mütekabiliyet



Mütekabiliyet (Uluslararası ilişkilerde karşılık prensibi)

Yurtdışına gittiniz, daha önce vizelerinizi aldınız, yabancı ülkenin havalimanı pasaport polisi kuyruğunda sıra size geldi, polis pasaport resminize baktı, sonra size baktı, resim size benziyor, bazı ülkelerde fazladan parmak izi, göz retinası, fotoğraf çekimi de var.

Sonra sorular başladı, dört ana soru var, bu sorulara önceden hazır olun.
1. Neden geldiniz? What is the purpose of your travel?
2. Nerde kalacaksınız? Where will you stay?
3. Ne zaman döneceksiniz? When will you return home?
4. Yanınızda ne kadar nakit para var? How much cash money do you have?

Bu sorulara makul cevaplar hazırlayın.
Sakın saçma bir cevap vermeyin.
Sakın ters bir cevap vermeyin.
Cep telefonunuzla başkaları ile sakın konuşmayın.
Gülümsemeyin, suratınızda hiç bir ifade olmasın.
Gözlüğünüzü çıkarmayın.
Bu sorular herkese sorulur. Tedirgin olmayın.
Elçiliğe gittiniz, vize alacaksınız. Vize memuru size aynı soruları soracak.
Avrupa ülkelerinin vize memurları eleme tarama yaparlar. İyiler arasında seçim yaparlar, iyiler arasından en kötü %20-30 oranında geri çevirme (refuze) yaparlar, son yıllarda bu oran bizler için en çok İspanya (%30), ve Almanya (%20) elçiliklerinde yaşanıyor.
Bizim yurtdışından gelen turistleri geri çevirme lüksümüz yok, kapıda onlara vize veriyoruz, sadece bizim için sakıncalı gördüğümüz kişileri bilgisayar listesinden arayıp bulup eğer varsa aynı uçakla geri gönderiyoruz.
Bizim Mütekabiliyet Yasamız var. Öncelikle emlak alımlarında uygulanıyor. Karşılıklı olarak iki ülke vatandaşları birbirlerinin ülkelerinde gayri menkul satın alabiliyorlar.
Bizim Dışişleri Bakanlığımızın vize konusunda mütekabiliyet uygulaması başka. Her yıl en çok vize başvurusu geri çevirmesi yapan ülke elçiliği vize memurlarının komple değişmesini istemek şeklinde oluyor.
Yani onlar bizim insanımızı zora koşup vize vermiyorlar, biz de onların vize memurlarının değişmesini istiyoruz, onlar da memurlarının yer değişimi ile zora giriyorlar. Eşdeğer mi?
Tam değil ama az da olsa bir mütekabiliyet var.
Mütekabiliyet işi uluslararası ilişkilerin her safhasında var. "Siz bizim bakanların mal varlıklarına "dondurma" yaparsanız, biz de sizinkilere yaparız". Ancak eşdeğeri iyi bilmek lazım. Bizim içişleri bakanımızın karşılığı ABD 'de aynısı değil. Orda Çevre bakanı.
Onlar bizim çelik ürünlerimize %50 ithalat vergisi koyuyorlarsa, biz de onların çelik ürünlerine ithalat vergisi koymamızın anlamı yok. Çünkü onlardan çelik almıyoruz.
"F-35 uçağı vermiyorsanız, aynısını biz yaparız", demenin de çok bir anlamı yok, onlar daha tasarımı bitiremediler, deneme uçuşunda bir F-35 South Carolina'da düştü. Bizim milli savaş uçağı projemiz henüz kağıt üstünde yani ekranda, tasarım safhasında.
Rus S-400 füzelerinin eşdeğerini çoktan yapmamız gerekirdi, neden gözümüzde büyütüyoruz? Altay tanklarının motorlarını da hızla yapıp seri üretime geçmemiz lazım.
Yabancı bir misafir eğer burda bir problem olmuş ise, onu tutuklamak yerine, hızlı bir şekilde sınır dışı etmek daha doğrudur. Tarihi eser kaçıran yabancıları eskiden dışişleri talimatıyla fazla işi büyütmeden sınır dışı ederdik, şimdi bir rahip sorunu var. Hızlı bir şekilde mahkemelerimizin bu tip sorunlu insanları sınırdışı etme kararlarını vermeleri lazım. Bizim için sorunlu yabancı gazetecileri de pasaport girişinde engellemek, sınır dışı etmek daha kolay çabuk ve medeni bir çözüm olur. Ülke Adalet sistemine gereksiz laf gelmez.

---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Ankara, 18 Eylül 2018


Azerbaijan 1994

Azerbaijan 1994

Türk Amerikan Ortak girişim şirketimizin yabancı ortağının içinde olduğu offshore hidrokarbon sondaj platform gurubu 1994 yıllarında Azerbaijan'da çalışıyordu. O yıl kurban bayramı sırasında Baku'da bir offshore konferansı düzenlenmiş. Ancak bizimkilerin gurubundan kimse orda yok, Ankara'ya sordular. Kurban bayramı 4-gün haftaortasına geliyor, herkes tüm hafta ailecek tatil programları yapmış, Baku'ye gidip konferansa katılma işi benim üstüme kaldı. Bizde 4-gün bayram, ancak Azerbaijan'da aynı bayram 1-gün tatil.

Haftabaşı Thy istanbul'dan kalkan gece yarısı uçağı ile 2-saatte Baku'ye indim. Polis pasaport kontrolünü geçtim, biraz Abd doları bozdurdum, Rus yapımı sarı taksiye bindim. Konferansın yapılacağı ve benimde geceleyeceğim yeni açılmış Hyatt otelin adresini verdim. Şöförle Azeri Türkçesi konuşmaya çalıştım, pek başarılı olamadım. Neyse otele geldik, arabada taksimetre yok, adamın söylediği parayı ödedim, içeri girdim, resepsiyonda otele girişimi yaptım, odama çıktım.

Otel eski bir otelin yenilenmesiyle oluşmuş. Uluslararası otel havasındaydı, belli standart makul oda servisi, kahvaltı, yemekler, ancak biraz şehir dışında konumlanmıştı. Konferans öncesi birkaç kez metro ile şehir merkezine indim. Berlin duvarı 1989'da yıkılmış, Sovyetler birliği dağılmış, yeni devletler kurulmuş. Ortalıkta bir dağınıklık hüküm sürüyordu.

Konferans başladı, Azeri uzmanlar çoğu Rusça teknik bildiriler sundular. Simultane tercüme vardı ama ingilizce tercümeleri anlamak çok zordu. Azeri uzmanlar konularına hakim ancak sadece Rusça konuşuyorlardı. Azeri Türkçesinin henüz teknik konularda kullanımı yoktu, zaten benim anlamam çok zordu. Anlayabilmek için herhalde 1-2 ay orda geçirmem gerekecekti. Orda çalışan Türkiye'den gitmiş meslektaşlar rahatça onların aksanlarında konuşabiliyorlardı.

Kelimelerin farklı başka anlamları olduğunu farkettim. Aynı kelime çok farklı anlamda kullanılabiliyordu. Fiil çekimleri, cümle yapısı farklıydı. Din ve siyaset hiç konuşmadım. Daha çok müzik edebiyat konularına girdik. Tabi ayrı dünyaların insanlarıydık.

Amerikan büyükelçisinin "yolsuzluk rüşvet" temalı konferans  konuşması çok dikkat çekici idi. Büyükelçi rüşvet konusunu kendi kanunlarına göre tanımlıyordu. Bir kamu görevlisinin mesleği gereği zaten yapmak zorunda olduğu bir işi daha çabuk ve hızlı yapması için verilen ek para rüşvet değildi. Buna "greasing money", yani işi çabuklaştırmak için verilen bir ödeme (bahşiş, cep harçlığı)  olarak görüyorlardı.

Onlar için "Rüşvet" bir kamu iradesinin kararını değiştiren toplu büyük kayıtsız belgesiz ödemenin adıydı. Yani bir kamu ihalesinde o taraf değil bu tarafa sonuçlandırmak için el altından kayıtsız verilen toplu büyük kapsamlı ödemenin adıydı.

O yıllarda Azerbaijan devleti vatandaşlarına çoğu konuda parasız hizmet veriyordu, sağlık, eğitim, hatta elektrik, su, doğalgaz parasız veriliyordu. Makul ölçüde herkese ev barınma imkanı sağlanıyordu. İnsanlar nerdeyse sadece yiyecek, giyecek, eğlence, ulaşım için harcayacakları çok az bir ücret alıyorlardı. Ancak harcama yaptıkları konularda aldıkları ürünlerin kalitesi çok düşktü.

Bu ortamda her türlü kamu hizmeti müracaatında, hizmetin yapılabilmesi için kayıtsız belgesiz aracısız bir miktar para verimesi olağan sayılıyordu. Avrupalı firmalar için bu durum önemli değildi, Avrupa muhasebe usulleri bu tip belgesiz ödemelere imkan veriyordu, ama Abd kanunlarında bu durum yoktu. Abd firmaları kendi hukuk ve muhasebe sistemleri ile Azeri uygulamaları arasında sıkıştılar ezildiler, sonunda piyasayı bırakıp gittiler.  Bizim iş insanımız da bu tip aracısız belgesiz ek ödemelere alışkındı, sıkıntı çekmediler.

Azerbaijan o dönem bu tip işlerin çok yoğun yaşandığı bir yerdi. İlerleyen zamanlarda' Azerbaijan çok sayıda genç insanı batıya gönderdi, bu gençler Abd üniversitelerinde eğitim aldılar, ingilizce ve rusça dillerini rahat konuşur oldular, batı etik anlayışı, uluslararası  kurumlar Azeri iş hayatına girdi. İnsanların gelir düzeyi yükseldi, elektrik, su, doğalgaz kullanımı, özel eğitim, özel sağlık hizmetleri para verilerek temin edilir oldu. Eski uygulamalar herhalde azaldı.

Bugün Hazar denizinin çok büyük Offshore hidrokarbon (petrol ve doğalgaz) kaynaklarını üretiyor, uluslararası pazarlara taşıyor ve satıyorlar. Azerbaijan ülkesinde büyük zenginlik var, nasıl halka yansıyor net bilmek zor ama siyasi iradeye yakın duran iyi  eğitimli çok dil konuşan elit kadro herhalde iyi para kazanıyor, ve iyi hayat yaşıyor.

Kaldığım bir hafta süre içinde bir opera seyrettim, kıyıda gezdim, metroya bindim, yürüyerek şehir merkezinde dolaştım. Konferans bildirilerini topladım. Notlar aldım.
Otelden çıkarken (checkout) kredi kartı kabul etmediler, hesabı nakit Abd doları ile ödedim. Taksiye verecek çok az yerli para neyseki kaldı.

Tekrar Thy gece uçağı ile 2-saatlik uçuşla istanbul aktarmalı Ankara'ya döndüm. Son hatırladığım, hava limanında her görevlinin benden pasaport sorması idi. Yedi kez pasaport göstermemi istediler. Son asker pasaportumu aldı ve resmen paraladı, yırttı. Neyseki istanbul pasaport polisi durumu anlayışla karşıladı, "Azerbaijan hava limanında kendini bilmezler böyle şeyler yapıyorlar, dert etme, yenile geç, üstünde durma", dedi.

Dönüşte İngilzce uzun bir seyahat raporu yazdım, tüm topladığım dökümanlarla beraber Abd merkezine gönderdim. Herhalde şirketin arşine girdi, kaç kişi okumuştur bilemem. Benim 3.5" floppy içinde raporlar kayıtlı kaldı. Geçenlerde 3.5"flopy okuyabilen bir desktop ile eski dökümanları ekranda okudum.

Aradan çok zaman geçti. Azeri yatırımcılar ülke dışında çok yerde iş kurdular, projeler yürüttüler, yatırım yaptılar. Şimdi Azerbaijan'da Baku'de muhteşem bir opera binası var, metro yenilendi, eski binalar  boyandı, yeni güzel modern binalar inşaa edildi. Halkın refah seviyesi yükseldi. Daha çok enerji üretimi sağlandı, daha çok tüketim malı piyasaya sürüldü, çalışan insanların hayat seviyesi yükseldi, demokrasi var mı? Bilemem. Elit eğitimli insanların devlet yönetimi sürüyor.

***

Neden hep 1999 öncesi hikayeler anlatıyorum? Çünkü 1999 yılı öncesi çalıştığım projelerde imzaladığım "gizlilik (confidentialty)" anlaşmalarının süresi bitti, artık o şirketler ya yok, ya da isimleri değişti, bu piyasada çalışmıyorlar, çalışanlar emekli oldular, yazarınız için hukuki bir sorumluluk kalmadı, o zamanlarda yaşadığım olaylar çok uzak geçmişte kaldı. Anlatırken okuyucuya sanki masal gibi geliyor.
Bu hikayeleri derli toplu bir kitap olarak okumak isteyen çok sayıda okuyucum var, ancak piyasada benim hikayeleri kitap olarak basacak bir yayıncı maalesef yok.
Kağıt yerli üretimi yok, ithal kağıt pahalı. Önemli değil, ben bu hikayeleri her yıl sonu bir araya getirip pdf kitap yapıyorum, internet içinde yayına koyuyorum, arayan bulur, indirir, ister basılı kitap yapar.
Zaten biz enerji piyasası yazarları suya yazı yazıyoruz, dün nükleer santral iyidir derken, bugün  ucuz yenilenebilir elektrik üretimi varken bu yüksek fiyata nükleer elektrik mi üretilir? Diyoruz,
Dün yerli kömür için cfb iyidir derken, bugün yerli kömür yakan ancak emre amadeliği yeterli olmayan Cfb uygulamaları görünce endişe ediyoruz. Kendini 30-40 senelik uygulamalarla işletmede ispatlamış pülverize çözümler , eğer ön ısıtma kurutma ve baca gazı arıtma eklenirse yerli kömür yakma için daha uygun gelmeye başlıyor, diyoruz.

Ankara, 27- Eylül 2018