Wednesday, December 04, 2019

2020



Enerji Piyasalarında 2020 Öngörüleri

Bizler, Enerji Analistleri her yıl sonu, bir sonraki yıl için öngörüler (tahminler) yaparız. Bu öngörülerin bir kısmı tutar, çoğu kısmı tutmaz. Yıl içinde enerji piyasalarını etkileyen çok şeyler olur. Siyasi iradenin politik tercihleri değişir. Seçim öncesi iyimser politikalar devreye girer, iç ve dış siyaset olaylara farklı yön verir. Öyle- böyle işimizi işyerimizi yönetmek, yatırımlara yön vermek için tahmin yapmak gerekir. Bizler beraber önümüzdeki yıl için bir tahmin yani öngörü çizeriz, yıl içinde gelişen olaylara göre tahminlerde/ öngörülerimizde düzeltmeler yaparız.
Bu yıl bir önceki yıla göre enerji üretiminde fazla değişim olmadı. Kurulu gücümüzün 2019 yılı içinde 92+GWe, peak (en çok) Ağustos ayı içinde enerji çekişimiz 52+GWe olması bekleniyor. 2019 içinde DoğalGaz tüketimimiz 50+ bcm (milyar Sm3), Linyit üretimimiz 50+ milyon metrik ton, taş kömürü 2 milyon metrik ton, ithal kömür dış alımlarımız 30 milyon metrik ton olarak gerçekleşecek. Üretim faaliyetlerinin göreceli azalması, talebi azalttı. Daha fazla elektrik üretimi ihtiyacı geçtiğimiz yıl görülmedi. Ortada durağan elektrik üretim, yatırım, rehab faaliyeti gözlüyoruz. Özelleştirme ile özel şirketlere geçen santrallerde yeni yatırım, çevre ekipmanları ESP- FGD rehab yatırımları henüz yok. Termik santral sahibi üreticiler 2.5 yıllık yeni muafiyeti parlamentodan geçirme sağladılar ama çevrecilerden büyük tepki aldılar. Termik santrallerin çevre yatırımlarında muafiyet uzatması bizce doğru değil. Bir an önce eski termik santrallerin çevre ekipmanları yatırımları yapılmalı.
Geçtiğimiz yıl proje finansmanlarında ciddi tıkanmalar görüyoruz.
Kredi Derecelendirme kuruluşlarının son raporlarına göre "Yatırım yapılabilir ülke" konumunda değiliz. Değerlendirme kuruluşları, olumsuz değerlendirme yapmak yerine, bizim için değerlendirme yapmayı bıraktılar. Uluslararası piyaslara güven vermek lazım. Yabancı yerleşik yatırımcılar, bankacılar ellerindeki malı, mülkü, hisseyi bırakıp gidiyorlar.
ABD Fed faizlerinin yükselmesi, yıl içinde 3er aylık yenilemelerle 25bp artışları eklenince, anlıyoruz ki, sıcak para tüm dünyadan emilip ABD piyasasına yönlenecek.
Petrol varil fiyatı geçtiğimiz yıl içinde 70-80$ bandında oynadı. Doğu Akdeniz gazı var ama nasıl taşınacağı henüz daha kağıt üstünde duruyor. Çözüm için en az 4-5 yıl ister.
Rus doğal gazı çok pahalı, 1000m3 bize 310-320 ABD Dolarına geliyor. Alman sınırında Rus gazının fiyatı 1-MMBTU için 9.50$'dan 8.25$'a indi. ABD içinde fiyat 1-MMBTU için 3.00$ civarında. ABD kayaçgazı miktarının artmasının ve Alman yenilenebilir enerji teşviklerinin enerji fiyatların paçal olarak ucuzlatmasının bunda payı var. Petrol fiyatına bağlı olarak Rus doğal gazında genel olarak indirim yapılması beklentisi var. Bizim tarafta fiyat konusunda son tüketiciye ulaşan az bir değişiklik var. Alımda toptan fiyatlarda indirim var, ama son kullanıcı fiyatlarında indirim seçim öncesi politikalara bağlı.
Enerji piyasamızda 50+ milyar ABD$ civarında yeniden borç yapılandırması bekleniyor. Santral mülkiyetlerinde el değiştirmeler tekrar olabiir. 2019 sonu büyümemiz %4-5 aralığında tahmin ediliyor, kamu tahminleri daha yüksek. Siyasiler, Enerji yatırımlarının, büyüme oranından daha fazla oranda artması gereğine inanıyorlar. Mevcut ortamda bütün bunları telaffuz etmek zor.
Kamu harcamalarını karşılayacak gelirleri bulmak kolay değil. Etkb ve Epdk, yeni elektrik üretim santrallerinin devreye girmesinde kolaylıklar gösteriyorlar. Eskiden test deneme kontrol geçici kabul işlemleri ciddi ve uzun sürede yapılırken, şimdilerde çok çabuk yapılmaya başlandı.
Yeni işletmeye giren ucuz santrallerde refrakter bozulmaları, ekipman ve I&C sistem, senkron arıza duyumları geliyor. CFB tasarımlar bizim yerli linyite uyumlu çalışmıyor. Çok su nem ihtiva eden yerli kömür, CFB yanma odasında yanmıyor, devamlı yanabilmesi için devamlı yardımcı sıvı yakıt kullanmak gerekiyor. Kömür yanma odasına kışın buz yazın çamur olarak giriyor. Ön ısıtma ile yerli kömür içindeki suyun azaltılması lazım. Torba filtreler yetmiyor ESP ekleniyor. Afşin-B benzeri "indirect firing pulverized coal combustion" ön ısıtmalı dolaylı pülverize kömür yakma tasarımı bizim yerli linyit kömürleri için daha uyumlu görünüyor.
Yeni kombine çevrim santralleri devreye girdi. Ancak herhangi bir sebepten Rus gazı bir şekilde kesilirse ne olur? Ciddi bir gaz tedarik riskimiz var. TürkAkımı devreye girdi, bize ne miktar verilecek belli değil.
Afsin Elbistan -A işletmesi el değiştirdi. Yeni gurup 4x344 MWe rehab, ve yeni 2x344Mwe üniteler için mühendislik çalışmasına başladı. Böyle büyük projeler için büyük finans paketi ve tecrübeli kadro istihdamı gerek. Afşin Elbistan -A santrali çevre ekipmanları tam olmadan çalışıyor, FGD yok ESP yetersiz, kapasite mekanizması sayesinde fiyat piyasa uyumlu gidiyor. Bu santrali yeniden onarmak beyhude görülüyor, sökülüp yeniden yeni tasarımla yapılması daha uygun olur, düşüncesindeyiz.

***
Afşin Elbistan-B santralinin arızalı üniteleri onarıldı devreye girdi. Çalışan ünitelerin emre-amadeliği henüz tam istenen seviyede değil. Çöllolar sahası, heyelan dolayisiyle hala kapalı. Kışlaköy kömür sahasından, çoğu kamyon taşımasıyla gelen yerli açık ocak kömür bu sistemi daha ne kadar götürecek? Afşin Elbistan'daki diğer yeni termik santral yatırımları için istekli pek kalmadı, ortada ciddi yatırımcı yok. Finansman gurupları beklemede, yeni yatırımlar için aceleleri yok. Değeri çok düşmüş eski tesisleri satın almak için durum değerlendiriyorlar.
İthal kömür santral yatırım projelerinde başlananlar bitecek, ancak siyasi irade cari açığı artıran ve olumsuz etkileyen ithal kömür kullanımına net tavır koydu. Bundan sonra ithal kömür yatırımı tavsiye edilmiyor. İthal kömürün uluslararası spot piyasada (Güney Afrika, Kolombia, Avustralya) metrik ton başına 90-100 ABD $ fiyatı (yaklaşık 3.00 ABD dolar / MMBTU) zaten çok pahalı.
Güneydoğu'da yeni enerji yatırımları yok. Bölge enerji - elektrik emiyor, kullanıyor, fakat insanlarımız fatura parasını ödemiyor. Güvenlik için daha çok para harcamak yerine sorunları diyalog ile çözme imkanlarını araştırsak daha akılcı olacak, deriz.
Yekdem uygulaması ile yenilenebilir enerji piyasasına belli öğretiler geldi. Şirketler ne yapacaklarını iyi öğrendiler, hidro, güneş, rüzgar yatırımları yoluna girdi. Birim elektrik üretim maliyetleri azalmaya başladı. Bunlar en sevindirici haberler, yerli imalat imkanları da artıyor. Güneş ihtisas bölgelerinin faaliyete geçmesi ile üç haneli GES kurulu güçlerine ulaşılabilir. Her biri 1000 MWe kapasiteli RES ve Yeka GES3 yatırımlarının devamını bekliyoruz.
Nükleer için "Sinop Japon projesi iptal edildi", haberleri çıktı, sonra yalanlandı. Akkuyu için yerinde inşaat dışında fazla çalışma görmüyoruz. Finansman sorunları var. Nükleer enerjide satınalma garantili uzun dönemli yüksek fiyat ciddi endişeler veriyor.
Nükleer yerli yakıt imkanı nedir, birden fazla ülkeden yakıt import imkanı bulundu mu? Kullanılmış yakıt nereye, ne maliyetle gidecek? Cevaplar yoksa, nükleer işinden vaz geçme imkanı nedir? Vazgeçmenin maliyeti nedir? İleriye dönük üretim ve tüketim tahminleri için en az maliyetli modeller ne zaman yapılacak?
COP25 Madrid 2019 toplantılarında kömür ve fosil yakıtlar karşıtı ciddi yaptırımlar gündemde, COP26 Glasgow 2020 toplantılarında durum daha belirginleşecek. Çevre ekipmanlarına, temiz kömür teknolojilerine daha fazla yatırım gerekecek. Yakın gelecekte tüm dünyada kömürden tamamen kaçış, fosil yakıtlı santral yatırımlarında tümden finansman kesilmesi söz konusu olacak. Enerji stratejilerinin kritik hedefi ekonomik büyüme olurken, verimliliği artırmak, talep artışını azaltmak veya sabit tutmak gerek.
Siz her zaman Türkiye'nin iş insanlarının aklı selimine güvenin. 82 milyon nüfuslu büyük iç piyasa gücüne inanın. Ekonomistlerin "kırılganlık" uyarılarına ihtiyatlı yaklaşın. Borçlanmayın, nakitte kalın, artan paranız varsa borçlandığınız para biriminden tasarruf edin, masraflarınızı azaltın, mevcut işletmenizi yürütün. Reklam, mühendislik, fizibilite çalışmalarınıza devam edin. Zor günler gelir geçer, merak etmeyin.
Yeni yılınız kutlu olsun.

---

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Ankara 04 Aralık 2019

Tuesday, November 12, 2019

#PGE19

PowerGen Europe 2019 Paris Fransa

PowerGen sergi ve konferansına ilk defa 1996 yılında katıldım. O yıl Madrid'te yapılmıştı. Türk Abd ortak girişim Jv şirketinden 10'a yakın çalışan gelmişti. Amerikan ortak şirketin parasal desteği ile gitmiştik. Projelerine sponsor olduğumuz akademisyenler de gelmişti. Jv Şirket kataloglarını kitaplarını manuallerini dağıtmıştık. Sonraki yıl 1997'de Milano'ya gittik. 1999'da Şirket kapandı, ben bağımsız tek başıma başka işler yapmaya başladım. Daha sonraki yıllar kendi cebimden seyahat masraflarımı harcayarak katıldım.
Köln, Barselona, Amsterdam, Viyana, tekrar Milano. Bu yıl ilk defa Paris, Fransa.
Bizim enerji piyasasında çalışanlar oraya gelir. Ayaküstü gezerken yürürken çok kişiyle karşılaşırsınız, açık bilgi veya saklı gizli bir çok şey duyarsınız.
İsimler yer değiştirir, isimler iş değiştirir, terfi eder, orda öğrenirsiniz, karşılaşır tebrik edersiniz. Yeni teknolojiler gelişir, yeni uygulamalar gelir, yeni tecrübeler paylaşılır.
Eskiden iphone, ipad yoktu. İnternet için ayrı bölümler vardı, oraya gider emaillerimize bakardık. Eskilerden bir yıl email bakmaya gittim, akıl defterim yanımda, işim bitti, bir an için kalktım dışarı çıktım, sonra akıl defterimi kaybettiğim aklıma geldi, geri döndüm bulamadım. İçinde o yıl yaptığım yapmam gereken benimle ilgili birçok şey vardı. Arandım tarandım defterimi bulamadım. Sorduğum herbir kişi bana boş boş bakıyordu. Freelance çalışan bir danışman mühendisin akıl defteri kimin ne işine yarayabilir?
Banka hesap numaralarım, şifrelerim zaten hiçbir zaman orda olmadı.
Yeniden bir akıl defteri edindim, bilgileri toplantıları, notları tekrar doldurdum.
Hala akıl defteri kullanıyorum, hep aynı model, en basit formatta olanı, haftalık detayda,
ama defter artık çantamın en dip yerinde bulunuyor. Fazla ortada durmuyor.

Paris kentine llk gelişim 1971 yılı yaz ayında oldu. Üniversitem Odtü'de boykot vardı. Üçüncü sınıfta idim. Yaz stajı yapmam gerekiyordu. Rektörlük uzun bir ara ilan etmişti. Odtü'den aldığım "öğrencimizdir" belgesi ile %50 indirimli Thy Paris gidiş dönüş bileti aldı. O sıralar Thy en fazla Paris'e kadar uçabiliyordu, Londra uçuşu yoktu. Roma üstünden Paris Orly havalimanına indim. Vize gereği yoktu. Elimde basit bir el çantası ile Otobüs kullanarak şehir merkezine vardım. Şehir merkezinde yürüyerek "gare de Nord" kuzey tren istasyonuna ulaştım, Londra için tren bileti aldım. Tüm gece tren yolculuğu yaptım, gece yarısı Calais Dover arasını ferryboat ile geçtim, sonra ingiliz trenine aktarma yaparak Londra'ya ulaştım. Cebimdeki para staj yapacağım fabrika şehri Wolverhampton kentine ulaşmaya ancak yetti. Enson paramı bir haftalık ywca yurdunda gecelemeye verdim. Dönüşte stajyer paramla uçak bileti aldım. Bir büyük kentte 2-3 havalimanı olabileceğini bilmiyordum. Uçak beni Paris kentinin öbür ucundali LeBoujet havalimanına bıraktı. LeBoujet Orly arasını çevre yolundan giden otobüsle geçtim. Orly thy uçağına çok zor yetiştim.

O günden bugüne bir daha Paris kentini görmek nasip olmadı. Neyse bu yıl ilk defa Powergen Europe konferansı 12-13 kasım günleri  Paris'te düzenlendi.
İstanbul SabihaGökçen pegasus ps1135 uçağına bindik, 32-sırası olan  737-800 uçağının son sırasında 3-saat uçuştan sonra Paris orly hava limanına indik. Kabin bagajımız yanımızda olduğu için bagaj beklemedik. Pasaport polisi fazla bekletmeden soru sormadan pasaportlara giriş damgasını bastı. Çıkışta OrlyDirect otobüsüne bindik, kişi başına 12€ verdik. Yarım saat içinde geniş yollardan şehir merkezinde "gare de Montparnasse" tren istasyonuna geldik. M12 metro hattına kadar yeraltı tünellerinde uzun yürüdük. Makinadan tren bileti almak için uğraştık. Makina bilet vermedi, 2x1,90€ bilet kaldı. Başka makinaya geçtik. Önceki makinaya gelen Fransız makinanın dilinden anlıyordu, onun bileti sıkışınca makinaya sert bir yumruk attı. Makina bizim biletler dahil  hepsini verdi. Adam biletleri kaptı kayboldu. Neyse bileti aldık M12 metro trenine bindik. Yolda elektrikler kesildi, makinistin özür dileyen sesi hoperlörden duyuldu, kısa süre sonra elektrikler geldi, yola devam ettik, biraz sonra elektrikler tekrar kesildi. Gelişmiş ülke Fransada Paris kentinde metroda elektrikler kesilir mi? Başka yerde olmaz, bizde bile olmaz, ama burda Paris'te  oluyormuş. Neyse metro son durakta indik. Yürüyerek otelimize vardık, kayıt yaptık, müzevazi odMıza çıktık. Paris'tep hayat pahalı, oteller çok pahalı. Ufacık bir oda, banyo tuvalet. Sabah çok basit sunumu olan kahvaltı. Herşey tüm servisler imkanlar minimumda tutulmuş.
Ertesi günler yürüyerek şehri gezdik, önce Saine nehri kıyısı, Eifel kulesi, Chanzelize bulvarı, Arc de Troiphe, Concorde meydanı, Luouvre, Dorsay, NotreDame. Otele  trenle geç saatte vardık. Cuma günü toplam 16,5 km yürümüşüz. Yorgunluktan deliksiz uyuduk. Cumartesi sabahı kaldığımız Concorde meydanındaki Misır dikilitaş ile başlayarak SacraCoure, Louvre, Dorsay, NotrDame, opera Garnier, Galerie Lafayette yi gezdik. Her yıl Paris'e 30 milyon yabancı turist geliyor. Paris nüfusu bugün 6 milyon civarında. Bu kadar çok turist gelince fiyatlarda çok yüksek oluyor. Metroda yankesici çok. Paranızı pasaportunuzu otel kasasında bırakın. Yanınıza çok az nakit ve tek kredi kartı alın, onları da iç cebinizde, fermuarı kapalı çantanızın dibinde saklayın.

"PowerGen Europe" Konferans Fuar ve Sergisi  12-13-14 Kasım 2019 günleri Paris  (Fransa) kentinde  düzenlendi. Paris Konferansına eşimle beraber geldim.
Konferans süresince çok sayıda yerli yabancı enerji profesyoneli, çalışanı ile tanıştım, konuştum, bilgi alışverişinde bulundum. Sunumlar izledim, tanıtımlar takip ettim. Türkiye'den gelen çok sayıda piyasa yetkilisi ve çalışanı vardı. Sergi salonunda konuyu ciddi alanlar, iyi hazırlananlar olduğu gibi, tümüyle panayır havasına sokanlar, kokteyl yemekleri bolca yiyip düzenlerini bozanlar, içkiyi kaçıranlar, gezi eğlence tatil alışveriş kapsamında düşünenler de vardı. Öğleden sonraları, tezgah altlarından, çantalardan, bavullardan, kutulardan içkiler çıktı, herkes herkese ikramlar yaptı.

Yabancılar bana öncelikle bizim ekonomiyi ve yatırım ortamını sordular. Ben ne diyebilirim ki? Bizdeki uygulamalar onlara ters geliyor. Rekabet, hukuk üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçler ayrımı konuları onlarda çok net. Bunların olmadığı ortamlara gelen yatırımcı yok. Genelde bize karşı, bizim piyasaya karşı isteksizlik, ilgisizlik hissettim. Konuştuğum yabancı yatırımcılarda, Türkiye'ye karşı temkinli tavır, risk iştahının kaçması, gözlemledim. İlerde yatırım beklentileri çok farklı algılanabilir.

Yüzyüze görüşmelerde bolca ilk elden piyasa dedikodusu yapıldı. Zamanı geçmiş, teknolojisi bitmiş, fiyatları çok pahalı kalmış, eskinin büyük, şimdilerin hantal firmaları çoktu. Eskilerden tanışık olduğum, şirketinden ayrılmış, başka yer edinmeye çalışanlar vardı. UzakDoğulular, çok ataktı ama yabancı dil konuşma özürlüsü idiler. Almanlar, Fransızlar, İspanyollar, zaten kendi ana dillerinden başkasını rahat konuşamıyorlardı.

Büyük hol sergi alanı içinde, şirket bölümlerinde ziyaretçi hangi ülkeden gelmiş ise, o ülkenin satış elemanı devreye giriyordu. Türkiye'den çok sayıda misafirim bana uğradı. Bende sergide gezerken çok sayıda arkadaşıma rastladım, ayaküstü lafladık, görüştük.

Bizim mühendislik şirketlerinin finansman sıkıntısında olduklarını sezinledim. Çoğunun mülkiyeti değişmiş, projeler takılmış, çok borçlanmışlar, borçlandıkları şirketlere çoğunluk hisselerini satmak zorunda kalmışlar. Ayakta olanlar ciddi zorlanıyorlar. Hazır insan sermayesi olan bu kıymetli şirketleri satın almak için çok sayıda yabancı finans gurubu var. Bizden fuara gelen yatırımcı firma yetkilisine ben rastlamadım. bakanlık ve kamu kurumlarından da gelen yoktu.

Yabancı büyük enerji ekipman satıcısı şirketlerin üst düzey görevlilerinde bir bezginlik sezinledim. UzakDoğu imalat rekabeti ile bezmişler. Gümrük duvarları ile kendi iç piyasa taleplerini rakabetçi ortamda zor götürüyorlar. Akdeniz ülkelerinin şirketlerinde tam içe dönük ortam vardı. Bir yabancı ile anlaşmaları çok zor. Tanıtmak aslında en büyük olay.

Sergide  imalatçı ve mühendislik şirketleri sayısı çok azalmış. Büyük şirketler  ilgiyi çekmişler. Sergi salonunda yer tutanlar, konferansta sunum yapanlar, sergiyi gezenler azalmış. Fosil enerji piyasasında yatırım potansiyeli durmuş. Ortalık yazılım şirketi ile dolmuş. Yenilenebilir enerji ekipmanlari yazılımları ön plana çıkmış.

Eskiden İnternet-Kafe benzeri parasız yerler vardı, şimdi internet wireless kullanımı ücretsiz, zaten herkeste iPhone imkanı var, otellerde wifi zaten standart veriliyor.

Amerikan büyük enerji yatırımcılarının, GT-ST (OEM) üreticisi- buhar kazanı firmalarının piyasaya ilgileri bitmiş, fiyatları artık çok pahalı kalıyor. Piyasada çok daha makul fiyatta benzer ekipmanlar, ürünler, tesisler var. Yeterki temel tasarımı yapın, gerisi kolay. ABD fiyatları ile dünya piyasalarında iş almaları sipariş bağlamaları çok zor.

Gelecek yıl (2020) PowerGen Europe konferans ve sergisi İyalya'nın Milano kentinde 27-28-29 Ekim günleri yapılacak. Eğer enerji sektöründe çalışıyorsanız katılmanızı tavsiye ederim. Bu kadar çok enerji piyasası şirketini, yatırımcıları, finansörleri, uluslararası şirketlerin üst düzey yöneticilerini bir arada bulmak, onlarla konuşabilmek her zaman kolay değil. Hepinize güzel bir hafta dilerim.  En derin selam ve saygılarımla.

---

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Wednesday, November 06, 2019

Diller

Adaların konuşulan dilleri

Büyükada Çarşıda bol kepçe selfservice Köşem esnaf lokantasında kapalı mekan sol dip masalara öğleden sonraları Safarad Türk ileri yaşta 4-5 hanım gelir, basit kolay sebze yemekleri alırlar. Yemekler basit makul fiyatlı ve güzeldir. Kendi aralarında  önce Türkçe sonra Judeo- ispanyolca (Ladino) konuşurlar. Daha sonra konuşmalar eğitimli Dame DeSion lise Fransızcasına döner.  Akşam üstü onları almaya torunlar gelir, torunlar aralarında filmlerde duyduğumuz Newyork ingilizcesi ile konuşurlar.
Lokantanın personeli çok düzgün Türkçe yanında Arapça, Kürtçe, Farsça hatta gerektiğinde Rusça ve İngilizce konuşabilirler.

Adanın Ortadoğulu turistlerden kurtarılmış nadir mekanlardan Kumsal Horoz Cafe iç mekan çuha masalarda yaşlı ada yerlileri briç konken oynarlar, masalarda çok çeşitli dilleri duyabilirsiniz. Üst gelir gurupları Büyükada Anadolu kulübünü tercih ederler.

Avustralya- Yeni Zelanda ingilizce'si göçmenlerin konuştuğu 18.yüzyıl dönemi, Amerikalıların ingilizcesi 17. Yüzyıl  etkisinde olduğu söylenir.
Kanada Quebek Fransızcası da Fransa modern aksanından farklıdır. İhtilal öncesi 17. Yüzyıl Fransızcasının eski sözcükleri vardır. Brezilya Portekizce'si ile Portekiz günümüz lisanı epey farklıdır. Latin Amerika Meksika ile ispanya modern konuşma dillerinde de epey farklılıklar vardır. Eshkenaz Yiddiş dili ortaçağ Almanca- Slav aksanıdır.
Yiddiş konuşulunca ben ortamda Almanca konuşuluyor sanıyorum.
Azerbaijan, iran, özbekistan, Bulgar, Gagavuz Türkçeleri birbirlerinden çok farklıdır, ama kısa zamanda anlamaya başlarsınız.

Adalarda yazları zaman geçiren, Ailesi 1492'lerde İspanyol engizisyonundan kaçıp gemilerle Istanbul'a gelen yerleşen, Safarad Yahudi Türk arkadaşım var. İstanbul'da Fransızca eğitim yapan bir liseden sonra istanbul üniversitesi işletme fakültesinden mezun olmuş, kendisine ait orta boy bir ticari işyeri düzeni var. Evde  aile ortamında, Judeo-Ispanyolca (Ladino) konuşuyorlar, okulda Türkçe, sonra Fransızca ingilizce öğrenmiş hepsini mükemmel konuşuyor.
Benzer iş yapan bir lise okul arkadaşı, "yol masrafları benden, beraber ispanya'ya gidelim, bana iş müzakerelerinde yardım et, senin de bundan kazancın olur", diyor, o zamana kadar hiç ispanya'ya gitmemiş. Uçağa binip gidiyorlar.
İspanya'ya iniyorlar, ertesi gün ortaklık yapacakları işyerine gidiyorlar, toplantı odasında görüşmeler başlıyor, Fransızca ingilizce knuşuyorlar. İspanyollar kendi aralarında konuşurlarken, benim arkadaş bakıyor konuşmaları onun kendi ev ortamında konuştuğu Ladino ile aynı, herşeyi anlıyor. Akşam yemeğinde cesaretleninyor ve ispanyol  ortakları ile onların dilinde konuşmaya başlıyor. İspanyollar çok şaşırıyorlar. Konuşmasında çok eski zamanlarda kullanılan eski ispanyolca kelimeler var. İspanyollar bu kelimeleri kendi edebiyat derslerinde öğrenmişler ama günlük hayatta artık kullanmıyorlar. Cervantes DonQuiote metninde bu kelimeler var, "biz anlarız ama günlük hayatta o kelimeleri değil şu kelimeleri kullanırız", diyorlar. İspanyolca ortak konuşulunca ticaret ortamının sert havası geçiyor, daha kolay anlaşma sağlanıyor.

Son yıllarda İspanya parlamentosu, 15. Yüzyılda uygulanan engizisyondan kaçan Safarad yahudilere tekrar İspanya vatandaşı olma hakkı tanıdı. Sinagog kayıtları ile durumlarını belgeleyen çok sayıda iyi Eğitimli Türk Safarad Yahudi iş insanımız bu haktan yararlanarak çift vatandaş oldu, Avrupa birliği ülkeleri arasında serbest dolaşım hakkı elde ettiler. Temel İspanyolca bilme şartını, aile içinde konuştukları Judeo- ispanyolca (Ladino) sayesinde kolaylıkla geçtiler.

1990-1994 arası çok kez Suriye'ye gittim, Türk-ABD ortak girişim şirketi adına teklifler verdik, sipariş aldık, iş yaptık, para kazandık. Şam'daki yerel temsilcimiz Kahraman Maraş'tan 1915 öncesi göç eden Ermeni bir ailenin  torunuydu. Savaştan fazla etkilenmeden Şam'a gelmişler yerleşmişler, ticari iş düzeni kurmuşlar, zengin olmuşlar. Suriye Temsilcimizin annesi Maria hanım ilk seyahatimizin sonunda bizi  evine akşam yemeğne davet etti. İki yardımcısı ile bize çok zengin levant ermeni mutfağı yemeklerden oluşan bir sofra hazırlamıştı. Yemekte çocukluğunda öğrendiği eski zamanların  hoş güzel ince Türkçesi ile benimle konuştu. Bizim edebiyat kitaplarında okuduğumuz ama bugün artık kullanmadığımız eski kelimelerle çok kibar çok güzel konuşuyordu. Sözünü kesmeden dinledim, uzun uzun konuşsun istedim. Maria ana benim her Şam ziyaretimde son gün bana evinde sofra kurdu. Eski güzel günleri, çocukluğunu, Maraş anılarını paylaştı.  Şimdi artık o eski güzel günler yok. Suriye ile ilişkilerin tekrar düzelmesi, ticaretin yapılabilmesi için 10-yıllar geçmesi gerek.

Diller insanları yakınlaştıran büyük zenginliktir. Kıymetini bilelim.

Prinkipo, 31- Ekim 2019

Bienal

Adalarda 16. Bienal

Bienal kapsamında İstanbul Pera müzesinde, Mimar Sinan Güzel sanatlar üniversitesi, istanbul resim heykel müzesinde etkinlikler düzenlendi, sergiler açıldı. Nakkaştepe Abdülmecit köşkü sergisi gerçek ötesi- hiper realist eserlerle çok enteresandı.
Adalarda ilk  kez 2015 yılında Bienal etkinlikleri düzenlenmişti. 2017'de yapılmadı. Bu yıl' 14 eylül -10 Kasım günlerinde Büyükada'da beş ayrı mekanda etkinlik düzenlendi. Çok sayıda yerli yabancı  sanatsever Adalar'a (Büyükada'ya) geldiler.

Kadıyoran  Taşmektep bahçesi gün boyu ziyaretçi doldu. Tur gurupları, meraklı tek tek ziyaretçiler geldiler. Sanatçı Hale Tenger'in bahçede hazırladığı sesli enstelasyon çok  enteresandı. Mekanda misafirleri gezdiren bilgilendiren gönüllü rehberler günlük ziyaretçi sayısının bin civarında olduğunu söylediler. Taşmektep 1870 -1880 yıllarında inşa edilmiş. İskenderiye başpiskoposu Sofronios tarafından yazlık ev olarak 1922 yılına kadar kullanılmış. Belliki Sofronios İstanbul Fener patrikhanesinde üst göreve gelmek istemiş olmamış, ama istanbul'da bir yer hep tutmuş. Mısır'ın sıcak yaz aylarından kaçıp Büyükada'da serin mekanına sığınmış. O zamanlar iskenderiye istanbul arası lüks yolcu gemileri Mısır'ın eğitimli elit zengin  insanlarını buraya taşırmış.
Taşmektep bir Fransız mimar tarafından tasarlanmış. Arka solda kalan iki katlı  bina, kahya ve hizmetçilerin yaşadığı müştemilat, onun arkasında ambar- ahır yapılmış.
Şimdi bu yerler, özel mülkiyet, güzel bakımlı yazlık evler olarak kullanılıyor.
Taşmektep 1922 yılında başpiskopos ve mahiyeti tarafından terkedilmiş, yeni Cumhuriyet döneminde 1967 yılına kadar ilkokul olarak kullanılmış. Kadıyoran yokuşunun çocukları, yazlı kışlı Büyükada'da yaşayan bizim kuzenler burda ilkokulu okumuşlar. Yüksek tavanlı iki kat, altta ayrıca bodrum var. Üstte sağlam bir çatı, kalın dış duvarlar yapılmış. Çok görkemli çok güzel  bina 1970'lerde tamamen terkedilmiş, eşyalar alınmış, bina boşaltılmış, sağlam pencereler camlar sökülmüş. Binanın ahşap kat zeminleri zaman içinde çürümüş. Şimdi içerde yürümek dolaşmak  çok tehlikeli, çürümüş ahşap zemin her an çökebilir.
Bienal süresince çok kez Taşmektep bahçesine girdik, diğer ziyaretçilerle bahçede konuştuk. Bu güzel bina ne yapılabilir? Keşke tekrar ilkokul olsa, bahçesi çocuk sesleri ile dolsa. Gönül ister bir kültür merkezi olsun, Berlin "literatur hous", gibi edebiyatçıların geleceği toplanacağı bir yer olabilir. Berlin Kudam yakınlarındaki gibi, alt bodrumda bir kitapçı, bahçe bir cafe, çay kahve pasta servisi, alt kat cafe lokanta, üst kat kütüphane olabilir. Kimbilir belki bir gün olur. Ne olursa olsun, burası kullanılsın, çalışsın, sahibi olsun, bakılsın, onarılsın.
Bienal'in önemli özelliği Adalarda yaşayanlara ve ada dışından gelen ziyaretçilere yılboyu kapalı olan mekanların açılması, oraları gezebilme imkanı yaratması oluyor. Taşmektep kapısı tüm yıl kapalı, Biennalle sayesinde bahçe açıldı, güvenlik gözetiminde bina dışardan gezildi incelendi.

Nizam yolundaki kuleli  Mizzi köşkünü hep merak ederdim. Bu yıl Bienal sayesinde içeri girmek gezmek imkanı oldu. Restorasyonu yeni sahipleri tarafından yeni bitirildi. İç mekan yüksek tavanlı çok görkemli. Ön bahçeden güzel manzara alıyor. Burda "Glenn Ligon" tasarımları sergilendi.

Yine nizam yolunda eski kaymakamlık Hocopoulo köşkünde ön bahçede bir "Monster Chetwynd" enstelasyonu vardı. Bahçesinde banklarda oturmak, çok keyifli idi. Bina  yeni restorasyona girmiş. Çok eskimişti, umarım güzel olur. Sonra ne olarak kullanılacak henüz  belli değil. Burası da Adalılar için nostraljik bir yer. Kaymakamlık adliye nüfus, sağlık hizmetleri hep burdaydı. İçersi kullanıldığı için bina yaşıyordu. Hepimizin orda işi oluyordu, giriyorduk, iş takip ediyorduk, her katını her yerini biliyorduk.
Kaymakamlık buradan  taşındıktan sonra bina hızla yaşlandı, tahta zemin çürüdü, içeri girmek dolaşmak tehlikeli oldu.

İlk binası 1900 yıllarında  ingiliz yelken kulübü olarak yapılan 1926 yılında Anadolu kulübü olan elit mekan yılboyu üye olmayanlara kapalı, biennalle sayesinde dış açık alan  ziyaretçilere açıldı. Sarı köşk içinde "Armin Linke ve Ursula Ayer" sanat yapıtları sergilendi. Üst kat deniz manzarası harikaydı. Yandaki ikiz köşkteki sergi ayrıca ilgi çekti. İkiz köşkün arkada kalan ikincisi ciddi tamirat bakım onarım istiyor. Umarız yakında para bulunur orası da onarılır. Anadolu kulübünün bahçesinde açık havada oturmak çay kahve içmek büyük keyif.

Deniz kıyısında motor iskelesi karşısında Atatürk heykeli önündeki açık mekanda sergilenen  "Andrea Zittel" düzenlemesi ziyaretçiler için son durak, dinlenme mekanı oldu. Beton dikdortgen çalışma enteresandı. Adalar Bienal sayesinde çok farklı profilde ziyaretçi aldı. İstanbul'un eğitimli akademisyenler öğrenciler gençler buraya akın etti.
Bir sonraki Bienal iki yıl sonra 2021 ekim- kasım aylarında yapılacak. Bu bienal için yeni yerler bulmak önermek sunmak lazım. Aklıma kilise bahçeleri geliyor, Mehmetçik caddesinde boş duran yeni resorasyon geçirmiş onarılmış, Ermeni kilisesi mekanı olabilir. Burda biennal süresince klasik müzik konserleri verilebilir. Maden yolunda eski Gözlü Mason köşkü olabilir. Reşat Nuri Güntekin evi olabilir. John paşa köşkü olabilir. Trochki köşkü onarılıp ziyarete açılabilir. Rum yetimhanesi, Hristos tepesi, Aliye Berger evi, AyaYorgi tepesi, sinagog bahçesi, her biri ayrı geçmişi tarihi olan ayrı güzellik.

Bienal diğer adalara da yayılmalı. Adalarda yaşayan yerli halk, emekliler yazlıkçılar Bienal süresince gönüllü rehber olmalılar. Gönüllü olmak için düzenleyici organizasyon  İksv internet sayfasına iksv.org başvuru yapıp özgeçmiş gönderiyorsunuz. Tarihinizi geçmişinizi  adalara gelen yerli yabancı  ziyaretçilerle paylaşıyorsunuz. Adaları tanıdığınız için kendinizden birşeyler katarak anlatıyorsunuz.

Bu güzel mekanlarda bulunmak ziyaretçilerle konuşmak bilgilendirmek, Adalar için daha iyisini aramak, dertlere çözüm aramak güzel şey. Adalılar olarak bizim de mutlaka katkımız olmalı. Bienal'i düzenleyen iksv vakfına ve eczacıbaşı gurubuna, sponsor Koç gurubuna destekleri için çok teşekkür ederiz. Onlar sayesinde istanbul  iki ay süren çok güzel bir etkinliğe sahip oldu.  Prinkipo, 10 Kasım 2019

---

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Sunday, September 29, 2019

Dünyamızı Kurtaralım



Elektrik üretimi ve endüstriyel buhar ihtiyacı için buhar kazanları, buhar türbinleri, buhar jeneratörleri tasarlamak, üretimini yapmak, inşa etmek, yapmak ve kurmak işindeyiz. “Küresel Isınmadan” kaçınmak için “Gezegenimizi Kurtaralım” davetlerine cevap vermek zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Buhar üreticileri, buhar jeneratörleri, ısı gereksinimlerini fosil yakıtların (gaz, petrol, kömür vb.) yanmasından sağlarlar. Bu süreçle ilgili olarak ele almak istediğimiz ciddi çevresel kaygılarımız var.

Yanma Süreci

Saf bir hidrokarbon yandığında, bu yanmanın iki ürünü vardır. Su (H20), hidrojen bileşenlerinin yanmasından (oksidasyonundan) elde edilir. Karbon bileşenlerinin yanmasından karbon dioksit (CO2) oluşur. Bu iki ürün, hidrokarbon yanmasının kaçınılmaz sonuçlarıdır. Bu oksidasyon, endüstriyel işlemlerde ve evde kullanılan ısıyı serbest bırakır.

Karbon dioksit

Dünyanın atmosferindeki karbondioksit seviyelerinin artmasının etkileri üzerine sürekli bir tartışmalar var. Dünya atmosferinin ısınmasını öngören “sera etkisi" en çok suçlanan faktördür. Karbondioksit dünya atmosferinin hayati bir bileşenidir. Ondan ağaçlar ve tüm yeşil bitkiler, yapraklar, kökler, dallar ve gövdeler yaşamak büyümek çoğalmak için ihtiyaç duydukları karbonu türetir. Bu süreçte karbondioksit alırlar, karbonu emer ve oksijeni serbest bırakırlar. Fosil yakıtların yakılmasında, bitkilerin depoladığı karbonu binlerce veya milyonlarca yıl sonra serbest bırakıyoruz.

Elektrik üretim hizmetleri ve sanayi için fosil yakıtlı buhar kazanları, atmosferdeki karbondioksit artışına katkıda bulunur. Karbondioksit seviyelerinin artmasında bir diğer önemli faktör, dünyanın en büyük ormanlarının tahrip edilmesidir. Bu iki kat zarar vericidir.

Havadan karbondioksit alan ve oksijen olarak geri dönen - ağaçların tahrip edildiği süreçte - yakılarak - atmosfere önemli miktarda karbondioksit katmaktadır.

Otomobiller ve petrokimya fosil yakıtların diğer taşımacılık kullanıcıları da atmosfere karbondioksit katkısında önemli bir faktördür.

Yakıtın yararlı ısıya dönüştürülmesinde mümkün olan en yüksek verime sahip buhar kazanları tasarlamak ve sağlamak, tüm buhar kazan endüstrisinin politikası olmalıdır. Bu şekilde atmosfere karbondioksit ilavesi, üretilen ısı miktarı için mümkün olan en düşük seviyeye indirilir. Bu işlemde daha az verimli olan buhar kazan tasarımları vardır ve üretilmeleri daha ucuzdur. Böyle buhar jeneratörleri / kazanları satın almamalıyız, tedarik etmemeliyiz.

Diğer Yanma Ürünleri, SOx, NOx

Fosil yakıt yanma ürünlerinin iki ana ürününün yanı sıra atmosfere salınan başka yanma ürünleri de vardır. Bunların ne olduğu esas olarak kullanılan yakıta bağlıdır.

Kömür veya sıvı yakıtlar, bileşenlerinden biri olarak kükürt içerdiğinde, yanma ürünleri, kükürt oksitlerini (SOx) içerecektir. Atmosfere salınmadan önce baca gazlarından uzaklaştırılmadığı sürece, bu kükürt oksitler, sülfürik asit ve diğer istenmeyen kükürt bileşiklerini üretmek için atmosferdeki nem ile birleşebilir. Bu sülfür oksitlerini baca gazlarından çıkarmak için ekipmanlar mevcuttur. Şirketler, ancak müşterinin talebi üzerine, yakıtın kükürt seviyesinin gerektirdiği durumlarda bu ekipmanları tedarik ederler.

İstenmeyen bir başka potansiyel yanma ürünleri grubu azot oksitleridir (NOx). Atmosfere salınırsa, bunlar nitrik ve nitrat asitleri oluşturmak için nem (su) ile birleşerek, "asit yağmuru" na katkıda bulunur. Bu oksitlerin oluşumunu en aza indiren yağ ve gaz brülörleri tasarımları mevcuttur ve bu brülörler yalnızca müşteri tarafından belirlendiğinde tedarik edilir.

Akışkan Yataklı Yakıcılar, Atmosferik / Dolaşımlı

Belli bir kömür kullanıldığında, yakıtın kireçtaşı (kalsiyum karbonat) ile karıştırıldığı ve sonra yakıldığı, akışkan yataklı yakıcı olarak bilinen bir yanma işlemi vardır. Yanma işlemi sırasında, kükürt kalsiyum karbonat ile birleşerek sülfatlar oluşturur ve ardından atmosfere salınmak yerine kül ile ortamdan uzaklaştırılırlar.

Birçok şirket, “Atmosferik Kabarcıklı, Kısaca AFBC” veya “Dolaşımlı Akışkan Yataklı, CFB” de akışkan yataklı yakıcıların geliştirilmesi işindedir. Bu teknoloji ve süreci belirli linyit yakıtlara adapte etmek için araştırma programı yöneten birçok uluslararası şirket mevcuttur.

Bu teknolojinin bir başka avantajı, akışkan yataklı yakıcıdaki yanma sıcaklıklarının, azot oksitleri miktarını ihmal edilebilecek miktarlara düşüreceği gerçeğidir.

Entegre Gazlaştırma kombine çevrim / IGCC

Buhar kazanlarında IGCC ateşleme teknolojisi kullanılabilir. Bu teknolojide, elektrik üretim santralinin yanına, düşük kalorifik değerli linyitten "Sentetik gaz" üretmek için bir rafineri inşa ediyor, sonra H2 ve CO içeren bu sentetik gazı ateşliyorsunuz. Bu teknolojiyi kullanmak için yüksek kül ve yüksek nem içeriğine sahip kendi yerli düşük LHV linyitimiz için kapsamlı araştırmalar yapmamız gerekiyor.

Belediye Çöp Bertarafı ve Diğer Atıklar

Diğer bir çevresel kaygı ise şehirlerimizden ve endüstrilerden gelen katı atık miktarının artmasıdır. Yaşam çevremiz için daha fazla hassasiyet ve artan toprak kıtlığı ile, bu tür katı atıkların çöplüklere atılması uygulaması daha az kabul edilebilir hale geliyor. Atık malzemelerin yerel termik santrallerde yanması için verimli ve çevreye duyarlı teknolojiler mevcuttur.

Belediye atık bertaraf yakma işlemi, çöp depolama sorununu en aza indirmenin yanı sıra, bölgesel ısıtma sistemlerinde veya elektrik üretimi için kullanılabilecek ısı da üretmektedir.

Belediyeler, katı atık bertaraf problemlerini, onlarla çalışmaya hazır olan termik santraller endüstrisi aracılığıyla çözecektir.

Nükleer güç

Nükleer elektrik enerji üretim kaynağı, atmosfere hiçbir karbondioksit salımı üretmez. Nükleer santral ısısını, nükleer bir reaktörde kontrollü nükleer yakıt parçalanmasından elde eder. Bu ısı daha sonra türbinleri döndürmek için buhar üretir.

Kullanımında, depolanmasında, çıkarılmasında büyük özen gerektiren nükleer reaksiyonun atık ürünleri olmasına rağmen, mantıklı düşünen birçok kişi nükleer enerjinin uzun vadeli termik enerji üretimi için en iyi çözümü sunduğunu, çevremiz üzerinde minimum etkiye sahip olduğunu kabul eder.

Dördüncü nesil tasarımlı tesislerde maksimum güvenlik ve minimum atık vardır. Nükleer teknolojiyi ulusal avantajda en iyi şekilde kullanmak için yerel mühendislik yeteneği en üst düzeyde kullanılmalıdır.

Emniyet

Buhar kazanlarında kullanılan yanma prosesleri, yüksek hacimsel ısı tahliye oranlarını ve yoğun alevleri içerir. Buhar ekipmanlarını güvenli bir şekilde çalıştırmak için dikkatli tasarım ve üretimde ayrıntılara titizlikle dikkat edilmesi gerekir. Tasarım parametrelerinde çalışması için doğru ve sürekli ölçüm, izleme ve kontrol şarttır.

Kamu hizmetleri bu işler için sadece en güncel mikroişlemci kontrollerini ve enstrümantasyonlarını kullanmalıdır. Tamamen otomatik olarak sürekli çalışacak ekipman için operatör izlemesi tedarikçileri vardır. Bu sayede işletmede maksimum verimlilik ve güvenlik sağlanır.

Tüm buhar üreten kazanlarda yüksek basınçta buhar bulunur. Basınç taşıyan bileşenlerin bütünlüğü, işletme personelinin güvenliği için hayati öneme sahiptir.

Tüm kazanlar, Avrupa Birliği Kazan ve Basınçlı Gemi Kodları ve Amerikan Makine Mühendisleri Birliği'nin (ASME) katı gerekliliklerine uygun olarak tasarlanmalı, yapılmalı ve test edilmelidir. ASME uygulaması yapan şirketlerin yurtdışında çalışabilme avantajı vardır.

Dünyada çok fazla kömürü var. Ancak şu anda yanma sonrası karbon tutulması ticari olarak uygun değil. Gelecekte olacağının garantisi de yok. Güneş ve rüzgar santralleri uzun süreli kullanılabilirlik sorununa sahiptir. Doğal gazın tedariğinde ithalata bağımlılık ve ulusal güvenlik etkileri vardır. Ayrıca küresel ısınmayı yaratan CO2 salmaktadır.

Yeni kapasite ve enerji verimliliği önlemleri için birincil enerji kaynaklarının, büyük olasılıkla nükleer içeren farklı bir enerji karışımına neden olacak bir miktar nicel risk değerlendirme programı kullanılarak seçilmesi gerekir.

Nükleer enerji uygulanmış olsa bile, bazı sert değişiklikler olmadan küresel iklim değişikliği sorununu nasıl aşılacağımıza / adapte olacağımıza gerçekten emin değiliz.

Sonuç

Yaptığımız her eylem, çevre üzerinde mutlaka bir etkiye sahiptir. Çok kırılgan bir dünyanın sorumlu vatandaşları olarak hareket etmemiz gerekir. Çevre üzerinde kayda değer olumlu etkisi olan tasarımı tedarik etmeliyiz. Politika endişemiz, çevre üzerindeki etkinin bildiğimiz en iyi şekilde en aza indirgenmesi olmalıdır.

En üst düzeyde yerel mühendislik kabiliyeti ile bu kaygılara en iyi teknik çözümleri uygulamaya devam etmeliyiz. Yerel yakıt kaynaklarını en iyi şekilde kullanmalıyız.

Tedarik ettiğimiz buhar üretim ekipmanlarda en temiz, en güvenli, en güncel teknolojiyi sağlamak için müşterilerimizle ve toplumla birlikte çalışmalıyız. Biz bu dünyanın vatandaşlarıyız ve bu dünya içinde çevre için sorumlu davranmayı amaçlıyoruz.

Ankara, 29 Eylül 2019


Saturday, September 21, 2019

Küresel Enerji Piyasalarında Yatırımların Son Durumu



Tüm dünyada termik güç üretimi düşmeye devam ediyor. Ancak henüz nesli tükenmiş olmaktan uzak. Önümüzdeki on yıllarla ölçülen öngörülebilir bir zaman diliminde termik santrallerin tükeneceğinden şüpheliyiz. Yenilenebilir enerji üretiminin bir süre termal enerji yerine büyümeye devam edeceğini tahmin ediyoruz. Yenilenebilir enerji kapasitesinin/ gücü ne kadar artabileceği ve bu yer değiştirmenin derecesi açık sorulardır.
Bu sorunun birkaç yıl boyunca cevapsız kalması muhtemeldir.
Tamamen teknik, çevresel ve ekonomik bir analiz olması gereken tahminler artık politik ve medya tartışmasına dönüştürülmüştür.
Bazı iyi niyetli politikacılar, gazeteciler, birkaç “bilim insanı”, on ya da yirmi yıl içerisinde tüm doğal gaz, petrol ve kömür kullanımının ortadan kaldırılmasını önermektedirler. Şu anda bilinen teknolojiler ile bu beklenti henüz gerçekçi değil. Böyle bir fosil yakıtsız küresel enerji sisteminin toplam ekonomik ve çevresel maliyetleri henüz tam çalışılmamış ve iyi anlaşılmamıştır.
Durum ateşli savunucularının hayal ettiklerinden çok daha farklıdır.
Gerçekçi olmayan öngörülerin fanatik savunucuları tipik olarak gerçeklerin yoluna girmelerine izin vermezler. Medyada ve düşünenlerin zihninde yarattıkları algı, fosil yakıtlı termik enerji üretim endüstrisinde felce neden olmuştur. Finansman kesilmiştir, yatırım iştahı azalmıştır.
Bu felç durumu, yenilenebilir enerji santralleri maksimum pratik potansiyellerini elde edinceye kadar devam edecektir. Oysa oluşturulan algı, termik santral yıpranma temelini aşarak güç kaynağı sürdürülebilirliği ve güvenilirliğinde bir ekonomik krize yol açar.
Bütün dünyada düzenleyici kuruluşların piyasalara güvenilir enerji sağlama zorunluluğu vardır. Böyle bir kriz noktasından önce yeni termik santraller planlanmalı ve inşa edilmelidir.
Yazarınızın, "Yenilenebilir Enerji Kaynakları"nın maksimum pratik potansiyeli konusundaki tahmini, tüm üretilen enerjinin en fazla % 30'u oranındadır. Mevcut eğilimlere göre bu tahmin sadece birkaç yıl uzaklıktadır. Yenilenebilir enerji kaynakların ~% 30 pratik sınırını aşması için, radikal bir şekilde yeni depolama teknolojileri gereklidir.
Bazı uzmanlar, herhangi bir teknolojik sorunun, ona yeterince para ayırarak çözülebileceğine inanıyorlar. Ancak biz bu inançtan şüpheliyiz. Gerçek hayattaki fiziksel ve ekonomik gerçekler sadece hayalperestlerin kaprislerine veya paralarına teslim olmaz. Kömürle çalışan termik gücün önümüzdeki yirmi yıl boyunca devam edeceğini, özellikle doğalgazla çalışan enerji santrallerinin dört nedenden dolayı durdurulmasının daha fazla zaman alacağını bekliyoruz.
(a) Çevresel: DoğalGaz gücü daha temiz, daha verimli ve daha az karbon ayakizi vardır.
(b) Ekonomik: DoğalGaz arzı ve geri kazanılabilir rezervler artmaya devam etmektedir. Doğalgaz fiyatları kömür fiyatlarına göre düşüktür. İthal eden ülkeler için göreceli pahalı ama üretici ülkeler için çok ucuzdur. Doğalgaz santralleri daha ucuz ve daha hızlı inşa edilebilmektedirler.
(c) Pratik: Gaz santralleri çok yönlülük sunar. Çünkü dağıtılmış güç ölçeği de dahil olmak üzere her boyutta ekonomik olarak inşa edilebilirler. Yüksek verimli kojenerasyon ile yer değiştirebilirler.
(d) Tarihi: ABD'de ve dünyanın pek çok yerinde, kömür yakıtlı santraller yaşlanmakta ve ortadan kaldırılması gerekmektedir. Devreden çıkarılan kömür santrallerinin yukarıdaki nedenlerden dolayı yeni kömür santralleri ile değiştirilmeleri olasılığı şüphelidir. Doğru olmayacaktır.
Gelecek projeksiyonumuz, fosil yakıtlı termik santral siparişlerindeki bir sonraki artışın kömür enerjisi için değil, GasTurbin bazlı güç için olacağı yönündedir.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde bütün bunlar Termik Santral Yazılım Piyasası için ne anlama geliyor? Bu arada uygulamaya konan Yenilenebilir Enerji Yazılımları hedeflenen vadesine yaklaşıyor.
2020'de toplam yazılım gelirlerine katkıda bulunmaya başlamasını umuyoruz, ancak hala küçük bir bileşen olarak kalmasını bekliyoruz. Yenilenebilir Enerji Santral Yazılımları Piyasası zaten şimdiden kalabalık oldu. Girmek için gereken beceriler, termik santral yazılımları geliştirmek için uygulanan becerilerin çok altında. Hayati termik enerji santrali yazılımı ürünlerinin uzun vadeli işlevselliğini ve bütünlüğünü sağlamak, bu büyük çabaya odaklanmak için, mevcut endüstrinin yavaşlamasını bekliyoruz. Kendi küresel projeksiyonumuz, büyük gelişmiş ekonomilerdeki büyük yeni termik santraller için verilen siparişlerin 3-5 yıl boyunca mevcut zayıf seviyede kalacağı şeklindedir. Ardından piyasalarda yeni bir enerji piyasaları yatırım patlaması yaşayacağımız yönündedir. Gelişmekte olan ülkelerde ve gelişmiş ekonomilerde, termik enerji için hala güçlü yeni siparişler olacak. Enerji ihtiyacı hiç bitmeyecek.

Ankara, 16 Eylül 2019
---


Wednesday, September 04, 2019

Carmen


Carmen operası Aspendos opera bale 2019 festivalinde, 1-2 Eylül

Almanya Şansölyesi Angela Merkel her yıl yaz aylarında düzenlenen Almanya  Bayreuth opera festivaline katılır , bu yıl da katıldı, 20-yıl önce ABD seyahatinde aldığı elbiseyi tekrar giydi. Wagner bazı operalarının en az 100-yıl sadece Bayreuth ortamında sahnelenmesini şart koşmuş, vasiyet etmiş, bu müthiş operaların dvd cd kayıtlarını dinleyebiliyorsunuz ama Almanya’da Bayreuth şehrine gitmezseniz eseri sahnede izleyemiyordunuz. Neyse süre bitti Wagner operaları şimdi her yerde oynanıyor.

Bizde benzer ortam Aspendos festivalinde var. Aspendos Antik Tiyatrosu’nda seçkin eserlerin yapımlarının sahneleneceği 26. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali “Carmen” operası ile başladı. Antalya Devlet Orkestrasını Şef Zdravko Lazarov yönettti.

Fransız besteci Georges Bizet’in çok sevilen operası “Carmen” ilk kez bu festivale özel bir prodüksiyonla İtalyan rejisör Vincenzo Grisostomi Travaglini tarafından İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından  sahnelendi.

Rus Bolşoy Tiyatrosu solisti Yulia Mazurova ile  Rus mezzo-soprano Anastasia Boldyreva dönüşümlü olarak “Carmen” başrolünde Aspendos ta sahne aldılar.

Orkestra değişmiyor Antalya devlet senfoni orkestrası çalıyor 60-80 arası sanatçı var, aralarında Antalya’ya yerleşmiş yabancı gelin Rus kadınlar, Azeri erkekler var.

Istanbul devlet balesi üvertür gibi insan sesi olmayan orkestral müzik kısımlarda harika danslar yaptı öyleki acaba opera yerine bale eserine mi geldik? Sorusu kafamızda oluştu.  İstanbul operası korosu ve solistleri, ayrıca kostümler harikaydı.

Aspendos festivalinde Son bir ay öncesine kadar program belli değildi önceden yer ayarlaması yapmak çok zor, Bayreuth Almanya’da her yıl aynı yer ve aynı zamanda yapılıyor. Bizim doğu coğrafyasının programsızlığı hep ortada, yabancılar gelmese, bu işten para kazanmasak opera ile bir ilgimiz olmayacak. 15bin  kapasiteli muhteşem akustik olan MS 2.yüzyıl Roma mimarisi antik tiyatroda İzleyiciler çevre otellerden otobüslerle gelen batılı turistlerdi, arada tek tük yurdum insanı vardı.

Taş oturma yerlerine ingbank rahat sünger minderler koymuş üstünde banka reklamı var. Programı ben hazırlasam Carmen yanında Puccini Tosca, Verdi LaTraviata, Mozart saraydankız kaçırma, wagner tannhouser koyardım,
Benzer opera bale ortamı yurtiçinde başka yerde yok. Bodrum, TurgutReis, Efes festivalleri var ancak Aspendos benzersiz.

Büfede çalışan genç kızlar yanda heyecanla izlediler, herhalde opera delikanlı adamı bozar düşüncesiyle gençler pek ilgi göstermedi.

Carmen'in ana konusu bir kadın cinayeti, cinayeti işleyen deli aşık DonJose, 1838 yıllarında ispanya sevilla kenti hapishanesinde idam edileceği günü beklerken hikayesini yazara anlatmış, hikaye önce roman sonra tiyatro oyunu, son opera olmuş.

Günümüzün yönetmenleri sahnelenmeye enteresan yeni yorumlar katabiliyorlar.
Berlin komischeoper modern yorumunda ümitsiz aşık DonJose, Carmen’i sarı peruğu ile boğuyor sonra intihar ediyordu, yeni modern yorumlarda iş tersine dönerse ve  son perdede Carmen DonJose’i  nefsi müdafaa olarak bıçakla veya tabancayla öldürürse hiç şaşmayalım, çünkü Carmen gözü kara cesur bir kadın karakter, ve libretto bu aykırı sona imkan veriyor,

Antalya, 3-Eylül 2019

Monday, August 12, 2019

Konferans

Prinkipo'lu Horoz reis,
12-Ağustos 2019 saat 18:00 Adanın Değerleri konferansı
Çelik Gülersoy Kültür Merkezi, Büyükada, çınar meydanı.

Facebook duyurusunda okuyunca "hiç kaçmaz bu konferans" diyerek  erkenden mekana vardım. Kendime ön sıradan yer buldum. Büyükada belediye başkanımız Erdem Gül'de dinleyiciler arasındaydı. Konferansı Adalar kent konseyi düzenledi. Yaklaşık yetmiş (70) Adalı konferansı dinledi.

Konuşmacımız araştırmacı gazeteci Adalı Adil Bali Bey detaylı olarak Horoz reisin hayatını bizlere anlattı.

Horoz Reis (asıl ismi Berç Yekta Akdeniz) veya Dayday lakaplı bir eski Adalı balıkçı.
Kışın her saatte Adalarda acil  deniz taşımacılığı- ana kıtaya hasta  taşıma yapardı. Kışın balıkçılık yapardı. İlkokul üçüncü sınıfa kadar okumuş. Yazın  başka teknelere bakım onarım boya yapardı. Çocuk yaşlarında Babasıyle balık tutmaya çıktığında elindeki horoz oyuncağını denize düşürmüş, aramışlar denizde bulamamışlar, balıkçı çocuğun ismi Horoz reis olarak kalmış. Teknesinin adı "Yetişen" idi.

Eski sepya fotoğrafları izledik. Ağları onarırken, balık tutarken. Akşam çarşıda Nanos'un  kahvesinde (elektrik idaresinin yan tarafı)  çay içerken. Hergün ciğer alır evinin evinde kedilerini beslerdi. Akşam eşi Mari teyzenin  hazırladığı yemeği yerdi. Meyhanede arkadaşları ile zaman geçirdiği olurdu. Hanımları bundan rahatsızlık duyuyorlardı.

Doktor Yogo çiropulos (Turhan bey) hastalara bakar, gerekiyorsa Horoz reise haber verilir, hssta Horoz reis tarafından ana kıtaya motorla taşınırdı. Ana kıtaya hasta taşıyıp geri dönme süreci 24-48 saat sürüyordu.

Dr Yorgo Çiropulos'un Çocukları sonraları Atina'ya taşınmış, orda iş kurmuşlar. Çocuğu Taki, geri dönmüş şu anda Adada papaz olarak yaşıyor.

Dr. Yorgo Çiropulos kalp krizi geçirmiş, ancak maalesef ana kıtaya yetiştirilememiş.

Bisikletçi Maça (Mehmet Ataermen) bey oksijen kaynağı yapardı, hastaya gerekiyorsa oksijen tüpü ile oksijen verirlerdi. Bu üç insan Adalarda sivil toplum görevlisi olarak çalıştılar.

Horoz reisi önce bir akrep sokuyor, sonra sağlığı bozuluyor, 14 aralık 1978'de 58 yaşında kalp krizi nedeniyle vefat ediyor. Büyük bir cenaze töreni düzenleniyor. Çok sayıda tekne ile Kartal'dan Adalar'a Kumsal'a getirildi  ve sonra Kınalı adada dini tören yapıldı, omuzlarda mezarlığa taşındı ve orda toprağa verildi.

Horoz reis ile ilkokulda aynı sınıfta okuyan Zuhal hanım toplantıya geldi. Horoz reis ilkokulda son sırada ders dinlermiş. Çocukluğundan itibaren Adalardan ana kıtaya hasta taşıma işini üstlenmiş.

Horoz reisi tanıyan sınıf arkadaşı, komşu hanım, balıkçı arkadaşı, onunla ve diğer balıkçılarla olan hatıralarını anlattılar. Adalar kent konseyine tavsiyeler yapıldı, Horoz reis parkı, heykeli düşünüldü. Adada iki ayrı yerde yaşadığı evlerin kapısına plaket koyalım, dendi.

Horoz reisin Kızkardeşinin kız torunları bugün Atina'da yaşıyorlar, oğlu Allen önce Arjantin'e gitti sonra Çin'e  yerleşti.

Horoz reisi konferansta beraberce andık, iyiliklerle yadettik. Belgesel  çalışmaları yapılıyor. Yardımcı olurlarsa yapımcılar çok memnun olacaklar. Adalar kent konseyi üstünden iletişim mümkün.

Konferans sonrası kurupasta çay ikramı yapıldı, daha sonra muhteşem ses lirik soprano Nesibe Özgü Turgay tarafından piyano eşliğinde türkçe tangolar konseri verildi.

Bu konferans serisi aynı mekanda  iz bırakmış diğer Adalı isimler ile devam edecek.

Prinkipo (bugün Büyükada)  ismi Miladtan önceden beri tüm Roma, Bizans, Osmanlı ve erken cumhuriyet döneminde bizim adamız için kullanılmış, sonra ne olmuşsa olmuş, devlet erkanı değişmesini gerekli görmüşler değiştirmişler, aslında bu mantıkla Ankara, Trabzon, Tarabya isimlerinin de değişmesi gerekirdi, onlar da Roma öncesi dönemden kalma isimler.

---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Prinkipo, 12-Ağustos 2019

Wednesday, July 31, 2019

Dönüş

Tk1730 Tegel -Sabiha Gökçen 30-temmuz 2019 salı 12:20 uçuşu

Bir gün önce akşamüstü Berlin'de sağnak yağmur yağdı. Evde düdüklü tencerede  yemek yaptık, youtube üstünden "Behzat Ç" yeni sezon ilk episodu seyrettik.

Sabah erken kalktık. İki mavi bavul hazir, büyük 22kg, küçük 14 kg. Saat 09:30'da evden çıktık, iki blok Arouzer Alle üstünden güneye yürüdük. Otobüs durağında 128 numaralı Tegel otobüsüne bindik. Bilet ucuz, daha önceden almıştık. Çok sayıda göçmen çocuk bizimle beraber otobüse bindi. Onlar hepsi kurtschumacher metro istasyonunda inip Almanca dil kursuna gittiler. Ellerindeki  Almanca dil kursu kitaplarından nereye gittikleri belli oluyordu.

Biz son durak Tegel hava limanında indik. İçerde tax refund işlemlerini yaptırdık. Çok birşey tutmadı. Bizden önce istanbul 11:00 thy uçağı yolcuları kontuarı doldurmuşlar. Biz 12:30 thy saw yolcularını başka bir kontuara aldılar. Bavulları verdik.  Mehmet bizi uğurladı, işine gitti.

Tekrar A15 kapsına gittik, bizim uçakta çok kalabalıktı. Ayrıca "milli görüş" organizasyonunun haj- umre gurubu geldiler. Başlarında hoca rehber, ulvi bir seyahatin başlangıç heyecanı içinde kapalı kadınlar, sakallı erkekler toplandı. Onlar da daha sonra başka bir kontuara gittiler

Biz güvenlik kontrolünü geçtik, tk1730  numaralı airbus A320-200 uçağımız az gecikmeli kalktı. Yerimiz 24E-F koltukları için Aydın önceden checkin yapmıştı. Ara koltuk boştu rahat ettik, yemek hemen geldi. Ben makarna, Dilek tavuk aldı, az salata, muhallebi kıvamında tatlı,  Hamidiye su, yanında ayran istedik.

Türk gazeteleri hepsi yandaş basın, zoraki göz gezdirdim, okunur gibi değil.
Neyse başta bir sürü yabancı gazete almıştım onları okudum.

Yolculuk üç saat sürdü, Tekirdağ üstünden alçalmaya başladık. 16:30'da SabihaGökçen'e indik. Bavullar geldi. Dışarı çıktık. Bir havalimanı taksi çağırdık.
Tem üstünden yarım saatte Ataşehir eve ulaştık. Otoyol dahil 70 ₺ aldı. Apartmana kadar bavulları taşıdı. Taksi kendininmiş, ayda 8000₺ plaka parası veriyormuş, 24-saatlik vardiyalı çalışıyormuş. Sabiha'da çalışma düzeni böyle imiş.

Ataşehir eve girdik, evi havalandırdık. Aşağı daire 500b₺ 'ya satılmış. Alan içerde büyük tadilata girişmiş, tüm pencereler, kapılar sökülmüş, su tesisatı yenileniyor, yeni banyo, yeni mutfak, yeni dolaplar takılacak. Kapıya duyuru yazmışlar. Sökme işi 1-2 gün devam edecek, sonra yerler döşenecek, yeni kapı pencere kalorifer takılacak. Badana boya yapılacak. Her iş ayrı taşarona verilmiş, herhalde 150-200₺ masraf gidecek.

Memlekete döndük, birinci dünya ülkesinden çok farklı bir coğrafyaya geldiğimiz derhal belli oldu. Bu memleket bizim elimizden  gitmiş, ayrı acaip bambaşka bir ülke olmuş.
Üç haftada oraya alışmıştık, hergün çevrede yürüyor, alışveriş yapıyor, çat pat Almanca konuşuyorduk. Üç haftasonu Berlin dışında harika mekanları gezdik. Mehmet çok güzel  gezdirdi, arabamız çok rahat ve konforluydu.

Evde bavulları boşalttık, kirliler hemen yıkandı, balkona asıldı. Banyo yaptık. Oturuyoruz. Birazdan dışarda yemeğe gideriz.
Sembol ataşehir urfa kebapçısı açıktır herhalde. Durumlar burda böyledir.

Ataşehir, 30-Temmuz 2019

Monday, July 29, 2019

Berlin gölleri

WandlitzSee, SeddinerSee, TegelSee 27-28 Temmuz 2019 Berlin

Geçtiğimiz haftasonu Berlin yakınlarındaki tatlısu göller tatil bölgelerine gittik. Evde durulur gibi değil. Ön balkon ve odamız çok sıcak, Almanya genelinde ortalama sıcaklık +41c olmuş.

Cumartesi sabahı KurtSchumaher metro istasyonu yakınında Cafe Schafers'de kahvaltı yaptık. Üç katlı tepside, peynir reçel tereyağ, çırpılmış yumurta ve ayçekli ekmek yanında çay kahve geldi.  Sonra arabamız Hyundai i20 ile kuzeye çıktık. Otoyolu bıraktık, ara yollardan kırlık alanda yol aldık. Eski istanbul tuzla Bayramoğlu benzeri villalarla dolu bir yazlık mekana geldik. Arabamızı park ettik, baktık önümüzdeki bmw 15€ ceza yemiş, meğer yeşil alan üstüne arabayı bırakmış, arabayı ara yola başka arabaların da bulunduğu yere bıraktık. 

WandlitzSee Göl kıyısına indik. Kıyıdan yürüdük. Millet boş buldukları göl kıyılarında büyük aile , arkadaş gurupları halinde yüksek ağaçlar altında  yerlerde örtüler üstüne mayolarla yatmışlar, laflayanlar, iphone bakanlar, kitap okuyanlar. Mayo değiştirirken öyle örtünmek gibi bir çekinceleri hiç yok, peştemal kullanmak yok, kadın erkek ıslak mayoyu çıkarıp kuru mayo veya elbise giyiyorlar. Çoğu bisiklet veya motosikletle gelmişler. Biz arkadaki bankta oturduk, göl manzarası seyrettik, ilerdeki lokanta önündeki büfeden dondurma aldık, önümüze Harley motosikletli üstlerinde "free Kadir" tshirtleri plan 6-7  esmer tenli ağıt abi geldi motorları bırakıp lokantaya girdiler. Biz geldiğimiz yoldan arabamıza geri döndük, akşam Brrlin kuzeyinde bir Hint lokantasında yemek yedik, akşam Kafland süpermarkette cumartesi gecesi alışverişi yaptık.

Pazar öğle bu defa güneye SeddinerSee gölüne gittik. Giriş kişi başı 1,5€ olan açık mekanda yine ağaçlar altında örtülerin üstünde insanlar sere serpe çoluk çocuk bebek yatıyorlardı. Şezlong 5€, depozito 5₺, kendi küçük portatif çadırlarını getirip, geniş kumsala kuranlar vardı. Su çok sığ, boyu bulmak için epey açılmak gerekiyor. Büfeden bira ve patates aldık, şemsiye altı da yedik. Ben gölge bank üstünü tercih ettim. Dilek örtü üstünde uyudu, Mehmet suya girdi. Tuvalet temiz normal çalışıyordu. Alana köpek sokmak yasak. Millet gazete kitap okuyor, iphone bakıyor, bebek uyutuyordu. Bebekler çocuklar hiç aşlamıyor, şımarıklık yapmıyorlardı.

Akşam geç saatte geri dönüş yoluna girdik. TegelSee kıyısında yürüdük, dondurma yedik, bu bölge göçmen istilasına uğramış, Arap suriyeliler, Ruslar, Doğu Avrupalılar ve bizim yurdum insanı, az miktarda yaşlı emekli parasız Almanlar.

Haftasonu keyifli ve güzel geçti, hiç bilmediğimiz yerlere gittik, keşiflerde bulunduk. Yarın öğle Thy Tegel Sabiha uçuşu ile istanbul'a dönüyoruz.

Berlin 29-Temmuz 2019

Magdeburg

Magdeburg, Burg, Genthin, Branbenburg, 20-21 Temmuz 2019

Burası 200bin nüfuslu küçük bir Doğu Almanya kenti. Cumartesi günü öğle vakti vardık. HotelBB ye geldik, arkadaki gölge otoparka Hyundai-  i20  (2019) arabamızı bıraktık. Geçen haftadan bu haftaya kadar kimse kullanmamış. Otoyol bazan tatilcilerle dolu olsa da genelde rahattı. Mehmet rahat kolay sürdü. Yolda Aydın ile ortak telefonda konuştuk. Elbe nehrini geçtik. Ww2 sırasında ciddi bombalanmış. Kentin yeni modern tasarım binaları çok hoş. Elbe nehri kısında yürüdük. Dondurma yedik. Modern asfalt köprüden geçip 1848'de yapılmış demiryolu köprüsünden geri döndük. Şehir merkezinde vietnam lokantasında basit tavuk aldık, yetmedi, nordsee fast food tan balık istedik. Vapiano dış mekanda fıskiyeli havuz önünde oturduk, earlgrey çay içtik. Yağmur başladı otele döndük. İpadlerde internet mesajlara baktık.
Pazar sabahı geç kalktık. Buranın büyük katedrali en önemli merkez, pazar ayinine gidip iç mekanı gördük. Cemaat azdı. Herkes ayakta dua etti, org çaldı. Kapıda yardım parası toplandı. Katedral ww2 bombardımanında yıkılmış, yeniden yapılmış.
Yeni olduğu belli. Yıkılan tuğlalar yer yer konarak katedral yeniden yapılmış, çok görkemli, yüksek, gotik tarzı bir bina. İlk yapılışı bin yıl öncesine gidiyor. Birkaç kez yıkılıp yeniden tapılmış.
Sonra back-factory patissery açık mekanında oturup, kahvaltı olarak çay- kahve içtik, sandviç yedik.  Yürüyerek çevredeki diper kiliselerin yakınından geçtik. Ayin bitmiş, içeri giriş ziyaretçi başına 5€ olmuş. İçerde birşey yok. Tüm kiliseler yeniden yapılmış. Gezerek Elbe nehri kıyısına çıktık, bir italyan dondurmacıda oturup meyvalı dondurma yedik. Şehrin modern yapılarını gördük.
Otele dönüp arabamıza bindik, otoyolda bir süre gittik' sonra ara kır yollarına sağtık, yol üstünde eski doğu alman tarihi Burg  ve Genthin kasabalarını yürüyerek gezdik.
Gittiğimiz her yerde yerel insanlar Cfe'lerde dondurma yiyorlardı.
Eski doğu Alman kasabaları, evler binalar onarılmış  yenilenmiş boyanmış, yollar sel yatakları kanalizasyonlar yenilenmiş güzelleştirilmiş, ancak ortada insan yok, dükkanlar boş, kiracı, alıcı bekliyor, terk edilmiş. Herbirinde tarihi kiliseler, kale, kuleler vardı.
Sonra Brandenburg şehrine vardık, arabamızı Rus savaş anıtı yakınına park ettik.
Bir italyan lokantasında mola verip pizza sebzeli spagetti yedik. İtalyan Garson az Almanca çokça italyanca konuştu. Yemekler harikaydı, servis iyiydi. Tuvalet temizdi. Tip dahil 34€ ödedik. Şehir içinde uzun bir yürüyüş yaptık, nehir boyu marinayı  tekneleri gördük. Günbatımına yakındı. Güneş marinada battı. Sonra arabamıza bindik, gece saat 22:00 gibi Berlin'e vardık, benzin deposunu fulledik, 300km için 26€ verdik.
Arabayı eski yerine park ettik. Fotoğrafını çektik, mal sahibi firmayı ihone app ile bilgilendirdik. Eve döndük, duş aldık, çamaşırlar yıkandı, sabaha kadar deliksiz uyuduk,

Berlin 22-temmuz 2019

Tuesday, July 16, 2019

Szczecin

Szczecin (Stettin) Polonya,  13-14 Temmuz 2019

Polonya'da 10-12 harfli kelimeler görüyorsunuz, içinde 2-3 sesli harf var. Nasıl okunur diye merak ediyorsunuz? Zor değil çünkü bazı harfler üstlerine gelen işaretlerle sesli olarak okunabiliyor. Polonya Avrupa birliğine girmiş, ama hala kendi parası Zloty kullanıyor. Bugünlerde 1€= 4.27 Zyloty, hayat burda göreceli olarak ucuz.
Szczecin, Almanya sınırına 30-km mesafede bir polonya kenti. Aslında 1945 yılına kadar 200bin nüfuslu  Stettin isimli bir Alman kenti imiş. Hamburg ve Bremen sonrasında 3. Büyük liman kenti, 2.dünya savaşında Alman doğu cephesi komutanlığı burda imiş. Büyük savaş gemileri burda yapılmış. İkinci dünya savaşı sona ermiş, Potsdam  anlaşması ile bu bölge Polonya topraklarına katılmış. Alman nüfus burdan çıkarılmış, boşalan kente Doğu Polonya nüfusu yerleştirilmiş. Bugün Szczecin kenti 400-bin nüfuslu bir üniversite tersane liman ve sanayi kenti.  Son üçyüz yıllık Alman Prusya  izleri tamamen silinmiş, zaten ikinci dünya savaşı bombardımanları sonucu ayakta pek fazla sağlam bina kalmamış, tüm kent yeni bir planlama ile güzel bir şekilde yenilenmiş.
Milli müzesi, filarmoni binası, operası var. Tersanesi limanı, nehir boyu akşamları yürünecek kordonboyu mekanları var. Geceyarısına kadar üniversite çağında gençler bu nehir kıyısında toplanıp sosyalleşiyorlar, çokça içki içiyorlar. Zaten üniversite kenti, çok sayıda üniversitenin genç öğrencikeri burda.
Nato doğu avrupa komutanlığı burda. Sokaklarda konuşmalar  çokça Polonya dili, Rusça, ingilizce geçiyor. Polonyalı Papa John paul II döneminde Vatikan belli ki buraya iyi para göndermiş, eski katolik kiliseler yenilenmiş, ayrıca yenileri yapılmış. Pazar ayinlerinde hepsi dolu. Öğrencilerin fazla ilgisi varmı?
Bilemem ama aileler çokça geliyorlar.
Kiliseler koyu kahverengi kremit rengi tuğlalardan ve çok yüksek yapılmış. Şehir planı çok düzgün, göze ters gelecek yüksek yapılar yok. Toplu taşıma tramvaylarla yapılıyor.
Caddeler geniş. Çok sayıda döner kavşak var. Trafik ışıkları çok düzenli, uymak şart, çünkü olmadık yerden dönüş yapılabiliyor.
Eski klasik tasarımlı Alman fikarmoni konser salonu 1945 bombardımanında yıkılınca yeni mimari tasarım buzdağı şeklinde filarmoni salonu yapmışlar, bembeyaz bina sanki gerçekten bir buzdağı görünümünde.
Filarmoni, içinde Temmuz 2019 ayında  iç bakım- yenilenme var kapalı.
Opera binası klasik yapıda, "palyaço" ve "maskeli balo" operaları bu yılın repertuarında,
yaz dönemi  opera tatil.
Almanlar 1934 yılında üçüncü büyük liman kenti olan ve o zamanlar Stettin olarak isimlendirdikleri kente otoban yapmışlar. 150-km dümdüz 2x2 şeritli yoldan geliyorsunuz. Almanya içinde trafik levhaları burayı Stettin (Szczecin) olarak isimlendiriyor. Son 27.km'de şimdi artık kullanılmayan sınır binalarını görüyorsunuz, sonra Szczecin'e varıyorsunuz.
Şehir dışına yakın Hotel Vulkan'da kaldık, geniş, rahat büyük bir mekandı, fiyatı da çok makuldü, sadece şehir merkezine uzaktı, dert değil arabamız vardı. Sabah açık büfe zengin bir kahvaltı yaptık. Şehiriçi tüm sokak ve caddelerde parkmetreler vardı ama pazar günü çalışmıyorlardı. Şehir merkezinde ara sokağa park ettik, tüm şehri yürüyerek gezdik. Refüj üstünde bir güzel Cafe'de oturduk mola verdik.
Akşam üstü yine otoban üstünden Berlin'e döndük. Sonbaharda buraya yine haftasonu gelinir, opera ve filarmoni konserlerine gidilir. Nehir kıyısında yürünür, müzeler gezilir.
Polonya'da göçmen karşıtı dış politika var, bu yüzden ortalıkta fazla Afrikalı, Ortadoğulu insan yok, olanlar genç öğrenci. Almanya sınırı serbest açık ancak göçmenlerin Polonya'da iş bulmasına serbest yaşamasına imkan yok.
Sizler için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan yazarınız kentin enerji üretim durumunu da inceledi. Kent çevresinde bir yerli kömür ve kent çöpünü yakan 134Mwe  bir de 70 Mwe  kapasiteli yenilenmiş iki ayrı termik santral var. Çevre ekipmanları yeterli kapasitede toz filtreler esp ve bacagazı kükürtsüzleştirme fgd 'ler eklenmiş.
Uzaktan görünen bacaları ile fark ediliyorlar zaten google map ile bulmak çok kolay.

Berlin, 16 Temmuz 2019

Saturday, June 15, 2019

Chernobyl



Chernobyl 1986 HBO 2019, Nükleer Farkındalık “Nuclear awareness”

Son günlerde Amerikan HBO kablo kanalının bir sezonluk "5 episode" çektiği "Chernobyl" dizisini ekran başında nefes almadan seyrettik. Korkunç bir olay, korkunç bir felaket izledik. Alınacak çok dersler var. Dizideki nükleer santrallerde tecrübeli yetişmiş bilim insanları eşdeğerleri maalesef şu anda bizde yok. Tümüyle nükleer santral olayını kapatmak var. Ancak nükleer konusunda bilgisiz kalmanın bizim coğrafyada ağır bedeli de var.
Bunu kuzey komşumuzla beraber yapmak ne derece doğru? 4800 MWe kapasitede elektrik üretimini iç piyasaya hazine garantili olarak kw-saat'i 12.35 ABD cent üzerinden satmak uygun mu? Piyasamızda ortalama elektrik fiyatı bugünlerde 4-5 ABD cent üstünden gidiyor. Daha ucuz üretilen yenilenebilir- hidro, güneş, rüzgar enerjisi sayesinde ortalama fiyat gelecekte daha aşağılara çekilecek.

Paris çevresinde çok sayıda nükleer santral var, ancak tümünü Fransız mühendisleri inşaa etti, ve Fransızlar çalıştırıyorlar. Almanya nükleer santrallerini Almanlar yaptı. Zaman içinde yavaş yavaş küçük kapasiteden büyüğüne gittiler. Bizim termik santrallerimiz ise bize ait değil. Teknolojisi hiç değil. Kontrolü, işletmesi bizim değil. Başkalarının yaptığı nükleer santral ile nükleer teknoloji sahibi olamazsınız.

Başkalarının inşaa ettiği termik santrallerle, termik santral teknolojisi sahibi olamazsınız. Son 50 yıldır, yurdumuzda termik santral yapılıyor, başka ülkelerin mühendisleri tarafından yapılıyor, hala kendimize ait, tasarımını komple bizim yaptığımız bir termik santralimiz yok. Başkalarının yaptığı tasarımlar bize uymuyor, bizim yerli yakıtımıza uymuyor, işletmede devamlı zorluklar çıkıyor, termik santraller hızla yaşlanıyor, çok çabuk kullanılmaz oluyor.

ODTU Mezunları Derneği Ankara üyesiyim, aynı zamanda Makina Mühendisleri Odası Ankara Şube Üyesiyim. Her iki örgüt Enerji Komisyonlarında gözlemci üyeyim.
ODTUMD, MMO ve TMMOB olarak nükleer konusunda belirli bir tavrımız var.
Bazı meslek odalarımız nükleer konusuna tamamen karşı. Bence bu durum çok kolaycılıktır.

EGE, İTÜ, Hacettepe Üniversiteleri nükleer konusunda çok ciddi akademik çalışmalar yapmaktalar. 1960-1990 arası Nükleer akademik geçmişi olan ODTÜ'nün Makina- Nükleer bölümünü 1990’larda kapatıp, o dönemin Sayın Rektörünün ağzından "Bu konu (Nükleer) gündemimizde değildir" açıklaması hüzün vericidir. Nükleer bilim, Nükleer Teknoloji büyük oranda Makina mühendisliği konusudur. Yani bir anlamda Makina Mühendisleri meslek odası görev alanına girer. Biz mühendisler kafamızı kuma sokup bekleyemeyiz. Nükleer farkındalık bizim- özellikle Makina Mühendislerinin has- esas işidir. Nükleer konusunda insiyatifi ele almamız, yerel nükleer farkındalık politikaları geliştirmemiz gerekir.

Şu anda yapılan kanun kapsamı Nükleer santrali projesine karşı olabiliriz, Akkuyu'da veya Sinop'ta yer seçimine karşı olabiliriz, yapılan uygulamayı beğenmeyebiliriz. Sivil Toplum Örgütleri, ilgili yerli kurumlar, meslek odaları bu işe soyunmaz/ görev/ sorumluluk almaz ise, bu işi yabancılar yapar, bu işin bilgisini- tecrübesini- ekmeğini- kazancını- parasını- Arge'sini yabancı şirketler alır. Hayati kararları o zaman ulusal kurumlar değil, yabancı kurumlar/ organizasyonlar/ makamlar verir. Ciddi uzun-vadeli bir yol haritası çizmemiz gerekir. Mevcut siyasi iradenin yayınladığı bir yol haritası var, ilgili kanun ve yönetmelikleri iyi incelememiz, paralel veya alternatif makul uygulanabilir çözümler üretmemiz gerekir.

Sivil Toplum örgütlerinin, yerli kurumların, Meslek Odalarının, ETKB ve TEAK ile birlikte nasıl bir çalışma yapma potansiyelinin olduğunu, ASME tarafından verilen akreditasyon ve eğitimler ile ilgili neler yapılabileceğinin, bir Nükleer bir santralin güvenlik ve çevre gibi gereksinimlerinin doğrulanmasının ulusal bir kurum veya şirket tarafindan nasıl yapılabileceğinin tanımlarını, hepsinin ayarını biz çizmeliyiz- biz vermeliyiz.

Nükleer konusunda yazı yazanların çoğunun bu konuda hiçbir akademik eğitimleri yok, ordan burdan toplama bölük- pörçük bilgilerle detay bilmeden haber yapıyorlar. Korku- bilimkurgu film senaryoları çiziyorlar. Bilenler ise bu karmaşada suskun kalıyorlar. Konuyu bilmeyenler cahil-cesaretiyle bu derece etkin olurlarsa, sonuç gayri ciddi olur.

Sivil Toplum Örgütleri, nükleer enerjiye karşı olabilir. Üyeler tek tek karşı olabilir. Ancak durum konu hakkında akıl yürütmesini, yeni politikalar ortaya çıkarmasını, farkındalık oluşturmasını engellemiyor. Nükleer teknolojiyi bilmemiz, öğrenmemiz lazım. Sadece "istemezük" demek bir çözüm değildir, “istemezük” ifadesi sadece kolaycılıktır.

Türkiye halen çevre ülkelerindeki 30 kadar nükleer ünitenin tesiri/ olası etkisi alanındadır.
Biz kursak ta kurmasakta zaten nükleer tehdit altındayız. Biz istemesekte bile, veya biz olmadan da çevremizdeki coğrafyada bu süreç devam ediyor, düzenleyici kuruluşların olduğu kadar, doğrulama ve sosyal sorumluluk anlamında diğer kurum ve kuruluşların da süreç içinde görev alması gerekiyor.

Şu anda TAEK bu konuda yasal olarak görevlendirilen tek kurumdur. Ancak TAEK, doğrulama ve test gibi teknik isleri sorumluluğuna almayacak/ alamayacak ve bu yüzden sadece onay ve regülasyon makamı olarak görev yapmayı herhalde planlıyor.

Bu uygulama orta ve uzun vadede tüm bu işlerin yabancılar tarafından yapılmasına neden olabilir. Bu işler yabancılara bırakılmayacak derecede önemli hassas işlerdir. Gerekli eğitim yatırımları ile bu işin önüne kısmen ya da tamamen geçilebilir. Konuyu yakından takip edip, bilimsel olarak doğrularla desteklenmiş görüşlerimizi paylaşmalıyız. Yapılan işlerden, ülkemizin bunlara çok ihtiyacı olduğunu değerlendiriyoruz.

Kullanılacak teknolojiler; hangisi en yeni, hangisi en az nükleer madde ile çalışıyor ve atığı az, daha az soğutma suyu istiyor, ne kadarı Türkiye de yapılabilir, hangisinde kötü deneyimler var nasıl önlem alınmış, hangi teknoloji asla Türkiye'ye hiç girmemeli, bütün bunları değerlendirmeliyiz. Akkuyu 20 sene önce seçildi, bugünkü kriterlerle belki de seçilmezdi. Nükleer santral soğutma suyunun soğuk olmasında daha yüksek randıman açısından fayda vardır. Yıllık ortalaması sıcak Akdeniz deniz suyu yerine, ortalaması daha soğuk Karadeniz kıyıları bu yüzden daha elverişlidir. Sinop sonrası sıra herhalde İğneada ve Hopa santralleri telaffuz edilmeye başlanacak. Siyasi kararla siyasi sipariş verirseniz, proje finansmanı da siyasi olur, ticari kredi bulamazsınız. Nükleer teknoloji için 50-MWe, 500-Mwe, 5000-Mwe kapasite genelde aynıdır, ancak 50-MWe kolay bir finansman paketi iken, 5000-MWe için ciddi ticari finansman gerekir.

Nükleer güvenlik konularında Avrupa Birliği bu konuda ortalama her ay bir veya daha fazla direktif veya tebliğ yayınlıyor. Türkiye AB piyasa direktiflerini hızla uyumlaştırdı. Nükleerle ilgili olanlarda ne yapılıyor? Bunların hiçbiri net değil. Nükleer santral için ciddi karar aşamasındayız ama gerekli güvenlik mevzuatında nerdeyiz? Net bilinmiyor. Yerel çevre halk nasıl korunacak? Nükleer Santral işletilirken nasıl denetlenecek? Atıklar için kısa ve uzun vadeli çözümler ve gerekli denetimler ne olmalı? Acil tahliye planları varmı? Netlik yok.

"Sinop Japon nükleer santran projesi iptal edildi", haberleri çıktı, sonra yalanlandı. Bakanlık fizibilite incelemesi devam ediyor. Akkuyu için yerinde fazla çalışma görmüyoruz. Nükleer çekirdek altı basit temel betonunda problemler oldu. Satınalma garantili uzun dönemli yüksek fiyat ciddi endişeler veriyor. Nükleer yerli yakıt imkanı nedir, birden fazla ülkeden yakıt import imkanı bulundu mu? Kullanılmış yakıt nereye, ne maliyetle gidecek?
Cevaplar yoksa, nükleer işinden vaz geçme imkanı nedir? Vazgeçmenin maliyeti nedir? İleriye dönük üretim ve tüketim tahminleri için en az maliyetli modeller ne zaman yapılacak?

Yapılacak teknolojik seçimlerin -gerek üstlenici firma ve ülkesi ve gerekse yer seçimi- siyasi, ekonomik , hukuki olarak irdelenmesi gerekir. Örneğin son imzalanan modelin ne gibi sakıncaları, ne gibi avantajları var(!) bilelim. Başlayan proje ÇED raporunu zor hazırladı. Böyle konularda gayri ciddilik kabul edilemez. Çalışma gurupları kurarak bu konuda bilgi olanları, bu alanda uluslararası deneyimleri olan ülkemiz uzmanlarını davet etmeliyiz. Buradan çıkan sonuçları kamu oyu ile paylaşmalı karar vericileri doğruya yönlendirmeliyiz.

Önemli bir diğer konu "tedarik işleri"dir. Sadece test-sertifikasyon ve onay değil, işletme ve tedarik kontrolünün de Türkiye Cumhuriyeti kurumlarında olması gerek. Görevli kurum Mühendis Meslek Odaları olabilir. Bu işleri biz yapmazsak Rus/ Kore/ Alman mühendis bu işi yapar, sorumluluk almaz, bizim cebimizden ödeyeceğimiz çok paraya yapar, sonra da meslek odaları bakar, ben de "daha çok istihdam" diye boşu boşuna yazmaya devam ederim.

Nükleer Santral konusu günümüzde bir gerçektir, içinde bulunduğumuz coğrafyada zaruri bir ihtiyaçtır, biz istemesekte bu bir teknoloji öğrenme ve tecrübe kazanma sürecidir, bu sürecin dışında değil içinde yer almalıyız, meslektaşlarımıza, ülkemize, insanlarımıza en uygun politikaları süreç içinde üretmek zorundayız. Bunun adı “bilgili- güçlü- uyumlu olanın hayatta kalması”dır.
Bizim coğrafyamızda, ülkelerin nükleer bilgisizlik yapma lüksü yoktur.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Prinkipo, 15- Haziran 2019