Sunday, September 07, 2025

Hikaye

Prinkipo’da Bir Yaz Hikâyesi Yıl 1960’lar… Kadıyoran yokuşundaki evin üst katı, yaz boyunca üç aylığına kiraya verilmişti. Kiracılar, Nişantaşı’nda yaşayan varlıklı bir aileydi. Baba ünlü bir cerrah, anne ev hanımı; biri kız, biri erkek iki çocukları vardı. Çocuklar İstanbul’un yabancı dille eğitim yapan köklü liselerinde okuyorlardı. O yaz, Nişantaşı’nın güvenli kozasından çıkıp Prinkipo’nun (Büyükada’nın) farklı dünyasına adım atmışlardı. Anne, ada hayatına hemen uyum sağladı. Ev sahipleriyle sıcak dostluklar kurdu; birlikte çaylar kahveler içiliyor, pastalar börekler yapılıyor, akşam yemekleri paylaşılıyordu. Baba ise sabahları vapurla Nişantaşı’ndaki muayenehanesine gidiyor, akşamları geç saatlerde eve dönüyordu. Küçük oğlan kısa sürede ada çocuklarıyla tanıştı, arkadaşlar buldu. Günlerini denize girerek, Hristos ve Aya Yorgi’ye tırmanarak geçiriyordu. Balık tutuyor, tuttuklarını pişirip yanında biraz bira eşliğinde yiyor, yılkı atlarını yakalayıp eğersiz biniyorlardı. Rum Yetimhanesi’nin üzerinde mola veren göçmen kuşlarını seyretmek, çocukların en büyük eğlencesiydi. Kız ise bambaşka bir çevre edinmişti. Gündüzleri sahilde veya teknelerde, akşamları ise yeni arkadaş grubuyla mehtap sefasında vakit geçiriyordu. İçlerinden yeşil gözlü, yakışıklı bir delikanlı, gitarıyla büyüleyici doğaçlamalar yapıyordu. Ada geceleri, gençliğin coşkusuyla daha da büyülüydü. Aklamları, kız eve geç dönmeye başladı ve olan oldu: Genç kız, Adalı bir delikanlıya âşık oldu. Delikanlı da ona gönlünü kaptırmıştı; fakat parasız, eğitimsizdi. Bu, bir yaz aşkından öteye gitmeyecek gibiydi. Bir sabah kız çantasını toplayıp gizlice delikanlının mütevazı evine kaçtı. Akşam baba eve döndüğünde gerçeği öğrendi, çok öfkelendi, hemen polise başvurdu. 1960’ların muhafazakâr ortamında, evlilik öncesi beraberlik kabul edilemezdi. Delikanlı, reşit olmayan bir kızı alıkoymak suçlamasıyla nezarete alındı. Ancak kızın babası, tek bir şartla şikâyetini geri çekti: Evlenmeleri gerekiyordu. Böylece Büyükada evlendirme dairesinde, sadece birkaç aile ferdinin katıldığı mütevazı bir nikâh kıyıldı. Ailenin namusu kurtarılmış, delikanlının soruşturması düşmüştü. Keşke hikâyeyi burada, “sonra yeşil panjurlu bir evde oturdular, üç çocukları oldu, mutlu yaşlandılar” diye devam ettirebilseydik… Ama gerçekler farklıydı. Yaz bitince aile Nişantaşı’na döndü. Baba, kızını Amerika’ya, New York’ta bir okula gönderdi. Bir süre sonra aile avukatları “şiddetli geçimsizlik” gerekçesiyle boşanma davası açtı. Dava kısa sürede sonuçlandı. Genç kız Amerika’da mimarlık eğitimini tamamladı, önemli bir mimarlık bürosunda ortak oldu, orda yeniden evlendi, çocuk sahibi oldu. Küçük oğlan babasının mesleğini seçti, başarılı bir cerrah olarak babasının muayenehanesini devraldı. Ya fakir delikanlı? Onun hikâyesini kimse tam olarak bilemez. Belki adada kaldı, belki yeniden evlendi, çocukları oldu. Belki bir lokanta açtı, belki yazarlığa merak sardı… Ama kesin olan bir şey var: Yaz aylarında Prinkipo’da her zaman unutulmaz hikâyeler yaşanır. ⸻

No comments: