Sunday, September 22, 2024

Çayırhan özelleştirme

Çayırhan Termik Santrali: Özelleştirme ve Gelecekteki Zorluklar… Çayırhan Termik Santrali (A), 1987 yılında Ankara'da faaliyete geçen, 4x150 MWe kapasitesinde kömürle çalışan bir santraldir. 2000 yılında Turgay Ciner'in sahibi olduğu Park Termik şirketine devredilen santral, 20 yıllık İşletme Hakkı Devri Sözleşmesi’nin sona ermesiyle 30 Haziran 2020 tarihinde devlete geri iade edilmiştir. Şimdi ise santralın arazileri ve maden sahaları bir bütün olarak, talip olan kişi veya kurumlara yeniden satışa sunulacaktır. 2019 yılında önerilen (B) genişleme projesi için yeni bir linyit madeni sahası kamulaştırılmıştı, ancak ekonomik bulunmadığı gerekçesiyle proje iptal edilip lisansı geri alınmıştır. Santralin işletme hakkı ilk devredildiğinde, alan firma santrali aynen çalıştırmaya devam etmiş, bu süreç öncesinde daha büyük bir elektrostatik toz tutucu (ESP) ve yeni bir baca gazı kükürt giderme (FGD) sistemi kurulmuştur. Ancak bu yenilemelere rağmen, santral hem ekonomik hem de çevresel açıdan sorgulanır hale gelmiştir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Çayırhan Termik Santrali’nin satışını yeniden gündeme getirmiştir. Santral, taşınmazları, kömür sağlanan maden sahası ve ekipmanlarıyla birlikte kapalı zarf ve açık artırma usulüyle satılacaktır. Ancak kamuya ait bir varlık olduğu için bu satışın tepkilere yol açması muhtemeldir. Dünyada fosil yakıtlardan uzaklaşma eğilimi, kömür santrallerine olan ilgiyi ciddi şekilde azaltmaktadır. Finansman ve yeni ekipman üretimi zorlaşmış, bu santrallerin piyasa koşullarında sürdürülebilirliği azalmıştır. Geçmişte özelleştirilen kömür santralleri, piyasa koşullarında maliyetlerini karşılayamayıp devlet desteğiyle ayakta kalabilmişlerdir. Çayırhan Termik Santrali’nin geleceği de bu bağlamda belirsizliğini korumaktadır. Özelleştirmenin Zorlukları Çayırhan gibi santrallerin özelleştirilmesi, devletin enerji sektöründen elini çekmesi anlamına gelse de, bu sürecin pek çok zorluğu bulunmaktadır. Öncelikle, fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi çevresel baskılar altında. Artan karbon salınımı hedefleri ve iklim değişikliği politikaları, bu tür santrallerin faaliyetlerine yönelik ciddi kısıtlamalar getiriyor. Ayrıca, özelleştirilen santrallerde yatırım yapacak yeni sahiplerin, yüksek maliyetli çevresel düzenlemelere uyması gerekiyor. Bu da potansiyel alıcıları caydıran faktörlerden biridir. Ekonomik Sürdürülebilirlik Sorunu Kömürle çalışan santraller, enerji üretiminde maliyet avantajı sağlayamayan tesisler haline gelmiştir. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin gelişmesi ve enerji depolama sistemlerindeki ilerlemeler, kömür gibi geleneksel enerji kaynaklarını rekabet dışı bırakmaktadır. Ayrıca, Çayırhan gibi eski tesislerin modernizasyonu ve çevresel uyumluluğu sağlamak için gereken yatırımlar, yatırımcılar açısından maliyetli ve geri dönüşü belirsiz riskler doğurmaktadır. Gelecekteki Enerji Politikaları ve Alternatifler Türkiye, enerji sektöründe büyük oranda dışa bağımlı olsa da, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımlar hızla artmaktadır. Güneş, rüzgar ve hidroelektrik projeleri, uzun vadede fosil yakıtlardan daha ucuz ve sürdürülebilir enerji kaynakları olarak öne çıkmaktadır. Çayırhan Termik Santrali’nin potansiyel alıcıları, gelecekteki enerji politikalarını ve piyasa dinamiklerini göz önünde bulundurarak karar vermek zorundadır. Çayırhan Termik Santrali’nin geleceği, Türkiye’nin enerji politikalarıyla yakından ilişkilidir. Santralin özelleştirilmesi ve ardından nasıl bir rol oynayacağı, hem çevresel hem de ekonomik açılardan yakından izlenmesi gereken bir süreç olacaktır. Bu tür kömür santrallerinin yerini yenilenebilir enerji projeleri alabilir, ancak bu geçişin ne kadar hızlı olacağı ve mevcut tesislerin nasıl değerlendirilmesi gerektiği, enerji politikalarının önceliklerine bağlıdır.

Mavi Yolculuk

Mavi Yolculuk Notları 2024 Kekova Üçağız…. 14 Eylül 2024, Cumartesi… Ankara’da sabah yola çıktık. Gece Burdur'da Yalçındağ Otel’de konakladık. Burdur Arkeoloji Müzesi’ni gezdik, Sagalassos’ta bulunan muhteşem heykelleri gördük. Sabah kahvaltıdan sonra Antalya yönüne doğru yola çıktık. Kemer ve Demre güzergâhından geçtik. Üçağız'a son 50 km kala, oldukça virajlı ve yokuşlu zorlu bir yoldan ilerledik. Kekova Üçağız köyünün iskelesine vardık. Saat 16:00’ya kadar kıyıdaki bir kır kahvesinde oturduk. Arabayı belediyeye ait otoparka bıraktım, günlük ücreti 50₺ idi. Onbir yolcu/ misafir/ arkadaş Saat 16:00’da tekneye bindik. Kaptanımız , aşçımız Hataylı Usta, iki tayfa bizleri karşıladı. Bodrum Gulet tipi teknemiz 2000 yılında 500bin € fiyata alınmış, 25 metre uzunluğunda, 7 metre genişliğinde, iki direkli, 6 kamaralı, rahat ve üstü güneşlik tenteli bir araçtı. Üstte 6 adet güneş paneli vardı. Aküleri şarj etmek için elektrik üretiyorlardı. Teknemiz 2000 yılında ikinci el olarak alınmış, 2018 yılında yeni motor takılmış, yeni 380 hp Iveco dizel motoru var. Saatte 25-lt dizel yakıyor, 10-12 knot hız yapıyor. Bir yedek benzinli jeneratörü bulunuyordu. Arkada 12 kişilik yemek masası, önde seyir alanı güverte vardı. İskeleden demir aldık. Sessiz sakin Gürkaya koyuna demirledik ve denize girdik. Su temiz ve ılıktı, yüzdük uzun süre kaldık. Yan teknedeki misafirlerle sohbet ettik. Akşam harika bir yemek yedik; salata, şakşuka, karides, barbunya pilaki ve levrek ızgara. Son olarak çay ve meyve ikram edildi. Gece geç saate kadar masada sohbet ettik, hikâyeler anlattık, eğlendik. Geceyi güvertede uyuyarak geçirdik. Güverte yatakları üstünde sinek önleyici cibinlikler vardı. 15 Eylül 2024, Pazar…. Koyun dışında açık denizde sert fırtına vardı. Güzel bir kahvaltı yaptık; peynir, zeytin, kızarmış ekmek, menemen, patates kızartması, reçel, çay ve kahve vardı. Sonrasında fırtınada koy değiştirdik. Sakin ve boş Buzağılık koya demirledik. Bu sefer su çok soğuktu. Koruyucu yelek giymeme rağmen soğuğu hissettim. Geçen yıl Bodrum Gökova Körfezi’nde yaptığımız yedi günlük tekne gezisine kişi başına yaklaşık 400€ vermiştik. Bu yıl Kekova sahilinde yaptığımız aynı süreli geziye, yemek dahil, içki hariç 500€ ödüyoruz. Euro, Türk Merkez Bankası tarafından baskı altında tutuluyor. €’nun gerçek değeri 50₺ olsa, fiyat 400€’ya düşerdi. Fırtınadan uzak, kuytu bir koyda geceledik. Yemek sonrasında gece yarısına kadar masa başında sohbet ettik. Hoş vakit geçirdik. Açık denizde tüm hafta boyunca sert fırtına var. 16 Eylül 2024, Pazartesi... Sabah erken saatlerde demir aldık. Açık denizde Demre Çayağzı Limanı'na gittik. Çok dalga vardı, demir atmadan geri döndük. Bu defa Gökkaya Koyu'na demirledik. Koy çok kalabalıktı; kırka yakın irili ufaklı tekne vardı. Burası korunaklıydı. Açık denizde fırtına vardı. Rüzgarın hızı 25 knot civarındaydı. Çok yeni olarak, Fethiye açıklarında 25 metre boyunda bir tur teknesi batmış. Yolcular, kıyı kurtarma ekipleri tarafından kurtarılmış. Öğle yemeğinde taze fasulye, bulgur pilavı, yoğurt ve salata vardı. Yemekten sonra kaptana bakiye tur parasını nakit olarak toplu ödedik. Kaptan, başka bir tekne ile Demre'ye gidip parayı bankaya yatırdı. Akşam yemeğinde ızgara köfte, sebze yemekleri, salata ve meyve vardı. Yemekten sonra powerbox hoparlör ile iPhone'dan Spotify kullanarak müzik çaldık, dans ettik, hikayeler anlattık, fıkralar paylaştık ve çok güldük. Terapi gibi oldu. Gece yine güvertede uyuduk. Koyda deniz sakindi, hava açık ve sıcaktı, gökyüzünde dolunay vardı. 17 Eylül 2024 Salı 28°C, rüzgar 10 knot SWS Kaptan sabah motorla Demre’den geldi. Saat 08:00’de demir aldık. Açık denizde yol aldık ve Demre Çayağzı Limanı'na girdik. Açıkta demirledik. Sağlık sorunları olan iki arkadaşımız zodyak bot ile kıyıya çıktılar. Sağlık ocağına gittiler; eczanede iğne oldular, ilaç aldılar. Denizde deniz biti varmış. Bunlar küçük deniz anası larvaları imiş. Kekova sahilinde çok var. Kaşıntı yapıyor. Kortizon iğnesi olmak gerekiyor. Demre, sahilden 5 km içeride yer alıyor. Lidya uygarlıklarına ait heykellerin sergilendiği bir müze var. Ayrıca Noel Baba adına bir müze daha bulunuyor. Denize girdim; su temiz sakin ve serindi. Tekne demir alıp giderken zor yetiştim. Açık ve dalgalı denizde ilerledik. İki koya baktık ama rüzgar alıyordu. Sonunda Şafak Koyu'na demir attık. Denizde çok sayıda Akdeniz fok balığı vardı. Rüzgar sertleşti, 25 knot'a çıktı. Tekrar yer değiştirdik ve daha kuytu bir koya girdik. Öğle yemeğinde tavuk şinitzel, patates kızartması, salata ve meyve vardı. Çay ve kahve içtik. Masa başında sohbet ettik. Akşamüstü tekrar yer değiştirdik ve daha az rüzgar alan bir kıyıya demir attık. Çapayı alırken zincir patinaj yaptı, kurtarmak için uğraşmak gerekti. Gece, yemekte ızgara çupra balığı vardı. Ayrıca dondurma ve meyve. Yemekten sonra yine şarkılar söyledik, müzik dinledik, dans ettik. Gece yarısına kadar eğlendik ve çok güldük. Gecenin geç saatlerinde bazı arkadaşlar mehtap altında denize girdiler. Hava açıktı, gökte dolunay vardı. 18 Eylül 2024, Çarşamba 28°C, rüzgar 10 knot SWS Kekova Adası kıyısında konakladık. Adada çok sayıda sahipli besili keçi vardı. Boyunlarına çan asılmış. Sabah, keçilerin çan sesleriyle uyandık. Sonra demir aldık ve Kekova Üçağız iskelesine demirledik. Taze su ve erzak aldık. Kıyıya çıkıp biraz yürüdük. Rıhtımda 100'e yakın küçük büyük tekne vardı. Bizim tekne temizleniyordu. Kıyı boyunca yürüdüm. Bir minibüs içinde seyyar İş Bankası şubesi ve ATM vardı. Çok sayıda pansiyon da bulunuyordu. Oda kahvaltı fiyatları 3000₺ civarındaydı. Günübirlik tekne turları 10.000₺, kişi başına 1000₺ idi. Yürüyerek belediye otoparkına gittim ve arabanın durumunu kontrol ettim, iyi görünüyordu. İki arkadaşın arabasına da baktım. Birinin sağ ön camı açık kalmıştı. Arkadaşımızı çağırıp camı kapattırdık. Tekne gün içinde iskelede yıkandı, temizlendi ve Kaleköy açığına demir attık. Öğle yemeği yedik: biber dolması, yoğurtlu makarna ve salata. Ardından kahve içtik. İsteyenler botla Kaleköy’e gezmeye gittiler. Ben güvertede kitap okudum. Daha sonra yer değiştirdik ve Hamidiye Koyu'na geldik. Dileyen konuklar denize girdi. Ben güvertede kitap okudum. Akşam yemeğinde keyifli bir sofra vardı. Sonrasında alkollü içkiler eşliğinde şarkılar ve türküler söylendi. Dileyenler dans etti. Hava açık, rüzgar yok, gökte mehtap vardı. Yatarken kimse yoktu, yönümü yanlış tayin edip her zaman yattığım köşenin tam çaprazındaki yatağa yatmışım. Gece yarısı beni uyardılar. Dilek Hanım, güverte yataklarının diğer köşesinde kaldı. Uyuyamadım, gece yarısı kalkıp sırtıma battaniye aldım ve ön güvertede oturup dolunayı izledim, uyudum ve uyandım. 19 Eylül 2024, Perşembe 28°C, rüzgar 17 knot WNW… Kayaköy’ün doğu tarafında, Hamidiye Koyu'na demirledik. Sabah, ön güvertede ezan sesiyle uyandım. Alaca karanlıkta birçok balıkçı motoru hareket etti. Horozlar öttü, köpekler havladı. Yelkenliler geçti. Sabah oldu, hava aydınlandı. 1912 yılında İtalya'nın Meis (Kastellorizo) Adası'nı işgal etmesinin ardından, o dönemde sadece yaz aylarında odun hasadı için geçici olarak yerleşilen Kekova Adası'na İtalyanlar çıktı. Bir karakol kurup asker konuşlandırdılar. Kekova Adası, uzun süre İtalya ve Türkiye arasında anlaşmazlık konusu oldu. 1932 yılında imzalanan İtalya-Türkiye Sözleşmesi ile Kekova Adası Türkiye'ye bırakıldı. Adanın açık denize bakan güney kıyısında, harabe halinde terk edilmiş bir İtalyan askeri karakolu bulunuyor. Kahvaltımızı yaptık ve denize girdik. Kayaköy’den günübirlik tur tekneleri gelip geçti. Demir aldık ve yer değiştirdik. Kekova Adası çevresinde dolaştık. Batık Şehir’e gittik. Batık Şehir, pagan, Likya, Roma ve erken Hristiyan dönemlerine ait, kayalara oyulmuş evler ve tapınakların bulunduğu bir yer. Etrafında dolaşıyorsunuz; durmak ya da yüzmek yasak. Adanın arkasındaki kuytu ve korunaklı Salyangoz Koyu'na demirledik, denize girdik ve öğle yemeğinde hamburger yedik. Burası çok korunaklı, telefon çekmiyor, internet yok. Burada geceyi geçirdik. Adanın kıyıları kayalık, üzerinde çam ağaçları var. Akşam yemeğinde çupra yedik. Sonra masa başında hikayeler anlattık, müzik dinledik, şarkı söyledik ve halay çektik. Gece yarısı denize girenler oldu. 20 Eylül 2024, Cuma. 28°C, rüzgar 5 knot SW… Bugün teknede son günümüz. Kahvaltı yaptık. Ekmek yemiyorum. Koy çok kalabalıktı, deniz bana biraz kirli geldi, bu yüzden girmedim. Öğleye doğru Kekova Adası Salyangoz Koyu'ndan ayrıldık. Çamlık Koyu'na girdik. Öğle yemeğinde suşi, deniz ürünleri ile hazırlanmış makarna ve salata yedik. Koruyucu yelek ile denize girdik. Koy açık denize bakıyordu ve epey soğuktu. Akşamüstü kaptanın hanımından gelen ev yapımı kek yedik, çay içtik. Zodyak bot ile balık tutmaya çıkanlar bir ufak palamut yakaladılar. Yemekte mürettebat için uygun gördüğümüz ek bir ödemeyi verdik. Sonra şarkılar söyledik, müzik dinledik, selfie çektik. 21 Eylül 2024, Cumartesi…. 28°C, rüzgar 10 knot WNW… Kahvaltıdan sonra vedalaştık. Gelecek yıl yine buluşmak dileğiyle tekneden ayrıldık. Kekova sahillerinde 14-21 Eylül 2024 tarihleri arasında, Kah… teknesinde geçirdiğimiz bu unutulmaz tatil için hepinize teşekkür etmek istiyorum. Gün boyu masa başında anılarımızı paylaştık, bir anlamda terapi yaptık, şarkı söyledik, müzik dinledik ve halay çektik. Dans ettik. Bir büyük aile gibi yaşadık. Başka türlü ulaşamayacağımız ıssız koylarda geceledik. İnanılmaz güzel ortamlarda dolunay seyrederek uyuduk. Bu güzel deneyimi bizlere yaşatan tecrübeli, yetenekli ve bilgili kaptanımıza, Hatay mutfağının eşsiz lezzetlerini bizlere sunan ustamıza, her an yanımızda olan değerli tayfalarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kekova 21- Eylül 2024 —-

Friday, September 01, 2023

Refugees

How Will The Refugee Problem Be Solved? – OpEd Around 1,400 years ago, when 150 migrants migrated (Hijra), there were about 15,000 Ansar in Medina who hosted them. That was a proportion of about 1%. In today’s context, in Turkey with a population of 80 million, the estimated influx of over 17 million refugees has reached an enormous scale. Regrettably, at an alarming pace, we as a society seem to be progressing towards a fascism similar to pre-World War II Nazi Germany, a situation that even the current government appears unable to prevent. In the near future, we might witness Syrian and other Pakistani, Afghan, and African immigrants being assaulted by Turkish nationalist groups and businesses being looted. Of course, there will be consequences for these actions. During times when we are vulnerable, such as during earthquakes, floods oods, or accidents, we will observe refugee gangs engaging in looting, theft, and other criminal activities. It seems that refugees have little intention of learning Turkish or integrating into society. Instead, they aim to continue using their medieval cultures and local Arabic languages in the countries they’ve migrated to. Meanwhile, they rapidly multiply while making use of our better healthcare and social assistance systems. Their women are confined to homes, often appearing weak, passive, and submissive. When the first immigrants arrived in Germany five years ago, they were provided with opportunities for learning the German language and were given training to adapt to the German environment. Back then, I used to commute on the same bus with children and young refugee people who spoke better German than I did. Now, child refugees can speak impeccable German. Learning German as an adult is challenging, and it’s typically mastered during childhood, through kindergarten and primary school years. These refugees have integrated into German society, and most of them now exhibit behaviors consistent with German values, such as being diligent employees, working regularly, punctuality, keeping their word, and displaying ethics and honesty. Refugees accepted in Germany are often highly educated and belong to the upper echelons of society. The chances and intentions of refugees integrating into our society seem rather limited. Over the past decade, the political landscape has created an undesirable atmosphere, making it almost inevitable for society to react in some way. Unfortunately, there is no simple solution to this complex problem.

Tuesday, August 08, 2023

Soma Deniş

Soma Deniş Termik Santrali Soma Deniş kömürlerini kullanarak çağdaş bir termik santral kurmaya niyetli bir yerli yatırımcı olarak, mükemmelliği ve sürdürülebilirliği ön planda tutuyoruz. Bu hedefe ulaşmak için titizlikle test edilmiş ve verimli Soma-B no-5-6 buhar kazanlarını, her biri denenmiş etkileyici bir kapasite olan 165 MWe ile özenle seçiyoruz. Ancak hedeflerimiz bununla sınırlı değil; temel tasarımı büyük E/P ve FGD (Elektrostatik Filtre ve Gaz Yıkama) üniteleriyle, kömür susuzlaştırması için gelişmiş ön ısıtma üniteleriyle yükseltiyoruz. Böylece çevre uyumluluğunu ve enerji verimliliğini sağlamış oluyoruz. Sorumlu bir gelişme perspektifiyle, santrali madenin kuzeydoğusunda, dokunulmamış ve çorak bir hazine arazisine kurmayı tercih ediyoruz. Bu sayede doğal güzellikleri koruyor ve çevre ekosistemine olumsuz etkiyi en aza indirgiyoruz. Bu alanın su kaynağı olmamasına rağmen, yakındaki su rezervlerinden ham su taşıyacak kapsamlı bir boru hattı sistemi kuruyoruz. Ayrıca, çevre dostu atık yönetimine olan bağlılığımızı yansıtan modern bir kül barajı inşa etmeyi önceliklendiriyoruz. Mevcut durumu ele aldığımızda, önce kurulum bilgilerine bakalım, Soma Deniş Termik Santrali; 2 Ünite Santral Kapasitesi: 2x 255 MWe İlk Yüklenici Firma: Harbin Electric International (HEI) Ticari İşletmeye Alınma Tarihleri; 2019 Yatırım tutarı: 1,1 milyar ABD$ Kullanılan Ana Yakıt, Açık işletmede üretilen yerel linyit. 1500- 1600 kcal /kg LHV Linyit karakteristikleri: Kül %43, Nem %23, Kükürt % 1, Buhar kazanı tasarım parametreleri: FW CFB w/ EPS & FGD 565- 600 C, 177/190 bar, 714 ton/saat MCR Buhar türbini : Siemens SST5-5000 HM-N model Yıllık Ana Yakıt ihtiyacı: yaklaşık 4,000,000 ton Yıllık ortalama çalışma süresi 6000- 6500 saat Tasarım güzel, yeterli büyüklükte ESP ve FGD var. Finansman tamam. Kurulum süresi makul. Yeni santral ne yazık ki kuzeybatı ormanı içine, Türkpiyale ve Kayrakaltı köyleri arasına yapılmıştır ve kömür kaynağına uzak bir konumdadır. Bu durum maalesef uzun mesafe bantlı kömür taşıma sürecinde zorluklara duraklamalara neden olmuş ve maliyetli kamyonların kullanılmasını gerektirmiştir, genel verimliliği ve elektrik fiyatını olumsuz etkilemiştir. Bu sorunu düzeltmek için alternatif taşıma çözümleri araştırarak ve lojistikleri optimize ederek çözümler aramalıyız. Soma Deniş kömürünün çok yüksek kül ve bol miktarda su içeriğiyle uyumsuz CFB tasarımı, fueloil yakıtına olan istenmeyen aşırı kullanıma ve gereksiz bağımlılığa neden olmuştur. Bu zorluğu azaltmak ve genel santral performansını artırmak için yenilikçi teknolojiler ve yakıt karışım seçeneklerini araştırmayı hedefliyoruz. Islak Deniş kömüründe susuzlaştırma yapmaz isek, kömür yanma odasına yazın çamur, kışın buz olarak girer, düzgün yanma olmaz, çok miktarda fueloil beslemek gerekir. Kömürlü bir termik santralde devamlı azami yükte %100 kömür yakılır. Eksik bir kömür ön ısıtma (susuzlaştırma) ünitesi ile karşı karşıya kaldığımızda, yakıtın daha verimli yanmasını sağlamak, fueloil kullanımını azaltmak ve emisyonları azaltmak için susuzlaştırma ünitesinin acil olarak inşasına öncelik vermek gerekir. Aynı zamanda, santral operasyonlarını etkili bir şekilde geliştirmek için tecrübeli yerli ve uluslararası uzmanlardan tavsiyeler alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Soma’da operasyonel zorluklarla yüzleşerek, hem deneyimli profesyonellerin hem de gelecek vaat eden genç yerli mühendislerin uzmanlıklarını kullanarak sorunları çözmek için harekete geçiyoruz. Birlikte, sürekli gelişme ve sorun çözme yolculuğuna çıkıyor, santralin tam potansiyelinde çalışmasını sağlıyoruz. Bu zorlukların ışığında, kapasite mekanizması mali desteği ve fueloil eklemesi konularında kapsamlı bir değerlendirme yapıyor, operasyonel ihtiyaçlar ile çevresel sorumluluk arasında denge kurmayı hedefliyoruz. Geçmişten günümüze Türkiye, kömür teknolojisi alanında yabancı ülkelerden teknik destek ve yatırımlarla ilerlemiştir. Ancak yurdumuzun kömürleri çok özeldir, hiç bir ülkenin kömürüne benzemez. Kendi kömürümüze ait kömürlerin özelliklerini ve kullanım bilgilerini deneyimini sadece bizler bilebiliriz. Elbette ülkeler arasındaki teknolojik ve endüstriyel gelişimler farklılık gösterebilir. Bazı ülkeler kömür teknolojilerine daha erken yatırım yapmış ve gelişmişken, diğerleri bu alanda daha az deneyim sahibi olabilir. Bütün dünyada teknolojik gelişmeler sürekli olarak devam etmekte ve her ülke kendi özgün çalışmalarıyla kendi teknolojik yeteneklerini geliştirebilir. Türkiye de kendi kömür teknolojilerini geliştirmek ve yerli uzmanları yetiştirmek için çalışmalar yapabilir. Bu süreç, araştırma ve geliştirme faaliyetleri, üniversitelerin katkıları, özel sektörün çabası ve kamu yatırımları ile desteklenebilir. Diğer ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakarak değil, kendi potansiyelimizi değerlendirerek ve doğru stratejileri belirleyerek ilerleyebiliriz. Bu şekilde, kömür teknolojileri alanında kendi uzmanlarımızı yetiştirerek, teknolojik bağımsızlığımızı artırabiliriz. Ankara, 8- Ağustos 2023

EPDK

EPDK ne iş yapar? Enerji Piyasaları Denetleme Kurulu (EPDK), 2001 yılından itibaren Türkiye'deki enerji sektörünün düzenleyici ve denetleyici kurumu olarak faaliyet göstermektedir. Elektrik, doğal gaz, LPG, petrol ve yenilenebilir gibi enerji piyasalarının düzenlenmesi ve denetlenmesi görevlerini yürüten EPDK, enerji kaynaklarının yüksek kalitede, ekonomik ve çevre dostu bir şekilde tüketicilere ulaşmasını sağlama hedefini güder. EPDK, enerji üretim ve dağıtım şirketlerinden alınan lisans ücretleri ile finanse edilir. Örneğin, 2018 yılında EPDK, Türkiye'nin önde gelen doğal gaz dağıtım şirketlerinden biri olan BOTAŞ'tan önemli bir lisans ücreti almıştır. Bu ücretler genellikle enerji fiyatlarına dahil edilerek tüketicilere yansıtılır. Kurum ayrıca, enerji piyasalarını düzenleyici yönetmeliklerin oluşturulması konusunda çok geniş bir hukuk ekibine sahiptir. Ancak EPDK'nın bu yapı ve işleyişi zaman zaman eleştirilere maruz kalmıştır. 2016 yılında benzer işlevleri yerine getiren İngiltere'deki Ofgem (Office of Gas and Electricity Markets) kurumunun daha küçük ve daha az karmaşık bir yapıda etkin şekilde çalıştığı belirtilmiştir. Ayrıca, EPDK yönetim kurulunun çoğunlukla hukukçulardan oluşması ve mühendis sayısının az olması, teknik konuların ele alınması ve denetlenmesi noktasında eksiklikler olduğuna dair eleştirilere yol açmıştır. EPDK, görevli olduğu lisanslama denetleme işlerini yapabilmek için üretici firmalardan ciddi lisans ücreti almaktadır. EPDK, lisans ücreti uygulamaları için çok geniş ve tecrübeli bir hukuki kadroya sahiptir. Lisans ücretleri, üretici firmaların elektrik fiyatları üzerinden tüketiciye yansıtılır. EPDK, aldığı lisans paralarını enerji piyasalarını düzenlemek ve denetlemek amacıyla harcar. EPDK'nın bütçesi ve harcamaları Maliye bakanlığı tarafından onaylanır ve denetlenir. Sayıştay ve TBMM de kurumun harcamalarını denetleme yetkisine sahiptir. EPDK, personel maaşları ve ofis masrafları gibi giderlerini karşıladıktan sonra kalan parayı hazineye aktarır. Bu şekilde EPDK'nın gelirleri ve harcamaları kontrol altında tutulur ve bütçe disiplini sağlanır. Hazineye para aktarmamak için olmadık harcamalara girmek, yasa ve düzenlemeler gereği mümkün değildir ve kurumun etik ilkelere uygun hareket etmesi beklenir. Bu gözlemler ve eleştiriler, EPDK'nın yapısal bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Kurumun daha etkili ve verimli bir yapıya kavuşması, işbirliği süreçlerinin iyileştirilmesi ve teknik konularda daha fazla yetkinlik kazanması için gerekli düzenlemelerin yapılması, EPDK'nın daha etkin bir denetleyici kurum olmasına yardımcı olabilir. Ankara 6- Ağustos 2023 —-