Pages

Sunday, November 30, 2014

Benim Lokantalarım, Benim Yemekhanelerim.


Değerli Okurlarım,

Hiç durmadan enerji konularını yazmak olmuyor. Arada bir opera, senfonik müzik, gezilecek yerler, arkeolojik mejanlar, tatil yöreleri, beyaz- kırmızı içecekler, lokantalar, paneller, konferanslar hakkında da yazmak lazım. Hayat sadece termik santraller değil. Sizlere bugün yeni mekan isimleri vereceğim.

Ankara'da Eskişehir yolunda Damla Petrol içinde yeni açılan "İkbal", çok güzel bir mekan olmuş. Önde pastane ve Cafe, arkada üç ayrı salonda lokanta kısmı var. Yemekleri tezgahta görüyor, sonra ısmarlıyorsunuz. 0312- 287 1922

Balgat pazar yanında Ceyhun Atıf Kansu Caddesi 12'de Akçakoca balıkçısı "Hamsi" inanılmaz güzel bir mekan olmuş. Balıklar harika, tam ayarında pişirim yapıyorlar, bol salata ile servis mükemmel, cam kenarı özel bir yer arıyorsanız önceden telefonla rezervasyon yapın. 0312 287 0202

Ankara Etlik garajları içinde 1958'den beri hizmet veren "Bolu AKIN Lokantası" ayrı bir lezzet ortamı. Çok güzel patlıcan kebap ve haşlama et servis ediyorlar. "Daha önce nasıl oldu da gitmedim?", diye hayıflandım. Mutlaka uğramak lazım. 0312 341 3432

Istanbul'da son olarak benim için çok yeni iki ayrı mekanda bulundum

Ataşehir'de "Tatar Salim Döner Lokantası", döneri hakkıyla güzel yapıyor ve güzel servis ediyor. 0216 408 2626
RumeliHisar "İskele Restaurant" ayrı bir güzel balık mekanı. Burda her saat yer bulmak zor, önceden mutlaka rezervasyon yapın. 0212 263 2997

Bir yazar için, bir yazısına cevap almak kadar güzel birşey yoktur. Eski bir yazım üstüne çok yeni bir okur yorumu aldım. Makalelerin internet web sayfalarında olmasının avantajı var. İnternet üstünden çok eski yazılara ulaşabiliyorsunuz. Yorum yapabiliyorsunuz. Aldığım yoruma çok memnun oldum. Bu yorumu okumadan önce, esnaf lokantaları ile ilgili 05- Mart 2013 tarihli eski makalemin son kısmını hatırlayalım.

---

Sizlere bugün benim lokantalarımı anlatacağım. Benim lokantalarım dediysem sahibi değilim, “orada yemek yemeyi sevdiğim, ortamını benimsediğim lokantalarımı”, demek istedim. Ben öğle yemeklerimi işyerime yakın bir esnaf lokantasında yemek isterim. Bol kepçe esnaf lokantası olacak. Yemekler sebze ağırlıklı olacak. Güzel salata baştan verilecek, taze ekmek, kendi yapımı yoğurt servis edecek.

İzmir'de lokanta seçmek kolay. Herhangi bir Kemeraltı esnaf lokantası istediklerimi veriyor. Sabah mercimek çorbası ile başlıyorlar. Coşkun Küçüközmen hocam Balçova Et Lokantasını tercih eder. Ben KemerAltı KISMET lokantası mekânını severim. Yemekleri çok iyidir. 0232 489 1814

Esnaf lokantasında yemekler saat 11.00-11.30 civarında hazır olur. Saat 12.00'den önce gidip yemekleri yemek lazım. Saat 12.30-13.30 arası ortalık çok kalabalık olur. 13.30'dan sonra yemek kalmaz, yemekler çabuk biter.

Akşamüstü yemek yoktur. Yemekler biter, mutfak temizlenir. Ertesi sabaha kadar lokanta kapalıdır. İyi bir esnaf lokantası akşam yemeği vermez. Pazar günü kapalıdır. İçki yoktur. Yemek kalitesi çok yüksektir. Akşam yemeği veren lokanta, tam esnaf lokantası sayılmaz.

İstanbul'da en iyi esnaf lokantası bence Üsküdar "Kanaat" lokantasıdır. Enfes tencere yemeklerini yıllardır müşterilerine sunuyor. İstanbul'da çalışırken Kanaat'in öğle yemekleri için Kabataş'tan Üsküdar'a motorla geçerdim.

Avrupa yakasında “Hünkâr”, “Konyalı”, “Borsa”, mutlaka listeye alınmalı. İstiklal caddesinde "Hacı Abdullah", hemen karşısındaki sokak içinde daha makul fiyatlı "Lades" lokantası kolayca sıralayabileceklerim arasında yer alıyor. Kadıköy Çarşı içinde "Yanyalı Fehmi Bey" lokantası ayrı bir klasik.

Ankara'da biraz daha seçici olalım. Kızılay’da İzmir Caddesi girişinde "KarDenS" Karadeniz mutfağı, Ulus Denizciler caddesinde Boğaziçi Lokantası.

Ankara Atakule çevresinde Çankaya Köşkü’nün mutfağını bize taşıyan "Çankaya Lokantası" var. Mütevazı bir ortamda, makul fiyatlarla geçmiş Cumhurbaşkanlarımızın yemek menüsünü sizlere sunuyor. Özellikle sebze yemekleri muhteşem. Saat 12:30'dan sonra içerde yer bulmak zor.

Ankara Hoşdere caddesinde 24 saat açık olan "Beykoz" tam esnaf sayılmaz. Yıldız mahallesinde "Mantar", ve "Fesleğen" lokantaları iyidir.

Ankara Gaziosmanpaşa’da "GAR" lokantası içkili olduğundan ve akşam yemeği verdiğinden tam esnaf sayılmaz, ama öğle yemekleri iyidir. Yabancılarla gitmek zorunda olduğunuz içkili iş yemekleri için uygundur.

Eskişehir yolunda MTA'nın karşısında yeni açılan "Çiçek" lokantası mekânı çok temiz, çok güzel, geleneksel yemekler yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. Öğle iş yemekleri için rahat, temiz, sessiz, ideal bir ortam.

Esnaf lokantasında iş yemeği yemek her zaman daha uygundur, başkasının ofisine gidip onun ortamında onun şartlarında görüşme yapmaktan kurtulursunuz. Bağımsız bir ortamda iş konuşmak daha iyidir. Bir sürü güvenlik duvarından geçmezsiniz.

Yemek sırasında gereksiz gündelik rutin işyeri kesintileri olmaz. Cep telefonları gelse bile çabuk bitirirler konuşmayı. Davet sizden ise, hesabı siz ödeyin, zaten hesap oldukça makul gelir.

Esnaf lokantasında zengin fakir aynı masaya oturur. Hanımlar hiçbir zaman rahatsız edilmez. Esnaf lokantasının kalitesini anlamak için önce gelen salataya bakacaksınız. Sonra mutlaka çorba içeceksiniz. Mercimek çorbası lokantanın kalitesini derhal belli eder. Sonra kuru fasulye ve varsa bulgur pilavı siparişi verin. Ispanak, taze kabak, taze fasulye, bakla, tencerede haşlama tavuk, haşlama et. Mutlaka yoğurt isteyin. Kendileri mi yapmışlar? Mutlaka sorun. Bu imtihanı geçtiyse tuvaletine gidin. Tuvalet mutlaka çok temiz olmalı.

Esnaf lokantalarının tatlılarının çoğu meyve ağırlıklı olur. Ayva tatlısı, kabak tatlısı, fırında sütlaç, belki şekerpare, veya "Kemal Paşa". Ekmek kadayıfı, kebapçı tatlısıdır. Uzak durun. Ankara 5-Mart 2013

--

Merhaba Haluk Bey,

Size bende bu konuda bir anımı anlatayım;
Amerikan sermayeli bir içeçek fabrikasında çalışırken, İstanbul'a (Ümraniye'ye) yeni ofis yapımı gündeme gelmişti. Arsa alındı. Mimarlar plan ve proje çizdiler.

Amerikalı bir Genel Müdürümüz vardı. Onun başkanlığında manager ve direktörler toplandı. Bilgi İşlem personeli olarak sunum, projeksiyon cihazı gibi teknolojik cihazların ayarlanması nedeniyle o toplantının bir bölümünde ben de bulunduğumu hatırlıyorum.

Özellikle bazı Türk Direktör ve Manager'lar, biri Direktör ve Manager'ler için, biri kapsam dışı, biri de kapsam içi personel için olmak üzere üç (3) ayrı yemekhane olmasını istediler.

Üç ayrı yemekhane sözünü duyunca Amerikalı genel müdür yumruğunu masaya hırsla indirerek, "Tek bir yemekhane olacak, ben işçilerimle birlikte yemek istiyorum, hep birlikte yemek yiyeceğiz" deyip yemekhane tartışmasını sonlandırdı.

Şimdi Ümraniye'ye o satış merkezi (ofis ve depo) yapıldı. Gerçektende Genel Müdür, Direktörler, Manager'lar ve işçiler uzun süre hep bir arada yemek yediler. Çok ta güzel olmuştu. Adeta beş yıldızlı bir restaurant kalitesinde olan yemekhanede, İşçiler kendilerine değer verildiğini anlıyorlardı. Yemek yeme kültürünü öğrendiler.

Bugün durum farklı, zaman içinde şirkette Amerikalıların ağırlığı azalıp, Türklerin ağırlığı arttı. Şirket Türkleştikçe tam anlamıyla arabeskleşti. Organizasyon şemaları yatay'dan dikey'e geçti. Evvelden bir Manager'ın altında tüm bölüm birlikte çalışırken, Manager Türk olunca, o kendisine iki tane Manager Yardımcısı atadı, Manager yardımcıları ikişer şef atadılar vs.

Daha önce direk olarak sana iş tevdi eden kişi yerine, araya 3 - 4 kişi daha girmiş oldu. Direktörün söylediği bir şey, o işi gerçekten yapana iletilinceye kadar, farklı yansıtıldı. İşler aksadı. Bu arada büyük ihtimalle yemekhane sistemleri de değişmiş ve üç - dört farklı yemekhane daha yapılmış olabilir.

Bunu neden yazıyorum? Şimdi çalıştığım kamu kurumundaki yemekhanede tam bu durumda. Genel Müdür ve Yardımcıları, Başkanlar için ayrı bir yemekhane vardı. Şimdi Müdürler içinde bir yemekhane yapıldı. Toplam dört ayrı yemekhane oldu. Nedense bizim insanımız altlarında çalışanlar ile birlikte yemek yemek istemiyorlar. Oysa birlikte yemek yenince, çalışan hareketlerine dikkat ediyor, değer verildiğini biliyor, yemek kurallarını öğreniyor vs.

--

Yukarda ismi bende saklı okurumdan gelen yorumları okudunuz. Sağolsun, beni çok sevindirdi, bahsettiği detaylar çok ilginç geldi. Çok memnun oldum.

Sizin bir duyumunuz, uyarınız, düzeltmeniz, yorumunuz, tavsiyeniz, katkınız varsa lütfen bana yazın. E-posta adresim; HalukDireskeneli at gmail dot com

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.


2014-11-19

No comments:

Post a Comment