Pages
▼
Sunday, May 21, 2023
Zaha Hadid
Zaha Hadid’in Türkiye projeleri, OpEd
Dünyaca tanınmış İngiliz mimar Zaha Hadid'in yaşam hikayesi ve etkisi, farklı coğrafyalarda hissedilen etkileyici bir iz bırakmıştır. Zaha Hadid, 1950 yılında Bağdat, Irak'ta dünyaya geldi ve gençlik yıllarında matematik eğitimi aldı. Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde matematik bölümünü tamamladıktan sonra mimarlık alanına yönelerek, Londra Architectural Association okulundan diploma aldı. 1977'de eğitim gördüğü okulun hocalarıyla birlikte Office For Metropolitan Architecture'da çalışma fırsatı buldu. Mimarlık yolculuğuna devam ederken, 1980'lerde kendi mimarlık bürosunu Londra'da kurarak kendi vizyonunu daha geniş kitlelere taşıdı. Bu süre zarfında Architectural Association'da ve dünya çapında saygın kurumlarda öğretim görevlisi olarak bilgi ve tecrübelerini genç nesillere aktardı.
Zaha Hadid'in etkisi, coğrafi sınırları aşarak İzmir ve İstanbul gibi Türkiye'nin önemli şehirlerine de ulaştı. İzmir İnciraltı'ndaki 205 hektarlık bir alanda, EXPO 2020 İzmir projenin devreye gireceği planlanıyordu. Bu proje, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen EXPO kanunu gereği, EXPO sürecinin ardından bu geniş alanın büyük bir sağlık merkezi ve doğal parka dönüştürülmesini öngörüyordu. Ancak bu öngörülen plan, EXPO 2020 İzmir'in gerçekleşmemesi sebebiyle hayata geçirilemedi.
Zaha Hadid’in etkisi, İstanbul'un Kartal semtine kadar uzanmıştı. Kartal'da büyük bir dönüşüm projesi için 2006'da düzenlenen bir yarışmada kazanan tasarımın sahibi olan Hadid, deniz kıyısındaki bu ilçeyi tamamen yeniden şekillendirmeyi ve bambaşka bir gerçeklik inşa etmeyi hedefliyordu. Bilgisayar destekli tasarım yaklaşımıyla, Kartal'ı şehrin genel dokusundan ayırmayı ve firmanın global tasarım ağının bir parçası haline getirmeyi planlıyordu. Ancak bu proje, itirazlar ve mahkeme sürecinin sonucunda hayata geçirilemedi.
Zaha Hadid'in Türkiye'deki etkisi sadece bu projelerle sınırlı değildi. İstanbul Yeni Havalimanı'nın Hava Trafik Kontrol Kulesi için düzenlenen konsept tasarım yarışmasına semazen motifli bir tasarımla katıldı, ancak yarışmayı kazanamadı.
Zaha Hadid'in Türkiye'de bir proje gerçekleştirme vizyonu ne yazık ki hayata geçirilemedi, Her ne kadar Zaha Hadid artık aramızda olmasa da, onun yaratıcı dehası ve mimari vizyonu, eserleri ve mirasıyla yaşamaya devam edecektir.
Ankara 21 Mayıs 2023
Monday, May 15, 2023
Her insan kendi seçtiği hayatı yaşar
Her insan kendi seçtiği hayatı yaşar, OpEd
Son yıllarda yurtiçi siyasi ve ekonomik ortamdan sıkılan, batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da kendilerine yeni hayat kurmayı planlıyan genç mühendislerimiz var. Genç doktorlarımız uzmanlarımız akademisyenlerimiz oralarda yeni hayat yeni düzen kurmanın çok kolay olduğunu herhalde sanmıyorlardır. Alıştığınız rahat yurtiçi ortamı bırakıp size çok yabancı bir coğrafyada, çok farklı bir kültür içinde kendinize yer edinmek, oraların dilini ana diliniz gibi konuşmak hiç kolay değil.
Bir de tersine durumlar var. Gönüllü olarak buraya gelip burda evlenen, burda çalışan, burda iş kuran, şirket kuran, burda yer edinen yabancılar var. Bu yazıda onlardan bir değerli insanı anlatıyorum.
Ankara’da 1990’lı yıllarda bir büyük inşaat ve endüstriyel tesisler müteahhiti özel şirkette çalışıyordum. Bizden ayrılıp kendi başına iş alan yapan bir okul arkadaşımız günlerden birinde yanında biz yaşlarda bir Amerikalı ile ofise geldi. Amerikan Balgat tesislerinde iş yaparken tanıştığı Amerikalı mühendisi bizlerle tanıştırdı. Doğma büyüme Beş kuşak Amerikalı, genlerinde ingiliz alman irlandalı göçmen kanı olan bilgili tecrübeli bir inşaat mühendisi idi, kontrat proje yönetimi konusunda çok tecrübeliydi. Ayrıca güneydoğu Asya’da savaşmış Vietnam gazisiydi.
Bizimle çalışması için mutlaka makina mühendisi olması şart değil elbet, özellikle ingilizce kontrat (mukavele) konusunda çok ince detayları çalıştığı şirket adına yorumlayabilecek, projeyi yönetebilecek tecrübeli mühendise her zaman her yerde ihtiyaç var. Bir süre sonra Amerikalı arkadaşımız bizim Türk Amerikan ortak girişim (joint venture) şirketi bünyesine girdi. Aldığımız zor işlerin- termik santrallerin saha yöneticiliğini, kontrat yönetimini yürütmeye başladı.
Türkiye’ye gelmeden önce herhalde özel hayatında ciddi değişiklikler yapmıştı. Amerikada Boşanmış, ama çocuklarına burdan maddi destek veriyordu. Amerikalı ilk karısından mümkün olduğunca uzak bir coğrafyada yaşamak istemişti. Beraber şirkette yurtiçi yurtdişi projelerde dokuz yıl çalıştık. Kısa cümlelerle çok dikkatli konuşan, özel hayatı konusunda detay vermeyen, ketum ciddi serinkanlı bir insandı. Aldığı projeleri çok dikkatli ve verilen bütçe içinde titizlikle yönetirdi. Bizimle beraber Bursa Bisenerji, Pakistan Quetta termik santrali, B&W Kemerköy FGD projelerini yönetti. Ürdün, Kazakhstan, Suriye projelerine kontrat desteği verdi.
Ankara’da bir vakıf üniversitede görevli akademisyen bir Türk hanımla evlendi. Yeni çocuk yapmadılar. Beraber güzel birliktelikleri oldu. Odtü mezunları organizasyonu içinde eşlerle beraber 2004 yılında Antakya Halep gezisine gittik. Beraber kahvaltı yaptık, yemek yedik. O zamanlar Suriye içine kapalı bir kutu gibiydi. Şirket olarak biz Suriye’de iyi iş yaptık, iyi para kazandık. Suriye’de çok az Türk firması vardı. Suriye bizim arka bahçemizdi.
Sonra bizim Amerikan ortağımız finansal sıkıntıya girdi, ABD iş ortamında Chapter-11 diye adlandırılan süreç içinde tüm yabancı ortaklıklardan çekildi. Bizdeki yabancı pay, yerli ortağa geçti. Ortak girişim şirketi bitti. Ben şirketten ayrıldım. İstanbul’da çalışmaya başladım.
Amerikalı arkadaşımız da şirketten ayrıldı, Ankara’da Amerikan tesislerine iş yapan başka bir müteahhitlik şirketinde çalışmaya başladı. Kontrat sorumlusu müdür oldu. Linkedin içinde kariyer değişimini takip ettim. Her konuşmasını yazılı notlara belgeye bağlardı. Bir yeni Türk Amerikan ortak girişim şirketİnde yönetici olmuş. Sonra kendi şirketini kurmuş, orta doğu bölgesinde Amerikan tesisleri öncelikli inşaat işlerine girmiş. Anlattığım kişi artık yaşamıyor. Geride bir kısa linkedin kaydı var. Kurduğu şirket piyasada hala çalışıyor. Bize şirkete ve iç piyasaya yurtdışı tecrübesini getirdi, bizde henüz tam yerleşmeyen tam olmayan proje disiplini, saha içinde insan ilişkilerinde ciddiyeti, sözleşme detay takibini sağladı.
Şu sıralar bu güzel yurdu bırakıp uzak ülkelere göçeden yüzlerce genç mühendise söyleyecek fazla bir sözüm yok. Allah onlara kolaylık versin. Yabancı bir ortama yerleşmek, tutunmak, orda kök salmak, yer edinmek kolay değil. Kendi doğdukları, büyüdükleri, alıştıkları rahat ortamlarını bırakıp gönüllü olarak bize gelen, burda çalışan para kazanan, burda evlenen aile kuran, bizim ülkemizde para zaman ve emek harcayan yabancı (expat) uzmanları hep taktir etmişimdir, Amerikalı kontrat mühendisi bize değer katan iyi bir insandı, toprağı bol olsun
Ankara 29 Nisan 2023
Temiz kömür
Temiz kömür teknolojileri, OpEd
Artık çoğu söylemlere inancımı kaybettim. Çoğu enerji sektörü çalışanı arkadaşım gibi eğer mevcut kamu santralleri satılır özelleşirse, özelleşme şartı olarak, mutlaka makul bir sürede bu termik santrallere çevre ekipmanları takılır ve çalıştırılırsa , her zaman lafını ettiğimiz temiz kömür teknolojileri uygulanır sanıyorduk. Ancak öyle olmadı.
Kar amaçlı çalışan yatırımcı zekası, hazine gelirini maksimize etmeyi amaçlayan, yatırımcıdan azami para tahsil etmeyi isteyen kamu yetkilileri ortak sonuçta buluştular. Elimize mevcut olumsuz sonuç çıktı.
Yatırımcı çevre ekipmanlarının yapımından kaçınmak için uzun süreli muafiyet istedi, aksi halde çalışan santrali durdurmak, piyasaya elektrik vermemek şeklinde şantaj yaptı. Kamu yetkilileri bu şantaja mecburen boyun eğdiler. Maliyetler artınca “kapasite mekanizması” ile fiyatlar sübvanse edildi. Sonuçta yıllardır yeterli çevre ekipmanı olmayan, çevreyi devamlı kirleten mümkün olduğunca uzun süreli çalışan eski nerdeyse hurda termik santrallerimiz oldu.
Çevre ekipmanları nelerdi? Bunlar toz tutma filtreleri, baca gazı kükürtsüzleştirme sistemleri, karbon tutma ve gömme teknikleri (CCS), azot oksit giderme DeNox) sistemleri, kömürü gazlaştırma sistemleri, kömürü ön ısıtma ile susuzlaştırma ekipmanları. Tüm bunlar bugüne kadar yapıldı mı? Bunlar yerine çok ucuz maliyetli alternatif çakma sistemler öne sürüldü, muafiyetten azami istifade edildi. Santraller arıza yapana kadar en üst kapasitede çevreyi kirlete kirlete çalıştırıldı. Bol para kazanıldı, çevre tarım arazileri kullanılmaz hale geldi.
Donald Trump başkanlık döneminde “temiz kömür teknolojilerini” işsizliği azaltacak bir çare olarak görmüş ve desteklemişti. Yüzyıl önce 500 bin çalışanı olan ABD kömür sahalarında mekanizasyon ve ileri teknoloji sayesinde günümüzde 75bin işçi çalışıyor. Zaten çoğu termik santral eskidi, kullanım ömrünü doldurdu, çoğu hepten kapatıldı.
Avrupa, Ukrayna savaşı öncesinde kömür yakan termik santralleri yavaş yavaş kapatıyordu, ancak savaş bu eğilimi durdurdu.
Temiz kömür teknolojileri kavramı, içinde birbiri ile uyumsuz tezat kelimeler olan bir aldatmaca, kandırmacadan başka birşey değildir. Bu bir “oximoron” ifadedir. Kendimizi kandırmayalım. Böyle birşey yok. Kömür karadır, kirlidir, kirletir, temiz teknolojiler kullanmak ucuz pratik ve ekonomik değildir, ucuza çevreyi kirleterek bol kolay elektrik üretmek mümkün iken kimse çevre ekipmanlarına yatırım yaparak, iç ihtiyaç yükseltip, ürettiği elektriği para kazanmayacak işte harcamaz.
Kömür yakan Termik santraller siyasetçilerin, başka seçenek olmadığı için bir dönem mecbur kalarak “olur” verdiği bedeli ağır yatırımlardır. Artık kömürlü fosil yakan termik dantral yapımı için finansman yok. Artık başka temiz seçenekler var, güneş rüzgar hes depolamalı seçenekler var. Bunların hepsi bizleri bekliyor. Mevcut eski termik santraller kullanım ömürleri sonuna kadar çalışacaklar, sonunda hurda olarak satılacaklar, yerlerine yenilenebilir santraller yapılacak. Gelecek kuşaklar hurda santrallere bakıp, “bizim atalarımız nasıl olmuş bu kadar aptalca yanlış kararlar alabilmişler” diyecekler.
Bu makale chatgpt kullanılarak yazılmıştır.
İstanbul, 30 Nisan 2023
OdtuMd
OdtüMd Enerji komisyonu tarihçesi kısa bilgi notu
Sizlere bugün Ankara ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu'nun tarihçesine dair kısa bir bilgi notu sunmak istiyorum. Komisyonumuz, 2006 yılında kuruldu. daha önce "Büyük Ortadoğu Projesi" Komisyonu faaliyet gösteriyordu. Ancak enerji alanında da çalışmalar yapmak istedik ve bu doğrultuda 7 Aralık 2006 Perşembe günü saat 19.00'da konferans salonunda “enerji görünümü” paneli düzenledik. Panelin moderatörlüğünü ben üstlendim ve altı panelist davet ettik. Panelimiz çok ilgi çekti ve konferans salonu tıklım tıklım doluydu.
Bu panelin başarısı üzerine, ODTÜ mezunları derneği yönetim kurulu ayrı bir enerji komisyonu kurma kararı aldı. Başkan Himmet Şahin bu konuda fikrimi aldı ve takip eden günlerde her hafta salı günleri saat 19.00-21.00 arasında Eymir veya Salon-56 toplantı salonlarında toplanmaya başladık. İlk yıl, kurucu başkanımız en yaşlı üyemiz olan Mete Göknel (ChemE) seçildi ve her yıl Ekim ayının ilk salı günü yeni bir başkan seçtik. Nurşah Koşar, Mustafa Tuygun, Yusuf Bayrak, Erdal Coşkun ve Huzur Keskin başkanlık yaparak komisyona yeni bir nefes ve bakış açısı kattılar.
Üyelerimiz arasında çok renkli, bilgili ve tecrübeli insanlar vardı ve onların konuşmalarını merakla beklerdik. Ancak ne yazık ki, aramızdan ebediyete intikal etmiş Osman Sevaioğlu, Orhan Baybars, Orhan Yıldırım ve Esin Eren üyelerimiz de oldu. Onların bizlere aktardığı emsalsiz tecrübeleri rahmetle yad ediyoruz.
Komisyonumuzun kuralları şunlardı: Parlamenter giyimli erkekler, takım elbise ve kravat giyeceklerdi. Toplantılar kesinlikle saat 19:00'da başlayacak ve saat 21:00'de sona erecekti. İsteyen herkes yemek yiyebilecek ve önceki toplantıya katılmayanlar bir sonraki toplantıya iyi kalite bir şişe şarap getirecekti. Herkes az ya da çok şarap tadımı yapacak ve her toplantıda önceden belirlenmiş bir davetli konuşmacı olacaktı. Herkes mutlaka konuşacak, ancak konuşmalar ve yorumlar 3 dakikayı geçmeyecekti ve karşılıklı atışmalar polemik olmayacaktı.
Enerji komisyonumuz, tüm katılımcılar için değerli bilgiler sağladı. Üyelerimiz birbirlerinden çok şey öğrendiler ve yazılı olmayanlar da anlatıldı. En önemlisi, İngiliz Chatham house kuralı uygulandı ve her şey (isimler ve şirketler dahil) konuşuldu, ancak komisyonun - konuşmacının referans verilmesi yasaktı.
Chatham House toplantılarında konuşulan her şey kamuoyuna açıktır ancak konuşmacıların kimliği gizli tutulur. Bu kurala uyumlu olarak, toplantılarda Enerji piyasasının ince detayları, gizleri ve incelikleri anlatıldı.
ODTÜMİST İstanbul Derneğimiz de 2012 yılında enerji komisyonu kurmak istedi. Bu komisyonun kurulma aşamalarında bulunmak ve kuralları anlatmak için İstanbul toplantısına katıldık. Onlar, bizden bağımsız toplantılar yapıyorlar. İstanbul enerji komisyonu üyelerimiz tümü özel sektör çalışanlarından oluşuyor ve daha fazla yatırım, finans ve yenilenebilir enerji konularında konuşuyorlar.
Ankara’da her toplantımız yazılı özet tutanakları ile kayıt altına alındı. Koronavirüs sürecinde toplantılarımız Zoom internet ortamına taşındı ve yine her Salı günü saat 20:00 ile 22:00 arasında toplanıyoruz. Umarız ileride korona salgını etkisi geçer ve yine yüz yüze toplantılar yapabiliriz.
Bugüne geldik ve genç arkadaşlarımız komisyon yönetimine geçtiler. Onların yeni - yenilenebilir enerji konularındaki tecrübelerini paylaşmaya başladık. Umarız komisyon çalışmalarımız daha yıllar boyu devam eder. Umarız enerji komisyonumuz benzer başka komisyon çalışmalarına örnek olur.
Ankara 2 Mayıs 2023
Anabasis
Anabasis, bir kitap analizi,
Milattan önce 400 yıllarında Xenofon tarafından yazılmış olan, yaklaşık 400 sayfalık Anabasis isimli gezi-anı kitabı, bugün bile ilgiyle okunmaktadır. Kitapta anlatılan hikaye, Pers kralının ölümü sonrasında yaşanan olayları konu almaktadır.
Büyük erkek çocuğun kral olmasına karşı çıkan ve çok parası serveti olan isyancı küçük prens, Helen bölgesinde çoğu Spartalı 10,000 paralı askerden oluşan bir ordu toplar. Konya, ve güney doğu Anadolu üstünden Babil'e, yani bugünkü Irak'taki Bağdat yakınlarına kadar giderler. Ancak, Perslerle girdikleri savaşı kaybeder ve onbin Helen askeri ortada kalır. Komutanları Pers kralı ile anlaşmak için toplantıya giderler, ancak tutsak alınır ve hepsi öldürülürler.
Komutanların yokluğunda, Xenofon isimli daha küçük rütbedeki bir asker, onbin askerin komutanı olarak seçilir ve orduyu kuzeye yönlendirir. Çok zor iklim ve coğrafya şartlarında Doğu Anadolu'yu güneyden kuzeye geçerek, Trabzon'a varırlar ve oradan zayıf hasta askerler gemilerle, kalanları ise karadan Giresun ve Sinop üstünden İstanbul'a yürüyerek kendi yurtlarına ulaşırlar. Sekizbin asker hayatta kalır. Xenofon, bu olayı günlük olarak ayrıntılı bir şekilde Anabasis kitabında anlatır.
Sokrates'in öğrencisi Xenofon, basit bir mütevazi savaşçı olarak başladığı seferi başarılı bir komutan olarak bitirir. Anabasis kitabı, 70 sene sonra aynı bölgeyi ele geçirecek olan İskender için de çok bilgilendiricidir.
Günümüzde benzer olaylar yaşanmaktadır. Yaklaşık yirmi yıl önce siyasete giren, emekli yaşlı bir emeklilik kurumu genel müdürü, geliştirilmiş parlamenter sistem, hak, hukuk, adalet ve daha iyi bir banka finans sistemi için insanları bir araya getirerek ortak bir amaçla çalışmalarını sağlamıştır. Demokratik bir yöntemle seçilen insanlar, Ortadoğu bataklığından kurtulmak ve daha uygar bir ekonomik ve sosyal düzene kavuşmak için çalışmış ve seçim günü için desteklenmiştir.
Anabasis kitabı, büyük kitapçılarda mevcuttur ve okuması çok keyiflidir. Unutmamak gerekir ki, kaybedilmiş bir savaşın sonrasında, 2500 yıl önceki Spartalı paralı askerler gibi, biz de Ortadoğu çöllerinde çaresiz kalabiliriz.
Xenofon'un Anabasis kitabı, sadece bir tarihi belge değil, aynı zamanda insanların zorlu koşullar altında nasıl birlikte hareket edebileceğini, nasıl liderlik gösterebileceğini ve hedefe nasıl odaklanabileceğini de göstermektedir. Kitap, günümüzdeki liderlik ve işletme alanında hala incelenmektedir.
Anabasis'in hikayesi, bizlere aynı zamanda zorlu bir maceranın da öyküsünü anlatmaktadır. Onbin askerin hayatta kalmak için mücadele ettiği bu sefer, insanlar arasındaki dayanışmanın gücünü de göstermektedir. Bu nedenle, Anabasis kitabı tarih, liderlik, macera ve insan doğası konularına ilgi duyan herkes için okunması gereken bir eserdir.
Anabasis'in günümüzdeki olaylarla da benzerlikleri vardır. Dünya her zaman siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Ancak, birlikte hareket ederek, uyumlu liderlik göstererek ve hedefe odaklanarak bu sorunların üstesinden gelebiliriz. Bu nedenle, bizlerin de bugün ve gelecekte karşılaşabileceğimiz zorlukların üstesinden gelmek için Anabasis'ten ilham alabileceğimizi düşünüyorum.
İstanbul 1- Mayıs 2023
Kıyaslama
Yenilenebilir ve Nükleer enerji politikaları kıyaslaması
Danimarka’nın Kuzey denizinde açık deniz gaz ve petrol yataklarına sahip olmasına rağmen, bu ülkenin fosil kaynaklara kıyasla güneş ve rüzgar yenilenebilir enerjisinden daha fazla elektrik sağlaması çok farklı bir durum oluyor. Danimarka'nın enerji politikaları ile Türkiye birbirinden ne kadar farklı görünüyor. Fosil yakıtlar ve diğer yenilenemeyen kaynaklar, Danimarka'nın toplam net üretiminin yalnızca %28,6'sını oluşturuyor. güneş ve rüzgar yenilenebilir kaynaklarından üretilen toplam %71,4 (2022 yılı) devam ediyor. Açık deniz (offshore) rüzgar enerjisi artıyor. Dünyanın en büyük rüzgar enerjisi üreticileri Danimarka’da bulunuyor. Kuzey denizi sahaları rüzgar ssntralleri ile dolu. Danimarka'nın yenilenebilir enerjinin 2030 yılına kadar elektriğin %100'ünü ve toplam tüketimin %55'ini karşılamasını hedefleyen siyasi kararı var. Danimarka’da 2030 yılına kadar bölgesel ısıtmanın %90'ı fosil olmayan kaynaklardan sağlanacak. Hükümet ayrıca 2030 yılına kadar benzinli ve dizel otomobil satışlarını bitirmeyi hedefliyor. Kopenhag sokaklarında bisiklet kullanımı inanılmaz ölçüde yoğun. Çok sayıda insan ulaşım için bisiklet kullanıyor. Yollardaki ticari araçların çoğu, yeni özel araçlar artık hep elektrikli seçiliyor.
Uluslararası piyasalarda ülkeler enerji yatırımları için uygun ortam sağlarlar. Ülke finansal olarak projelerin geri ödemesi güven vericidir, sağlam güvenilir hukuk sistemi vardır, yetişmiş yerli teknik personele sahiptir. Yerli yakıtlar veya ithal kömür kullanılarak yapılacak enerji santralinin yeri kapasitesi belirlenir. Uluslararası değerde güvenilir firmalara yapılabilirlik raporları hazırlatılır, uluslararası finansman imkanları aranır, yatırımcılara finansörlere sunumlar yapılır.
Finansman sağlanır, sonra yapımcı güvenilir müteahhit firmalar devreye girer. Çoğu daha önce kullanılmış başka yerde yapılmış başarıları kanıtlanmış teknik projeler kullanılır, kullanılacak ekipmanlar onların tedarikçileri bellidir. Proje başlar biter, elektrik üretimi başlar, ulusal şebekeye verilir, para tahsilatı başlar, sistem rutine girer, elektrik üretilir para kazanılır.
Bir elektrik santralinin ömrü 25- yıldır, yenileme ile ömrü uzatılabilir. Ancak yatırımcı ve finansör bu kadar uzun süre beklemez. İlk 3-5 yıl içinde yatırdığı ilk parayı geri alır, sonra santral mülkiyetini yerli ortağa satar ve ülkeyi bırakır gider.
Şimdi alışılmışın dışında bir yatırım süreci izliyoruz. Akkuyu nükleer santralinde yatırımcı kuzey komşumuz, başta eşit yerli- yabancı ortaklığı ile işe başladı, ancak yerli ortakların finansman kapasitesi yetmediği için tümüne sahip oldu. Nükleer santral üç çevrimli bir termik santraldir. Nükleer çekirdek çevrim, ısıyı buhar çevrimine geçirir, buhar generatörü de elektrik üretir. Çekirdek nükleer tasarım sonrası diğer ekipmanlar klasik termik santral düzenindedirler ve herhangi bir kontrolden geçmiş tedarikçiden satın alınabilirler.
Yatırımcı kritik olmayan basit inşaat işlerini kendi kontrolü altında yerli inşaat müteahhitlerine yaptırdı. Nükleer çekirdeği kendisi üretti, getirdi yerine monte etti, diğer klasik termik santral ekipmanlarını değişik yerlerden satıcı kredisi ile satın aldı.
Bugüne kadar kuzey komşumuzun bizim ülkemizde yaptığı yatırımlardan uzun dönemde hiç memnun kalmadık. Orhaneli termik santrali, Seydişehir aluminyum tesisleri, iskenderun demir çelik tesisleri, hepsi çok soğuk Sibirya şartlarına göre tasarımı yapılmış projelerin tekrar uygulamalarıydı. Bizim göreceli daha sıcak coğrafyamızda ciddi sorunlar çıkardılar. Zaman içinde yenilemeler gerekti.
Bu projede ortada kamuya açık bir yapılabilir raporu yok, finansman kapalı kapılar arkasında devletlerarası anlaşmalar ile sağlandı, burda serbest piyasa şartları yok, uygulanacak hukuk belli değil, uluslararası kabul gören mukavele şartları ortada yok, force majeure şartları açık değil. Konudan habersiz teknik olmayan insanların kabulleri ile işe başladık, gecikmeler ile devam ediyoruz.
Bu arada her yıl yüz öğrenci Kuzey komşumuz universitelerinde nükleer fizik eğitimi aldılar, yurda döndüler. Belki bir kısmı genç Rus insanları ile evlendiler. Herhalde bu dörtyüz öğrenci halen kamu görevlerinde çalışıyorlar, nükleer santralin inşaat döneminde onlara fazla ihtiyaç yok. Nükleer fizik Eğitimi alan öğrenciler bir nükleer santral yapabilirler mi? Yoksa sadece kontrol odasında ekran mı seyredecekler? Verilen eğitim ciddi bir nükleer tasarım eğitimi oldu mu? Bilemiyoruz, nükleer eğitimi alan öğrenciler de herhalde gizlilik sözleşmesi imzaladılar ki, eğitimleri ile ilgili en ufak bir detay açıklamıyorlar. Yorum makale yayınlamıyorlar. Akademik çalışmalara devam edip etmedikleri belirsiz.
Akkuyu nükleer santralinin güney sahilimizdeki yeri çok stratejik bir önem arz ediyor. Burada nükleer santral ile beraberinde bir hassas iletişim üssü oluştu. Suriye Tartus askeri limana çok yakın. İlerde burda kontrolümüz dışında faaliyetler olursa ne yaparız? Burda askeri bir yabancı insiyatif olurmu? Kendi topraklarımızda bizim dışımızda Tartus ile ortak bir faaliyet olur mu?
Akkuyu sabit 12,35 ABD cent/ kwsaat (%50) alım Garantisi ile 15 yıl yaklaşık 4800 Mwe elektrik üretecek. Santralin ömrü 60 yıl belirlenmiş, tahmin edilen ilk maliyeti 22 milyar ABD doları. Devamlı emre amade Baz santral görevi yapacak. Ödenen paranın pek bir önemi yok, biz önceleri ne fiyatlara olur dedik. Doğalgaz fiyatları nerden nereye geldi. Ancak bu derece bağımlılık kabul edilebilir mi? Doğal gaz için başka opsiyon olmadığı için kabul ettik, şimdi nükleer bağımlılık geldi.
Ortalama Rus insanı iyi eğitimlidir, duygusal olarak bize benzer, ancak devlet yapısı baskıcı şiddet eğilimlidir. Biz bu insanlar ile bu kırılgan ortamda bu zor ekonomik şartlarda başa baş nasıl işleri götüreceğiz, zor işler zor zamanlar bizleri bekliyor. Önceki uluslararası yatırımcılar gibi, yatırım bitti, beş yıl sonra herşeyi sat- git yok.
Bu defa yatırımcı çok uzun süre kalmaya geliyor.
İstanbul 14 Mayıs 2023