Pages

Friday, July 30, 2021

Krac des Chevaliers Kalesi

Krac des Chevaliers Kalesi, Suriye 1990'larda Suriye TalSalhap şeker fabrikasından Damascus'a dönüyorduk. Şeker fabrikası için bir buhar kazanı teklifi vermiştik. Rehberimiz aynı zamanda Suriye temsilcimiz vadi içinde çok eski zamanlardan kalma bir Ermeni kilisesini gezdirmek istedi. Kiliseyi gezdik, içinde bin yıllık muhteşem tahta oyma işçiliği eşyalar vardı. Daha sonra yol üstünde büyük görkemli, isminin Karc des Chevaliers olduğunu öğreneceğimiz ortaçağ kalesini gördük, nerde olduğumuzun, kalenin öneminin farkında bile değildik. Kale kapısına vardık, kapıdaki çocuğa bekçiyi sorduk. Bekçi yandaki evlerden birinden çıktı geldi, cebinde ortaçağdan kalma büyük anahtarlar ile kale kapısını açtı, bizi gezdirdi. İnanılmaz bir şekilde sanki ana dili gibi mükemmel fransızca ve ingilizce konuşuyordu. Sonradan anladık, çocuk iken yabancı rehberlerin konuşmalarını dinlemiş, beyin sanki ses kaydı yapmış, söylediği şeylerin ne olduğunu kendisi bilmiyordu ama her gelen gezgine bu beyindeki ses kaydını söylüyordu, bazı yerlerde orijinal yabancı rehberin esprilerini bile tekrar ediyordu. Esprilere biz gülünce seviniyordu. Krak des Chevaliers kalesi Haçlılar tarafından Suriye'de eski bir kalenin üstüne 1142 yılında yapılmış. Yüz yıl boyunca bulunduğu bölgenin haracını toplamış. Avrupa ülkelerinden gelen değişik milletlerin 2000'e yakın sayıda Haçlı savaşçıları kalenin kendilerine ait yerlerini kendi ülkelerinin mimarisine uygun olarak düzenlemişler. İngilizlerin yuvarlak masa toplantı salonu düzeni, Fransızların katedralleri, Alman, İspanyol, İtalyan, Macar, Polonya mimarisi aksettirilmişti. Haçlılar yüz sene bu kalede ortalığı haraca bağladıktan sonra bir anda kaleyi savaşmadan 1270 yılında kısa bir kuşatmadan sonra Müslüman Memlüklere bıraktılar. Bunda Müslümanların kurnazca uyguladıkları sahte mektup kullandıkları savaş hilesi sebep oldu. Daha sonra kale içine çevredeki insanlar taşındı, yıllar boyu kale içinde yaşadılar, burası onların evi yaşam alanı oldu. 1917'de birinci dünya savaşı sonlarında kalenin bulunduğu yer Fransız orduları tarafından işgal edildi. Fransız komutanlar Haçlı döneminden kalan milli hazinelerini korumaya almak için kale içindeki insanları 1934 yılında burdan çıkardılar. Kaleyi temizlediler, boşattılar ve müze haline getirdiler. İçerde insanlar varken kale yapıları korunuyor, tamir görüyordu. Müze olunca ortalık boşaldı, kimseler kalmadı. Arada sırada şans eseri benim gibi ordan geçen birkaç gezgin Kaleyi geziyordu. Sonra İkinci büyük savaş bitti, 1946 yılında Fransız sömürge yönetimi gitti, Suriye bağımsız bir devlet oldu. Kale yine müze olarak kaldı, ama bakım için para ayrılamadı, bin yıllık yapı tabiatın, aşındırıcı çöl rüzgarlarının etkisine maruz kaldı. Beni en çok etkileyen yer zindanlardı. Üç ayrı bölümdü. Hafif suçlular düz kafeslerde tutuluyordu. Orta suçlular daha aşağı seviyede hapsediliyorlardı. Bir de ağır suçluların, savaş esirlerinin atıldığı kuyular vardı. Oraya atılanların dışarı çıkma şansı yoktu. Kalenin içi eğik düzlem yollarla çevrelenmişti, merdiven yoktu, atlar süvariler arabalar bu yokuş yollardan yukarı insan ve eşya taşıyabiliyorlardı. Bin yıl önce Haçlı askerlerinin, tapınak şövalyelerinin, Avrupa krallarının, kraliçelerinin, savaşçıların, esir düşmüş düşmanların gururla veya korkuyla girdikleri, bölgeyi haraca bağlamış bir mekanın kapı anahtarları bir yerel garibim bekçinin elinde onun koruması altındaydı. Yenileme bakım onarım artık yoktu. Kalenin çatısında arkamda Kuzey Suriye manzarası olan fotoğraflarım duruyor. 2016 yılında kale iç savaşta bir süre ayrılıkçıların eline geçmiş, içerde silah mühimmat depolanmış, Suriye savaş uçakları kaleyi havadan bombalamış. Askerler kaleyi geri almışlar. Kale bazı yerlerinden yıkılmış. Şimdi kale Unesco Dünya Mirası listesinde koruma altında. İçerde hazineler, tablolar heykeller önemli eşyalar yok, bomboş ama ortaçağın günümüzde korunmuş hala ayakta kalan en önemli mimari yapısı olarak duruyor. Büyükada, 1 Temmuz 2021

No comments:

Post a Comment