Pages

Monday, November 30, 2020

Friday, November 13, 2020

İsmail beyi kaybettik




Babam, ailemizin büyüğü Hukukçu İsmail Direskeneli'yi 29 Ekim 2020 Perşembe günü saat 15:00'te çoklu organ yetmezliğinden kaybettik. Ertesi gün (Cuma) Üsküdar Şakirin camisinde kılınan ikindi namazını müteakip Karacaahmet aile kabristanında toprağa verdik. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

Saturday, September 05, 2020

Okulda şiddet dayak

Bizim 68 kuşağı okulda şiddet gördü. Ço şiddet gördü. İlkokul sınıf öğretmenim sıra dayağı uygulardı, sınıfı bırakıp gittiğinde çok gürültü yapmışsak, hepimizin ellerine cetvelle vururdu, ama Kaymakamın oğlunu atlardı.

Ortaokulda diğer çocuklara ibret olması için,  yakalanan küçük saf masum öğrenciler dayak yerdi, öğretmenler birbirlerini dayak atmaya teşvik ederlerdi, resim öğretmenim kendisini zorlayarak bir öğrencisinin kulağını çekerken sanki kendisi acı çekiyormuş gibi yüzü bozulmuştu.

Ankara Atatürk Lisesinde ciddi hoca dayağı vardı. Ancak en haylaz en yaramaz öğrenciler her zaman kaçar, yakalanmaz, en saf garibim çelimsiz öğrenciler dayak yerdi. Bu defa dayak atma görevi çoğu beden eğitimi öğretmeni olan kat sorumlusu Müdür muavinlerine düşerdi.

Lise son sınıftayım, okul artık bitiyor, ders arası teneffüsteyiz, bir arkadaşımla koridorda koşmuşuz, sınıfta sıraların arasında birbirimizi kovalıyoruz. Aniden bir sessizlik oldu. Arkama baktım, kat muavini sınıf kapısında duruyor, "gel buraya" dedi, ne olabilirki önemli birşey yapmamışım. Kapıya doğru saf sakin yürüdüm. Suratıma korkunç bir tokat geldi, voleybolde topa smaç çakmak gibi, herhalde yerimde dönmüş olmalıyım. Uzun süre kendime gelemedim.

Yıllar geçti, bana tokat atan kat muavini beden eğitim öğretmeni emekli oldu, birikimleri ile Ayvalık Ören deniz kıyısında bir arazi aldı, oraya önce çadır kamp kurdu, boş alana voleybol basketbol tenis sahaları ekledi, sonra aldığı kredilerle tesisi büyüttü, çadır yerleri bungalov oldu, cafe lokanta yüzme havuzu eklendi.

1990'larda Çanakkale çimento fabrikasında bir önemli ihale öncesi yer görme işim vardı, izmir havalimanından bir jeep kiraladım, Behramkale motellerinden birinde iki gece kaldım, dönerken deniz kıyısından ara yollardan gitmek istedim. Karşıma bu kamp çıktı. Haberim vardı. Zaman eylül, sabah erken saatlerdeyiz, arabamı park ettim, içeri girdim, kapıdaki görevliye tesisi gezmek istediğimi söyledim, kampın sahibi eski öğretmen eşiyle kafede çay içiyordu. Davet ettiler, onların masaya oturdum, önüme çay geldi. Ankara Atatürk lisesi mezunu olduğumu söyledim, ortak konu çıktı, Konuşma sonunda Hocama lise son sınıfta bana attığı müthiş tokadı hatırlattım, kıpkırmızı oldu. Sonra uzun bir sessizlik. Arkasından çay için teşekkür ettim ve ordan ayrıldım.

Şimdi okullarda dayak yok, tersine öğretmenler şiddete uğruyorlar, sınıfta kalmak ta yok. Öğrenciler öyle böyle sınıf geçiyorlar, sonra üniversite giriş sınavı barajında yığılıyorlar

Bizim zamanımızda paralı özel yabancı dille eğitim yapan okulların öğrencileri dayak yemezler, denirdi. Ankara'da TED, Yükseliş, Yenişehir kolejleri böyle okullardı.

Ama bakıyorum onlarda da öğrenciye şiddet dayak uygulanmış, hem de çok ciddi şiddet görmüşler.

Sizin de mutlaka benzer bir tatsız olayınız, okulda dayak yeme hatıranız vardır, aradan çok zaman geçti, ama anlatın, içinizde kalmasın,

Slm

Tuesday, September 01, 2020

Kazakhstan 1996, Çeyrek Yüzyıl Öncesinden



1996 yılının başlarında, TengizChevroil (TCO) ortak girişimi, ABD'li büyük yüklenici şirket Chevron yine ABD'li Bechtel'den Tengiz sahasındaki mevcut termik santralin durum değerlendirmesini (condition assessment) yapmasını istedi. Bechtel, talebi tavsiye edilen kazan tedarikçisi McDermott Group şirketlerinden Babcock & Wilcox (B&W)  Company'ye iletti. McDermott B&W Grubu, Tengiz Petrol sahasına iki saha şefi / yöneticisi göndermeye karar verdi.


Babcock & Wilcox International Inc, Barberton, Ohio ABD'den Servis Mühendisi Bay Alan E. Reid ve Houston Texas ABD'deki McDermott Offshore Drilling Inc'den Bölge Pazarlama Müdürü Bay Walid A. Bader, Kazakistan'daki Tengiz Petrol Sahalarına gönderildi. Zaman Haziran 1996.


Mevcut buhar kazanlarının durum değerlendirme çalışması bedel karşılığı yapılacak ve dolayısıyla tüm masraflar müşteri tarafından ödenecek ve ayrıca davet edilen şirkete toplu mühendislik ücreti (50K USD) ödenecek idi.


B&W’nin Tengiz tesisine en yakın ortak girişim şirketi olduğumuz için, ekibe katılmam ve onları şantiyede desteklemem ve gelecekte ihtiyaç duyulursa / gerektiğinde teklif vermek için hazırlanmam istendi.


Batı Kazakistan'daki Tengiz sahası, Hazar Denizi'nin kuzeydoğu kıyıları boyunca alçak sulak alanlarda yer almaktadır. 1979'da keşfedilen Tengiz petrol sahası, yakın tarihin en büyük keşiflerinden biridir. Tengiz'in 350 kilometre kuzeyindeki Atyrau şehri, Tengiz petrolünün ana ulaşım merkezidir. Pek çok ülke, bu petrol kaynağına erişimi güvence altına almak için büyük bir jeopolitik rekabet içindedir.


Chevron / Bechtel çalışanlarının Tengiz Petrol sahalarına charter uçuşunu yakalamak için İstanbul'dan Budapeşte'ye uygun / bağlantılı Thy uçuşu yaptım. Budapeşte'de Houston Texas, Ohio ve Ankara'dan gelen üç kişilik ekibimiz toplandı. 

Sahaya Uçuşumuz Budapeşte'den Kazakistan'ın Atyrau şehrine, Tupolev 124 Rus yapımı bir uçakla Macar Havayolları tarafından haftalık olarak gerçekleştirilen charter uçuşu ile gerçekleşti. Diğer yolcular, Louisiana Körfezi açık deniz veya kara petrol sahalarında Chevron çalışanlar, teknisyenler, kazıcılar, güney aksanıyla konuşan petrol işçiler ve Bechtel Londra ofisinden mühendisler, çoğunlukla İngiliz vatandaşları olan ve yemek, lojistik gibi yardımcı hizmetler çalışanlarıydı. vb.


Dört saatlik uçuşun ardından Atyrav havaalanına indik. Kayıt için o zamanlarda bilgisayar olmadığından ve tüm kayıt  işleri manuel olarak yapıldığından, 150 yolcunun tümünün gümrük iznini geçmek neredeyse dört (4) saat sürdü. Ardından yiyecek erzak, atıştırmalıklar ve su dağıtıldı. Çölde, havalimanına yaklaşık 350 km uzaklıktaki Tengiz petrol sahalarına gitmek için otobüslere bindik. Araçlar eski Rus yapımı ve klimasızdı. Çöl sıcağını azaltmak için tüm perdeler kapalı, tüm pencereler sonuna kadar açıktı. Yol tek şeritte yapılmıştı ve çok yıpranmıştı, bazen tüm yol boyunca boşluklarla hendeklerle dolu kaba çıplak topraktı.


Üç saat sonra otobüsler açık havada, çölün ortasında durdu, insanlar farklı bir anlamı olan ama belirsiz olan "Barış Molası" diye bağırdılar. Boş yolun bir tarafında rahatlamak ve sigara içmek için erkekler dizildi, yolun diğer tarafında kadınlar aynısını yaptı. Petrol sahalarındaki kamp alanına ulaşmadan önce bu ritüeli iki kez daha tekrarladık.


Başlangıçta 25 milyar varil (4 km³) petrol olduğu tahmin edilen Tengiz, dünyanın altıncı en büyük petrol sahasıdır; geri kazanılabilir ham petrol rezervlerinin 6 ila 9 milyar varil (0,9 ila 1,4 km³) olduğu tahmin edilmektedir. Diğer birçok petrol sahası gibi, Tengiz'de de büyük doğal gaz rezervleri bulunmaktadır.


Kamp alanında bize sadece yataklı, tuvaletsiz konforsuz prefabrik andakondu kışlada duşsuz ayrı odalar verildi. Benzer yatakhaneler yerel Rus / Kazak kadın işçiler / büro personeli / avukatlar / muhasebeciler ve kısa süreli kalış için Tengiz Petrol Sahalarında bulunan uluslararası hizmet personeli için tahsis edilmişti.


Yatakhanenin ortasındaki ortak tuvaletleri kullanmamız gerekiyordu. Bay / Bayan Tuvalet ve duşların girişinde veya içeride hiçbir kapısı yoktu, hepsi açıktı.


Ertesi sabah kayıt olduk, birçok form doldurduk, yönetim Polaroid fotoğraflarını çekti, ve her zaman yanımızda taşımamız gereken kimlik kartlarını oluşturduk. 

Sonra bir tam gün güvenlik kursuna başladık.


Tengiz petrolü yüksek miktarda (% 17'ye kadar) kükürt içerdiğinden, kükürt bloklarında 9 milyon ton kükürt yan ürün depolanmış. Bu kükürt bloklarını yığınlar halinde gördük.


Çok sıkı Şantiye güvenliği, geçmişte benzer yerlerde meydana gelen ve birçok insan kaybına neden olan tehlikeli gaz / kükürt sızıntılarından kaynaklanıyordu. Bu güvenlik kursunda herhangi bir tehlikeli gaz kaçağı durumunda ne yapacağımız, nereye gideceğimiz, gaz maskelerimizi nasıl kullanacağımız, siteyi nasıl boşaltacağımız, nereden kaçacağımız öğretildi. Gün Sonunda yazılı bir sınava girdik ve sitede çalışmak için sertifika / lisans aldık.


TengizChevroil (TCO) ortak girişimi 1993'ten beri Tengiz alanını geliştirmişti.

TengizChevroil'deki ana ortaklar Chevron (% 50 pay), ExxonMobil (% 25 pay), KazMunayGas aracılığıyla Kazakistan hükümeti (% 20 pay) ve Rus LukArco (% 5).


Her sabah saat 0500 civarında uyanıyorduk, ortak tuvalet bölümüne gidiyorduk, temizleniyor, odamıza dönüyor, giyiniyor, servis otobüslerine biniyor ve  25 km uzakta olan üretim sahasına / petrol sahalarına / ofislerinde çalışıyorduk.


Yatakhane kampından işyerine  Otobüs yolculuğu yaklaşık 30 dakika sürüyordu. Çalışma sahasındaki herhangi bir gaz sızıntısı için bir güvenlik önlemleri vardı. 

Yanımızda Bireysel gaz maskelerimiz vardı. Petrol sahası boş bir taş / kum çölünün ortasındaydı, ortada hiçbir hayvan yoktu, hiçbir yerde bitki yoktu.


Haftada 6 gün artı Pazar sabahı, her gün 06-18 saat arası ve bir saat öğle yemeği molası ile çalışıyorduk.


Tengiz petrol sahası, dünyanın en büyük petrol sahalarından biridir. 24 milyar varil yüksek kaliteli petrol ve 6-9 milyar varil geri kazanılabilir petrol içermektedir. Çok Derindir, hedef derinliği 4,500 metredir. Aynı zamanda önemli gaz rezervleri (18.000 milyar metreküp) içerir.


Büyük bir jeopolitik rekabet alanı, petrolün bu petrol sahasından çıkarılmasını içerir. Tengiz sahasından gelen petrol, Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu (CPC) projesi aracılığıyla Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki Novorossiysk limanına yönlendirilir.


Alan geliştirmek için büyük bir altyapı yatırımı gerekmektedir. Bunların çoğu Rus Teknik Tasarım Enstitüleri tarafından tasarlanmıştır ve uygulanmıştır, işleme tesisini batılı müteahhitlerden oluşan bir konsorsiyum inşa etti. Konsorsiyumda Lurgi, Litwin ve Lavalin vardı.


İkinci gün, kapalı alanda 7 adet herbiri saatte 40 ton buhar çıkış kapasitesi bulunan, çok kötü çalışma koşullarında, uzun süre bakımları yapılmamış, ancak tesislere zar zor hizmet veren buhar kazan santrali inceledik.


Önümüzdeki iki tam haftayı enerji santralinde geçirdik, buhar kazanları, fırın duvarları, dom, buhar üretim boruları, süperheater, emniyet valfleri, enstrümantasyon ve kontroller, pompalar, iç ve dış buhar boruları / tüpleri, teknik çizimlerin içi ve dışı hepsini incelendik. Fotoğraflar çektik, boru ve dom kalınlıklarını ölçtük. Söz konusu kazanlarla ilgili her bilgiyi not ettik. Şantiyede, ana ofislerimize döndükten sonra fiili "Durum Değerlendirme" raporunu sonuçlandırmak için ön "Saha Raporumuzu" hazırladık.


Şantiyede bulunduğumuz tek Pazar günü, birkaç km ötedeki Türk müteahhitlik sahasını ziyaret ettik. Eski Macar Devleti müteahhitleri kamp tesisinden satın alınan ve minimum yenileme ile işletilmeye devam edilen tesisimize kıyasla, Türk şantiye tesisi yeni, ve çok daha iyiydi. Her işçi / teknisyen / mühendisin duş ve tuvaletli ve ayrı bir odası vardı. Uydu TV erişimleri, en son wifi PC donanım ve yazılımları, inşaat makineleri, hepsi iyi durumda, makine atölyeleri vs. vardı. Lezzetli taze yemekleri olan lokantası ve çok uygar bir çalışma ortamları vardı. Türk müteahhitlik şirketi, Petrol sahası boru hattı inşaatı yapan ve ofis mühendisliğinde TCO ve Bechtel'in alt yüklenicileriydi.


Petrol sahası çalışma sahasındaki TCO ofislerimizde, her kişi / mühendis / işçi tam dört hafta çalışıyor, ardından sonraki dört hafta tatile gidiyor ve yerini / masasını / sorumluluğunu yerine koyduğu kişiye veriyordu. Bu tür çalışmalara "28/28 rotasyon" deniyor. Normal çalışma pratiği, günlük kolay sorunları çözecek ve sorunları yerinde  uygulayacak şekildeydi. Ofislerde çalışanların çok gergin, zor akran ilişkileri, stresli, mobbing koşulları yaşadıklarını hissettik.


Akşam yemeğinde, et / tavuk / balık seçeneklerimiz vardı, hepsi donmuş stoktan, pilav / makarna / biraz yeşil salata, sütlü tatlı ve meyve suyu ile patates veriyorlardı. Yemekten sonra yapacak bir şeyimiz yoktu. Çay / kahvemizi alıyorduk, yemek masamıza oturuyorduk ve diğer insanları izliyorduk, yerel Kazakh Rus hanımlarla biraz sohbet ediyorduk ve sonra hepimiz yatıyorduk.


Büro / Yemek / Servis işleri, nispeten iyi eğitimli personel, avukatlar / idari personel, daktilo / çevirmenlik işleri yerel Rus / Kazak kadınlar tarafından yürütülüyordu. Tolstoy ve Dostoyevski'nin güzel kızları ile Tolstoy, Dostoyevski, Çaykovski, Mussorgsky ve başka birçok entelektüel konularda konuşmalar yapabiliyordunuz.


Sonunda santralde saha gözetimi yaptık, saha faaliyetimizi tamamladık ve ilgili ülke  ofislerimize döndük. Notlarımızı email ile değiş tokuş ettik ve mevcut buhar kazanları ile ilgili son “Durum Değerlendirme Raporu” nu tamamlayarak TCO yetkililerine sunduk.


Özetle, onlara mevcut buhar kazanlarını söküp değiştirmelerini, uluslararası piyasalardan yeni paket buhar kazanları satın almak için bir uluslararası  ihale açmalarını tavsiye ediyorduk.


Ayrıca bütçelerine uygun olarak herbiri 70 tph kapasiteli 4 adet yeni paket buhar kazanı  için bütçe / tahmini / götürü / fiyat önerimizi de ekledik.


1997 yılında, toplam 12 ay içinde bitirilecek,  4 adet yeni paket kazanın yapımı / imalatı / montajı / işletilmesi için açık uluslararası rekabete dayalı ihalede sipariş aldık.


Müşterimiz Birleşik Krallık'ta BECHTEL International Inc. idi ve kapsamımız şöyleydi. Tasarım ve detay mühendisliği, 4 adet herbiri 70 ton paket tip buhar kazanı temini ve yerinde montajı, Besleme suyu sistemi, üfleme ve drenaj sistemi, dış boru tesisatı, ham su arıtma sistemi, kondensat arıtma sistemi, Boya, refrakter, izolasyon, malzeme temini ile ilgili ekipmanların otomasyonu, Testler ve devreye alma, İşletme ve bakım kılavuzu. Fiyat yaklaşık 10 milyon ABD Doları idi (1997 fiyatlarıyla).


1996'da ilk gidişten sonra Tengiz TCO ile yakın ilgim oldu, ordaki olayları takip ettim

Bizden sonra turk kazak işçileri arasında ücret eşitsizliği yüzünden kavga oldu, müteahhit Türk şirketi 50 personelini hızla çekti, bu boşlukta kazak işçiler aynı kalifiye işçiliği sağlayamadılar


2006 yılında yine başka bir işçi çatışması oldu. Libyalı bir işçi kazak kızla beraber çektiği fotoğrafı facebook sayfasında yayınlatı, kazak işçiler yabancıları dövdüler

1996 yılında tco başında türk asıllı bir amerikalı vardı, yerine ziyaret ettim, türkçeyi unutmuştu


Şimdi TCO tengiz bölgesinden çok sayıda covid-19 vaka haberleri geliyor, 28/28 rotasyonla değişen yeni personel sahaya enfeksiyon getirmiş, 2000 vaka'dan bahsediliyor, şu anda TCO sahasi kapalı karantina altında bulunuyor.

1996 yılından bugüne sahadaki rezerv tahminleri olumlu yönde gelişti, zorluk rezervin çok derinlerde olmasından kaynaklanıyor


Sahada tanıştığımız genç yetenekli  yabancı mühendislere ne oldu? 

Dostoyevski ve Tolstoy'un son derece eğitimli, güzel, samimi, romantik ve narin Rus ve Kaakh kızlarıyla kısa süreli aşk ilişkileri vardı, 

Bu ilişkiler sonunda uzun süreli evliliklerle sonuçlandı. 

Tengiz çölünün güzel kadınları  ülkelerini terk ederek Louisiana ABD, Londra İngiltere veya İstanbul Türkiye'ye gelin gittiler, göç ettiler. 

Uluslararası mühendisler, uzun Sovyet hükümdarlığı nedeniyle yerel meslektaşların çok az veya neredeyse hiç sahip olmadığı yüksek derecede sahip olma içgüdüsüne sahipti.

Türk müteahhitler 28/28 rotasyon uygulamıyorlar, giden personel orda 6-ay kalıyor, çalışma şartlarının zorluğundan dolayı sürmenaj, depresyon çok görülüyor, çaresi Kazak kız arkadaş edinmek,  arkasından evlilik geliyor, ve çok güzel çocukları oluyor

Şirketlerimiz  kültürleri ve genleri karıştırmak için de çalıştı.


Yorumlarınızı her zaman beklerim. Email (HalukDireskeneli at yahoo dot com)


Büyükada, 26 Ağustos 2020


Türkmenistan'da bir Müteahhitlik Serüveni- 1990'lar



1990'larda Türkmenistan Türkmenbaşı rafinerisine, uluslararası bir ihalenin sahada yer görme görevi için bir grup öncü mühendis gönderdik. Büyük bir nakliye uçağına bindiler. Uzun sarsıntılı hava yolculuğunun ardından Aşkabat havaalanına indiler. Hazar Denizi'nin doğu yakasında bulunan Türkmenbaşı rafinerisine 578 km gitmek için minibüs kiraladılar. Rafineriye vardıklarında öğle yemeği vaktiydi. Rafineri restoranına davet edildiler. Güzel ve lezzetli taze balıklar servis edildi. Çok memnundular. Akşam yemeğinde menüde votka vardı. Önlerinde aynı balık yemeği vardı. Sabah olunca yine çay ve balık eşliğinde kahvaltı ikram edildi. O hafta günde üç öğün balıktan başka bir şey yememişlerdi. Türkmenbaşı rafinerisi Hazar Denizi kıyısındaydı, o zamanlar sadece yenecek balık vardı, başka bir şey yoktu.


Daha sonra rafineri tevsi ihalesi yapıldı, 1997 yılında tecrübeli bir Türk firması işi aldı. Kendi şantiyelerini kurdular. Şantiyeye deneyimli bir aşçı gönderdiler, Türk aşçı işçiler için harika yemekler yaptı.


İhale gezisine gönderilen ilk öncü mühendisler, geceleri aynı barakada 12 kişilik çift katlı ranza yataklarda kaldılar. Kadın ve erkek işçiler için uyku mekanları ayrıydı.. Sabah 05: 00'da herkes havluya sarılarak ortak banyoya koşuyordu.


Erkek ve kadın banyoları ayrıydı, ancak banyoların kapıları sonuna kadar açıktı. Çalışanlar havluyu yakındaki askılara asıyordu. Doğu tipi alaturka tuvaletler arasında perde, ayırma duvarı yoktu.


Herkes sıraya girip doğu tipi alaturka tuvaletlerde mahremiyet olmaksızın büyük bertaraf ediyordu. Duş kabinlerinde perdeler yoktu. İnsanlar hep beraber duş alıyor, kendilerini temizliyor, tıraş oluyor ve önümüzdeki iş gününe hazırlanıyorlardı. Çıplaklığı gizlemek için hiçbir utangaçlık yoktu. Banyo temizlik hizmetlerinde mühendis, ustabaşı, işçi, memur farkı yoktu.


Türk müteahhit firma rafineri sahasına geldiğinde, şantiyede kendi lojmanını kurdu. Mühendislere ve yönetime bağımsız banyolu tek kişilik odalar verdiler. İşçiler yine 6-12 kişilik ortak yerde kaldılar, ancak kapalı tuvaletleri, ayrı rahat banyoları vardı. Sabah herkese yumurta, çay, peynir ve zeytin içeren standart Türk kahvaltısı verdiler. Menüde kuru fasulye, pilav ve yoğurt gibi yemeklerin yanı sıra diğer sebzeli yemekler de yer alıyordu.


Türkmenistan, dünyanın en büyük doğal gaz yataklarından birine sahiptir. Ülke, Hazar Denizi'nin doğu kıyısında yer alan 6 milyondan fazla nüfusa sahiptir. Arazi çoğunlukla sıcak ve kuru çöldür, uygun yerlerde pamuk tarımı yapılır. Hazar Denizi'nde açık deniz petrol ve gaz üretim tesisleri vardır. Devlet vatandaşların temel ihtiyaçlarını, ücretsiz eğitim, sağlık, elektrik, su vb. Karşılar. Emekli meslek kadınları, tıp doktorları, hemşireler, vasıflı öğretmenler Türkiye'ye ve hatta Avrupa veya diğer Ortadoğu ülkelerine gidip, yaşlı bakımı ve bebek bakıcılığı hizmetlerini karşılamaktadır. Bu şekilde ailelerine eve göndermek için daha fazla para kazanırlar. 


Bugün Türkmenistan, otoriter bir yönetime sahip bir ülkedir. Tüm ülkenin kaynakları tek kişi tarafından yönetiliyor. 6 milyonluk nüfusun ortak servetten aldığı pay çok az.


Türkmenistan, 20 trilyon metreküp kanıtlanmış doğal gaz yataklarına sahiptir. Yıllık doğalgaz üretimi 60 bcm civarında olup, iç tüketimde 20 bcm kullanılmaktadır. Geçmişte komşu ülkeler Rusya ve İran doğalgaz alıyorlardı ama bu satışlar artık durduruldu. Bugün Türkmenistan, sadece doğu sınırında bulunan Çin'e  üç boruhattı üstünden gaz satabilmektedir. Daha önce Türkmen gazı 1000 m3 başına 160 ABD Doları olarak fiyatlandırılırken, şimdi gaz ihracat fiyatı 50 ABD doları altına düşürüldü. Komşular, Türkmen gazını 50$'a alıp başkalarına 200$'a satıyorlar. Doğalgaz satış gelirleri zamanla azaldı.


Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguly Berdymukhamedov (60), 7 Şubat 2017'de yapılan genel seçimlerde% 98'in üzerinde oy alarak üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçildi.


Cumhurbaşkanının çalışma süresi 5 yıldan 7 yıla çıkarıldı. Ayrıca cumhurbaşkanının 70 yıllık yaş sınırı kaldırıldı. Aslında kendisi diş hekimi. Çok güzel gitar ve elektronik org çalıyor. Türkmen vatandaşların 4000 kişilik büyük konser salonlarında  hep birlikte başkanın pop müzik bestelerini söylediği konserlerine ait youtube videoları var.


Başkanın karısı ve üç çocuğuvar, ayrıca bir Rus metresi ve ondan bir çocuğu var.

Tesmi nikahlı Karısı şu anda Londra'da yaşıyor.


Devlet kurumları Afganistan ve Pakistan'a ulaşmak için yeni gaz boru hatları inşa etmeyi planlıyor. TAPI, (Türkmenistan Afganistan Pakistan India pipeline) 3000 mil, 50-60 bcm yıllık kapasite planlandı. Ancak 3.3milyar $ para lazım, finansman yok.


Azeri gazını Avrupa pazarlarına taşımayı planlayan Tanap boru hattına katılmak için Türkmenistan'ın Hazar denizinde yeni denizaltı boru hattı inşa etmesi gerekiyor. 

Bu masraflı projenin finansmanı belirsiz.


Geçmişte, bütçe fazlasıyla Aşkabat'ın merkezinde görkemli binalar inşa etmişlerdi. Başkentin merkezinde başka hiçbir şey yok. İşadamlarına hizmet verecek birkaç tane düzgün ticari otel var. Uluslararası Yolsuzluk gözlemcileri, devlet fonlarının kötüye kullanılması konusunda ülke yönetimine uyarıda bulunuyorlar.


Türkmenistan, Orta Asya'da kilitli bir coğrafyada, topraklarının çoğu sıcak ve kuru çöl. Herkes ücretsiz sağlık, eğitim ve sosyal hizmet alır. Neredeyse her tesise sahipler, ancak gerçekte pamuk ve hububattan başka hiçbir ürünleri, malları ve hizmetleri yok. Üç öğün balık var. Sabah aradığınızda, hala düzgün bir kahvaltı yok. 

Düzgün bir üretim olmadığı için gerçekten hiçbir şey yok.

Yükseltme için yönetime itiraz yok, ortada ortak bir bilgelik, ortak akıl  yok. İstişare yok. Ülke tek bir adamın yönetimine, her şey tek kişinin kararına bırakılmış. 

Dolayısıyla bu nihai karar asla sokaktaki ortalama insana ulaşmaz, hiç işe yaramaz.


İstanbul, 25 Ağustos 2020


Saturday, July 11, 2020

Alpullu 1973

Odtü makina'yı  bittikten sonra  Alpullu şeker fabrikasında bakım onarım mühendisi olarak ile göreve başladım. Benim devre arkadaşlarım kamuda mke, dsi, tek, enerji bakanlığı gibi kamu kuruluşlarına başvurdular, özel sektör firmalarında iş buldular. Şeker şirketinde çalışan odtü mezunu makina mühendisi herhalde sadece bendim. arada bir ne derece doğru yaptığımı kendime sorarım.

Trene bindim, haydarpaşa da indim, boğazı geçtim, sirkeci den edirne trenine bindim, 9-Nisan 1973 günü yağmurlu bir öğleden sonrasında Alpullu şeker fabrikasında işe başladım. teknik müdürün odasından  verimli muhteşem Ergene ovası manzarası aklımda kalmış.

Fabrika şeker üretim zamanını (kampanya) bitirmiş genel revizyonda idi. Pompalar motorlar sökülüyor, elden geçiyor, temizlenip tekrar yerine takılıyordu.
Yapılacak çok bir mühendislik işi yoktu.

Şeker sanayi basit bir şeker üretim teknolojisine dayanır. Şeker pancarını keser doğrarsınız, difüzyon ismi verilen bir büyük döner tamburda bir taraftan kıyılmış pancarı öte taraftan suyu verirsiniz. Pancardaki şeker suya geçer' sonra bu karışımın suyunu rafineride arıtıp buharlaştırarak alırsınız, posası küspe olur hayvan yemi olarak kullanılır. Sonra kalan maddeyi rafine edersiniz, suda eriyen şekerden başka kısmı ayırırsınız, bu melas olur, besin endüstrisinde zengin katkı maddesi olarak kullanılır. Şekeri santrifüjlerle kristalize edersiniz. Torbalar paketler satarsınız.

Erken cumhuriyet yönetimi şeker ve tekstil fabrikaları kurulmasına önem vermiş. Şeker üretimi gürbüz çocuklar sağlıklı yeni nesil yetiştirmek için gerekli görülmüş. Bizim çocukluğumuzda çocuklarına özen gösteren bilinçli genç anneler sokakta oynayan çocuklarına fırından taze sıcak ekmek aldırır, ekmek dilimlerine tereyağ üstüne toz şeker serper, onların güçlü sağlıklı gürbüz olmalarını isterlerdi.

1973 yılı Nisan ayında  işe başladım, şeker üretim kampanyası bitmiş, muvakkat işçiler köylerine gönderilmiş, fabrikanın daimi işçileri revizyona girmişlerdi. Yani çalışan büyün ekipmanlar pompalar, türbinler motorlar, basınçlı kaplar sökülüyor açılıyor, temizleniyor, gerekirse onarılıyor yenileniyor ve tekrar toplanıyordu. Bir makina mühendisi için son derece basit bir iş, ama yeni mezun bir kişi için fabrikada çok fazla insan hikayesi vardı.

Önce nasıl gidilir? Sirkeci tren istasyonundan Edirne posta trenine binerdik. Alpullu'ya kadar posta treni her istasyonda durur, posta yolcu ve eşya alır verirdi. 150km yol, 5-saat sürerdi. Bilet fiyatı çok ucuzdu. Fazla yolcu yoktu. Tren lokanta vagonunda menemen isterdik, bira servisi de vardı, biz çay tercih eder yol boyunca kitap gazete okurduk. İstasyonda iner misafirhaneye yürürdük.

İkinci seçenek, Topkapı trakya otogarından Hayrabolu veya Edirne otobüsüne binmekti. Yol 3-saat sürerdi, ama trenin rahatlığı konfordu yoktu. Sarsıla sarsına bir gidiş bir dönüş şeritli yolda otobüslerin yol alma sıkıntısını yaşardık. Babaeski garajında indikten sonra Alpullu dolmuşlarına binmek gerekirdi.

Ben önceleri tren istasyonu yanındaki eski misafirhanede kaldım. Orta mekanda bir bilardo masası ve konken oynamak için oyun odaları vardı. Sonra büyük misafirhanenin boya badana yenilenme işleri bitti. Biz genç yeni mezun üç mühendise üçüncü kat kule içindeki tek odaları verdiler. Ortak banyo tuvalet kullanıyorduk. Odam küçüktü ama arkada harika orman manzarası vardı. Pencere açılınca içeri çam kokusu doluyordu. Yanımda getirdiğim kitapları geceleri okumak en büyük keyfimdi.

Gün içi işimiz bakım onarım işlerini takip etmekti. Öyle önemli plan program yoktu. Çalışan işçilerin yanına gidip el sıkıyor, hal hatır soruyorduk. Bazıları konuşkan oluyor değişik hikayeler anlatıyorlardı.

Ham fabrika ustabaşısı efsane isimdi. Karşılıklı fabrikada oturup konuştuğumuz hatta teknik konularda tartıştığımız zamanlar oldu. Onun teknik sezgisi yüksekti. Biz buna Makina Tasarım ME-401 dersi içinde okuduk, "engineering intiution" deriz, hesap yapmadan sonucu önceden tahmin etmek anlamına gelir, bir yük için nasıl bir çelik profil kullanmak seçmek gibi. Almanya'ya gönderilen ustabaşılar ekibi içinde yer almış, bu işbaşı eğitimi kendisi için nerdeyse bir üniversiteye dönüştürmüş kişiydi.

Fabrika yönetiminin toplantı odasında tüm duvarları kaplayan içinde çoğu Almanca teknik kitaplardan oluşan çok büyük bir kütüphane vardı. Ancak Almanca bilen yoktu. Kitaplar zaman içinde tozlandı, paylaşıldı, kayboldu.

Büyük misafirhanede büyük bir radyo müzik seti, pikap ve çok geniş bir opera klasik müzik 78 plak kolleksiyonu vardı. Zamanı geçmiş kullanılmıyordu ama geçmişim görkemli günlerini ihtişamını bize hatırlatıyordu. Radyosu sadece orta dalga çalıyordu.

Atatürk için yapılmış Ergene köşkü de onarımdan bakımdan çıktı, odalar Ankara'dan gelecek üst yönetim için hazır tutuluyordu. Şeflerimiz organize ettiğinde  akşamüstü iş çıkışında Türk hamamına gidiyorduk. Yıkanmak dinlenmek için  harika bir yerdi.

Alpullu insanı kadar iyi doğru mütevazi insan az bulunur. Tanıdıklar aracıliğı ile aile içine girdiğim, akşam ev ziyaretlerine gittiğim oldu. Yönetimin izni ile kısa süre ortaokulda ingilizce dersleri verdim. Öğrencilerin ingilizce kelimeleri doğru telaffuz edebilme becerisi  isteği çok hoştu.

Okulu bitiren bir kısım erkek öğrenciler Babaeski'de liseye devam eder, çoğu kızlar  uzağa gidemez fabrikada muvakkat işe girer, puantör, muhasebe şeker paketleme işlerinde çalışırlardı. Bu çok güzel sarışın kızların çoğu  dışardan gelen genç yakışıklı mühendislerle evlendiler, ilerleyen zamanlarda fabrika müdürü eşleri oldular.

İstanbul 11- Temmuz 2020

Thursday, July 02, 2020

Sarmısaklı çiftliği ısı santrali 1973

Odtü Makina bölümünü 1973 yılında bitirdim. Şeker fabrikaları bakım onarım dairesi başkanı murat beyden randevu aldım, kendisiyle görüştüm. Alpullu şeker fabrikasında çalışırmısın? Diye sordu. Ben turhal şeker fabrikasıyla karıştırmışım. Trakya'nın ortasında olduğunu haritada görünce çok şaşırdım.

Trene bindim, haydarpaşa da indim, sirkeci den edirne trenine bindim, 9-Nisan günü yağmurlu bir öğleden sonrasında işe başladım. teknik müdürün odasından  Ergene odası aklımda kalmış.

Fabrika şeker üretim zamanını bitirmiş genel revizyonda idi. Pompalar motorlar sökülüyor, elden geçiyor, temizlenip tekrar yerine takılıyordu. Yapılacak çok bir iş yoktu.

Bir ay sonra yakındaki pancar tohum üretim yeri Sarımsaklı çiftliğinden bir talep geldi.
Sarımsaklı çiftliği arazisi birinci  dünya savaşı sırasında Alman ordusu tarafından kullanılmış, burda Alman ordusu için tarım ve hayvansal üretim yapılmış.
Altyapısı Alman tarım teknolojisine dayalı köklü üretken işbilir bir tarım kuruluşu idi.

Çiftliğin çok sayıda personel lojmanı vardı. Hepsi  kışları kömür sobasıyla ısıtılıyordu. Çiftlik peynir yoğurt üretiminde çok meşhurdu. O yıl iyi ödenek almışlar, bu para ile lojman ısıtması için merkezi ısıtmaya geçmek istiyorlarmış. Bu işin projesini çizecek ihale evrakını hazırlayacak bir makina mühendisine ihtiyaçları varmış.

Talep geldi, yeni mezun beni buldu. Çiftlığe gittim. Müdür ile görüştüm, çalışan personel çok heyecanlı idi. Sonunda onların da medeni kolay bir merkezi ısınma sistemleri hatta evlerinde devamlı sıcaksu kullanımı  mümkün olacaktı.

Ben acele Ankara Makina Mühendisleri odasından kalorifer elkitabını satın aldım.  Birkaç gün elkitabını okudum. İş kolay değil, herbir lojmanın ısı kaybı hesaplanacak, geliş dönüş boruları yerleşimi yapılacak, sonunda ana ısı dairesi karorifer kazanı seçilecek, sistem projelendirilecek. Bütün bu işler bir ay içinde bitirilecek, zor bir zaman baskısı var. O zamanlar bilgisayar yok,  digital hesap makinası bile yok.

Ailelerin tek tek kaldıkları lojmanların çatıları pek zayıftı. Tavan basit kontraplak malzemeydi. Kiremit ve kremşt taşıyıcıları arasında izolasyon yoktu. Isı tavandan çok kolay kaçıyordu. Isıyı içerde izole etmeye imkan yoktu. Hızlı ve etkin çözüm şarttı.

Tüm çatı aralarına 5-cm kalınlığında kaya yünü (rock wool) koydum. Bir lojmanın duvar ısı kaybını hesapladım, ortalama m3 ısı kaybı miktarı kabul  ettim. Herbir ayrı lojman için ısı kaybını  buldum. Radyatör büyüklüklerini belirledim. Dağıtım borularını hesapladım.

Kazan büyüklüğünü hesapladım, biri yedek üç kazan ihtiyacı koydum. Aydınger üstüne yerleşim planında boruları, radyatörleri, kömürlü kazanları çizdim. Benzer bir şirket teknik şartname örneğininin yazışma dilini kullanarak teknik evrakı tamamladım. Sarımsaklı çiftliği müdürüne bir ay içinde elden teslim ettim.

Sonra şirket merkezi proje yeni tesisler dairesinde küspe kurutma projelendirilmesi de çalışmak üzere Ankara'ya döndüm.

Ben ayrıldıktan sonra Sarımsaklı çiftliği ısınma tesisi ihalesine çıktı. Ayrı ayrı satın almalar yapıldı. Önce çatılar, tavanüsrü5-cm cam yünü ile kaplandı. Kalorifer petekleri satın alındı, dağıtım boruları döşendi, kazanlar merkezi ısı santraline kondu. Tüm işler hızla yapıldı ve o kış çiftlik personeli sıcak evlerinde yeni yıla girdiler. Onlar memnun ben yaptığım işten ve sonuçtan memnun oldum. Adıma yazılmış bir teşekkür mektubu aldım. Şartlar zaman sınırlaması, eldeki imkanlar, hızlı çözümleri beraberinde getiriyor.

Ankara 2-Temmuz 2020

Wednesday, July 01, 2020

Gentile Bellini

Gentili Bellini'in Fatih Sulan Mehmet (Mehmed II) resmi 1480

Fatih Sultan Mehmet Istabul'u feth ettikten sonra Galata'da yerleşik Venedikli tacirler mevcut durumlarını korumak için Venedik şehir devleti yetkililerine başvuru yapmışlar. Vergimizi ödeyelim, ticaretimize devam edelim, demişler. Venedik büyükelçisi ile Fatih'in yetkilendirdiği Osmanlı yönetimi bir ticaret anlaşması yazmışlar. Fatih anlaşmaya ek olarak Venedik şehir devletinden dönemin en iyi portre ressamını kendi portresini yapmak üzere göndermelerini istemiş. Venedik senatosu toplanmış, Gentile Bellini'yi görevlendirmiş. Bellini elinde devam eden kilise tavan duvar resimlerini bırakmış, portre resimlerine ara vermiş. Yanında hizmetçisi ve ressam yardımcıları ike beraber bir Venedik ticaret gemisiyle 1478 yılında istanbul'a gelmiş. Fatih'in huzuruna kabul edilmiş. Fatih önce ressamın artistik becerisinden emin olmak istemiş. Topkapı sarayının Haren tavanı ve duvarlarına dini ve aynı zamanda erotik resimler yaptırmış. Sonra Haram kadınlarının, saray görevlilerinin, yeniçerilerin, katiplerin eskizlerini resimlerini yaptırmış. Ressamın sanat becerisinden emin olduktan sonra poz verip kendi resmini yaptırmış. Bu resimlerden birincisi ingiltere "Victoria Albert Museum" da segileniyor. İkinci ve bence daha estetik sanatsal portresi bugün Katar Doha islam sanatları müzesinde. 

İbb'nin son müzayededen 1milyon ingiliz pound fiyatla satın aldığı üçüncü portre Bellini tarafından italya'ya dönüşünden sonra yapılmış. Bellini istanbul'da 18- kalmış. Çok sayıda resim eskiz yapmış. Resimler Topkapı sarayında kalmış. Eskizleri yanında Venedik'e getirmiş. Bu eskizlerden yararlanarak ilerleyen yıllarda zaman oldukça yeni yağlı boya resimler yapmış. Üçüncü portre bu dönemde Venedik'te yapılmış. 

Şimdi önemli soruya geliyoruz. Üçüncü yağlıboya resimde Fatih ile eşdeğer konumda gözüken soldaki genç adam kim? Fatih'in üç oğlu olmuş. İlk büyük şehzade Mustafa bu yıllardan beş yıl önce ölmüş. Şehzade Beyazıt 30'lu yaşlarda ve uzun süreli Amasya valisi. Bellini herhalde hiç görmedi. Cem sultan ise o sırada genç, Konya valisi. Bellini Cem sultanı görmüş olabilir. Tarihçi üstadımız Prof ilber ortaylı net konuşuyor. Soldaki genç kesin Cem sultandır, diyor. Diğer sanat tarihçileri o kadar emin değiller. Resimdeki genç adamın normal küçük Avrupalı burnu var. Cem sultanın sürgün ve hapis dönemlerinde çizilmiş resimlerinde babası Fatih'e çok benzer karateristik kemerli büyük burnu var. Bu konu üstünde daha çok düşünmemiz lazım.

Gelelim bu resim nerde sergilenmeli? Her müzenin öne çıkardığı bir sanat eseri vardır. Paris Louvre müzesinde Mona Lisa resmi, British Müseum'da Rosetta taşı, Berlin sanat müzesinde  eski Mısır'dan Nefertiti alçı büstü, istanbul koç Pera müzesinde Ahmet Hamdi beyin "Kaplumbağa terbiyecisi", istanbul arkeolaji müzesinde "iskender lahiti", ankara resim heykel müzesinde "kılıç kontrol eden savaşçı". 

Bence bu resim istanbul sanat müzelerinde dönüşümlü olarak sergilenmeli. Tek bir müzede kalmamalı. Bu resmi görebilmek için her yıl başka bir müzeye gitmeliyiz. İstanbul'da emirgan Sakıp Sabancı müzesinden başlayalım. Sonra istanbul modern, sonra koç Pera müzesine gelmeli. Arkasından izmir Arkas, Ankara işbankası sanat müzesinde  yer almalı, ve hep beraber gidip görmeli sahiplenmeliyiz. Sizin fikriniz nedir?

Ankara 28 Haziran 2020

Sunday, May 24, 2020

On the beach, 1959

"On the Beach", 1959

"Kumsalda" ismiyle yurdumuzda gösterilen bu hollywood filmi 1959 yılında çevrilmiş, Gregory Peck, Ava Gardner başrollerde oynamışlar. Konusu çok satan bir kurgu romana dayanıyor. Çevrildiği yıldan  beş yıl sonrasında yani 1964 yılında dünyada bir nükleer savaş olur, yanan yıkılan merkezlerden sonra nükleer serpinti bulutlar ile uzaklara taşınır, serpintinin henüz gelmediği Avustralya Melbourne kenti insanları kaçınılmaz sona hazırlanırlar, nükleer savaş sırasında deniz altında uzun süre bulunan böylece felaketten kaçan bir Amerikan denizaltısı su yüzüne çıkar, Melbourne limanına yanaşır, gemideki subaylar nükleer savaşı kendi aralarında sorgularlar,  kısa süre sonra kaçınılmaz son gelir, Melbourne sokakları bomboş kalır,

Filmi çocukluğumda bir anadolu kasabasında yazlık sinemanın tahta sandalyeleri üstünde izlemiştim. Hafızamda genç subay  karakterini oynayan Antony Perkins kalmış, onun ismi üstünden uzun taramalardan sonra filmi buldum, çok yeni youtube üstünden tekrar izledim, zamanında bütün dünyada çok izlenmiş çok ses getirmiş,

Bugünlerde tv'lerde covid-19 sürecinde bomboş Milano, Roma, Berlin, Londra, NewYork caddelerini ve meydanlarını izliyoruz. Nükleer savaş olmadı ama çok benzeri bir durum covid-19 salgını ile gerçekleşti. Siyasiler dünyanın heryerinde salgının bittiğini söylemeye başladılar, kendileri izolasyondan çıkmıyorlar, ama insanları  avm'lere, okullara, ibadet yerlerine, fabrikalara gitmeye yönlendiriyorlar. Donald Trump, eyalet valilerinin gereksiz önlemlerini dikkate almayın, kiliseleri açın, diyor. Vatikan  kutsal yerleri seyahate açsa sanki hemen seyahat programları yapılacak.

Temkinli akademisyen hüviyeti ile Almanya başbakanı Angela Merkel devamlı  uyarı konuşmaları yapıyor, ingiltere "sürü bağışıklığı" kavramına sarıldı ama bedeli ağır oldu.
Brezilya işin ucunu kaçırdı, güney yarım küre kış mevsimine giriyor, kayıplar artıyor,
Rusya'da, her ne kadar saklarsa saklasınlar kayıp rakamları artıyor.
Hindistan sokağa çıkma yasağını uzattı ama fakirler sokaklarda, işsizik korkunç boyutlarda. Çin'de ikinci dalga tedirginliği başladı. Japonya, Kore, Taiwan tedirgin teyakkuzda.

Orduya, askere,  tank tüfek gemi uçak hiçbirine nerdeyse  ihtiyaç kalmadı. Eski alışılmış savaş düzeni kalmadı, yeni normal savaş bambaşka. Güvenlik güçleri insanları  mesire yerlerinden parklardan deniz kıyısından uzaklaştırıyor, ama bir kısım millet  ne akla hizmet avm, futbol karşılaşması, kutsal yer ziyareti için sıraya giriyor.

Opera, konser, sinema salonunda toplanma oralarda performans izleme imkanı  artık kalmadı, yeni film, dizi, oyun çalışması bir süre yok. Bu kapalı düzende olsa olsa yazılı metin roman şiir  hikaye senaryo çalışması yapılabilir, onda da insanlar şaşkın, çoğu yazar kafasında "writers' block"  yazma üretme isteksizliği yaşıyor, birşey yazamıyor. Yazarınızın  bilgisayar icloud hafızası, ipad iphone kapasitesi doldu, masaüsrü ekranı karardı, çalışmaz oldu, upgrade zor, yeni  cihaz alımına %30 ithal vergisi geldi, bunlar yerli piyasada nasıl yapılacak? Bu arada hepimiz Zoom uygulama yazılımı kullanır olduk, davet geldi mi mutlaka katılıyoruz.

Yöneticiler tedbirler ile salgının ilk dalgasını kontrol altına aldık tahmin ediyorlar.
Aşı hala yok, ilaç hala yok. Çaresi karantina yöntemleri, el yıkama maske, hastalara entube oksijen takviyesi oluyor

Ekonomisi sağlam ülkeler Almanya Kanada ihtiyaç sahibi vatandaşlarına nakti yardım yaptılar. Parasız ülkeler sokağa çıkma yasağı ile zaman kazanmaya çalışıyorlar. Siyasiler bir an önce ekonominin açılmasını fabrikaların çalışmasını istiyorlar.

Kontratlarda bir paragraf "mücbir sebep" (force majeure) olarak yazıp geçtiğimiz, hiç kullanmadığımız olaylar geldi bizi buldu. Uzak mekanlarda şantiye kurmak, oralarda çalışmak proje yürütmek, yeraltı madenlerinde, dar sıkışık alan offshore platformlarında çalışmak artık çok zor, yeni düzenlemeler olmadan belki de imkansız.

Herkes bulunduğu yerde uzun süreli karantinaya girdi, çok zengin olsanız, büyük yönetici olsanız, çok korumalarınız, büyük otomobilleriniz, özel uçaklarınız olsa bile  artık fark etmiyor. Dünyanın her yerinde   65+ yaşlılar covid-19 tedavisinden başka sağlık hizmetlerine ulaşamadıkları için hızlı yaşlanmaya uğradılar. Gözlük numaraları yükseldi, yenileyemediler, diş doktoru ihtiyacı karşılanamadı, kronik diyabet kardio, tansiyon hastalıkları  hızla arttı, kronikleşti.

Otomobiller iki aydır bulundukları yerlerden kalkmadı, kışlık lastikten yazlık lastiğe değişim yapılamadı. Araba tamir bakım işleri kaldı. Metrolar belediye otobüsleri sınırlı çalışıyor. Küçük esnaf,  sanatkar satış yapamıyor, Amrikada hayvan kesim yerleri çalışmıyor, çoğu yerde ziraat ürünleri toplanamıyor, tüm dünyada uzun vadede ciddi besin sıkıntıları kapıda bizi bekliyor olabilir. Bu yüzden tarım ürünleri ihracatı çoğu ülkede yasaklandı, üretilen tarım mahsülleri iç piyasa ihtiyacına saklanıyor.

Hepimiz bilmeliyiz ki, "yeni normal" düzen, artık eski bıraktığımız düzen değil.
Geçmişe dönmemize imkan yok. Uçak seyahatleri, uzak ülkelerde yaz tatili, şehirlerarası yolculuklar, avm alışverişleri,  çok seyircili spor karşılaşmaları, kalabalık okullar, kalabalık öğrenci amfileri artık zor,

Yazarınız covid-19 salgını günlerinde hergün birşeyler yazmak istiyor, ancak bu kadar yazabiliyor.  "On the Beach" 1959 filmini  bugün 2020 yılında nükleer serpinti olmadan yaşıyoruz.  Bayramınız kutlu olsun.  Slm ve saygılar

Monday, May 04, 2020

#Covid-19 sürecinde enerji yatırımlarının son durumu

#Covid-19 sürecinde enerji yatırımlarının son durumu
https://www.youtube.com/watch?v=svetBDRx_fU/

Wednesday, April 22, 2020

#Covid-19 sonrası

#Covid-19 sonrası dünya nasıl olacak?

Bu günlerde evlerdeyiz, Covid-19 dışında konuşacak başka konumuz yok. Tüm haberler sadece Covid-19 bahsediyor. Her ne kadar küresel yanlış politikalar uygulansa, geç ve eksik kararlar verilse de, olumsuz yorumlar yapılsa da, bütün dünyada eğrisi doğrusuna şans eseri denk düşen oluşumlar yaşıyoruz. Covid-19 salgını her yere ayar veriyor, olması gereken yöne karar vericileri zorla itiyor.
Yeni nesil F35'lerin S400’lerin, büyük uçak gemilerinin sert gücüne artık gerek kalmadı. Salgın korkusundan inşaat ihalelerine, otoyollara köprülere ödemeler ertelendi. Kısıtlı kaynaklar hızla şehir hastanelerine yönlendirildi, yarım inşaatlar hızlandırıldı. İstanbul Anadolu Başıbüyük ve Avrupa yakasında Başakşehir Şehir hastaneleri hızla açıldı. Arçelik Aselsan Odtü üretimi ICU yoğun bakım üniteleri seri imalatı hızlandı, yeni hastanelerin ihtiyacı olan sağlık personeli eski hastanelerin genç kadrolarından alındı, aile hekimleri ve taşra hekimleri görevlendirildi, Ankara Etlik şehir hastanesi inşaatına kaynak sağlandı. Haftasonu sokağa çıkma yasağı ile enfeksiyon yayılımı hızı kesildi. Genç nüfusun sürü bağışıklığı avantajı devreye girdi.
Tüm sınırlar kapatıldı, güneydeki göçmen kaplarındaki salgın, göçmenleri hızla Suriye’ye geri dönmeye zorladı. ABD'nin salgına hazırlıksızlığı tüm sistemi salladı. İngiltere'de Başbakan Boris Johnson karantinaya alınınca görev İngiltere doğumlu çok iyi eğitimli hazine bakanı Hint asıllı Rishi Sunak'a kaldı.
Rusya'da Vladimir Putin durumun ciddiyetini yeni yeni anlıyor, öğreniyor. Korona, Vatikan'in ve diğer din kurumlarının kırılmaz inadını bile yendi. Saudi’ler bu yıl haç umre programlarını hepten iptal ettiler. Kimseyi kutsal mekanlara almıyorlar. Kadın sağlık personeli ihtiyacı yüzünden kapalı çarşaf zorunluluğunu kaldırdılar.
Almanya'da Angela Merkel akademisyen hassasiyeti ile Almanya’daki salgını kontrol altına aldı. 2012 Robert Koch Enstitüsünün salgın tahmin raporunu ciddiye alan ve gerekli önlemleri uygulayan Almanya'da kayıp sayısı diğer ülkelerden az. Sağlık konularında gerekli yatırımları yapan, acil kapasitesi yüksek cihazları hazır olan Almanya kurtardı sayılır. Almanya salgın kurallarını bugünlerde biraz gevşetti, tarlalarda fabrikalarda basit ağır bedensel iş yapacak işçi girişini kolaylaştırdı, DoğuAvrupadan en son 100bin sağlıklı kontrolden geçmiş genç işçi Almanya'ya giriş yaptı. Bunlar salgından korkmayan daha iyi hayat beklentisi olan gençler, çoğu açık havada tarım arazilerinde veya korunaklı sağlık merkezlerinde vasıfsız işlerde çalışacaklar. Almanya'da ortalama yaş 49, ağır iş yapacak genç insan yok. Çoğu Alman bilgisayar ile ofis işi yapıyor. Onlar da büroya gitmeden evlerinden çalışıyorlar.
Dünyada petrol fiyatları düştü, üretim var talep yok, üretimi depolayacak yer yok, üreticiler "aman alıp depolasınlar" diye, alıcıya üste para vermeye başladılar. Petrol fiyatlarına indeksli doğalgaz fiyatlarında yakında büyük indirimler bekleniyor.
Artık yeraltı madenlerinden kömür çıkartılamayacak. Bundan sonra zor. Termik santraller atıl kalacak. İnsan gücü istemeyen rüzgar güneş, hidro kaynaklar önem kazanacak. Covid-19 sonrası tümüyle yenilenebilir enerji odaklı kaynaklara döneceğiz. Yatırımlar hızla yenilenebilirlere akacak.
Avrupalılar tatil rezervasyonlarını iptal ettiler, erken rezervasyon geri ödemeleri otel uçak firmalarını iflasa götürdü. Lokantalar kafeler barlar kapalı mekanlar kapandı açılması uzun zaman alacak. Açıldıktan sonra bile uzun zaman kimseler gitmeyecek. Uçaklar sadece acil tahliye ve sağlık malzemesi taşımalar için kullanılmaya başlandı. Şehirlerarası yolcu taşımacılığı bitti, karayollarında sadece yiyecek kamyonları çalışıyor. Bu salgın mükerrer mütasyonlarla en az 2-3 yıl sürecek, sonunda dünya bambaşka olacak, içe dönük kapalı yaşamaya alışkın yeni alışkanlıklar edineceğiz.
Covid-19 salgın süreci devam ediyor. Evde kapalı kalma durumunun dördüncü haftasını bitirdik. İyimser siyasi açıklamalar var ama gerçekçi akademik yorumlar bu sürecin Haziran sonuna kadar devam edeceğini, hafiflese bile gelecek yıl mütasyon görmüş yeni dalgalarla beraber 1-2 yıl süreceğini söylüyor. 1918 İspanyol gribi aynı şekilde mütasyonlarla 1919-1920 yıllarında daha sert sürmüştü.
Sınırlarımızı kapatmak çok önemli bir karardı. Özellikle İran, Irak, Suriye sınırları salgının durdurulması açısından çok önemliydi. İran ve Ortdoğu üstünden enfekte olan insanların yurdumuza girişi çok tehlikeli idi.
Öte yandan salgının Rusya, Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan içinde de arttığını duyuyoruz.
Salgının varlığı hiçbir savaş silahının gücüne benzemiyor. Covid-19 salgın sürecinde Amerika'nın ağır üstün yeni modern silah gücünün hiç bir anlamı kalmadı. İtalya, İspanya, İngiltere hiç iyi değil. Kurtulmaları zaman alacak.
Pasifik Guam adası yakınlarında bulunan Amerikan USS Roosevelt uçak gemisinde 4000 uzman asker var, ama kaptan dahil önce 150 sonra 500 asker salgın enfeksiyonu pozitif test gösterince koca savaş gemisi nerdeyse çalışmaz savaş yapamaz hale geldi. Aynı şekilde Akdeniz'de bulunan Fransız deGaulle savaşgemisinde 1700 askerin 1000'i hasta. Pilotlar hasta olursa, askerler hasta olursa, savaşacak kim kalıyor?
Yeni nesil F35 savaş uçağının, S400 füzelerinin, uçak gemilerinin hiçbirinin önemi kalmadı. Lüks otomobiller, özel uçaklar, villalar bütün bunların hiçbir anlamı yok. Hiçbir silah kullanmadan tüm ülkeler virüs'e yenildi, sokaklar caddeler bomboş kimseler yok.
Covid-19 sürecinde küresel ortamda felç olan dış politikaları yeniden gözden geçirmekte fayda var. Covid-19 sonrası yeni dünya ilişkilerini yeniden çizmek lazım. Covid-19 sonrası dünya şimdiden öngöremeyeceğimiz yepyeni bir başka düzen olacak.

Ankara, 21 Nisan 2020

Saturday, April 04, 2020

Korona Günleri

Merhabalar

Bugün 4 Nisan 2020 cumartesi, saat 15:00 Ankara Bilkent evdeyim.

Home office kurdum, odama kapandım, internette sosyal medya dolaşıyorum, facebook, linkedin, tweeter, academia, gmail, canım makale yazmak istemiyor. Ne yazabilirim, ki?

sabah internet gazetelerini okudum. youtube standup show'lar izledim

Metropolitan operada Georges Bizet'in "inci avciları "operası var, muhteşem bir eser akşam tümünü izlemeye niyetliyim

netflix filmleri iyi oluyor, iki saat kaptırıp gidiyorsun,
migros sanal marketten dün sipariş yaptık, yarın sabah eve getirecekler,

çocuklar ile whatsApp yazışma yaptık, büyük burda yakınımda, küçük Berlin'de ama sanki her ikisi de aynı mesafede imiş gibiler, aynı whatsapp gurubunda mesaj alıp veriyoruz

yakınlarımızda covid19 belirmeye başladı, Bilkent-2 de f1 apartman görevlisin ailesinde tesbit edilmiş , çocuklar hastanede, anne baba evde, ev dezenfekte edilmiş, karantinaya alınmış

bilkent-3 bakkalının çırağında covid19 tesbit edilmiş, kimse ordan alışveriş yapmıyor

kapı önüne bile çıkmıyoruz

çorba kaynatıp içiyoruz, biraz da sebze ve bakliyat, ben zaten et yemiyorum

migros sanal marketten gelen yiyecekler arka mutfak balkonunda 24-saat bekliyor, sonra hepsi yıkanıyor, dolaba alınıyor

dışarı çıktıysak, ayakkabı ve elbiseler yıkanıyor,

korona günleri sürüyor, slm



Sunday, January 26, 2020

Sevil Berberi, Ankara Operasında



Sevil Berberi, Gioachino Rossini

İtalyan besteci Gioachino Rossini'nin (1792-1868) "Sevil Berberi" operasını 22- Ocak 2020 gecesi Ankara operasında seyrettik.
Rossinini'nin bu çok sevilen eseri ilk defa 1816 yılında Roma Teatro Argentina'da sahnelenmiş. Çok sevilmiş günümüzde her yıl çok sayıda operada sahneleniyor. Müzik hoş güzel melodik. Konu eğlenceli bir aşk hikayesi. Figaro karakterinde bariton Cem Beran Sertkaya, Rosina soprano Esra Çetiner, Kont Almaviva tenor Barış Yanç çok güzel seslendirme yaptılar. Emre Ulucak, Yiğitcan Tatlıoğlu, Evren Gökoğlu, Mert Özdemir, Noyan Coşgun diğer karakterlere ses verdiler.
Dekor ve Kostümler tasarım (Gülden Sayıl) çok güzeldi.
Rejisör Ayşe Dağıstanlı Parlar eseri sahneledi. Orkestra şefimiz Murat Cem Orhan, orkestrayı yönetti. Güzel bir sahneleme olmuş kaçırmayın.

Ankara 24 Ocak 2020

Saturday, January 25, 2020

Aida Operası Ankara Operasında




Aida, Giuseppe Verdi, Ankara Operasında, 18-Ocak 2020

Ankara operasında 18-Ocak 2020 cumartesi akşamı Giuseppe Verdi'nin (1813-1901)'nin Aida operasını seyretme imkanı bulduk.
Aida ilk defa 1871 yılında Kahire Hidiv Opera binası ilk açılışında sahnelenmiş. Hidiv, Verdi'ye bu eseri sipariş ederken, standart 50 bin Frank yerine 150 bin Frank vererek onu razı etmiş. Eser Milano LaScala, ve Paris operalarından sonra birden çok popüler olmuş, her yıl dünyanın her tarafında tekrar tekrar sahnelendirilen bir eser olmuş.
Aida operasının konusu Mısır papürüslerine binlerce yıl önce yazılmış bir hikayeye dayanıyor. Eski Mısır tarihi ile uğraşan arkeolog ve bilimciler 1900lerin başında tarihi papirüs yazılarını modern dillere çevirmişler, bunlar daha sonra roman, tiyatro yapılmış. Giuseppe Verdi, Aida hikayesini çok beğenmiş, onun için önce küçük bir müzik parçası, daha sonra üvertür yapmış, sipariş gelince bu melodileri çoğaltmış, büyütmiş, dört perdelik muhteşem bir operaya dönüştürmüş.
Yazarınız operayı izlemeden önce evde işyerinde arabada CD ile saatlerce müziği dinledi, kulağını zihnini alıştırdı, melodileri ezberledi.
Aida karakterinde soprano Feryal Türkoğlu, Amneris MezzoSoprano Ezgi Karakaya birbirleri ile yarışırcasına harika seslendirme yaptılar. Ramades Tenor Koray Damcığlu, Amonasro Eralp Kıyıcı muhteşemdiler. Ramfis Şafak Güç, ayrıca Erdem Baydar, Emre Pekşen, Evren Gökoğlu diğer baş karakterlere ses verdiler.
Zengin Dekor tasarım (Özgür Usta), etkileyici tarihi Kostümler (Savaş Camgöz- Gürcan Kubilay) çok güzeldi.
İtalyan Sahne Yönetmeni Vincenzo Grisostomi Travaglini, yılların tecrübesini sahnede gösterdi. Orkestra şefimiz Can Okan, orkestrayı muhteşem yönetti. Salon dolu, balkon dolu, her iki yan ayakta izleyicilerle dolu. Eser bitti, hepimiz beraber ayakta uzun uzun sanatçıları alkışladık. Muhteşem harika inanılmaz güzel bir gece yaşadık.
Aida operası bu sezon Berlin, Sydney, Brisbane, Beijing, Toronto, Viyana, Minsk, Bolşoy sahnelerinde yer alıyor. Verona opera festivalinde, Kahire, Astana operasında ayrıca sahnelenme yapılıyor.
Bu sezon Ankara operasından sonra, 3000 kişilik Ankara Congresium sahnesinde olacak. Daha sonra İstanbul Zorlu PSM ve Antalya Aspendos sahnelerinde yer alacak.
Muhteşem bir sahneleme olmuş kaçırmayın.

Ankara 24 Ocak 2020
---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale "Odtü'lüler Bülteni" dergisi Opera sayfası için yazılmıştır.

Monday, January 13, 2020

#ElizabethWarren



#ElizabethWarren ABD Başkanı olabilir mi?
Demokrat Parti Başkan adayı Elizabeth Warren (70), Borçlar ve özellikle İflas hukuku konusunda uzman Harward Üniversitesi Hukuk Profesörü, Oklahoma City doğumlu. Beş kitabın yazarı, altı adet kitabın içeriğine katkı vermiş, 2013 yılından beri ABD Senatosunda Massachusetts Senatörü. Donald Trump ile kamuoyu araştırmalarında başabaş gidiyor. Şimdilik iki Demokrat aday Joe Biden ve Bernie Sanders'in az arkasında görünüyor. Başkan Obama'nın iki dönem yardımcısı Joe Biden'in fazla ciddi vaadi yok. Bernie Sanders 2016 seçimlerinde Hillary Clinton'u geçebilseydi başkan olabilirdi, şimdi çok yaşlı, başkan olabilmesi çok zor.
Elizabeth Warren Harward üniversitesinin çok sevilen hukuk profesörü. Youtube konuşmaları seçmenlere çok etkileyici geliyor. İki evlilik yapmış, ilk evliliğinden bir kız bir erkek iki çocuğu var. Önce sağlam bir akademisyen kariyer yapmiş, sonra Temsilciler meclisine sonra Senato'ya girmiş.
Orta sınıfın zorluklarını kendi çocukluğundan biliyor. İyi bir işi olan babası kalp krizi geçirince çalışamaz olmuş, annesi Sears katalogtan satış yapan şirkette asgari ücretle işe başlayınca aile zorunlu masraflarını ödeyebilir olmuş.
Üç erkek kardeşten sonra doğan tek kız çocuğu. Aile içinde çok eskiden bir Amerikan yerlisi kanı olduğu konuşulurmuş. Üniversiteye girerken kendi etnik kökenini "Amerikan Yerlisi" olarak deklare etmiş. Bunun bir yararı olmamış, bir pozitif ayrımcılık sağlamamış. Ama Donald Trump 2016 seçim öncesi tartışmalarda Elizabeth Warren'ın geçmişine gönderme yaparak , kendisinden alaycı bir şekilde "Pokohantas" diye sözetmiş. Pokohontas 16. yüzyılda yaşamış bir Kızılderili kabile reisinin güzel kızı. Zamanında Avrupa'ya seyahat yapmış, İngilizce öğrenmiş, orda evlenmiş. Disney şirketi kendisi hakkında eğlenceli bir karton çizgi film yapmış.
"Pokohantas" alayına maruz kalınca, Elizabeth Warren kendisi ile ilgili olarak DNA gen testi yaptırmış. Test sonuçlarında büyük oranda Avrupa geçmişi olan ancak 6-10 kuşak öncesinden biraz Amerika yerlisi gen izleri bulunan sonuç çıkmış.
Donald Trump 1-milyon ABD Dolar iddiayi Elizabeth Warren'ın önereceği sosyal yardım kuruluşuna yatırma taahhüdünden yan çizmiş. Bu arada Amerikan Yerlileri Elizabeth Warren'ı sert eleştirmişler. "Genlerinde az miktarda Amerikan Yerlisi izleri bulunan bir kişi öyle kolay Amerikan Yerlisi kültürüne sahip olamaz, ayrıca kabilede yaşaması yerli kültürüne sahip olması gerekir" demişler. Elizabeth Warren bu konuda onlara hak vermiş ve onlardan özür dilemiş.
Elizabeth Warren çevreci, fosil yakıtlı santral sahibi şirketlerden ve büyük ticari bankalardan seçim bağışı kabul etmiyor. ABD orta gelir kuşağına daha adil vergi vaad ediyor.
ABD ekranlarında Demokrat Başkan adayları arasında TV tartışma programları (Debate) devam ediyor. Destekleri azalan adaylar yarışı bırakıyorlar. Öne çıkan adaylar arasında tartışmalar sertleşiyor.
Donald Trump, Cumhuriyetçi partinin tek adayı. Hakkında Demokratların çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisinden Ukrayna skandalı konusunda adaleti engellemek konusunda soruşturma kararı çıktı ama Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato'dan geçmeyecek. Her ne kadar uçuk kaçık medyatik tavırları ile eleştri alsa da ABD seçmeni için daha radikal kararları ortaya koyuyor. Bizlere ters gelse bile ABD seçmeni için çok cazip kararlar bunlar. Kayıtsız yabancı göçmenlerin kendi yurtlarına iadesi, ABD orta bölgesindeki kömür madenlerinin daha çok işletilmesi, ABD seçmenine daha çok iş imkanı sağladı. Son dört yıl içinde işsizlik azaldı, enflasyon düştü, ABD dış ticaret dengesi düzeldi.
Donald Trump, ABD için dış dünyadan daha uzak izole, daha kendi içine dönmüş, yabancı topraklarda macera aramayan bir siyaset vaad ediyordu. Ancak her ne kadar asker çekme planlasa da, Suriye, Irak, Afganistan savaşları hala devam ediyor. Iranlı komutan Qassem Souleimani suikastının tetiklediği diğer olayların faturası kendisine kesilecek. Cumhuriyetçi parti destekçisi Amerikan silah üreticileri bizim coğrafyaya bol konvensiyonel silah satıyorlar.
Güney sınırımızdaki savaş ile başbaşa kaldık. Arkasından Libya geliyor. Doğu Akdeniz münhasır ekonomik alan restleşmesi devam ediyor.
ABD'ye girişler zorlaştı. ABD Vizesi almak zorlaştı, ABD ile iş yapmak zorlaştı. Enerji santral ekipman satışlarında bir problem yok. Paranız varsa, finans bulabiliyorsanız, ABD üreticileri size her zaman gaz türbini, buhar türbini, buhar kazanı, yazılım, tasarım satarlar. Ancak kontrat görüşmelerini ABD içinde yapmanız zorlaştı.
Bu kadar karikatür, resim, heykel Donald Trump için işe yaradı, çok popüler oldu. TV ve sosyal media'yı iyi kullanan Donald Trump yaklaşan 3-Kasım 2020 ABD Başkanlık seçimlerini tekrar kazanabilir.
Bizce onun en güçlü rakibi Demokrat Senatör Elizabeth Warren olacak.
---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.
Prinkipo, 14 Ocak 2020