Mersin
Ataş Rafinerisinde Kontrat Müzakeresi, 1992
Mersin'de 1962 yılında açılan ve 2004 yılında çalışmasına son
verilen, yıllık 4.4 milyon ton petrol işleme kapasiteli BP'nin
ortak olduğu Ataş rafinerisinden 1992 yılında bir davet aldık.
Mevcut üç adet buhar kazanından sonuncusunda rehabilitasyon
istiyorlardı. Yergörme yaptık, köşelerde fueloil yakıcıları
olan kare şeklinde CE tasarımı kazanlardı, eskimiş erimiş buhar
boruları değişecek, tüm izolasyon yenilenecek.
Mevcut teknik resimleri aldık, sökme takma, boru yenileme işçilik
fiyatlaması yaptık, makul bir kar koyduk, son fiyatı belirledik,
değerlendirme sonrası işyerine davet edildik, dört kişilik ekip
olarak gittik, fiyatımızı anlattık savunduk, rakib firmaların
teklifleri önümüze açıldı, daha önce iş yapan rakipler pek
başarılı olamamışlar, fiyatımız biraz pahalı ancak önemli
değil, aynı seviyeye gelirsek ihaleyi alacağımız bize informal
gayriresmi olarak fısıldandı.
Fiyat konusunu bir yana bırakıp, kontrat dökümanı müzakeresine
girdik, 100 sayfalık ortak bir metin üzerinde madde madde, cümle
cümle gidiyoruz, basit konuları geçtik. Döküman ingilizce, Ataş
yabancı ortaklıklı bir şirket, kontratın ingilizce olması
lazım, bizim ekip için dert değil, İngiliz genel müdür hariç
kalan hepimiz Odtü mezunuyuz.
Maddeleri yavaş yavaş geçtik, sonunda Mücbir sebeblere yani "force
majeure" maddesine geldik.
Ataş, kontratta mücbir sebebleri tek tek saymış, bunların dışında
bir durumu kabul etmiyor. Önerilen sebebin net yazılmasını
istiyor.
Biz ise İngilizce dökümanı daha önce ABD'li ortağımıza gönderip
görüş almışız, ABD'li hukukcular, bir ifadenin kesin mukaveleye
geçmesini istiyorlar, "Kontrolümüz dışında 3. taraflar
tarafından oluşan olumsuz durumlar" (any
event or circumstances beyond
the reasonable control
of a Party which prevents the performance by that Party of its
obligations)
Ataş kendi kontrat metni dışında hiçbir eklemeyi kabul etmiyor. Biz
anlatıyoruz, "Mesela havada bir uçak Ataş rafinerisine düşse,
yakından geçen bir denizaltı patlasa" bunlar bizim
kontrolümüzde değil, üçüncü tarafların oluşturduğu olumsuz
durumlar, Ataş ekibi durumu anladı ama kendi metinlerini
değiştirmiyorlar, bir olumsuz durum varsa yazılacak, ama boş ucu
açık ifade konmayacak.
Fiyat kısmına gelince, bizim önümüze en ucuz fiyat veren rakibimizin
teklif dosyası kondu ve bu fiyata inmemiz istendi.
Bizim rakam çok yukarda, bir haftadır sabahtan akşama müzakere eden
bizim ekipte sabır bitti,
"Bırakıyoruz, siz ne yaparsanız yapın" dedik, müzakereyi kestik, toplantıyı bıraktık, haftasonu cuma akşamı ayrıldık, Ankara'ya döndük.
"Bırakıyoruz, siz ne yaparsanız yapın" dedik, müzakereyi kestik, toplantıyı bıraktık, haftasonu cuma akşamı ayrıldık, Ankara'ya döndük.
Pazartesi günü ortak girişim şirketimizin İngiliz genel müdürü durumu
yerli ortak ana firmamızın üst yetkililerine anlattı. Bu fiyat ve
bu mukavele ile işi almamızın imkansız olduğunu, ipleri koparıp
döndüğümüzü söyledi. üst yönetim kendi arasında toplandı.
İki-saat sonra "Biz bu işi bu fiyata ve bu mukavele ile yaparız, işi
nasıl bağlarsan bağla, ama mutlaka bağla" dediler
İngiliz genel müdür odasına döndü, sanki önceki cuma günü ipleri
koparmamış gibi bir yeni kabul mektubu yazdı, teşekkür etti, işi
aldık.
Bir hafta sonra Ataş'a tekrar gittik, mukaveleyi imzaladık, ilk
kickoff- başlama toplantısını denizkıyısında Karatoprak balık
lokantasında yaptık, balık yedik sonra balık kokulu kağıtlar
üstünde projeyi belirledik.
O balık kokulu masa kağıdının üstündeki notlar kickoff
toplantısı başlangıç belgesi olarak dosyaya girdi.
İş bir yıl sürdü, yakından denizaltı geçmedi, rafineriye uçak
düşmedi, mücbir sebeblere gerek kalmadı. Ben bu hikayeyi size
neden anlattım? Yabancılar özellikle Amerikalılar, riskleri net
belirlerler ve fiyatlarlar, Biz Türkler ise riskleri daha kolay göze
alırız.
Uluslararası antlaşmalarda Türkiye olarak bu tip sözleşmelere imza atmamızın,
tahkime giden süreçlerin artmasıyla sözleşmelerin önemli bir
parçası olduğu için Force Majeure (Hukuksal deyimiyle-Mücbir
Sebeplerin) içeriklerinin hukukçu gözüyle de onaylanması işin
olmazsa olmazıdır. Bahsi geçen tanımlama, ''third
party involvement beyond our control" tamamen ABD ve
Ingiltere'nin hukuksal açıdan algıdaki farklılıklarından
kaynaklanır. İngiliz yasalarınca değerlendirilen bir tahkim
konusu sözleşmede harfiyen ne yazıldığını dikkate alarak
yargılar dolayısıyla ana olaya türev olarak etki yapacak bir
mücbir sebep yazılmadıysa işiniz zordur. ABD hukuku bunu bildiği
için bu tip detayları kaçırmaz ve temel savunması ''ucu açık
olduğu gerekçesiyle çıkarılmasını talep eder''. Ortada bir
pasta var ve paylaşılması gerekiyorsa kazan-kazan yöntemiyle
neticede her iki tarafta ortak noktada buluşurlar. Anglosaksonlar
para için her şeyi detayına kadar yaparlar risk değerlendirmesi
sonucunda yüksek para kaybı olacak işlere girmezler. Bu riski
kendi lehlerine çevirecek maddeler koyarak ya geçersiz kılar veya
gerçekleşecek olası sonuçta finansal açıdan çok kısıtlı bir
riski almayı kabul eder.
Biz Türkler ise dünya piyasasını yıllardır elinde tutmuş kartellerden iş koparabilmek için daha fazla risk alıp onların alamayacağı riskleri aldığımız doğrudur.
Biz Türkler ise dünya piyasasını yıllardır elinde tutmuş kartellerden iş koparabilmek için daha fazla risk alıp onların alamayacağı riskleri aldığımız doğrudur.
---
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
Ankara,
18 Eylül 2018