Pages

Tuesday, July 31, 2018

Jordan



-->
Arab Potash, Aqabe, Ürdün, 1997-2002

Teklif alma talebi 1997 yılında ABD JV ortağımız üstünden bize ulaştı, iki adet saatte 120 ton buhar üretecek su borulu buhar kazanı istiyorlardı.
Yer görme için Ürdün Amman kentine Ankara'dan kalkan uçakla vardık.
Yerli temsilcimiz ile kaldığımız Amman Sheraton otelinde kahvaltıda buluştuk. Beraber Arab Potash Company (JPMC) merkezinde ihale evrakını hazırlayan mühendisleri ziyaret ettik. Tüm gün toplantı yaptık. Kendimizi anlattık. Ertesi gün Yerli temsilcimizin landrover arabası ile çölde yol aldık. Kızıldeniz kıyısında Aqabe kenti dışında fabrikaya ulaştık.
Mevcut buhar santralini yerinde gördük. İki adet faydalı kullanım süresini doldurmuş ağır hantal eski tasarım Fransız kazanları vardı. Fotoğraflar çektik, teknik resimlerin kopyalarını temin ettik, yergörme belgemizi aldık, ayrıldık. Dönüşte yol üstünde Petra antik kentini ve ölü denizi gördük.
Amman Ankara THY uçağı ile aktarmasız eve döndük.
Ankara'da teklifimizi hazırladık, montaj ve 2-yıllık yedekler dahil 4+milyon ABD$ fiyatımızı oluşturduk, Ürdün yerel temsilcimize kurye ile gönderdik. Teklif orda çoğaltıldı, Arab Potash şirket yetkililerine sunuldu, değerlendirildi, sonunda davet geldi, tekrar gittik, teklifimizi anlattık, referanslarımızı tanıttık, güven oluştu, işi aldık. Bu defa teknik resimler hazır değildi, yeni detay resimleri hazırlamak zaman aldı. Tasarım Paket değildi, buhar kazanı parçalar halinde üretildi. Karayolundan Mersin serbest bölgeye peyderpey gönderildi. Mersin serbest bölgede kendi açık alanımızda tek parça buhar kazanı haline getirildi. Sonra Mersin limanından gemiye yükledik. Gemi Süveyş kanalını geçti Kızıl Deniz'de Aqabe limanına girdi. Kazanlarımızı indirdik, fabrikaya taşıdık. Montaj personeli uçakla Amman'a gönderildi. Daha önce Türk ana ortağımız Ürdün'de iş yaptığından çevreyi ortamı çalışma şartlarını iyi bilen teknik personele sahipti. Aqabe Arab Potash fabrikasında yerli tecrübeli güvenilir bir müteahhit ile beraber çalıştık. Fabrikanın sürekli buhar ihtiyacı vardı. Önce bir eski kazanı söktük, yerine bizim kazanı koyduk. Çalıştırdık, fabrikaya buhar verdik. Sonra ikinci buhar kazanını söktük. Yerine ikinci kazanımızı koyduk. Tek tek sırayla yaptığımız için yerinde montaj yaklaşık 8-9 ay sürdü.
Ürdün, İngiliz kraliyet düzeninin Arab coğrafyasındaki replikası idi. Herşey her yer İngiltere kraliyet uygulamalarının benzeri idi. Kraliyet hava kuvvetleri, Kraliyet bilim kurumu, Kraliyet briç topluluğu.
Bize Türklere karşı her zaman belirli bir mesafeleri vardı.
Tüm Arab coğrafyasında olduğu gibi, işin kolaylaştırılması için arabulucu rolüne giren çok taraf vardı ancak hepsini yerel temsilcimize havale ediyorduk. Arab Potash, Ürdün için en önemli üretim ve ihracat merkezi idi. Petrolü olmayan, çöl üstünde 10 milyon nüfuslu, ayrıca vatandaş sayılmayan Filistinli göçmenlerin kampları doldurduğu bir zor alandasınız. İçme suyu bile yeterli değil.
Proje süresince İdare ile iyi ilişkiler kurduk. İş zamanında bitti. Arab Potash o gün bu gün bizim buhar kazanımızı kullanıyor, programlı bakım dışında fazla bir operasyonel problemi yok.
Ürdün'de iş yaparmıyız? Arab coğrafyasında Türk müteahhitler her zaman iş yapabilir, Arab coğrafyası bizim doğal iş mekanımızdır, bir anlamda bizim arka bahçemizdir. 80 milyonluk nüfusa sahip üretken bir Türkiye diğer Ortadoğu ülkelerine teknoloji endüstriyel ürün satma kapasitesine sahiptir. Yeterki durumumuzu fazla abartmayalım. Karşılıklı saygı mesafesinde kalalım. Osmanlı dönemini özellikle onlara hiç hatırlatmayalım. Büyük lider ülke imajı bizim gururumuzu okşuyor ancak iş ilişkileri açısından durum pek kolay olmuyor.

---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Prinkipo, 30- Temmuz, 2018

Sunday, July 29, 2018

Havlayan köpek ısırmaz

Havlayan köpek ısırmaz, Türk atasözü
"barking dog never bites",
Prov. Someone who makes threats all the time seldom carries out the threats.

Bu atasözü uluslararası ilişkilerde çok fazla gündeme gelir, ingiliz guardian gazetesi, düşürülen rus uçağı sonrası rus ambargosu için telaffuz etmişti, benzer şekilde yunan dışişleri bakanı ege gerginliği için kullanmıştı, abd pakistan için sarf etmişti,

Şimdi çok sayıda afbuyrun havlama var, halkbank cezası, f-35 satışının engellemesi, hakan atilla, papaz andrew, bütün bunlar abd yönetimi tarafından medyada ve twitlerde bolca kullanılıyor, ama tabiri caiz ise ortada karşı tarafı acıtıcı bir durum henüz yok,

Rus uçağının düşürülmesi sonrası ciddi acıtıcı işlemler ortaya kondu, vizeler kaldırıldı, turizm engellendi, sebze meyva satışı durdu, oraya gidenlere ciddi engellemeler yapıldı,  müüteahhit hizmetleri kesildi, doğalgaz konusunda tatsızlıklar yaşandı,
ortamın düzelmesi için bizim taraftan epey maddi fedakarlık yapıldı, karadeniz kıtasahanlığımızdan geçen türkakımı denizaltı boruhattı için kolaylıklar sağlandı,
şimdi onlarla  ilişkilerimiz çok iyiymiş, başkaları kıskanıyormuş, diyorlar,
yani yürürlüğe konan acıtıcı yaptırımlar sonuç veriyormuş, algısı netleşti.

Abd yönetimini uçak gemisine benzetirler, uçak gemisinin manevra yapması, yön değiştirmesi zordur, yeni bir manevra yaparsa değiltirmesi zaman alır,

Yani acıtıcı işlemler başlarsa, geriye almak zor olur, epey acıtır, "heyt meyt" diyerek toparlayamayız, kuyruğu dik tutuyoruz ama oynayacak fazla bir alan kalmadı,

S400 vs f35 dilemması (açmazı)  çok enteresan, hangisi daha iyi bir gizlem, elma armut durumu var ve her ikisi birden olmuyor, ruslar s400 verir umurlarında değil,
ama s400 satın alan bir ülkeye abd  yönetimi f35 verirmi? orası şüpheli,
basit tabancanın yabancı ülkelere satışı bile Abd kongre onayına kalmış,
Rus s400 füzeleri elektronik bilgileri olmayan tüm diğer uçakları düşman algılıyor, f35'lerini de düşman algılayacak,

Amerikan F-35 uçaklarını alamazsak, o zaman alternatif Rus SU-57 son kuşak yeni uçaklar kalıyor, F-35'lerin fiyatı 80-90m US$, SU-57'lerin birim fiyatı 50m US$.
Bir anda sipariş değiştirmek elbet kolay değil ama son çare olarak her zaman düşünülebilir. SU-57 alımı Türkiye'yi hepten Nato'dan çıkarır, Rus yörüngesine sokar.

Halkbank cezası ciddi acıtacak, şimdiden sinyalleri geldi, rahip gitseydi sıyırtırmıydık bilemiyorum, ev hapsi ile iş çözülmüyor, bizim adalet sistemimizin kredibilitesi ciddi yara aldı, yatırım yapılabilirliğimiz belirsiz, merkez bankası bağımsız değil, piyasaları kontrol etmeye imkan yok, faizi tutuyorsunuz döviz fiyatları patlıyor, dışişleri ve hazine bakanlarımızın yatıştırıcı  sözleri yeterli değil, piyasalara söz değil eylem lazım

Başıboş köpeklerin çok olduğu bir mekandayım, dün akşamüstü  yürüyüş yaparken orman içinde yatan on adet büyük köpeğin arasından geçtim, tempomu bozmadan gözgöze gelmeden yürüdüm, birşey yapmadılar, akşam eve kısa yoldan dönerken orman içinden köpeklerin korkutucu ulumaları geliyordu, herhalde aynı yoldan geri dönmeye cesaret edemezdim.  Slm ve saygılar

Prinkipo, 28-temmuz 2018

Wednesday, July 18, 2018

Airbnb





Adalarda AirBnB, Booking ev kiralama uygulamaları

Adalar'da eskiden beri yazlıkçılar yıllar boyu aynı evleri kiralarlar.
Kiradan bıkan Adalar'da uzun süre kalmak isteyenler kış döneminde uygun fiyatlı evleri satın alır, içlerini yenilerler, önce kısa sonra uzun süreli kalmaya başlarlar.

Airbnb uygulamasıyla çok sayıda yabancı yazlarını Adalar'da geçirmeye başladı. Özellikle Rus aileler çoğunlukta. Diğer Batılı ülke vatandaşlarını vapur motor beklerken iskelede görebiliyorsunuz. Bir de Anadolu kulübünün kısa süreli özel ziyaretçileri var.

Geçtiğimiz yıllarda Powergen Europe konferanslarına tüm süre katılabilmek için Milano ve Berlin'de airbnb.com, Viyana ve Amsterdam'da booking.com üstünden birer haftalık ev kiraladık. Ailecek kaldık.

Booking.com daha kurumsal çalışıyor, karşınızda bir şirket oluyor.
Airbnb.com ise daha kişisel, karşınızda evini olduğu gibi size verip çıkan bir insan var. Booking.com evleri apart otel olarak kiralanıyor. İçerde herşey var, internet modem, mutfak banyo yatak odası, TV, bulaşık çamaşır makinası. Dolaplar boş.

Airbnb daha insancıl, evini size bırakıp giden kişinin şahsi eşyaları, dolu buzdolabı, erzak dolabı, banyoda yarısı kullanılmış şampuanlar, yarısı kullanılmış temizlik malzemeleri, giyim eşyası dolu gardrobu, ayakkabıları, kitapları, notları, herşeyi duruyor. Siz onları kenara çekip kendinize yer ayırıyorsunuz.

Ödemeler baştan kredi kartı ile peşin yapılıyor. İşi ayarlayan pazarlayan şirket ödenen paranın %25'ini alıyor. Dünya ölçeğinde yapılan bu işten iyi para kazanıyorlar.

Booking.com bizim piyasaya kapalı, çünkü dışarıya gereksiz para çıkışı var, vergilendirme mümkün değil.

Booking.com apart mekanı teslim ederken sizin pasaport fotokopinizi alıyor, fatura veriyor, 1-2 evrak imzalatıyor. Airbnb'de ortada hiçbir evrak yok. Herşey önceden internet üstünden yapılmış bildirilmiş, bitmiş.
İşin vergilendirilmesi çoğu yerde pek net değil. Booking.com daha kurumsal olduğu için gelen kazanç yurtdışı geliri olarak vergilendirilebiliyor.

Airbnb.com içinde kişisel gelir çok küçük, vergilendirme için ortaya çıkan gelir belirli kotaların altında kalıyor. Maliye değil, belediyeler emlak vergisi için devreye giriyorlar. Berlin, Londra, Paris, Newyork ta yılda bir konut en fazla 90- gün airbnb ile vergisiz kiralanabiliyor.

Yurrtdışında aynı geceleme için standart otele gitseniz, iki kişi bir oda ve bir banyo için yatak kahvaltı en az 100-200€ para ödersiniz. Burda size ev veriliyor. Reception yok. Kayıt yok, pasaport sormuyor. Çünkü herşey, kayıt başta internet üstünden yapılıyor. Kim olduğunuz başta belli. Ortada kimse yok. Evi size bir kişi veriyor, anahtarı veriyor, internet modem şifresini veriyor, aletlerin basit kullanımını gösteriyor. Yakındaki avm süpermarket yerlerini tarif ediyor ve gidiyor. Kalma süreniz bittiğinde anahtarı salon masası üstüne bırakıp kapıyı çekiyorsunuz, ve gidiyorsunuz.

Genellikle sabah saat 10:00'dan önce evi terketmeniz, saat 14:00'ten sonra evi teslim almanız, geliş saatinizi net belirtmeniz isteniyor. Saat 10:00-14:00 arasında evin sahibi veya çalışanı evi temizliyor, çarşafları değiştiriyor, buzdolabında kalanları ve diğer çöpleri atıyor, banyoyu yıkıyor, yerleri siliyor süpürüyor, yeni aile için mekanı hazırlıyor.
Moskova'da airbnb oda kiralamada, bir işbilir Rus delikanlı, emekli yaşlı büyükannesi ve büyükbabasının boş odasını yabancılara kiralamış. Rusça bilmiyorsanız iletişim de yok.

Newyork'ta bir emlakçı delikanlı salondaki kanepeyi kiralamış. Aynı evde evsahibiniz ile beraber kalıyorsunuz, mutfak ve banyoyu ortak kullanıyorsunuz.

Berlin'de balkonlarını gecelik kiralayanların olduğu bildiriliyor.

Bizde aynı işi yerel internet siteleri günlük haftalık mobilyali kiralık kategorisi altında yapıyorlar. Bizde booking.com yasak ancak diğer yerel siteler bu iş için çalışıyorlar. Bizde bu mekanlar normal gecelemenin ötesinde başka işler için pazarlanıyor. Kullanım amacı normal gecelemeden daha çok, kaçamak buluşmalara kolaylık olarak pazarlanıyor. Kayıt belirsiz, kontrol regülasyon yok.

Cihangir'de mobilyalı deniz manzaralı harika bir evi internette pazarlayıp, gelen misafirlere, "ev şimdi onarımda, sizi başka bir eve götüreyim", diyen, onları hiç seçmeyecekleri kötü döşenmiş, manzarası olmayan evlere yerleştiren insanlar var.

Adalarda çok sayıda mekan airbnb kapsam alanı içinde pazarlanıyor.
Koca köşkler, bağımsız daireler, evler haftalık aylık yaz süresince kiraya veriliyor.

Bu yaz Prinkipo'da bizim evin biraz üstünde, boş duran harap iki katlı eski mekan elden geçti, boyandı tamir oldu, yenilendi, Rus bir aileye yazlık kiraya verildi.

Rus aile genç anne baba 3-yaşında çocuk, dede hep beraber kalıyorlar.
Yoldaş Rus dede ile yolda karşılaştığımızda 1-2 kelimelik söyleşiler yapıyoruz. Gelecek yıl yanda yenilenen ev için de herhalde böyle bir kiralama yapılacak.

OrtaDoğulu zengin turistler, fakir göçmenler saat 10-18 arası özellikle Büyükada'yı istila ediyorlar, faytonlar kesintisiz büyük - küçük tur gezi sefası hizmeti veriyor.

Büyükada Nizam yolu günü birlik ziyaretçi istilası altında. Bakkallar basit ekmek su satış fiyatlarını ikiye katladılar. Ortadoğulu zengin turistlerin Adalar'da yer alma hevesleri şimdilik yok. Buralar onların yaşam normlarına ters geliyor, bizim rahat hür sereserpe giyimli kızlarımız kadınlarımız onların kadınlarına farklı aykırı örnek oluşturuyor.

Ortadoğu'lu kadın bizim kadınlarımızı görünce peçesini açıyor, görüyorlar geziyorlar, gidiyorlar. Şimdilik burda gecelemeye, kalmaya, ev kiralamaya niyetleri yok. Saat 10-18 dışında kalan zamanda Büyükada eski sakin dönemine dönüyor.

Cesur yeni dünya kendine yeni iş imkanları, yeni fırsatlar üretiyor.

Prinkipo, 16 Temmuz 2018

AçıkRadyo

AçıkRadyo 17- Temmuz 2018 14:00 Dünya Mirası Adalar Söyleşi notları

Adalardaki elektrikli arabaların sayısının artmasının getirdiği sorunları konuşmak için davet aldım, enerjigunlugu.net internet sayfalarında yayınlanan makale adalar kültür konseyi üyelerinin dikkatini çekmiş, facebook sayfalarında paylaşmışlar,
kardeşim Haner'i arayıp telefonumu almışlar, beni aradılar,
büyükada kumsal horoz cafe'de buluşup bir ön görüşme yaptık,
daha sonra açıkradyo "dünya mirası adalar" programı  yapımcıları aradı,
onlarla da horoz cafe de görüştük, 17-haziran saat 14:00 canlı yayın için söyleştik.

17-haziran salı günü 10:10 buyukada eminönü şehirhatları vapuruna bindim,
üst arka güvertede oturdum, Adaları seyrederek keyifle yol aldık.
eminönünde indim, metro ile iki durak gittim, tophane durağında indim,
saat 12:30 gibi yürüyerek koltukçular çıkmazında açıkradyo stüdyolarına vardım.
Girişte kendimi tanıttım, beni sağ koridor sonundaki misafir odasına aldılar, uzun kırmızı bir koltuk vardı. Koltuğun öbür ucunca bir yastık ve pike bulunuyordu,
gece programcıları herhalde arada burda uyuyorlardı.
Kettle ve çay- kahve hazırlama mutfak tezgahı, bardak dolu kapaklı dolaplar mevcuttu,
kendime çay ve su aldım, koltuğa oturup hazırlanmaya başladım.

Misafir odasının duvarlarında programcıların ve çalışanların fotoğrafları, eski yılların programları  çerçevelenmiş olarak asılıydı.
Önce genç programcılar geldi, hepsi sözleşmiş gibi uzun saçlı, kirli hafif sakallı idiler.
Üstte tshirt, altta şort, ayakta açık sandalet veya parmakarası terlik.
Ben onların yanında bluejean ve  düz resimsiz yakalı tshirt ile çok formal kaldım.
Biri yeşil enerji, diğeri iklim değişikliği konularında program yapıyormuş, sabah programlarına katkı yapıyorlarmış, benim enerji termik konuları onlara ters geldi.

Canlı radyo yayını fonda mikrofondan geliyordu, hoş Arapça bir hafif müzik çalıyordu. FM94.9 frekanstan istanbul içinde yayın yapan Açık Radyo 80 kişinin ortak maddi katkıları ile yayına başlamış, 23- personel var, 4-personel ücretli, diğerleri gönüllü çalışıyorlar. Ayrıca kendi programlarını yapan gönüllü uzmanlar var. Yayın için iki ayrı stüdyo var. FM94.9 frekansının etrafında yoğun muhafazakar dini yayın yapan radyolar konuşlanmış, çoğu yerden yayını almak zor, internetten dinlemek daha kolay.

Saat 13:00'de program yapımcısı Derya Tolgay geldi. Söyleşi  detaylarını konuştuk.
Bir başka yapımcı geldi botanik konulu programının kaydını yapmak için hazırlandı.
Saat 14:00'te bizim canlı yayın başladı, 15- dakika sonra 2-dakika müzik arası verdik,
Arada aynı gün akşam 21:00'de harbiye açıkhava sahnesinde yer alacak
LedZeppelin Robert Plant konserini hatırlattık, "the May Queen" şarkısını çaldık.

toplam 30-dakika yayın canlı yaptık, bitti. Arkasından hemen bir telefon yorumu aldık. İki arkadaşım whatsApp üstünden yorum yaptılar.

İlki, istanbul'dan, "programını bitirir bitirmez önümdeki dosyaları kapatıp Ada'ya koşasım geldi. Çok keyifliydi" diyordu.
Diğer arkadaşım kısıtlı internet imkanı ile antalya elmalı köyünde dinlemiş.
Ertesi sabah oğlum Aydın Ankara'dan aradı, internetten dinlemiş,
"sesin mikrofonik, ilk bölüm iyi gittin, ancak ikinci bölümde termik santrallerden nükleerden bahsetmen Adalar ile ilgisizdi", dedi.

Dönüş tophane karaköy metro, kadıköy şehirhatları vapur, caddebostan 04 belediye otobüsü, caddebostan beltur'da mola, sonra dolmuş bostancı, arkasından 19:55 vapur büyükada, gece kadıyoran yokuşunda yürüyüş. Fakirhaneye varış 22:00 oldu.

Ben radyo tv programlarına katılmam, arkadaş hatırı olursa katılırım, ancak AçıkRadyo canlı yayını ayrı bambaşka bir olay. Yaptığınız işin değer bulması ve AçıkRadyo'da canlı yayın için davet almanız çok onurlandırıcı geliyor. Ben de acaba program yapabilirmiyim diye düşündüm, enerji- çevre- adalar- opera konularında bir program önerisi metni hazırladım, açıkradyoya gönderdim. Yönetici Ömer Madra kendisi değerlendiriyormuş. Altı aylık aralıklarla program kabul ediyorlar,

AçıkRadyo kainatın tüm renklerine titreşimlerine açık,
umarım enerji termik nükleer konularına da açık olurlar

Benim söyleşinin sesli kaydı birkaç gün içinde acıkradyo internet sayfasına konacak, ordan dinlemek mümkün,

Prinkipo, 18-temmuz 2018

Monday, July 09, 2018

Termik Santraller Üstüne Öngörüler



Mevcut Global Piyasa Koşullarında
Termik Santraller Üstüne Gözlemler


Geçtiğimiz birkaç yıl, termik enerji üretimi endüstrisi için zor bir dönem oldu. 2017 yılında, tüm ABD ulusal şebekesine, 10 GW Doğal Gaz, 6 GW Rüzgar ve 4 GW ve güneş enerjisine 20 GW yeni kapasite eklendi.
Oysa 1999'daki piyasa talep balonun içinde, sadece tek bir müşteri Duke Energy, 104 adet GE türbini sipariş ettiklerini biliyoruz. Sadece bu tek talep 10 GW ediyordu. 1999 yılında 10 GW'ye, yani bir tedarikçiden GTCC siparişleri alınan bir müşteri geçen yıl ABD'de eklenen tüm GTCC kapasitesine eşittir. Şaşılacak bir şey yok, tüm termik santral türbin üreticilerininin başı dertte, satışlar azaldı. GE, Siemens ve MHPS, sadece bu üç üretici firma, küresel kapasitenin inşa edilip satılmakta olan tüm türbin üretme kapasitesine sahip durumdalar.
Haziran ayı içinde Viyana Avusturya'da düzenlenen ElectrifyEurope 2018, (Powergen Europe) konferansı mevcut durumun görüntüsüydü.
Ne GE, ne Siemens, ne de Ansaldo katıldı, yoktular. Ziyaretçi kayıt yerlerinde, geleneksel uzun kuyruklar eksikti. Serginin sonunda, hala kayıtta bulunan yüzlerce alınmamış boş ziyaretçi kartı vardı.
Uluslararası Ana EPC müteahhit firmaları termik santral inşaatlarından çıkmaya başladılar.
PB çıkış yaptı, Fluor, artık Santraller için sabit fiyatlı EPC sözleşmeleri teklif etmeyeceklerini açıkladı; Bechtel'in de yakında piyasadan çıkabileceği duyumları var. Siemens büyük türbin üretim bölümünün satılacağı çok yeni CEO tarafından yalanlandı. Ancak GE, Siemens, MHPS, Ansaldo firmalarının küçüleceği artık saklanmıyor.
ABD'de elektrik tüketimi artış oranını düşme eğilimi gösteriyor. Artış oranı 1990'da % 5 aralığında, ‘92 / ’93 resesyonunda % 2'ye kadar, ‘94 -‘99 balonunda yaklaşık % 3'e kadar, ancak 2000 çöküşüyle %1'den daha azına düşüyor. 2008 çöküşüyle % 1.5'e geri döndü ve negatif oldu.
O zamandan bu yana, aydınlatmada, TV'nin vb. enerji verimliliğinin artmasına bağlı olarak, toparlanmasına rağmen artış sıfır civarında kaldı. ABD Enerji bakanlığı bir kaç sene boyunca % 1 aralığında kalacağını düşünüyor. Bakanlık raporlarına göre 2050 yılına kadar ABD elektriğinin yaklaşık % 37'si doğalgazdan üretilecek; yenilenebilir enerji payı % 31, kömür % 21, nükleer ve diğer % 11 olacak.
Pompalamalı hidro, açık deniz rüzgar santralleri, basınçlı hava ile enerji depolama, endüstriyel tesislerde batarya depolama, verimli küçük enerji santralleri, karbon yakalama, kömürden hidrojen, küçük fosil yakıtlı enerji santralleri gibi başka iş fırsatları vardır. 1000 MW'lık termik santral projelerinin yokluğunu telafi etmek için birçok başka yeni proje fırsatı bulunmaktadır Sorun, projelerin kolay “finanse edilebilir” niteliğinde olmaması, düzenleyici kurum ve firma eksikliğidir.
Doğalgaz kullanan termik talebi GTCC henüz bitmedi.
2050 yılına kadar kömür kullanımının azalacağını bekliyoruz.
Yenilenebilir enerji payının %25'i aşma ihtimali düşük, çünkü depolama pillerin mega ölçekte ekonomik olarak kanıtlanması ve uygulanması yakın gelecekte pek olası değil. Hidrolik depolama kapasitesi sınırlı, yeni yatırımlar çok para ister. Bizim hidrolik santral kapasitemiz çok, bizde olur. Ama hidrolik santral kapasitesi az Avrupa ülkelerinde olası değil.
Talep tarafı yönetimi uygulamaları piyasalara bir miktar ferahlık getirecek.
2050'ye kadar doğal gaz kullanımı payının %50-60 aralığında olacağını bekliyorlar, bu yüzden termik santraller yatırımları konusunda hala uzun vadede iyimser hava var.
Yakıtın geleceği, piyasa talep öngörü değerlendirilmesinde madalyonun bir yüzüdür. Diğeri ise mevcut çalışan termik santrallerin yaşlanması ve yenilenmesidir.
ABD'nin kömür ve nükleer santralleri çok eskidir ve çoğunlukla 1960’ların-1980’lerinde inşa edilmiştir. GTCC’nin kömürden veya nükleerden daha kısa bir hizmet ömrü vardır. 2000’den önce inşa edilmiş olan santrallerin, faydalı ekonomik ömürleri bitti.
Böylece, sıfır elektrik talebi büyümesiyle bile, önümüzdeki on yıl içinde yeni bir kapasite talep dalgasının olması gerekecek, uzun vadede iyimser olmak mümkün.
Yukarıdaki tüm gözlemler ABD'ye odaklanmış olsa da, Avrupa'daki durum çok benzer, ancak daha kötüsü bekleniyor. Asya'da işler çok daha iyi, ama büyük resmin özünde, birkaç on yıl önce Batı'ya benzer bir şekilde, Asya'nın büyük bir büyüme evresine girmesinden kaynaklanan zaman kayması dışında, birçok benzerliği var.
Bütün bunlar bizim için ne anlama geliyor?
(1) Geçtiğimiz son üç yıl boyunca işimizde istikrarlı bir düşüş yaşadık ve bu düşüş devam edecek ya da bir iki yıl daha da kötüye gidecek,
(2) Zaman içinde bir noktada kayda değer bir geri tepme olmalı ve tahminim bunun 2020'ye kadar olacağıdır,
(3) Muhafazakar yaklaşımı ve istikrarlı gelir modeli nedeniyle bu düşüş duracak,
(4) Gerekli yıllık gelirden yoksun olan Ponzi düzeni gelir modeli ile çalışan daha zayıf piyasa rakipleri ortadan kaybolacak,
(5) Kendi kişisel görüşlerimizden bağımsız olarak, piyasaya kesintisiz hizmet etmeliyiz
Şu anda enerji üretim pazarının ortak düşüncesi yenilenebilir enerjiler ve depolanabilir pillerdir. Bu yüzden bu alanda liderliği olabildiğince çabuk yakalamak zorundayız. Çünkü geç kaldık Bu trendin genel kabul edilmesi, ancak GE, Siemens, MHPS ve diğer OEM'ler ile beraber mümkün olabilir.
---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Prinkipo, 9- Temmuz, 2018