Pages

Monday, November 19, 2012

Suriye- Rusya- Dış Politika



Değerli Okurlar,
1949 Lübnan doğumlu Fransız yazar Amin Maaluf'un son romanı "Doğu'dan Uzakta" kitabını okuyorum. Dünkü Lübnan'dan bugünkü Suriye'ye paralellikler çiziyorum. Almamız gereken dersleri düşünüyorum. Benzerlikleri düşünüyorum. Israel ile Gazze arasındaki durumları irdeliyorum. 
Ben işim dolayısiyle Suriye, Israel ve Ürdün'de bulundum, çok zaman geçirdim, o zamanlar çalıştığım şirket için iyi/ karlı işler aldım. Bize çok benzeyen bir iş ortamındasınız. Bu iş ortamında para kazanmak için düzgün işleyen bir ticari iklim lazım. Şu anda belki önümüzdeki 10-YIL buralarda iş yapmaya imkan yok. Maalesef yok. 
Suriye bizim doğal pazarımız-dı. Maalesef artık eski Suriye yok. Şam, Halep, Homs, DiyarEL-Zor artık harabe oldu. Yeni Suriye nasıl oluşur, nasıl gelişir, nasıl tekrar pazar olur, şimdiden bilebilmek zor. Ancak savaştan kaçınmak istiyorsanız, savaş için her zaman hazır olmak zorundasınız.

Biz Arab değiliz, bu yüzden İslam dünyasında öne çıkmamız çok zor. Gerek te yok. Erken Cumhuriyet döneminin yerleştirdiği, 2.Dünya Savaşı süresince test edilmiş, doğrulanmış, başkalarının iç işlerine karışmama, "Yurtta sulh, Cihanda sulh" prensiplerinden şaşmamamız gerek. Başka ülkelerin içişlerine karışmak önce bize zarar veriyor. Ticaret durdu, 100'bini aşkın işsiz- güçsüz problem insan bize iltica etti, göçmen oldu. Zengin göçmen bizde durmadı, kendini  ve ailesini Avrupa'ya, Amerika'ya attı.

***

Suriye'de Akdeniz sahilinde Tartus kentinde bir büyük Rus Deniz Üssü var. Burası Rusların Akdeniz'deki en güçlü lojistik destek aldıkları yer. Assad hükümeti kendine destek için bu alanı üs olarak Ruslara verdi. Bütün Rus savaş gemileri Akdeniz içinde buradan lojistik destek, yakıt, yiyecek alıyorlar,  bakım onarım burda yapılıyor. Ruslar için bu üssü kaybetmek söz konusu değil. Müzakere bile etmezler.

Dışişleri politikaları içinde sadece ve sadece ulusal çıkarlar vardır, demokrasi, insan hakları, insancıl duygulara yer yoktur. Başkalarına demokrasi getirmek bizim işimiz değil. Başka ülkelerin iç sorunlarını çözmek bizim işimiz değil. Eğer Ruslar ile iyi geçinmek istiyorsak, Rusların çıkarlarına, kırmızı çizgilerine, hassasiyetlerine dikkat etmek zorundayız.

Rusya, Atlantik ötesi bir süper güç değil, bize en yakın, en çok ekonomik işbirliği yaptığımız, en yoğun ticari ve sosyal ilişkilerde bulunduğumuz komşumuz. Rusya'nın savunma hassasiyetlerine dikkat etmeden bu coğrafyada dışpolitika yürütmek zor, nerdeyse imkansız.

Rusya, artık eski "Sovyetler Birliği" değil. 1989'dan sonra kendine göre bir demokrasi yerleşti. Beğenin beğenmeyin, kendine göre bir seçim sistemi var, kendine göre bir demokrasi düzeni var. Pazar ekonomisi yavaş yavaş yerleşiyor. Ruslar eski "Yoldaş" konumundan çıktılar, işadamı, işkadını, iş-insanı oldular.

Kremlin önünde eski Rus yapımı makam otomobilleri artık yok. Rus yapımı otomobiller artık üretilmiyor. Hepsi BMW, Mersedes, Audi. Paraları var. Ne iyi ise, onu alıyorlar. Yapamadıkları konusunda zorlama yok. Yaptıkları kendilerince yeter. Uzay ve Nükleer teknoloji sahibi oldular. 

1976 yılında Sibirya'da kısa süreli, kontrollü bir gezi yaptım. Ellerinde sadece 10-Mwe gücünde Ingiliz Rolls-Royce kopyası bir Gaz-Türbini tasarımı vardı. Binlerce yapmışlar. 100-Mwe gerekli yere, biz olsak 2x50-MWe gaz türbini koyarız, onlar 10x10-MWe koymuşlar. Şimdilerde ise dünyanın her yerinden en iyi fiyata en kaliteli gaz türbinini alıyorlar, bizim yerli büyük müteahhit firmalarımız Rusya'nın her yerinde kombine çevrim santralleri kuruyorlar.

Akkuyu Nükleer santral siparişini hükümetler arası anlaşma ile Ruslara verdik. Kontrolünü kaybetmeden bu işi bitirmemiz lazım. Akıntıya kürek çekmenin anlamı yok. Herkes yapıyor, bizde yapalım. Düzgün yapalım, en iyisini yapalım. Bizim kontrolümüzde yapalım.

Piyasa rekabeti dışına çıkıp, hükümetlerarası anlaşma ile iş/ sipariş vermek çok tehlikelidir.  Mısır'da Aswan barajını yaparken Rusların elinde yüksek kapasiteli hidrolik türbin yoktu. Ellerinde Sibirya'nın yüksek düşülü nehirleri için yapılmış, farklı tasarımda hidrolik türbinlerden vardı, bunları taktılar. Çalıştı ama çöl ortamında uzun dönemde doğru olmadı, bakım onarım sorunları çıktı.

Bizim ülkemizdeki Rus yapımı endüstriyel tesislerde de, aynı piyasa dışı uygulamaları görürsünüz. Sibirya'nın soğuk iklimine uygun tasarımlı binalar Iskenderun tropik sıcak ortamında tekrarlanmış. Orhaneli Termik Santrali, SeydiŞehir ve Petkim Aliağa endüstriyel tesislerdeki Rus tasarımlarda da benzer kopyalamalar var. Akkuyu örneğinde bakalım neler göreceğiz? Soğuk kış ortamına uygun tasarlanmış bahsi geçen nükleer santral, Tropik Akkuyu ve Akdeniz ortamına nasıl uydurulacak? Çok sıcak deniz suyu ile santral soğutması nasıl yapılacak?  

Hangi işadamı Rus tasarımı bir endüstriel tesis satın alır? Hangi Rus malı makina kullanıyorsunuz? En son Tupolev uçağına ne zaman bindiniz? Seçme hakkınız olsa AirBus veya Boing yerine Tupolev uçağını seçermiydiniz?  

Nükleer konusuna yakın çevrelerde henüz doğrulanmamış söylentiler var. Alman EximBank üstünden proje finansmanı Almanya/ AT tarafından Buhar Türbinleri ve Enstrumantasyon Control sistemleri Siemens KWU imalatı olacak- deniyor. Rusların sadece nükleer çekirdek vereceği, kalan nükleer dışı herşeyi "outsourcing" dışardan alacakları söyleniyor. 

***

Şu anda Rusya'da öğrencilerimiz nükleer konusunda üniversitede okuyorlar. Geçtiğimiz yıl önce Rusça öğrendiler. Önlerinde daha en az 5-yıl var. Bu süre içinde sayıları 400'ü geçecek. Rusya üniversite ortamı bizim ortam gibi değil. Cinsel özgürlük bizim anlayışımızın çok ötesinde. 15 yaşın üstünde genç- erkek-kadın mutlak cinsel özgürlük sahibi. Bizim ahlak anlayışımız orda geçerli değil. 

Bizim anne kuzusu gençlerimiz bu ortamda ne yapacaklar çok endişeliyim.  Onları teknik bilgileri üstünden seçtik ve bilmediğimiz bir okyanusa attık, yüzme öğrensinler- diye. Bu iş nasıl olacak? Kendilerini nasıl koruyacaklar? Okul bitince daha hiç nükleer santral işletme tecrübesi olmayan bu gençlere nasıl sorumluluk vereceğiz?

***

Pazartesi günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 8-saatlik çalışma programı içinde Türkiye'de olacak/ oldu. Keşke daha sık gelse. Üst düzey bire-bir görüşmeler, daha sık yapılsa. Çıkarlarımız, hassasiyetlerimiz, ortak paydalar, ortak işbirliği imkanları yüzyüze daha sık konuşulabilse. Tercümeler yanlış yapılabilir, danışmanlar yanıltabilir. Bire bir yüzyüze temas çok önemlidir. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var. Her zaman her türlü bilgi alışverişi kanalını açık tutmak şarttır. 

Vladimir Putin, çok akılcı, çok gerçekçi bir devlet başkanı. Uluslararası Hukuk ve Ekonomi konusunda Leningrad-St.Petersburg Üniversitesinden Doktora derecesi var. Almancası Alman kadar iyi. İngilizce öğrendi, konuşmuyor ama anladığı- takip ettiği belli. Dış dünyayı biliyor. Ne istediğini biliyor.

Bunlar önemli. ABD Dışişleri bakanının Ingilizce'den başka bir dil bilmediği bir çağda yaşıyoruz. Hillary Clinton gidiyor, yerine gelecek olduğu söylenen Susan Rice da İngilizce'den başka dil bilmiyor. Bilmek zorunluluğu hissetmiyor.

***

Bizim Rusya ile ilişkilerimiz soğuk savaş dönemi tatsızlığı süresince iyi değildi. Ama artık duvarlar kalkti, soğuk savaş bitti. Halen Rusya'da müteahhitlik hizmetlerinde çalışan 80binden fazla kalifiye Türk işçisi var. Ruslar ile Türkler arasında 200binden fazla evlilik gerçekleşti. Çoğu güneyde Antalya bölgesinde olmak üzere 60binden fazla Rus gelinimiz var. Rus damat sayımız da herhalde yavaş yavaş artıyor. Rus gelinlerimiz Tolstoy, Dostoyevski ve Çaykovski'nin torunları. Çok kültürlü, çok eğitimli ve çok güzel kadınlar. Gönderdiğimiz 400den fazla nükleer öğrencinin çoğu ilerde Rus kadınlarla evlenecek. Rusça dili aile içine girecek. Şimdiden bakıyorum, çevremde bizden sonraki kuşak içinde çok sayıda Rus gelin oluştu, Rus dünürler ortaya çıktı.

Doğalgaz konusunda bağımlılığımız ortada. Bu yüzden "Cari Açığımız" yüksek. İthal kömür ve gelecekteki nükleer bağımlılığımızı da hesaba katalım. Enerji konusunda artık kabul edilemez seviyede bir bağımlılığımız var. Bu konuyu sınırlamamız, azaltmamız, kabul edilebilir sınırlara indirmemiz şart. Ortak iş alanları açmamız lazım. Dünya artık internet sayesinde daha hür, daha bağımsız, daha serbest. 

1976 yılında Birleşmiş Milletler desteği ile 3-ay Rusya'da bulundum. Sonra 2008 yılında bu defa bir hafta turistik amaçlı tekrar gittim. Rus insanı aynı. Değişen ekonomik ortam. Daha rahat bir serbest piyasa oluşmuş. Karaborsa bitmiş ama hizmet/ servis sektörü hala iyi değil. Parti baskısı geçmiş, votka yerine bira gelmiş. Kadınlar yine çok güzel, erkekler daha çok piyasa insanı, bale- opera yine harika. Yol soruyorsunuz, başınıza 10 kişi toplanıp size tarif ediyorlar, anlatamazlarsa, elinizden tutup gitmek istediğiniz yere kadar götürüyorlar. 

Kendimizi bilelim, başkalarının içişlerine karışmayalım, ortak iş yapmanın sinerjisine inanalım, "yurtta sulh cihanda sulh" prensibinden ayrılmayalım. Bu zor OrtaDoğu coğrafyasında bağımsız bir millet olarak ayakta kalmanın gereklerini yerine getirelim.

Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

No comments:

Post a Comment