Foto- Hamburg, Harburg, Bu sabah Saat 10:00AM
Mühendisin
Görev Tanımı nedir?
Değerli
Okurlarım,
Bir
hafta sonu ODTÜ Mezunları Derneği’nde bir toplantıya giderken
evde aceleden kazağımı ters giymişim. Bir saatlik toplantıda,
toplantıya katılanlar, hem de yakın arkadaşlarım bana “kazağını
ters giymişsin” demedi.
Toplantıya
ara verildiğinde lavaboya gittim, aynada kendime bakınca yanlışı
hemen fark ettim, kazağımı düzelttim geldim, sonra toplantı
masasında oturan arkadaşlarıma sitem ettim, “…kazağımı ters
giymişim, neden söylemiyorsunuz? “
Ben
kesin bir yanlış yapmışım, ama farkında değilim, bunu siz
söylemezseniz ben nerden bileceğim??? Yanlışı söyleme, uyarma
kültürü bizde yok, bizim kültürümüzde yok.
Avrupa'da
Amerika'da var, yanlışı söylediğinizde bundan kimse alınmıyor,
sonrasında yanlışını düzeltmek için çaba sarf ediyor.
Bir
arkadaşım daha saf bir yorum yaptı, “yeni moda kazak sandım,
ters giydiğini anlamadım” dedi, bu da başka bir naif yorum, ama
onu da söylese ben durumu anlardım.
Bir
yanlış yapılmışsa bu söylenmeli, hemen söylenmeli. Eğer
rüzgâr santralleri, çevreyi rahatsız edecek seviyede gürültü
yapıyorsa, göçmen kuşların göç yollarında onlara zarar
veriyorsa, tarımda tohumlamayı engelliyorsa, bulunduğu yerde radar
karartması yapıyor savunma zafiyeti oluşturuyorsa, bütün bunlar
söylenmeli ki yatırımcı daha sessiz rüzgâr türbinleri alsın
koysun, rüzgâr santrali yaparken orman arazisinden gereksiz yol
geçirerek ormanı yok etmesin, çevre insanı için rahatsızlık
kendisi için risk üretmesin.
Güneş
enerjisi yatırımlarında yine orman ya da tarım arazisi gaspı
riski varsa, verilen satın alma garanti fiyatı cent/kwh az
geliyorsa bunlar söylenmeli, aşırı teşvik talebi
yönlendirilmeli, piyasa şartlarında rekabet unsuru söylenmeli,
tüketicinin pahalı elektrik alması önlenmeli.
Yatırımcı,
eğer orman arazisine ithal kömür santrali yapmak istiyorsa bu
söylenmeli, “Bu yanlıştır, istediğin 400-500 dönüm sana
yetmez sana en az 2000-3000 dönüm lazım ve burada orman arazisi
üstüne bu yatırımı yapamazsın, başka boş yerde yap”,
denmeli.
Eğer
Kombine çevrim santrali yatırımı yapıyorsan komşu tarım
arazisinin yeraltı suyunu kullanamazsın, çevre tarım insanının
sulama suyunu kullanamazsın, sonra bu başına dert olur, yatırım
finansmanı üstünde risk yükselir, halka arz yaptığında alıcı
çıkmaz, 20-30 milyon US Dolar kazanacağım derken bunun çok daha
fazlasını kaybedersin- denmeli.
Ben
termik santral yapımı, tasarımı, pazarlanması, satışı, proje
yönetimi, işletimi konusunda mezuniyetinden itibaren (1973)
çalışmış bir makina mühendisiyim. Ben ve benim gibi makina
mühendisliği konusunda eğitim almış bu konuda yıllarca çalışmış
kişilerin doğrudan termik santral karşıtı olması herhalde
beklenmez.
Makina
mühendisleri olarak biz termik santral yapmak, tasarımını
gerçekleştirmek, inşa etmek, düzgün, çevreye zarar vermeden
işletmek için eğitim aldık. Toplum bizi bu amaç için eğitti,
yetiştirdi, kaynaklarını seferber etti, devlet üniversitelerinde
eğitimimizi finanse etti, biz de en iyisini yapmak, topluma daha çok
enerji, daha çok elektrik, çevre şartlarına daha uyumlu santral
kurmak için çalıştık, bugünlere geldik.
Bir
mühendis olarak görsel ve yazılı medyanın, çevre ve enerji
konularında taraflı, kolaycı ve slogan saplantılı tavır
aldıklarını düşünüyorum. Çevre ve enerji sorunları tek
taraflı bakış açısıyla çözülmez. Burada doğru ve yanlış,
siyah ve beyaz gibi net değildir. Arada gri tonlar ağır basar.
Termik
santrallerle ilgili çevre konusu öyle basit, “ben yaptım oldu”
veya “istemiyoruz” diyerek çözülecek konu değildir. Öye
yandan doğrudan termik santrallere karşı olmak bence anlaşılmaz,
anlamsız hatta saçma sapan bir durum ve tutumdur.
“Konudan
anlamam” deseniz bile, diyelim ki otelci, çevreci veya tıp
doktoru iseniz, yine elektriğe ihtiyacınız var, otelci iseniz
yazın otelinizde klimalar çalışacak, havuz filtresi sirküle
olacak. Doktor, cerrah için ameliyat masasında cihazlar çalışacak,
lambalar yanacak, sterilizasyon yapılacak, en azından lambanız,
kaloriferiniz, bilgisayarınız, asansörünüz çalışacak.
Termik
santralleri doğru tasarımla, çevreye en az zarar verecek şekilde,
en uygun yerde, tüm filtreleri yapılmış 365 gün 7/24 çalışır
şekilde inşa etmek gerekir.
Güneş
santralleri geceleri çalışmaz, 08.00-16.00 saatleri arası ve tüm
Türkiye’de günde ortalama 7,2 saat çalışır. Rüzgâr
santralleri rüzgâr esmezse çalışmaz,
Güneş
ve rüzgâr santralleri çalışmadığı sürelerde devreye girecek
eşdeğer kapasitede termik santrali sıcak hazır beklemede tutmak
zorundasınız. Ulusal şebekeye “Smart grid” bağlantısı ucuz
değildir, iletim hatları sorunları vardır. Kolayca ve ucuza
iletim yapamazsınız.
“Rüzgâr,
güneş bize yeter” demek, bu konuyu hiç bilmeyenlerin ifadesidir.
Sadece güneş ve rüzgâr değil, termik, hidrolik, nükleer her tür
santrali uygun oranda, düzgün yerli tasarımlarla, çevreye en az
zarar verecek şekilde ve yerli kadrolarla yapmak gerekir.
Kömür
yakan termik santrallerde eski pülverize kömür yakma teknolojileri
terk edilmeli, yeni temiz kömür teknolojileri, CFB, IGCC,
Oxy-firing, yeraltı gazlaştırma sistemleri uygulanmalıdır.
Kombine
çevrim santrallerinde deniz suyu ile santral soğutma sisteminin
deniz canlılarına zarar vermesi önlenmeli, derin deniz deşarjı
düzgün yapılmalı, deniz suyu sıcaklığı, toz, kül, NOx, SOx
emisyonları kontrol altında tutulmalı, santralin yapılacağı
mekân tarım/ orman arazisi/ SİT alanı olmamalıdır. Santral
denize, toprağa, havaya, suya zarar vermemelidir.
Enerji,
elektrik üretimi olmadan toplum gelişemez, refah seviyesini
yükseltemez. Toplum kültürel, sosyal olarak da ilerlemeli, ama
elektrik olmadan opera seyredemezsiniz, trafik ışıkları olmadan
karayolunda gidemezsiniz, akşamları evinizde rahat aydınlık sıcak
ortam olmazsa oturamazsınız. Gazeteler basılmaz, uçaklar kalkmaz,
tarlalar pompalarla sulanmaz.
Enerji
üretimi şarttır, elektrik üretimini artırmak zorunludur. Herkes
elektrik ister, daha çok ister, ancak kimse kendi arka bahçesinde
termik santral, enerji santrali, hatta çok gürültü yapıyor diye
rüzgâr santrali bile istemez. Bu açmazdan nasıl çıkılacak?
Bu
açmaz düzelecek, yatırımcı düzgün yerde, mutlaka çevre ile
barışık, mutlaka yerli insan kaynağımızla ve çevre tarım
insanıyla barışık santraller yapacak. Filtreler 365 gün 7/24
çalışacak, derin deniz deşarjı doğru düzgün olacak, ortam,
hava, su kirlenmeyecek, yöre insanları aldatılmayacak, orman
arazisi yok edilmeyecek, tarım arazisi, tarım suyu gasp
edilmeyecek, komşu tarım arazisinin değer kaybı ödenecek.
Çevre
konusu sadece kamu kurumlarına ya da ilgili bakanlıklara
bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. Hepimiz sorumluyuz, çevre
ve yatırım hepimizin konusudur. Acaba gelecek nesillerimizi nasıl
bir tehlikeye attığımızın ne kadar farkındayız ? Ne dersiniz?
En derin saygılarımla
HalukDireskeneli
at gmail dot com
Haluk
Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup,
mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı
ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak
termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif,
satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar
termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya,
mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere
danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji
komisyonları üyesidir.
2012-10-15