Pages

Sunday, March 17, 2019

Turandot



Turandot, Puccini, Ankara Operasında Premier, 16-Mart 2019

Cumartesi akşamı Ankara operasında Giacomo Puccini (1858-1924)'nin Turandot operasını seyretme imkanı bulduk. Puccini'nin bu son operası, sanatçının ölümünden sonra besteci müzisyen arkadaşları tarafından, arkada bıraktığı müzik notları düzenlenerek hazırlanmış.
Turandot 1926 yılında ilk defa Milano LaScala operasında sahnelenmiş, bizim Ankara  operasında 1959 yılında sahne almış.
Turandot Operası,
Carlo Gozzi'nin 1762 yılında yazdığı bir tiyatro eseri üstüne kurulmuş. Metin (libretto) çok daha eskiye- bir Çin masalına dayanıyor. Sağlam bir kurgu var. Zalim soğuk acımasız bir imparator kızı, aşık bir yabancı prens, sorulan sorular, cevaplar, cevaplayamama durumunda acımasız son. Aşkı için kendini feda eden hizmetçi güzel kız, sonunda bir araya gelen bir kadın bir erkek.
Turandot karakterine premier (ilk sahnelenme) gecesinde soprano Mehlika Karadeniz Bilgin hayat verdi.
Prens Caraf karakterinde tenor (ve DOB GM) Murat Karahan oynadı. Murat Karahan'ın özellikle  üçüncü perde başında söylediği "Nassun Dorma" aryası muhteşemdi. Melodi operanın sonuna kadar takip etti.
Hizmetçi kız Piu rolünde soprano Tuğba Mankal  harikaydı.
L'Imperatore Altoum (Cem Akyüz), Timur(Şafak Güç), Ping (Çetin Kıranbay), Pong (Arda Doğan), Pang Veysel Barış Yanç), Un Mandarino (Umt Kosman), Il Pricipino di Persia (Serkan Sarıkaya) önemli karakterler olarak sahneye geldiler.
Dekor tasarım (Özgür Usta), Kostümler (Savaş Camgöz) çok güzeldi.
İtalyan Sahne Yönetmeni Vincenzo Grisostomi Travaglini  yılların tecrübesini sahnede konuşturdu. Orkestra şefimiz büyük usta Antonio Pirolli orkestrayı muhteşem yönetti. Salon dolu, balkon dolu, her iki yan ayakta izleyicilerle dolu. Eser bitti, hepimiz beraber ayakta uzun uzun sanatçıları alkışladık. Muhteşem harika bir gece yaşadık.
Turandot operası bu sezon Berlin DeutscheOper, Sydney, Beijing sahnelerinde de yer alıyor.
Ankara operasında 20-25 -Mart geceleri tekrarlanacak. Bu geceler için bilet kalmadı. Daha sonraki sahnelemelerde bilet bulabilmek için internet satışını beklemeyin, doğrudan gişeden sabah erken gidip alın. İnternet satışı gişe açılışından bir saat sonra yapılıyor, geriye fazla yer kalmıyor, 15-dakika içinde bitiyor. Muhteşem bir sahneleme olmuş kaçırmayın.

Ankara 16-Mart 2019
---
Haluk Direskeneli, ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.

Bu makale "Odtü'lüler Bülteni" dergisi Opera sayfası için yazılmıştır.

Saturday, March 16, 2019

Berlin filarmoni

Berlin Filamoni konseri, 7-Mart 2019

Konser İnternet biletine baktık. 2440- kişilik salonda yer yoktu. Her yer satılmış. Konser öncesi gün konser salonuna gittik. Gişede bilet sorduk. Standart biletler bitmiş, ancak orkestra arkasında koro yeri satışa çıkmış. Koro seslendirmesi olmayan konserlerde bu yerler gişeden son birkaç gün satılıyormuş. Hemen biletlerimizi kaptık.

7-Mart perşembe günü evden 18:00'de çıktık, toplu taşıma u8-s1 hattını kullanarak Potsdamer platz'a vardık. Yürüyerek konser salonuna ulaştık. Paltolarımızı vestiyere verdik. Fuayedeki müzik dükkanını gezdik. Çok geniş bir cd  seçme imkanı vardı.

Saat 19:30'da kapılar açıldı, orkestra arkasında koro yerinde kendimize yer seçtik. Öyle bir mekanki sanki orkestra ile berabersiniz. Vurmalı çalgılar seslendiren sanatçılarla aranızda nerdeyse 1-2 metre var. Orkestranın arkasındayız, ancak şef bize bakıyor. Karşımızda ve arkamızda dinleyiciler var. Orkestra ortada yer alıyor.

Bina  beş köşeli -pentagon planlı modern bir mimari tasarım ile 1960-1963 yılları arasında yapışmış. Eskiden aynı yerde klasik bir senfoni binası varmış. 1944 yılında bombardıman sonrası yıkılmış. 1963'den beri hiçbirşey değiştirilmemiş, granitler mermerler, vestiyer düzeni büfe cafe orkestra mekanı yıllardır aynı korunmuş.

Programda Schoenberg keman konçertosu ve Çaykovski'nin beşinci senfonisi vardı.
Besteci Schoenberg bir sohbette, şaka olarak Keman Konçertosunu, müziğin yeni bir tür “6 parmağı olan kemancı” için tasarlandığını belirtmiş.

Anton von Webern'e adanan eser, Schoenberg'in ABD'ye göç etmesinden sonraki ilk büyük kompozisyonlardan biriydi. Sadece  zor tekniğiyle, karmaşık iç içe, yoğun kompozisyonu ve parlaklığıyla karakterize edildi. Bu programın çıplak ayakla sahneye çıkmayı alışkanlık edinmiş sempatik sevimli muhteşem solisti  1984 Moldavya doğumlu Patricia Kopatchinskaja, yan kapıdan  zıplaya zıplaya geldi ve bu parçayı alışılmadık ve çok canlandırıcı bir şekilde seslendirdi.

Orkestra Şefi Kirill Petrenko, aradan sonra ikinci bölümde , Piotr Ilyich Çaykovski’nin Beşinci Senfonisini programlamış. Şef sadece yönetmedi, mimikleri ve hareketleri ile sanki eseri yaşadı. Eser ilk defa 1889'da Hamburg çalınmış, sonra nasıl olmuşsa unutulmuş.  Daha sonra Leipzig Gewandhaus'un Kapellmeister'i ve Berlin'deki Philharmonic konserleri Arthur Arthur Nikisch, senfoniyi tekrar benimsemişler.  Londra, Leipzig, Berlin ve Moskova'da, mükemmel bir başarı ile seslendirmişler.
Bu senfonik repertuar ”. Çaykovski'nin “sanatının ustası” ve “orkestranın önünde sihirbazı” olarak tanınmasını sağlamış. Günümüzde Tchaikovsky’nin Beşinci senfonisi, Mozart’ın Jüpiter Senfonisi ve Beethoven’ın Eroica’sı ile birlikte dünyanın en çok çalınan senfonilerinden biri olmuş.

Rus-Avusturya vatandaşı Omsk 1972 doğumlu Şef Kirill Petrenko 2019-2020 sezonunda Berlin filarmoni orkestrasının devamlı  yöneticisi olacak.

Konser bitti ayakta sanatçıları uzun alkışladık.  Kapılar açıldı, vestiyerden paltolarımızı aldık. Binanın modern tasarımı çok kolay salonu boşalmasını sağlıyordu.

 Binanın altında otopark vardı, arabaları ile gelenler oraya park etmişler.
Çoğumuz Potsdamer platz'da s-bahn istasyonuna yürüdük.  Evlerimize dağıldık.

Berlin 8-Mart 2019

Powergen

PowerGen Europe sergi ve konferansı, Paris 12-13-14 Kasım 2019

PowerGen sergi ve konferansına ilk defa 1996 yılında katıldım. Madrid'te yapılmıştı.
Jv şirketinden 10'a yakın çalışan gelmişti. Amerikan ortak şirketin parasal desteği ile gitmiştik. Projelerine sponsor olduğumuz akademisyenler de gelmişti.
Şirket kataloglarını kitaplarını manuallerini dağıtmıştık. Sonraki yıl Milano'ya gittik.
Şirket kapandı, ben bağımsız tek başıma başka işler yapmaya başladım.
Daha sonraki yıllar kendi cebimden seyahat masraflarımı harcayarak katıldım.
Köln, Barselona, Amsterdam, Viyana, tekrar Milano. Bu yıl ilk defa Paris, Fransa.
Bizim enerji piyasasında çalışan herkes oraya gelir. Ayaküstü gezerken yürürken çok kişiyle karşılaşırsınız, açık bilgi veya saklı gizli bir çok şey duyarsınız.
İsimler yer değiştirir, iş değiştirir, terfi eder, orda öğrenirsiniz, karşılaşır tebrik edersiniz.
Yeni teknolojiler gelişir, yeni uygulamalar gelir, yeni tecrübeler paylaşılır.
Eskiden iphone, ipad yoktu. İnternet için ayrı bölümler vardı, oraya gider emaillerimize bakardık. Eskilerden bir yıl email bakmaya gittim, akıl defterim yanımda, işim bitti, bir an için kalktım dışarı çıktım, sonra akıl defterimi kaybettiğim aklıma geldi, geri döndüm bulamadım. İçinde o yıl yaptığım yapmam gereken benimle ilgili birçok şey vardı. Arandım tarandım defterimi bulamadım. Sorduğum herbir kişi bana boş boş bakıyordu. Freelance çalışan bir danışman mühendisin akıl defteri kimin ne işine yarayabilir.
Banka hesap numaralarım, şifrelerim zaten hiçbir zaman orda olmadı.
Yeniden bir akıl defteri edindim, bilgileri toplantıları, notları tekrar doldurdum.
Hala akıl defteri kullanıyorum, hep aynı model, en basit formatta olanı, haftalık detayda,
ama defter artık çantamın en dip yerinde bulunuyor. Fazla ortada durmuyor.
Bakalım bu yıl Paris'e gidecekmiyim? Thy nonstop Ankara Paris gidiş dönüş bilet şu anda 1600₺. Bir sürü ülkeye şehre gittim, Paris'e gitmek bugüne kadar hiç nasip olmadı. Kısmet bakalım, slm

Berlin dönüşü

Berlin Ankara Thy TK 1288 nonstop

Perşembe günü Mehmet sabah 120 numaralı otobüs ile 09:05 'te duraktan Vattenfall SellerStrasse adresindeki işine gitti. Biz evi topladık, bavulları yerleştirdik, bir bavul 25-kg diğeri 10-kg geldi. Üçüncü kabin bagajı çantaya ayakkabıları koyduk. 25-kg gelen büyük mavi bavulu benim taşımama imkan yok. İçinden badem sütlerini çıkarıp bıraktık, ağırlığı nisbeten azaldı. Bavulları Çok zor aşağıya indirdim. Fıtık olacağım diye çok korktum. Dışarda yağmur yağıyordu. Otobüs ile gitmek uygun gelmedi, Mehmet'e söyledik, telefonla taksi çağırdık. Taksi çok çabuk geldi, şöför bavulları bagaja yerleştirdi. Biz aşağı inerken cep telefonunda Arapça konuşuyordu, Lübnanlı bir Arap imiş, yağmur altında Tegel havalimanına geldik, A14 kapısında indik, taksi 16€ tuttu. İçeri girdik, saat 14:00'te check-in başladı, bavulları verdik, uçuş kartlarımızı aldık.
Sonra  vergi iadesi "Tax refund" için  Tegel havalimanında başka bir yere gittik. Evrakları verdik , işlemleri yaptırdık, vezneden  nakit 35€ geri aldık.
Pasaport ve güvenlik kontrolünden geçtik. İçerde 16:15 uçağını bekledik. Thy uçağı gelmiş ama yine de 15 dakika gecikme yaptı. Yerimiz 21-A ve B cam kenarı ve orta. Yanımızda koridor tarafında sessiz bir adam, Türk'mü Alman mı belli değil.
Uçak Boeing 737-800.
Yolda önümdeki ekrandan oscar ödüllü "green book" filmini seyrettim.
Yemekler geldi, bol salçalı makarna, domates salatalık, muhallebi benzeri bir tatlı, yanında küçük Fransız kırmızı şarap.
Uçağa giderken önce tuvalete gittiğim için uçuş süresince yerimden hiç kalkmadım. Ankara'ya 3-saatte çok Rahat geldik, saat 21:30'da esenboğa hava limanına ulaştık.
Almancı ahalimiz yurda iner inmez tüm kuralları ihlal etmeye başladılar, "burası Türkiye, birşey olmaz", pasaport kuyruğunda kaytarmalar, bavul almada koşturmalar,
bu kural tanımaz insanlar nerde yaşıyorlar, Berlin de hiç onları görmedik.
Sonra Tişbankası Atm den biraz tl para çektik, makina euro para yüklemesi yapmadı.
Bavulları tisbank atm yanındaki asansörle otopark katına çıkardık. B405 numaralı yerde Aydın'ın sabah bıraktığı Vw passat arabayı bulduk. Çalıştırdık, çıkarken 6-12saat otopark parası 56₺ verdik. Saat 22:00 sonrası yollar boş, ancak şehir içinde bir kutlama yapan konvoyun arkasında kaldık. Arabaların üstünde Türk bayrakları vardı, boş yolda klakson çalarak gidiyorlardı, arkalarında yol açılsın diye beklerken silah sesleri geldi. Havaya ateş açmışlar herhalde. Onları sollayıp geçtik. Bilkent şehir hastaneleri açılış töreni yapılmış, Bilkent yolu karışmış. Neyse e4 blok önüne geldik. Eşyaları boşalttık. Ben arabayı kapalı otoparka park ettim. Dışarda Sağnak yağmur yağıyordu.
Eve çıktım, Dilek bavulları açmış, eşyaları çıkarıyordu. Tüm elbiseleri yıkadık, astık.
Sonra sabah Berlin saati ile 08:00'e, Ankara saati ile 10:00'a kadar uyuduk.
Sabah buzdolabında 2-haftaöncesinden kalanlarla kahvaltı yaptık.
Berlin seyahati  bizim için çok verimli geçti, ev küçük rahat çok kullanışlı, temizliği kolay, 7-günlük toplu taşıma bileti aldık, gün boyu Berlin'i gezdik.
Berlin staatsOper de  çok farklı "sihirli flüt" operasını izledik.
Berlin philarmonic te konser dinledik, 2-gece 3-gün süreli güneyde  Kurort Oberwiesenthal kayak tatiline gittik, pazar günü dönüşte yol üstünde Leipzig kentini gezdik, Berlin'de kendimize spor ayakkabı aldık.

Ankara 15-mart 2019

Kayak tatili

Kurort Oberwiesenthal, Hotel SchwarzesRoss 8-9-10 Mart 2019, Güney Almanya

Berlin'den sabah 06:00 da yola çıktık. Arabamız Nissan Qashkai, tegel rent-a-car şirketine 3-gün için 100€ verdik, full otomatik, çok yeni daha henüz 1000km yapılmış. Yolda mola verdik. Kahve kapuccino içtik. 3-4 saat içinde otoyoldan köye vardık.
Köy güneyde Çek cumhuriyeti sınırında, kayak pistlerinden biri Çek tarafında kalıyor. Köy denizden 900 metre yukarda, Fichtelberg Kayak pistinin en üst noktası  denizden 1215-metre yukarda.
Dışarda çok rüzgar var. Çok sayıda rüzgar gülü çok hızla dönüyor.
Hava sıcaklığı artıyor, karlar eriyor, ortalık  yer yer çamur durumunda.
Arabayı  kayak merkezi önündeki otoparka park ettik. Çok kalabalıktı.
Mehmet  2-günlük ski telesiyej kartı aldı, (50-€) kayaklarını alıp kaymaya gitti.
Toplam 2-3 telesiyej olan küçük bir yer, ancak haftasonu çok gelen var.
Burası tam Alman mekanı. Yabancı çok az. Otelde herkes Alman. Almanca pratik için iyi. yer. Küçük bir kafeye girdik, patates çorbası ve çay içtik. Küçük mekan çok insan, kafede fazla kalamadık. Yürüyerek aşağı köye indik. SchwarzesRoss Otelimizi bulduk, içeri girdik kayıt yaptırdık, odamızı aldık, güzel küçük sevimli kullanışlı bir butik aile oteli, 3-kişi 2-gece 200-€. Gelenler hep küçük çocuklu aileler.
Sonra yol üstünde  Edeka supermarkette  alışveriş yaptık. Dilek'in  herhalde şekeri düştü kendine çukulata aldı. Dışarda karla karışık yağmur yağıyordu.
Ski telesiyej mekanında dışı sarı renkli boyalı nisbeten daha büyük cafe de oturduk.
Mehmet geldi, tüm elbisesi dışardaki yağmurdan ıpıslak olmuş, ayakkabı değiştirdi. Kayak ayakkabılarını çantasına koydu. Otoparkta arabaya döndük. Beraber arabayla köy içinde kısa bir tur yaptık gezdik. Otele vardık, bavulları odamıza çıkardık. Mehmet'in tüm kayak elbisesi ıslanmış, cüzdan iphone herşey ıpıslak. Mehmet hemen sıcak banyo yaptı, kuru elbiseler giydi, ıslak elbiselerini yıkadık kuruttuk.
Saat 18:00'de otelde akşam yemeğine oturduk. Yemekte fix menu salam- soğan  çorbası, bir tabak balık- makarna-sebze, küçük bir tatlı geldi, yanında bira içtik.
Kişi başı yemek 10-€ imiş, içki bira ekstra. Saat 22:00'ye kadar masada oturduk.
Alt kat Lokanta ve lobide Wifi vardı, yukarı katlarda odalarda wifi çekmiyor.
Yemekte Dilek uzun tedavi sürecini Mehmet'e anlattı,
Gece rahat uyuduk. Dağ havası hepimize iyi geldi.
Sabah 08:00'de açık büfe kahvaltı yaptık. Çay kahve, peynir-salam- reçel çeşitleri, cornflakes, tereyağ, yumurta, kızartılmış ekmek. Mehmet saat 09:00' da arabayı alıp kaymaya gitti, biz saat  10:00'a kadar masada oturduk, Dilek ağır tempo kahvaltı yaptı.
Öğleden sonra köyde yağmur altında yürüyüş yaptık. Edeka da alışveriş yaptık.
Yarın (pazar günü) belki Leipzig üstünden Berlin'e döneriz.
Leipzig'te konser salonunu ve opera binasını görmeyi umuyoruz.
Bayındırlık bakanlığının 1990'larda üstünde çalıştığı konser salonu projesinin akustik örnek gerçek hali burda. 1981 yılında Doğu Alman şaheseri olarak inşa edilmiş, akustik olarak dünyanın en iyi konser salonu seçilmiş. Akustik Alman uzman "Wolfgang Fashold" projesi. Altıgen proje. Benzeri Ankara'da yapılabilseydi harika olacaktı.
Benzer projeyi, iyi bir mimar çizmiş, "özgün değil" bulunarak kabul görmemiş.
Mimarlar odası  yarışmayı boykot etmiş. Boykota katılmayan mimarlar arasında seçim yapılmış, sonra yarışma iptal edilmiş. Tekrar yarışma açılmış.
Yıllardır berbat  saçma bir mimari proje Ankara'da CSO yanında gerçekleştirilmeye çalışılıyor, beceriksiz müteahhit, yetersiz bütçe ile bina bir türlü bitmiyor.
Şansımız yaver giderse pazar günü saat 15:00 Leipzig konserinde bilet bulup konser bile izleyebiliriz, bu arada mekanı da görmüş oluruz.

Kurort Oberwiesenthal,  10- Mart 2019

Leipzig

Leipzig, 10- Mart 2019

Kurort Oberwiesenthal, kayak köyünde 2-gece kaldık, 36-odalı Hotel SchwarzesRoss butik otelinde pazar sabahı kahvaltımızı yaptık,  3-kişi 2-gece 2-kahvaltı 2-akşam yemeği, otopark ücreti olarak 270€ ödeyip ayrıldık. Hava yağmurlu idi. Geniş yeşil tarım arazileri arasından geçerek 2-saatte Leipzig kentine vardık.  Nissan Qashkai Suv arabamızı şehir merkezinde markt avm alt kapalı garajına bıraktık.
Şehri yürüyerek gezdik. Sağnak yağmur yağdığı için önce meydanda pazar günü açık hediye dükkanından bir basit şemsiye aldık, 10€. Yaya allesi Markt platz, sonra ara yollar, bir kahve baccrei cafe de oturduk. Kahve içtik.
Sonra Augustos meydanında Gewandhous konser salonunu bulduk. Sabah konseri yeni bitmişti, içeri girdik, fuayeyi gezdik, hediye dükkanına baktık. Dilek 1990 yıllarında Bayındırlık bakanlığının Ankara yeni Cso binası yarışma sürecinde bu konser salonunun methini çok duymuş. Altıgen geniş simetrik, 2400- izleyici kapasiteli, muhteşem bir mekan. Aynısı Ankara'da yapılsa ne güzel olurdu. Berlin filarmoni beşgen asimetrk plan 1963'te bitmiş, Leipzig altıgen simetrik plan, Berlin projesinden esinlenerek 1981'de yapılmış. Dünyanın en güzel akustiğine sahip bir kaç konser salonundan biri olmuş.
Aynı meydana bakan Leipzig opera binasında Verdi' nin "Don Carlo" operası saat 18:00'de sahne alacaktı. Sabah tren veya arabayla gelip önce konser akşam opera seyretmek, sonra Berlin'e dönmek mümkün.
Üniversite ana binası da aynı mekana bakıyordu. İki önemli gotik kilise yeniden inşaa edilmiş yenilenmiş. Bach burda doğmuş, Nitsche, Wagner burda yaşamış.
Leipzig Şehir merkezi yaya bölgesinde zaman geçirdik, yürüdük, gezdik dolaştık.
Sonra arabamıza döndük, 3-4 saat otopark parası 8€ verdik çıktık.
Benzinlikte arabamızın benzin deposunu fulledik. 57€ Berlin'e yaklaşık 200-km yağmur altında araba sürdük. Nissan Qashkai rahat sağlam bir araba.
Mehmet  otomatik arabayı gidiş dönüş yaklaşık 1000-km çok güzel rahat sürdü.
Berlin'de  bizim mahallede Hint lokantasi Papadam'a girip basit bir akşam yemeği yedik. 40-€, Eve döndük, yağmur altında eşyaları eve taşıdık. Esso benzinlikte araba deposunu tekrar fulledik. Sonra Tegel hava limanına gidip arabayı teslim ettik, 128 numaralı belediye otobüsü ile eve döndük. Gezi çok güzel bir o kadar yorucu geçti.
Sabaha kadar uyumuşuz. Sabah  youtube üstünden Leipzig Gewandhous konserlerini izlemeye başladık.

Berlin 11-Mart 2019

Sokrates'ten beri aynı

Kuşaklar arası  farklılık hiç bitmiyor

Okul bitiyor evleniyorsun. Çocuğun doğuyor, onu kendi özlemlerine, beklentilerine göre en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyorsun. En iyi okullara gitsin, iyi eğitim alsın, spor yapsın, müzik entrumanı piyano keman gitar çalsın, hayattan keyif alsın, sağlıklı mutlu yaşasın istiyorsun. Hayat boyu çalışıp uğraşıp ulaşamadığın şeylere çocuğun sahip olsun istiyorsun. Birkaç yabancı dil bilsin konuşsun istiyorsun.
Çocuğun büyüyor, evden ayrılıyor, yurtdışına eğitime gidiyor, senin evinden şehrinden yurdundan ayrılıyor, başka ortamlarda yaşıyor, o ortamların alışkanlıklarından etkileniyor, farklı yiyor, farklı giyiniyor, farklı davranıyor.
Evleniyor evden ayrılıyor, başka bir insanla başka bir evde yaşıyor, eşinin ev mutfak giyim yaşam düzenine giriyor. Eşinin çevresinde -eşinin sevdiği ortamlarda bulunuyor. Onun yaptığı yemeği yiyor. Senden kopuyor, arada sırada kısa süreli akşamlarda, öğle yemeklerinde, birkaç günlük tatillerde bir araya geliyorsun, bakıyorsun o eski çocuk gitmiş, apayrı farklı bambaşka bir insan gelmiş.
Opera klasik müzik yerine başka bir müzik, tv radyo kanalları bile farklı. İlgi alanlarımız farklı. Okuduğumuz kitap dergi gazete farklı, takip ettiğimiz haberler farklı.
Sağlıklı beslensin istiyorsun, olmadık şeyler alıp yiyor. Üstüne başına uygun güzel elbiseler giysin, bakımlı güzel yakışıklı olsun istiyorsun, sabah ortada ne bulursa giyor, işe öyle gidiyor. Operaya konsere beraber gidemiyoruz. Siyasetten ortamdan günlük haberlerden bahis açıyorsun, hiçbirinden haberi yok. Onun dünyası farklı benimki çok farklı. Her söylediğinin tersini yapmak prensibi oluyor. Bir konu hakkında ne yapması gerektiğini bilmiyorsa senin tavsiyeni bekliyor ve senin tavsiyenin tam tersini yapıyor. Evde ben hariç herkes TED mezunu, okulun eğitim kalitesi yıllarca kuşaklar boyunca denenmiş sınanmış, "Çocuğunu  sen de Ted Ankara kolejine ver, kuralları belli düzgün bir okulda okusun, yeni abuk  okullarla zaman geçirme", diyorsun, "biz ebeveynler karar veririz", diyor.  Orası burası ağrıyor, ateşi çıkıyor, öğürüyor, "oğlum düzgün bir uzman doktora görün", diyorsun, "vesvese etme vaveyla çıkarma, bir doktora göründüm, ilaçlarımı alıyorum", diyor.
Eskiden annem babamın evine giderdim, şehirlerimiz farklı olduğu için haftasonuna denk getirir birkaç gün yanlarında kalırdım. Sabah annemin çorbasını içerdim.
Cumhuriyet  çocukları olarak  onların evlerinde değişmez kuralları vardı. Gazete belli, kahvaltı belli, akşam yemeğinde yenecekler belli, yayla veya mercimek çorbası, bol salata, sebze pırasa, ıspanak, tavuk balık veya köfte, meyva, annem önlüğünü takar mutfakta ağır ağır yemek yapardı, bazan ben de mutfağa girer anneme yardım ederdim, bakliyat ayıklardım, salata yapardım, ekmek keserdim, soğan doğrardım. Babamla  beraber yürüyüşe-  balık tutmaya çıkardım,
Onlarla güncel haberler üstünde saatlerce konuşurdum.
Evde radyoda sadece trt3 dinlenir, belli tv kanalları izlenirdi.
Sabahları mutlaka traş olur duş alırdım. Ne kadar büyürsem büyüyeyim hep onların çocuğu olarak kalmak, onlar tarafından korunmak kollanmak isterdim.
Şimdi benim çocuklar böyle şeyler istemiyorlar. İnternet oyunları bağımlışık halinde hiç durmadan battlestar galactica oynuyorlar, haberleri ekşisözlükten tweetter'dan facebook'tan okuyorlar, senin asla yemeyeceğin fastfood - junk food - tantuni dürüm kokoreç yiyorlar.  Ayran yerine Kola içiyorlar. Demli Çay yerine starbucks kahve.
Gazete dergi kitap okumuyorlar. İphone ipad pc ekranında olmayan hiçbir şeyi okumuyorlar. İphone ipad 7/24 kullanıyorlar, ekrana bakmadan duramıyorlar.
Sabah traş olmak, düzgün güzel yakışır giyinmek onlar için pek önemli değil.
Kirli sakalla yırtık jeans ile dolaşmak herkese çok normal geliyor.
Bunların hepsi normal, aynı şeyleri düşünmek, aynı partiye oy vermek gerekmiyor.
Ama hala beraber bisiklete binebiliriz, yürüyüş yapabiliriz, kağıt bezik tavla oynayabiliriz, konsere maça gidebiliriz, beraber yüzme -koşu yapabiliriz, beraber balık tutmaya çıkabiliriz.  Güncel belli konularda konuşabilir tartışabiliriz.
Sokrates bile MÖ.450 yıllarında kendi döneminde gençlerin farklılığından şikayet etmiş. 2500 yıldır değişen pek birşey yok.

Friday, March 08, 2019

Berlin Filarmoni

Berlin Filamoni konseri, 7-Mart 2019

İnternet biletine baktık. 2440- kişilik salonda yer yoktu. Her yer satılmış. Konser öncesi gün konser salonuna gittik. Gişede bilet sorduk. Standart biletler bitmiş, ancak orkestra arkasında koro yeri satışa çıkmış. Koro seslendirmesi olmayan konserlerde bu yerler sadece gişeden son gün satılıyormuş. Hemen biletlerimizi kaptık.

7-Mart perşembe günü evden 18:00'de çıktık, toplu taşıma u8-s1 hattını kullanarak Potsdamer platz'a vardık. Yürüyerek konser salonuna ulaştık. Paltolarımızı vestiyere verdik. Fuayedeki müzik dükkanını gezdik. Çok geniş bir cd  seçme imkanı vardı.

Saat 19:30'da kapılar açıldı, orkestra arkasında koro yerinde kendimize yer seçtik. Öyle bir mekanki sanki orkestra ile berabersiniz. Vurmalı çalgılar seslendiren sanatçılarla aranızda nerdeyse 1-2 metre var. Orkestranın arkasındayız, ancak şef bize bakıyor. Karşımızda ve arkamızda dinleyiciler var. Orkestra ortada yer alıyor.

Bina modern bir mimari tasarım ile 1960-1963 yılları arasında yapışmış. Eskiden aynı yerde klasik bir senfoni binası varmış. 1944 yılında bombardıman sonrası yıkılmış.

Besteci Schoenberg bir sohbette, Keman Konçertosunu şaka olarak, müziğin yeni bir tür “6 parmağı olan kemancı” için tasarlandığını belirtti. Anton von Webern'e adanan eser, Schoenberg'in ABD'ye göç etmesinden sonraki ilk büyük kompozisyonlardan biriydi. Sadece  zor tekniğiyle, karmaşık iç içe, yoğun kompozisyonu ve parlaklığıyla karakterize edildi. Bu programın sempatik sevimli muhteşem solisti Patricia Kopatchinskaja, bu parçayı alışılmadık ve çok canlandırıcı bir şekilde seslendirdi.

Orkestra Şefi Kirill Petrenko, aradan sonra ikinci bölümde , Piotr Ilyich Çaykovski’nin Beşinci Senfonisini programlamış. Şef sadece yönetmedi, mimikleri ve hareketleri ile sanki eseri yaşadı. Eser ilk defa 1889'da Hamburg çalınmış, sonra nasıl olmuşsa unutulmuş.

Leipzig Gewandhaus'un Kapellmeister'i ve Berlin'deki Philharmonic konserleri Arthur Arthur Nikisch, senfoniyi tekrar benimsemişler.  Londra, Leipzig, Berlin ve Moskova'da, mükemmel bir başarı ile seslendirmişler.  Bu senfonik repertuar ”. Çaykovski'nin “sanatının ustası” ve “orkestranın önünde sihirbazı” olarak tanınmasını sağlamış. Günümüzde Tchaikovsky’nin Beşinci senfonisi, Mozart’ın Jüpiter Senfonisi ve Beethoven’ın Eroica’sı ile birlikte dünyanın en çok çalınan senfonilerinden biri olmuş.

Konser bitti ayakta sanatçıları uzun alkışladık.  Kapılar açıldı, vestiyerden paltolarımızı aldık. Binanın modern tasarımı çok kolay salonu boşalmasını sağlıyordu.
Binanın altında otopark vardı, arabaları ile gelenler oraya park etmişler.
Çoğumuz Potsdamer platz'da s-bahn istasyonuna yürüdük.  Evlerimize dağıldık.

Berlin 8-Mart 2019

Tuesday, March 05, 2019

Berlin StaatsOper

Die Zauberflote, (sihirli flüt) Mozart, StaatsOper Berlin

Operanın adı "sihirli flüt", Mozart 1791 yılında bitirmiş, yıllar boyu Alman -Avusturya müzik kültürünün eşsiz eseri olmuş. StaatsOper Berlin operasında 3-Mart 2019 pazar gecesi 19:00'da yerinizi aldık. Konusu hoş bir aşk masalı olan iki perde eser bugüne kadar hep klasik sahnelemeyle seyirci önüne çıkmış. Bu defa Amerikalı sahne yönetmeni Yuvan Sharon'un gerçekleştirdiği farklı bir sahnelemeyle karşı karşıyayız. Sahnede kuklalar durumunda karakterler var. Tavandan inen iplerle hareket ediyorlar. Üç boyutlu uzayda dolaşıyorlar. Araya japon  sahne sanatlarından alıntılar esinlenmeler var. Ana erkek karakterlerden biri aslında tiyatro oyuncusu, arka planda söyleyen başka bir opera sanatçısı tarafından seslendiriliyor. Eser Almanca, sahne üstünde digital Almanca ve İngilizce yazılarla eser takip edilebiliyor.
Orkestra Şefi kadın Meksikalı, Alondra de la Parra. Daimi şef Daniel Barenbaum nedense orkestrayı yönetmekten son anda vazgeçmiş, yerine gelen bir sonraki şefin acil diz kemiğinden ameliyat olması gerekmiş.
Sonunda yeni Meksikalı kadın  şef Alondra de la Parra'yı bulmuşlar.
Şef Orkestraya hakim harika bir yönetim gösterdi. Koro aşağıda orkestra çukurunda arkada yer alıyor, oyun boyunca seslerini duyuyoruz, kendilerini görmüyoruz.
Birinci perde bitti, üst 3. Balkondan "boo" sesi duyduk. Sahnelenmeyi beyenmiyen bir seyirci  protesto ediyormuş, ifade özgürlüğü kapsamında  beğenmiyor ve tepkisini  böyle ortaya koyuyormuş. İkinci perdede kendisini görmedik, bırakıp gitti anlaşılan.
Opera idaresi  bu yeni sahnelenmeyi beğenmeyenler için eski klasik sahnelenmeyi  repertuarında tutmuş. Üç hafta yeni sahnelemeden sonra eski klasik sahnelemeyi de gerçekleştirecekler.
StaatsOper binası  ilk inşaatı 1745 yılında bitirilmiş. 1820'de yangın görmüş, yenilenmiş. 1920'lerde tekrar onarımdan geçmiş. 1944'te savaşta hasar görmüş, savaştan sonra 1955'te tekrar yenilenmiş, Doğu Almanya'nın opera binası olarak çalışmış. Duvar yıkıldıktan sonra tekrar yenilenmiş. Üç kat balkon, muhteşem bir akustiğe sahip. Özellikle orta üst balkonların görüş açısı ve ses akustiği çok güzel.
Opera öncesi büyük salonda tanıtım konferansı vardı. Sonra salonda ikramlar yapıldı. Ara verildi yine alt üst fuayeler doldu, herkes bir bardak içecek alıp ayakta muhabbete koyuldu. Değişik hoş farklı şaşırtıcı bir sahneleme izledik. Bugün internette taradım, Alman gazetelerinde çok sayıda bu opera hakkında kritik var.
NewYork Times ve Financial Times ayrı ayrı yorum yazmışlar. Bu değişik üç boyutlu yeni farklı yorumu anlatmışlar.
Son sahnede kukla oynatıcısı çocuklar olayın detayını kukla oynatarak anlattılar. Ben  bu modern değişik yeni yorumu çok beğendim, eserin sahnelenmesi bitti, tüm seyirci  hep beraber ayakta alkışladık.
Sevgili Atam 1918 Aralık ayında Berlin Adlon otelinde kalmıştı. 200-300metre yürüyüş mesafesindeki StaatsOper binasında mutlaka bir opera izlemiştir, kimbilir belki de Mozart'ın "sihirli flüt" operasını izleme fırsatı bulmuştur, diye aklımdan geçti.

Berlin, 4-Mart 2019